@nurdogru26
|
Yazdığım ilk fantastik kurguyla çok çok yakında vedalaşıyoruz, biraz tuhaf...
Ben sevdim bu işi, yazması en kolay olay örgüsü zannımca buydu, her şey mümkün ve hiç bir şey bir mantığa oturmak zorunda değil, uçanlar kaçanlar ölenler dirilenler ohooo, Rahattı yani :)
Sevdim Fantastik türünü ama ben daha gerçekçi şeyleri yazmaktan zevk alan biriyim bu bir gerçek.
Hırçınlık seviyorum; tamda bu sebepten asıl türümün Dark Roman olduğunun bilincindeyim, eril eril erkek yazmaktan inanılmaz haz alıyorum :D Modernleşen dünyada dişil enerjiyle şekil değiştiren erkekleri gördükçe daha da dark yazasım geliyor, siz bana bakmayın ben normal değilim, baskınlık seviyorum :D
Siz Pink Roman okuyun boş verin o sular daha sağlıklı :D ay neyse ne ya amma uzattım :D Keyifli okumalar bebeklerim <3
İDEA Oturduğum koltukta öylece dururken babamın sözleri yavaş yavaş işledi ruhuma, komik ; oysa benim bir ruhum bile yok. Ayak uyduramıyorum, bu lanet ikileme ayak uyduramıyorum ve Moreslay'in bana her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Tüm ülkenin üzerinde kara bulutlar dolanırken, ben Ola'nın annesini yeniden diriltmenin bedelini halkıma çektiriyorum. Moreslay'de hayat günlerdir dururken herkesin gözü kulağı lanet krallarından duyacakları bir kaç sözde, biliyorum. Ama onlara verebilecek tek bir cevabım bile yok. Ne yapacağıma dair tek bir çıkış yolum yok. "Duyuyor musun beni?!" babamın bağırtısı ile bakışlarım yüzüne döndü. "Duyuyorum ama yapamam..." dedim, sesim tıpkı bir kız gibi titrerken beni susturdu ve tüm öfkesini kustu. "Karına bakıyor musun hiç?! Ne kadar perişan halde görüyor musun?! Ölecek ve bunun farkındasın. O bu büyünün etkisine bizler gibi dayanamaz, halkın mahvoluyor, çocukların ve uğruna her şeyi mahvettiğin Kraliçen! Bilgeler dediklerini öyle yada böyle yapacaklar İdea! Sierra'yı öldürmenin en kolay yolunu buldular. Moreslay umurlarında bile değil, kana kan istiyorlar. Bir ölüyü dirilttin bir diriyi öldürecekler! " hiddeti kütüphanenin taş duvarlarını titretiyor. "Buna asla izin vermem! Onu buradan uzak tutmanın bir yolunu bulacağım, belki bir süre dünyada kalırsa, eğer bir süre-" "Anlamıyor musun!" üzerime gelip önümdeki masaya sertçe geçirdi ellerini. "Baba..." sol gözümden bir damla yaş çeneme doğru aktı. "Anlamıyor musun İdea! O kadını fani hayatına bırakman gerek. Sevdiğini iddia ediyorsan özgür bırak o zavallıyı! bırak ki bağı kopsun seninle, bırakırsan yaşar göremiyor musun?!" "Görüyorum, ama yapamam.. onsuz yapa-" "Ölüyor!" dedi tüm hiddetiyle. "Ölüyor. İçten içe çürüyor! Asırlık bir yorgunluk çöktü omuzlarına Ölüyor! " diye yineledi. Yüzümü ellerimin arasına aldığımda, gözlerimden sessizce akan yaşlar avuçlarımda birikiyordu. "Bir yolunu bulacağım, çabalıyorum-" boğuk fısıltım avuç içime çarparken Babamın eli omuzumu sardı. "O'nu tamamen kaybetmemen için elimden geleni yapıyorum ama bana güvenmen gerek oğlum. Bırak gitsin... Bunun altından kalkamazsın. Onun ölümünün altından kalkamazsın." dedi. Başım masaya düşerken bastırdığım hıçkırıklarla öylece kalıyordum.
♟♟♟
SİERRA Aynadaki aksime bakıyorum, göz altlarım öyle çökmüş durumda ki bu yorgun görüntünün nedeni ne bir türlü anlayamıyorum, uyumuyor değilim sonuçta , uyuyorum. Beslenmeme de fazlasıyla dikkat ettiğimi biliyorum fakat bu bitkinlik neden? Günler içinde zayıflamaya başladığımın da farkındayım ama garip olan şu ki ; beslenmeme oldukça dikkat ediyorum. Anlam veremediğim bir sürü şey var biliyorum ama anlam aramaya vaktim yok. "Kraliçem, beni duyuyor musunuz?" Kulaklarımda boğukça dolanan mırıltılı sesle gözlerim elimde tuttuğum aynadan banyonun içindeki tedirgin periye döndü. Lori'ye. "Efendim Lori?" dalgın bakışlarım üzerinde gezerken , avuçlarında tuttuğu gül suyu şişesiyle birlikte içinde uzandığım küvete doğru gelişini gördüm. "Siz iyi misiniz? Kraliçem." dedi yanıma tedirgince çökerken. Ardından cam şişenin kapağını açtı ve köpüklü ılık suyun içine gül aromasını yavaşça boşaltmaya başladı. "Çok dalgın görünüyorsunuz efendim." dedi, geri çekilirken. "Sanırım şu sıralar dikkatim dağınık Lori. Ama genel olarak iyiyim merak etme." dedim, yüzümde varla yok arası bir tebessüm oluştu. "Eğer sizin için yapabileceğim bir şey varsa, her daim emrinizde olduğumu unutmayın olur mu?" gülen gözleri ve memnun ifadesi ile, söylediği şey beni de gülümsetti. "Biliyorum, teşekkür ederim sadece dalgınlık , sen beni merak etme." dedim, kendimi kaygan küvetin içinde geri verdim ve yavaşça tüm bedenimi suyun altına soktum. Şimdi vücudum tamamıyla suyun içindeyken, bulunduğum suyun güzel kokusunu ve her bir köpüğün usulca patlayan tıkırtısını duyabiliyordum. Her şeyi oldukça iyi duyabiliyordum. Aldığım hoş koku, suyun beni nefessiz bırakmayışı, burada her şey öyle tatlıydı ki, sanırım dünyada ki aksiliklerin yanında buradaki bu can yakmayış hoşuma gidiyor. Kitapta anlatılan cennet misali, acı yok, mutsuzluk yok. Moreslay'de bunların hiç biri yok. "Sevgilim." Kulaklarıma dolan tok tınıyla birlikte gözlerim suyun içinde açıldı ve yavaşça kendimi toparlayarak kalktım. yüzümdeki köpüğü elimin tersi ile silerken İdea'nın küvetin kenarına yaslanan bedeniyle karşı karşıya geliyordum. "Sevgilim." dedim, yüzümdeki gülümseme ile. "Eve geç kalacaksın. artık çıkman gerek, annen odaya gelirde seni göremezse başımız belaya girebilir." yanaklarında ki yorgun gülüşle sessiz bir kıkırtı bıraktım. "Haklısın, çıkmam gerek." yavaşça küvetin soğuk mermerlerinden destek aldım ve ayağa kalktım. Dengemi kaybettiğimde yere kapaklanmak üzere sendeledim, İdea'nın kolu belimi hızla sardığında beni son dakika düşmekten koruyordu. Kollarından güç alarak dikeldim ve geri çekildim. "Biraz halsizim de..." dedim dalgın bir kıkırtıyla. Yüzündeki ifadeye bir anlam veremiyordum ama bana sanki canı yanıyormuş gibi bakıyordu. "Sorun yok, hadi kurulanalım." dedi ve uzanıp Lori'nin bana uzattığı havluyu alarak usulca vücuduma sardı. Bedenime sanki kırılacak bir nesne gibi davranması hoşuma gidiyordu, havlu ince bedenimde bir kaç tur döndüğünde dudaklarında hüzünlü bir gülümseme yer etti, bakışlarım gözlerinde tutunduğunda can alıcı yeşillerinin parladığını görüyordum. "İdea?" sorgulayıcı sesimle başını benden terse çevirdi ve geri çekildi. "Neyin var senin..." dedim kaşlarım çatılırken , üzerimdeki havluyu sıkılaştırdığımda dudaklarından bir kaç kelime döküldü. "Çok güzelsin Sierra." dedi, sesi öyle sahici bir netlik taşıyordu ki, verdiğim kilolar sonucu ortaya çıkan kemiklerim ve küçülen kalçalarıma rağmen kendimi gerçekten de güzel hissettiriyordu. "Bunları tamda giderken söylemen ne acı, oysa dün gece söyleseydin senin için bir kaç saatimi ayırabilirdim." dedim, muzipçe kıkırdarken. "Neyse ki bu gün yeniden birlikte olacağız, belki dünyada bana ayıracak bir kaç saatin vardır." dedi, sessizce gülümserken. "Eminim vardır." dedim. Adımlarım banyodan yatak odasının içine dönerken yatağın üzerinde hazırda bekleyen kıyafetlere doğru ilerledim. Üzerimdeki havluya yavaşça kurulandım ve oyalanmadan kıyafetleri üzerime geçirdim. "Seni çok seviyorum Kraliçe Sierra." dedi mırıltıyla. "Bende sizi çok seviyorum Kralım." dedim alayla kıkırdarken "Neyin var çözemiyorum ama bende seni çok seviyorum." dudaklarım yeniden dudaklarını sardığında, belimdeki kolu sertleşti ve bizi birbirimize iyice bastırdı, öpüşü giderek güçlenirken nefeslerimiz birbirine giriyordu. Hırçınlaşan nefesleriyle beni öyle büyük bir açlıkla öpüyordu ki şaşkınlıkla karşılık vermekte zorlanıyordum. "İ-İdea.." dedim nefes nefese geri çekilirken. Kendini zar zor topladığında öpüşmenin etkisiyle kızaran dudakları yüzümde sakin bir gülümseme yeşertti. "Hadi seni geçit kapılarına götürelim." dedi, dudakları sus çizgimi gıdıklarken ayaklarımız usulca yerden havalandı ve bizi açık teras kapılarından dikkatle dışarıya doğru havalandırdı. Başımı gövdesine yasladığımda hissettiğim sıcaklıkla öylece salındım rüzgarın içinde. Islak saçlarım yoğun havada çekiştirilirken belimi sıkıca saran kolla saniyeler içinde geçit kapısının önünde yere indik. Bedenimi sıkıca saran kolları inmemize rağmen beni salmamaya yeminli gibiyken kıkırdadım. "Hadi artık, sanki veda ediyor muşuz gibi davranma, bir kaç saate buluşacağız." dedim. Sessizce güldü, öyle sessiz bir tebessümdü ki burnundan alınan histerik bir nefesle karıştırılabilir türdendi. "Veda vakti..." dedi mırıltılı bir alayla. Bu bir veda değildi çünkü gözlerimi açtıktan bir kaç saat sonra yeniden yan yana olacaktık, bunu bilmenin verdiği huzura sarılıyorum zaten. "Veda vakti." dedim göğsünden geri çekilirken. Belimi saran kolu bedenimi serbest bıraktığında yönümü açık kapıya çevirdim. "Orada görüşürüz." dedim omuzumun üzerinden başımı ona çevirirken. "Görüşürüz Karıcığım." dedi, yanaklarında sıcak bir gülümse oluşurken gördüğüm son manzara bu gülümseme oluyordu. Ardından kapılardan geçtim.
♟ Gözlerim odamın içinde açıldığında uzandığım yatakta yavaşça gerindim, ellerim saçlarıma doğru uzandığında onların çoktan kuruduğunu görebiliyordum. Şaşkınlıkla yatakta dikeldim ve üzerimdeki pikeyi geri sıyırarak kalktım.
Odamın kapısı ansızın açıldığında annemin kapıda durduğunu görüyordum. Sırtını yasladığı söveden bana dönen kızgın bakışlarıyla, sorgulayan gözleri üzerimde dolandı. "Nihayet uyandın." dedi, memnuniyetsiz gözleri üzerimde dolanırken, sıkkın bir nefesle aynadaki aksinden geriye çevirdim yüzümü. "Günaydın anne, sana da." dedim iğneleyici bir sesle . "Günaydın, kahvaltıya inmeyi planlıyor musun ? yoksa odana mı getirmemi istersin ?" dedi, sesindeki kinaye canımı sıkıyordu. "Geliyorum anne, geliyorum da sana ne oluyor anlamıyorum?" "Sana kaç gündür bu günün önemini söylüyorum ona rağmen bu umursamaz tavrın canımı sıkıyor Sierra. Biraz olsun bizimle ilgilenebilir misin? Asıl ben sana ne olduğunu bilmiyorum. Söyle bana sana ne oluyor?" sitemkar sesiyle kaşlarım usulca çatıldı, bu günün önemi mi? Bu gün ne var ki? "Anne sadece biraz yorgunum. Hepsi bu..." dedim, ama aklım hala bahsettiği önemde geziniyordu. Açık açık sorarsam çıldıracağından neredeyse emindim artık o yüzden yaşayıp öğrenmekten başka şansım yoktu. Ya da Serra'ya sorardım, bir şekilde, ama nasıl olurda unutuyorum bir şeyleri aklım almıyor. Anneme bakınca bu duruma nasıl içerlediğini görebiliyorum. "Eğer bana söylemek istediğin bir şey varsa, bundan çekinme Sierra, yani senin babana olan düşkünlüğünü biliyorum ve bu durum canını yakıyorsa bilmeme izin ver." dedi. Aklım hiç olmadığı kadar karışmaya başladığında neyden bahsediyor çözemiyordum. Babamla ne ilgisi olabilir? Yoksa? yoksa bu gün yıl dönümü falan mı? Lanet olsun unutmuş olamam değil mi? Hayır olamam değil mi? Tedirginlikle başımı omzumun üzerinden geri çevirdiğimde komodinin üzerindeki dijital saati izledim bir süre, tarihi gördüğümde rahat bir nefes alabilmiştim, yıl dönümüne aylar var daha neyse ki bunu net bir şekilde hatırlıyorum. Yüzümdeki buruk gülümsemeyle anneme çevirdiğim yüzüm, bana şaşkınlıkla bakan gözlerini görmeme sebep oldu.
"Bizi tanıştırmak mı?" şaşkınlığım daha ne kadar artacaktı bilmiyorum ama bu iş artık canımı sıkıyordu. Adımlarım Serra'nın odasına döndüğünde bunu ondan öğrenmek en iyisi olacak diye düşünmeye başlamıştım artık. Koridora çıktığımda annemin merdivenleri inen neşeli halleriyle koridor boyunca ilerledim ve Serra'nın odasının kapısını açtım. Aynanın önünde hafif bir ritimle kalçasını sallarken arkada çalan kısık müzik hazırlanması için onu havaya sokuyor gibiydi. "Günaydın..." dedim, şaşkınlığımı saklama gereği bile duymuyordum. Bu saatte bu enerjide olması çok tuhaftı, lanet evde dönen bu tuhaflıklarda neyin nesi böyle? "Hala hazırlanmamışsın?" dedi, kulağına küpesini takarken sorgulayarak beni süzdü. "Ne için?" dedim, içeri girip kapıyı kapattığımda yanına doğru yaklaştım. "Dalga mı geçiyorsun Sierra, bu gün annem için çok önemli bunu bilmene rağmen karşımda durmuş ne için diyorsun." sesinde biraz öfke çokça afallama saklıydı. "Bugün evet, sahi ya unutmuşum tamamen..." hızla durumu toparladığımda usulca yatağının üzerine çöktüm ve o hazırlanırken ağzından laf almaya fırsat kolladım. "Bu elbise sence de fazla abartılı değil mi ?" dedim, üzerindeki oldukça sıradan elbiseyi göstererek. "Abartılı mı? ciddi misin?" tedirgince elbiseyi inceledi, " İyi de kahvaltıya başka ne giyilir ki, bundan daha sadesi pijama olurdu." kıkırdadı. Demek kahvaltı... "Yine de annem memnun kalmayabilir biliyorsun bu gün onun için önemli.." dedim, artık ağzındaki baklaya ihtiyacım vardı. "Biliyorum, o adam onun aklını başından aldı farkındayım, ama yanında öyle huzurlu ki üzerimdeki kıyafeti gözü bile görmeyecektir." dedi ve kıkırdadı. "Adam?" hızla ayağa kalktığımda dudaklarım hayretle aralandı. "Evet, insana zor geliyor ama bilirsin onunda yaşamaya devam etmesi gerek. Hadi ama Sierra, konuştuk bunları defalarca kez yine aynı konuyu açma. Eminim babamda onun mutlu olmasını isterdi." dedi, sesi titrese de yüzündeki geniş gülümsemeyi koruyordu. Annemin hayatında biri vardı ve ben bunu unutmuştum öyle mi? Ben buna nasıl izin verebilirim, Babamın yerini birinin almasına nasıl müsaade edebilirim... Aceleci adımlarım odanın kapısına döndüğünde, Evdeki perileri bulmam gerektiğini biliyordum, onları bulmalıydım ve ne oluyor sormalıydım. Lanet olsun ne oluyor be! "Sierra nereye?" Serra'nın seslenişini duymazdan geldim ve hızla koridora çıktım, merdivenlerin başında duran İdea'yı gördüğümde, şaşkınlıkla olduğum yerde kalıyordum. Korkuyla sıçradım "Ne oluyor be.." dedim plansız bir irkilmeyle. "Seni görmek istedim.." dedi yüzünde sıcak bir gülümseme olsa da, gözleri hüzünlü bakıyordu. "İyi de annem görürse.." gözlerim hızla alt katı taradı ve tedirgince yanına doğru ilerledim. . Dip dibe gelişimizle ellerini yüzüme doğru kaldırdı ve Alnını alnıma bastırdı . İkimizin duyacağı bir fısıltı bıraktı bana doğru. "Sen sonsuz ömrümde başıma gelen en güzel şeydin Sierra, bana gerçek aşkı tattıran bir fani. " dudakları dudaklarımı sararken yüzümde şaşkın bir gülüş yayıldı. "Ne şimdi bu?" dedim kıkırdarken. "Seni çok seviyorum ve bu sevgi asırlarca sürecek ." bedenimi yavaşça geri çevirdiğinde arkamdan sarıldı ve kulağıma doğru eğilip kısa bir öpücüğün ardından devam etti. "Bu bir veda değil sevgilim... yemin ederim bir veda olmaması için elimden geleni yapacağım..." "İdea ne oluyor, korkutma beni." dedim, bedenimi ona dönmek istedim ama buna izin vermedi, öyle sıkı bir şekilde tutuyorduk beni, sanki yüz yüze gelmemizi engellemek ister gibiydi. "Sierra" dedi acı bir tonlamayla. "Tüm hayatımı alt üst eden Sierra, kırmızı saçlarını ömrümün kıvrımlarına dolayan güzel kadın, seni sevmekten bir an bile pişman olmadım. Bu sevgiyle kalan tüm yıllarımı bir başıma yaşayacak olmak canımı yakıyor ama seni öyle çok seviyorum ki, ölümünü göze alamazdım." dedi, parmakları boynumdaki tılsımı sertçe kavradığında, ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. "İdea..." "Beni affet..." dedi. Sonrasında güçlü kollarının beni merdivenlerden aşağıya savuruşuyla keskin bir çığlık attım. "Aaaa!"
"İ-idea.." kurabildiğim son kelime bu oldu, zar zor bir fısıltıyla. Bana bunu neden yapmıştı.. Lanet olsun neden ? Annemin mutfaktan kopan çığlığını duymak bilincimin son gerçeklik kırıntısı oluyordu. 🔮🔮🔮 Vote sınırı koymuyorum bebeklerim <3
|
0% |