Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm 4 / Çağrıya Cevap Verdiğim O Geceye Lanet Olsun!

@nurdogru26

Ben yazarken inanılmaz eğleniyorum, umarım sende okurken eğleniyorsundur bebek ⚕


Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)


🖤🖤🖤


SİERRA


Avuçlarımın arasındaki bardağı öyle sıkı tutuyordum ki, zihnim hissettiğim sıcak nefesi unutmaya çalışsa da elimden bir şey gelmiyordu. Nasıl olurda sadece kafamın içinde ki delilik bir nefese dönüşüp tenimde dolanabilir... gerçekten bu kadar kötü mü durumum...


Anlamıyorum, bir gün önce gayet normal bir hayatım vardı, şimdi ise kendi kendime bir karakter yarattım, ve o karakteri gerçek dünyada hissedebiliyorum. Sadece zihnimin içinde de değil yani...


"Sierra?" Ersinin nefesi kulağımın dibinde duyulduğunda irkilerek geri çekildim.


De ja vu gibi hissettiğim de, o nefes çok daha sıcak ve iç gıdıklayıcıydı diye düşünmeden edemiyorum.


"Efendim..." bakışlarım yüzüne döndüğünde , bu gün burada onunla olmak bana kafayı yedirtmeliydi ama tüm dikkatim dağılmıştı.


"Bu şarkıyı çok severim, dans edelim mi?" Kaşları havalandığında elini yavaşça bana uzattı.


"Olur..." yavaşça uzattığı eli tuttum ve kalktım ayağa.


'Kendimle dans etmekten iyidir...'


Adımlarımız piste doğru ilerlerken , avuç içlerim onunla dans edecek olmanın heyecanı ile terlemeye başlıyordu.


Neyim var benim, bu çocuk bu gece benim... neden toparlayamıyorum kafamı?


İnsanların arasından ilerleyerek pistin tam ortasında durduğumuzda elimi bırakarak karşıma geçti.


Kolunu usulca belime sardığında beni yavaşça kendine çekti, yüzümde utançla karışık bir gülümseme yer ederken stresle elbisemi sıkan avuç içimi kendi ellerinin arasına aldı. İnce parmakları ile neredeyse elleri benim ki kadar kibar ve küçüktü.


Ayrıntılara takılmamaya çalışarak kendimi onun hakimiyetine bıraktım.


Yavaşça belimdeki elini kullanarak bedenimi yönlendirmeye başladığı anda spot ışıkları büyük gürültülerle patladı.


Etraftaki insanların çığlıkları eşliğinde hepimiz karanlığın içinde kaldığımızda Ersin kendini geri çekti. "Ne oluyor?" Evhamlı sesi ile etrafı görebilmeye çalışıyordum ama sadece dj kabinindeki çocuğun tepe lambası yanıyordu. Şarkı susmamıştı ama tüm salon karanlığa gömülüydü.


"Aaa amaaa!"


"Olmaz ki yaa!"


İtiraz sesleri devam ederken, dj eline aldığı mikrofona moral yükseltici bir bağırış bıraktı.


"Hadi ama ışığa kimin ihtiyacı olur, devam edin dansa, gelecekte bu günü anımsamak çok daha eğlenceli olacak."


Söylediği şeyle herkes bir anda alkışlamaya başladı, sağımda solumda dans etmeye başlayan insanlar birbirini görmeden salınırken, müziğin sesi daha da yükseltildi.


"O zaman hadi..." Ersinin sesi kulaklarıma ulaştığında, olan şey beni inanılmaz eğlendirmişti. Karanlıkta dans mı? Belki ilk öpücüğümü alırdım ondan...


"Seni göremiyorum ki.." kıkırtımla belimi saran sert kol beni hızla kendine çektiğinde sert bedenine çarptım. Yüzümdeki gülümseme silinirken Ellerim iri eller tarafından sıkıca tutuldu, iri parmaklar küçük elimi avucunun içinde hapsettiğinde, nefesini kulağımın dibinde hissettim..


Bedenimi belime doladığı koluyla yönlendirirken biraz korku biraz şaşkınlıkla sessiz kaldım.


"Kimsin sen..." sorduğum fısıltılı soru, kendim tarafından bile duyulmazken onun beni duyabileceğini biliyordum. Çünkü o kafamın içindeki o sesti. Kendime neden bu eziyeti ediyorum bilmesem de kendi uydurduğum bu adam her neye benziyorsa benzesin, dokunuşu beni kendimi geriye çekmekten alıkoyuyordu.


"İdea..." sıcak dudaklarını kulak mememe bastırdığında, bedenlerimiz birbirine yapıştı, kolumu omuzuna atmak istediğim için karanlığın içinde havalandırdım. "Biraz daha yukarı." Dedi beni yönlendirirken.


Şimdi kolumu tamamen yukarı kaldırdığımda bu kadar uzun olması beni şaşırtıyordu, sessizce gülümsedim. Ve avuçlarımın arasındaki sert omuzu dikkatle tuttum.


Şarkı devam ederken biz , ben ve iç sesim karanlığın içinde usul usul dans ediyorduk.


"Beni hastaneye yatıracaklar... evet bunu kesinlikle yapacaklar.."


'Sen deli değilsin, sadece yanlış varlığı çağırdın.'


"Ne."


Hızla geri çekildiğimde, bedenimi onun hakimiyetinden kurtardım.


"Ne diyorsun sen.." korkulu sesimle bir cevap beklerken , Ersinin sesi bana ulaştı.


"Seni arıyorum neden cevap vermedin, seslendim o kadar.." telefonunun ışığını bana döndüğünde gözlerimi kırpıştırdım.


"P-pardon ben..." daha fazla açıklama yapmak istemediğimi biliyordum. Açıklayacak bir şey yoktu ki.


Deliriyorum ve her şeye saçma sapan bir kılıf buluyorum! Benim bir şey yapmam gerek bir şey...


'Varlığıma inanmak, deliliğine inanmaktan daha mı zor?'


Adımlarım balonun kapılarından bahçeye açılırken devam etti.


'Delirmiyorsun, sadece ruhunu bana sattın. Hepsi bu... delilik değil, kölelik gibi düşün.'


Artık onunla konuşmamalıyım sorularına cevap vermemeliyim... evet en doğrusu bu olacak.. en doğrusu.


'Ben gerçeğim Sierra, az önce kollarımdaydın. Beni hissettin... gerçek olmasaydım bunu nasıl açıklardın?'


"Olabilir, bazen böyle sanrılar görülür, insanlar halüsinasyon görürler. Anlaşılan durumum oldukça kötü..."


'Nereye gidiyorsun yavaşla!.'


Adımlarım hızla ana yola dönerken, ben hiç durmadan koşturuyordum. Ama neyden kaçıyorum. İnsan kendinden nasıl kaçar delireceğim..


'Sierra!'


Ana yola doğru sendelediğim o kısa saniyelerde , üzerime doğru hızla gelen bir tır kesik bir çığlık atmama neden olduğunda, arkamdan bir kol beni belimden sardı ve hızla arkaya çekti. Bakışlarım karnımda sarılı duran iri kolda gezindiğinde , yeniden bir çığlık attım.


"Aaaa!"


Saniyeler içinde kaybolan kolla , içimde yükselen korku boğazıma doğru yükselirken ben telefonumu zar zor sıkıştırdığım elbisenin küçük cebinden çıkardım.


Resmen buhar oldu, öylece gözlerimin önünde siyah bir sise dönüşüp kayboldu. Delireceğim ne oluyor!


Telefonda annemin numarasını tıkladığımda, kulağıma yasladım.


"Sierra?"


"Beni alman gerek, lütfen beni gel al... anne iyi değilim, bir şey var, bir şey sürekli benimle konuşuyor, az önce az önce öylece kayboldu..."


"Sierra ne diyorsun? Bir şey mi kullandın sen!"


"Anne lütfen beni al... yalvarırım kapıdayım gel beni al..."


Telefon kapandığında olduğum yerde kaldırıma çöktüm kafamı ellerimin arasına aldığımda, korkuyla yanan genzim gözlerimin dolmasına neden olduğunda, tutamadığım yaşlar yanaklarımda yer etti.


"Baba..." sızlanmaya başladığımda yine aynı ses zihnimde yankılandı.


'Beni sen çağırdın Sierra, kendini bana sen sundun... böyle olacağını bilmeliydin.'


"Yeteeeer! Yeter! Suss! "


'Sana hiç bir şey yapmıyorum neden böyle korkuyorsun anlamıyorum! '


"Anneeee..." yeniden ağlamaya başladığımda, artık susuyordu. Bu kez Konuşmamak üzere..


🖤🖤🖤


İDEA


"Efendi idea..." geçit kapısından geçtiğim anda onu karşımda görüyordum.


Varlığımda yayılan öfke ile beklemeden önümde uzanan taş köprüye doğru ilerledim.


"Efendim, iyi misiniz?" Evhamlı sesini daha fazla dinlememek için adımlarımı durdurdum ve bedenimi hızla yerden havalandırdım. Rüzgar tenimi yalayıp geçerken ben yönümü kendi odama çevirdim.


Aklımda sadece şu kız vardı. Nasıl olur hala varlığımı kabullenmez. Kendi elleri ile hissettikten hemen sonra üstelik!


Açık teras kapılarından odanın içine girdiğimde, Yehudayı odamın içinde buluyordum.


'Benden önce gelmiş.'


"Efendim beni korkutuyorsunuz." Evhamlı sesini duymazdan gelirken, kendimi sertçe yatağın üzerine bıraktım.


"Bana Parselia'yı çağır. Kafamı dağıtmam gerek..."


"Fakat efendim, korkarım bu mümkün değil..."


"Ne demek mümkün değil lan! Yine mi babam! Artık beraber olduğum perilere de mi karışıyor?!"


"O yüzden değil prensim, siz artık evlisiniz... başka bir varlığa dokunmanız sadece canınızı yakar.."


"Ne yapar ne yapar!"


"Prenses Sierra dışında bir kadınla beraber olamazsınız... bu oldukça can acıtıcı olur."


"Benim canım ne zamandır acıyor ?! İnsan mıyım lan ben canım acısın! Git çağır. Salak salak şeylerle gelme benim karşıma!"


"Fakat efendim.."


"Çabuk!"


Bağırışımla bıkkın bir nefes aldı ve acele ile kayboldu ortadan.


"Sierra dışında birine dokunamazmışım! Saçmalık! O kızla daha fazla uğraşmayacağım! "


"İyi misiniz efendim."


Parselia'nın sesi odanın içinde dolandığında , onun saniyeler içinde yanımda belirdiğini görüyordum.


"Bu sana bağlı." Parmaklarımı yavaşça geri savurduğumda, üzerindeki elbise öylece düştü omuzlarından yere.


Çırılçıplak bedeni karşımda süzülürken acele ile belini kavrayıp yatağa düşürdüm.


Üstümdeki kıyafetleri parmaklarımı şaklatarak yok ettiğimde, oyalanmadan üzerine doğru verdim bedenimi. Dudaklarını sertçe kavradığımda, bilincimin içinde bir atom bombası patlar gibi oldu.


"Aaa!" Hızla kendimi ger çektiğimde, bedenimde dolanan acı huzmesi ansızın kayboldu.


"İyi missiniz?" Korluyla bana yataktan bakan kadınla Yehudanın söylediği şeyin gerçek olma ihtimalini ciddi ciddi düşünmeye başlıyordum.


"Neydi bu..." yeniden yatağa yöneldiğimde korkuyla dudaklarımın Parselia'nın boynuna doğru uzattım.


Daha dudaklarım tenine değer değmez, yeniden bir elektrik akımı dolandı zihnimde. Acıyla sıktığım dişlerimle geri çekildim.


"Hay sikeyim! Sikeyim!" Öfkem odanın içini doldurduğunda, uzanıp yataktaki çarşafı hızla üzerime sardım.


"Çık!"


Öfkeli sesimle ikiletmeden gözden kaybolduğunda, odanın içindeki her şeyi öfkeyle bir uçtan diğerine savurmaya başladım.


Kolumu gördüğünde krize giren kızdan başka birine dokunamamak ne demek Lan! Ne demek!


Çağrıya cevap verdiğim o geceye lanet olsun! Lanet!


Loading...
0%