Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm 7 / Kar Küresi

@nurdogru26

1 hafta Sonra


SİERRA


Elimdeki şifon elbiseyi büyük bir dikkatle askısına geçirdiğimde , gardırobun kulpuna astım ve geri çekildim, içimdeki heyecanı dindirmek mümkün olmayacaktı.


Bu akşam Ersinle çıkacağım akşam yemeği için her şey hazırdı. Ayakkabılarıma ve takılarıma kadar her şey hazırdı. Ama sanki ben bir türlü hazır olamıyorum.


Dün akşam beni aradığında , mahvettiğimi düşündüğüm mezuniyet partisiyle elimdeki şansı kaybettim sanıyordum ama o bir akşam yemeğine çıkıp çıkamayacağımızı sorunca, hala bir şansım olduğunu anlamıştım.


Üstelik iyi haberler sadece bununla da kısıtlı değildi, günlerdir iç sesim kendini göstermemiş ve beni yeniden sessizliğe teslim etmişti. Sanıyorum ki mezuniyet stresi ile kendi kendime yaptığım bir kuruntuydu fakat öylece gidiverdi.


Sonuç olarak tamamen kendim olarak Ersinle bir şans daha yakalamıştım ve sanki kalbim duracak gibiydi.


Annelerimizin küçüklükten beri arkadaş olduğunu düşününce bu çocuğu öyle uzun zamandır seviyordum ki, ilk oyun arkadaşım, ilk, orta, lise boyunca hep benimleydi, sanki bir gün evleneceğim kişide hep oydu. Benim tüm ileriye dönük hayallerimde onunla büyük bir evde bir sürü çocukla mutlu bir hayat sürmek yer ediyordu.


Ama o Serap yüzünden beni fark edememişti bile, yine kaderin çarkı bir şekilde bize bir şans veriyordu ve bu kez mahvetmeyeceğim.


Bakışlarım duvar saatine döndüğünde saatin neredeyse 6'ya geldiğini görüyordum.


Saat tam 8'de ersin beni evden almaya gelecek ve bu süre duş alıp hazırlanabilmem için yeterli olur. Hızla arkamı dönüp komodinin üzerinde ki bebek yağını elime aldım. Duştan sonra misler gibi kokmak istiyorum... bu gece beni ne gibi sürprizler bekliyor bilemeyiz...


Bakışlarım yatağın üzerindeki kutuya takıldığında, oymalı ahşap kutu öylece pikenin üzerinde duruyordu.


"Bu ne..." yüzümde şaşkın bir gülümseme oluştuğunda üzerinde duran not kağıdını aldım.


"Bunun için ne kadar üzüldüğünü öğrendim. Zihninin içinde gezinirken öğrendiğim bilgilerden sadece biriydi. Belki babanı geri veremem ama onun armağanı hep seninle olacak. -İdea"


Okuduğum not kağıdı ile bedenim buz kesiyordu, ellerimin arasındaki kağıdı korku ile yatağa fırlattım.


"N-nasıl... nasıl ya..."


Kafamın içindeki ses bana nasıl hediye bırakabilir...


Ne oluyor..


Gözlerim korkuyla oymalı ahşap kutunun üzerinde gezindiğinde bakışlarım odanın içinde gezindi.


"Serra mı yapmıştı? Yada Annem? Odama geçen 2 saat içinde hiç kimse girmemişti , ve bu hediye dakikalar önce burada değildi. Eminim işte değildi, zaten ben kimseye İdea'dan bahsetmemiştim, bu imkansız..."


Titreten ellerimle uzanıp kutunun kilidinde duran küçük anahtarı çevirdim. Açılan kilit sesiyle tedirginlikle araladığım kutuyu geriye doğru açıp bakışlarımı içeriye çevirdim.


Gördüğüm şeyle genzimde hissettiğim yanma gözlerimi doldururken ben babamın bana aldığı ve benim günler önce kırdığım kar küresini ellerime aldım. Gözlerimden ansızın boşalan yaşlarla bunun tuzla buz olduğunu görmüştüm, fakat şimdi sanki eski hali gibiydi, tek bir çatlak yoktu, ya da tamir edildiğini gösteren bir emare..


"Nasıl olur.." çaresizce dizlerimin üzerine çöktüğümde kar küresini göğsüme bastırdım. Sanki babam yeniden geri gelmişti, o kar küresi ile bende kalan son hatırası kayıp gittiğinde hissettiğim o çaresizlik öylece yok olmuştu...


"İdea..." gözlerimi sıkıca kapattım, bir cevap verip vermeyeceğini bekledim.


Hiç bir cevap yoktu, ihtimallerin içinde kıvranırken yüzümde akan yaşların arasında mutlu bir gülümseme oluşuyordu.


"Teşekkür ederim... ben teşekkür ederim..."


Kime yada neye ediyordum bu teşekkürü onu da bilmiyorum ama bana bu iyiliği yapan her kimse ona ediyordum teşekkürü.


Odamın kapısı ansızın açıldığında irkilerek çöktüğüm yerden bakışlarımı kapıya çevirdim.


"Sierra iyi misin?"


Ağladığımı görerek hızla yanıma geldi ve yavaşça yanıma çöktü.


"Bak..." dedim titrek bir ağlamayla "Bak kar küreme... eskisi gibi..." heyecanımı onunla paylaşmak istedim ama o şaşkın bakışları ile elimdeki küreye baka kaldı.


"Fakat nasıl... ben onu daha yaptıramadım ki, nasıl yaptın... üstelik çok iyi gözüküyor.." elimden aldığı küreye hayretle baktığını görüyordum.


"Ne önemi var, burada işte..."


"Sierra bu babamın aldığı olamaz, o benim odamda banyo dolabının içinde bekliyor.."


Söylediği şeyle yüzümdeki gülüş siliniyordu, hızla ayağa kalktım ve çektim elindeki küreyi.


"Hayır! Bu benim kürem..." inkar eden sesimle oda hızla ayağa kalktı. "Gel benimle..." adımları açık kapıya döndüğünde bende peşinden çıkıyordum. Nihayet odasına girdiğimizde banyosuna doğru ilerledi ve kapalı duran kapakları açarak içinden şıngırdayan karton bir kutu çıkardı.


"Bak... burada." Kapağını açtığı kutuyu bana gösterirken içinde duran paramparça küreyi gördüm.


"Ama... ama nasıl olur..." ona doğru ilerleyip içindeki küreyi elime aldığımda, alt tabanını ters çevirdim. Altında babamla beraber yazdığımız yazı öylece duruyordu.


'Biricik kızına, biricik babasından...'


Yerine bıraktığım parça ile kendi elimdeki küreyi ters çevirdim, aynı yazı elimdeki kürenin altında da yazılıydı.


'Biricik kızına, biricik babasından...'


"Ne oluyor..." ablamın şaşkın sesi gördüğü yazıyla neredeyse çığlığa yakın bir sesle çıkıyordu.


"Bilmiyorum... ama ikisi de aynı, bak... bak şuna, Babasına kısmındaki benin silikliğine bak, kalem yazmamıştı üzerinden tam dört kere denedik yine ancak bu kadar oldu, ikisi de aynı Serra bire bir aynılar..."


Artık ağlamam tamamen kesilmişti, uzanıp ellerinin arasındaki kutuyu aldım ve banyodan çıkarak odama dönmek için hızla ilerledim.


"Nereye..."


Arkamdan seslendiğinde "Yalnız kalacağım." Söylediğim şeyle odamın kapısını sertçe kapattım ve kilitledim.


Kollarımdaki kutuyu yatağın üzerine bıraktığımda yanına İdea'dan gelen kar küresini bıraktım.


"Ne oluyor... bana bir şey söyle." Kendi kendime konuşuyorum gibi görünüyordu ama bir cevap vermeliydi. Kafam hiç olmadığı kadar karışık.


Odanın perdesi gözle görülür bir şekilde havalandığında aralıklı pencereden içeriye bir kağıt parçası uçtu.


Hızla cama doğru ilerledim fakat dışarıda hiç kimse yoktu, dışarıda rüzgar bile yoktu.


Yere düşen eski kağıt parçasını ellerime aldığımda, gözlerim satırlarda gezindi.


"Ablanın sana hediye ettiği kolyeyi boynundan çıkar. Böylelikle yeniden yanında olabileceğim. -idea"


Şaşkınlıkla elimi boynuma attım ve düşünmeden boynumda ki siyah taşı ince bir iple tutan kolyeyi oyalanmadan yere bıraktım.


"Orada mısın?" Fısıltılı sesimle bir süre devam eden sessizlikle bakışlarım kolyeye döndü.


"Saçmalık." Uzanıp kolyeyi alacakken sesi yeniden yankılandı zihnimde.


'Özlemişim burayı.' Alaycı sesi ile histerik bir nefes verdim. Sesini neredeyse unutacakmışım...


"Bu kolye, o mu seni bunca gündür uzakta tutan."


'Bir tılsım, kafanın içine girmeme engel oluyor, karşına çıkamadığım için iletişim kuramıyorum.'


"Vay be... ne bu doğal taş falan mı? Kötü düşünce önleyici mi? Bilseydim daha önce alırdım."


'Ha ha çok komik gerçekten.'


Sinirlendiğini anlasam da şu an onunla uğraşmak istemiyorum, çünkü öğrenmem gereken daha önemli bir şey var.


'Kar küresini mi diyorsun?'


Kafamın içinde olduğunu unutmuşum, konuşmama gerek bile yok, derdimi çok iyi biliyorsun değil mi?


'Evet. '


Küstah tavrı sinirlerimi sadece daha fazla geriyor. "Söyle o halde, aynı küreden nasıl iki tane olabilir?"


'İki tane değil, sadece bir tane var Sierra.' Bilmiş sesi ile yaptığı yarım yamalak açıklama ile sıkkın bir nefes verdim.


'Ersinle yemek demek. İlişkiler konusunda sıfatlara pek takılan bir adam değilimdir ama senin bu gurursuzluğun beni bile mahvediyor. Bu adam başka bir kadına aşık farkında mısın?'


"Sana fikrini sormadım ! Bu küre neden iki tane onu söyle."


'Sadece teşekkür etsen yetmez mi? Teşekkür ederim idea desende kafi aslında.' Alaylı kahkahası ile elim kolyeye doğru uzandı, anlaşılan açıklama yapmayacaktı o halde kafamın içinde dolanmasının anlamı yok.


'Dur.'


Beni durduğunda elimi yavaşça geri çektim. "Konuş. Acelem var." Yaptığım aceleci küstahlık bir süre sessiz kalmasına sebep oldu, fakat başımda ki ağrı kendini belli ederken öfkelendiğini fark ediyordum.


"İdea?" Fısıltılı sesimle sıkkın bir nefes aldı.


'Geçmişe gittim, senin küreyi kırdığın o geceye, ne kadar üzüldüğünü gördüğüm için bir jest yapmak istedim. Beyaz bayrak gibi düşün. Ayrıca gerçekliğimi kanıtlamak içinde bir delil olur dedim.'


"Nereye gittin nereye?"


'Geçmişe...'


"Eğer elimde şu küreyi tutuyor olmasam yeniden delirdiğimi düşünebilirim. "


'Ama küre elinde Sierra.' Dedi sakin bir fısıltı ile.


"Belki de ben yaptım... belki de aynısını buldum ve altına aynı yazıyı kazıdım... şizofren dediğin şeyde bu değil mi? Kendi yaptığına yada anlattığına fazlasıyla inanmak, öyle ki sonunda onun bir yalan olduğunu bile unutur.


'Başlama yine! '


"Tam bitti dedim yeniden başladı, niye yapıyorum bunu kendime ben... niye!" Elimdeki küreyi öfkeyle ileriye savurduğumda havada duran küre ile gözlerim fal taşı gibi açıldı.


"Siktir be!" Korkuyla geriye doğru adımladığımda küre yavaşça yerdeki halının üzerine indi.


'Sana söyledim. Ben hayal ürünün değilim, adım idea ve beni sen çağırdın...' Yankılı ses zihnimde de usulca dolandı.


"Sen gerçek değilsin..." ellerimin arasına aldığım kulaklarıma bütün gücümle uyguladığım baskının tek sebebi, sesini duymak istemememdi.


'Zavallı kulaklarını kapadığında beni duyamayacağını düşündürten ne oldu Sierra? Ben kafanın içindeyim. Hala anlamadın mı?'


Kalın tınısı, zihnime öyle aşinaydı ki, ben bu sesi günlerdir duymaktan artık çok yoruldum. Bu eziyet bir an önce bitsin, Göremediğim sureti gibi, sesini de duyamayayım istiyorum.


'Gerçekten tuhaf bir kızsın. Kendinle mi konuşuyorsun yoksa benimle mi? Eğer kendinle baş başa bir tartışma içerisinde isen unutma ki bende tüm olan biteni duyuyorum.' Alaycı sesi ile yaptığı bu eleştiri , öfkeyle ellerimi kulaklarımdan geri çekmeme neden oldu.


"Duyabildiğini biliyorum geri zekâlı! Kes artık sesini!"


Zihnimin içinde yankılanan tok bir kahkaha, bana onun ne kadar eğlendiğini kanıtladığında, kesilen nefesiyle gülmeye bir ara verip yeniden konuştu.


'Bizim dünyamızda olsaydın, bu öfken sana ciddi zararlar verebilirdi.'


"Sizin dünyanız ne ya! Sen nesin onu bir anlasam! Kafayı yiyeceğim bak rahat bırak beni."


İç sesimle konuştuğumda yeniden ciddiye büründü sesi. 'Ben İdea, daha öncede söyledim senin sahibinim. Zavallı hayatın boyunca beni duyacak ve hissedeceksin.'


Son sözleri bunlar olduğunda ansızın kayboldu zihnimin içinde. Bazen gelip gittiğini hissedebildiğim anlar oluyordu. Bazense sinsi bir düşman gibi gelişini belli etmiyor. Sanki her şey onun kontrolünde. Gidiyor fakat mutlaka geri geleceğini biliyorum.


İlk günler delirdiğimi düşündüm, bir psikologdan randevu aldım fakat İdea bunun mümkün olmayacağını, doktorumun randevu haftası içinde bir kaza geçirerek izne ayrılacağını söyledi. İnanmadım.


Ne aptallık... o gün geldiğinde telefonuma gelen bir mesajla randevumun iptal edildiğini öğrendiğimde, asistana sebebi sormak için aradım ve bana Nilay hamınım bir motor kazası geçirdiğini söyledi. Ayrıntılar tıpkı kafamın içindeki ruh hastasının söyledikleri gibiyken ben artık emindim. Bu benim kendi kendime yaptığım bir kuruntu değildi. Yada bir hastalık. O gerçekti. Her şeyi ile gerçek.


Bunun en büyük kanıtı gözlerimin önünde parçalara ayrılması gerekirken öylece halının üzerinde duran Kar küresiydi.


Üstelik aynı küreden iki tane vardı ve bunu gören sadece bende değildim, bu kez Serra da her şeye şahit olmuştu.


Loading...
0%