Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Bölüm 9 / Anlaşma

@nurdogru26

Uzun bir bölümle geldim 🥹
Bugün tek bölümle bitirelim günü , yarın yeniden görüşürüz 👋🌸

Destekleriniz için teşekkür ederim 💕

Bölüm Şarkısı / Aurora - Runaway

Sierra

"Şunu adam akıllı anlatın bana!" Dişlerimin arasından bıraktığım öfkeli fısıltıyla mantığım duyduğum şeyleri kabullenmekte zorluk çekiyordu.

Berna, Aleyna ve Serra karşımda oturmuş, bana günler öncesinden bu odada gördüğüm Ruh çağırma tahtasını göstererek olup biteni anlatıyordu ama bende oturmayan çok nokta vardı.

"Biz adak olarak senin kanını sunduk... zaten ondan sonra oldu ne olduysa."

Serra yaptığı titrek açıklama ile bakışlarını yerde sabit tuttu.

"Bakire birinin kanı gerektiği için yaptık, sadece Ablan babanla yeniden konuşabilsin diye kötü bir niyetimiz yoktu yemin ederim." Berna neredeyse ağlamaklı bir sesle ablama destek olurken dizlerimi kendime doğru çektim. Tüm bunlar Serra'nın aptal bir isteği yüzünden mi oluyordu!

"Ama korkmanı gerektiren bir şey yok, hem Berna Anneannesine boynundaki kolyeyi yaptırdı. Onu taşıdığın sürece sana yaklaşamaz..." şimdi Aleyna yaptıkları şeyi hafifleterek anlatıyordu.

"Ne bu varlık? Ruh mu? Kötü bir ruh mu?" Bakışlarım ablamın yüzüne döndüğünde ondan bir cevap bekliyordum.

"Anneannemin dediğine göre ifritmiş. Sanırım kötü taraftakilerden." Berna cevabın kendinde olduğunu belli ettiğinde şimdi gözlerim ona döndü.

"İfrit? " sorgulayıcı sesimle bakışları Serraya döndü, sanki cevaplamadan önce ondan onay alır gibiydi.

"Bana bak bana! O'na değil. Hayatını mahvettiğiniz benim!"

Bağırtımla korkulu gözleri yüzüme döndü.

"İfrit; Cin kabilelerinde en güçlü varlıklara deniyor. Öfkeleri ve bağlılıkları diğerlerine göre daha kalıtsal. Kötü büyüler yapmak için anlaşma yapılan üst sınıf Cinler gibi düşün. Cehennemin üyesi olarak kabul ediliyor. Şakaları yok. İnançları da öyle. "

Söylediği her bir kelime beni çaresizliğe çekerken ben onlara Ersin'i öldürmek istediğinden bahsetmek için araladım dudaklarımı.

"Ama kolye varken uzak duracak." Berna konuşmamı böldü.

"Bırak şimdi kolyeyi! Sen şuna cevap ver, istediklerinde birini öldürebilirler mi? Mesela boynunu kırıp.."

"Bu nasıl soru ya.." Aleyna yüzünü buruşturduğunda duyduğu şeyden hiç memnun gözükmüyordu. Bende yaşamaktan memnun değilim!

"Öldürebilir... isterse yapar. Dedim ya inançsızlar, tanrının merhametini ummadıkları için kötülüklerinde de bir sınır çizgiler yok."

'Bittim ben... bittm...'

"Peki benden ne istiyor..." asıl can alıcı soru buydu.

'Benden ne istiyor?'

"Bilmiyorum, sanırım kanını aldığı için ruhunuda almak istiyor, ama korkma... gerekirse başka koruyucular yaparız, ama onu senden uzak tutarız."

Gözlerim yavaşça dolarken, ben kendimden çok Ersini düşünüyordum... onu nasıl koruyacağım.

"Korunmanın tek yolu tılsım mı?" Yanaklarımda sessizce akan yaşlarla sorduğum sorunun hedefinde Berna vardı. Çünkü bu konuda en fazla bilgisi olan oydu.

"Evet oda zaten sende var..."

Beni rahatlatmak istediğini görüyordum. Ama işe yaramaz.

"Ersin için istiyorum... onun hayatı tehlikede olabilir, Restoranda az kalsın..." konuşmam yarıda kaldığında ağlamam hızlanıyordu.

Serra bana doğru kaydırdı kalçasını, yanımda durduğunda sıkıca sarıldı. "Özür dilerim... özür dilerim..." ağlamaya başladığında çaresizlikle kollarında salıyordum kendimi.

"İşe yaradı mı?" Dedim fısıltıyla.

"Ne?" Geri çekildiğinde, bakışlarım yüzündeki yaşlarda gezindi.

"Babamla konuştun mu? İşe yaradı mı? En azından yaramış olsun..." titreyen çenemle yeniden ağlamaya tutulduğumda, Bernadan sessiz bir itiraf geldi.

"Maalesef..." dedi

Serra iyice sardı kollarını bana, şimdi onunda ağlamaları hızlanırken, kulağıma güven verici bir fısıltı bıraktı. "Sana bir şey olmasına izin vermem. Yemin ederim vermem... Önce beni alması gerekir..." kolları dahada sıkılaşıyordu.


...

Saatler bütün ayrıntıları konuşmakla geçmiş, ben kızlardan alabildiğim tüm cevapları almıştım. Nihayet hepsini gönderip yapayalnız kaldığımda kafamdaki düşünce sarmalının içinde sürükleniyordum. Benimle uğraşan varlığın hiç şakası olmadığını anlamıştım. Anlamamayı isterdim ama anlamıştım.

Hiç bilmemeyi arzulardım fakat artık biliyordum. Deli değildim , keşke olsaydım... bir kaç ilaç biraz terapi belki bir süre rehabilitasyon, sonra biterdi. Fakat şimdi bir sonu olacak mı onu bile bilmiyorum.

Dizlerimin üzerinde duran bilgisayarda, ifritlerin ve cinlerin çizilen bazı görsellerini görüyorum. Sadece görüntüleri bile öyle korkunç ki, genzim sürekli olarak doluyor ve göz pınarlarıma baskı yapıyor.

'Sen benimsin Sierra!'

Bana bunu korkusuzca yazan yaratığın ekranımdaki silüeti taşıdığını düşündükçe, hissettiğim çaresizlikle ne yapacağımı bilemiyorum.

"Benden ne istiyorsun..." titrek sesimden dökülen bu bir kaç kelimeyle gözlerimden yaşlar peşi sıra akıyordu. İlk kez bir konuda ne yapacağımı bilemiyorum...

Odamın perdesi usulca havalandığında pencerenin açık olmadığını biliyordum. Ama öyle bir esiyordu ki bana kimin geldiğini haber veriyor çok iyi biliyorum.

İdea...

Çalışma masamın üzerinden bana doğru savrulan küçük not kağıtları ile kesik bir çığlık attım. Ardından süzülerek kucağıma düşen kağıt parçasının üzerindeki yazılarda gezindi ıslak kirpiklerim.

"Kolyeyi çıkar... benimle konuş. Kendini korkutmaktan başka bir işe yaramıyor bu yaptığın."

Hızla dizlerimde duran kağıdı ileriye fırlattım, fakat süzülen kağıt yeniden kucağıma düştü.

"Lütfen... beni rahat bırak lütfen..." ağlamaya başladığımda yüzümü avuçlarımın arasına aldım ve sessizce ağlamaya başladım.

Ardından odanın ışığı kapandı. Hızla yüzümdeki elleri geri çektim. Odada yalnızca kucağımda duran bilgisayarın ışığı vardı, birde sokaktan geçen araçların ışığı.

Boy aynamın önünde duran gölgeyi gördüğümde ellerimi ağzıma sıkıca kapadım.
Ağlamam hızlanırken sesi kulaklarımda dolandı.

"Benden korkma..." bu sesini ilk kez dışarda duyuşumdu... kulağa hiçte yazılanlada ki hayvansı hırıltı gibi gelmiyordu. Oldukça yumuşaktı.

Yavaşça ağzımdaki eli geri çektim. Gördüğüm silüeti seçebilmek için gözlerimi zorladım.

"O salak resimlere bakmayıda bırak. İnan bana öyle görünmüyorun sierra." Bakışlarım gördüğüm iri bedende dolandı. Siyah bir gölge hafifçe sallanıyordu ama yüzünü göremiyorum. Fakat tıpkı bir insan bedenine benziyor.

Sokaktan geçen Aracın ışığı odanın içinde dolandığında kısa bir kaç saniye bedenini aydınlattı.

Üzerinde salaş beyaz bir gömlek ve boynunda kırmızı bir kor gibi yanan kolye vardı.

Korkularım giderek dinerken ağzımı açıp tek bir kelime etmedim, sadece yüzünü görebilmek için çabalıyordum. Bedeni insan bedeniydi peki yüzü...
Resimlerde gördüğüm o varlıkların uzun boynuzları, domuz burnuna benzer burunları ve küçük yapışık gözleri vardı.

"Seninle yeniden tanışmak istiyorum, o yüzden kolyeni çıkar bırak zihnine gireyim." Sesi benden istediği şeyi yapma isteğimi körüklesede başımı hızla iki yana salladım.

'Neden göremiyorum yüzünü...'

"Seni korkutmak istememiştim. Ama sana dokunmasına izin veremezdim anlaman lazım." Adım sesleri bana giderek yaklaştığında bilgisayarın ekranına uzanan koluyla ekranı saran iri parmaklara çevirdim bakışlarımı.

'Tıpkı bizim parmaklarımız gibiler...'

Yavaşça kapattığı kapakla beni tamamen karanlıkta bıraktı. Şimdi burnumun ucunu bile göremiyordum işte, o ise karanlığı en az gündüzü gördüğüm kadar net görüyordu eminim. Haklarındaki bilgiler arasında öğrendiğim bir diğer gerçek buydu.

"İzin veremem..." nefesi yüzümde yayıldığında hemen dibimde olduğunu anlıyordum. Korkudan çığlık atmam gerekir fakat yapamıyorum. Sesi efsanevi deniz kızları şarkısı gibi, beni etki altına alıyordu.

"Ne istiyorsun benden..." fısıltılı sorumla hemen dibimde olduğunu hissediyordum. Hatta eğer delirmiyorsam karanlığın içinde bana bakan bir çift yeşil göz görüyorum. Parlakça duruyorlar hemen dibimde.

"Kolyeni çıkar..." dedi

"Ne istiyorsun... ölmemi mi? Ruhumu mu?" Sorumu yinelediğimde sessiz bir nefes çekti.

"Ölmeni istemiyorum, söyledim sana sadece bir kez sana sahip olmak. Hepsi bu... sonrasında gideceğim. Sonsuza dek." Sesindeki ciddiyetle dudaklarım alayla kıvrıldı.

"Delirmişsin sen..." dedim.

"Sadece bir gece..." dedi sakin bir sesle.

Ardından odanın kapısı öyle hızlı açıldı ki , Serra'nın yaktığı ışık odanın içini doldurduğunda, gözlerimi sıkıca yumdum, gözümü alan ışıkla yeniden araladığım gözlerim az önceki sesin olduğu yere döndü, fakat kimse yoktu, çoktan gitmişti.

Serra'nın Bakışları beni bulduğunda, gözleri şaşkınlıkla az önce İdea'nın olduğu yerde tutundu.

"O-o kimdi..." dudakları aralandığında sakin bir tekrara girdi.

"O adam kimdi..." bakışları şimdi yüzüme döndü.

"Gördün mü?" Heyecanla oturduğum yataktan havalandım. "O'nu gördün mü?"

"E-evet... ışığı yaktığımda tam dibinde duruyordu, bakışlarını yüzüme çevirdi ve öylece dumana karıştı..." sesi hülyalı gibi bir hale bürünmüştü.

"Neye benziyor... söyle bana, boynuzları var mı? Söyle suratı domuz gibi mi? Doğru söyle..." sebepsiz yere içimde oluşan heyecan Serra'dan dalgın bir baş sallama aldı.

"Hayır... o çok, güzeldi..." bakışları hala az önce İdeayı gördüğü yerde takılıydı.

"Ne..." şaşkınlıkla uzanıp kolunu sarstım.

"O bahsettiğin varlık mıydı? O ifrit... " bakışları yüzüme döndüğünde bana inanamaz bir ifade ile bakıyordu.

"E-evet oydu... sesi oydu, ben göremedim... neye benziyordu söylesene..." gözlerinde gördüğüm o büyülenmiş bakış beni heyecanlandırdı.

"Gözleri... onlar."

"Yeşil değil mi? Yeşiller..." dedim sabırsızlıkla.

"Evet..." hızla arkasını döndü ve ben ne olduğunu anlamadan çıktı odadan.

Peşine takıldığımda, odasına kadar takip ettim.
Berna yerde oturmuş elindeki eski kitabı dikkatle okurken içeriye peş peşe girdik.

"Ay korkuttunuz ya." Kitaptan bize dönen gözleri ile elindeki eski püskü kitabı yavaşça kapattı üzerine.

"O ne be?" Dedim şaşkınlıkla.

"Bana geçireceğiz..." Serra Bernaya doğru gidip kitabı çekti elinden. Açtığı kapakla sayfaları karıştırırken Berna da bende şaşkınlıkla ona bakıyorduk.

"Ne diyorsun Serra?" Dedi afallamış bir şekilde.

"İfriti bana geçireceğiz! Söylemedin mi az önce bir yolu olabilir demedin mi? Onu arıyorum işte!"

"Ben başka bir canlı dedim! Sana hayatta böyle bir şey yapmam! Belki bir kedi yada bir kuş ne bileyim işte sesli düşünüyorum."

"Kendime istiyorum." Serranın yüzündeki ciddiyet beni korkuturken Berna elindeki kitabı sertçe çekti .

"Hayatta olmaz! Bilerek yapmadın... kendine böyle yüklenmeni istemiyorum, başka bir yolunu bulacağım ama seni feda etmem."

Bernanın azarlayıcı sesiyle Serra dişlerinin arasından baskın bir fısıltı bıraktı.

"Feda etmek falan değil! O ifriti istiyorum... az önce , onu az önce Sierranın odasında gördüm. Anlamıyorsun berna o ifriti istiyorum. Zaten benim yüzümden oldu, severek katlanırım..."

"Abla..." şaşkınlıkla aralanan dudaklarımla olan biten herşeyi koca bir kamera şakasıymış gibi izliyorum.

"Onu istiyorum." Dedi. Serra'yı daha önce kendinden bu kadar emin hiç görmemiştim. Gördüğü varlık neye benziyordu bilmiyorum ama büyülenmiş gibiydi.

Hızla arkamı dönüp odama çevirdiğim yönümle içeri girip ışığı kapattım. Boynumda ki kolyeyi öfkeyle çekip yere attığımda, aralandı dudaklarım.

"İdea..." fısıltımla sesi kulaklarıma doldu.

"Parmaklarını ışığın üzerinden çek ufaklık." Kendinden emin bir sesle elini yavaşça bileğime sardı ve beni ışıktan uzaklaştırdı.

"Peki... istediğin gibi olsun, şimdi söyle kız kardeşime ne yaptın."

"Hesap mı soruyorsun."

"Evet. Ne yaptın ona..."

"Dikkatim dağıldı, ve beni görmesine izin verdim olan bu." Sesinin sıkkın tınısı ile hemen arkamda olduğunu hissettim. Ensemden bırakılan ürpertici bir nefesle yeniden konuştu.

"İşte bu yüzden sana kendimi gösteremiyorum, çünkü bunu her yaptığımda işler karışıyor." Elleri saçlarıma doğru kaydığında önüme düşen saçları yavaşça geri çektiğini fark etmemle hızla karanlık odanın içinde ileriye doğru korkulu bir adım attım.

"Dokunma!" Bağırışımla, histerik bir gülüş bıraktı.

"Anlaşılan uzun bir süre daha beraberiz Sierra." Ardından yeniden sessizliğe büründüğünde azarlayıcı bir hırıltı bıraktım odaya.

"Ablama ne yaptıysan geri çek! Duydun mu beni! Onu rahat bırakacaksın!"

"Elimde olan bir şey değil. Ayrıca zevk aldığım bir olayda değil." Neredeyse bıkkın bir sesle konuştuğunda avuçlarımı öfkeyle sıktım.

"Seninle sevişmemi istiyorsan ablamı düzelt! Seninle bile isteye kalmak isteyecek kadar kafayı yedi! Ne yaptıysan düzelt lanet olası!"

"Bunun bir çözümü yok. Zamanla atlatır. Sana gelince, benimle zaten sevişeceksin Sierra. Bunun için şartlar sunmayı kes."

"Ölürüm yine sevişmem!"

"Senin ölümün pek umurunda değil onu anladık, Ersin denen şu zavallı balçığı parçalara ayırmam belki ilgini çeker."

"Kurtaracağım! O'nuda senden kurtaracağım!"

"Duydum harika planını. Tılsımla. O tılsım beni yalnızca senden uzak tutar. Korkarımki Ersin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim."

"Yalan söylüyorsun, Berna dedi ki."

"Oradaydım Sierra, o kızın bunak Anneannesinin bizleri tanıdığını düşünmesi öyle komikki, ama görüyorsun işte, senden uzak kalmamı sağlayacak tılsıma bak, sadece bedenine dokunmamı engelliyor. Ki istersem onu da yaparım, büyük bir acıya sebep olur belki ama istersem yaparım ."

Kendinden böyle emin olması midemde korkulu bir sancıya sebep oluyor. Ben ne yapacağımı bilmiyorum...

"Ablamı düzelt yalvarırım..." şimdi ikinci kartımı oynuyordum. Yalvaran masum kız rolünü.

"Söyledim ya nasıl düzelir bilmiyorum." Sesi öyle duygusuzdu ki. Acımasız desek daha doğru olur.

"Bul bir yolunu o zaman lütfen, sen sihirlisin bir yolu vardır..."

"Sihirli mi hahahaha, her neyse , senin için Yehuda'ya sorarım. Gelelim kendi konumuza..." dedi ve attığı adımları duydum.

Tam dibimde durduğunda kulağıma doğru eğildi.
Genzime dolan sis kokusu ile nefesimi tuttum.

"Benimle bir gece? Kabul ettiğini söyle bu akşam bitsin bu kabus..." dedi

Ağırca yutkundum... nasıl olur.
Daha önce kimseyle beraber olmamak bir yana bir İfritle beraber olmak korkunç olmanın yanı sıra midemi bulandırıyor.

"Korkuyorum..." dedim tüm dürüstlüğümle.

"Hiç gerek yok. Hissetmeyeceksin bile..."

Söylediği şeyle alnım kırıştı, hissetmeyeceksin de ne demek?

"Anlamadım..." yüzümü kulağımın dibinde duran sese çevirdiğimde aldığı derin soluklar yüzümde dolandı.

'Ne oluyor bana...'

"Ben bir ifritim Sierra, acı çekmeni istemezsem çektirmem, hissetmeni istemezsem hissettirmem." Nefesler hızlanırken ağırca yutkundum.

'Neden kasıklarımda bir hareketlilik hissediyorum, benide mi büyüledi...'

"Hayır seni büyülemedim. Buna kimya deniyor. Zaten Sesimle bunu yapabilmem mümkün de değil." Küstahça kurduğu kelimeler onun aynı anda hem zihnimde hemde karşımda olduğunu anlamamı sağlıyordu.

"Ersin'e dokunmayacaksın... sevdiğim hiç kimse zarar görmeyecek." İkaz edici sesimle yeniden aralandı dudakları.

"Söz veriyorum. Yeterki evet de."

"Ablamı düzelteceksin..." dedim istek listesi oluşturur gibiydim.

"O konuda söz veremem , araştıracağım."

"İyileştireceksin." Dedim kararlı bir sesle.

"Böyle emir kipiyle konuşmasan çok daha iyi olur." Sesi hayvansı bir hırıltıya döndüğünde korkuyla yutkundum.

"Ve bir şey daha var..." şimdi sesim titriyordu.

"Dinliyorum."

"Babam... O'nunla görüşmemizi sağla."

"Ne..." keskin bir kahkaha attı.

"Sağla yada asla dokunamazsın bana!" Hızla geri çekildiğimde nefesi de yüzümden geri çekildi.

"Baban ölü Sierra onunla seni görüştürmem için seninde ölmen gerek. " öfkelendiğini anlıyordum.

"Sizin Cennet ve Cehenneme erişiminizin olduğunu biliyorum..." kendimden emin tutmaya çalıştığım sesimle karşımdaki kötü varlığa kafa tutuyordum.

"Yanlış bilgiler köşemizde bu gün. Yok öyle bir şey, sadece Cehenneme giriş iznim var ama havasını pek sevmem fazla kuru o yüzden genelde gitmem." Alaylı sesiyle öfkelenmeme neden oluyordu.

"Böyle mi olacak, beni sürekli tiye mi alacaksın!"

"Hayır sevgili Sierra, benden olabilecek şeyler iste yapayım, bu dediğin mümkün değil, ölmüş birini sana getiremem."

Omuzlarım yavaşça çöktüğünde çaresizlikle olduğum yerde kalıyordum.

"Ama geçmişe gitmiştin, belki beni de götürürsün..."

"Unut onu! Bak bana sürekli şart koşamazsın! İşleri çirkinleştirmemeye çalışıyorum. Ama sabrımı zorluyorsun."

"İyi be! İyi! Söylediklerimi yap! Sonra gel bir daha konuşacağız, şimdi ışığı açacağım. Haberin olsun diye diyorum!" Adımlarım odanın içinde yön bilmez bir şekilde ilerlerken , fısıltı ile "Biraz daha sol." Diye yönlendirdi.

Dediğini yaptığımda duvarı buldum ve ardından ışık panelini bulana kadar sürttüm elimi üzerinde.

"Açıyorum."

Verdiğim bilgi ile açtığım ışıkla bedenim odanın içine döndü...

Gitmişti, gözlerimin bir süre ışığa alışmasını beklerken yerde gördüğüm kolyeye doğru ilerledim ve oyalanmadan yeniden boynuma geçirdim.

Loading...
0%