Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm-Dön Evine Güzelim

@nurdogru26


Keyifli okumalar ❤

🕊🕊🕊🕊🕊🕊🕊

HİCRAN TAŞKIRAN

Bakışlarım bize dikkatle bakan Pamir Boratavın yüzünde gezinirken, gözlerini kollarımı sıkıca tutan Niko beyden ayırmadığını görebiliyordum.

Bir adım geri attığımda Niko Bey'i elleri boşluğa düşüyordu.

"Yapma Hicran.. gerçekten gelmeyecek misin?..." yalvarırcasına çıkan sesi ile bakıyordu yüzüme..

"Gelmeyecek Niko. O kız bu işlerin içinde olmak istemiyor anlamıyor musun ? ne kadar rahatsız olduğunu göremiyor olamazsın?!" Pamir bey benim adıma konuştuğunda bıkkın bir nefes çektim içime.

"Bakın, aranızdaki bu anlamsız savaşın ortasında olmak istemiyorum... " bakışlarım Niko beye döndü..

"Bu bir Aile yemeği Niko bey.... benim burada ne işim var Allah aşkına..." sitemkar sesim ile bana doğru bir adım atıp dibimde durdu.

"Bu benim aile yemeğim ve ben burada olmanı istedim... nedeni de çok açık, sen şirkete büyük bir anlaşma kazandırdın... ve bunun bilinmesini istiyorum... sana söyledim benim yanımda kimse inançların hakkında sana bir şey söyleyemez... Güven bana Hicran, ağzını açanın çenesini kapatırım." kararlı sesi ile bakışlarımı yere indirdim.

"Derdiniz gerçekten benim öyle mi? Abinizin başarısını gölgede bırakmak değil yani..."

'Ne dedim ben ne yapıyorsun hicran sana ne?!'

"Hicran... gerçekten şuan bunumu konuşmak istiyorsun.. onun yanında..." kafasıyla arkada kalan Pamir beyi gösterirken fısıltı ile konuştu.

"Af edersiniz ben bazen... aklımdan geçeni öylece şöyleyi veririm..." mahcubiyetle eğdim başımı..

'Kendine gel Hicran... senin patronun Pamir değil Niko, odaklan artık bu gerçeğe!'

"Sorun değil... gel benimle... seni gururla tanıştırayım Ailemin her ferdi ile, tıpkı gururla şirketten içeri soktuğum gibi.."

Kolunu bana doğru kaldırdı ve yönünü eve döndü.

Bakışlarım bana kalkan kola döndüğünde alnım kırışıyordu

Pamir beye dönen bakışlarım ile bana kafasıyla hayır der gibi salladı başını...
Hayır gitme.. yapma der gibi baktı yüzüme...

Bahçeye hızla giren araba ile hepimizin bakışları o tarafa döndü....
Kırmızı bir mini Cooper'ın kapısı açıldığında içinden Siena denen kadın iniyordu...

Eğilip yan koltuktaki çantasını alırken, üzerindeki mini elbise yukarı toparlanarak kalçalarını ortaya çıkardığında, rahatsız bir ifade ile yüzümü ondan kaçırdım...

Niko bey Bayan Siena'nın olduğu yöne bakarken, Pamir bey bana bakıyordu...
Gözlerini benimkilerde kilitlemiş, yapma der gibi bakıyordu...

"Siena..." Niko bey bana kaldırdığı kolu indirerek Siena hanıma doğru ilerlediğinde, Pamir Boratav bana doğru yaklaştı.

"Hicran Yapma... içerisi sandığın gibi bir yer değil..."

"Abartıyorsunuz.." dedim alayla..

"Abartmıyorum... bu insanlar senin ailen gibi insanlar değil, Lütfen yapma... seni içerde koruyamam.. onlardan biri bir şey söylerse tek kelime edemem yapma..."

"A-anlamadım..." dedim şaşkınlıkla

"Yapma... inan bana, bir kez inanman gerekecekse o şu an olsun.. bir kez güvenmen gerekecekse o bu gün olsun... sana bunu yapmalarını bana izlettirme.."

"Neden bahsediyorsunuz..." fısıltılı sesim aramızdaki bu kaçak konuşmayı destekler türdendi..

"Yapma Güzelim... dön evine..."

"Ben sizinle baş edebildim, sanırım bir kaç boratavla daha baş edebilirim..." dedim alayla..

Dudakları aralandığında cümle kurmasına fırsatı olmuyordu.

"Pamir..." koluna sarılan Siena , Onu eve doğru ilerlettiğinde, Pamir beyin bakışları arkada kalıyordu, bende...

Kız kolunu ahtapot gibi sardığında engel olamadığım bir sinirde benim bedenimi sarıyordu...
Başörtümden belli olmasa da kulaklarım öfkeyle kızarıyordu...

"Hicran.." Niko Boratav bana doğru gelip kolunu kaldırdı.

"Gidelim.." bana kaldırılan kolu görmezden gelerek eve doğru ilerledim yerdeki çakıl taşlarının üzerinden.

Ana kapı hizmetliler tarafından açıldığında Pamir boratav kolundaki Siena ile içeriye doğru ilerledi, ardından ben ve Niko bey girdiğimizde Kapı arkamızdan kapanıyordu.

"P-paltonuzu almamı ister misiniz?" hizmetçi şaşkınlıkla bana bakarken, Niko Boratav araya girerek sert bir sesle konuştu.

"Alacaksın elbette." elini sırtıma doğru uzattığında dokunarak başıyla bana görevli genç kızı gösterdi.

"Hadi çıkaralım Paltonu." ellerini omuzuma kaldırdığında kendimi dokunuşundan uzaklaştırdım.

"Niko bey, ben hallederim..." rahatsız olmuş bir ifade ile çıkarttığım Paltoyu görevliye uzatarak çantamla beraber içeriye doğru ilerledim...

Yüksek salon kapısını geçtiğimde, Hazırlanmış büyük masada gezindi gözlerim...
Sadece dizilerde görebileceğim büyüklükteki bu salon ilerideki oturma alanında kucaklaşmalara yer verirken, huzursuzca kıpırdandım.

Arkamdan gelen Niko Boratav, Elini sırtıma koyarak benimle beraber ileriye bir adım attı..

Bu adamın bu temas halleri inanılmaz sinirimi bozuyor!

"Niko bey.. kendim yürüyebilirim." dişlerimi sıkarak sırtımdaki elini boşa çıkardım ve gözlerimi eline çevirdim.

"Rica ediyorum dokunmadan yapın uyarılarınızı." fısıltılı sesim ondan alaylı bir gülüş aldı.

"A öyle ya günah değil mi?" sesi saklayamadığı küçümseyiciliğin ardından duyulduğunda, alnım şaşkınca kırıştı ve kaşlarım çatıldı.

"Yargılandığımı hissetmem ne hoş. belki de geri dönmeliyim." Salonun kapısına doğru ilerlediğimde Niko bey hızla önüme geçti ve ellerini iki yana kaldırdı.

"Tamam, tamam şakaydı... dokunmak yok, şaka yapmak yok.. kızmanı anlıyorum, ama beni uyarmadın ki hiç, hadi gel de Biricik Ailemle tanış..." yüzündeki geniş gülümseme ile bana arkamda kalan İnsan topluluğunu gösterdi.

"Niko..." duyduğum orta yaşlı kadın sesi ile yüzümü arkaya çevirdiğimde, Bize doğru gelen bakımlı sarışın bir kadın görüyordum..

"Mama..." dedi gülümseyerek ona doğru gidip sarılan Niko Boratav.

Kadının gözleri korkunç bir şey görmüş gibi üzerimde gezindiğinde, Niko Boratav geri çekildi ve Annesini bana doğru getirdi.

"Hicran yeni asistanım... tanışmanızı istedim." yüzündeki geniş gülümseme ile bakışlarını annesine çevirdi.

"Asistanın?" hesap sorucu bir sesle konuşan kadın şaşkınlıkla durup ikisini izlememe neden olmuştu.

"Evet Anneciğim, Hicran yeni asistanım, harika bir ticari zekası var, öyle ki Pamir'e kaptığı son aferini de kazandıran o oldu." Niko Boratav huzursuz bir sesle konuştu.

"Niko sen benle dalga mı geçiyorsun?!" sert çıkan sesle alnım kırıştı ve konuşmaya dahil olma gereği duydum.

"Ben davetsiz geldiğimi biliyorum, ama Niko bey sizlerle tanışmamı istedi-"

"Bizlerle?" dedi gözleri üzerimde kibirle dolandığında.

Şimdi Pamir beyin neden bahsettiğini anlıyordum...
Bir adım geri attığımda gözlerim arkada oturan herkesin aksine ayakta duran Pamir beye dönüyordu.

Şakakları titrerken bana ve Niko beye bakıyordu.

"Sanırım gitsem iyi olur..." geriye çekildiğimde, Niko bey hızla tuttu kolumu...

"Hayır Hicran... bu Yemeğe seni ben davet ettim, annem sadece biraz şaşkın. Değil mi Anne?!" dişlerinin arasından tısladığında kadın öfkeyle inip kalkan burun kanatları eşliğinde konuştu.

"Hoş geldiniz Hicran hanım. " diyerek geçti yanımdan ve çıktı yüksek salon kapılarından.

Bu neydi şimdi.. gerçekten bu neydi ?

"Gel lütfen..." Niko bey eliyle içeriyi gösterirken, Gözlerim yeniden ayakta elleri ceplerinde dikilen Pamir beye döndü.

Çene kası gerilirken, Gözleri Niko'nun üzerindeydi.

Bakışlarımı yüzünden terse çevirdiğimde Niko beyle beraber oturma alanına doğru ilerledim...

"Nikomuuu..." İleri yaşlı bir kadın , kusursuz makyajı ve hatasız topuzu ile baş koltukta oturuyor ve ellerini Niko beye doğru uzatıyordu.

"Babaanne..." Niko bey o tarafa doğru ilerlediğinde bende çoktan beyaz deri koltuklarla çevrili oturma alanının içine doğru çekilmiş bulunuyordum.

"Merhaba?" dedi yaşlı bir adam bana dönerek.

"Merhaba.." dedim tedirginlikle.

"A, amca, seni Hicranla tanıştırayım, kendisi asistanım olarak işe başladı, konuşmuştuk hatırlıyorsan."


"Böyle konuşmamıştık diye hatırlıyorum ." dedi Amcası bakışları kıyafetlerimde dolandığında.

"Ne önemi var, harika birisi, çok donanımlı. Hali hazırda şirkete faydasını bile gördük yakın zamanda.." dedi böbürlenerek.

"Otursana Hicran..." dedi Pamir bey gözleriyle koltuğu göstererek, sonunda biri beni oturtmayı akıl ederken, boştaki kanepede kenara kıvrıldım.

Nihayet kendisi de oturmaya karar vermiş olmalı ki karşımdaki kanepede yerini aldı... Sol çaprazımda kalan Siena, Pamir Bey'in oturması ile koltuk değiştirerek kendini Pamir Boratav 'ın yanına bırakıyordu... bedeni ona meylederken dizini Pamir Boratav 'ın dizine usulca sürtüşünü görmemle gözlerimi hızla kaçırdım onlardan terse...

'Yok daha neler yani!...'

Karşımda oturan Pamir bey ve ona elini olmasa dizini, onu da bulamazsa gözünü değdirmeye niyetli Siena vardı.

Bir insan nasıl böyle basitleştirebilir kendini, neden...
Pamir Bey'in Siena ile bir saniye bile ilgilenmediğini ben görebiliyorken, Siena'nın kendisi göremiyor olamaz...

Bacakları bir birine temas ederken, Pamir beyin hissiz bakışları yerdeki kırçıllı halıda kilitleniyordu.


Sanki bir anda başka bir ruha bürünmüş, bambaşka bir insan olmuştu...
Bir şeylerden rahatsız gibi desem fazla histerik bir yorum olurdu, belki acı çekiyordu ama neden? Yüzündeki bu adlandıramadığım ifadede neyin nesiydi?

"Öylemi?" dedi Amca Boratav bana bakarak..

Ama sorduğu soruyu anlayamayacak kadar Pamir beyle meşguldüm, neydi onu böyle köşesine sıkıştıran... onda hissettiğim bu çaresizliğin sebebi neydi.. çözmeye çalışıyordum.

"Anlamadım efendim?" dedim gözlerim Amca Boratav'a döndüğünde.

"Pamir'in yeni yaptığı anlaşma sayende imzalanmış, doğru mu?" dedi kaşları havalanırken.

"Elbette ki Amcacım, tabi Pamir bu ayrıntıyı söylemeyi unutmuş olabilir..." Niko Boratav ukala bir sesle konuştuğunda, yaptığı şey sinirimi bozmuştu.

Ona hiç bakmıyor mu? Abisinin aralarında nasıl yalnız hissettiğini göremiyor mu?! buna rağmen üstüne gitmesi neden?! Bu düpedüz acımasızlık!!

Bakışlarım Pamir beye döndüğünde, konuşmak bile istemediğini anlıyordum, küçük bir oğlan çocuğu gibi durgundu...

Sanki hakkını savunacak kimsesi yokmuş gibi, kendi de bir savunma yapamayacak kadar yorgundu...

Babaanne boratav gözlerini kibirli bir tiksintiyle başörtümde gezdirerek iğneleyici bir alaylıkla mırıldandı.

"O semuuu başımıza taş yağacak, demek bir asistanın var ve tesettürlü ? öyle mi ?" küstahça kıvrılan dudakları ile bakışlarını benden Niko beye çevirdi.

"Babaanne lütfen.." dedi Niko bey mahcup bir fısıltıyla.

"Ne lütfen Niko? bizim ailemiz böyle yobazları evine ne zaman kabul etmiş! ne zaman şirketinin kapısından içeri sokmuş! söyle bana... Babana olan şey sana da mı olsun istiyorsun?!"

Sertçe yutkundum, bahsettiğin şey tamda buydu değil mi? Pamir...'

Gözlerim Pamir'e döndü.. bakışları üzerimde gezinirken göz göze geldik..

'Bahsettiğin tamda buydu değil mi?! bu insanlar hadlerini aşmaya çok meyilliler öyle değil mi Pamir... '

"Babaanne lütfen, şimdi bunun ne yeri nede zamanı?" Niko bey fısıltıyla konuşurken onun Babaannesinden ne denli çekindiğini görebiliyordum.

"Öyle mi?! demek artık sen karar veriyorsun herşeyin zamamına, Annenden mi alıyorsun bu akılları?! o mu diyor sana şirkette bir yerlere gel... atıl mı diyor? korkma atıl her şeye, aş haddini öylemi?! bu kadının!" eli bana doğru kalktığında iğrenircesine beni göstererek devam etti.

"Değil benim evimde! soframda! Şirketimde bile işi olamaz! bu kadının karnını benim param doyuramaz! o ve onun gibilerin canı cehenemem niko!"

"Onu işe alan Pamirdi Anne... Niko değil! Niko sonrasında ona bir şans vermek istemiş sadece." Amca boratav Niko beyi koruyup Pamiri önlerine atarken, gördüğüm bu ayrımcılık beni hayrete düşürüyordu.

"Pamir..." Bakımlı yaşlı kadın, hayretle gözlerini Pamir beye çevirdi.

"Evet Babaanne, işe ben aldım, fakat sonrasında gördüğü sert tavırlar nedeniyle istifa etti, fakat şirkete yeniden dönmesini sağlayan Nikoydu." Çene kasını gererken bütün gücüyle avuçlarını bir birine bastırıp sakin kalmaya çalışıyordu.

"Yani gerçekten o toplantıda yapılan anlaşma, bu kadın sayesinde oldu öyle mi?" Hayal kırıklığı ile dolu tını Amca boratavdan çıkmıştı.

"Kesinlikle. Hicran işinde oldukça başarılı bir asistan. Kendinden bekleneni fazlası ile yaptı." Pamir beyin keskin bakışları amcasının gözlerinde sabitlendi.

Konuşmaya dahil olma gereği duyduğumda, hafifçe öksürerek nefesimi topladım.

"Sanmıyorum efendim.." dedim gözlerim Amca Boratav'a döndüğünde...

Salonda oturan herkesin bakışları bana döndüğünde, Pamir beyin gözleri de üzerimdeydi hissedebiliyordum, herkesin bakışlarının aksine yaydığı farklı bir enerji vardı ve beni izlediğini hissedebiliyordum.

"Anlamadım?" dedi Amca Boratav alnı kırışırken.

"Ben Pamir beyin geçici asistanlığını yapmıştım evet, o anlaşmada ben o gün toplantıya katıldığımda imzalanmıştı, buraya kadar her şey doğru, fakat benim sayemde demek Pamir beye haksızlık etmek olur..."

bakışlarım kesilen kelimelerim ile Pamir beye döndüğünde, Kara gözlerinin parladığını hissedebiliyordum, yüzündeki şaşkınlığı saklayamıyordu.

"Hicran.." dedi Niko bey uyarıcı bir sesle

"İzninizle Niko bey, bırakında kendimi açıkça ifade edebileyim..." fısıltılı sesim ile öfkeli gözleri yüzümde sabitlendi.

Bakışlarımı gözlerinden kaçırıp Amca Boratav'a çevirdim.

"Söylediğim gibi, ben o toplantıda asistanlığını yapmıştım Pamir Bey'in lakin başarıyı getiren kişi olduğumu söylemek biraz şey olur, amiyane bir tabirle söyleyeceğim kusura bakmayın ama, Hadsizlik olur her halde." gülümsedim ve devam ettim.

"Çünkü bunca emeği veren Pamir beyken, sırf bir toplantıda gözden kaçan bir detayı fark etmiş olmam bana bu başarıyı getirmemeli, sizde hak verirsiniz ki bu benim başarım değil, şirketinizin ön görüleri ve Pamir Bey'in sağlam duruşu ile gerçekleşmiş bir anlaşmaydı. ben o toplantıya katılmasaydım da sonuç değişmezdi, eminim ki Pamir bey bunca zaman bu şirket için aldığı doğru kararlara bir yenisini daha katarak bu anlaşmayı pek tabi bağlayabilirdi, ama Niko beye de çok teşekkür ederim, bana bir asistan olarak gösterdiği bu önem gözlerimi yaşartıyor, bilmesem Abisini kötülemek için buraya benim gibi tesettürlü bir kızı getirip, sizler gibi tahammülsüz ve hadsiz insanların içine soktu derdim... ama neyse ki Niko bey iyi olan evlat değil mi?"

yüzümdeki sahte tebessümle oturduğum deri koltuktan kalktım, ve kucağımdaki çantayı hızla koluma taktım.

"İzninizle, sanıyorum ki benim burada da, Boratav şirketinde de işim yok... sizlere afiyet olsun diyorum... tanışmak çok hoştu diyemeyeceğim! Tanışmasakta olurmuş." arkamı dönerek beklemeden yüksek söveli salon kapısından çıkıp, girişteki vestiyere doğru ilerledim.

Burada da, bu ruhu kirli insanların hayatında da bir işim yoktu, elbet başka bir iş bularak aileme destek olabilirdim, ama böyle görünmez tacizlerle ve adı konmamış dışlanmalarla bir an daha uğraşmak istemiyordum.

Ana kapıyı açıp girişteki kabanımı çekip aldım ve beklemeden kendimi evin dışına attım.

"Hadsizler! Kurban ederim sizi başımdaki örtüye! " üzerime hızla geçirdiğim kabanla beklemeden bahçeye doğru ilerledim.

"Hicran..." duyduğum sesle bahçe kapısını hızla açıp çıktım evden.

Sokağa attığım adımla, kaldırıma çıkarak hızla ilerlemeye başladım.

"Hicran.." koşma sesini duyduğum da kolum yavaşça iri eller tarafından kavrandı.

"Duymuyor musun?.."

Beni kendine çeviren Pamir Boratav ile yüz yüze geldiğimizde , sokak lambasının aydınlattığı koyu gözlerinde gezdirdim gözlerimi.

"Ne var!" İsyankar bir sesle bağırdımda kolumda ki elini yavaşça geri çekti.

"Sana dedim... girme içeriye dedim."

"Sen ne anlatıyorsun ya... senin o insanlardan ne farkın var! Üzülüyorum size varya! Bu kadar kötülük bu, bu insanın kalbini karartır! Normal değil bu..."

"Haklısın.." dedi yumuşak bir sesle.

"Ne..." alnım kırışırken beni onaylaması garibime gitmişti.

"Haklısın diyorum, farklı görüşlere saygı duymayı öğrenmeliyiz... sevmek zorunda değiliz ama saygı duymak zorundayız."

Sesindeki eminlikle, sinirim giderek diniyordu.

"Niko bey bunu bilerek yaptı! Bile bile... bir insan bundan neden zevk alır ki?!"

"Bilerek yapmadım Hicran.."

Niko boratav bize doğru koşar adım geldiğinde, dinen öfkem yeniden diriliyordu.


"Bide yüzsüzce peşimden mi geleceksiniz?!" Öfkeyle ona doğru bağırdığımda, Yanıma kadar geldi.

"İnsan Ailesini seçemiyor Hicran... onlar adına özür dilerim... ben Anneme söz geçirebiliyorum ama amcam ve babaannem, İnanmazsan Pamire sor.. onlar hep böyle.."

"O zaman beni niye buraya getiriyorsunuz!" Dişlerimi sıkarak öfkeyle fısıldadım.


"Belki dedim, başarın... onları ikna eder."

"Ha*iktir lan oradan."

Pamir boratavın alaylı sesi Niko beyden öfkeli bir geri dönüş alıyordu.

"Pamir sen siktirip gitsene!"

"Bana bak!" Pamir bey hızla Niko beyin üzerine yürüdüğünde, bıkkınlıkla aralarından geçip yoluma devam ettim.

'Ne halleri varsa görsünler.'

"Hicran."
"Hicran."

İkiside aynı anda adımı seslendiklerinde durmadan devam ettim yoluma.

Issız mahallede, sokak lambalarının aydınlatması ile yol boyunca ilerledim.

Peşimden gelmedikleri için rahatlamış bir yavaşlığa indirdim adımlarımı.

Tempomu düşürüp yavaş adımlarla ilerlerken, cep telefonumu çıkarıp evin konumunu yazdım.


En yakın otobüs durağını bulduğumda, yolun yarısını bitirmiş sayılabilirdim.

Kulaklarımın dibinde çalan korna sesi ile, Siyah spor araba farları gözümü kör ederken yanımda yavaşlatarak camını açtı.

"Hadi gel, eve bırakayım.."

Karanlığın içinde siyah arabasının içimde bir o kadar kara gözleri ile Pamir beyi gördüm.

"Kendim giderim." Yüzümü ileriye döndüğümde, adımlarımı hızlandırdım.

"Hicran, saçmalama bu saatte taksi bile geçmez buradan."

"Hayır dedim..."

Bakışlarım ekrandayken en yakın otobüs durağınında otobüsle gidilecek kadar uzak olduğunu fark ettim.

'Allah kahretsin ya..'

"Hicran lütfen, yol boyunca böyle peşindemi koşturacaksın."

"Koşmayın o zaman! Gidin yolunuza.."

"Olmaz." Arabayı hızlandırıp ileride durduğunda şoför kapısını açıp aşağıya indi.

Bana doğru attığı adımlarla önümde durdu.
"Çekilin lütfen." Bakışlarımı yüzüne çevirdim.

"Bu saatte seni burada bırakmam. Benimle inatlaşma, ben kazanırım."

"Siz benim inadımla daha tanışmamışsını." Dedim alaylı bir gıcıklıkla.

"Öylemi.. bunu sen istedin."

Hızla beni bacaklarımdan tutup omuzunda geri verdiğinde neye uğradığımı şaşırıyordum..

"Ne yapıyorsunuz! Bırakın!!"

"Sakin ol.." beni hızla arabanın yan koltuğuna bırakıp kemerimi bağladığında, kapıyı üzerime kapattı.

İçinde bulunduğum durum siniri bozarken gülmeye başladım.

Şoför koltuğuna geçtiğinde, hızla motoru çalıştırarak gaza yüklendi.

"İnat konusunda benimle yarışamazsın.." dedi ukalaca gülümserken.

"Niye Laz mısınız?" Dedim alayla.

"Ne? Ne alaka."

"Ne bileyim öyle derler ya! Ayrıca beni kucağınıza almayı bırakmanız gerek." Azarlarcasına çıkan sesimle sessiz bir gülümseme bıraktı arabaya.

"Kucağa alınacak durumlara düşmeyi bırakırsan.." tek kaşı havalanırken, bakışları yoldan bana döndü.

"Birde küstahlık..." dedim alayla.

"Fazlasıyla.." dedi sinsice sırıtırken.

Bıkkınlıkla gözlerimi devirerek başımı cama doğru çevirdim, gıcığın tekiydi ama içten içe tatlı bir gıcıklık olduğunu biliyordum...


Loading...
0%