Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm-Hz Yusuf Güzelliği

@nurdogru26


Araba sessiz yolda ilerlerken, Pamir bey bütün dikkatini önüne çevirmişti.

Düşünmeden edemiyordum, içim içimi yerken aklımda merakla dolanan tek bir soru vardı, bu insanlar ne yaşamıştı ki etrafa karşı böyle nefret doluydular.

Sorabileceğime olan merakımla bakışlarım dikkatle araç kullanan Pamir Boratav'a döndü.

Sessiz bir nefes eşliğinde aralanan dudaklarımı, çekingeme yenik düşürerek yeniden kapattım.

Bakışlarım sağımda kalan cama döndüğünde, bıkkın bir nefes verdim burnumdan.

Bana neydi ki, hem zaten bu geceden sonra bu insanlarla her hangi bir işimde kalmamıştı.

O zaman ne yaşadıkları yada etrafa neden öfke kustuklarınında bir anlamı olmamalıydı.

Fakat Pamir Boratav...
O insanların yanında büründüğü ikinci kişiliği, kafamı fazlası ike karıştırıyordu.

İçine kapanık, kimsesiz bir çocuk gibi...
'Kimsesiz bir çocuk.'

Sanıyorum onu en iyi tanımlayan cümle bu olurdu.
Onun Annesi yoktu, ve babası bu acımasız insanların nefret kustuğu bir kesimden olan kadınla beraberdi, öyleki bu beraberlik canından etmişti onu.

Nasıl çaresiz yada yalnız hissettiğini anlayamazdım, sadece düşünebilir yada empati yapmaya çalışabilirdim.

Şimdi anlıyordum onun o buzdan duvarını, o acımasız tarafını... tasvip etmiyordum ama anlıyordum.

Başka türlüsünü öğrenmemişti, görmemiştiki.
Ona öğretilen sadece bu öfkeydi, Ailesinden gördüğü tek duygu nefretti.

Öğrenmeye açıktı ama bunun farkında bile değildi.
Vahşi bir hayvan gibi fakat ehlileşebilecek türden.

Düşüncem beni sessizce güldürdüğünde, bakışları şaşkınlıkla yüzüme döndü.

"Afedersiniz.." bakışlarım yüzünde gezinip gözlerinde son bulduğunda, gülüşümü yavaşça sildim.

Bakışları öyle derin ki, sanki anlatmak istediği bir çok şeyi biriktirmiş ve bu yükle ölmeye yemin etmiş gibi...

"Ne düşünüyordun?" Sesindeki sorgulayış yüzündeki tebessümle yumuşatılırken sessiz bir iç çekişle suskunluğumu korudum.

Bir süre bekledikten sonra, konuşmayacağıma ikna olmuş olacak ki konuşmaya başladı.

"Acayip bir kızsın, yani çözemiyorum seni.."

Kaşlarım usulca çatılırken hakkımda neden böyle düşündüğünü sorgulamadan edemiyordum.

Ama sessiz kaldım.

"Böyle sanki, sürekli kafanın içinde bir şeyler dönüyor ama dışarıya sadece sessizlik olarak yansıyor gibi, merak ettiğim o güzel kafanın içinde birbirini kovalayan tilkiler, acaba sana neler fısıldıyorlar..."

'Bilmek bile istemezsiniz..'

"Konuşmayacak mısın?" Bakışları yola döndüğünde, kırmızı ışıkta yavaşlattığı arabada sessiz bir ortam yer edindi.

"Kızdın mı yoksa? Yani zorla arabaya bindirdim diye böyle yapıyorsan-" sustu.

Gözleri yüzüme döndüğünde sorgularcasına tek kaşı havalandı.

"Hicran..."

Başını hafifçe sola eğdiğinde, bir çocuk gibi ısrarcı ve sevimli gözüküyordu.

"Efendim Pamir bey..." bastırdığım gülüşümle sessizliğimi bozdum.

"Neden konuşmuyorsun? Yani... eğer yanlış bir şey söylediysem yada yaptıysam..."

"Hayır, sadece düşünüyorum.."

Burnundan verdiği sessiz bir gülümseme ile, yeşil yanan ışıkla arabayı yavaşça kaldırdı yerinden.

"Bende ondan bahsediyorum, ne düşünüyorsun?"

"Söylemek istemiyorum...sanırım bende kalsa daha iyi."

Dudakları bir şeyler fısıldayacak gibi aralandı, fakat ardından yeniden kapandı.

Bütün dikkatini yola vermişken ben bulduğum o fırsat anından yararlanarak bir süre onu seyrettim.

İlk gördüğüm gün, toplantı odasına uyuklarken de ilk dikkatimi çeken güzelliğiydi, Annemin bana babamdan bahsederken sıkça adlandırdığı o güzellik, Babamı gördüğü ilk anda gözlerini üzerinden alamadığını söylerdi, 'Kızım babanda Hz. Yusuf güzelliği var..' derdi.

Pamir Boratavda yusuf güzelliği vardı, insanı baktıkça biraz dahasına ikna edem bir güzellik, fakat o an fark ettiğim ve yüzüme bir tokat gibi inen ikinci şeyse, onun ne kadar katı, acımasız ve öfke dolu bir adam olduğuydu.

Ön yargım o anda oluşup, güçlenerek devam etsede, bugün yaşananlar ve benim yeni yeni görmeye başladığım diğer yüzü işlerin seyrini değiştiriyordu.

Bu adam kötüydü evet çünkü ona hiç diğer türlüsü öğretilmemişti, isterdim ki ona her şeyi en baştan anlatayım, hayatındaki iniş çıkışların asıl sebebinin imtihandan kaynaklandığını en ince ayrıntısına kadar anlatayım.

Annesinden bahsedelim mesela? Nasıl bir kadındı? İnançlı mı? Eğer öyleyse Pamir Boratav hiç mi onu ibadet ederken yada bu konularda konuşurken görmedi.

Kafamın içi alıp verdiklerimle dolup taşarken, araba çoktan mahalleye girmişti.

Bakışlarım mahallede kapı önünde oturan teyzelere döndüğünde, aklıma yeni gelen şeyle yavaşça kendimi koltukta kaydırdım.

"Allah kahretsin..." telaşlı sesimle Pamir Boratav bakışlarını bana çevirdi.

"Sorun ne?" Şaşkın bir gülümseme ile bana bakarken araba yavaşça apartmanın önünde durdu.


"Bir şey yok..." tedirginlikle oturduğum koltukta dikeldim ve karanlık sokakta gezdirdim gözlerimi.

Yan aynalardan arkaya bakarken teyzelerin beni göremeyecek kadar uzakta olduğunu görebiliyordum.

Apartmanın önü karanlıktı ve sokak lambası oldukça uzaktaydı.

Yani hızla inip beklemeden kapıdan geçersem, kimseye görünmez ve bu geceyi babamın da kendimim de tadını kaçırmadan kapatabilirdim.

"Hicran?" Pamir boratavın sorgulayıcı sesi ile düşüncelerimden sıyrılıp yüzümü ona çevirdim.

"Arabanın farlarını kapatır mısınız?" Sesimdeki gizli telaşla fısıldadım.

"Peki..." kapattığı motor ile aracın ışıklarınıda söndürdüğünde, Çantamı elime aldım ve kemerimi yavaşça açtım.

"Bıraktığınız için teşekkür ederim, iyi akşamlar..." elimi kapının kulpuna attığımda, sol kolum onun elleri tarafından sarıldı.


"Hicran..."

Yüzümü yeniden Pamir Boratava döndüm.

"Evet..." hadi artık gitmem gerek...

"Yarın sabah seni alsam, belki kahvaltı yaparız." Gözleri sorgularcasına yüzümde gezindiğinde alnım kırıştı.

"Nasıl yani..." 

Şaşkınlığımı saklayamazken aklım hala apartmanın önündeki bu sakinliği kaçırmamaktaydı.

"Konuşmak istediğim şeyler var, şirketten ayrıldığını varsayarak söylüyorum, Patronun olarak değil Pamir olarak kahvaltıya gidelim diyorum... tabi mümkünse..."

'Neden... Niye yapıyorsun bunu...'

"Pamir bey benim sizinle artık bir ilgim olamaz, ben mümkünse soy adı Boratav olan kimse ile karşılaşmak bile istemiyorum ..."

"Haklısın, ama söylediğim gibi, Pamir ve Hicran olarak bir kahvaltı istiyorum senden, gelirken soy adımı getirmeyeceğim..." sıcak bir gülümseme ile kara gözlerini yüzümde sabitledi.

"Ben... yapamam.."

Hızla kapı kulpuna attığım elimle beklemeden indim arabadan ve karanlığı fırsat bilerek apartman kapısını açmak için çantama daldırdım elimi.

Anahtarı bulup çıkarttığımda , hızla demir kapıyı açıp içeriye girdim ve merdivenlere doğru ilerledim.


Ardımdan ağırca kapanan aprtman kapısı , Pamir Boratav tarafından kapanmadan yakalandığında içer girip merdivenlerde peşime takıldı.

Daire kapımın önünde durduğumda, şaşkınlık ve korku ile gözlerim açıldı.

"Ne yapıyorsunuz..." fısıltılı sesimle dudaklarım hayretle aralandı.

"Şansımı bir kez daha denemeden gidemezdim.."

"Ne şansı Pamir bey, lütfen uzaklaşın..."

Gözlerim tereddütle üst kata çıkan merdivenlere döndüğünde elimdeki anahtarı sıkıca kavrayıp kapıya çevirdim yüzümü.

Kilide giren anahtarla açtığım kapıdan içer girp Ayakkabıları hızla çıkardım ve kapının önüne bıraktım.

"Hicran bir şey söyle gideyim.." ısrarlı sesi ile arkadan kapıyı yavaşça üzerine kapatır gibi yapıp aralıktan son kez fısıldadım.

"Olmaz dedim olmaz, lütfen git." Hızla kapıyı kapatıp bir süre sırtımı yasladım.

Göğüs kafesimde hissettiğim heyecana bir anlam vermezken kapının diğer tarafından duyduğum sesle dikkatimi o tarafa çeviriyordum.

"Yarın saat dokuzda seni gelip alacağım, yada sen bana nereden almamı isiyorsan mesaj atarsın."

Ardından uzaklaşan ayak sesleri ile çantamın içindeki telefon titredi.

Hızla elimi içine daldırdığım telefonda, ekrandaki mesajda gezindi gözlerim.

04 72: Yarın sabah saat 9, Unutma :)


"Delirmiş bu adam.." yüzümdeki utangaç gülüşü hızla sildiğimde beklemeden odama doğru ilerledim.


Loading...
0%