Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm-İzin Vermem!

@nurdogru26


Avuçlarımın arasındaki telefon bir kez daha titrediğinde, sağ elimle ocaktaki çorbayı ağır ağır karıştırırken diğeri ile Pamir'den gelen mesajı açtım.

Pamir :Mesajlarıma cevap vermediğinde, kendimi kötü hissediyorum. Görmüyor musun? yoksa görmezden mi geliyorsun Güzelim?

Yüzümdeki geniş gülümseme ile gözlerimi devirerek gün içinde attığı ve benim görmezden geldiğim diğer mesajlarla beraber cevapsız bırakarak ekranı kilitledim ve tezgahın üzerine bıraktığım telefon ile kaynayan çorbanın altını kıstım.

"Hicran, kızım bir bardak su getir evladım.." babamın sesi kulaklarıma ulaştığında, tahta kaşığı taşmaması için tencerenin üzerinde sabitledim ve arkamı dönerek raftan bir bardak çektim.

"Getiriyorum babacığım..." musluktan doldurduğum su ile beklemeden mutfaktan çıkıp salona doğru ilerledim.

Babam bir haftadır evde dinleniyordu ve bende bu süreçte izne ayrılmıştım.

Neredeyse bir haftadır Pamir'i görmüyor fakat sıkça attığı mesajlar ile sık sık anıyordum.

Berat işten çıkarılmıştı ve kısa bir süre önce öğrenmiştim ki Pamir'in özel şoförü olarak işe başlamış.

Yani Abim her gün onu görüyor, bütün gün toplantılar yada iş yemeklerine beraberinde gidiyordu ama ben mesajlarına cevap vermemek gibi bir küstahlıkla görmezden geliyordum.

Salona çoktan girmiş ve televizyonun karşında ayaklarını uzatmış bir şekilde oturan babama doğru ilerlemiştim.

"Al baba, acıktın mı? çorba neredeyse olur, beratı beklemeyelim istersen belli ki işi uzadı." gülümserken benden bardağı aldı ve dudaklarına dayadı.

"Beratın patronu senin de patronun yani öylemi şimdi ?" içtiği bardağı bana uzattığında, başımı usulca salladım.

"Evet, hastane sürecinde çok yardımcı oldu bize, o arada beratla tanışmışlardı, iş teklif edince Abimde kabul etmiş, en azından artık şehir dışında olmayacak." elinden aldığım bardakla yanındaki koltuğa bıraktım kendimi.

"Belli ki iyi adam, merhametli... Allah hep karşınıza böyle insanlar çıkarsın Hicranım." duygusal bir tonlama ile konuştuğunda elimdeki bardağı solumda kalan sehpanın üzerine bıraktım.

"Ne oldu baba şimdi... niye üzdün kendini?" ona doğru eğildiğimde elimi sevgiyle sırtına yasladım.

"Benim bir ayağım çukurda, daha ne kadar kalırım yanınızda bilmiyorum.. size hiç bir şey bırakamadım ona yanıyorum, bir borçlar var babanızdan armağan birde soyadım... " gözünden ansızın akan yaş ile beraber hızla oturduğum koltuktan kalkıp babama sıkıca sarıldım.

Ona her sarılışımda kendimi öyle güçlü öyle yenilmez hissediyordum ki, bunu bir bilse, böyle asla konuşmazdı.

Gölgesinin bile bize ne kadar güç verdiğini , umut olduğunu bir bilse.

"Borç dediğin ödenir baba... Mal mülk dediğin yapılır, sen daha genceciksin.." geri çekildiğimde titreyen sesimle genzimin yandığını hissediyordum.

"Sen başımızda ol ki biz daha da hırslanalım, çabalayalım.... senin mutluluğun için çabalayalım Babam.." ellerini sıkıca tuttuğumda, yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

"Senin Mürvet'ini bir görsem Hicranım... telli duvaklı evlendiğini, şu evden çıkıp anlının akıyla koca evine girdiğini bir görsem.."

Söylediği sözlerle yılgın bir nefes verdim... ona anlatmak yorucuydu ama deneyecektim.

"Seni sadece evlenmem mi mutlu edecek baba, bak çok güzel bir okul okudum, çok başarılı bir sektörde işe girdim, ileride daha da güzel başarılara imza atabilirim, evlilik bu kadar acil ve önemli değil ki? hem Annem hep derdi ki , her nasip zamanına gebedir... " gülümserken ellerini usulca ellerimden çekişini izledim.

Bir karın ağrısı vardı ama ne?

"Annenle ben evlendiğimizde hiç bir şeyimiz yoktu, o 17 yaşındaydı ben 25, ama beraber didindik çalıştık bir aile bir hayat kurduk, yalnızlık Allaha mahsus kızım, Beratı düşünmüyorum o erkek çocuğu ama ya bana bir şey olursa, sana ne olur diye içim içimi yiyor.."

"Baba... konuşma şöyle sana bir şey olmayacak, bana da bir şey olmayacak... devir eski devir değil ki gözünü sevdiğim, artık insanlar önce hayatlarını kurup sonra evlilik-"

"Hamit ile evlenmeni istiyorum Hicran." sözlerimi yarıda keserken bir emri vaki gibi söylediği sözle ansızın buz kesiyordum.

"A-anlamadım.." dedim şaşkınlık dolu bir fısıltı ile.

"Hamit iyi çocuktur, içkisi yok kumarı yok, üstelik babası da iyi adam, dostum benim... Bilirim ki onlar sana öz evlatları gibi bakarlar, gözüm arkada kalmaz..."

Yavaşça oturduğum koltuktan kalktım ve yüzümdeki hayal kırıklığı ile babama çevirdim gözlerimi.

"Yani doğruydu... öylemi.." titreyen sesimle saygılı bir tonlamada yineledim sorumu.

"Yani gerçekten de bana sormadan, fikrimi almadan İlhami amcaya söz verdin öyle mi? "

"Hicran ben yaşlandım artık, berat desen hep yollarda düzenli bir işi yok, bir mesleği yok sana nasıl bakar.."

"Ben kendime bakamam öylemi? senin düşündüğün bu yani öylemi babam... Hicrana yaşarken ben bakıyorum, ölmeden bir başkasına emanet edeyim kim olursa olsun öylemi.." gözlerimden ansızın dökülen yaşlarla bir cevap bekliyordum, Benim biricik babam karşıma geçip bunu demezdi çünkü, bilirim demezdi.

"Hicran ben İlhami ile konuştum, Hamit'inde belli ki gönlü var bu işte. Seni üzmez ağlatmaz... tıpkı annenle benim gibi birbirinize destek olur gidersiniz.."

Arkamdan duyduğum kilit sesi ile Berattın daire kapısını açtığını duyuyordum ama şuan bu konunun böyle kapatılmasına izin veremezdim...

"Ben ona abi diyorum.. baba abi diyorum.. insan abi dediği bir adamla nasıl evlenir..." sesim istemeden de olsa ağlamaklı bir yükseklikle çıktığında duyduğum adım seslerine rağmen dönmedim arkamı.

"Ben bir söz verdim... senin benim kararlarıma duyacağın saygıya inanarak bir söz verdim kızım, yüzümü yere mi eğeceksin..."

"Baba ne oluyor?" Beratın sesi ile kızaran gözlerim ve ıslanan yanaklarımı arkaya çevirdim.

Gördüğüm yüz beni olduğum yerde dona kaldırırken, Pamir bakışlarını gözlerimde sabitlemiş ve öfkenin kor alevlerinde içine hapsetmiş gibi izliyordu beni.

"Baba ne evliliği ne sözü ne oluyor?" Berat Salon kapsından geçip babama doğru ilerlerken ben Pamir ile göz göze öylece kaldım.

Titreyen çenemle ağlamaya devam ederken ellerimle görüşümün bulanıklığını giderip gözlerimi yüzünden kaçırdım.

"Sen karışma Berat.." babamın umursamaz sesi ve henüz Pamir beyi görememesinin verdiği rahatlık ile konuşmaya devam edişini dinledim.

"Ben Hamit'i tanırım iyi çocuk temiz çocuk, kızıma da öyle bir delikanlı yaraşır.."

Duyduğum son sözle beklemeden koşarak odama doğru ilerledim, ardımdan kapattığım kapı ile karanlık odanın ışığını bile yakmadan yatağa doğru koştum.

Bedenim eski yaylı yatağa ansızın serilirken ben babamın bana kurduğu set karşısında şaşkındım, ona kızgın değildim.. kırgındım...

Beni düşünüyordu evet ama böyle olmamalıydı, böyle olmaz ki..

Odamın kapısı açıldığında Berat içeri girdi ve ışığı yaktı.

"Kapat şu ışığı!" dedim bağırarak.

"Pamir beyi yemeğe davet ettim hicran, adam neye uğradığını şaşırdı! ne bu şimdi ne oluyor ?" sorgulayıcı sesi ile ışık hala açıkken öylece aralıklı kapıda durup fısıltıyla konuşuyordu.

"Gözünü seveyim kalk sofrayı kur, bu konuyu sonra konuşuruz bak ben babamla konuşurum.."

"Işığı kapat ve çık! geleceğim çık!" öfkeli hırıltımla oda yeniden karanlığa gömülürken kapı ansızın kapandı.

"Anne.. ben ne yapacağım anne... ne yapacağım ben, Babamı nasıl çiğneyip geçeceğim." Avuç içlerime vuran sessiz hıçkırıklarım ile öylece kalıyordum yatağın üzerinde.

PAMİR BORATAV

Ayaklarım bedenimdeki öfkenin esiri olmuşçasına titrerken ben az önce ağlayarak odayı terk eden Hicranı düşünüyordum, normal şartlarda aile trajedilerinde müsaade isteyip ayrılmam gerekirdi fakat şuan ne durumda olduğunu bile bilmiyordum.

"Pamir bey kusura bakmayın lütfen.." Beratın sesi boğukça kulaklarımda dolandığında ben oturduğum mutfak sandalyesinde gözlerimi karşıdaki odasının kapısında kilitlemiştim.

'Çıksana şu siktiğimin odasından Hicran.. ne oluyor anlatsana bana..'

"Pamir bey?" Beratın ısrarlı seslenişi ile gözlerim yüzüne döndü.

"Sorun değil Berat, birbirimizin hayatlarına istememekte dahil olacağız zaten unuttun mu ben bir şoför değil bir dost edindim kendime."

Yüzümdeki sahte gülümseme ile beni daha fazla darlama dememek için kendimi frenledim.

"Sağ olun, böyle bir şey yaşansın istemezdim ama-"

"Lavabo ne taraftaydı acaba?" gözlerim hafifçe kısıldığında, zaten nerede olduğunu bildiğim Lavabonun yerini sorduğumda Hicranın odasının kapısı açıldı.

Üzerindeki bilek boy elbise ve arkadan bağladığı tülbendi ile ağlamasını durdurmuş ve kızaran yüzüne çeki düzen vermişti.

"Berat." Kulaklarımıza dolan ses Babalarının sesiydi.

"Lavabo hemen koridorun sonunda sağ tarafta efendim dilerseniz gelin benimle." Beratın ısrarlı sesi babasının seslenişi ile yeniden bölündüğünde Hicran çoktan mutfağa girmiş ve benimle yüz yüze gelmişti.

"Berat!" bu kez daha kızgın olan sesle berat beklemeden çıktı mutfaktan.

Hicran içeriye girip yüzünü benden kaçırırken ocağa doğru ilerledi

"Hicran." hızla oturduğum sandalyeden kalkıp yanına gittiğimde kolunu tutarak kendime çevirdim yüzünü.

Gözleri kızarmış, burnu ağlamanın verdiği şişkinlikle belirginleşmişti.

"Bırakın Pamir bey." kolunu ellerimden geri çekti.

"Ne beyi Hicran! delirtme beni... neydi bu.. içeride az önce duyduğum şeyler doğru mu?" bastıramadığım öfkem üzgün olmasına rağmen ansızın patlarken o iri gözlerini yüzüme çevirdi.

"Evleniyorum." dedi kestirip atarken.

"Ne diyorsun sen?! dalga mı geçiyorsun.. daha günler önce yok öyle bir şey dedin.. sen bana yok öyle bir şey dedin Hicran! bu yüzden mi mesajlarıma dönmedim. bu yüzden mi beni görmezden geliyorsun?!" kolunu sertçe tutup kendime çevirdiğimde, öfkeyle beni geri ittirdi.

"Ne oluyor ya ne! kimsin ki sen! kimsin bana hesap soruyorsun! mesajlarına cevap vermedim çünkü konu saçma sapan bir hal alacaktı! bana güzelim deyip duruyorsun! aklımdan çıkmıyorsun hicran! toplantıdayım şuan ama seni düşünüyorum Hicran! bir sürü şey!"

"Çünkü gerçek bu! sikiyim gerçek bu! çıkmıyorsun aklımdan anlamıyor musun?! ne istiyorsun? daha nasıl açıkça belli edebilirim sana hislerimi.."

Çaresiz sesim kendimi kaptırdığım rolün eseri gibi değildi, hatta şuan ki öfkemde öyle..

O şerefsiz Hicranın kocası olacaktı ve bense...

'Bense ne..'

"Yapamam anlamıyorsun.. ben etrafındaki kızlar gibi biri miyim sence? seninle görüldüğüm anda, babamın yada abimin bürüneceği kişiliği bilmiyorsun... bak Pamir belki çok önceden olsa.. çok önceden karşılaşsak her şey farklı olurdu ama şimdi.." sustu, titreyen çenesi ve çaresiz sesi ile yüzünü yeniden karıştırdığı çorbaya çevirdi.

"Şimdi ne... şimdi ne Hicran. Vakti bu zamanmış işte, şimdi oldu çünkü şimdi olması gerekiyordu, Kader bu değil mi? kader böyle bir şey değil mi söyle bana, benden daha iyi bilen biri varsa oda sensin.."

"Lütfen saçmalama inanmadığın bir tanrının itemleri ile konuşma.."

"İnandır o zaman.. anlat bana, inandır.. vaz geçme ama, böyle kolay pes etme." yüzünü ellerimin arasına aldığımda onu yeniden kendime çevirdim.

"O adamla evlenme... yalvarırım bize bir şans ver.. bize bir şans ver.."

Gözlerini kaçırırken yüzünü ellerimden geri çekerken burnunu yavaşça çekti içine.

"Babama karşı gelemem.. hele şu haldeyken asla.." titreyen çenesi ve kaçırdığı gözleri ile uzanıp ocağın altını kapattı ve tencereyi üzerinden aldı.

Öylece karşıma geçmiş bana evleneceğim diyordu, üstelik babasını üzmemek için!

Ulan bana nasıl baktığını görüyorum! nasıl etkilendiğini! bir söz üzerine evlenmek ne demek! delirtecek misin beni!

"İzin vermem." hızla önüne geçtiğimde şaşkınlıkla bakışlarını aşağıdan bana çevirdi.

"Ne diyorsun Pamir çekil şuradan..."

"İzin vermem! Beni duydun mu?! o şerefsiz ile evleneme izin vermem! kimseyle evlenmene izin vermem!" öfkeyle hırladığımda, Beratın ayak seslerini duyuyordum.

"Çekil.. abim geliyor " dedi bir adım geri tarken fısıltı ile.

"Umurumda bile değil... İzin vermem Hicran. Ellerimden kayıp gitmene izin vermem!"

"Pamir bey..." Beratın şaşkın sesi üzerimizde dolandığında hicran ve ben aramızda bir adımlık mesafe ile öylece karşı karşıya duruyorduk .

"Söyle berat." dedim bakışlarım Hicrandayken.

"Bir şey mi oldu? yani siz..." şaşkın sesi ile bizi izlediğin hissedebiliyordum.

"Bir şey yok konuşuyoruz." şakaklarım titrerken Hicran korkulu bir bakış bırakıyordu yüzüme .

"Babamı kendi odasına geçirdim, isterseniz salonda oturalım Efendim.."

"Abi.." dedim keskin bir bakışla gözlerim yüzüne dönerken.

"Anlamadım.." dedi alnı kırıştığında.

"Abi de. Pamir'e gerek yok... hatta aramızda çok bir yaş farkı da olmadığı için, dilersen Pamir de." uzanıp omuzunu sıktığımda utangaç bir gülüşle bakışlarını yere indirdi.

"Nasıl istersen Abi.." dedi fısıltı ile.

"Güzel.. geçelim bakalım salona.." beraber öylece mutfaktan çıktığımızda ben aklımda alıp vermeye başlıyordum bile.

Hicranı o Hamit denen yavşağa bırakacak değildim ve bunu en hızlı şekilde yapmam gerekiyordu.


Loading...
0%