Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm-Seviyorum! Bunda Yanlış Olan Ne!

@nurdogru26



Keyifli okumalar 👋


......

Hicran


Alnını yavaşça benimkine yasladığında uzun boyu başını eğmesine neden olmuştu, ellerimi ceketinin üzerinden gövdesine yasladım. Bu kadar yakın olmamız yanlıştı. Çok yanlıştı. Yanaklarım içten bir yanmayla, ensemde sıcak bir rüzgar estirdi. Başörtümün örttüğü kulaklarım kızarıklığını saklasa da titrek nefeslerimi zapt edemiyordum.

"Lütfen... uzak dur benden..." neredeyse fısıltıya yakın bir sesle titrekçe konuştuğumda, baskın bir iniltiyi andıran sesi kulaklarımda dolandı.

"Yapamam... elimde değil yapamam..." bakışlarımı içindeki ateşi alev alev gösteren koyulara çevirdim. Nedenini çözemediğim bir kasılma , gördüğüm bakışların etkisi ile bedenimde dolanırken, düşüncelerim beni utandırdığında kapattım gözlerimi.

Gövdesindeki ellerimle onu yavaşça geri itmek istediğimde , bileklerim büyük elleri tarafından dikkatle sarıldı ve kalbine doğru çekilip, ceketin içindeki sıcak bedene bastırıldı. Çıldırmış gibi hızla atan kalp onunda en az benim kadar heyecanlı olduğunu bana hissettirdi.

"Ben, evleniyorum Pamir... ne olur daha fazla yapma..." avucumun altında hırçınca çırpınan kalp giderek hızlandığında, kendinden emin bir fısıltı bıraktı yavaşça çıkan asansörün içine.

"İzin vermem... buna izin vermem." Gözlerim yeniden yüzüne aralandığında, boynumu geri vererek yüzümü onunkine çevirdim. Bakışları gözlerimde dolanırken usulca dudaklarıma kayıyordu.

"Keşke başka bir yolu olsaydı, ama yok işte... dur artık lütfen. Bozma benim dengemi... karıştırma aklımı dur..." nereden geldiğini anlamadığım bir yaş yanaklarımdan aşağıya akarken, ansızın yanaklarımın üzerinde sıcak bir dudak hissediyordum. Göz yaşımın tam üzerinde, onu ısısıyla buhar eden bir öpüş. Dusaklarının tenimi yakışıyla neye uğradığımı anlayamazken, yanağıma temas eden dudağı yumuşak bir sesle fısıldadı.

"Seni kendim için istiyorum hicran... kendim için, ruhum için... ağlama, bırak dengeni bozayım, söz veriyorum birlikte toparlarız, bırak dağılalım..." geri çekildiğinde alnını yeniden alnıma yasladı ve gözlerimizi aynı hizaya getirdi.

"Ruhumun içindeki karanlığın kasveti sadece sen yanındayken yok oluyor, anlıyor musun... sadece sen etrafımdayken renkler canlılaşıyor... sensiz yapabilmem mümkün değil. Anlayacaksın... güveneceksin... teslim edeceksin kendini
bana... " asansörün kapıları açıldığında, usulca alnını geri çekti ve başını omuzunun üzerinden geri çevirdi.

Boynu burun çizgimde durduğunda kokusunu sessizce çektim içime, buna bir son vermek istiyorum fakat sözleri ruhumun tüm ihtiyacını karşılıyorken ne mümkün.

Aldığı kesik bir nefesle bedenini geri çekti ve dağılan dikkatini toparlayarak , yüzünü bana çevirdi. "Gel benimle..." uzanıp elimi usulca kavradı ve beni açılan kapıdan dışarıya doğru ilerletti. Bakışlarım stresle indiğimiz katta etrafta dolandığında, elimi hızla çektim sıcak avuçların arasından.

Kimselerin olmadığını gördüğümde, Pamir'in bakışları üzerimde gezindi. "Odaya geçelim , rahat konuşmak istiyorum." Yüzündeki gülümseme ile sıkkın bir nefes çektim. "Benden ne istiyorsun... ne olur bırak bana çizilen yolda ilerleyeyim... " gözlerim hızla dolarken, bunun tek nedeni Pamir'e karşı içimdeki bu duyguyu görmezden gelemememdi.

"Hicran oda da konuşalım. Beni dinlersen anlayacaksın. Buna eminim anlayacaksın..." ikna etmek için deli gibi çırpınırken, asansörün kapıları ardımda açıldı.

"Hicran." Niko boratav'ın sesi beni bulduğunda, sızlayan genzimden içeriye aldığım sert nefesle başımı geri çevirdim.

"Niko ." Pamir'in sesi bir dikleniş gibi boşlukta asılı kaldığında, Niko bey bana doğru geldi ve gözlerini bir süre yüzümde gezdirdi. "İyi misin sen..." kaşları çatılırken sessiz bir merakla yokladı yüzümü.

"E-evet..." diyebildim fısıltı ile, nasıl bir durumdaydım ki bu soruyu sorma gereği duymuştu bilmiyorum.

"Canını bir şey sıkmış belli, neyin var..." attığı adımlar dibimde durdu. Bakışlarımı yüzünden terse çevirdiğimde , Pamir hızlı bir adımla yanıma geldi ve elini sırtıma sararak bedenimi kendine çevirdi. "Ben ilgileniyorum Niko! " oyalanmadan yönümüzü kendi odasına çevirdiğinde, takındığı bu tavır içten içe hoşuma gittiği için bir şey diyemedim.

🕊🕊🕊

İlahimi nin gözleri kolundaki saate döndüğünde, bir saat önce aradığı oğlunun gelmesini içindeki korkulu öfke ile bekliyordu.
Pamir Boratav kimdi ve gücü neye yeterdi gayet iyi bilen bu ileri yaşlı adam, Hamit'in bir an önce Hicrandan uzaklaşmasının olacak olan en iyi şey olduğunun farkındaydı.

Hicranı bu devirde okumuş olduğu halde, namusu ile beklediğine duyduğu inançla oğluna gelin isteyen bu adam için, artık hicran dışarıdaki kızlardan çokta farklı değildi.

Hamit elindeki büyük poşetlerle içeri girdiğinde, taksi durağında babasını tek başına bulmanın şaşkınlığıyla gülümsedi.

"Şoförler nerede ? erken mi çıktılar..." elindeki poşeti kasanın arkasına bırakırken, bakışları bir kaç saniyeliğine aldığı çeyizlik kıyafetlerde gezindi. şimdi yüzünde mutluluk dolu bir gülümseme yer ederken babasının şimşeği andıran keskin sesi küçük taksici kulübesinde parladı.

"Neredesin lan sen?! kaç saat oldu ! sana gel diyorsam hemen geleceksin!" bağırtısı ile Hamit tedirgin bir ifade ile babasını süzdü.

"Ne oluyor? geldim işte, ne bu acele anlamıyorum ki.

" Neredesin lan." dedi İlhami yeniden aynı öfkeli sesle.

"Baba geldim işte! verdiğim bir kaç sipariş vardı, Hicran için, onu almak için Eminönü'ne geçmem gerekti." yaptığı açıklama İlhami'yi daha da öfkelendirdiğinde, hızla adımlarını az önce alınan poşetlerin konduğu kasaya çevirdi. Sertçe kavradığı poşeti tersine çevirip içindeki kutuları yere serdiğinde savurduğu bir tekmeyle dükkânın içinde yayılan kıyafetler etrafa saçıldı.

"Ne yapıyorsun!" Hamit etrafa saçılan gecelikleri ve iç çamaşırlarını babasının görmemesi için aceleyle toplarken İlhami bu kez karın ağrısını söylemeye karar veriyordu.

"Gecelik he! gecelik." iğrenici sesiyle Hamit uzanıp poşetin içine hızla tıktı elindekileri.

"Ne senin derdin bir anlasam! ne oluyor baba.." utanarak eğildiği yerden elindeki poşetle ayağa kalktı.

"Senin gecelik aldığın o kadın var ya! şu üç kuruşa aldığın geceliklerden çok daha pahalılarını giyiyordur merak etme!" dişlerinin arasında öfkeli nefesiyle hırladı.

"Ne diyorsun baba..." Hamit bakışlarını babasının yüzünde gezdirirken elindeki poşet babası tarafından çekilip yeniden yere atıldı.

"Bu evlilik olmayacak! bu evlilik olmayacak Hamit! o kız benim gelinim olamaz! senin de karın! anladın mı?!"

Hamit'in şaşkın bakışları kafa karışıklığı ile sorulan bir soruya neden oluyordu. "Yapma Allah aşkına ne saçmalıyorsun..."

"Bugün buraya kim geldi biliyor musun ?! " gözleri kocaman açıldığında, oğlundan bir tepki beklemeden yeniden konuştu. "Pamir Boratav! Hicranın patronu olan Pamir hatırladın mı?!"

Hamit'in kaşları öfkeyle çatıldı. "O şerefsiz ne demeye geliyor senin kapına?!"

"Niye mi ?! niye ..." İlhami'nin yüzünde öfkeli bir gülüş bir kaç saniyeliğine yer etti. "Baba ne olduğunu söyle artık delirtme beni!!"

"Hicran hanımın sahibi olarak geldi! kızı kendinize gelin alamazsınız ben onunla beraberim dedi!" Hamit'in kulakları duyduklarına inanamazken, başı iki yana salındı "Baba saçmalama..." dedi fısıltıyla

"Saçmalamıyorum aptal oğlum! sevin sevin! Başkasının artığını kendine kadın edinecektin! gözümüz erken açıldı buna da şükür!" arkasını dönüp duvar kenarındaki eski çekyata yavaşça çöktüğünde yumruk yaptığı elini dizine çarptı.

"Şu yaşıma kadar böyle rezillik görmedim! Salih efendi böbürlene böbürlene kızının okulunu, işini övüyordu birde! kızı patronlarının yataklarında başarıyla duruyor ayaklarının üzerinde! ah akılsız ben! ahh." elini kendi kafasına vururken Hamit yavaşça az önce yere düşen poşeti eğilerek kaldırdı yerden.

"Hicran yapmaz! yapmaz konuşma öyle..." gözleri dolarken babası yeniden öfkeyle bağırdı. "Boynuzlumu olacaksın lan! o kız yolunu kaybetmiş gör işte! öyle bir kızı kendime gelin edecek değilim! annen sana köyden bir kız bulur! tutturdun hicran hicran! başımızı yakacaktın!"

"Baba! Hicran yapmaz..."Hamit'in bağırışı son kez içeride dolandığında, elindeki poşetle hızla çıktı taksi durağından.

Attığı adımlar dolan gözleri ile hızlanırken, arabasına doğru ilerleyip beklemeden şoför koltuğuna geçti, elindeki poşeti yan koltuğa fırlatırken hızla çalıştırdığı motor ile yönünü Hicranın şirketine çevirdi.



...........

Hicran

Önümdeki son dosyayı , bilgisayara geçirdiğimde, Bakışlarım duvardaki saate döndü.
Bir saat sonra gireceğimiz toplantı öncesi Pamir'le tekliflerin üzerinden geçmememiz gerekiyordu.

Geldiğimizde Amcası ile odaya geçmek zorunda kaldığı için konuşmamız yarıda kesilmişti.
İçimdeki bu gereksiz heyecanın nedeni de sonuçlanmayan konuşmamızdan başka bir şey değildi. Benden ne istediğini anlamıyordum, ne o nede ailesi benim için uygun değildi, üstelik ben birkaç gün sonra Hamit'le nişanlanacakken kafamın böyle karışık olmasını istemiyordum. Belki de Hamit haklıydı, bu işte ayrılmam en doğru karar olacak, böyle nereye varacağı belli, bu insanı ucu karanlık bir tünele sokmaktan başka bir şey değil.

Odamın kapısı sertçe açıldığında, Hamit'in öfkeli silueti ile oturduğum sandalyede sıçradım. Burada ne işi var...

"Hamit..." hızla ayağa kalktığımda, bağırışı açık kapıdan bütün odanın içinde dolandı.

"Doğru mu?! söyle bana doğru mu?!" elleri öfkeyle sıkılarak kızarık yumruklar oluşturdu.

"Ne diyorsun Hamit... bağırma rezile edeceksin beni!" hızla ona doğru ilerlerken Beratın koşarak koridordan bize doğru geldiğini gördüm. Ne oluyor Allah aşkına..

"Hicran!" Hamit, Berat bize yetişemeden kolumu sertçe kavramış ve beni alnına çarpmıştı.

"O adamla mı berabersin! söyle bana dokundu mu sana! söyle!" bağırtısı başörtümü aşarak kulaklarıma ulaşırken, Berat kolumdan tutup beni Hamit'in ellerinden kurtardı.

"Ne yapıyorsun Lan sen! kırarım o elini!" Beni hızla arkasına aldığında, sızlayan bileğimi ovuştururken olan biteni korku ile izliyordum.

"Neden bahsediyorsun sen Hamit..." dedim titreyen sesimle.

"Pamir beyden bahsediyor! saçmalıyor şerefsiz! Sözde Pamir bey babasına gidip demiş ki ben hicranla beraberim! salmış iti üzerine!" Beratın öfkeli fısıltısı ile bedenim olduğu yerde buz kesiyordu.

"Söyle bana Hicran! verdin mi kendini o şerefsize! kandırdı demi seni! kandırdı?!" bağırışı ile solumdaki karartıyla başımı açık kapıya çevirdim.

Pamir öfkeli nefeslerle öylece Hamit'e bakarken hızla içeri girip yaklarından yakaladı onu.
Sırtını sertçe duvara geçirirken Beratta bende şaşkınlıkla izliyorduk olan biten her şeyi.

"Ne yapıyorsun lan sen! benim şirketime böylece girip nasıl ahkam kesersin! söyle bana! ne sanıyorsun kendini!" bağırtısı beni gerçekliğe iterken hızla açık kapıyı kapattım ve tüm şirkete reklam olmaktan kendimi korumaya çalıştım.

"Pamir bey..." dedim korkuyla ona bakarken.

"Efendim saçmalıyor işte!" Beratın saygılı sesi ile Pamir'in Hamit'in yaklarındaki eli sıkılaştı.

"Bana anlat lan derdini! söylesene! " bağırışı kulaklarımızı zorlarken Hamit öfkeyle hırladı. "O benim Pamir! yıllardır o kızın penceredeki siluetiyle avundum! sana bırakmam! değil yatağına alman karnında senin piçinde olsa Hicran benim!" söylediği sözle mideme bir yumruk yer gibi bir adım geri attım.

"Ne saçmalıyorsun..." sesim bir sanrı gibi duyduklarımla titrekçe çıktı.

"Ne diyorsun Lan sen!" Berat Pamir'i geri çekerken öfkeyle yere serdiği Hamit'in suratını dağıtmaya başladı. ben ise olan biten her şeye sanki bir rüyaymış gibi kayıtsız kalıyordum. bakışlarım Pamir'e döndüğünde onun kaygılı bir şekilde bana bakışını gördüm..

ne oluyor..

"Sen ne diyorsun laaan!" Berat Hamit'i kanlar içinde bırakırken Hamit bağırarak bir kaç şey daha haykırdı. "Babama gitmiş lan babama! Hicran benim demiş! benim karım demiş benim oldu demiş! bana sorma Berat onlara sor..."

bakışlarım Hamit'e döndüğünde , Öfkeyle Üzerine Doğru İlerledim. "kes Sesini! Allah'ın belası kes! ne diyorsun sen! NASIL SÖYLERSİN BUNLARI.." Bağırtım Hamit'in yalvarmaya yakın bakışlarını bana çevirmesiyle yarıda kesildi. "Hicran yapma... ne olsan kabulüm , seni çok seviyorum kızım, çok seviyorum.." şimdi kanlı yüzünde bir kaç göz yaşı yer etti..

"Babam vazgeç diyor ama yapamam.. kendimi biliyorum yapamam ceylan gözlüm.." Sözleri Pamir'in öfkesi ile bölüdü. "Yok lan sana Hicran falan yok!" Beratı hamitin üzerinden geri çekti.

"Yok sana hicran!" yakasından kavradığı tek eliyle hamitin çelimsiz bedenini ayağa dikti. "Uzak duracaksın..." tehditkar sesiyle bakışlarım refleksle Berata döndü. Onun Pamir'i şaşkınlıkla izlediğini görebiliyordum.

"Pamir bey.." dedi şaşkın bir fısıltıyla.

"Benimle beraber diyorsam eğer benimledir! elimden bir şeyi bu güne kadar alabilen kimse olmadı ! üzerinde kurduğun hayallere gömerim seni! onunla kurduğun o hayallerin içine gömerim!"

Öfkesi Beratın yüzünde yayılan suçlayıcı bakışlara sebep olduğunda bakışları bana döndü. Başımı hayır der gibi iki yana salladım.. Pamirin söylediği şeyler yanlış anlaşılmaya öyle müsaitti ki... Berat bunu anlayamazdı... anlayamazdı işte.

"Berat.." dedim titreyen sesimle.

Attığı öfkeli adımlar yanımda durduğunda uzanıp kolumdan tuttu ve beni kendine çekti. "Ne diyor lan bu adam! ne diyor Hicran..." hayal kırıklığı dolu elalarını yüzümde dolandırdı.

"Sandığın gibi değil.. yemin-" suratımın ortasına yediğim tokatla başım diğer tarafa savruldu. dudağımın kenarında hissettiğim sızı ile çeneme doğru akan kan göz yaşlarımın boşalmasına neden oldu.

"Berat!" Pamir beni hızla kendine çektiğinde, Hamit'i ne zaman serbest bıraktı anlayamıyordum, Kardeşimin öfkesi bir kez daha odada yayıldı.

"Ne biçim adamsın lan sen! abi dedim sana abi! kardeşimden faydalanıyordun öylemi! ne zamandır lan! ne zamandır!" bağırışı ağlama mı hızlandırırken Pamir kolunu gövdeme sıkıca sardı, beni korumak ister gibi göğsüne bastırdığında, sıcaklığı ile dolandı kolları sırtıma.

"Seviyorum! bunda yanlış olan ne! söyle bana lan yanlış olan ne!" bağırtı ile Berat beni hızla kendine çekmek için başörtüme sarıldı. boğazımdaki iğne geri çekilmenin etkisi ile etime battığında korkuyla bir çığlık bastım. "Berat dur..." saçlarım çekilmenin acısı ile beni ondan kaçmaya iterken Pamir beratı yakalarından geri savurdu.

"Kırarım lan o elini! şansını zorlama berat!" öfkesi ile kendimi ikisinin arasından kurtarıp odanın diğer ucuna sürükledim.

bedenim deli gibi titrerken Hamit bana doğru usulca yaklaştı, geriye kayan başörtümü hızla öne çektim, kendimi korkuyla ondan kaçırdığımda Pamir ve Berat birbirine girmişti, odanın diğer ucundaki kavga ile Hamit'in fısıltısı beni buldu.

"Gel benimle.. hiç bir şey umurumda değil yemin ederim, gel benimle... unuturum her şeyi hicran çekip memlekete gideriz... orda çalışırım yaşarız gideriz gel benimle.." ellerimi kulaklarıma bastırdığımda yaşadığım şu an kabus gibiydi.

Beratın duyduğu şeyleri yanlış anlaması başıma neler açar biliyordum...
Pamir'le olamazdım ki, olamazdım. adımı çıkaracak olan İlhami'yi düşündüm... bakışlarım buğulu gözlerimin ardından Hamiti budu, bana gel benimle diye tekrar eden dudaklarına baktım. nasıl giderdim... onunla gitmek istemiyorum... berata gidersem ne olacak bilmiyorum... kendimi açıklayamıyorum bile.. ansızın içine çekildiğim bu kabus bedenimdeki adrenalini tetiklerken bilincim ellerimden kayıyordu. Zihnim kendini kapatmak istercesine bedenimdeki iradeyi çekip aldı ellerine.. bedenim sert zemine çarparken gözlerimin önünde öfkeyle Beratı döven Pamir'i görüyordum..


Loading...
0%