Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm-Karıcığım

@nurdogru26



Sizi seviyorum
Keyifli okumalar <3

Kitap instagramı : gonulkusuofficial
Yazar Instagramı: nurdogru26

Bekleniyorsunuz efenim :))))

Bölüm Şarkısı/ Kıraç- Taş duvarlar
-------🕊------



Hicran

"İyi misiniz? " bakışlarım aynadaki aksimde dalgınca dolanırken, arkamdaki terzinin gelinliğin iplerini sıkılaştırması ile sert bir nefes çektim içime.

"İ-iyiyim..." gözlerim üzerimdeki krem rengi saten elbisede gezindi, belinden arkaya uzanan dantellerle bezeli bir korsesi ve uzun kollarından aşağıya sarkan Fransız güpürleri vardı.
Öyle güzeldi ki sanki eski Türk filmlerinden sıçramış ve öylece üzerime geçmiş gibi. Modelinin sadeliği ile ince belime sıkıca oturduğunu görebiliyordum.

"Eğer fazla sıktıysam, gevşetebilirim." orta yaşlı güleç kadın benden onay bekler gibi, gözlerini suretimi gösteren boy aynasından bana çevirdi.

İçinde bulunduğum anın heyecanından kızaran yanaklarımla, başımı hızla iki yana salladım. "Nefes almakta güçlük çekmiyorum sadece, daha önce bedenimi böyle saran bir elbise giymemiştim..." utangaç açıklamam , sıcak kanlı kadından sıcak bir gülümseme aldı.

"İnan bana harika gözüküyorsun, bu gelinliği biri senin için özenle hazırlamış gibi..." hayranlık dolu sesiyle utangaç bakışlarımı yere indirdim.

Odanın kapısı tıklatıldığında, terzinin seslenişi ile aralandı kapı. "Hicran..." Pamir'in heyecanlı sesiyle telaşla ellerimi açık olan saçlarıma siper ederek arkamdaki kadını önüme siper ettim.

"Pamir bey, göremezsiniz..." dedi kadın azarlayıcı bir sesle. "T-tamam sadece nasıl olduğunu merak ettim..." Pamir'in azarlanmış bir çocuk gibi yaptığı açıklama içten bir kıkırtıya itti beni. "Birazdan hazır oluruz..." yaptığı açıklama ile Pamir hızla aralıklı tuttuğu kapıyı kapattı ve öylece gitti.

"Kalkabilirsin." Alayla beni kolumdan tutup ayağa kaldırdığında, içinde bulunduğum şu durumda, kendimi Pamir'den saklıyor olmak komik geliyordu. dakikalar sonra karısı olacaktım. Dakikalar sonra tüm bu saklanmalarımın bir anlamı kalmayacaktı... ağırca yutkundum. Sahi, ben evleniyorum...

Yeni yeni farkına vardığım şu durum, beni sessiz bir korkuya iterken gözlerimin önüne Pamir'in Annesinin yanında bana yaptığı evlilik teklifini getirdi...

-----

"Hicran, ben çok düşündüm..." alnını benim alnımdan çektiğinde heyecanla titreyenin yalnızca kendim olmadığını anlıyordum.

"Seni kaybedersem, Hamit'le gidersen ne olur diye düşündüm... Hicranı bir daha görememek nasıl olur diye sordum, sesini duyamamak, gözlerine bakamamak, kokusunu içime çekememek..." ağırca yutkunduğunda konuşmakta çektiği güçlüğü görebiliyordum. Bense şuan bu adamın, bana yaptığı inanılmaz konuşmalarla şaşkın bir mutluluğun içinde kıvranıyorum.

"Yapamam Hicran, sana, her hangi birinin benim baktığım gibi bakmasına dayanamam... gözlerine bakmasına, sesini duymasına dayanamam..."

Elleri titrerken usulca yere çöktü ve ceketinin iç cebinden zar zor bir kutu çıkardı. Parmaklarının arasında düz bir şekle soktuğu kutuyu ağırca açtı ve bana doğru uzattığı kutuyla, heyecanlı sesi eşliğinde fısıldadı.

"Ben cevabımı buldum, Senden başkasını istemiyorum." gözleri bilye gibi parlarken Annesinin mezarının başında dizlerinin üzerinde öylece yerde duruyordu.

" Karım olmanı istiyorum. " ellerinde tuttuğu kutu havada titrerken, yanaklarımdan mutlulukla akan yaşlar yüzümde tatlı kaşıntılara sebep oldu.

"Ama bunu sana acıdığım için yada suçlu hissettiğim için yapmıyorum, Seni gördüğüm ilk gün bana haddimi bildirdiğin o andan beri, kalbimin bütün ipleri senin elinde..." ısrarla havada tuttuğu elini bana doğru yaklaştırdı.

"Şimdi izin ver ömrümü önüne sereyim... yapa yalnız hissettiğim şu dünyada sırtımı dayayabileceğim bir insan olsun, geçip giden bunca anlamsız yıla rağmen anlamlı anılar bırakayım seninle ardımda, seninle çok olayım hicran... Seninle azalayım... "

'Allah'ım, sessiz çığlıklarımı duyan Allah'ım, beni bu kadar çok mu seviyordun, kalbime giren ilk adamın Nasibim olmasını kaderime yazacak kadar çok...'

"Evlen benimle Hicran... Evlen ki karanlığımın içinde doğan güneşi kaybetmeyeyim, böyle olmamalıydı belki ama bana fırsat vermediler... beni daha çok tanı, seni daha iyi tanıyayım isterdim ama olmadı. olsun... ben buna razıyım, bütün kalbimle sana razıyım, peki sen...?"

"Be-ben ne..." dedim titrek ağlamalarımın arasında... ben ne Pamir, ben bu gün seni son kez göreceğimi düşünerek geldim buraya, hafta sonu hamitle gideceğimi düşünerek kıvranırken sen karşıma geçmiş neler diyorsun, Sev beni diyorsun... seni çoktan sevmeye başlayan bana .. Sev beni diyorsun...

" Sen bana razı mısın?" dedi. Kulaklarımın yamacındaki bu aşk dolu kelimeler bu samimi sözcükler, içinde bulunduğum şu anın heyecanı ile dizlerimi kırdığında, toprak zeminde yere çöktüm. "Razıyım..." diyebildim zar zor aldığım bir nefesle.

"Razıyım..."

Kolları yere çöken bedenimi içtenlikle sardığında beni göğsüne sıkıca bastırdı, kalbinin deli gibi atışını duyuyordum ama hissettiğim en yoğun şey sevgiydi.
Annemin saçlarımı örerken hissettirdiği türden bir şey değildi, ama tamamlanmış gibi hissettiren türdendi. Korku, huzur ve mutluluk barındıran karmaşık bir his...

---------------

Daldığım anımsamalardan şu anki gerçekliğe çekilmeme neden olan, Terzi kadının yaptığı uyarı ile gerçekleştiğinde, bana elleri ile ilerideki masayı gösterişini izledim.

"Gelinlik tamam, makyaj için hazırlanman gerek." parmakları makyaj masasının yanında ayakta dikelen makyözü gösterdi.

"Şey... gerek var mı ki?" tedirgin sesimle sık sık makyaj yapmamamın verdiği gerginlikle gülümsedim.

"Hafif bir kaç dokunuş olmalı, bu senin en özel günün." makyözün güleç sesiyle sessiz bir nefesle yönümü o tarafa çevirdim, attığım adımlar masanın önünde duran pufa usulca çökmemle makyözün arkasında duran bir kuaför hızla saçlarıma doğru yöneldi.

"Topuzunu nasıl istersin?" dedi uzun saçlarımı özenle taramaya başladığında. "Çok yüksek olmazsa iyi olur aslında..." sesim neredeyse içime kaçarken, o çoktan saçlarımı toplamaya başlamıştı bile. Kalbim heyecanla atarken ben makyözün masaya yaydığı bin bir çeşit ürüne şaşkınlıkla baka kalıyordum.

🕊

Pamir

"Efendim sakin olun..." Serhat'ın alaylı sesiyle, bahçede bir o yana bir bu yana giderken, nikah memurunun masada sabırsızlıkla beklediğini görüyordum.

Gözlerim kol saatine döndüğünde saatin çoktan 10 olduğunu görebiliyordum.
Bir aksilik çıkacak diye içim içimi yerken , kulaklarımdaki şaşkın sesle bedenimi evin bahçeye açılan sürgülü kapılarına çevirdim.

"Abi..." Nilüferin sesi ile bedenim olduğu yerde buz kesti.
Burada ne işi vardı şimdi...

"Abiciğim..." hızla yanına doğru ilerlediğimde, şaşkınlıkla bahçedeki hazırlıkta gezdirdi gözlerini. "Ne oluyor burada?" ağzı şaşkınlıkla açık kaldığında sıkkın bir nefes çektim içime.

"Anlatacağım fakat..." konuşmamı yarıda kesen Serhat'ın yanıma doğru gelmesi oldu.

"Hicran hanım hazırlar efendim." dedi

'Hay sikeyim!'

"Abiciğim beni dinle. ama sakin olman gerek..." Nilüferin yanlış bir şey yapıp Hicranı üzmesinden yada bu karardan vazgeçmeye itelemesinden deli gibi korkuyordum. "Ben bugün, evleniyorum..."

"Ne!" neredeyse çığlığa yakın bir sesle sessiz bahçeyi inletti. "Ne demek evleniyorum! neden haberimiz yok? neden bizden kimse burada değil, amcamda bir şey söylemedi... anlamıyorum..." kafasının ne kadar karıştığını görebiliyordum.

"Çünkü henüz bilmiyorlar." dişlerimin arasından fısıltı ile tısladım.

"İyi de neden..."

"Çünkü engellemek isterler. Anladın mı abiciğim? mutlu olma şansımın içine sıçarlar." giderek öfkelenmeye başladığımda, Serhat bir kere daha uyarı dolu sesiyle beni durdurdu.

"Efendim Hicran hanım.." seslenişi ile bakışlarım bahçe kapısından henüz geçen Hicrana döndü, Ellerinde tuttuğu nergislerle orada öylece durmuş bana ve Kardeşime şaşkınlıkla bakıyordu.
Annemin gelinliğini üzerinde öyle güzel taşımıştı ki, ince bedeninde bir ipek gibi süzülen gelinlikle tıpkı beyaz bir güvercini andırıyordu. Güzel yüzünde kocaman gözleri ön plana çıkmış, bir bütün halinde güzelliğin tanımı gibi karşımda duruyordu.

'Duydu mu...'

"Abi ne bu." Nilüferin korkulu sesi bahçede yayıldığında Hicranın gözleri benim yüzümde sabitlendi. "Hicran..." yanlış anlayacak, lanet olsun yanlış anlayacak...

"Abi bu kadınla evlenemezsin delirdin mi?!" Nilüferin korkulu çığırtısını, öfkeli bağırtımla böldüm.

"Kes Lan sesini! Kes sesini!" öfkeyle üzerine doğru yürüdüğümde, belki de hayatım boyunca ona ilk kez sesimi yükselttiğim an bu andı.

Dolan gözleri ile bana korkuyla bakarken Hicran ne zaman yanımıza geldi bilmiyorum ama, dibimizde durup beni gövdeme yasladığı eliyle Nilüferin üzerinden geri çekti.

"Pamir dur lütfen." fısıltılı sesiyle titreyen bakışlarım yüzüne döndü.

"Böyle olmamalıydı.." dişlerimin arasından korkulu bir kaç fısıltı bıraktım. O'nu kaybetmeye duyduğum korku tüm bedenimde gezindi.

"Seni mahvederler..." Nilüferin sesi Hicranın ve benim duyabileceğim bir fısıltıyla dolandı aramızda.

"Şirketteki hakların, üzerindeki her şeyi alırlar elinden, babama olan şey sana da olacak, senide öldürecekler..." ağlamaya başladığında sıktığım şakaklarımla gözlerimi Hicranın yüzünde sabitledim.

"Seni seviyorum... umurumda olan tek bir şey varsa Hicran, oda sana karşı hissettiğim bu sevgi... Sana sadece bu yeter mi? Param olmadan, gücüm olmadan benimle yaşamak sana yeter mi?" sorduğum soruyla alnı şaşkınlıkla kırıştı.

"Sorman bile o kadar aptalca ki.." yüzünde buruk bir gülümseme oluştuğunda, sert bir nefes çektim içime.

"O zaman gel... gel benimle." elini sıkıca tuttuğumda onu ilerideki masaya doğru ilerlettim.

"Abi yapma..." Nilüferin benim için hissettiği tek şey korku bunu biliyordum , ama gözümü çoktan kararttığımı bilmiyordu.

"Pamir..." Hicran Nikah masasının bir adım ötesinde durdurdu beni. Başımı omuzumun üzerinden ona çevirdim.

"Neden durdun..." dedim korkuyla.

"Seni seviyorum... ve seni hiç bir şeyin olmasa da sevmeye devam ederim fakat sen buna emin misin... kaybettiğin şeyler, onlar.."

"Umurumda değil, seni kazandıktan sonra neyi kaybettiğimin hiç bir önemi yok.." yüzümdeki sıcak gülümseme ile yeniden yönümü önüme döndüm.

Nikah masasına dönerken bu kez benimle beraber masaya doğru gelmeye karar veriyordu.

Bizden vazgeçmemiş olması beni daha da güçlü hissettiriyordu. bu zamana kadar olduğumdan çok daha güçlü.

🕊

Hicran 

Elimde tuttuğum bordo renkli cüzdanı büyük bir dikkatle incelerken, Pamir'in ileride Nilüferle hararetli bir konuşma yaptığını duyabiliyordum. Ne konuştuklarını net bir şekilde duyamasam da, onun kardeşini kötü bir şey olmayacağına ikna etmeye çalıştığının farkındaydım. Açtığım sayfaların arasında kendi resmimin ve Pamirin resminin olduğu yaprakta durdum.

Hicran Boratav...

Soy adım artık buydu.
Burada bu bahçede, yanımda sevdiğim hiç kimse yokken sessiz sedasız evlenmiştim, hiç tanımadığım nikah şahitlerim ve sevdiğim adamla beraber. Burada sevdiğim tek bir kişi vardı, o da Pamir... bir kaç gün öncesine kadar Patronum olan Pamir.

Yüzümde buruk bir gülümseme oluştuğunda bu adamı gördüğüm ilk günü anımsıyordum, ona öyle gıcık olmuştum ki, o taştan duvar gibi önüme çektiği kibir duvarına... Allahım meğer benim kader yolumda ne büyük bir adımmış o gün Necla'yı görmeye gitmek...

Sahi Necla öğrenince ne olacak merak ediyorum... Bana bu adamın kapalı insanlara karşı duyduğu nefreti anlatışını anımsıyorum, sanki üstünden asırlar geçmiş gibi...

Necla duyarsa... Necla duyarsa sadece sevinirdi benim için fakat ya Babam, ya Berat...
Allah'ım ya onlar duyarsa... illaki duyacaklar.

Berat iki gün sonra Hamit'le gitmemi bekliyor, gitmediğimde anlamayacak mı?
sahi ben şimdi eve mi döneceğim... nasıl olacak Allah'ım, nasıl olacak. Doğru olanı nasıl bulacağım...


🕊

''Yani demem oki Berat kardeşim, bir yanlış anlaşılma oldu aramızda ama halledilmeyecek bir şey değil.'' Hakan'ın sesi mahcup bir tınıyla Beratın kulaklarında dolandığında yüzünde sıcak bir gülümseme yer aldı.

''Sorun değil abi, şimdi aramızdaki problemler çözüldüğüne göre ben ne zaman iş başı yapabilirim onu söyle sen...'' Heyecanını dik tuttuğu gururun ardına sakladığında , yeniden bir iş bulabilmenin rahatlaması ile bir cevap bekledi.

''Yarın gel başla, zaten açık var şehirler arasında.'' Hakanın sesi aralarındaki konuşmayı sonlandırdığında Berat yavaşça ayaklandı oturduğu koltktan.


"Aslında bu hafta sonu babamı memelekete götürecektim fakat, iş beklemez...'' aklına ansızın gelen hatırlama ile Hicrana söylediği sözleri anımsadı.

''Eğer işin varsa hafta başında başlarsın, sıkma canını.'' Hakandan gördüğü bu anlayışlı tavrın karşısında şaşkınlığını saklayamasada, aldığı bu anlayışlı teklifide geri çevirmemeye niyetliydi.

''O zaman öyle yapalım abi, bir daha ne zaman vaktim olur bilmiyorum. Geçenlerde hastalandı o günden beri aklımda, memleketini göremeden bir şey olursa vicdanımı rahatsız eder biliyorum. ''

''Tamamdır sen bak işine.'' Konuşmayı kısa kesen Hakan'ın ardından Berat odanın kapısına doğru döndüğü yüzü ile kesik bir fısıltı bıraktı.

''Sağolasın Hakan abi.'' ardından attığı adımlar ile kapalı kapıyı açtı ve çıktı .

Şirketin kapılarından çıkan Beratın önünde duran siyah araba ile adımları kaldırımın kenarında durduğunda, açılan kapılar ile aşağıya inen iki adam sert suratlarındaki keskin gözlerini Berat'ın yüzüne dikti.

''Bizimle geleceksin.'' içlerinden ileri yaşlı adamın emir verici tonlaması ile Berat'ın alnı kırıştı ve ne olup bittiğini anlayabilmek için bir kaç saniye bekledi. ''Nereye? Ayrıca siz kimsiniz?'' sorgulayıcı bakışları şimdi arka kapısı açık araca döndü.

''Pamir Boratav seni görmek istiyor. Sende bizimle gelmek zorundasın.'' alaylı sesi ile küçümseyerek süzdü Berat'ı.

''Benim o şerefsizle konuşacak hiç bir şeyim yok!'' yönünü hızla ileriye döndüğünde adamlardan ikisi hızla iki yanına geçti ve kollarını berat'ın koluna sardı.

''Zorluk çıkarırısan evine varamadan babana ulaşacak bir adam göneririm. bunu yaparım.'' sessiz fısıltısı ile Beratın adımları durdu, kollarını kendini saran ellerden hızla çekti.

'' Öldürürüm sizi!'' korumacı bir hırıltı ile konuştuğunda, adamlardan biri alayla tısladı. ''Tamam erkek. Öldürürsün ama önce gel bakalım bizimle. hadi oyalama beni, Pamir bey öyle pek bekletilmekten hoşlanan biri değil.''

''Seninde! Pamir'inde!'' sözleri kafasına yediği alaylı bir tokatla bölündü.

'' Ne geveze bir şey çıktın lan sen! düş önüme!'' kolundan sertçe kavradığı beratı apar topar arabaya soktuklarında, direnmenin sonuçlarının ne olacağını az önce duymuş olmanın bilinciyle diretmedi. Babası ve Kardeşi evdeydi, Berat daha eve varamadan bu şerefsizler kim bilir onlara neler yapardı.


🕊

Hicran 

''Rahat mısın ? '' Pamirin sesi ile gözlerim tedirginlikle yüzüne döndü.

O'na bakınca artık Patronumu değil hayat arkadışımı görüyor olmak biraz tuhaftı.

Bunca yıl nasibimin kim olacağını merak ettiğim bir çok an olmuştu, fakat böyle bir adamın olması... düşüncelerim yüzümde utangaç bir gülümsemeye sebe olduğunda, kaşlarını alayla çattı ve sıcak gülümsemesi ile beni kara gözlerinin ardından bir kaçsaniye süzdü. ''Ne oldu?'' dedi meraklı bir sevecenlikle.

''Hiç...'' konuyu kapatmak için oturduğum koltuktan kalktım ve yönümü büyük salonun ilerisinde bulunan açık mutfağa çevirdim.

Beyaz fransız mutfak dolapları boydan boya salonun diğer ucunu sarmış, ortadaki ada masası salonla arasında bir set çekmişken bakışlarım mutfağın içinde gezindi.

''Bardaklar nerede?'' sorduğum soru ile Pamirin sıcak nefesi kulağımın dibinde duyulduğu, heyecanla kendimi geri çektim.

''Üst raftalar karıcım.'' sıcak nefesiyle kızaran yanaklarımda utangaç bir gülümseme yer etti.

''Teşekkür ederim...'' Karıcım mı...

''Sen benden utanıyor musun ?''

Adımlarım bana işaret ettiği mutfak rafına dönüğünde arkam ona dönükken ızandığım raftan büyük bir su bardağı çektim. Musluğu açarak doldurduğum suyla adımlarının bana yaklaştığını duyuyordum. Gelme... Kalbim duracak gelme...

''Bir şey sordum...''

Arkamda durduğunda sırtım hala ona dönüktü, kollarını arkamdan uzanıp önünde durduğum tezgaha iki yandan yasladığında beni tezgahla kendi arasında sıkıştırdı.

Bedenlerimiz bir birine temas etmesede nefesini başörtümün üzerinden ensemde hissedebiliyorum . Sessiz bir nefes çekti içine...

'' Parfümünün kokusu Hicran... '' sesli bir şekilde yutkunduğunda boğazında ki kuruluğunu gidermek ister gibi bir çaba içerisinde olduğunu anlıyordum.

İri parmakları belime doğru kaydığında, sert parmaklarının sıcaklığını ince kumaştan hissediyordum, belimi sıkıca kavrayan eliyle beni minik bir hamle ile kendine çekti.

''Onu duyduğum ilk günden beri içimde tarifsiz duygular uyandırıyor...'' şimdi yüzünü başörtüme bastırıp içine sert bir nefes çekiyordu, sesindeki şehvetin ateşiyle kulaklarımın yanmaya başladığını hissettim.

Kalbim neredeyse göğüs kafesimden çıkacakmış gibi atarken kasıklarımdaki karıncalanmaya bir anlam veremiyordum.

Sırtımı kaplayan sert gövdesinin hararetli sıcağı, tenimi yaktı... Aldığı kesik nefesler ince sateni aşıp kulaklarıma ulaştığında nefes alamadığımı hissediyordum... Yanaklarım alev alev yanarken bedenimizi birbirine yapıştırdığı şu anlarda, kalçalarımda hissettiğim şeyle kendimi geri çekmek istedim fakat yapamadım...

"Sana böyle dokunabilmek..." kısık sesindeki arzu midemde ki kelebekleri hareketlendirdi.

"Beni delirtiyor..." sert bir nefes acı çeker bir tınıyla firar etti dudaklarından.

Belimi saran el yavaşça göbeğime kayarak bedenimi arkamdaki adamın sert bedenine bastırdı beni.

'D-dur...'dedim, fakat içimden söylediğimi anlamam zor olmamıştı. Gerçekte olan sadece hissettiğim duygu yoğunluğu ile dudaklarımdan dışarıya bırakılan kesik bir iniltiydi.

''Abi..'' Kulaklarıma dolan yabancı sesle , titrekçe kapanan kirpiklerim ansızın açıldı mutfağın içine. ses Nilüferin sesiydi, utanarak Pamiri ittirdiğimde memnuniyetsiz bir homurdanma ile geri çekildi.

''Efendim abiciğim...'' neredeyse bu anı böldüğü için sinirlenmiş gibiydi. Bense içinde bulunduğum şu andan beni kurtardığı için minnettardım.

Dizlerim hissettiğim yoğun arzuyla titrerken bacaklarımı birbirine bastırmak zorunda kaldım. Pamir böylesine yakınlaştığım ilk adamdı ve kabul etmem gereken bir şey varsa, oda birbirimize karşı hissettiğimiz bu yoğun çekimdi.

''Ben eve dönsem iyi olacak , Annem nerede kaldın diye soracaktır.'' bakışları bana tedirginlikle döndüğünde, mecburi bir gülüş yer etti yüzünde. '' Tebrik ederim tekrar...'' dedi isteksiz bir sesle.

Kızaran yanaklarım ve bizi yakaladığı anları düşünerek kesik bir fısıltı ile " Teşekür ederim..'' dedim, bana olan tutumundan dolayı kendimi rahatsız hissediyodum ama bunu belli etmemeye kararlıydım.

Pamir'in benimle evlenerek nasıl bir riski göze aldığını biliyordum, birde onu bu konuyla sıkmak istemedim.

''Konuştuğumuz gibi Nilüfer, kimse bilmeyecek.'' dikte edici tonlama genç kızdan itaatkar bir baş sallama aldı. ''Merak etme...'' yeniden bana döndü gözleri, yargılayıcı bakışları ile sıkkın bir nefes aldım.

Bu insanların derdi ne Allahım, sadece başımdaki örtümü böyle dehşete düşürüyor bunları, anlamakta güçlük çekiyorum.

Nihayet Nilüfer gitmiş ve Pamir ile beni yeniden baş başa bırakmıştı.

Pamirin sıkkınca aldığı nefesle kardeşine pekte güvenmediğini sezimliyordum fakat bunu dile getirerek yanlış anlaşılmak istemedim.

''Ben artık gitsem...'' fısıltılı sesimle bana döndü yüzü.

''Nasıl yani...'' kaşları şaşkınlıkla çatıldığında onun planlarının farklı olduğunu anlamam güç olmadı. ''Eve geçmem gerek, Biliyorsun babam... berat...'' gözlerimi keskin karalardan terse çevirdim.

''Hicran seni o eve bir daha göndermeyeceğim.'' neredeyse emir veren bir tonlama.

''Orası benim evim Pamir, Aileme öylece arkamı dön-''

''Ne ailesinden bahsediyorsun?! Senin ailen benim...'' ciddi misin...

'' Pamir Babam... bunu kaldıramaz...''

Adımları bana döndüğünde attığı bir kaç büyük adımla yanımda durdu. ''Hicran...yapma.'' Yüzümü ellerinin arasına aldığında beni usulca kendine çekti, aramızda sadece bir kaç santim kaldığında gözlerinde neredeyse yalvaran bir ifade takılı kalıyordu.

''Seni o evde nasıl bırakırım ben? benide anla biraz...'' kaşları çatılırken titrek nefesler yüzümü okşadı.

'' Biraz zaman ver bize, sonra vakti geldiğinde ikimizde ailelerimize...''

''Hicran...'' dedi inanamaz bir fısıltı ile, kara gözleri deli gibi gözlerimde dolanırken yeniden fısıldadı

'' Senden uzak kalmak istemiyorum...'' bakışları şimdi dudaklarıma kayarken ağırca yutkundum.

''Yapma lütfen, bu babamı ellerimle öldürmekle aynı şey olur, seni tanımıyor bile... aklından neler geçer kim bilir , üstelik birde..'' sustum. Söyleyeceğim şeyin onu kırmasından korkuyordum.

''Birde ne?'' dedi şaşkınlıkla.

''Ailenin İnancını öğrendiğinde...'' karaları yeniden gözlerime döndü. elleri yavaşa indi yüzümden. şimdi suratında hayal kırıklığı dolu bir ifade yer etti.

'' Tıpkı Annem gibisin...'' dedi dudakları acıyla kıvrıldığında , söylediği şeyle ne demek istediğini anlayamıyordum.

''Bu kötü bir şey mi Pamir... bekide zamanında babanda bekleseydi, Annen kendi ailesini ikna edebilirdi...''

''Ben babam gibi değilim. sana diyorumki çıkalım karşısına söyle. Bu adam benim kocam de. bunda yanlış olan ne?'' sesi neredeyse yükselmek üzereyken sıkkın bir nefes verdim.

'' Hicran ben Elini tutmaktan utanmıyorum, korkmuyorum... Sen neden çekiniyorsun ?'' çekinmiyorum ki...

''Ne olur yapma, korktuğumu mu sanıyorsun... Pamir ben seninle gurur duyuyorum, sen herşeye rağmen yanımda korkusuzca durdun , bende senin için aynını yaparım ama babamın geçirdiği hastalığı biliyorsun...''

''Ben şirketteki her şeyi ayarlıyorum!! evliliğim ortaya çıkınca büyük kayıplar vermemek için kendi aileme kazık atıyorum ama sen?'' inanamaz bir ifade ile salona doğru adımlarken elleri sıkkın bir nefesle saçlarının arasından geçti.

''Ne yapıyorsun..'' dedim şaşkınlıkla.

''Hicran beklemeyeceğim anladın mı? baban ölecek korkusu ile senin o Hamit denen adama ittirilmenide izlemeyeeğim!'' bakışları bana döndüğünde sorduğum soruya bir cevap veremiyordu.

''Pamir ailene ne yapıyorsun?'' dedim korkulu bi fısıltı ile.

''Sen beni duyuyor musun?!'' dedi öfkeli bir bağırışla.

''Duyuyorum sen beni duyuyor musun?!'' aynı bağırtı benden de yükseldi.

İlk kavgamız...

''Karımın etrafında o şerefsizi görmek istemiyorum!! o adam manyağın teki!! seninle kurduğu hayalleri kulaklarımla duydu-''

''Pamir!!'' uyarıcı sesimle omuzları usulca çöktü. Sorduğum soruya hala bir cevap alamamış olmak öfkeyle onu süzmeme neden oluyordu.

''Şirketteki hisseleri üzerime geçiriyorum!! oldu mu?! beni bir çöp gibi kapının önüne koyamasınlar diye hakkım olanı alıyorum!!'' hayır...

''Benim yüzümden mi... benim yüzümden arkalarından iş çeviriyorsun...'' gözlerim şimdi üzüntüyle doluyordu.

''Senin için çok daha fazlasını yaparım.'' dedi emin bir sesle.

''Delirmişsin sen...'' bir kaç adım geri attığımda, Salonun kapılarından içeriye giren koruma hızla Pamire doğru yaklaştı. kulağına bıraktığı fısıltıyla Pamirin üzerimde sabitlediği karaları usulca yere indi.

''Bir bu eksikti.'' dedi neredeyse küfür eder gibi bir öfkeyle.

Adama başıyla çıkmasını işaret ettiğinde Pamir'in bakışları yeniden bana döndü. ''Berat dışarıda. '' dedi dişlerini sıkarak.

''Ne!'' çığlığa yakın sesimle sıkıca kapadım dudaklarımı.

''Karımın beni saklayacağından bir haber olduğum için, ona açıkça Hicranla evlendik artık sıkıntı çıkarma demek için çağırttım ama sen...'' suçlayıcı bakışları üzerimde gezinirken bu adamın kafasına göre yaptığı şeyler beni delirtmek üzereydi artık.

'' Neden bana sormuyorsun ki ya!!'' azarlayıcı sesimle kinayeli bir fısıltı bıraktı.

''Af edersin Karıcığım, nereden bilebilirdim benden utanacağını!'' hay senin ...

''Gönder gitsin Pamir. Beni evde biliyor... gönder gitsin..'' tedirgin sesimle öfkeyle inip kalkan burnundan içeriye sert bir soluk çekti. ''Peyami! İçeri getirin !!'' ne...

''Pamir...'' şaşkınlıkla dudaklarım aralandı

''Madem beni bırakıp gidiyorsun! bu şerefsizin üzerinde baskı kurmasına izin vermeyeceğim! o evde Pamir Boratavın karısının olduğunu bilecek!! Babana söylemek için zaman mı istiyorsun peki? ama Berat bilecek Hicran! berat bilecek!'' bittim ben... mavoldum...

Kapılardan geçen iki koruma Beratı kollarından içeriye savurduğunda bakışlarım korkuyla abimin üzerinde durdu, gözleri bana döndüğünde alnı kırışıyordu, gözleri afallamış bir ifadeyle üzerimdeki gelinlikte gezindiğinde dudakları şaşkınlıkla aralandı.

''Hicran...'' bittim ben.

''Berat...'' sesim titremişti.

''Ne işin var lan senin burada!'' hızla üzerime yürüdüğünde Pamir tek eliyle yakasını kavrayıp onu kendine çekti.

''Şşşş!'' sesi odada tiz bir ıslık çalarken berat şaşkınlıkla başını Pamire çevirdi.

''Sakın!'' dedi başını uyarıcı bir ifade ile sallarken.

''Bırak yakamı!'' Berat'ın fısıltılı ikazı ile Pamir onu yakasından geri ittirdi. geriye savrulan bedeni ile bakışları bana döndü.

''O üzerindeki ne Hicran!'' Pamirin korkusundan bana yaklaşmasa da bağırtısı kulakalrıma ulaşıyordu. ''Gelinlik.'' dedi Pamir konu tamda istediği yere gelirken.

''NE!''Allahım yardım et bana...

''Berat...'' sesim öyle titriyordu ki, neden bu kadar korkuyorum ben...

''Aç kulaklarını dinle beni.'' Pamir bedenimdeki gerginliği fark ederek konuyu devralıyordu. beratın gözleri Öfke ile Pamire döndüğünde, ondan ne denli nefret ettiğini görebiliyordum.

''Hicran ve ben.'' dedi bir süre Beratı tiksinerek süzdükten sonra. ''Evlendik.''

Boğazımda bir el eşarbımın üzerinden boynumu sıkıyor ve beni çaresiz bir kıvranmaya itiyordu.

''HİCRAN VE BEN '' dedi duyulmadığını düşünerek tekrar etti. ''Bugün evlendik.''


Loading...
0%