Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm-Sarsılan Güven

@nurdogru26


Merhabaaa, yeni bölümde seni burada görmek ne güzel :')
Geciken yayınlanma tarihine kadar beklediğin için teşekkür ederim 🙏 bölümü büyük bir keyifle okuyabilmen dileği ile bu haftalık hoşça kal diyorum 🌸


Kitap instagram adresini takip etmek ister eğer (gönülkusuofficial ) da seni bekliyorum 🌸

Benim instagram adresimi de ne olur ne olmaz şuraya bırakıyorum 😅🥹 (nurdogru26 ) " gel mutlaka..."



Hicran

Avuçlarımda titreyen telefonun ekranındaki isimle bedenimde yayılan korku ile öylece mutfağın ortasında kaldım.

Biten arama ile ekranda Pamir'in attığı son mesaj açık kaldı. Gözlerim dakikalar önce açtığım mesajın üzerinde gezindi.

Pamir: Hicran bana cevap ver! O şerefsizin orada ne işi var?!

Allahım nasıl haberi olur aklım almıyor.. şimdi ne yapacağım. Cevap verirsem iyice çıldıracak, vermezsem defalarca kez aradı... buraya gelmesi an meselesi...

---
Bir saat önce

Hicran üzerindeki tedirginlikle salona taşıdığı büyük tepsiyi sıkıca kavradı avuçlarının arasında.

Adımları yerde kurulu olan sofranın yanında durduğunda, dizlerinin üzerine çöktü ve tepsisindeki bardakları ve tabakları yavaşça yerleştirdi.

Üzerinde gezen iki çift gözü fark etmesine rağmen başını kaldırıp koltukta oturan Hamit'e bakmak bile istemediğini biliyordu.

Bu geceyi bir an önce sonlandırmaktan başka hiç bir şey istemiyordu.
Hamit'i arayıp gelmeyin demesine rağmen, Babasını da alıp gelmekten çekinmeyişi sinirlerini gerse de ağzını açıp tek bir kelime edemedi. Çünkü biliyordu ki yapacağı her hangi bir fevri tavır İlahimiyi saygısızca konuşturabilir ve babasının sağlığını zora sokabilirdi.

"Yardım edeyim." Hamit hızla oturduğu koltuktan yere çöktüğünde, tepsideki çatalları aldı ve özenle dizmeye başladı.

"Ben evde bazen anneme de yardım ederim." Yüzündeki geniş gülümseme ile Hicran sıkkın bir nefes verdi burnundan dışarıya.

Salona dönen Berat, dışarı çıkmak için hazırlanmışken ana kapıya giden adımlarını yavaşlattı ve gözlerini sofranın başında dip dibe olan Hicran ve Hamit'e çevirdi.

Kız kardeşinin tabaklara doldurduğu yemekleri Hamit hızla elinden alıp sofraya pay ederken. Bu gece burada kalmanın daha eğlenceli olacağına karar veriyordu.

Cebinden çıkarttığı telefonla aklına ansızın gelen hainlik yüzünde karanlık bir gülümseme oluşturdu.

Kamerasını açtığı telefonun kadrajına Hamit'i ve ona yemek uzatan hicranı sığdırdığında, sessizce çekim düğmesine dokundu.

Ekrandaki resimde Hamit'in Hicrana bıraktığı bakışlarla bu resmin Pamir'i nasıl gereceğini oldukça iyi biliyordu.

Bu gün hadsizce ona ahkam kesen bu adamın, bir derse ihtiyacı vardı. Beratta bu dersi ona seve seve verecekti.
---

Telefon yeniden çalmaya başladığında Pamir'in ben cevap verene kadar durmayacağını biliyordum. Ama olacak olanlar beni deli gibi korkuturken ne yapacağımı bilemiyorum.

Cevapladığım telefonu kulağıma yasladığımda, Pamir'in yüksek sesi ahizede yankılandı.

"Beş dakikaya oradayım! Eğer o piçi evde bulursam Berat şerefisizi de dahil hepsini gömeceğim o yer sofrasına! Andım olsun yapacağım Hicran!"

Sesindeki öfke bedenimi buz kestirirken ben sızlayan genzimle gözlerimin korkulu doluşuna mani olamadım.

"Pamir sakin ol, yalvarırım dinle bir, Babam çağırdı... ne dememi bekliyorsun babama... konuştuk bunları, onu üzecek bir şey yapamam..." titreyen sesimle beni anlaması için dua ediyordum.

"O şerefsiz Abin! Bana nasıl bir fotoğraf attı haberin var mı?! Madem baban çağırdı hicran! Ne demeye Hamit şerefsizinin hizmetini yapıyorsun! Tabağına yemek koyarken çekilen fotoğrafın ekranımda açık ulan! Sana nasıl baktığını görüyorum! "

"Pamir..."

"Berat şerefsizinin bana attığı mesajı okumamı ister misin!? Söyle bana?! "

"Allah onun belasını versin... babamı da düşünmüyor artık..."

"-Pamir Boratav söyle bana, sen şehrin bir ucundayken müstakbel karın sevgili nişanlısına elleriyle servis yapıyor, senin sahiplenme raconun bir bana mı söküyor. - Duydun mu?! Bana yazdıklarını duydun mu?! Neyim Hicran ben! Neyim kızım! Nasıl bir tablo çizdim sana ki sen bunu rahatlıkla karşılayacağımı düşündün!"

'Allah kahretsin seni Berat... Pisliğin tekisin...!'

"Pamir dinle beni, Berat tüm bunları bilerek yapıyor beni zor durumda bırakmak için, yemin ederim sandığın gibi değil... babamın yanında nasıl servis yapmam... hem herkese yaptım bir tek ona değil ki.."

"Ona yapamazsın! Hicran o şerefsizin bakışları bile sana değemez! Kaldı ki ellerinden yemek yiyecek! "

"Pamir..." neredeyse ağlayacağım...

Mutfağın kapısındaki suretle bedenim yükselen adrenaline karşı koyamıyordu. "Gülüm banyoda havlu kalmamış, Baban el havlusu istiyor..." Hamit sevecen bir sesle konuştuğunda Pamir'in duyduğunu biliyordum.

"Mahvedeceğim Hicran! O adamıda! Beratıda! İlahimiyide bu gece bitireceğim!" Ardından kapanan telefonla öylece elim kulağımda kaldım.

"Hicran..."Hamit'in şaşkın sesiyle sol gözümden bir damla yaş aktı...

"Allah kahretsin..."Çaresizlik içinde kurduğum bu kelimeyle hızla içeriye doğru ilerledim ve Hamit'i yolumdan ittirerek uzaklaştırdım.

"Berat!" Yüksek çıkan sesimle oturduğu koltuktan bana bakıyordu.
"Bir dakika bakar mısın?!" Babamın ve İlhami'nin dikkatini çekmeden onu yanıma çekmem gerekiyordu.

"Ne var." Dedi ters bir sesle

"Gel bir dakika."

Sıktığım çenemle yönümü odama döndüğümde peşimden geldiğini duyuyordum.

İçeri girip aralıklı bıraktığım kapıyla odaya girmesini bekledim.

Pamir beni asla dinlemez, her an burada olabilir ve ne olacağını bilmiyorum... Allahım yalvarırım onun kalbine sakinlik ver, şu an hiç mantıklı davranamıyor...

Berat içeriye girip kapıyı kapattığında adımları bana doğru ilerledi. "Ne oluyor?" Sert bakışları yüzümde dolandığında avuçlarımı öfkeyle sıktım ve sakin tutmaya çalıştığım ses tonumla tısladım.

" Pamir az sonra burada olacak! Az sonra o kapıya dayanacak. Söyle bana gerizekalı babama ne açıklama yapacağım! Söyle bana ! Adamın kalbine mi insin istiyorsun! Neden yaptın ya neden! Derdin ne senin!!"

"Demek erkekliği tuttu." Alayla ellerini pantolonunun ceplerine sokuşturdu. Yüzünde, içinde bulunduğum durumdan hoşnut olduğunu belli eden bir gülümseme yer etti.

"Seni tanıyamıyorum ben... gerçekten Berat içinden çıkan şu canavara bak! Sen bu musun?! Beni at bir kenara babama ne olacak sence?!"

"Durdurursun sen onu." Dedi alaycı bir üslupla.

"Durdururum öylemi? Söylesene sen olsan durur muydun?! Pamir'in yerinde sen olsan-"

"Beni o şerefsizle bir tutma! Ben karımı asla bırakmazdım."

"Allahım bana sabır ver! Ya rabbi nolur bana sanır ver! Berat sen salak mısın?! Bizim babamız az kalsın ölüyordu Berat! Kıt mısın sen ya! Ne olacak sanıyorsun! Ne olacaktı o fotoğrafı ona gönderince! Ah canım nasılda güzeller mi diyecekti!! Delireceğim ya!"

Avuçlarımın arasındaki telefon titrediğinde Arayanın Pamir olduğunu gördüm.

"İçeri gidip babamı oyalayacaksın! Ben kapıya çıkıyorum! Dua ediyorum ki sakinleştirebileyim Berat aksi halde düşünmem gereken yalnızca babam olmaz. "

"Beni tehdit mi ediyorsun!"

"Acıyorum sana beyinsiz acıyorum! Pamir'in öfkesinin kurbanı olacaksınız diye üzülüyorum! Ama hak etmiyorsun!"

Hızla arkamı dönüp beklemeden çıktım odadan.
Salona döndüğümde babamın İlhami amcayla derin bir muhabbetin içine çekildiğini fark ettim ve sessizce daire kapısına doğru ilerledim. Sessizce araladığım demir kapıyla anahtarı arkadan çekip aldım ve apartmanın içine bir adım attım.

Pamir'in silueti merdivenlerde göründüğünde daire kapısını hızla kapattım.

"Pamir..." sesim neredeyse içime kaçmıştı. Bunun en büyük sebebi yüzünde asılı olan öfkeydi. Kravatı çekilerek bollaştırılmış, kulakları öfkeden kızarmışken kara gözlerinden dışarıya taşan öfkesini görüyorum.

"Pamir gel..." ona doğru ilerleyip kolunu sıkıca kavradığımda bütün gücümle merdivenlere çekmeye çalıştım .

Bakışları Az önce kapattığım Daire kapısında kilitlenmiş bir şekilde bedenini mıh gibi geçirmişti apartman zeminine.

"Ne olur gel... konuşacağız gel yalvarıyorum... Babama açıklayamam Pamir..." ağlamaya başladığımda daldığı bir rüyadan uyanır gibi döndü gerçekliğe. Yüzünü bana çevirdiğin de, hızla elimi kavradı ve beni merdivenlere yöneltti. Öyle sıkı tutuyordu ki elimi, parmaklarımı sızlattığının farkında bile değildi.

Apartman kapısından çıktığımızda beni peşinden sürükleyerek arabaya doğru çekiştirdi. Yan kapıyı açtığında beklemeden girdim içeriye.
Mahallede biri görecek mi diye düşünebilecek durumda değildim artık...

Pamir şoför koltuğuna geçtiğinde yüzümde ki yaşları silerek derin bir nefes aldım, konuşmak için kendimi toplamaya çalışırken arabayı ansızın çalıştırması ile şoka girdim.

"Ne yapıyorsun..." sesimdeki korkuyla beni duymuyor gibiydi. Araç mahalleden öyle hızlı çıktı ki ben geride kalan apartmana şaşkınlıkla baka kalıyordum.

"Pamir dur ne yapıyorsun..." bakışlarım şimdi yüzüne döndü.

"En başında yapmam gereken şeyi yapıyorum! Karımı ait olduğu yere götürüyorum!" Gaza yüklendiğinde sırtım sertçe koltukla bütünleşiyordu.

"Pamir kaza yapacağız yavaşla..." yükselen sesim arabanın içinde yankılandı.

Sağ kolunu bana doğru uzatıp emniyet kemerini tek hamlede çekip önüme aldı ve gövdemde sabitlediği kemeri kilidine geçirerek geri çekildi.

"Pamir babam beni göremezse panikler... yalvarırım dönelim. Konuşalım bir niye böyle yapıyorsun..."

"Konuşmak istemiyorum! Konuşursam öfkeme sahip olamam Hicran! Konuşursam o evi içindekilerle ateşe vermem gerekir ! O yüzden konuşmak yok! Artık yok!"

"Allahım delircem!" Öfkeyle bağırdığımda beni duymadığını görüyorum. Duymak istemiyordu.

"Babam çağırdı ne yapabilirdim. Ona bir şey olmasın diye neleri göze aldım çok iyi biliyorsun... çocuk gibi inat etmenin anlamı ne!" İsyan eden sesim araçta yankılandığında, Pamir'in telefonu çalmaya başladı. Ekrandaki numara ile arayanın Berat olduğunu anlamıştım. Açtığı telefonun sesi aracın içinde dolandı.

"Pamir..." Beratın gergin sesini Pamir Öfkeyle cevapladığında aracın içinde bağırtısı baskın bir hırıltı ile dolandı.

"Ne var lan Şerefsiz ne var!" Pamir'in sabırsız tonlaması ile Berat bir süre cevapsız kaldı. Ardından aldığı sessiz bir nefesle konuştu.

"Hicrana söyle babam onu soruyor..." sesi titriyordu. Az önce bana sergilediği sert tavırdan eser yoktu.

"Şimdi gidip babana diyorsun ki! Baba Hicran yok! Gitti! Artık gelmeyecek!"

"Ne diyorsun sen..." hızla telefonu çekip aldım elime.

"Berat oyala babamı, Necla geldi de, eve kadar gitmesi gerekti de bir şey söyle geleceğim.."

Pamir hızla telefonu elimden çektiğinde ahizeye yaklaştırdığı dudakları ile baskın bir hırıltı bıraktı.

"Şimdi babanın yanına geçiyorsun! Hicran bu gece Necla da kalacak diyorsun! Nasıl ikna edersin nasıl yumuşatırsın bilmem! Ama bu gece yok size Hicran falan!"

Hayretle aralanan dudaklarımla bir cevap veremeden telefonu çoktan kapatmıştı.

"Ne yapıyorsun sen..." hayretle açık kalan ağzımı sessizce kapattım.

"Bu gece o eve geri dönmeyeceksin! Oturup konuşacağız Hicran! Her şeyi konuşacağız! Bu iş böyle olmaz! Senin etrafında o şerefsizi görmek istemiyorum!"

Oturduğum koltukta çaresizce kalırken, Berat'ın babamı nasıl ikna edeceğini düşünüyordum.
Üstelik İlhamiler evdeyken böylece çıkmama çok sinirlenecek.

🪽🪽🌸🪽🪽

Araba büyük bahçenin ortasında hızla park ettiğinde bakışlarım Pamir'in hala öfkeyi en sıcak hali ile taşıyan bedeninde gezindi.

"Ne olur sakin ol artık..." fısıltılı sesimle kendi kapısını açıp aşağıya indi. Kapıyı sertçe kapattığında, sıkkın bir nefesle uzanıp kemerimi açtım.

Kapım Pamir tarafından açıldığında geri çekilerek inmem için yolu açtı.

Aşağıya doğru attığım adımla soğuk gece yüzüme sert rüzgarını boca etti.

"Üşüyeceksin." Elini sırtıma yasladığında, avuç içinin ateş gibi sıcağı sırtımı ısıtırken adımlarımız ilerideki büyük evin ana kapısına doğru döndü.

Uzanıp önünde durduğumuz ana kapıyı sertçe çaldığında, bir görevli bizi çokta bekletmeden açtı kapıyı.

İçeriye doğru attığımız adımlarla evin sıcağı tenimi ısıtırken, Pamir'in sesi önümüzde emir bekler bir ifade ile bekleyen Görevli kıza ulaştı.

"Salona iki kahve gönder. Acele et."

Verdiği emirle genç kız beklemeden hızla kayboldu gözümüzün önünden.

"Artık biraz sakinleşsen de konuşsak Pamir." Sırtımı saran elden kendimi kurtardığımda karşısında durabilmek adına önüne doğru bir adım attım.

"Sakin mi olmamı istiyorsun. O zaman söyle bana o şerefsiz ağzının suları aka aka seni izlerken nasıl yanında durabiliyorsun bunu söyle! Anlamıyorum anlat bana!"

Bağırtısı girişte yayıldığında, sıkkın bir nefesle Salona doğru ilerledim. Şu an konuşabilecek bir durumda değildi. Keskin sirke küpüne zarar veriyor.

Peşimden geldiğinde beklemeden ilerleyip koltuklardan birine sıkkınca bıraktım kendimi.

"Sadece tabaklara yemek dolduruyordum , sadece yemek ya..."

"Dolduramazsın!" Odanın ortasında dikeldiğinde üzerindeki ceketi hızla çıkarıp arkasında duran tekli koltuğa fırlattı. Ardından kalın sesi yeniden dolandı kulaklarımda.

"Benim karım , o şerefsize servis falan yapamaz! Ne sanıyorsun? Beni ne sanıyorsun? Seni o eve gönderdiğim için çok mu rahat bir adamım zannettin! Yaşadığım hayata bakıp geniş bir yapım olduğunu düşündün! Ne?! " kulaklarım başörtüme rağmen baskın sesle çınlarken sıkkınca geri yaslandım ve ellerimi göğsümde birleştirdim.

"Bitti mi Pamir?" Kaşlarım havalandığında ondaki öfkeli tavrın tam tersi ile karşılık bulmak yüzünde şaşkın bir öfkeye sebep oldu.

"Bitmedi Hicran. Bitmedi güzelim. Ne zaman bitecek biliyor musun? Hamit'in cesedini ayaklarımın dibinde görürsem bitecek! Beratın suratını tanınmaz hale getirirsem bitecek! Benim Karım! Bana yalan söylemeyi bırakırsa bitecek!"

"Yalan söylemedim." Sakin çıkan sesimle yüzünde öfkeli bir gülüş belirdi.

"Bana ailenle yemek yiyeceğini söyleyen sen değil miydin? Yanlışsam düzelt beni ne olur! "

"Evet söyledim. Ailemle yiyeceğim dedim. Ama Hamit gelecek desem ne olacaktı söylesene. Delirecektin..."

Yaptığım açıklama ile bana doğru bir kaç adım atıp dibimde durduğunda , oturduğum koltuktan bakışlarımı yüzüne çevirdim.

"Şimdi ne oldu? Değişen bir şey var mı?" Ellerini iki yana açtı.

"Ben değişen bir şey göremiyorum güzelim. Değişen tek şey sana olan güvenimin sarsılması oldu."

Elleri usulca iki yana indiğinde öfkesi sakinleşirken gözleri hayal kırıklığı ile yüzümde gezindi. "Sadece bu..." omuzları aşağı çökerken, hizmetçi elindeki tepsi ile yanımızda durdu.

"Pamir... söyleyemezdim... öfkenin farkında mısın? Nasıl söyleyebilirdim..."

"Kahveleriniz efendim."

Genç kızın uzattığı tepsiye arkasını döndüğünde beklemeden uzaklaştı yanımızdan.

Pamir'in uzaklaşmasını izlerken kızın hala tuttuğu tepsiyi uzanıp aldım ve ayağa kalktım.

"Teşekkür ederim." Elimdeki tepsiyi orta sehpaya bıraktığımda, kız beklemeden uzaklaştı yanımdan.

Bakışlarım Pamir'e döndüğünde onun bahçeye açılan kapıların önünde durduğunu görüyordum.
Elleri stresle saçlarının arasından geçtiğinde avuçlarının arasına sıkıştırdığı boynu ile başını geri verdi. Dudaklarından dışarıya sıkkın bir nefes verdiğinde adımlarım sessizce yanına doğru ilerledi.

Arkasında durduğumda, onun kendiyle verdiği savaşı görebiliyordum. Neden bu kadar öfkelendiğini anlıyordum ama elimden geleni yapıyorum...

Elim omuzuna doğru uzandığında, sessiz bir fısıltı ile araladım dudaklarımı. "Özür dilerim..." seslenişimle bedenini yavaşça bana döndü ve boynunu sıkan ellerini serbestçe iki yanına saldı.

"Pamir..." başımı hafifçe yana eğdiğimde yüzüme sıcak bir gülümseme yerleştirdim. "Gerçekten üzgünüm, vereceğin tepkiden korktum... ama yanlıştı. Söylemem gerekirdi anlıyorum..."

Usulca eğdiği başıyla alnını benim alnıma yasladı. Gözlerini gözlerimde gezdirirken fısıltı ile aralandı dudakları. "Hicran..." sesindeki kırgınlık sessiz bir nefes almama sebep oldu.

"Bir daha olmayacak... senden saklamayacağım söz veriyorum..." kokusu genzime doluşurken sıcak nefesi yüzümde yayıldı.

"Değilim Hicran, sandığın kadar rahat değilim. Aidiyet konusunda ne denli takıntılı olduğumu bilmiyorsun... benim olan bir kadının , onu isteyen başka bir adamla aynı sofrada olması canımı nasıl sıkıyor bilemezsin. "

Dudaklarımda sessiz bir gülümseme yer ettiğinde söylediği şey içimi ısıtıyordu.
Kısa bir zaman önce bana olan öfkesini çekinmeden kusan bu adam, şimdi bedenindeki bütün hücreleri beni kendine ait tutmak için kullanıyordu.

Ana kapı çaldığında sıkkın bir nefesle geri çekildi, bakışları salonun kapısına döndüğünde gözlerim gördüğüm kusursuz tabloda gezindi. Şakakları hala titrerken yavaş yavaş dinginleştiğini hissediyordum.

Açılan kapıda duyulan sesle kulaklarımdaki tanıdık tını benimde başımı salon kapısına çevirmeme neden oldu.

"Pamir evde mi?" Siena'nın sesiyle bir adım geri çekildim.

Şu an evliliğimizin yada birlikteliğimizin bilinmezliği ikimiz adına da en doğru olan şeydi.

"Ne işi var bunun burada." Dişlerinin arasından bıraktığı sıkkın ifade ile bakışlarım Salonun kapısından geçen Siena'ya döndü.

Üzerindeki ince kabanı ardından gelen hizmetliye bırakırken, dizlerinin üzerinde toparlanan kısa elbisesini eteklerinden tutarak aşağıya çekiştirdi.

Gözleri üzerime döndüğünde saklayamadığı şaşkınlıkla kendini toparladı ve Pamir'e doğru bir kaç adım attı.

"Yemekten öyle ansızın çıkınca, seni merak ettim." Dibimizde durduğunda Pamir'in tahammülsüzce gözlerini devirişini görerek geri çekilip koltuklara doğru ilerleyerek oturdum.

"Buraya kadar gelmene gerek var mıydı?" Azarlayıcı sesiyle Siena bozulmuş bir ifade ile bakışlarını bana çevirdi.

"Burada mı konuşacağız Pamir. Aradım seni açmadın, bende gelmek istedim. Düşündüm ki belki bir kaç kadeh bir şeyler içeriz, yemek boyu ağzına tek yudum sürmedin gerginliğini fark etmiştim zaten, öyle apar toparda gidince geleyim dedim." Ne saçmalıyorsun sen. Buraya kadar içmeye mi geldin?

Sıkkınca ellerimi dizlerime sardığımda, bakışlarım ikisinin üzerinde gezindi.

"Siena böyle emri vakileri sevmiyorum. Açmadıysam müsait değilimdir, bunun neyini anlamıyorsun?" İçimin böyle rahat olması Pamirin gösterdiği mesafeli tavırdan kaynaklanıyor.

"Neyin var senin..." kolları ansızın Pamir'in boynunu sararken şaşkınlıkla olduğum yerde kalıyordum.

Ensesinden tutup kendine çektiğinde hızla oturduğum koltuktan kalktım.

"Ne yapıyorsun!" Pamir Hızla boynunu saran kolları geri çekerken bedenimde dolanan öfke ile gözlerimi Pamir'in bana tedirgince bakan gözlerine çevirdim.

"Sakin ol, gevşemeni istedim sadece... baş başa kalabilsek daha kolay olurdu ama." Siena'nın bakışları bana döndüğünde varlığımdan duyduğu rahatsızlığın gayet farkındaydım. Ama asıl ben onun benim Kocama böyle yılışıkça yaklaşmasından inanılmaz rahatsızdım.

"Siena hanım." Ona doğru bir adım atıp tam dibinde durduğumda, üzerinde durduğu yüksek topukluları ile bana yukarıdan bakışını görüyordum.

"Bu gece biraz yoğunuz. Üzerinde çalışmamız gereken bir dosya var ve kaybedecek pek vaktimizde yok. Yani müsaade ederseniz." Sıktığım dişlerimle kaşlarım hafifçe havalandığında, bana alaylı bir bakış bıraktı.

"İnan bana tatlım, onun gerginliğini almazsam bu çalışma sana zehir olur. Onu çok iyi tanıyorum önce biraz rahatlama-"

"Siena hanım!" Şimdi sesim biraz yükseliyordu.

"Ne oluyor sana ya! Ne bu haller ne sanıyorsun kendini!"

"Siena!" Pamir hızla yanımızda durduğunda Siena'yı kolundan tutup geri çekti.

"Saçma sapan konuşma! bu gece sana ayıracak tek bir tahammül kırıntım bile yok. Artık git." Sıktığı dişlerlerle Siena dolan gözlerini Pamir'e çevirdi. Gördüğü tavır canını yakmıştı ama umurumda bile değil.

"Pamir..." fısıltılı sesi hayal kırıklığı ile dolandı aramızda.

"Çık Siena. Bir daha habersiz bir şekilde buraya gelme." Şakakları titrerken onun benden saha fazla sinirlendiğini fark ettim.

Siena göz pınarlarında tutunan yaşlar yanaklarına ulaşamadan hızla arkası döndü ve ince topuklularının üzerinde koşarak çıktı Salondan.

Bakışlarım Pamire döndüğünde , bakışları tedirgince yüzümde gezindi.

"Bir iş yemeğindeydim, söylemiştim sana. Niko tarafından davet edildiği için orada bizimleydi. Kendi kendine tribe girmiş bir ilgim yok." Yaptığı açıklama ile burnumdan içeriye sert bir nefes çektim.

"Boynuna sarılacak kadar samimisiniz ama. " Pamire doğru bir adım attım.

"Yapma güzelim, senden başkasını gözüm görür mü sanıyorsun?" Gözleri içime işlercesine yüzümde gezindiğinde, bakışlarımı yere indirdim.

"Ben bir tabak yemek doldurdum diye demediğini bırakmadın. Kendin gayet rahatsın." Kinayeli fısıltımda az önce kalktığım koltuğa geri çöktüm.

"Aynı şey mi?!" Ansızın yükselen sesiyle bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Farkı ne? En azından Hamit benim boynuma sarılmıyor!"

"Hicran!" Üzerime doğru bir adım attığında sıkkınca sırtımı geri verdim.

"Sana gelince her şey müstahak bana gelince-"

"Siena'yı o adamla bir tutacaksan, adama sorarlar. Sende aynı şekilde kovabildin mi O şerefsizi diye?!"

"İnanılmaz gerçekten! Zeytinyağı gibi üste çıkıyorsun!" Hızla ayağa kalktığımda burun buruma geldik.

Uzun boyu ona zorlukla bakmama sebep olurken, öfkeli bakışları yüzümde gezinerek dudaklarımda durdu.

"Senden başka hiç kimseyi istemiyorum. Ve seni temin ederim sadakatsiz bir adam değilimdir. Peki sen sadık bir kadın mısın?" Gözleri hala dudaklarımdayken söylediği sözlerle yanaklarımı ısıtmaya başladı.

"Sadık bir kadınım... " dağılan dikkatimle gözlerimi yüzünden yere eğmek istediğimde , uzun parmaklar çenemi usulca kavradı ve bakışlarımı yeniden yüzüne çevirdi.

"Kaçırma gözlerini..." yavaşça eğdiği başıyla alnını usulca alnıma yasladı ve sıcak nefesini yüzümde ılık bir gezintiye çıkardı.

"Çekinme benden artık Hicran. " yüzünü yavaşça benimkine yaklaştırdığında sıcak dudaklarını benimkilere doğru yaklaştırdı. Gözlerim usulca kapanırken bedenimde yükselen sıcaklık içten bir titreyişe sebep oldu.

🪽

Pamir

Dudaklarımın arasına aldığım titrek dudaklarla karışımda ki ürkek kadının sıcak nefesini usulca çektim içine. Kolumu beline yavaşça sardığımda küçük bedeni kendime doğru çekerek bütünleştirdim bedenlerimizi.

Ellerini yavaşça gövdeme yaslandığında ileriye doğru bir adım atıp onu yavaşça koltuğa düşürdüğümde , Dudaklarımız birbirinden ayrıldı, içimde yükselen adrenalinle nefeslerim hızlanırken karşımda duran kadının kızaran yanakları ve ürkek bakışları üzerimde gezindiğinde oyalanmadan eğildim üzerine. Sol elimi koltuk sırtına yaşlandığımda dizlerimin üzerine çöktüm ve sağ elimle belini yeniden sıkıca kavrayıp kendime çektim.

"Hicran.." hırıltılı nefeslerle yeniden dudaklarına yapıştığımda bu kez istesemde sakin kalamıyordum. Bu kadın beni kendine çeken bir girdap gibiydi, nefesi nefesime karışırken tüm hücrelerim ayaklanıyor ve beni onunla sürecek ihtiras dolu dakikalara hapsetsin istiyordum. Nefeslerimiz birbirine karışırken hızla kendini geri çekti.

"Dur..." yavaşça kendini geri çekerek hızla kalktı altımdan. Olduğum yerde nefes nefese kaldığımda, çaresizce bakışlarımı yüzüne çevirdim.

"İyi misin..." hızla toparlandığımda, üzerine çeki düzen vererek başörtüsünü düzeltti ve titreyen ellerini dudaklarında gezdirerek fısıldadı.

"İyiyim sadece..." titreyen sesiyle kendini rahatsız hissettiğini fark ediyordum.

"Üzerine gelmek istemedim sadece, ben sadece kendimi tutamadım. Özür dilerim..." ayağa kalktığımda kendimi toparladım.

"Korkuttum mu..." çözemiyorum seni güzelim, beni istediğini hissetmeme rağmen böyle ürkek olman kafamı karıştırıyor...

"Hayır... sadece, rahat hissetmiyorum kendimi.."

"Neden?" Kaşlarım çatıldığında, benimle olmaktan rahatsızlık mı duyuyor diye düşünmeye başlıyordum.

"Biliyorsun... imam nikahı..." gözleri yüzüme döndüğünde rahatlamış bir nefesi sertçe verdim dudaklarımdan dışarıya.

"Bu yüzden mi.." kıvrılan dudaklarımla bir süre onu izledim.

"Biliyorum resmi nikah var fakat benim için diğeri de çok önemli..." ah Hicranım...

"Anlıyorum. Peki..." yüzümde yayılan gülümseme ile gecenin gerginliği öylece uçup gitmişti üzerimden.

"Bak ne diyeceğim. Bu gece halledelim şu işi..." ona doğru ilerleyip alnına bıraktığım öpücükle oyalanmadan salonun çıkışına doğru ilerledim.

Serhat'ı bulup bu işi en kısa zamanda çözmem gerekiyor. Karımı öpemiyorum bile...


Bölüm Sonu 🪽
Gelecek Hafta Görüşür müyüz? ✨🌸


Loading...
0%