@nurdogru26
|
PAMİR Arabayı mahallenin kaldırımına park ederken bakışlarım hicranın henüz yanan odasının ışığına döndü. Adımlarım karanlık sokakta emin adımlarla eski binaya doğru ilerlerken pantolon cebimdeki telefon çalmaya başladı. "Hissettim mi yoksa?" Dedim alaycıl bir gülümsemeyle , ardından telefonu çıkardım ve durdum. Ekrandaki yabancı numarayla adımlarım yavaşladı ve cevapladığım telefonu kulağıma yasladım. "Efendim?" Bir kaç saniyelik bir bekleyişin ardından , duyduğum tanıdık ses konuştu. "Pamir bey ben Davut." Dedi. Heyecan tüm vücuduma hücum ederken yavaşça kenara çekildim ve kaldırımın yanına çöktüm. "Evet Davut bey?"dedim. "Pars bey, yarın sabah ilk uçakla Pekin'e gitmenizi istiyor. Sizin için bir randevu ayarlandı." Dedi. Sesi kulaklarımda keskin bir uğultu yayarken, bacaklarımın titremeye başladığını biliyordum. "B-bu kadar çabuk mu?" Sesim heyecanla kısılırken, Davuttan histerik bir nefes aldım. "Toplantı saatiniz size mesaj olarak atılacak efendim , buluşma yerinde tam zamanında olmanız çok önemli. Akşam yemeği türünde rahat bir ortam oluşturuldu. Umarım başarılı olursunuz. İyi akşamlar." Dedi, ve kapattı. İçimde heyecanla dolup taşan bir çocuk sevinç çığlıkları atarken ekrana düşen mesajla kala kalıyordum. Pekinde ünlü bir restoranda akşam sekize verilen bir randevu. Hissettiğim yoğun heyecanla bu haberi paylaşmak istediğim tek kişi hicrandı. HİCRAN Pijamalarımı üzerime geçirdiğim sırada, bağlı olan saçlarımı sıkı lastikten kurtardım ve omuzlarımdan geriye verdim. Üzerimden çıkardığım kıyafetleri aceleyle katlayıp odanın köşesindeki berjere bıraktığım sırada odamın camı sessizce tıklatıldı. Olduğum yerde sıçrarken, bakışlarım kapalı perdelere döndü, gerçekten cam mı tıklatılmıştı yoksa ben mi öyle olduğunu düşünmüştüm emin olamıyordum. Yeniden tıklatılan camla yavaşça kenara çektiğim perdeyle Pamir'in pencere pervazına tutunan bedenini gördüm. "Hi." korkuyla hızla perdeyi sıyırdım ve camı açarak onu yakalarından tutup içeri çektim. "Hahaha." sessizce gülerken hızla camı ve perdeyi kapattım ve bedenimi ona çevirdim. "Delirdin mi? burada ne işin var.." korku ve tedirginlik arası çıkan sesimle adımlarım aceleyle odamın kapısına döndü. Beklemeden kilitlediğim kapıya yasladığım sırtımla korkuyla süzdüm yerde kıkırdayan adamı. Üzerindeki garson kıyafetleriyle öylece gülüyordu, sanki sarhoş gibi bir hali vardı. "Oldu..." dedi kendini yere sererken. Sırtı yerdeki eski halımla birleştiğinde elleri iki yana düştü. "Oldu güzelim, ikna oldu..." sessizce kıkırdarken korkuyla yanına doğru ilerledim. "Pamir öylece gelinir mi ? üstelik saat daha erken, ya biri gördüyse." yanına çöktüğümde halının üzerine yavaşça oturdum. Uzandığı yerden bana çevirdiği bakışlarıyla kolumu sıkıca kavradı ve beni üzerine düşürdü, sessizce gülerken öylece burun buruna geldik. "Oldu diyorum Hicran, Pars bana geçiş izni verdi bu ne demek biliyor musun? artık başlıyoruz sevgilim." Boştaki eli öne düşen saçlarıma yükseldiğinde düşen birkaç tutamı yavaşça kulağımdan geriye verdi ve yanağımı usulca okşadı. "Sen bana öyle şanslı geldin ki." gözleri ışıl ışıl parlarken yüzümde alaylı bir gülümseme oluştu. "Delisin sen." dedim, kıkırdarken. "Deliyim ben, sana deliyim..." parmakları yavaşça saçlarımı sararken sertçe yapıştı dudaklarıma, öpüşüne karşılık vermekten başka bir çarem kalmıyordu sanki. Nefesi ruhuma yayılırken sarhoş olmadığını daha iyi seziyordum, en azından bir şey içmemişti ama mutluluk sarhoşu olduğu gün gibi ortadaydı. Nefesim hızlandığında utanarak geri çekildim. "Dur artık.." dedim, yanaklarım alev alev yanarken hızla toparlanıp kalktım üzerinden ve yerden toparlanarak dikeldim. Yeniden güldüğünde oda dikkatini toparlayarak ayağa kalktı ve adımlarını odanın içinde sessizce bir o yana bir bu yana ilerletti. Elleri saçlarının arasından geçtiğinde bir çocuk heyecanıyla yeniden konuştu. "Her şey değişecek, her şey... bunca yıl ötekileştirildiğim bu şirkette artık tüm söz hakkı benim olacak." adımları durduğunda bakışları beni buldu. "Bu ne demek biliyor musun Hicran, bu ne demek.." yanaklarındaki koca gülümsemeyle derin bir nefes alarak devam etti. "Artık Pamir'in devri başlıyor demek, annem bu günleri görsün isterdim.." gözleri hüzünlü bir parlaklığa bulansa da gülüşü solmuyordu adeta. "Niko'nun yüzünü görebilmeyi ne çok isterdim, ama maalesef orada olamayacağım. " yeniden güldüğünde kardeşine karşı beslediği kin huzursuzca kıpırdanmama neden olmuştu. İkisinin birbirine karşı bitmeyen nefreti gözümü korkutuyordu. "Anlatacak mısın artık.." dedim, ona doğru ilerleyip önünde durduğumda derin bir nefes çekti içine. Sanki dikkatini toparlamaya çalışıyor gibiydi, tüm olanı anlatabilmek için dikkatini topluyor gibi. "Pars'a gittim..." dedi, yarım bir adımla aramızdaki mesafeyi kapattığında elleri saçlarıma doğru yükseldi ve usulca okşadı her bir teli. "Dedim ki 'Ben ailemi karşıma alıyorum ama beni desteklemen gerek.' biliyor musun hiç inancım yoktu. Yani ne bileyim hayat bana öyle kolayca sunmadı hiç bir şeyi ama bu sefer bir şeyler değişti, belki yaratıcıyla aramın düzelmesi belki senin güzel varlığının bana getirdiği şans." gülümserken eğilip aramızdaki boy farkını kapattı ve dudaklarıma sıcak bir öpücük bırakarak alnını alnıma yasladı. "Varlığın öyle güzel kapılar açtı ki bana sevgilim... bilemezsin." diye mırıldandı ve yeniden sarıldı dudaklarıma. Eli yavaşça belime kayarken sıkıca tutulduğumu hissediyordum, bedenlerimiz birbirine mıhlanırken dudaklarımdaki öpüşte giderek yükseliyordu. Öpüşleri dudaklarımdan yanağıma doğru kayarken saçlarımı aştı ve aşağıya doğru ilerledi. Bedenimde ansızın oluşan arzuyla kasıklarımda sıcak bir his yayıldı. Belimi Sıkıca saran kol, Şehvetli Nefesiyle birleştiğinde, Dudaklarını boynuma bastırdı.. Ruhumu emercesine içine çektiği Tenimle, Bacaklarımın titremesine neden oluyordu.. "Pamir.." İniltiyle karışık sesim, hazzını artırırken , dişleri tenimle birleşti.. Hafif bir baskınlıkla bıraktığı öpüşle hırıltılı bir fısıltı yayıldı kulaklarımın yamacına. "Karımı istiyorum, bunda yanlış hiç bir şey yok, bu günü teninde kutlamak istiyorum." dedi. Sarf ettiği sözler ruhumda garip bir telaşa neden olurken , hissettiğim arzu yanaklarımın deli gibi yanmasına sebep oluyordu, onun karısıydım. Bana dokunmak en tabi hakkıydı, ve onu böyle arzulamakta benim hakkımdı, bunda utanacak hiç bir şey yok, onu arzulamamda yanlış hiç bir duygu yok. "Artık kaçmak yok... Benimsin Hicran ve kendimi sana katmama sadece saliseler kaldı.." karanlık sesiyle beni bir bilinmezliğe itiyordu.. O bilinmezliğe çekilmek istiyordum, üstelik tüm benliğimle ama şimdi mi.. burada ? Olacak iş değildi... "Babam duyacak.." diyebildim sadece, sanki başka bir aksilik yokmuş gibi.. Kendi odamda, patronuma teslim oluyordum ve düşündüğüm tek şey , babamın içeri girme ihtimaliydi.. "Babana evlendiğimizi söylemenin en kolay yolu olur..." dedi tıslama ile.. "Saçmalama..." İçimde ki korku , Hissettiğim heyecan ile birleştiğinde, attığı bir kaç adımla beni odanın ortasında duran yatağa doğru ilerletti ve vücutlarımız yatağın üzerine serildiğinde sırtım yumuşak nevresimlerle birleşti... Kara gözleri ışıltıyla parlarken bakışları yatağa serilen saçlarımda dolandı ve altında ürkekçe duran bedenimde gezindi. İri elleri önce saçlarımı sarmaladı ardından gerdanımı okşayarak göğüslerime doğru kaydı. Üzerimdeki pijamaya rağmen avuç içlerinin sıcağı tenime işlerken kesik bir mırıltı kaçtı dudaklarımdan. "Imh.." Vücudumu saran kontrolü ve beni ne denli istediğini belli eden arzu dolu gözleriyle altında yavaşça kıvranmaktan başka şansım kalmıyordu. Parmakları sertçe okşadığı göğüslerimden aşağıya kayarken keskin sesi yeniden dolandı sessiz odada. "Çok Güzelsin..." erkeksi hırıltısı üzerimde gezindiğinde, elleri bacaklarımı ayırıp kadınlığım üzerinde kendine bir yer bulmuştu... bedenimde hissettiğim arzu ile kendimi ona bırakıyordum.. O bana dokunan ilk Adamdı.. Farklı dünyaların sancılarına rağmen, bir aradaydık işte.. Beklemek istemiyordum, içimdeki arzuyu serbest bırakmak istediğim şu saniyelerde mantık duygum bedenimi terk ediyordu. Alnını alnıma bastırdığında, heyecanla titriyordum, nefesim bir astım krizinin ortasında kalmışım gibi hızlanırken yanaklarım kan kırmızıya dönüyordu. "Korkuyorum.." dedim kesik fısıltımla irkilirken."Canını yakmayacağım, söz veriyorum.." sözlerinin ardından dudaklarıma bıraktığı sıcak öpüşle üzerim de dikeldi gözleri heyecanla bedenimde dolanıyor ve beni utançla kıkırdamaya itiyordu. "Bu delilik Pamir.." diyebildim sadece, sesim utançla ve beklentiyle titriyordu. "Yanında aklımı kaybediyorum hicran..." "Pamir..." korkuyla bileklerini tuttum ve onu durdurdum. "Korkma..." dedi ve usulca açmaya başladı düğmelerimi, her bir ilik açılırken kalbimdeki ritmi hızlandırıyor ve beni hiç bilmediğim duyguların içinde çırpınmaya iteliyordu.Üzerimdeki ince kumaş parçası tamamen düğmelerinden sıyrılırken "Hicran.." dedi, adım dudaklarından muhtaçlıkla dökülürken bakışlarımız birbirini buluyordu. "Pamir..." dedim titrekçe. "Seni seviyorum.." dedi, sanki inanmama büyük bir ihtiyaç duyuyor gibiydi. "Seni çok seviyorum..." dedim artık ikimizin de kontrolü kaybolurken bedenime hükmeden bu adamın bana hissettirdiği zevkin her bir kırıntısının tadına varıyordum. 🪽🪽🪽 |
0% |