Yeni Üyelik
36.
Bölüm

34. bölüm- İhtimaller

@nurdogru26

 

Bölüm şarkısı- Dedubluman- sen bilmezsin

 

 

HİCRAN

 

Karanlık bahçede duran arabayla bakışlarım önünde durduğumuz eve döndü, burada çıkıp gittiğim son geceyi anımsıyordum.

Niko'nun suratıma fırlattığı anlaşmanın her bir şartı ve üzerimden yapılan iğrençliğin gerçekliğini nasılda sermişti gözlerimin önüne.

 

"Hadi Hicran." Pamir uzanıp elimi tuttuğunda hızla geri çektim elimi.

"Dokunma bana! Hiç bir yere gelmeyeceğim, Allah şahidim olsun bir adım atmayacağım bu arabadan aşağı-"

Sözlerim yarıda kesilirken arkasını döndü ve kapısını açarak aşağıya indi, arkadan dolandığı aracın benim tarafımda durduğunda beklemeden açtı kapıyı. "İn hadi güzelim..." dedi yorgun bir sesle.

"Defol git, Allah ıslah etsin seni ya, ne sanıyorsun kendini anlamı-" sözlerimi yarıda kesen bedenimin onun güçlü kolları tarafından sarılıp araçtan çıkarılmasıydı.

"Pamir!" bağırtım bahçede yayılırken göğsüne bir kaç yumruk savurdum, ama beni öyle umursamıyordu ki, adımları emin bir şekilde ana kapıya döndü.

Açılan kapıdan içeri girdiğimizde, beklemeden yukarıya uzanan merdivenlere yöneldi.

"Ya bırak beni be! bırak..." çırpınsam da iri bedeninde ufak bir aksaklığa bile sebep olamıyordum.

Adımları kollarının arasında beni taşırken emin bir şekilde yatak odasına doğru ilerledi ve açtığı kapıdan içeriye girdik.
Ardımızdan kapanan kapıyla beni yavaşça yatağın üzerine bıraktı.

"Pamir gerçekten çocuk gibi davranıyorsun artık-"

uzanıp ayağımdaki ayakkabıları çıkarttığında, bacaklarımı geri çekmeye çalıştım ama müsaade etmedi. "Nefret ediyorum senden nefret!" bağırtım kendi kulaklarımı zorlarken tüm odayı dolduruyordu.

"Etmiyorsun." dedi ellerindeki ayakkabıları yere bıraktığında üzerime doğru eğildi ve burun buruna geldik. "Benden nefret etmiyorsun Hicran..." dedi fısıltıyla.

"Leş gibi kokuyorsun! Çekil üzerimden." gövdesinden geri ittirdiğimde hüzünlü bir gülümsemeyle geri çekildi ve önce üzerimden sonra yataktan kalktı.

"Bir duş alacağım, uyuyup dinlen güzelim... sabah ikimizde sakinleştiğimizde konuşacağız..." adımları kapıya döndüğünde kapıyı kilitledi ve anahtarı yanına alarak yanımdan geçip banyoya girdi.

Kapanan banyo kapısıyla derin bir nefes aldım ve yatağın ortasında öylece toparlandım, ayaklarımı kendime doğru çektiğimde bir süre öylece kaldım orada.

Şimdi ne olacaktı peki? Beni burada ne kadar süre kilitli tutabilir ki? Eninde sonunda gideceğim.
Derdi ne anlamıyorum.. benim sayemde hisseleri de aldı, o çok istediği hisselerini aldı hala benimle ne derdi var anlamıyorum...

"Allah'ım ben ne yapacağım şimdi.." bakışlarım komodinin üzerindeki saate döndüğünde neredeyse gece yarısına geldiğini görüyordum, ağlamaktan yorgunlaşan gözlerim usulca kapanırken uyumamak için direniyordum ama başım dizlerime düşerken kendime geldiğimde, diretmemem gerektiğini anladım. Sırtımı yatak başına yasladım ve oturur pozisyonda başımı dizlerime yaslayarak öylece kapadım gözlerimi.

PAMİR

Kapattığım suyla birlikte uzanıp askıdaki havluyu aldım ve belime sararak çıktım duşa kabinden.

Adımlarım puslanan aynaya dönerken avuç içimin soğuk sisi aynadan silmesi ile siluetimle karşı karşıya geliyordum.

Günlerdir bir kez bakmamıştım kendime, nasıl göründüğümü fark ettiğimde şaşkınlıkla çöken yüzümde dolandı bakışlarım.

Mahvolmuştum, kelimenin tam anlamı ile mahvolmuştum.
Ruhumla birlikte bedenimde mahvolmuştu ama artık bir önemi yok, onun içerde olduğunu bilmek tüm ıstırabı dindirir.
Zorla dahi olsa, yanımda durması günlerdir süre gelen kasveti silip atmıştı üzerimden , öyle çok özlemişim ki, sesinin tonunu, gözlerinin bakışını.. kirpiklerini dahi, ok gibi uzanan o gür kirpiklerini.

Yüzümdeki aptal gülümsemeyi sildiğimde, derin bir nefes aldım ve çıktım banyodan, bakışlarım yatağa döndüğünde, oturur bir şekilde uyuya kaldığını görüyordum. Bu inatçılığı bana onunla ilk kez baş başa kaldığımız geceyi anımsattığında gülüşümü bastıramadım.
Adımlarım yatağa döndüğünde usulca dizlerine yaslanan başını geri çektim, koluma düşen başıyla yorgunca uyumaya devam ettiğini görüyordum.

Başörtüsünün iğnesini yavaşça çıkarttığımda eşarbını onu rahatsız etmeden çıkardım ve iç başörtüsünü usulca çekip aldım.

Saçları kollarımdan aşağıya salınırken plansız bir iç çekiş yayıldı dudaklarımdan, uzanıp alnına sessiz bir öpücük bıraktığımda güzel kokusu genzime doluyordu.
Ona dokunmayı öyle çok özlemişim ki, asırlar geçmiş gibi...
Tenine dokunmayalı, saçlarına dolanmayalı asırlar geçmiş gibiydi.

Geri çekildiğimde üzerindeki ince yeleğin düğmelerini usulca açtım ve gece terlememesi için bedeninden uzaklaştırdım.

Pikeyi geri sıyırdığımda kolumdaki başı ıslak gövdeme doğru düştü.
Küçük nefes alışları bedenimde dolanırken içimde uyanmaması gereken bir çok duygu harekete geçiyordu.

Bu gece hissedilmemesi gereken bir çok arzu, açlık.. benden kollarımda bilinçsizce uyuyan kadına, kendi kadınıma doğru yükseliyordu.

"Pekala.. başımı belaya sokacaksın.." yaptığım küçük isyan içerlerde şahlanmaya başlayan uçuk kaçık günahkar duygularaydı.

Yastığı çekip düzelttiğimde başını yavaşça bıraktım yastığa ve bedenini pikeyle usulca örttüm.
Geri çekildiğimde bakışlarım beyaz yastığa saçılan kuzguni siyah dalgalı saçlarında dolandı.

Ellerim usulca onlara doğru çekildiğinde parmaklarım özlemini duyduğum yumuşaklıkta hafifçe kaydı, parmaklarımın izlediği yol hafifçe gerdanına kayarken küçük bir bene ev sahipliğini yapan pürüzsüz teni içimde yoğun bir elektrik akımı oluşturdu. Kendimi öyle zor topladım ki, hem uyanacağına duyduğum korku hem duramayacağına duyduğum inançla geri çekildim.

"Buradasın..." dedim sessizce, söylediğim şeye kendim bile inanamıyordum ama oradaydı işte, bizim yatağımızda öylece yatıyordu, yastığı hemen benim yastığımın yanında, saçları yatağıma serilmiş bir şekilde.

Benim Hicran'ım benim karım nihayet yuvasına geri dönmüştü.

Kızgın olacağını beklemiştim ama o kırgındı, öyle ki bu kırgınlık ile beni neredeyse görmezden gelip yoluna devam edecekti. Ama izin vermem...

yavaşça yatakta yanına uzandığımda saçlarının üzerinden aynı yastığa bıraktım başımı.

kokusu genzime dolarken gözlerim tüm günlerin yorgunluğuyla kapanıyor ve vücudum sanki artık her şeyin yolunda olduğunu hissediyor da kendini huzurla uykuya teslim ediyordu.

"İzin vermem Hicran..." fısıltılı sesim onu uyandırmayacak yükseklikte yüzüne doğru süzülürken, ince belini yavaşça sardım ve küçük bedenini kollarımın arasına aldım, yüzümü boynuna doğru sokuşturduğumda, kokusuyla yeniden sarhoş oluyordum.

sessiz bir iç çekişle kalkıp giyinmem gerektiğini düşündüm. En azından bir boxer giymeliydim fakat şu an bedenime ve bilincime söz geçiremiyorum.

gözlerim huzurun etkisiyle kapanıyor ve ben kendimde kalkıp giyinecek gücü bulamıyorum.

***

HİCRAN

Güneş sıyrılmış perdeden yüzüme ulaşırken gözlerim zar zor aralanıyordu.
Bakışlarım odanın içinde dolandığında yatakta yavaşça toparlandım, saçlarım omuzlarımdan aşağıya salınırken refleksle elimi saçlarıma uzattım.

Dün geceye dair hatırladığım son şey yatakta öylece oturduğumdu, ne eşarbımı açmıştım ne üzerimdeki kıyafetleri çıkarmıştım!
Yataktan hızla toparlandım ve kalktım, odanın içinde dolanan gözlerim nihayet eşarbımı ve iç başörtümü bulmama yardımcı olduğunda aceleyle o tarafa doğru ilerledim.

Odanın kapısında duyduğum tıkırtılarla bakışlarım o tarafa döndü, hızla iç başörtümü bağladım ve eşarbımı alelacele bağlayarak yeleğimi elime aldım, girişteki koltuğun üzerine bıraktığım çantamı kavradım ve henüz açılan kapıya doğru ilerledim.

Hizmetli kızla burun buruna geldiğimizde, korkuyla irkildi.

"G-günaydın efendim, kahvaltı için sizi uyandırmaya gelmiştim ama."

Bakışları öfkeli yüzümde dolandığında elinde tuttuğu anahtarı hızla çekip aldım elinden.

"Hicran hanım.." dudakları hayretle araladığında daha fazla oyalanmadan çıktım odadan, adımlarım merdivenler boyunca birbirini kovalarken, hiç beklemeden ana kapıya doğru koştum.

Kulpunu çevirdiğim kapının kilitli olduğunu açılmayışından anladığımda öfkem giderek artıyordu. "Allah'ın cezası herif..." bakışlarım salona doğru döndüğünde, bahçeye açılan kapılardan çıkıp kendimi buradan dışarı atabileceğimi düşündüm.

Adımlarım salona dönerken, kapıdan içeriye doğru attığım adımla Pamir'i kahvaltı masasının bir kaç adım ilerisinde elleri cebinde beklerken buluyordum.

Sırtı bana dönük bir şekilde bahçeye açılan kapıların önünde duruyordu.

"Gel güzelim.." dedi arkası hala dönükken.

Avuçlarımın arasındaki anahtarı öyle sert kavradım ki, yaptığı her şeyden sonra nasıl böyle yüzsüz olabiliyor anlayamıyorum yarabbi.

"Hicran." yavaşça bedenin bana döndüğünde bakışlarım ardındaki kapılardan yüzüne döndü.

"Gel de otur hadi gülüm, kahvaltıdan sonra konuşacağız her şeyi." adımları bana doğru döndü, her biri birbiri ardına atılan ağır adımlarla hızla elimi ona doğru kaldırdım ve durmasını işaret ettim. Durdu.

"Dinleyeceksin beni Hicran, ben kendimi anlatacağım ve sen beni dinleyeceksin. " keskin ses tonuyla öfkeyle tısladım.

"Seni dinlemektense, kulaklarıma kızgın şişler sokulmasına razı olurum Pamir! Bir eşkıya gibi beni burada zorla tuttuğun sürece sadece nefretimi güçlendiriyorsun..." genzim yanıyordu, bu yüzleşmeden kaçmak için günlerce bir köy evinde saklanmıştım ama şimdi orada karşımda öylece duruyordu.

"Konuşacağız hicran, hiç bir yere gidemezsin. Eşkıya mı oluyorum gözünde şimdi? umurumda bile değil! nefretine de razıyım sevgilim, yokluğundansa nefretine de razıyım.." attığı bir kaç adımla havadaki elim hızla yere indi ve geri çekildim, onun bana attığı her adım bende geriye doğru atılan başka bir adıma dönüşüyordu.

"Kaçma benden.." sesindeki acılı tınıyla bir adım daha arkaya çekildiğimde sırtım salon kapılarına yaslandı.

"Benden istediğini alamayacaksın. Allah şahidim olsun Pamir senin vicdanını rahatlatmayacağım..." gözlerim dolarken attığı son adımla dibimde durdu, elleri ardımdaki cam kapılara yaslandığında, eğdiği başıyla alnını yavaşça alnıma yasladı.

Kara gözleri kapanırken burnundan içeriye sert bir soluk çekti, burnu usulca yanağıma temas ederken ellerimi gövdesine çarpıp onu geri ittim. "Dokunma!" bir anlık bir boşlukta geri yalpaladığında dağılan dikkatini topladı ve yeniden üzerime doğru geldi.

Kapıyla bedeni arasında sıktığım da elleri yüzüme doğru kalktı ve yanaklarım sert avuçlarının içine teslim oldu.

"B-bırak-"

sözlerim dudaklarımı saran soluklarıyla kesilirken nefesi boğazıma doğru akıyordu, yumuşak öpüşleri öyle usulca kavrıyordu ki beni, bedenimde yayılan ince sızıyla kendimden bir kez daha nefret ettim, bir öpüşle yeniden kalbimi böyle heyecanlandıran bu adama karşı koyamadığım için kendimden nefret ettim.

"Hicranım..." dudakları benimkilere sarılıyken ağzımın içine bıraktığı fısıltıyla yanaklarımdaki ateşlenme harlanıyor ve karnımda yoğun bir duygu karmaşası yaşanıyordu.

"Seni çok seviyorum..." dedi.

Gözlerim yüzüne doğru aralandığında, göz göze geldik, dudaklarımız birbirinden ayrılırken alnını usulca yasladı alnıma, yanakları kızarmış nefesleri hızlanmışken bakışları şehvetle parlıyordu. "Günlerdir yokluğunun bana ne yaptığını bilmiyorsun... sensizliğin yarattığı boşluk dolmadı güzelim.." dudakları yavaşça alnıma yükseldiğinde sıcak dudakları tenimde ılık rüzgarlar estirdi.

"Sensiz bir hayat istemiyorum, sen tarafından sevilmediğim bir hayat istemiyorum Hicran... yalvarırım bana bunu yapma.."

Parfümünün kokusu boynundan burnuma çalınırken usulca kapattım gözlerimi, teninin sıcağı ve dudaklarının tenimi sarışıyla şu anın içinde kalmak isterken buluyordum kendimi.

Onun kollarında burada günlerce , haftalarca, hatta aylar ve yıllarca kalabilseydim.
Bana yaptığı kötülüğü unutsaydım da kalabilseydim dizinin dibinde ama yapamam, yüreğim böyle yanarken, acım boyumu aşarken kalamam.

Ellerim gömleğinin üzerinde usulca yerini aldığında kalbinin çıldırmış gibi attığını hissediyordum, ateş gibi yanan teniyle nasıl titrediğini hissediyordum.

Bedenini usulca geri ittiğimde, dudaklarının şefkati alnımı serbest bıraktı ve bir adım geri atarak aramızdaki mesafeyi açtı.

"Bırak beni gideyim, görmüyor musun yapamıyorum...ben beni bir eşya gibi masaya koyan adamın yanında kalamıyorum." gözlerim dolarken avuçlarımdaki çantayı sertçe sıktım.

"Yapmadım diyorum! asıl anlaşmada öyle bir şey bulunmuyor... Hicran yalnızca Nikoyu kandırmak için-"

"Pamir bırak beni gideyim." gözlerimden akan yaşları hızla uzaklaştırdım ve devam ettim. "Ben seni sevmiyorum.." diye ekledim.

Canımın boğazıma dayandığını, bu bir kaç kelimenin ruhumu sancılara gark edeceğini bilemedim..

"İzin vermiyorum!" dedi sesi tüm evi yankılatırken. "Beni sevdiğini biliyorum! Kırgınsın Hicran ama beni sevdiğini biliyorum ve Allah şahidim olsun ki seni bırakmıyorum. Seni hiç bir yere bırakmıyorum!" uzanıp kolumu tuttu ve beni yukarı çıkan merdivenlere doğru sürüklemeye başladı.

"Pamir yapma.. bırak.." ağlamaya devam ederken çaresiz sesim evi inletiyordu.
Onunla kaldığım her an daha çok acı çekecektim bunu bana neden yapıyor...

"Asla.." dedi merdivenlerden peş peşe çıkarken. "Seni bıraktığım gün, Allah'ın bedenimdeki ruhu çekip alacağı gün olacak Hicran." son basamakta durduğumuzda öfkeyle ittirdim kolunu.

Bedeni bana döndüğünde göz göze geldik. "Bırakmam... bırakamam! en son bıraktığımda olanları ben biliyorum, bir daha yapamam anlamıyor musun?!" sesi merdiven boşluğunda yankılandı.

"Seni istemiyorum, burada kalmak istemiyorum bunun neyini anlamıyorsun sen ya-"

Ağlamaktan birbirine giren kelimelerimle yönümü henüz çıktığım merdivenlere döndüğümde beni belimden kavradı ve omuzundan geriye verdi.

"Aaa!" öfkeyle bağırırken bedenim açılan yatak odasından içeriye doğru Pamir'in omuzunda taşındı.

"Beni seviyorsun." dedi ve bedenimi sertçe yatağa çarptı, üzerime doğru eğildiğinde yüz yüze geldik.

"Beni burada kalamayacak kadar çok seviyorsun ama affettireceğim. " gözleri bedenimde usulca dolandığında ağırca yutkundu ve devam etti "Yıllar mı sürecek ? umurumda değil. Güvenini yeniden kazanacağım sevgilim. Eğer bir gün gerçekten, eğer gerçekten beni sevmediğini düşünürsem. Gözlerine baktığımda bunu görürsem yemin ederim çekilirim yolundan. Bu evde tutsak değilsin Hicran ama sevgimin , aşkımın tutsağısın, bunu unutma..." dudaklarımı sertçe kavradığında nefesimiz birbirine karıştı ve onu öfkeyle ittim üzerimden.

"Dokunma artık dokunma! bizim evliliğimiz geçersiz dokunma bana!" sesim odayı inlettiğinde şaşkınlıkla geri çekildi.

"Ne saçmalıyorsun sen?!" dedi öfkeyle.

"Çık Pamir.." yatakta toparlandım ve ayağa kalktım, ellerim kapıya döndüğünde sıktığım çenemle tısladım.

"Çık odadan! git.."

"Bana bak.." üzerime doğru bir adım attığında geri çekildim.

"Git..."

"Hicran bana bak, bu evlilik sahte falan değil... eğer öyle olduğunu düşünüyorsan-"

"Müslüman değilsin sen Allah'ın belası Müslüman değilsin!"

"Lan Müslümanım Müslüman! şehadetimde gerçekti nikahımda! benden uzak durmak için başka bahaneler bul çünkü Allah katında sen benimsin Hicran Boratav, benim karımsın!" hızla arkasını döndü ve açık olan kapıdan çıktı, kapıyı üzerime sertçe kapattığında aceleyle o tarafa doğru koşup avuçlarımda sakladığım anahtarla kapıyı ardından kilitledim.

Buraya bir daha girmesine asla izin veremezdim, buna asla izin veremem...

***

PAMİR

Bedenimde ki öfke beni eve sığdırmazken nasıl olur nikahın sahte olduğunu düşünürdü anlamıyorum!
Allaha da mı yalan söylediğime inandırdı kendini! Çıldıracağım...

"Pamir bey..." Serhat'ın sesi henüz indiğim merdivenlerde beni bulduğunda, salona doğru ilerledim ve peşimden gelmesine izin verdim.

"Söyle?!"

Bağırtım odada dolandığında kendimi koltuklardan birine bıraktım.
Adımları karşımda durduğunda bakışları bir süre üzerimde dolandı.

"Söyle lan işte ne bakıyorsun!"

Azarlayıcı sesimle derin bir nefes aldı ve nihayet konuştu.

"Davut beyden öğrendiğim kadarıyla, Hicran hanım Hamit beyle birliktelermiş.. yani biz onu ararken onlar Hamit şerefsizinin evinde kalıyorlarmış." dedi, sesi öyle boğuk çıkmıştı ki.

"Ne diyorsun lan sen!" hızla ayağa kalktığımda burun buruna geldik.

"Davut bey Hicran hanımı köylerinde saklanırken bulmuş, Hamitin köyünde abi.." gözlerini kaçırdığında öfkeyle yönümü salonun çıkışına çevirdim.

"Hicran!" sesim evi inlettiğinde adımlarım az önce indiğim merdivenlere döndü.

"Abi bir şey daha var.." dedi Serhat arkamdan seslenirken.

"Ne var ulan! Daha ne var!" öfkeyle tırabzanlara tutunduğumda karımın günlerce o şerefsizin yanında ne yaptığını bilmek istiyordum. Bundan daha sikik bir durum olduğunu sanmam!

"Berat bey, ödeyemedikleri kredi parası için yardımınızı istedi, ben size sormadan-"

"Ver gitsin! ne kadar istiyorsa ver! siktirme bana Berat'ını şimdi!"

Hızla arkamı döndüm merdivenleri üçer beşer atlayarak çıktım yukarı.
Nihayet yatak odasının kapsına geldiğimde kulpunu sertçe çevirdim.

Ama kilitliydi.

"Hicran aç şu kapıyı!" bağırtım merdivenlerde yankılandığında içeriden öfkeli bir bağırış aldım.

"Beni serbest bırakana kadar açılmayacak o kapı! senin yüzünü bile görmek istemiyorum Pamir!"

Hızla kapıyı tekmelemeye başladığımda, tek istediğim gözlerine bakıp Hamit'le bir şeyler yaşayıp yaşamadıklarını öğrenmekti.
Benimle evli olmadığına kendini inandırdığı o boşlukta, yanlış bir şey yapmış olabilir miydi?!

"Aç şu siktiğimin kapısını Hicran, Aç kırmak zorunda kalmayayım!" yeniden tekmeleye başladığımda kapının kilidi sertçe açıldı.

"Ne yapıyorsun ya , hayvan mısın sen!" öfkeyle yüzüme doğru haykırdığında bileğini kavrayıp onu kendime doğru çektim.

"Hamit demek!" dişlerimin arasından tıslarken şaşkınlıkla baka kaldı.

"Bunca zamandır onunlaydın demek! onun yanında.. günlerdir!" öfkeli bağırışım gözlerindeki şaşkınlığı beslerken devam ettim.

"Söylesene hicran sana yıllardır aşık olan bir adamın evinde! hem de gözlerden uzak bir şekilde! ne yaptın?! Söyle lan ne yaptınız!" hızla geri ittirdiğimde odanın içine doğru sendeledi.

Dudakları hayretle aralandığında gözleri kocaman oluyordu. "Nefret ediyorum senden.." gözleri dolarken soruma hala bir cevap alamıyordum.

"Cevap ver bana! ne yaptınız!" üzerine doğru yürüdüğümde yanakları sessizce ıslandı.

"Bana bunu ima ettin ya... geber Pamir. Dilerim ki gözlerimin önünde-"

"Dokundu mu sana?!" hızla bileğini kavrayıp gövdeme çarptım bedenini.

"Dokundu mu söyle.." öfkeyle titreyen sesimle gözlerim dolmaya başlıyordu.

"Pislik herif..." çenesi titrerken kendini gövdemden geri çekti.

"Yemin ederim öldürürüm! eğer saçının teline dokunduysa onu öldürürüm!" işaret parmağım yüzüne doğru kalktığında üzerime doğru gelip suratıma sert bir tokat indirdi.

Başım sola savrulurken odayı dolduran bağırışı kulaklarımı sardı.

"Beni yatağına giren diğer kadınlardan mı sandın! ben önüne gelenin yatağa atabileceği bir kız mıyım Allah'ın cezası! böyle ucuz muyum ben..." sesi titriyordu, başım usulca yüzüne döndü.

"Ama sende haklısın, sen kandırıp alabildiysen yatağına her kes yapabilir değil mi hayvan herif!" gövdeme sertçe vurdu .

"Değil mi? böyle düşünüyorsun söyle, korkma söyle Pamir!"

"Hicran..." bakışlarım yüzünde pişmanlıkla gezerken bu kez ıslak yanaklarında alaylı bir gülüş oluştu.

"Belki de yapmıştır, belki oda beni kandırmıştır ve biz-"

Hızla üzerine doğru ilerledim ve avuç içimi dudaklarına bastırdım. Belini saran kolum onu bedenime yaslarken alnımı alnına yaslayıp sıktığım dişlerimin arasından tısladım. "Kes sesini..!"

"Kes sesini Hicran, bana bunu düşündürtme kes sesini! bunun ihtimali bile bana adam öldürtebilir yapma..."

gözlerinden akan yaşlar yanaklarını sıyırıp avuç içimi doldururken parmaklarımı yavaşça geri çektim.


Hala dip dibeyken bu kez o fısıldadı, öfkeli değil de acı çeker bir tonlamayla.

"Daha fazlasını yapamaz dediğim her an canımı yakacak başka bir şeyle çıkıyorsun karşıma Pamir, yaşattığın onca şeyden sonra bile hala seni seviyor olmak bana verilen en büyük ceza değilmiş gibi.. şimdi çık bu odadan, git ve ben Hicran'ı neyle suçladım diye düşün..." koluma attığı eliyle belindeki kolum gevşedi ve küçük bedenini serbest bıraktım.

"Yazıklar olsun sana.." arkasını döndü ve banyoya doğru ilerledi, içeri girip kapıyı kapattığında olduğum yerde kalıyordum.

Bana ne oluyor Allah'ım, karımın böyle bir şey yapmayacağını bildiğim halde neden böyle sert bir tepki verdim, bana ne oluyor...

 

Omuzlarım düşerken beklemeden çıktım odadan, ardımdan kapattığım kapıyla söylediği son sözlerin altında ezilirken buluyordum kendimi...

 

Loading...
0%