Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm-En Azından Ben Bir Şeye Inanıyorum.

@nurdogru26

Ben geldiiim <3


Size gergin bir bölüm getirdim, şu sıralar seyrekleşti bölümler lakin toparlayacağız inşaAllah <3

Keyifli okumalar ballarım böreklerim <3

Satır aralarında yorumlara cevap vermek için kendimi şartlıyorum ve hadi okuyalım diyorum... <3

Haydi keyifli okumalar <3

------------------



HİCRAN TAŞKIRAN

Gözlerim hararetli bir şekilde telefon konuşması yapan Niko Boratav'ın üzerinde gezindi.
Gerginliği her halinden belli oluyordu ve yanında benim olduğumu unutmuş gibi bir hali vardı.

"Anne! Sana söyledim bu kez hakkım olan her şeyi alacağım!" sesindeki nefreti hissedebiliyordum, varlığımı unutmuşçasına yaptığı konuşmanın içinde kendini kaybediyordu.

"En başından beri ! O şirket benim hakkımdı. Dedemde böyle isterdi, yemin ederim yaşasa Pamir'i şirketin kapısından içeriye sokmayacağına eminim!" Başımı hafifçe sol tarafımda kalan araç camına çevirdiğimde , Aralarındaki bu çekişme nedenini bilmediğim bir şekilde canımı sıkıyordu.

Koca şirket neyinize yetmiyor anlamıyorum. Neden beraber çabalamak yerine bıçak bıçağa savaşıyorsunuz?...

"O'da mı gelecek? " Niko beyin öfkeli parlaması ile sıçrayarak bakışlarımı tedirginlikle ona çevirdim.

"O kadar gurursuz ki! istenmediğini bile bile hala soframıza oturuyor! Kafayı yiyeceğim, tıpkı Annesi gibi gurursuz bir zavallı!"

Duyduklarım yüzümün asılmasına neden oluyordu bahsedilenin kim olduğunu gayet iyi biliyordum. Fakat yüzümün asılma nedeni Pamir Boratav'a yapılan hakaret değildi, sebebi bir Anneye yapılan iğrenç yorumdu ve ben Anneler konusunda hassasım...


Annem ölmeden çok öncede böyleydi, ve şimdide böyle...

Gözlerim kafa karışıklığı ile Niko Bey'in üzerinde sabitlendi, telefon konuşmasını bitirmiş ve bakışlarını sağındaki Cama çevirmişti.
Bense stresle titreyen sol bacağına çevirdim gözlerimi. Niko Boratav sandığım kadar iyi birimiydi gerçekten ? Bu adamı ne kadar tanıyorum ki... hakkında hiç bir şey bilmiyorum. bu sebeple hiç bir sonuca ulaşamam, tarafsız kalmam en doğrusu olacak gibi görünüyor... Lakin mantığım ve vicdanım arasında dolanıp duruyorum.

Niko bey, daldığım insancıl düşünceleri bölerek yüzüne geniş bir tebessüm takındı ve konuştu.
"Bugün mesaiye kalacaksın, haber vermen gereken bir yer varsa, Ara lütfen."

Sesindeki dinginlik az önceki öfkeyi perdelerken bu durum beni biraz ürkütüyordu, ama şuan takılmam gereken en son durum bu olurdu her halde.

İlk günden mesaimi ? 

Derin bir nefes aldım "Şirkete geri mi dönüyoruz?" gözlerim hareket eden arabanın ön camında gezindi.

"Sahada yardım gerek, buda mesai sayılmaz mı?" sorgulayıcı sesim ondan sahte bir gülüş aldı.

"Saha da?" dedim şaşkın bir ifade ile.

"Sahada. Patronuna büyük yardımın dokunacak..."

Yorgun bir nefes aldım.. "Sizin işinizi kolaylaştırmak isterim efendim, zaten görevim bu fakat Ailemi gördünüz. Bu şirket dışı mesailer çok benlik değil..."

Alaylı bir gülüş bıraktı bana doğu "Hadi ama, her şeyi onlara anlatıyor değilsindir herhalde?" sesindeki kinaye beni rahatsız ettiğinde huzursuzca kıpırdandım.

"Onlardan bir şey saklamak için sebebim yok ve sırlar konusunda başarısızımdır."

Arabada kopan tiz kahkaha ile şaşkınca bakışlarımı Niko beye çevirdim yeniden.

"A-affedersin" gülerken kesikleşen nefesini toparladı.


"Yani, hadi ama hepimiz ailelerimizden bir şeyler saklarız." Yüzünün yarısını kaplayan geniş bir gülüş eşliğinde sustu.

"Ben değil." kısaca cevapladığımda elimi kucağımda duran kol çantamın içine sokuşturdum. Cep telefonuma ulaştığımda bu kahkahaların havada uçuştuğu gereksiz samimiyet beni irite etmekten başka bir işe yaramamıştı.

"O kadar ciddisin ki Hicran..." bir çocuk gibi sitemkar çıkan sesi bakışlarımı telefon ekranına sabitlememe neden oluyordu.

Son aramalarımda üst sıralarda olan babamın adına tıkladığımda, telefonu eşarbımın üzerinden kulağıma yasladım...

Kulağımda çalan telefon nihayet açılmış ve babamın güven veren sesi duyulmuştu.

"Kızım.." yürür gibi gelen nefesler eşliğinde konuşmuştu.

"Babacığım ne yapıyorsun ? "

Kafamı hafifçe solumdaki cama doğru yaklaştırdım ve rahatsız edici bir kıpırdanma eşliğinde konuşmasını bekledim.

"İyiyim Hicran'ım, Sadık amcanlayız araçta bir arıza oldu onunla uğraşıyorduk, bir şey mi oldu ? Güzel kızım." sesindeki telaşı fark ederek konuşmayı çok uzatmamak adına sadede geldim.

"Bir şey olmadı bugün mesaiye kalacağım patronumla bir toplantıya gidiyorum, gecikebilirim... Meraklanma diye haber vermek istedim Babacığım..."

"Hadi Adnan." dedi arkadan Sadık amcanın sabırsız sesi.

"Tamam kızım Dikkatli ol, eve gidince ara beni, bugün işimiz uzun sürecek gibi."

Yaptığı hızlı açıklama ile onunda bu gece geç geleceğini öğreniyordum.

"Tamam Baba, Allah'a emanet ol..."


"Sende Yavrum..." 

Kapanan telefon ile bakışlarımı çantamın üzerinde sabitledim ve beklemeden içine bıraktım telefonu.

"Yakınsınız babanla..." Niko beyin üzüntülü sesi yüzümü ona çevirmeme neden oluyordu.

"Her Baba Evlat gibi.." bakışlarım sorgularcasına yüzünde gezinirken buruk bir gülümseme ile konuştu.

"Biz pek öyle değildik, yani babam ve Pamir öyleydi ama ben ve Nilüfer..." sustu.

Kelimeler boğazına takılmış gibi sözlerini yarıda bırakıyordu, onun için üzülürken buluyordum kendimi...

"Hiç bir Anne baba evlatları arasında ayrım yapmaz, babanızı tanımıyorum ama bence siz öyle hissetmiş olabilirsiniz, Çünkü; bazen ebeveynlerimiz hayat telaşında kaybolur ve çocuklarına pek vakit ayıramaz..."

Histerik bir gülüş bıraktı dudaklarından dışarıya "Babalarımız birbirine benzemiyor Hicran, o yüzden bir tutma derim..." sesindeki hayal kırıklığı kötü hissetmeme sebep oluyordu. Babamla iyi anlaştığım için berbat hissettirecek türden bir rahatsızlıktı bu.

"Benim Babam öğretmendi Niko Bey, belirli saatlerde çalışır geri kalan vakitlerini Ailesine ayırırdı, bunun için imkanı vardı , fakat sizin babanız... söylediğim gibi tanımıyorum lakin bunca başarı tesadüfi olamaz ve bu başarının bir bedeli olmalıydı... Farkında olmadan size ayıracağı vakti çalmış olabilir ama hepsi sizin için, Çocuklarının harika bir geleceğe sahip olması için..."

Alayla devirdi gözlerini "Biz?"

Sustum... sessizliğimi sürdürerek içindekini kelimelere dökmesine izin veriyordum.

"Sadece Pamir'e Hicran... bütün geleceği ona bıraktı, berbat hissettirense tüm vaktini de ona ayırmış olması... Ona ve Annesine." dişlerinin arasından tükürerek konuşurken devam etti "Biz sadece baş ağrısıydık onun için. Asla istemediği fazlalıklar. Arzuladığı hayatla arasındaki o lanet engel."

Sustu, bedeni söylediği ağır kelimelerin çaresizliği ile sönen bir balon gibi sert bir nefes verdi.

"Niko bey... Eminim Hayatınız size bir sürü sıkıntı çıkarmıştır, imtihanın en can sıkıcı kısmı da bu zaten... kimse burada çok mutlu olacağımızdan bahsetmedi ki..."

"Nerede?" alnı kırışırken bakışlarını bana çevirdi.

"Dünya denen bu mavi küreden bahsediyorum, yaradılışımız gereği sürekli bir telaş içerisindeyiz, doğduğumuz andan beri bu böyle..." gülümsedim... içimde ona karşı uyanan merhametin sebebi yanımda oturan bu adamın gözlerinde gördüğüm o küçük erkek çocuğuydu.

"Senin tanrın böyle mi diyor? oysa İsa tadabileceğiniz kadar güzel şeyler yaşayın diyor... insanlar için ve kendin için hep en iyisini yap, gerçi babam İsa ya da inanmazdı.." alayla kıvrıldı dudakları.

"Babanız hayatta mı?.."

'Öyleyse bütün bu burukluklar telafi edilebilir...

"Hayır." dedi yüzünü terse çevirirken. "Sevdiği kadının peşinden sürüklenirken hayatından oldu." iğrenircesine çıkan hırıltıyla konuştu.

"N-nasıl yani.." içimdeki merakın bastırılamamış yönüyle konuşmuştum.

"Pamir'in Annesi ve Babam, öldürüldü. Tabi gazetelerde otomobil hâkimiyetini kaybetti denildi. Ama gerçek her kes tarafından biliniyor, o kadın hem kendinin hem babamın sonunu getirdi, en nihayetinde böyle bir şey olacağı belliydi."

Şimdi başı bana döndüğünde, edindiğim sert bilgileri sindirmeye çalışıyordum.

"B-ben.." konuşamayacağımı anladığımda sustum... Oysa sanmıştım ki Pamir bey ve Annesi bir şekilde beraberlerdir...

"Karışık bir aile... " dedi yorgun bir nefesle.

"Annesi öldü yani.." dalgın düşüncelerimin arasında fısıldarken ne dediğimi anlayamıyordum..

"Kim-" sorusu yarıda kesilirken sert bir nefesle konuştu.

"Pamir'in. Evet Öldü ve giderken evli bir adamı da yanında götürdü, arkasındaki çocuklarını düşünmeden, bencil kaltak."

ansızın yükselen öfke dağınık düşüncelerimi toparlamama yardım ederken, söylediği son kelime yargılayıcı bir ifadeye bürünmeme neden oldu.

"Niko bey." dedim uyarıcı bir sesle.

"Bana öyle bakma! o kadın hayatımıza girdiği andan beri hepimizi mahvetti. her şeyi söylemeye hakkım var!" öfkeli kahve rengi gözleri üzerimde dolandığında sertçe yutkunup sustum cümlelerimi.

Karışmaya hakkım yoktu, haddimde değildi... bana ne oluyordu ki Ona ne yapması gerekeceğini söyleyeceğim.

"Geldik."

Duran araba ile bakışlarını ön cama çevirip yeniden konuştu.

"Bu da benim Ailem... hadi tanış onlarla.."

söylediklerine bir anlam veremeyerek arabadan inişini bekledim, şoför kapımı açtığında adımımı yerdeki çakıl taşlarının üzerine attım.

Karşımda büyük bir yalı duruyordu, bütün odalarının ışıkları açık, mutfak katındaki telaş geniş camlardan dışarıya yansıyor..

"Gel benimle." Niko Boratav elini bana uzatarak ona eşlik etmemi istercesine bir bakış attı.

Bakışlarım elinde sabitlendiğinde bahçeye sertçe giren siyah Camaro çakıl taşlarında kayarak hemen yanımızda park ediyordu.

Gözlerim bana doğru kalkan elden gelen aracın içine döndüğünde, Pamir Bey'in gözleri üzerimde sabitlenmiş olarak beni izliyordu.

Ardından kara gözler bana uzatılan ele kaydı ve beklemeden indi siyah spor arabasının içinden.

Şoför kapısı sertçe kapandığında, attığı büyük adımlarla yanımıza kadar geliyordu, Niko beyin önümde uzanan kolu usulca yere inerken, Pamir bey delici bakışlarını kardeşinin gözlerine dikti.

"İyi akşamlar." dedi dişlerinin arasından fısıldadığında.

"Seni burada görmek çok tuhaf... ben gelmezsin sanıyordum kim tahmin edebilir ki böyle yüzsüz olacağını."

Niko bey çekinmeden annesine yaptığı konuşmaları Abisine de yapabiliyordu.

"Bu benim evim, bu benim ailem. elbette gelecektim."

Umursamaz bir alayla süzdü Nikoyu, ondan duyduğu hakareti ciddiye bile almıyor gibiydi, bu hafifçe gülümsememe neden olmuştu Pamir bey Niko bey için büyük bir sorundu ama Niko Pamir tarafından görülmüyordu bile.

"Hicran hanım.." dedi Pamir Boratav yumuşak bir sesle...

Kara gözleri karanlık gecenin içinde yıldız gibi parlıyordu...

"Pamir bey.." gözlerimi utanarak yerdeki taşlara çevirdim. Ne oluyor bana böyle, ne yapıyorsun hicran...

"Sizi burada görmeyi düşünmüyordum, Aileniz nasıl izin verdi?" hafif bir tebessümle konuştuğunda alayla devirdim gözlerimi.

Babam yüzünden bir odaya tıkılışı aklıma geldiğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak kaçak bir tebessümünle konuştum.

"Mesai saatleri... " 

"Ah tabi... Aile yemekleri de mi iş toplantıları olarak sınıflandırılıyor." sözlerinin hedefinde Niko Boratav vardı.

"Asistanımı nerede yanımda istediğimi seninle tartışacak değilim."

Niko Bey'in gereksiz ukalalığı sinirimi bozmuştu, ben bir çanta değilim ve Aile yemeklerinde cidden ne işim var.

"Aile yemeği?" sorgulayıcı gözlerim Niko Boratav'a döndü

"Başarını ailemle paylaşmak istedim, hani asla takdir göremediğin şu 100 milyonluk anlaşma var ya, seni tanısınlar istememde bir sorun göremiyorum."

"Ah.." Pamir bey sahte bir avuntuyla mırıldandı.

"Hadi ama Niko." dedi histerik bir nefesle.

"Doğru olan bu sevgili Abiciğim, onun başarısının üzerine kurulup nemalanmak tam sana göre bir hareketti ve buda bana göre bir hareket, seni rahatsız eden ne? İnançlı bir kadının seni gölgede bırakması mı ?"

Gözlerim bir Niko beyde bir Pamir beyde gezinirken gerginlikle sessiz bir nefes çektim içime.

"Hicranın başarısı beni sadece mutlu eder, bundan faydalanmadım onunla iş birliği yaptım. İnanç kısmına gelince her pazar kiliselere giden bir adamın Allaha inanan bir kadını böyle içten desteklemesine inanmamı bekleme lütfen."

"En azından ben bir şeye inanıyorum." dişlerinin gıcırtısı Pamir Boratavdan histerik bir göz devirme aldı.

"Tabi... kesinlikle."

"Pamir!" Niko Boratav abisine doğru büyük bir adım attığında, Pamir Boratav 'da ona doğru büyük bir adım attı.

"Senin inandığın tanrı insanları küçümseneceği ortamlara akşam yemeğine getir mi diyor! benim kişisel vicdanım ona bunu yaptırmazdı mesela. Neden biliyor musun Niko çünkü içeride onu giyim tarzından tut, görüşlerine göre yargılayacak bir masa dolusu insan olacak, ve sen bunu umursamadan onu buraya sürükledin. İnançların beni şüpheye düşürecek türden sevgili kardeşim."

Ne...
Niko bey beni gerçekten böyle bir ortama mı sokuyordu, Pamir beyi bile rahatsız edecek bir ortamsa oradan sağ çıkmam imkansız gibiydi...

"Bana bunu neden yapıyorsunuz Niko bey..." dedim geriye bir adım atarken.

"Hicran dinleme onu, Sana kimsenin bir şey demesine izin vermem, söz vermiştim hatırla... ben insanları inançları ile yargılamam o Pamir'in bildiği bir davranış. Ben böyle değilim, beni azda olsa tanıyorsun..." yalvarırcasına çıkan sesiyle gözlerimi sıkıca yumdum.

"Size yardımcı olmak istiyorum ama, Ailenizin kum torbası olmaya da pek hevesli değilim."

Niko Boratav kardeşinin dibinden ayrılarak bana doğru bir kaç adım attı.


Elleri kollarımı usulca kavrarken, yüzünü bana yakınlaştırarak fısıldadı.

"Sadece başarının takdir edilmesini istiyorum... seni manipüle etmesine izin mi vereceksin?"

Yakınlaşmamızdan oluşan rahatsızlıkla bir adım geri çekildim ve gözlerim Pamir beye döndü.


O ise delici bakışlarını kollarımı tutan Niko beyin ellerinde sabitlemişti.

Şakakları sertçe hareket ediyor, burun kanatları usulca havalanıyordu.... o bu durumdan oldukça rahatsız görünüyordu, yani... bizden... Kardeşinin bana bu kadar yakın olmasından...

'Ne diyorum ben seni kıskanacak değil, kendine gel... derdi kardeşiyle..

------



Bu kez sorular yerine bölüm hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek isterim, nasıl hissettirdi ve hikayede kim oldunuz? kime hak verdiniz anlamında yani :D


Loading...
0%