Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm: Vasiyet (Part1)

@nureda5

 

Multimedya: Anonim mafyamız

 

" ...Ahmet Aydın 09.12.2024 tarihinde vefat etmiş ve geriye mirasçı olarak oğlu Savaş Aydın , yeğeni Eda Aydın ve annesi Gülnihal Aydın kalmıştır. Söz konusu olan vasiyetnamede Aydın markasındaki kendi şahsına ait %40 hissenin tamamını oğlu Savaş Aydın'a, kardeşi Yücel Aydın'ın vefatı sonrası vasisi olduğu yeğenine koruma altında verilen %40 hissenin tamamını yeğeni Eda Aydın'a kalan %20 hissenin ise annesi Gülnihal Aydın'a bırakılmasını talep etmiştir.

...

....

 

Zamanında hakkına girilen babamın hakkı işte tam da bu sözlerle bugün bana teslim edilmişti. İzmir'in en dandik üniversitesinde, arkadaşlarımla olmak için kıl payı puanla anca girdiğim işletme bölümü sonunda işime yarayacak gibime geliyordu. Kocaman bir şirketi batırmadan nasıl yöneteceğimi de Aydınlara sorardım artık... Ayrıca kaçırılma pahasına ne hayallerle İstanbul'a geldiğim yolun dönüşünde cebimde bir tl bile yoktu çünkü 12 milyarlık Aydın servetinin zırnığını bile bana koklatmamışlardı. Sadece şirketten zaten babamın sahip olduğu payı almıştım. Üstelik son param benden iki kat fazla para alan şerefsiz otobüs muavinine gitmişti. Benim nakit paraya ihtiyacım varken ne yapayım yönetemediğim şirketi?

 

Vasiyet konuşması biter bitmez herkes ayaklanmış ve tartışmaya başlamıştı. Ben de pahalı takımıyla, son gördüğüm zamandan sonra farklılaşmış gözüken Savaş'a doğru ilerledim.

 

" Acaba tarih tekerrür mü eder dersin Savaş?" dedim.

 

" Anlamadım" dedi şaşırmış bir şekilde.

 

" Babam ve amcamı kast ediyorum. Gençliklerinde hırsları ve şirketin tek sahibi olma amacı uğruna hepimizin hayatını mahvettiler."

 

" Haklısın, onların bu davranışları olmasa bugün benim yanımda annem senin yanında da annen ve kardeşin olabilirdi." dedi. Söyledikleri acı gerçekler olsa da bende şok etkisi yarattı. Savaşın bir anda ortak paylaştığımız derin yaralarımızı açacağını tahmin etmemiştim. Bu tarz konulara girmenin ne yeri ne de zamanı olduğunu bildiğim için uzun zamandır görüşmemiş olsak da konuşmamızı kısa kesmek istedim.

 

" Benim işlerimi halletmem gerekiyor, gitmem gerek." Dedim bu sıkıntılı konuyu değiştirmek amacıyla.

 

O da benim bu amacımı anlamış gibi bana ayak uydurarak diyeceği şeyleri yuttu. Kısa bir görüşürüz diyip sigarasını yaktığında yanından ayrılarak babanem ile vedalaştım. Hala vasiyet konusunda tartışan diğerlerine bir şey söylemeye gerek duymadan kalmak için nereye gideceğimi belirleyip bir taksi çağırdım. Bir zamanlar ailemle beraber yaşadığım evde kalmak istemiyordum. Çünkü anıların altında bazen ezildiğimi hissediyordum. Babanemin ihtiyaçlarımı halletmem için verdiği kredi kartıyla Beşiktaş'tan bir otel odası ayarlayıp direkt oraya gittim. Zaten çok az olan eşyalarımı da yerleştirip rahatlamak için bir duşa girdim. Bir yandan arabamı nasıl geri alacağımı düşünürken bir yandan da okul kaydımı İstanbul'a aldırsam mı diye düşünüyordum. O tarz insanların istediklerine ulaşması çok kolay olduğu ve ellerinin her yere ulaşabileceğini göz önünde bulundurmam gerekiyordu. Arabayı kendim çektirmek istesem bana ulaşmaları saniyelerini alırdı. Aynı şekilde arabayı ortadan kaldırmayıp bırakırsam da plakayı araştırarak amcama ulaşabilirlerdi. En mantıklısı Savaş'tan yardım istememdi. Hemen Savaş'ı aradım. Birkaç çalışta açtı.

 

"Efendim Eda"

 

" Senden bir konuda yardım istemem lazım"

 

" Nasıl bir yardımdan bahsediyoruz?Sen genelde benden yardım istemezsin." dedi şüpheyle.

 

"Şu an anlatamam ama ciddi bir mesele. İstanbul'a gelirken arabam yolda kaldı. Nedenini sorma ama kendim gidip alamam, aynı zamanda sen de bizim ismimizle öylece gidip alamazsın. İsmi ve izi takip edilemeyecek bir adamının gidip alması gerek. " dedim bu şekilde şüpheli konuşmamın karşımdakinin aklında tekinsiz bir çok soruya yol açtığını bilerek.

 

" Umarım belalı işlere karışmamışsındır. Ama şimdilik bir şey söylemeden halledeceğim."

 

" Tamamdır, teşekkür ederim. Sana borçlandım."

 

"Rica ederim. Bu sonrasında seni soru yağmuruna tutmayacağım anlamına gelmiyor.İşim gücüm var hadi kapat." diyerek kendisi yüzüme kapattı.

 

Bu işi de halledince içim rahat bir şekilde bir kafeye geçip oturdum. İstanbul'u özlemiştim aslında, özellikle burada bıraktığım arkadaşlarımı. Dört kişilik tatlı bir arkadaş grubuyduk biz. Lisede tanışmıştık ve hiçbir zaman da sahte olmadık. Ailemin vefatı sonrası baba tarafı ile olan ilişkimi neredeyse sıfıra indirdiğim için kalmak istediğim yer tabiki amcam değil teyzemdi. Teyzem en zor zamanımda beni hiç yalnız bırakmadı ve her zaman bana destek oldu.

 

İstanbul'dan kopuşum ve İzmir'e gidişim teyzemin yanına taşınmamla gerçekleşmiş oldu. Lisemi orada bitirdikten sonra üniversite tercihim de İzmir'den yana oldu. Çünkü arkadaşlarım üniversite hayatlarını dolu dolu yaşamak istedikleri için benim yanıma bu şehre gelmişlerdi.

 

Arkadaşlarımın da yanıma gelmesiyle

 

tam kendimi toparlamışken bu sefer de teyzemin vefatıyla sarsılmıştım. Hayat bir taraflarıyla gülüyordu bana anlaşılan.

 

Derin düşüncelere dalmışken bir anda gözlerimin kapatılmasıyla şaşırmıştım.

 

"Bil bakalım ben kimim?" dedi eğlenen bir ses tonuyla Nur.

 

"Mahmut sen misin?" dedim bayat bir espri denemesiyle.

 

" Hayır ,ben daha az testesteronlu haliyim" diyerek bana arkadan sıkıca sarıldı. Heyecanla hemen sipariş verip sandalyeye yerleşti.

 

"Sen buralara ayak basmazsın, hangi rüzgar attı seni buraya?"

 

" Şimdi sana her şeyi bir dakikada özetliyorum ve bu konuda bir daha konuşmuyoruz. Babamın ölümüne neden olan amcamın tuvalette kayıp düşmesiyle avukatın çağırması üzerine 12 milyarlık servetine konma umuduyla İstanbul'a benzin ibaresi bozuk arabamla gelmeye çalışırken navigasyonumun da sapıtmasıyla beraber ne idüğü belirsiz yollardan geçerken benzinimin bitmesiyle orman yolunda kalıp ayılar tarafından saldırıya uğramamak veya donarak ölmemek amacıyla sığındığım evi dandik mafyaların basıp alt katımda borç borç diye adamcağızın birini tartaklarken benim kaçmaya çalıştığımı fark etmeleriyle kendimi kurtarmak amacıyla tam camdan atlarken birinin beni tutmaya çalıştığını fark edip onu tekte headshotla oyundan çıkartıp esselasını okuduktan sonra camdan atlamam ve 50 kiloluk narin halimle aşağıdaki birinin üstüne düşüp onu da nakavt edip 'dağları deldim tek başıma' şarkısını mırıldanarak dizaynir topuklularımla ormana doğru kaçarken peşimden gelen mafyacığı"bunu unutmayın ki bana hiçbir şey olmaz" diyen Gülben Ergen'i kendime idol bilip borç manyağı tefeci kılıklı mafyacık fark etmeden rastgele bir ağaca tırmanmamla beraber izimi kaybettirerek mucizevi bir şekilde karşıma çıkan otobüsle kendimi bir şekilde burada buldum." dedim tek nefeste. Saatime baktım ve ' Bingo! Tam bir dakika oldu! ' dedim arsız bir şekilde sırıtarak.

 

Nur gözleri pörtlemiş ,kaşları çatılmış, ağzı şaşkınlıktan açılmış bir halde bana bakıyordu. Muhtemelen üçüncü cümlenin sonrasında kopmuştu. Aradan dakikalar geçmesine rağmen felç inmiş gibi bana bakmak dışında bir şey yapamıyordu.

 

" Bana tek tek her şeyi tane tane düzgünce anlatmayı mı tercih edersin yoksa ben en yakın karakola mı depar atmaya başlayayım?" dedi kızgın bir ses tonuyla.

 

 

(Burada karakter sınırı olduğu için 2.bölümü part part aktarıyoruz arkadaşlar 🥲🥲)

 

 

Loading...
0%