Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.Bölüm: Vasiyet (Part2)

@nureda5

Oflayarak bu sefer her şeyi tam olarak anlattım. Tepkisi biraz olsun azalmış olsa da Nur'un endişesi beni de üzmüştü.

"Ben şimdi ailemin güvenlik birimi ile iletişime geçip sana eskortluk edecek iki koruma ayarlıyorum."

"Eskort mu? Ben o tarz bir kız değilim. "

"O tarz kız mı? Eda sen ne anladın?" dedi gülerek Nur. Sonra devam etti.

"Eskort eşlik etmek demek."

"Ben bilirim o eşlik etmeleri. Ne yapacağız? Mafya kellemle odasını süslemek için karşıma çıktığında eskortluk edecek kaslı korumalarla pole dance yapıp odaklarını başka yöne mi çekeceğiz? Ben düzgün bir aile kızıyım, ayrıca direkte de düzgün duramam ki." dememle Nur'un kahkaha patlatması bir oldu.

"Kızım sen camdan atlarken kafanı mı vurdun? İki dakika ne dediğimi bir düşün."

"Heeeeee. Ay tamam ya. Kafam yerinde değil ki. Üstüme gelme her gün mafyalar tarafından mı kovalanıyorum sanki." dedim gülmemi durdurmaya çalışarak.

Ortamı yumuşatmak amacıyla daha günlük konulardan konuştuktan sonra saatin geç olmasıyla kalktık ve nurun arabasına ilerledik. Nur'a otelimin adresini verince " Hayır tabiki, bana gidiyoruz Eda. Bunca olaydan sonra en azından korumalar gelene kadar seni yalnız bırakmamı beklemiyorsun herhalde." dedi. Israr da etmesiyle beraber kıramadım ve kendimi onun yerine koyduğumda Nur'a hak verdim. Rahatsızlık vermek istemediğimi söylediğimde ise Nur'un ters bakışları ile karşılaşıp onaylamak zorunda kaldım. Şimdi ise 90'lar popları açmış bütün dertlerimizi şarkılar söyleyip eğlenirken unutmuştuk.

Aradan bir süre geçtikten sonra kaldığım otele uğrayarak eşyalarımı alıp çıkışımı yaptım. Nur'un arabasına geri döndüğümde şiddetli bir şekilde biriyle telefonda kavga ediyordu.

"Sen kendini kim sanıyorsun, mikrop? Ne yaparsan yap, hatanı anlayana kadar sakın beni bir daha arama!"

diyerek telefonu kapattı.

"Ne oldu? Niye bağırıyorsun?"

"Seninle buluşmadan önce şirketimize katmak istediğimiz bir firma vardı. Bunun için iş yemeğindeydim. Gökhan da bunu kıskanmış. Bana saçma sapan suçlamalarda bulundu, ben de sinirlendim işte."

"Neden kıskandı ki? Senin işin bu sonuçta. Rahatsız olduğu bir insan mıydı?"

" Onunla alakası yok ne yazık ki. Kimle yemeğe çıksam köpükler çıkara çıkara kudurmaya başlıyor zaten. Aile şirketinin tüm yükü bendeyken bir de onun baskısı beni baymaya başladı. Ben sadece işimi yapıyorum, yanlış bir şey yapmıyorum ki."

" Haklısın, sen sınırlarını bilen ve davranışlarına dikkat eden bir kadınsın zaten. Suçlanacak bir şeyin yok. Kendi özgüvensizliğinden seni kısıtlıyor. Günümüzü de mahvetti. O zaman gel kafamızı dağıtmak için dışarı çıkalım bugün. Hem benim İstanbul'a gelişimi kutlamış oluruz. Seninki de evinde kudurmaya devam etsin."

" Çok teşekkür ederim ama hiç havamda değilim ya. Hadi bize geçelim şimdilik. Evde takılır eğleniriz.Yarın da dışarı çıkarız ve İstanbul'un unuttuğun güzelliklerini sana hatırlatırım." dedi üzgün bir sesle. Fazla ısrar etmek istemeyerek kabul ettim.

Evin yoluna doğru koyulduk. Yol boyunca ikimiz de birbirimizi neşelendirmeye çalıştık. Eve vardıktan sonra rahat kıyafetler giyip oturma odasına geçerek saçma programlar izlemeye başladık. İzlediğimiz şeyler bizi gerçeklikten uzaklaştırıyor ve beynimizi meşgul ediyordu. Biraz da olsa moralimiz düzelmiş ve keyfimiz yerine gelmişti.

Reklam arasına girdiğinde çay koymaya gittim. Tepsiyle odaya girerken Nur'un evi yıkarcasına çığlığını duyunca az daha elimdeki tepsiyi düşürüyordum. İçeri girdiğimde Nur'u telefona eğilmiş haldeyken saliseler içinde de kendini kaptırmasıyla koltuktan yere düşerken yakaladım. Düşerken çarptığı kolunu tutup tekrar çığlık atarken arkadaşlık görevimi yerine getirip kahkaha atmaya başladım. Nur ise düştüğü yerden kalkmak için efor sarf etmiyor, sadece önündeki telefona kitlenmiş bir şekilde trans halinde duruyordu. Kolunun acısını bile unutmuş gibiydi.Bir şeyin ters gittiğinden şüphelenerek yanına gittim.

"Noluyor kızım sana, çarpıldın mı?"

"Kolum acıyor, kalbim de acıyor. Her yerim yara oldu." ağlamaklı bir ses tonu ile dudaklarını bükerek. Hemen koluna baktım ve kızardığını görünce buz getirmeye gittim. Mutfaktan buz almaya çalışırken tekrar Nur'un çığlık seslerini duyunca hemen içeri koştum.

Hala bıraktığım konumda telefondaki bir şeye hakaretler ediyordu. "Boyu posu devrilesice, alçak herif!"diye bir kez daha bağırınca komşumuzun olmadığına şükür ettim. Buzu ona doğru uzatırken o da telefonunu bana verdi. "Bu da ne demek oluyor Eda!" dedi kızgın bir şekilde.

Telefonu elime aldığımda ilk bakışta neden bu kadar tepki verdiğini anlayamadım. Sonrasında dikkatlice baktığımda fark ettiğim ayrıntıyla tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Ünlü ve tanıdığımız bir mekanın storysinde, Nur'un sevgilisi Gökhan kuytu köşelerde bir kızla öpüşürken videolara suç üstünde yakalanmış ve fark etmeden paylaşılmıştı. Birbirlerine ahtapot misali yapışmış olduklarından ânı adeta bana da yaşatmış oldular. Gökhan'ın hiç bir zaman arkadaşıma layık bir sevgili olmadığını biliyordum ama bu kadarını ben bile beklemiyordum.

Arkadaşıma yapılan bu rezilliği öylece durup izleyemezdim. Bir anda intikam hevesiyle doldum.

"Oha, bu ne rezillik böyle! Kalk hemen mekanı basıp orayı bunların başına yıkalım."

"Gerekirse ağzını burnunu da kıralım mı?"

diyerek bana olduğu yerden destek verdi Nur.

"Kıralım! Onu toplum içine çıkamayacak hale getirelim.Yanlarına bırakmayacağız!" diye zaten benden işaret bekleyen arkadaşımı

daha da gaza getirdim ve dalgınlıktan yanlış koluna buz tutan Nur'u tek bir hareketle kaldırdım. Fark etmeden çok güç uyguladığım için ayağa kalkarken savrulan Nur dengesini kaybederek ters dönüp yüz üstü düştü. Bu sefer" Burnum!" diye çığlık atınca " Özür dilerim" diyip sinirini benden çıkarmamasını umarak şirinlik yaparak bu sefer arkadaşımı yavaşça kaldırdım.

"Gökhan'ı döveceğiz Eda, beni değil! Ben bu halimle Gökhan'ı nasıl döveceğim? Daha savaşa gitmeden çürük raporu almam gerekiyor."

" Ben senin yerine de döverim kızım, ben ne mafyaları içten çökertmiş, peşimden koşturmuş insanım. Benim yakın dövüşte şampiyonluğum olacaktı da sakatlık falan yaşadım işte." diyerek yalan attım. Yakın dövüşte kara kuşağım tabii ki vardı ama şampiyonluk kısmı birazcık mübalağa olabilirdi.

" Eda abart! Şimdi nasıl elemelerde ilk elendiğinle dalga geçerdim de kaybedecek zamanımız yok.Hadi üstümüzü giyinip hemen çıkalım ve onları basalım." dedi Nur iyice gaza gelerek.

Hızlıca üst kattan yeni aldığım kıyafetlerden üstüme bir şeyler geçirdim. Lavobaya gidip yüzüme çeki düzen verip hızlıca aşağıya inip Nur'u beklemeye başladım. Nur da gelince arabaya bindik. Mekanın adını isteyince tekrar bakıp Nur'a söyledim ve Nur navigasyonu açtı.

"En son buna kalkıştığımda kendimi ormanın ortasında bir ağacın tepesine kuş gibi tüneyip bir tefeciyle saklambaç oynarken bulmuştum. Bu saatten sonra navigasyon falan kullanmıyoruz. Hem burası Burcu'nun abisinin mekanı değil mi?"

" Doğru söylüyorsun, unutmuşum. Bende akıl mı bıraktı o şerefsiz. "

Arabayı çalıştırmasıyla gaza bir anda yüklenmesi bir oldu. Yol boyunca küfürler ede ede sonunda geldiğimiz mekanın önünde arabanın anahtarını valeye verip içeri girdik. Müzik sesiyle kendinden geçen insanların arasından sıyrılarak hemen perşembe pazarı gibi olan kalabalıkta suçluyu aramaya başladık. Çok geçmeden ikimiz de aynı anda kenarda Gökhan'ın bir tane kızla yakın temas içinde karşılıklı dans ettiklerini gördük. Kafası gidik gibi duruyordu. Önümdekilerden bakışlarımı çekip

yanıma baktığımda Nur'u bulamadım.

Hızla önüme döndüğümde Nur koşar adımlarla hangi ara masadan eline aldığını anlamadığım şişeyle çifte ilerleyerek Gökhan'ın yanına doğru gidiyordu. Tam "Nur, bekle!" diyecekken ben daha tepki veremeden birazdan başına geleceklerden habersiz karşısındaki kıza sürtünerek dans eden Gökhan'ın kafasına cam şişeyi çoktan indirmişti. Saniyeler içinde Nur'un elindeki şampanya şişesi çocuğun kafasında tuzla buz olmuştu. Gökhan acıyla çığlık atarak arkasına döndüğünde sinirden köpüren bir Nur ile karşılaştı.

"Bir daha benim sesimi bile duyamayacaksın adi herif, sakın affet diye kapıma gelme, arama,bana ulaşmaya çalışma!"

Gökhan kafasından kanlar akarken bir eli kafasında bir eli masada nereden geldiğini anlamadığı Nur'a şok içinde bakıyordu. Nur tam arkasını dönmüş giderken Gökhan'ın Nur'un bileğinden tutmasıyla ben de şok içinden çıkıp sinirlenip yanlarına gittim.

"Nur saçmalama, yanlış anladın." diye ısrarla kendini savunuyordu Gökhan.

"Gökhan kendini daha fazla rezil etme ve kes sesini bence." diyerek gördüğümüz videodaki hallerini suratına çarparcasına gösterdim.

Bizim o kaçamaktan haberdar olduğumuzu anlayınca kendini kurtarmak için çabalamaya devam etti. "Nur ben seni çok seviyorum, bu bir hataydı, tartışmıştık kafam yerinde bile değildi."

" Sen de teselliyi başka kollarda mı aradın orospu çocuğu!" diyince karşısındaki Nur'un kolunu tekrar sıkıp kızı kendine çevirmeye çalıştı.

Nur isteyene kadar müdahale etmek istemiyordum ama kenarda dişlerimi sıkıyordum artık.

"Açıklamama izin ver, bak ne haldeyim."

"Dinleyecek bir şey yok, bırak beni" diyerek kolunu geri çekti .Hızla mekanın çıkışına doğru yürümeye başlayınca Gökhan'a ters bakışlar atarak peşinden gittim. Tam merdivenlerin önündeyken Gökhan Nur diye arkadan bağırarak peşimizden gelmeye başladı. Bir kaç adımda bize yetiştiğinde Nur'un şişmiş olan kolunu yakalayarak baskı uyguladığında Nur'un ağzından acı bir inleme sesi geldi.

" Beni terk edemezsin, Nur. Buna izin verir miyim sanıyorsun?" dedi bağırarak. Nur'un da onu iteklemeleri ile mekandaki herkes artık sadece bize odaklanmaya başlamıştı. Çoktan Burcu'nun abisine çalışanların durumu haber verdiğinin bilincinde olarak birazdan buraya güvenliklerin gelip Gökhan'ı yaka paça dışarı atacağını biliyordum. Nur ve Gökhan artık kavganın dozunu kaçırınca Gökhan Nur 'a hoş olmayan hakaretler savurmaya başlamış ve hatasını unutarak üste çıkmaya çalışıyordu. Bunun üzerine Nur tam Gökhan'ın suratına yumruk atıyordu ki birisi gelip Nur'u geri çekti.

Nur'un çekilmesiyle Gökhan'a kafa atılması bir oldu. Karşıdaki ard arda darbeler vurmaya devam ederken Nur'un işin dozunun kaçtığını fark etmesiyle gelen güvenliğe doğru "Yeter, dur artık. Öldürecek misin onu, sen ne biçim güvenliksin?" diye bağırdı.

Bu laftan sonra adam, Gökhan'ı yerde bırakıp doğruldu. Nefes nefese bir şekilde "Güvenliğe mi benziyorum sence?" dedi. Kendimi bir Wattpad kitabında gibi hissediyordum şuan. Wattpad kitabındaki masum kız ve kötü adam ilişki başlangıcı gibi bir sahne vardı önümde.

" Ben kendimi savunabilirim farkındaysan,şiddet açlığını her tartışan insan gördüğünde ortama dalıp birilerini öldüresiye döverek doyuramazsın." dedi hızla ambulans çağırarak.

" Daha önce kimse bana bu şekilde teşekkür etmemişti ama rica ederim. Sen algılayamasan da sana büyük bir iyilik yaptım.Hiçbir zaman bu tarz bir açlık duyduğumu hissettirecek kadar uzun süre şiddetten uzak kalmadım hanımefendi. Ama ruhuma meditasyon gibi geldiği doğrudur."

diyerek arkasına dönüp hiçbir şey olmamış gibi kavga sırasında bozulan kravatını bollaştırarak mekanın çıkışındaki merdivenleri çıkmaya başladı. Kısa bir süre arkasından bakakalsam da önümde kanlar içinde neredeyse hareketsiz yatan Gökhanla kendime geldim.

" Güvenlikten çok azılı bir katile benziyorsun zaten" diye arkasından bağırdı Nur. Ama adam çoktan mekandan çıkmış ve arkasına bile bakmamıştı. Bir anda bardaki herkes başımıza toplanmıştı. Artık başımız belaya girmeden gitmemiz gerekiyordu.

Nur'un çağırdığı ambulansın da hızlı bir şekilde gelmesiyle bayılmış olan Gökhan'ı aldırıp polisin gelmesinden korkarak hızla oradan ayrıldık. İki gündür gerçekten ben de Nur da ne yaşadığını anlayamiyordu. Valenin arabayi getirmesiyle arabaya bindik ve yoldayken Nur onu uyarmama rağmen navigasyonu açtı.

"Nur zaten eve gitmiyor muyuz?" dedim.

" Biliyorum şuan çok işlerin var ama senin için de sıkıntı yoksa istersen beraber kafa dağıtmak için şehrin dışındaki dağ evime gidelim. Benim bütün bu olaylardan biraz uzak durup düşünmeye ihtiyacım var."

Nur normalde olsa kulağa gayet güzel gelen teklifine karşı biraz isteksiz olduğumu yüzüme bakarak anlamıştı. Bense daha yeni dağ evinden canımı zor kurtarmışken başka bir tanesine kendimi kapatmak istemiyordum.

"Doğru unuttum dün yaşananları, özür dilerim gerçekten." dedi. Böyle bir şeyi sadece teklif ettiği için bile pişman gibi duruyordu. Nur'u böyle üzgün görmeye katlanamıyordum. Belki de korkularımın üzerine giderek onları aşabilir ve insanlardan uzak bir yerde kafamı dinleyerek olanları sindirebilirdim.

Sonunda kararımı vererek "Sonuçta koskocaman Türkiye, bir daha başımıza böyle bir şey gelecek değil ya. Milyonda bir ihtimaldi geçen gün olan, boşuna korkmayı bırakmalıyım.Haydi gidelimm. Ama giderken yemek alalım. Ben yemek namına en son mafyadan kaçarken dün sabah sosyal tesiste çorba içmiştim de. " dedim guruldamaya başlayan karnımın sesiyle.

"Tamam, kavga etmek de benim karnımı acıktırdı zaten, şöyle bir krallar sofrası kurup salak erkekleri hayatımızdan def etmemizin başarısını kutlayalım."

" Yalnız o imdadına koşan hızırkuş da kimdi öyle, adeta gözlerini senden alamadı. Sırf sana dokundu diye çocuğu parçalayacaktı neredeyse."

"Koyun can derdinde, kasap et. Öyle bir şey olmadı, dövecek birini arayan bir magandaydı sadece."

" Gökhan cidden hak etti yalnız. Magandaysa maganda, Gökhan'ın ağzı yüzü dağıldıysa benim için tamamdır."

" Sen de dağıtabilirdin canım, hani siyah kuşaktın sen?"

" Yavrum ben senden onay bekliyordum. Verdiğin an ölüm fermanı okunacaktı onun ,biliyorsun. Senin kendini gayet güzel koruyabileceğini bildiğim için sağ kroşemi çakmadım."

" Tamam ileride kullanırız o sağ kroşeni, şimdi beni hastaneye götür yoksa benim sağ kolum hepten kopacak galiba."

 

Arabanın şöfor koltuğuna geçip arabayı en yakın hastaneye sürmeye başladım. Yol boyunca arkadaşımın isimsiz kahramanını överek onun adama karşı fikrini değiştirmeye çalıştım. Hastanenin acil bölümüne girip kayıtları yaptıktan sonra Nur'un koluna röntgen çektirdik. Röntgen sonuçlarında koltuktan düşüp koluna hasar veren bir adet Nur beklemiyordum ancak az önce bu yaşanmıştı. Nur'un kolunun sargıya alınmasını beklerken tahmin ettiğim gibi Burcu'nun abisi aradı.

"Efendim Furkan abi?"

"Eda bugün bir şeyler yaşanmış, neler oluyor? Mekanı birbirine katmışsınız."

" Şu an hastanedeyim abi, çok zamanım yok ama kısaca anlatayım sana.Her şey sizin mekanın paylaştığı hikâyeyi görmemizle başladı." diyerek başımızdan geçen olayları hızlıca anlattım. Sonuç olarak Furkan abi de bize hak verdi ve telefon konuşmamızdan bodyguardlara Gökhan'ın bir daha mekâna sokulmamasını sağlamalarını söylemiş olduğunu öğrendim. Kısaca konuştuktan sonra vedalaşarak telefonu kapattık.

Sargı işlemi de bitince Nur ile beraber hastaneden ayrıldık. Arabaya bindiğimizde Nurla göz göze gelerek kahkaha atmaya başladık. Ne yaşıyoruz biz diye uzun bir süre her şeyi sorguladıktan sonra kafayı iyice yediğimizi fark edip artık kafayı değil yemekleri yemek istediğimize karar verdik. 24 saat açık bir marketten de hızlıca bir şeyler alıp dağ evinin yoluna koyulduk.

Kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp etrafıma daha dikkatli baktığımda iyice ıssız yerlerden geçmeye başladığımızı fark ettim. Orman yoluna girdiğimizde navigasyonun beni getirdiği yerin tanıdık geldiğini fark ederek üstümdeki dejavu hissinden kurtulmaya çalışıp yola odaklandım. Yanımda uyuyan Nur'u sarsarak uyandırdım.

"Nur umarım ben yanılıyorumdur ama burası dünkü olayları yaşadığım yere çok benziyor."

"Eda yılın bu zamanı buralara kimsenin uğradığını daha önce görmedim. Bence karıştırıyor olabilirsin. Zor şeyler yaşadın."

" Zaten kimse olmadığı için o adamı oraya getirdiler bence Nur. Benim orada olacağımı ben bile beklemiyordum sonuçta."

" Eğer aynı yer olduğuna eminsen hemen geri dönebiliriz."

" Tamam, büyük ihtimalle ben orman ve dağ evi görünce birbirine benzetmişimdir. Sorun yok." diyerek

ikimizi de rahatlattım. İç sesim yanıldığımı söylüyordu ama bu kadar yol gittikten sonra geri dönüp de kuruntularım yüzünden her şeyi mahvetmek istemedim.

Artık uykusundan uyandırmış olduğum Nur ile sohbet ederek ilerlemeye devam ettik. Sonunda eve geldiğimizde evin yanındaki garaja arabayı park ettim ve eve doğru ilerledik. Evin mimarisi yapı olarak geçen gün zorla girdiğim evle bazı benzerlikler bulundursa da klasik bir dağ evi işte diye geçiştirdim. Nur evin kenarındaki bir saksının altından anahtar çıkarttı ve eve girdik. Hızlıca elimizdeki poşetleri mutfak tezgahına bırakıp yerlerine yerleştirmek için buzdolabını açtığımda birkaç şişe alkolle karşılaştım.

"Ay yeter artık! Ne bu orman ortasındaki terk edilmiş dağ evlerinin buzdolabında sadece alkol bulundurma alışkanlığı? Sonra benim gibiler evi basınca yemek bulamıyor. Açız biz aç! İnsan bir parça ekmek koyar şuraya. Rakıyla da iyi giderdi..."

" Kızım burdaki problem buzdolabındakiler mi yoksa senin milletin evine dalman mı?"

" Tabii ki buzdolabındakiler, ben de problem olamaz! Ben sınava bile yanımda silgi götürmem." Mahalle abisi taklidine bürünüp raconumu kesmeye devam ettim. " Çünkü bizde yanlış olmaz." dedikten sonra aldıklarımızı buzdolabına yerleştirmeye başladım.

Nur da bana yardım ederken söylenmeye başladı.

"Biz seni İzmirli aşko kuşko bir kız olarak gönderdik. Sen iki mafya görünce başımıza Memati kesildin. Kendine gel, sen Eda Aydın'sın. Bana koskocaman mafyadan kaçarken bile tek söylendiğin topuklu ayakkabılarının zarar görmüş olmasaydı."

"Ayakkabılarımı hatırlatma bana,moralim bozuluyor.Bu mafya bozuntusunun şimdiden bana bir çift Louis Vuitton topukluya mal olduğunu hatırlayınca daha da fazla kinleniyorum. Onu rahmetli tasarımcıyla aynı tahtalı köye yollamak ve birbirlerine girmelerini izlemek için hastalıklı bir istek duyuyorum. Gitmişken bizim tefecinin rahmetli Louis'e bundan sonra hayatta kalma şartları yüzünden ormanda dere tepe düz depar atarak koşması gereken zavallı moda ikonu kızları da düşünerek ayakkabılarını tasarlamasini isteyeceğim. En azından dünyaya son bir kez hayrı dokunur bizim tefecinin."

"Sen cidden manyaksın. Şu işi bağladıktan sonra ilk işim sana Louis Vuitton ayakkabı almak olacak. Ruh hastası."

"Siyah olursa sevinirim canım. Kombinlemesi daha kolay oluyor da."

Gülüşerek kendimize yiyecek bir şeyler hazırladık ve Nur'un ailesinin zengin olması sayesinde dağ evinde bile bulunan internet sayesinde film açıp izlemeye başladık. Açtığımız komedi filmi gerçekten başarılı bir filmdi. En azından biraz keyfimiz yerine gelmişti.

Esnemelerimiz artınca saatin geç olduğunu fark edip artık uyumamız gerektiği için üst katta bulunan odalardan Nur'un odasına girip yatağı hazırlamaya başladık. Aynı odada uyumak istemiştik çünkü ikimizde de ister istemez üstümüzden atamadığımız garip bir endişe hissi vardı. Çünkü ikimiz de aslında dünkü olayın etkisinde kalmıştık, sadece eğlenerek bunu görmezden gelmeye çalışıyorduk.

Nur yatağa girince ben de ışıkları kapatmak için prize doğru gittim. Tam ışıkları kapatıp arkamı döndüğümde bir silah sesi patladı kafamda. Gerçekten deliriyordum herhalde ben.

"Nur bu dejavu hissi ya da halüsinasyon işi iyice kendini abartmaya başladı. Resmen az önce silah sesi duydum beynimde saçma sapan."

Nur'un yanına girip uzandığım esnada Nur'un dediği lafla beynimden vurulmuşa döndüm.

"Eda, o sesi ben de duydum. Aynı yerde olabilir miyiz gerçekten?" dedi korkuyla.

" Ya da ayıları korkutmak için silah sıkıyor olamazlar mı?"

"Eda seni korkutmak istemiyorum ama bu ormanda ayı bulunmaz. Ayrıca burada bu aylarda kimse bulunmaz, bulunsa bile komşularımız olan 90 yaşındaki yaşlı bey amcalanın silah tutabilme kabiliyeti olduğunu sanmıyorum." demesiyle birkaç kez daha silah sesi duymamız bir oldu.

"Ben bu senaryoyu biliyorum, camdan atlayarak kurtulabiliriz." dedim saçma bir ümitle.

 

 

Loading...
0%