Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş’

@nurem001

iyi okumalar.🫶🏻💐

Arathor Krallığı


Ülke hüzne boğulmuş, tüm cihanın solukları kesilmiş olacakları korku
içinde beklemekteydi. Kısa süre önce krallık yerle bir edilmiş, isyanlar
çıkmış, yer yer ceset kokularına bırakmıştı. Çocuklar kaçırılmış, halk
köleleştirilmişti. Bunun sebebi ise; kralın ölmesiyle tahta geçen çapkınlığıyla nam salmış, benciliğiyle meşhurlaşmış oğluydu.


Togay Han Arathor.


Eski kral oğlunun bu hallerinden ne kadar şikayetçi olsa da bu durumun
kendi suçu olduğunun da farkındaydı. Sonu çok öncesinden görebiliyor ve
halkı için yaşanacak hadiseler onun sonu olmaya da yetecekti ki öylede olmuştu.

Kral çaresizlikten, oğlunun vurdumduymazlığından geri dönülemez bir sona doğru çekmişti. Veba tüm bedenini ele geçirmiş son nefesine kadar çırpınıp durmuştu.


Lakin, tarih çoktan yazılmış.


Dux şövalyeleri bir gece ansızın gelmiş ve halkın evlerini ateşe vermiş, asker niteliği taşıyan çocuk ve gençleri toplamışlardı. Halkın tüm erzağına el koymuş, tüm kaynakları yakıp yıkmışlardı. Açlık, sefillik artık başlayacaktı.


Bu sırada sarayında yanındaki fahişelerle gönlünü eğlendiren yeni züppe kral olanlardan haberi olsa da kendi çıkarlarını göz önünde tutmuş, eğlencesine devam etmişti. Günler geçmiş halk verimsiz toprağa, kıymet bilmeyen yeni krallarına isyanlarını duyurmaya çalışmıştı ama kralın iki kulağı da halkı için sağırdı.
Kış kapıdaydı. Halk artık tamamen umutsuzluğa kapılmış, tek tek ülkelerini terk etmek için harekete geçmişti. Oysa ki tarih yeniden başlayacak, her şey birer birer yazılacaktı.


Uzak diyarlarda yaşayan kara büyüde ustalaşmış bir topluluk güçlerini
birleştirmişti.


O sırada günün gün eden züppe kral sarayında ziyafet çekmekteydi.
Önüne koyulan eti nazikçe kesmiş ağzına göreceği sırada, sağ elinde tuttuğu çatal birden alev almıştı. Kral panikle yerinden kalmış şaşkın gözlerle onu izleyen hizmetkarlarına bakmıştı. Bedenindeki irkilmeye engel olamamış sol tarafında dikilen sağ koluna bakmıştı.


“Bu da ne! Bunu yapanın kellesini istiyorum Pars!” O sırada sarayın altın işlemeli görkemli kapası şiddetle açılmış, beş bordo kapşonlu içeriye adımlamıştı. Yüzleri gözükmeyen bu kişilere öfkeyle
bakmıştı. Saraydaki herkes korku dolu gözlerle olanları merakla beklemekteydi.


“Togay Han Arathor, sen bu kudretli mertebeyi hak edemedin ve onu
almaya geldik!” kral yüzüne yerleştirdiği yamuk gülüş ile konuşan kişiye yaklaştı.


“Buna siz mi karar vereceksiniz!” sesindeki alay tüm sarayda yankılanmış
ardından güçlü bir kahkahasını salmıştı.
Karşısında duran kapşonlu başını kaldırmış yüzü gölgelenmişti. Gördüğü
gözler ve yüz hattı onu etkilemeye yetmişti. Sarıyla çerçevelenmiş buz mavisi gözler...


İçine yayılan soğukluğu hissetmişti. Bir el uzanmış kalbinin etrafını sarmalamış, iki büklüm etmek istermişçesine sıkıyordu. Birden sarayın pencereleri kudretle açılmış kuvvetli bir ses yankılanmıştı. İçeri dolan soğuk rüzgar, kalbinin üzerindeki soğukluktan daha az beterdi. Kaslı bedeni
rüzgarı yarmak istercesine karşısındaki hayran olunacası gözlere meydan
okur gibi bakıyordu. Yüzündeki gülüş daha da büyümüş, bir katili andıran
hayvanice bakışları korkmadığını gösteriyordu.


“Ölmelisin Arathor, ülken var olmalı tek engel senin varlığın.” sesindeki dinginlik ve sakinlik salonda olan herkesi daha da germişti.

“Tarih böyle yazılmadı, böyle yaşanmamalı.” arkasında yer alan dört kişi yavaşça ellerini kaldırmış bir şeyler mırıldanmaya başlamışlardı. Kral kalbindeki baskının arttığını hissetmişti, kaya gibi sert duruşunu birden kaybetmiş ellerini kalbine götürmüş ve bedeni dizlerinin üstüne yığılmıştı.


“Han!” sağ kolunun haykırışı ve ona doğru atılmasıyla geri doğru savruluşu aynı anda olmuştu. Kafasını zor kaldırmış, yüzünü o garip gözlere değdirmişti.


“N-ne olu-yor!” zor çıkan sesi hitap ettiği kişiye ulaşmıştı.


“Ölüyorsun.” yüzündeki gülüş kralı oldukça sinirlendirmiş ve korkutmuştu.
Son kez derin bir nefes almıştı ve ayağa kalkmak için hamle yapmaya çalışmış zor da olsa başarmıştı. Önünde durduğu bedenin yüzündeki hafif şaşkınlığı yakalamıştı bile, aynı alay bu sefer züppe kraldaydı.


“Ben Togay Han! Arathor kralıyım ve siz kırmızı başlıklılar benim olanı benden alamazsınız!” belinde asılı olan kılıcını son gücüyle çekmişti, kimse ne yapacağını anlayamadan içten içe beğendiği gözlerin artık kral için bir önemi kalmamıştı.


Çünkü artık bir kellesi yoktu.


Başı fırlayan bedene bakmıştı, yere düşmüş platin sarısı saçları yere
dağılmıştı. Bir kadındı. Arkasında duran dört kişi yarı havada olan ellerini indirmiş hareketsiz bedenleriyle yerde öylece duran cesede bakıyordu.


“Bir büyücüyü öldürdün!” umursamadı kral. Arkasında duran sağ koluna gözleri değdi. Yüzündeki dehşet ifade kralı huzursuz etmeye yetmişti bile.


Fısıltılar çoğaldı, gittikçe fısıltı olmaktan çıktı. Kafamı çevirdiğimde dört kişide ellerini göğe açtıklarını gördü. Esen sert rüzgar şiddetlendi, kar ile birleşti. Camlardan ve kapılardan giren kar taneleri kısa sürede sarayın bir
kısmını ele geçirdi.

O sırada kralın kulaklarına tek bir cümle yankılandı. Tiz bir çığlık aynı şeyleri bağırdı durdu ve o gözler geldi gözünün önüne, şiddetle başını sallayıp kurtulmak istedi.

Kar taneleri gözlerini açmasını engelliyordu. Sarayda tek bir ses
yankılanıyor sonra çığlıklara dönüşüyordu ve birden kar durdu. Ses yoktu, sadece sessizlik ve kalp atışları. Kral gözünü açtı ve karşısında kimseyi bulamadı cesedi bile. Sağ koluna döndü hala yerdeydi. Bir süre bakıştılar, gözleri kılıcına ilişti. Kan tazeydi.


“Tarih yeniden yazılıyor. Kaybedeceksin!” ağzından dökülen cümleyi defalarca tekrar etti. Tekrar sağ koluna baktığında ona anlamsızca bakıyordu sanki hiçbir şey olmamış gibi.

“Duymadın mı Pars?”


“Neyi efendim?"

Loading...
0%