Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm : Hastane

@nurilayda06

Bölüm Şarkısı: Scarlett Rose; (Dark Times)

"Yalnızlığınla yüzleş , dön bak kim var kim yok ... Aslında herkes var ama kimse yok..."

Yerde kanlar içerisinde yatan bir kadın... Elinde kanlı bıçakla başında ağlayan bir kız... Bir ressama size göre pişmanlık nedir , diye sorulsa çizebileceği en anlamlı resim tablosu gibiydi. Kapının kırılma sesi genç kızın ağlamasını dahada artırırken , sağlık ekipleri kadını sedyeye yatırmış ve hızla koşmaya başlamışlardı. Polis kızın elinden bıçağı aldığında kız hala titriyordu. İçindeki soğuk ürperti ,katil olma duygusu ile birleşmiş hareket etmesini engelliyordu. Eline takılmış kelepçeler ise onu yerin dibine çekiliyormuş gibi hissettiriyordu. Adımları birbirine karışırken , bir anda gözleri karardı ve yere yığıldı.

❤️❤️❤️

Gözlerimi açtığımda , beni ilk selamlayan bembeyaz bir yer oldu yoksa ölmüş müydüm ? Ölüp her şeyden kurtulmuş muydum ? Burnuma çarpan sert koku hala yaşadığımı vurguladığında anlamıştım. İyodoform kokusu , hastanede olduğumu vurguluyordu. Kafamı sağa çevirdiğimde kolumdaki seruma ilaç veren hemşire ile karşılaştım.

" O , yaşıyor mu ? "

Gözlerim dolmuştu. O an gözümün önüne her an , her saniye geliyordu. Korkuyordum , annemin öleceği korkusu beni daha önce hiç korkmadığım kadar korkutuyordu. Hafifçe doğruldum . Hemşireden olumsuz bir cevap alırsam ne yapacaktım ? Kapının açılıp içeriye babamın girmesi ile hemşirenin odadan çıkması bir oldu. Keşke diye geçirdim içimden , Keşke bu yaşanılanların hepsi bir kabus olsaydı.

" Sen ... Sen bir katilsin ... Neden bunu yaptın Asena ? Daha doğmamış bir bebekten ne istedin ? Bizi sevmediğini biliyorum. Ben hiçbir zaman istediğin bir baba olamadım özür dilerim. Ben hep o saçmalıklardan kurtulman ve iyi bir yerlere gelmen için , senin için uğraştım Asena , senin için elimden gelenin en iyisini yaptım. "

Ağlamaya başladım. Şu an tam burada ölmek istiyordum. Canavarlar her yerde baba ve ben korkuyorum , üşüyorum ama yapabileceğim bir şey yok. Onlardan kurtulmayı yüzlerce kez denedim ama galiba onlar benden gitmek istemiyor. Onları sende görseydin baba , sende ölmeyi denerdin yüzlerce defa , sende korkar , sen de üşürdün. Galiba sen bunlara dayanamaz ve onlardan kaçmaya çalışırdın ama bilmezdin aslında onların senin gölgen olduğunu ve senden asla gitmeyeceğini bilmezdin.

" Baba , onlar yaptı . Yemin ederim o bıçağı ben almadım. Ben annemi öldürmeye çalışmadım . Baba ben katil falan değilim. Lütfen bana böyle söyleme. "

Onlar cidden korkunçlar. Derin bir nefes aldım. Aldığım nefes içime oksijen değilde zehir alıyormuş gibi hissettiriyordu. Kafamda sesler çınlamaya başladığında ellerimi kulaklarıma kapadım . Nefes alışverişim hızlandı . Oysa ben nefes aldığımı hissetmiyordum. İçeri hızlıca giren doktorlar zorla sakinleştirici iğneyi vurdular. Kısa sürede uyuşmuş bedenim üzerimde yüzlerce ton yük varmış gibi hissettiriyordu. Ama bu iğne sadece bedenimi uyuşturuyordu . Peki ya zihnimi ele geçiren zehirli sarmaşıklar nasıl azalacaktı ? Bedenim uyuştuğu için yatağa çivilenmiş gibiydim. Şu anda sadece acıyı hissediyordum. Fiziksel ve ruhsal olarak baya tükenmiştim. Acı her yerdeydi. Gitgide çoğalıyor gitgide zehirliyordu. Damarlarımda kan değil , zehir akıyordu. Ben hapishaneye giremezdim . Buradan bir şekilde kurtulmam lazımdı. Tabi bir şeyler yapabilmem için önce bedenimin kendine gelmesi lazımdı. Doktorların sandığından daha güçlü bir vücudum vardı ve ben buradan kurtulacaktım. Sadece yerimden kalkabileceğim birkaç dakikaya ihtiyacım vardı.
Bir plana ihtiyacım vardı. Buradan elimi kolumu sallayarak çıkabileceğimi sanmıyordum. Umutsuzdum , yıpranmışdım . Yıllar bana iyi değil , kötü gelmişti. Ailem ile aram ben büyüdükçe dahada açılmıştı. Sadece deniyordum . Yaşamayı deniyordum ama olmuyordu. Yaşamak kurtulmaya çalıştıkça dahada battığım bir bataklık gibiydi. Ben bu bataklıkta dibe batmıştım. Babam ise her zaman benim en derin yaram olmuştu . Annemin kendini öldürmeye çalıştığı günlerde bile yanında olmamıştı. O beni bela olarak betimler ve benden kurtulmanın yolunu arardı. Bir kaç gün önce ise beni boğmaya çalışmış ama sarhoşluğun etkisi ile sızdığından başaramamıştı. Annemi sevmediği halde onunla zorla evlendirilmiş , tam ayrılmak üzereyken de ben doğduğum için yine başaramamıştı. O her zaman benden nefret etmişti. Bedenimdeki uyuşukluğun geçip geçmediğini anlamak için kolumu havaya kaldırmaya çalıştım. Kolumu havaya kaldırabildiğimi fark ettiğimde ise zamanın geldiğini de anladım. Şimdi kurtulma zamanıydı. Elim kolumda duran seruma gitti ve hızla kolumdan çıkarttı. Üstüme örtülen ince battaniyeyi hızlı bir şekilde açtım ve ayağa kalktım. Odayı hızla incelerken kafamda yüzlerce düşünce girdap oluşturmuştu. Duvara asılmış bir televizyon , küçük bir komidin , küçük bir ayna , banyoya açılan bir kapı ve komidinin üstünde duran cam bir sürahi. Oda dar ve küçüktü. Pencereden yüksekliği ölçmek için baktığımda ise beşinci katta bir odada olduğumu anladım. Sürahiye baktığımda susadığımı fark ettim. Sürahi tabi ya , neden bunu daha önce düşünmedim. Sürahi aslında kullanabileceğim en iyi kaçış silahıydı. Yaklaşık on dakika sonra doktor saatlik defteri doldurmak için odaya gelecekti. Ben ise bu sürahi ile onun kafasını hedef alıp onu bayıltarak onun yerine geçecektim. Fazla zor ve çok şans gerektiren bir plandı.

"Tanrım eğer cidden şu aciz kulunun sesini duyuyorsan bana yardım et. Daha önce asla kullanamadığım tüm şanslarıma şu anda hiç olmadığı kadar çok ihtiyacım var. Tanrım sen beni koru. Senin adaletinden şüphem yok ama yapmadığım bir şey için ömür boyu hapis cezası alamam. Ben adam öldürmeye teşebbüs suçu ile anılmak istemiyorum . Tanrım lütfen lütfen şu aciz kuluna yardım et. "

Sakin olmaya çalışarak elimdeki cam sürahi ile kapının arkasına geçtim ve beklemeye başladım. Odadaki saatten gelen sesler kalbim ile uyum sağlamış ritmik bir şekilde ilerliyordu. Saniyeler birbirini kovalarken derin bir nefes aldım. Bunu yapabilir miydim ? Öz güvenim yoktu ve hiçte olmayacaktı. Bunu başaramazsam ne olacaktı ? Hapishaneye girip müebbet cezasına mı çarptırılacaktım ? Buna katlanamazdım. Eğer buradan kurtulursam ölmeyi düşünüyordum. Ölüp yaşamaktan kurtulmayı , yaşamaktan kaçmayı düşünüyordum. Peki bunu yapabilecek cesaret bende var mıydı ? Ben sadece cesurdum . Burdan kurtulursam eğer bir köprüye çıkıp denize atlayacaktım. Belki de trafiğin yoğun olduğu bir saatte araçların önüne atlardım. Bileklerimi keserek kendime sıradan bir ölüm yaratmak istemiyordum. Ölmek isteyen tarafım , yaşamak isteyen tarafımla savaş içerisindeydi. Aslında savaşın kazananı belliydi. Ölüm benim kurtuluşum , ölüm benim uyanacağım kabusumdu. Kim korkunç üç yaratık ile yaşamak isterdi. Bileklerini kesen değil , umutlarını kesen ölüdür . Sahte sevinçleri olanlar değil ,gerçek acıları olanlar yaşayanlardır. Toprağın altında olan değil , geride kalan ölüdür. Nefes alamayan değil , hayalleri olmayan gerçek ölüdür. Gökyüzünden yağan damlalar yağmur değil, gökyüzünün göz yaşlarıdır. Karanlıktan değil de aydınlıktan korkacaksın mesela . Çünkü görebildiğin , bildiğin veya hissettiğinden korkarsın . Esen rüzgar ile bir dakika sonra yaşamama olanağını düşüneceksin . Çünkü rüzgar ecelin nefesidir . Deprem ile hayatına girip çıkan insanları anımsayacak , sel ile birçok şeyi unutmayı dileyeceksin. Yıldızlara bakıp dilek tutacak , asla gerçekleşmeyeceğini öğreneceksin. Pastan da artan her bir mumla yepyeni insanlar tanıyacaksın, hepsinin gittiğini ise bir sonraki mum da göreceksin. Hayatın kuralı buydu işte , bu kadar basitti.Tabi bu sadece lafta bu kadar kolaydı. Kapının kolunun oynadığını gördüğümde sürahiyi daha sıkı kavradım. Nefes alışverişlerimi yavaşlattım. Tam önümde arkası bana dönük kadını gördüğümde ise tüm gücümle sürahiyi kafasına geçirdim. Kadın yere yığıldığında kapıyı kapattım ve onu banyoya sürükledim. adamı sürüklediğim yerlerde kandan bir iz vardı. Tanrım , lütfen beni affet . Umarım ölmez , bir cinayet daha işlemek istemem. Kadını banyoya getirdikten sonra kafasını fayansa yaslayıp , oturur bir pozisyona getirdim . Nabzını kontrol ettiğimde atıyordu. Tanrım sana şükürler olsun yaşıyordu , sadece bayılmıştı. Kadının üstündeki önlüğü ve stetoskobu aldım. Önlüğü giydim stetoskobu da önlüğün üstüne yerleştirdim. Saçlarımı önlüğün cebinden bulduğum bir toka ile toplayıp düzgün durmasını sağladım. Aynaya baktığımda her zaman hayalini kurduğum önlüğün üstüme çok güzel yakıştığını fark ettim. Hızlı olmazsam yakalanacağım , korkusu ile çıkmak üzereyken suyu açtım , kapıyı kapattım . Bu onları biraz oyalardı. Odadan çıkarken tek elimi önlüğün cebine koydum. Kapıda bir hemşire ile karşılaşınca durdum . Bu kadarmış , yakalandım işte. Korku ile gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Birazdan polisleri çağıracaktı ve hapishane kapıları benim için açılacaktı.

" Azra hanım bende her yerde sizi arıyordum . Acil bir durum var ama ben sakinleştirici iğneyi odanızda bulamadım. "

Hemen kadının yaka kartına baktım. Derya Aydoğdu. Üstündeki üniforma staja geldiğini belli ediyordu. Hemen bir yalan bulmam lazımdı.

" Derya çok üzgünüm ama benim hemen çıkmam lazım. Evde yangın çıkmış durumlara bakmam gerekiyor. "

Kadın şaşkınca bana bakarken ben el sallayıp yürümeye başladım. Diğer elimi de önlüğün cebine koyduğumda sert bir şey hissettim. Sert olan şeyi çıkardığımda araba anahtarı olduğunu fark ettim . Buradan hızlıca kaçmama en iyi yardımcı bir araba olacaktı. Bu hastaneye küçükken çok geldiğimden hastaneyi ezbere biliyordum. Otoparkın önünde selam veren güvenliğe gülümsedim ve otoparkın içine girdim. Şimdi tek sorunum arabayı bulmak ve buradan kurtulmaktı. Buraya kadar her şey kusursuz bir şekilde işlemişti. Artık yakalanma gibi bir riskim yoktu. Kafamda hissettiğim soğuklukla olduğum yere kalakaldım. Çok erken konuşmuştum. Sakin bir şekilde arkamı döndüğümde tanımadığım bir adam ile karşılaşmam bir oldu. Kafama dayanan silahtan zerre kadar korkmuyordum. Zaten bende buradan kurtulup ölecektim. Ama vücudumun titremesini engelleyemiyordum. Bu titreme hissi ölümün soğukluğunun vücudumun esir almasının sonucuydu.

" Sen Azra değilsin. Bunu ikimizde çok iyi biliyoruz. Hapishaneye girmemek istediğini de biliyorum. Bende sana hapishaneyi göstermemeleri için yardımcı olacağım."

O silahı indirdiğinde derin bir nefes aldım ve onu dinlemeye devam ettim.

" Ama bunun karşılığında da senden bir şey isteyeceğim . Kabul ediyor musun ? "

Hızla kafamı salladım. Hem de ne isteyebileceğini bile düşünmeden. Adamı incelediğimde yüzündeki siyah atkı yüzünün yarısını örtmüş , kafasındaki siyah bere ile ürkütücü bir görünüme sahipti. Tamamen siyah giyinmesi ise yeşil gözlerini ortaya çıkarmıştı.

" Güzel . Altı yaşından beri gördüğün canavarların sana bu konuda baya yardımcı olacak. Polislere ifade almak için geldiklerinde bir psikiyatri doktoru ile görüşmek isteyeceğini söyleyeceksin. Doktor ile görüşmene hasta gizliliği sebebi ile giremezler. Gördüklerini doktora anlatacaksın ve doktor sana deli raporu yazacak . Deli olduğun için akıl hastanesinde tedaviye alınacaksın. Polisler ise akıl sağlığının yerinde olmadığını anladıktan sonra hapishaneden kurtulacaksın. "

Bu inanılmaz bir plandı. Peki ama benden ne isteyecekti ?

" Bunun karşılığında benden ne istiyorsun ? "

Adam kahkaha attığında korkmaya başladım. Kesinlikle benden berbat bir şey isteyecekti.

" Bunun karşılığını iki yıl sonra akıl hastanesinde patronum ile karşılaştığında vereceksin. Şimdi arkandaki adama üzerindeki önlüğü ver ."

Önlüğü arkamda duran adama uzattım. Biraz önceki silahı tekrar kafamda hissettiğimde içime korku ile derin bir nefes çektim.

" Korkma küçük kız , patronum her şeyi düşündüğü için bunu da düşündü. Asla cezalandırılmaman için odandan rehin alınmış gibi görüneceksin. Patronum senin için çok uğraşıyor . Emin ol her hareketini biliyoruz. Her an , her saniye peşinde seni takip eden yaklaşık on adam var. "

Arkamda bulunan adam beni geldiğim yönden daha farklı bir yoldan tekrar hastahanenin içine soktuğunda, yüzüme korkmuş bir ifade verdim. Adamın kalın kolu boğazımın hemen üzerindeydi . Kolu boynuma baskı yapmıyordu , aksine adam bana zarar vermemek için uğraşıyordu. Polislerin yolumuzu kesmesi ile adam teslim oldu ben ise korkmuş teyzeme sımsıkı sarıldım. Teyzem ile birlikte tekrar odama döndüğümde aklımda bana söylenenler vardı. Odama giren iki polis memuru ifade almak için geldiklerini söylediler.

" Ben psikiyatri doktoru ile görüşmek istiyorum. "

❤️❤️❤️

Uzman Psikiyatrist Damla Öcalan adında bir doktorun odasına girdim. Polisler odadan çıkarken odaya baktım . Gayet az eşya ile sade duran bir odaydı . Her zaman hayal ettiğim odadaydım. Ama burada hasta olarak bulunuyordum. Doktoru incelemeye başladım. Kızıl saçları , kahverengi gözleri ve yüzünden eksik olmayan sahte gülümsemesi belki de gülümsemesinin sebebi hastaları rahatlatmaktı. Amacı her neyse bu gülümseme okulda beni sürekli rahatsız eden kızı hatırlatıyordu. O an aklıma geldiğinde tüylerim diken diken oldu. Altı üstü hoşlandığı çocuk beni seviyordu . Kıskançlık her şeye bedelmiş , bunu öğretti. Okulun popüler kızlarından olduğu için arkası baya sağlamdı . Bana tek başına zarar veremeyeceğini bildiği için yaklaşık on beş kişi ile saldırmıştı. İki kişi zorla beni okulun tuvaletine sürüklemiş , ikisi gözcülük yapmış, üçü ise nöbetçi öğretmeni oyalamış , üçü ise tuvaletleri boşaltmıştı. Beni zorla tutanlar beni bir klozetin üstüne oturmuşlardı. Tam yedi kişiydiler. Önce tehdit ederek başlamışlardı. Sonra ise ellerine aldıkları makas ile belime kadar gelen saçlarımı , enseme kadar hiç acımadan kesmişlerdi. Çok ağlamıştım o gün , gerekirse öldürselerdi ama saçlarıma dokunmasaydılar . Saçlarımı kestikten sonra ikisi karşılık vermemem için kollarımı tuttu. Onlar bana o kadar vururken sesim bile çıkmamıştı. Onlara asla istediklerini vermezdim. Bu yüzden onlar vurdukça, ben güldüm. Onlar bağırdıkça, ben sustum. En sonunda dayanamayan Melis , işin içine bıçak soktu.

"Bu kadar oyun yeter. Şimdi bana buradan kurtulmak için yalvar. "

Güldüm . Onun bu aciz kendini güçlü sanan tavırları sadece komikti. Ağzımda metalik bir tat oluşmuştu. Kafamı sağa doğru çevirerek ağızımdaki kanı tükürdüm.

"Senin gibi aciz , kendini güçlü zanneden , kötü kız olmaya çalışan bir ego manyağına asla ve asla yalvarmam. Öldüreceksen öldür . Yaşadığımı düşünmüyorum zaten. "

Bu sözlerim onu iyice delirtti. Sinirden gözleri dönmüştü. Şu anda beni öldürse hiçbir şey değişmiyecekti. Sadece beni yaşamaktan kurtaracaktı. Ama eğer şu anda beni burada öldürmezse bir gün karşısına çıkacaktım. Daha korkusuz ve daha acımasız olarak hem de ve canını çok yakacaktım. Ölmeyi dileyecekti , ama ölmekten beter olacaktı. İntikam , her zaman acı verici olurdu. En acı şekilde intikamımı alacaktım. Melis derin bir nefes aldı ve öfkesine esir düştü. Bıçağı bir anda karnıma sapladığında nefes alışverişim bir anda azaldı. Bunu gören Melis korku ile ekibini topladı ve hızla uzaklaşmaya başladı. Onlar tuvaleti terk ettiklerinde kalan son gücümü hareket edebilmek için kullandım. Eğer koridora ulaşabilirsem kurtulma ve intikam için fırsat elde etme şansım vardı. Duvardan tutunarak yürürken , Melis'in aşık olduğu ama beni seven uğruna dayak yediğim çocuğu gördüm.

"Mert ! Mert! Lütfen bana yardım et. "

Mert hızlı bir şekilde yanıma geldi . Koluma girdi ve beni revire yönlendirdi. Elim hala karnımda duran bıçağa gitti . Bıçağı karnımdan tüm gücümle çıkartırken , dudaklarımdan acı dolu bir inleme döküldü. Vücudumun birçok yeri ağrıyor ve kanıyordu. Ama ben çektiğim acıya değil de saçlarıma çok üzülüyordum. Hemşire pansumanı yaparken , Mert ambulansa ve polise haber vermişti. Hemşire karnımdaki yarayı temizlerken çektiğim tarifsiz acıyı asla unutmayacağıma dair verdiğim intikam yemininin gereğini yapacağım zaman geldiğinde , en acımasız olduğum an olacaktı. Hastaneye kaldırıldığımda her yanım ağrıyor ve acıyordu. Onlara asıl kavga nasıl olurmuş göstermek için polise yalan bir ifade verdim.

" Okuldan bir kız , voleybolda takım kaptanı olduğum için voleybol antrenmanı olduğunu söyledi. Bende spor salonuna gittim. Oraya gittiğimde üstümü değiştirmek için soyunma odasına yöneldim . Soyunma odasına girdiğimde hatırladığım son şey kafamdaki sızı uyandığımda bu şekilde yerde yatıyordum. Karnımda keskin bir sızı vardı. Oradan geçen ilk kişi Mertti. Ona seslendim . O da beni revire götürdü. Sonrasını da biliyorsunuz Memur bey."

Mert 'in beni bulduğu yer spor salonuna yakın bir yer olduğu için polise söyleyebileceğim en iyi sahte ifade buydu. Polisler odadan geçmiş olsun diyerek çıktığında bende intikam yeminimi çoktan etmiştim.

" Beni bu hale getirdiğin için sana toprağı armağan edeceğim. O çok güvendiğin gücün seni bundan asla kurtaramayacak. Elbet bir gün karşılaşacağız. Herkesin bir gün tadacağı ölüm sana çok yakışacak. Kefenin cebinin olmadığını sana göstereceğim. O babanın milyonlarca dolarları ya da annenin çok pahalı mücevherleri bile seni yaşatmaya yetmeyecek."

Adımı seslenen hemşireye baktığımda sıranın bana geldiğini anladım . Saatlerdir hayal aleminde dolanıyordum. Sinirle yerimden kalktığımda aklım hala intikam yemini ile meşguldü. Damla Hanım tahmin ettiğim gibi kızıl saçlı , kahverengi gözlüydü. Gayet ciddi ve büyük bir ilgi ile sandalyeye oturana kadar beni izledi. Sandalyeye oturduğumda gözüne siyah gözlüğü taktı.

"Hoş geldiniz. Adınızı öğrenebilir miyim ? "

"Asena Kara "

" Bende Damla Asena tanıştığıma memnun oldum. Emin ol psikiyatristlere başvuran herkes sorunlu değildir. Senin önemsiz diye görüp içine attığın her olay bir gün seni intihara kadar sürükleyebilir. Ben senin her sorunu sıkılmadan dinleyeceğim ve gerekli tedavi yöntemini uygulayarak seni bu durumdan kurtarmak için elimden geleni yapacağım. Ama öncelikle senin bana neden buraya gelmek istediğini yani şikayetini anlatman lazım. "

Kadının sakin konuşması ve anlayışlı ses tonu beni yaşadığım her şeyi ona anlatmaya zorluyordu.

" Ben küçüklüğümden beridir canavarlar görüyorum. Herkese onları anlatmayı denedim ama kimse bana inanmadı . Sadece izlediğim korku filmlerin beni fazla etkilediğini söylediler."

"Peki Asena , bana gördüğün canavarları anlatmak ister misin? Sana yardım edebilmek için bunu bilmem gerekiyor. "

Derin bir nefes aldım. İşte başlamaktan en korktuğum zaman gelmiş ve çatmıştı. Onlar doktorun tam arkasında beni büyük bir dikkat ile dinliyor ve izliyorlardı.

"Altı yaşımda iken başladı. Gece karanlıktan hep korkarım. Bu hala da böyle , asla değişmiyor. Karanlıktan korkmamak için çok sebep aradım. Ama karanlığa benziyordum. Karanlık bana kendimi hatırlatıyordu. Bu ondan korkmam için en büyük sebepti. Altı yaşında gene ağlayarak eve geldiğim günlerden birisiydi. Babam çalışıyor , annem ise daha eve gelmemişti. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya gitmiştim. Arkamda bir fısıltı , bir anda bir elin ağzımı kapatması ve beni hareketsiz hale getiren güzel bir kız. Siyah saçları upuzundu. Yüzünden asla eksik olmayan bir ifadesi vardı. Hüznün ve umursamazlığın hakim olduğu bir ifade , sanki sanki bir duygu maskesi takıyormuş gibiydi. Simsiyah gözleri vardı. Gözleri korkmama sebep olabilecek en korkunç gözlerdi. İnsana benziyordu ama insan olamayacak kadar da aykırıydı. Toplum tarafından dışlanmaya itilen ilginç insanlar gibiydi. Her zaman siyah giyinirdi. Bir süre sonra alıştım. Çünkü ağladığım zaman yanımda olan tek arkadaşım oydu. Bir süre sonra ise tamamen onun gibi giyinmeye başladım. Siyah renk benim için her şeyi saklayan tek renkti. Ben onu hep "Aykırı" diye çağırdım. O bana hep "Küçüğüm" diye cevap verdi. Onu okulda benimle konuşan bir kaç arkadaşım ile tanıştırmak istediğimde bazı terslikler olduğunu fark ettim. Arkadaşlarıma hemen yanımda bulunan Aykırı ile tanışmalarını söylediğimde onlar onu görmediklerini söylediler. İlk canavarım ile böylece tanıştım. Bu olaydan sonra benimle konuşanlarda yalan söylediğimi düşünerek benimle konuşmamaya başladılar. O günden sonra her şey değişti. Okula gidince benimle dalga geçiyorlardı. Benim hareketlerimi taklit ediyorlar ve eğleniyorlardı. Her okuldan eve döndüğümde kendimi banyoya kapatırdım. Saatlerce ağlardım. Ağlamak bile bazen bir işe yaramazdı. Kendime zarar vermeye o zaman başladım. Ortaokul yıllarımdı . Beşinci sınıfın ikinci dönemiydi. İddialar gitgide arttı. Okulda beni gören herkes benden kaçar hale gelmişti. Benim şeytan tarafından lanetlendiğimi öne sürüyorlardı. Beni hep Lanetli diye çağırdılar. Zehir gibi geçen dört yılın ardından on dört yaşıma bastığımda biri ile daha tanıştım. İçine kapanıktı ve o insanlardan çok korkuyordu. Daha çok onlardan değilde onların alaycı ve kırıcı sözlerinden korkuyordu. O tıpatıp on dördüncü yaşıma benziyordu.Soğuk ve on dördüncü yaşım gibi acımasızdı. Ben de ona hep Soğuk dedim. Soğuk ile tanıştıktan sonra kendime zarar vermeye başladım. Soğuk bana kendime verdiğim zararın acımı azaltacağını söylerdi. Yıllardır babamın evde sakladığı bir kelebek bıçağı var. Bunu biliyordum. Bir gün o bıçağı şans eseri buldum ve bıçağı odama getirdim. "

Doktor korku dolu gözlerle bana baktığında ürperdim. Ne olmuştu ? Sadece kendime acımasızca yüzlerce kez zarar vermiştim. Bu mu onu etkilemişti ? Doktor hafifçe öksürdü. Önünde duran şişeden bir yudum su içti. Hikayenin yarısı bile onu ürkütmeye yetmişti. Önündeki kağıtları inceledikten sonra derin bir nefes aldı.

"Peki Asena , annene bıçakla saldırdığın yazıyor. Annene bıçakla saldırdığın anda ne hissettin ? O canavarlardan korktuğun için mi bunu yaptın ? Ya da madde falan mı kullandın ? Belki de biraz alkol , aklını sağlıklı kendi iradenle kullanabiliyor muydun ?"

O buzlu camın arkasında olaylara şahitlik etmiş benliğim katil olma olanağını yeniden hatırlatırken derin bir nefes aldım. Ağlamak istemiyordum. Şu anda olmazdı. Gözümden bir damla yaş akarken ilk defa kendimi bu kadar savunmasız hissediyordum.

" Ben yapmadım. Ben bir şey yapmadım. O günün sabahında annem ile kavga etmiştik. On sekiz yaşıma gireli birkaç gün oluyor ve ben çok korkuyorum. En çok korktuğum bir kabus mu , diye düşündüğüm diğer canavarlardan farklı ve birkaç gündür benimle birlikte , o her yerdeydi. O benim en büyük korkum. O yaptı . Anneme o zarar verdi. Ben bir şey yapmadım lütfen inanın bana. Ben hiçbir şey yapmadım Damla Hanım. "

Doktor ayağa kalktı ve odadan çıktı. Bir kaç dakikanın ardından birkaç kişi ile geri döndü. O birkaç kişi benim koluma girdi ve beni bir araca bindirdiler.Uzun sık ağaçlarla dolu bir yolda bana çok uzun bir süreymiş gibi gelen bir sürede gittik. Çok uzun bir süre sonra şehir dışında bir yerlerde beyaz ve kahve tonlarının hakim olduğu bir binanın önünde durduk. Görevliler beni nazikçe odaya aldığında binanın üstünde yazan yazıya baktım. Rüya Akıl ve Ruh Hastalıkları Merkezi. Merhaba yeni yaşamım. Yüzümde buruk bir gülümseme ile hastaneye adımı attım. Merhaba her şeyin başlangıcı. Hoşça kal eski hayatım...

Loading...
0%