Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ❤️🥰😢
Eve gelmiştim. İlk işim bar kısmına gitmek oldu. Sarhoş olmak ve her şeyi unutmak istiyordum. Bana ilk defa içini açmıştı. Benimle ilk defa özel bir konu da konuşmuştu. Ve benim şu an tek hissettiğim utançtı.
Çünkü ilklerimizin bu kadar iğrenç bir olayla harcanması, ve ikide bir kendisi haklıyken af dilemesi...
Durdum. Ne diyorum ben ya?!
Ne oluyor bana? Ne ilki? Duygularımı tarif edemiyorum.
Çok yaralanmışımdır. Vurulma, işkence, yediğim dayaklardan bahsetmiyorum bile kısacası bu dünyadaysanız bedenen ve ruhen yarım oluyorsunuz ama şu an sanki artık yarım bile değildim.
Bundan harici bir günde yaşadığım şeyler o kadar hızlıydı ki ne olduğunu anlayamıyorum!
Berfu kim? Neden yirmi dört saat bile tanımadığım bir insana karşı bunları hissediyorum neden?
Tamam! Kız çok güzel, aşırı güzel ama zaten çevremde hep güzel kadınlar var.
Toparlanmam lazım. Yirmi yedi yıllık eğitime, Topluluk'a ihanet ediyorum. Ayrıca dedemin dediği gibi duygularıma teslim olmamalıyım. Hem zaten ona çarptığım için kendimi kötü hissettim hepsi bu.
Bir de benim yüzünden annemin ikide bir ona öyle davranması vicdanımı rahatsız ediyor. Hem son günlerde yorgunum bu da etkili oldu.
Resim mi çizsem?
Kimi çizeceğim ki?
Yeni bir şeyler çizeyim. Elimdeki viski şişesiyle birlikte hobi odasın girdim. Fırçayı, boyaları ayarladım. İçmem lazım, şişe bitmek üzere... Ahmet KAYA, Kara Yazı açtım.
Ne çizdiğimi bilmiyorum. Ruhumdan taşanlar, parmaklarımdan tuvale dökülüyor. Kaç saattir çizim yapıyorum bilmiyorum ama içeri vuran güneş ışığı sabahladığımı belli ediyor. Gözlerimi artık açamıyorum, gözlerim kapanıyor...
Uyumuşum!
Etraf karanlık sadece tuvale ışık vuruyor. Tuvalin arkasına sızmışım! Ne çizdim ki ben?
Başım çatlıyor. Biten şişe adeta nedeni benim diye önümde duruyor. Daha iyiyim hem artık hasta değilim. İyileştim. Ayağa kalktım banyoya gittim.
Duş almam lazım. Soğuk su iyi gelir ama ondan önce telefonumu bulmam lazım. Bir sürü cevapsız çağrı, mesaj. Büyük ihtimalle Demir eve geldi. Benim inzivaya çekildiğimi anladı ve gitti. Resim çizmek benim inzivamdır her zaman. Duşa girdim. Su beni rahatlatıyor. Eski devrelerime döndüm.
Hemen Ayaz'ın yanına gitmeliyim, bir sürü bu konu hakkında mesaj var. Duştan çıktım. Hemen hızlı bir şekilde giyindim. Lacivert gömlek ve siyah kumaş pantolon. Saçlarımı kuruttum. Hızlı bir şekilde aşağı indim. Kapıyı açmamla Demir'in yanıma gelmesi bir oldu.
-Abi iyi misin?
-İyiyim kardeşim, hemen Ayazların yanına geçelim!
Demir'in yüz ifadesinde bir şey vardı. Ona ne oldu diye soracakken bir ses duydum. Kalbim hızlandı. Kendine gel!
-Alparslan bey!
Mavi mavi bakıyor. Sinirim bozuldu. Bana böyle bakmamalı. Neden kalbim hızlanıyor?! Beni Topluluk yetiştirdi. Ben bunun için yıllarca eğitim aldım!
-Ne var!
Demir neden bana öyle baktı? Normal halim bu benim!
-Şey... Ben ayakkabılarınızı temizledim size getirdim.
Elindeki poşeti bana uzattı.
-Demir'e verseydin!
-Ben de dedim bana ver ama sana teşekkür edecekmiş abi.
-Eee şey evet ben teşekkür ederim.
Etrafa baktım Ahmet yok. Büyük ihtimalle Ayazlara yardım ediyor. Süleyman burada, ona işaret verdim yanıma gelmesi için.
-Ne oldu abi?
Berfu'nun elinden sinirli bir şekilde poşeti aldım. Süleyman'a verdim.
-At şunu çöpe, artık çöplerle de ben ilgileniyorum(!)
Berfu bana bir şey söylemek istedi ama yüzüne bile bakmadan arabaya bindim. Kalbim sadece hızlı atmıyor şu an acıyor da hastaneye gitmeliyim, hastalığım büyüyor. Arabaya bindiğimizden beri Demir bana bakıp bakıp bir şey söylemek istiyor ama çekiniyor!
-Çıkar artık ağzındaki baklayı. Sabahtan beri karşımda kıvranıyorsun!
-Abi sen niye kıza öyle davrandın?
-Anlamadım!
-Yani dün kıza o kadar yakın davrandın, şimdi ise buz gibi davrandın!
-Ne demeye çalışıyorsun Demir?
-Kızdan hoşlanmaya başladın sanmıştım. Allah var çok güzel kız...
-Sana ne güzelliğinden Demir!
-Abi sen beni yanl...
-Bu konu burada kapansın! Benim o kızdan hoşlanmam için hiçbir neden yok! Ayrıca unuttun galiba benim aşık olmam resmen yasak! Aşkmış meşkmiş! Haaa bir de neymiş güzel kızmış, başlarım sana da şimdi güzelliğine de!
-Abi!
Demire nasıl baktım bilmiyorum ama susması gerektiğini ifade ettiğimi düşünüyorum. Ayrıca güzelse güzel, ne var bunda aklım almıyor.
Göğsüm sıkışıyor. Kalp krizi mi geçireceğim?
Bir süre sonra Ayaz'ın evine gelmiştik. Rezidansta kalıyordu.
En üst kat. Kısacası tam bekar eviydi. Ayaz'ın hobisi fotoğrafçılıktı. Evin bir bölümü sadece bunun için döşenmişti. Duvarlarda hep fotoğraflar vardı.
Eve girer girmez Ayaz'ın lafıyla dondum kaldım.
-Senin evine nadide bir parça gelecek ve bana söylemeyeceksin! Hemen fotoğrafını çekmek istiyorum kar tanesinin!
Başlayacağım şimdi bunlara. Ne bu sırayla gözüme gözüme sokuyorlar kızı!
-Ne saçmalıyorsun sen!
-Sen aramalarıma cevap vermedin, ben de evine geldim. Hayatımda ilk defa gözleri o renkte bir kadın görüyorum!
Ne oluyor lan!
Bu ne?
Gören Berfuya yürüyor. İşaret parmağımı tehditkar bir şekilde Ayaz'a doğru kaldırdım.
-Değil onun fotoğrafını çekmek, eğer ona bir adım bile yaklaşırsan karşında Topluluk'un lideri olan Alparslan'ı görürsün!
O kadar sinirlenmiştim ki hissediyorum kıpkırmızı olmuştum! Ayaz bana korkarak baktı ve zar zor yutkundu.
-Pençesine kurban olduğum sen beni yanlış anladın. Yok kar tane yani kızı ben ne yapayım?
Ayaz'a tam cevap verecekken Mert'in sesi her şeyi susturdu. Tek kaşı havada duvara bir omuzu yaşlanmış. Bir eli cebinde diğer elinde de kadeh varken yüzüme sert ama sorgulayıcı bir şekilde bakıyordu.
-Kim ki bu kız? Ayaz'a bu kadar tepki verme nedenin ne? Çocukluk arkadaşını zalim Alparslanla tehdit etmen... İlginç!
-Ne diyorsun sen Mert! Adam artık evimdekilere sulanmaya başladı!
-Yemin ederim o kız artık benim bacımdır Aslanım. Yanımda geçse diğer tarafa bakarım pençesini yediğim!
İkimizde Ayaz'a baktık. Bana şirin olduğunu düşündüğü ama benim ise daha çok yüzüne yumruk atma isteği uyandıran bir şekilde bakıyordu.
-Ayaz ilk defa bir hizmetlinize yürümüyor Arslan! Ayaz bu, nefes alsın yeter mantığında. Hepimizin hizmetçilerine yürümüştür. Ayrıca seni neden bu kadar sinirlendirdi onu anlamadım asıl konu bu!
-Hayır tek kriterim nefes alsın değil!
İkimiz Ayaz'ı umursamadık bile. Çenem seğirdi. Mert'in hayvan simgesi akrepti. Aşırı zekidir. Sen daha ne olduğunu anlamadan seni gözlemler ve bütün kartları ortaya sermiş bir şekilde karşına geçer!
-Ben sadece...
-Sen sadece ne kardeşim?
-Safiye teyzeyi bilirsin... Annem gibidir. Onun yeğeni Berfu, yani aileden!
-Öyle mi? Hiçbir kimse Topluluk'un üyelerinden üstün değildir. O yüzden Ayaz'la aranda bir kırgınlıkta yok.Neyse asıl konuya gelelim! Amerikalılar tabiki de onayladı. Biliyorsunuz yeter ki Rusların zıttı olsun! Bundan sonra ne yapacağız?
Konuyu kendi değişmesi aslında artık Mert'in çemberine girdiğimin en büyük kanıtı. Berfudan uzak durmalıyım artık. Zaten uzak durmayacak mıydım?
Mert'e odaklanmalıyım.
-Ruslara ne kadar veriyorsak aynısı verin ama işçilerimizin çalışma saatini iki katına çıkarın asıl teslimatı artık onlara yapmayacağız!
-Nasıl yani?
Mert kurcalar, her zaman!
-Baya! Topluluk kurallarını çok önemli olduğunu biliyorum o yüzden ben de diğer kuralını uyguluyorum. Olay içinde olay! Antlaşma içinde antlaşma!
Tabiki de Mert iğnelememi anladı. Ayaz ise yine her zamanki gibi sıkıldığını çok belli ediyordu.
-Şiştim. Bu konuda hallolduğuna göre ve pençesine kurban olduğum da beni affettiğine göre hadi bir yerlere gidelim, ne zamandır beraber bir şeyler yapmıyoruz! Haa bu arada şu iki yüz lira verdiğim ama sana yüz lira diyen artık yaşamıyor. Bugün yalan söylemeye başlayan diğer gün hepimizi satar! Topluluk yalanı affetmez...
Topluluk buydu işte sadece ama sadece kandı...
.......
Eve geldiğimde hafif çakırkeyiftim. Yatak odasına girmeden hobi odasında ışık yandığını fark ettim. İstemsizce o tarafa doğru gittim. Tuval ışığı yanıyordu.
Sahi ben ne çizmiştim?
Tuvalin yanına vardığımda aldığım nefes yarıda kesildi. Kalbim yine hızlandı. Sabaha kadar hem içip hem de çizdiğim resim Berfu muydu?
Gülümsüyordu. Gamzelerini aynı şekilde çizmiştim. Saçlarını sol omuzuna almıştım.
Gözleri...
Onu anlatmaya mecalim yok! Günler yetmez. Burnu, ağzı her şeyiyle karşımda. Sanki karşıma geçmişte öyle çizmiş gibiyim.
Hayatımda ilk defa böyle bir şekilde mükemmele yakın portre çizmiştim. Ama beni asıl şaşırtan ise Berfunun kalbinin üstüne kendi Topluluk simgem olan dövmemi çizmemdi...