@nurita
|
Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın❤️🥰😢
…
Küserse küssünler. Bebek bakıcısı mıyım ben?!
Kimdi bu? Berfu bu evde kime gülebilir ki böyle? Kime olacak Gülsüme ya da teyzesinedir. Aynen kesin onlardır. Eğer onlarsa niye bütün benliğim onlardan biri değil diyor.
…
İşte o zaman Ayaz kendini yerden yere vurmuştu ama umursamadım. Cezası bu görevde olmamaktı. Onun hastanesindeki başhekimi benle ilgilenecekti. Bu Ayazı iyice çileden çıkarmıştı ama dediğim gibi onu umursamadım bile. Madem aniden ortadan kaybolup duruyordu.
O da alışmalıydı benim için görünmez olmaya. Kısaca günüm sadece ama sadece işle geçmişti. Bugün evde iyice dinlenip yarın için enerji toplamalıydım. İlk defa vurulmayacaktım hatta benim için çok normal bir eylemdi. Benim üzüldüğüm bir insan için hayatının en büyük kâbusu olacak şeyin benim kendi kurduğum plan olmasıydı.
Yaşayan bir ölüden farkım yoktu. Bu bir insanın başına gelebilecek en kötü şey değil miydi?
Benim gölgemdi. “Demir nerede Süleyman?”, “Abi, Demir abi işlerini bitirip çıktı.” Bir kere bile yanıma uğramadı bugün. Bu vurulma durumu geçmeden de yanıma gelmez biliyorum, tanıyorum onu! Kinci. Onu dinlemeyip böyle bir plan kurduğum için beni cezalandırıyor. Ama bilmiyor ki ben olmasam Demir vurulacaktı.
Kardeşim için ölebilirdim. Benim için sorun değildi bu durum. Hatta bazen bu durum benim için ödül gibi geliyordu. Bu hayatta olmaktansa ölmek istiyordum. Yaptığım işten nefret etmeyi bırakmıştım. Ben artık direk kendimden nefret ediyordum. Hiçbir hayalim yok!
Dünyadaki çoğu yeri gördüm ama gezmek için değil hepsi iş içindi. Şu an yaptığım bütün eylemler yaşayan bir ölünün eylemlerinden farkı yoktu. Her gün yeni bir gündü ama heyecansız, tatsız bir gündü benim için!
O da artık beni umursamıyor. O gece yüzünden! Ama bilmiyor ki o gece sırf ona benzediği için o kadınla oldum. İstemsizce güldüm. Süleymanın bakışları aynadan bana kaydı umursamadım.
O gece sırf bu yüzden o kadınla olduğumu bilse büyük ihtimalle gelip yüzüme tükürürdü ya da benden iğrenir bir daha yüzüme bile bakmazdı. Haklıydı da ama ben haklı olmasına rağmen benimle olmasını istiyordum.
Ailem beni böyle büyüttü. Herkese, her şeye bencil olmak zorundayım. Sadece Topluluk’a karşı olamam bencil! Aklımın erdiği yaştan belki de daha önceden ailem bana bunu öğretti. Babam özellikle bunu öğrettikten sonra kendini çalışma odasına kapattı. Sanki şu ana kadar bu görev için bize katlanıyordu ve artık rahat edebilirdi.
Ondan sonraki üç yıl hayalet bir babayla geçirdik çocukluğumuzu. Zaten annem ise babamla hep ilgilenirdi. Onun için varı yoğu her zaman babam oldu. Babama o kadar âşıktı ki benle Melisayı çoğu zaman arka plana attı. Ama babam kendini odasına kapattıktan sonra bize döndü ama iş işten geçmişti.
Ben İtalyadaydım artık Melis ise Fransada. Bir kez bile sorgulamadı oğlunun küçücük yaşta katil olmasını. Onun için bu normaldi. Yeter ki babam mutlu olsundu. Başka bir şey onun için önemli değildi. Önemli olmadı da.
Yanında korumalardan biri vardı. Ona yardım ediyordu. Bu da olabilirdi ama ikisi ağzı kulaklarına varmış gibi gülüyorlardı. Bütün bedenimin kaskatı kesildiğini hissettim. Neydi bu kalbimi sıkıştıran his.
Kitlenmiş bir şekilde onlara bakarken Süleymanın sesini duydum. “Abi bir şey mi oldu?” dişlerimin arsından “Kim bu?” dedim. Süleyman benim baktığım tarafa baktı. “Kim derken abi?” diye sordu. Bu iyice sinirimi bozdu.
Neden şu an beyni yokmuş gibi davranıyor. Tekrardan dişlerimin arasından “Berfunun yanındaki kim?” diye sordum. Süleyman yeni anlamış gibi. “Ha abi o Emre. İyi çocuktur. Toplulukta eğitimi geçen hafta bitmişti. Birkaç gündür de burada çalışmaya başladı. Sağlam adamdır!” Süleymanın gülümseyerek söylediği şey beynime kan sıçrattı.
Gelir gelmez evdeki çalışana mı yavşıyordu. Süleyman en sonunda onların tarafına bakmayı bırakıp bana döndü. Ben ona nasıl bakıyordum bilmiyorum ama bakışlarımdan irkildi. Derince yutkundu. Kısık bir sesle “Abi bir şey mi oldu?” diye sorması iyice sinirimi bozdu.
Sözde bütün güvenlikten o sorumluydu. Ama daha evdeki çalışanı koruyamıyordu. Süleymana ters ters bakarak eve girdim.
Sikeyim ya!
Bir şey yapamıyorum şu an!
Emre mi Emir mi ne boksa ne deyip evden göndereceğim onu?
Hiçbir neden yokken onu evden gönderemem. Neden olarak Berfuyla gülüşüyor oluşunu sunamayacağıma göre…
Sinirle burun kemiğimi sıktım. Lanet olsun! Boynumu sağa sola yatırdım. Üstümdeki ceketi fırlattım. Boynumu sinirle ovdum. Bir kere bile bana öyle gülmemişti. Gözlerinin içi bile gülüyordu.
Dün yüzüme bakmayan Berfu, bugün mavilerini üstümden ayırmıyor. “Alparslan Bey! İyi misiniz?” dalga geçercesine “Umurunda mı?” dedim. Bu şoka girmesine neden oldu. “T-Tabii!” bir de masum masum bana bakıyor. Tekrar alayla gülerek konuştum. “Öyle mi? Bana hiç öyle gelmiyor ama Berfu Hanım!” dedim. Bu onun iyice şaşırmasına neden oldu.
Dudaklarını birbirine bastırdı. “İstemeden bir şey mi yaptım ben?” diye sordu yine masum masum bakarak. Hıh diye bir ses çıktı dudaklarımdan. Önümdeki sarmadan hınçla bir tane daha attım ağzıma.
“Eve gelirken baya gülüyordun arkadaşınla diyorum!” dedim sarmadan bir tane daha ağzıma atarken. Kaşları çatıldı. Gözlerini de şaşırmış gibi birkaç defa kırpıştırdı. Dudakları açıldı ve kapandı. Sonra yüzünde yine eşsiz bir gülümseme ortaya çıktı. “Emreden mi bahsediyorsunuz?” diye gülerek sordu. Kaşlarımı öyle mi diye kaldırdım. Vay be! Beyi falan da atmışlar.
Berfunun mavileri buğulandı. Bu bedenimde elektrik akımının geçmesine neden oldu. Kafasını salladı. Buğulanan gözlerinden bir damla gözyaşı aktı. “Emre, sevgilisine hediye vermek istiyordu. Vermek istediği hediyenin özel olmasını söyleyip teyzemlerden fikir alırken kulak misafiri oldum. Ben de şiir yazmasını söyledim sevgilisine. Bu fikir çok hoşuna gitti ama hiç bu tür şeyleri beceremediğini söyledi. Ben de yanlış anlamazsa şiir yazıp verebileceğimi söyledim…” dudaklarını ısırdı.
Sinirle tekrar akan gözyaşını sildi. “Yazdığım şiiri sevgilisi çok beğenmiş. Onun için teşekkür ediyordu bana Alparslan Bey! Merak etmeyin ahlaksızlık yapmam ben!” deyip o büyüleyici mavileri bana dolu dolu ama kırgın bakıp gitti.
Ben ne yapmıştım?
Ben ne yapmıştım?
Amacım Berfunun nefretini kazanmaksa doğru yolda ilerliyordum.
Gözlerini asla bana değdirmeden “Yemeğinizi bitirdiyseniz masayı toplayayım efendim?” diye soğukça sordu. Benim hala burada olduğumu bilse asla gelmeyeceğini sesi haykırıyordu.
Yanına gidip özür dilemeliyim. Ama bunu yapacak cesaretim yok. Seslerin kesilmesiyle dış kapının kapanması bir oldu. Gitmişti…
Babamla en başından beri asıl planımız buydu. Rusların arkasındakini öğrenmek için yapmıştık. Yarın beni vuracak kişi düşmanlardandı.
Bu bir kumardı derken şaka yapmıyordum. Beni asıl üzen babamın bana “Umarım hayatta kalırsın! Topluluk’u güzel yönetiyorsun!” demesiydi.
Ölebileceğimi bile bile beni yarın gönderecekti ama umurunda değildi, umurunda değildim…
…
Ben dalgın dalgın yürürken gölün orada birinin oturduğunu fark ettim. Biraz daha yaklaştıkça onun Berfu olduğunu anladım. Adımlarım durdu. Tam geri gidecekken aklımda şöyle bir düşünce geçti. Yarın ölürsem onun en son bana kırgın olacağı gerçeği. Bu gerçek göğsümü sıkıştırdı. Belki de bunlar son saatlerimdi. İstediğim her şeyi yapmalıydım.
“Alparslan Bey! Ne yapıyorsunuz?” diye şaşkınca sordu. Ben onu umursamadım. “Yarın öleceğini bilsen şu an ne yapardın?” diye sormam onu iyice şaşırttı. “A-Anlamadım!” derken bile şaşkınlıktan kekelemişti. Bedenimi tamamen ona döndürdüm.
“Diyelim ki yarın öleceksin ve şu an son saatlerini yaşıyorsun. Ne yapardın?” diye merakla sordum. Cidden bunu merak ediyordum. Bana baktı. O kadar uzun süre gözlerini gözlerimden ayırmadı ki bu hiç bitmesin istedim.
İç çekti gözlerime bakarken ve en sonunda kısık bir sesle konuştu. “Son zamanlarda en çok neyi yapmak istiyorsam onu yapardım.” dediği irkilmeme neden oldu.
Berfu ise hala bana bakıyordu. Kaç dakika böyle geçti, bilmiyorum ama en sonunda konuşan bendim. “Özür dilerim! Sana asla ama asla ahlaksız demek istemedim. Böyle bir şey demeye de haddim yok zaten. Sadece ben… Ben yoğun ve kötü bir gün geçirmiştim. Sana patladım. Cidden özür dilerim!” bakışlarım ona döndü.
Bana bakarken ki gözlerindeki ışıltı geri gelmişti. “Önemli değil. Ben sizle konuştuktan sonra düşününce size hak verdim. Hoş olmazdı. Ne de olsa bir hizmetçi ve Topluluk üyesi olmazdı. Yani yasakmış. Gülsüm bana anlatmıştı. Ben unutmuşum. Yani demem o ki ben üzülmeyeyim diye beni uyardığınızı anladım!” sonlara doğru sesi düştü ve bakışlarını kaçırdı.
Ben ise şaşırmıştım. Asla bunun için düşünmemiştim. Evet! Böyle bir yasak var ama artık umurumda değil! “Bu yüzden dememiştim!” deyip bakışlarımı göle çevirdim. “İyi niyetinizi anlıyorum Alparslan Bey! Geldiğim günden beri bana hep iyi davrandınız hem de basit bir hizmetçi olmama rağmen!” demesiyle kafasını yere eğdi. Yanakları kızardı.
Basit bir hizmetçi mi? O benden değerliydi bana göre. Elimle çenesini tuttum. Kafasını kaldırmamla buğulanmış gözlerini gördüm. “Bir daha sakın basit bir hizmetçiyim deme bana!” dedim yumuşacık bir tonlamada. Omuz silkti. Göl, Ay ışığıyla parlıyor. O ışık Berfunun gözlerine farklı bir ambiyans oluşturuyordu.
Gözleri şu an beni büyülüyor.
Şaşırdı. “Neyi unutalım?” güldüm. “Sen hizmetçi olduğunu ben de patron olduğumu unutacağız!” dememle gözleri şaşkınlıkla açıldı. Sonra bu fikir hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. Gamzeleri ortaya çıktı.
Sonra heyecanlı bir kız çocuğu gibi “Nasıl olacak bu?” dedi. Diliyle dudağını ıslattı ve bana beklentiyle baktı. “İşte böyle” dememle dudaklarını öpüp çekildim. Dondu. “Sen sadece Berfu olacaksın ben de sadece Alparslan olacağım!” dedikten sonra o beni deli eden gamzelerini öptüm.
Nefesini tuttu. Gözlerine baktım. Benden rahatsız değildi. Ben de artık dayanacak durumda değildim. Dudaklarım üst dudağını kavradı ve arasında ezdi. Bu yangının ilk kıvılcımıydı. Geri çekildim. O mavi gözleriyle bana bakıyordu. En sonunda gözlerimi kapatıp onu delice öpmeye başladım.
Elim tam göğsünün üstüne gelince delice atan kalbini hissettim. Bu dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu. Kafamı geri çektim. O da nefes nefese gözlerini açtı. Elim eline gitti. Elini delicesine atan kendi kalbimin üstüne koydum.
“Ne hissediyorsan ben de onu hissediyorum! Korkma!” diye dudaklarına fısıldadım. Gözlerimi kapatıp tekrar onu öpmeye başladım. Bazen üst dudağını dudaklarımın arasında eziyordum bazen de alt dudağını minik minik ısırıyordum.
Kollarımda o olduğu sürece hiçbir şey umurumda değildi… |
0% |