Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Basit Şeyler Daha Büyükleri Gelene Kadar En Büyük Sorununuzdur

@nurrunatt

08.08.2020

06:00

 

Kendinizi rahatsız eden somut şeylerden kaçmak ne kadar da kolay. Tam olarak şimdi yaptığım gibi. Kulaklığımı takıp ormanda koşabiliyorum ve bütün olumsuzluklarıyla canımı sıkan Edna'yı düşünmekten kendimi alabiliyorum. Ama şu var ki soyut şeylerden kaçabilmek, somutlardan kaçmak kadar kolay olmuyor hiçbir zaman. Kendi beynimden ve düşüncelerimden kaçmak istesem de nereye gidersem gideyim bunu yapamayacağımı biliyorum.

Fazla düşünüyorum. Her şeyi. Belki de bu yüzden yazar olmak için doğdum. O kadar fazla şey düşünüp o kadar ince ayrıntıyı göz önünde bulundurmak yazmak için en önemli becerilerden biri. Ve bu benim iyi bir yazar olmama etken oldu.

Ama bazen yoruluyorum. Çok fazla şey düşünmek, bir kitabı okurken yazarın o cümleleri hangi durum ve his içerisinde yazdığını düşünmek, markete gidip sakız alırken kasiyerin yüzündeki o dalgın ifade, her sabah yan komşum Perkins’lere selam verirken yüzlerinde gördüğüm o gülümseme... İnsanlar her zaman aynı şekilde davranabilirler fakat aynı hissiyatı veremezler. Size gülümseyerek günaydın diyen biri bir başka gün yine gülümseyerek günaydın diyebilir fakat yüzündeki gülümseme aynı değildir.

O kasiyere neden dalgın olduğunu sorsanız belki de size dalgın olmadığını yalnızca arkasında duran televizyondaki haberi dinlemeye çalıştığını söyler. Ve şu var ki eğer iyi bir yalancıysa siz de buna inanırsınız.

Kendimde sorun olarak gördüğümü düşündüğüm özelliklerimden biri de bu işte. Ben, bana yalan söyleyebilenleri anlayabiliyorum. Ses tonlarının bir önceki günden farklı olduğunu, gözlerindeki gülümsemelerin aynı olmadığını, kafalarındaki düşünce çarklarının seslerini duyabiliyorum. Ve bu kitaplarımı ilk yazmaya başladım sıralarda Tanrı tarafından bana verildiğini düşündüğüm bir yetenekti. Bu yeteneğimle de gurur duyuyordum. Ama şimdi yorulmaya başladım. Herkesi anlamak, her şeyin, her detayın farkında olmak, düşünmemek için çabalasanız bile düşünmek artık zor.

Tek istediğim sessiz hayatımda istediğim zaman kitap yazabilmek, kelimelerle dans edebilmek, kocamla zaman geçirmek ve zamanı geldiğinde bir anne olmak.

Ne yazık ki zamanı da geldi. Artık anne olmak istediğimi fark ediyorum. Ash benden yaşça büyük. 32 yaşında. Bense 26 yaşında olsam da artık anne olmak için hazırım. Ve bunu Ash’e söylediğimde yüzündeki o şaşkın ifadeyi asla unutamazdım. Korkmuştu, şaşırmıştı ve rahatlamıştı.

Aramızdaki yaş farkından dolayı benim hemen anne olmak istemeyeceğimi düşündüğü için bana bu konuyu hiçbir zaman açmamıştı. Ama artık o 30'ların üstünde bir adam olarak baba olma zamanının geldiğini düşünüyordu. Bunu biliyordum çünkü yakın arkadaşlarından Derek, Ash’in baba olmak istediğini ağzından kaçırmıştı. Ve ardından ona söylememem için bana yeminler ettirmişti.

Ashton’a bildiğimi söylememiştim. Ama düşünmüştüm. Günlerce, haftalarca, yalnızca anne olma fikrini düşünmüştüm. Ash ve ben birbirimizi seviyorduk ve gerçekten tamamlanmış bir aile olmak istiyorduk.

Evlenmeden önce 3 çocuğumuzun olacağını konuşurduk. Çocukların kardeşleri olmaları ve yalnız büyümemeleri en büyük arzularımızdan biriydi. Çünkü ben de Ash de tek çocuktuk. Yalnız bir çocuk olarak büyümenin ne demek olduğunu bilen iki insan olarak geniş bir aile istemiştik.

Günlerce düşünmenin ardından Ash’e sonunda anne olmaya hazır olduğumu söyledim ve hiç beklemeden bunun için çalışmalara başladık. Ancak ters giden bir şeyler vardı.

Eşimin sperm sayısı yetersizdi. Bu da uzun bir tedavi süreci boyunca çocuk sahibi olamayacağımız anlamına geliyordu. Ancak doktorlar gerçekten çocuk sahibi olmak istersek tüp bebek tedavisini kullanabileceğimizi ve ikinci çocuk isteme zamanımıza kadar da Ash’in tedavisinin sonlanabileceğini söylemişti. Yine düşünmüştük. Benim zaten beynimin en iyi yaptığı şeylerden biriydi bu.

Ash’e kendisini yetersiz hissetmemesini sağlamak için beklememiz gerektiğini söyledim. Ardından bekledik. Ve şimdi ben bu bekleme sürecinde bu ormana geldim ve kulağımda saçma bir şarkı çalarken, hava yalnızca önümü görebileceğim kadar aydınlanmışken koşuyorum.

Evden çıkmadan önce artık plan yapmayacağıma dair bir karar vermiştim.

Bu kararın arkasında durmalı ve eve döndüğümde Ash’e tüp bebek tedavisini deneyebileceğimizi söylemeliyim. Neden bekliyoruz ki? Neden bu kahrolasıca dünyanın her saniyesi, her saati, her günü bir şeyler için beklemek zorundayız. İnsan hayatı sonsuz değil. Kısacık bir yaşamda bir saat bile beklemek haksızlık geliyor.

Olduğum yerde duruyorum. Ellerimi ince belime yerleştirerek soluk almaya çalışırken gülümsediğimin farkındayım. Gerçekten de bir tane bile olsa spontane bir karar vermek bir an için çok iyi hissettiriyor.

Basit şeyler, daha büyükleri gelene kadar en büyük sorununuzdur. Ve onların ne kadar küçük olduğunu görebilmeniz için, ne kadar da bir sorun gibi durmadığını anlayabilmeniz için ancak daha büyükleriyle mücadele etmeniz gerekir.

O ormanda derin bir nefes çekip çocuk sahibi olma hayaliyle arkama döndüğümde ayağım havada asılı kalmıştı. Ne gördüğümü tam olarak anlayabildiğimi sanmıyorum. Çünkü hava henüz ormanın tamamını görebileceğim kadar aydınlanmamıştı. Ama bir şey vardı.

İnsan görünümünde bir siluet.

Karanlıktan yapılmış bir korkuluk gibi karşımda dikiliyordu.

İşte o an basit sorunlarımın üstüne daha büyüğü gelmişti.

Loading...
0%