Yeni Üyelik
11.
Bölüm

İşte Şimdi Başlıyoruz Güzelim

@nurrunatt

08.08.2020

08:23

 

Başınıza gelebileceğini düşünmediğiniz olaylarla karşı karşıya gelseydiniz ne yapardınız?

Her gün haberlerde insanların başına gelen kötü olayları dinliyoruz. Kimisi bir trafik kazası geçiriyor ve ya hayatını kaybediyor ya da sakat kalıyor. Kimisi eşinden şiddet görüyor. Kimisi aile baskısından dolayı evden kaçıyor. Kimisi ölüyor; sevgilisinden ayrıldığı için vücudu parçalara ayrılmış. Kimisi çok hasta ve yardım istiyor. Sosyal medyadan hastalığının tedavisi için para kampanyası düzenliyor. Kimisi daha küçücük yaşında kanser olmuş; ölümün ne olduğunu bilmeden ölümden korkuyor.

Kalbinin var olduğunu iddia eden her insan duyduğu bu haberler karşısında mutlaka üzülür. Ama asla başına gelebileceğini düşünmez. Nedense insanlar kötü olayları kendilerine yakıştıramaz.

Oysa iyi şeyler hepimizin başına gelsin istiyoruz. Her gün iyi olalım, işimizde terfi alalım, sınavda birinci olalım, istediğimiz üniversiteye gidebilelim, istediğimiz kişiyle evlenelim ya da aşk yaşayalım... Her ne olursa olsun hep iyi, mutlu ve sağlıklı olalım. Paramız olsun. İstediğimiz her şeyi yapabilelim. İstediğimiz her şeyi alabilelim, farklı ülkeleri gezip görelim.

İnsanlar güzel şeyler ister. Kimse mutsuz olmayı, kötü olaylarla karşılaşmayı istemez. Kötü olan üzücü olandır. Üzücü olansa sizi kırar, parçalar ve bir karıncayı ezdiğiniz gibi ezer. Bu yüzden kötü olaylar karşısında çırılçıplak kalırız. Korkarız ve zaten korktuğumuz için onların bizi bulmasını istemeyiz.

Ormandan çıkmış arabama doğru ilerlerken kollarımı bedenimin etrafına sarıyorum. Bunu neden yaşadığımı düşünüyorum? Bu neden benim başıma geldi?

Ama bunu sormak çok saçma. Bu olayı yaşayan yüz binlerce insan da aynı soruyu sormuştu. Bunu yaşamak istememişlerdi ama yine de yaşamışlardı. İstememek ya da sorgulamak bir şeyin gerçekleşmesini ancak erteleyebilirdi ama tamamen engellemezdi.

Bunu yaklaşık 15 dakika önce öğrenmiştim.

Şu, hayatımın tamamen değiştiği gözü açıp kapayıncaya kadar geçen sürede yani.

Sonunda arabama ulaşıyorum ve kendimi sürücü koltuğuna bırakıyorum. Artık gözyaşlarım dahi akmıyor, yalnızca endişeliyim ve korkuyorum. Ash’e bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Bu sarsıntıyı nasıl atlatacağımı bilmiyorum. Ben uyurken çıplak bedenimin üzerinde gezinen elleri, bedeni ve dudakları nasıl aklımdan silip atacağımı bilmiyorum.

Yine de kendimi avutmaktan geri durmuyorum. Belki de o kişi hiçbir şey yapmamıştır. Belki de yalnızca gözümü korkutmak, yalnızca bunu yaşadığımı bilmemi istemiştir. Psikolojik bir etki yaratmak, gerçek olmayanı doğru olduğuna inandırmak, gerçeğinden çok daha kötü.

Ben tecavüze uğradığımı sanacaktım ama aslında bana tecavüz etmediğini bildiği için her kimse bundan zevk alacaktı.

Kim olduğunu kesinlikle bilmiyorum ve aklıma bunu yapabilecek herhangi bir isim de gelmiyor. Çünkü benim kişisel olarak kimseyle bir problemim yok fakat Shrek'in de söylediği “Sanki tüm dünyanın benimle bir derdi var gibi,” benim için de son derece geçerli. Ve bugün de bu kanıtlanmış oldu.

Ben gizem-gerilim yazarıyım. Bu gibi şeyleri iyi bilirim. Eğer o kişi beni tanıyorsa ki tanıdığından yüzde yüz eminim o halde bunu yapmasının ardında gerçek bir sebep olmalı. İstemeden canını yaktığım biri ise benden intikam almak istemiş olabilir. Ancak beynimi geri sardığımda, tanıdığım tüm insanları düşündüğümde gerçekten canını yakmış olabileceğim hiç kimse yok. Ya da düşünme yetimi kaybettim. Bunun için kendimi suçlayamam. Çünkü bana ne olduğunu bilmiyorum. O adamın bana tam olarak ne yaptığını bilmiyorum.

Anahtarı takıyorum ve çeviriyorum. Eve gitmek için arabamı çeviriyorum. Zihnim o kadar boş ve şaşkın ki Ash’le karşılaştığımda ne yapacağımı bilmez bir halde olacağımdan eminim. Belki de eve gitmemeliyim. Belki de direk polise gitmeli ve olanları anlatmalıyım. Böylece hem güvenli bir yerde olur hem olanların üzerinden biraz zaman geçer ve ben de Ash’e anlatmadan önce kendimi biraz olsun toparlayabilirim. En azından söyleyebilecek birkaç cümle bulurum.

Bir yazar olarak hiç bu kadar nutkumun tutulduğu olmamıştı. Hiç bu kadar beynim bomboş, kelimeler ölü, iç sesim baygın olmamıştı. Mutlaka her durumda söyleyecek bir şey bulurdum, düşünecek şeyler üretirdim.

Bu, benim için yaşadığım olay kadar yeniydi. Ve o anda anlamıştım ki bunu kolay kolay atlatamayacaktım. Normal hayatıma geri dönmem epey uzun sürecekti.

Arabayı ağır ağır sürerken polis karakoluyla eve gitmek arasında kalıyorum. Şimdi hemen telefonumu elime alabilir Ash’e koşunun biraz uzayacağını ve kahvaltı için beni beklememesi gerektiğini söyleyebilirim. Ama bir şey beni durduruyor.

Arabayı kenara çekiyorum. Düşünmeliyim.

Derin bir nefes alıyorum. Ama bu yeterli gelmiyor. Ciğerlerime çektiğim nefes sanki göğsümün ortasında bir kaçak varmış gibi sızıyor. Sanki biri o kaçaktan içime bir pipet sokmuş ve ruhumu emiyor.

Usulca arkama yaslanıyorum ve 40 derece havada üşüyen ellerimi taytımın cebine sokuyorum. O anda elim küçük bir şeye değiyor. Önce bunun bir yaprak olduğunu düşünüyorum. Ne de olsa bütün kıyafetlerim ormanın içinde üzerimden çıkarılmış ve otların üzerine bırakılmıştı. Ancak o şeyi parmaklarımın arasına aldığımda bir kâğıt parçası olduğunu anlıyorum.

Kalbim tekrar titriyor ve dudaklarımın arasından küçük bir nefes çıkıyor. Korkuyorum. Arabanın kapılarını kilitlemiş miydim?

Kâğıdı cebimden çıkarıyorum fakat okumadan önce arabanın kilitlerini kontrol ediyorum. Evet, kilitlemişim.

Kâğıdı titreyen parmaklarımın arasında zorla açıyorum. Kısa bir yazı var. El yazısı ile yazılmamış. Daktilo gibi duruyor. Ya da Word belgesinde Times New Roman yazı tipinde yazılmış ve daha sonrasında kâğıt kesilmiş. Kâğıdın bir makasla kesildiğini anlayabiliyorum çünkü kesik yamuk ilerliyor. Her kimse bu notu keserken elleri titrememiş fakat takıntılı ya da obsesif biri de değil. Çünkü kıyafetlerimi katlayıp yanıma koymayı düşünen biri, bu notu keserken de kenarların dümdüz olmasına dikkat ederdi.

O anda aklıma şu soru geliyor: beni bayıltıp kıyafetlerimi çıkaran kişiyle notu cebime bırakan kişi aynı değil mi? Ama bunu düşündüğüm anda çok saçma geliyor. Çünkü tek kişi gördüğüme eminim.

Artık yazıyı okuyorum ve kanım donuyor. Yanaklarıma rahatsız edici bir sıcaklık yayılırken omuzlarımın yavaş yavaş aşağıya düştüğünü ve tüm bedenimin karıncalanmaya başladığını hissediyorum. Hayır, kesinlikle eve gitmiyorum.

Evet, sonunda kararımı veriyorum.

Arabamı çalıştırıyorum ve ilk sokaktan sağa dönerek polis karakoluna doğru sürüyorum.

Çünkü yazılan not önce eve gidip Ash’in desteğini alabileceğim kadar masum değil.

O yamuk kesilmiş kâğıtta şöyle yazıyor: İşte şimdi başlıyoruz güzelim.

Loading...
0%