Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Planlar Planlar Planlar

@nurrunatt

08.08.2020

05:26

 

Rekabet.

Mutfak penceresinden bulutlu gökyüzünü izlerken düşündüğüm kelime bu. Rekabetin yazarlık dünyasında ne işi olduğunu sorgulamadan edemiyorum. Sanat, yaratıcısını mutlu ettiği sürece var olmalı, bir kâr amacı gütmemeli.

Oysa dün gece ödülümü alırken üzerime çevrilen gözler hiç de sanatçı gözleri gibi görünmüyordu. Asla doymayacakmış görünen vampirler gibi. Elimde tuttuğum ödül altın bir küre değil de sanki bir kan torbasıydı. Hâlbuki o ödülün hiçbir değeri yok.

Ödülü almıştım ve ne olmuştu ki? İnsanların benden daha fazla nefret etmesinden başka ne olmuştu? Gece eve gelmiştik. Ödüllerim ve koleksiyonlarım için ayırdığım odaya ödülümü yerleştirip bir duş aldıktan sonra Ash’e sarılıp uyumuştum. Ve bugün yeni kurgum için çalışacaktım Kısacası hayat kaldığı yerden devam ediyor. Dün ödül almamışım gibi.

Kahvemden bir yudum alıp dilimi dişlerimin üzerinde gezdiriyorum. Henüz şafak vakti. Gün ağarmamak için direniyor gibi görünse de bulutların kapattığı gökyüzü, er ya da geç aydınlanacak. Bugün koşuya gidebilmek için aydınlanmasını beklemeyeceğim. Karanlık, olanları daha iyi görmeyi sağlayan siyah bir perde gibi. Sessiz, sakin, pürüzsüz.

Kendime kızıyorum. Dün gece Edna’nın yanıma gelip iğneleyici sözlerini, bir ses kayıt sistemiymiş gibi sürekli beynimde dinlediğim için kızıyorum.

Edna Fox, yayınevimin rakip yayıneviyle çalışan polisiye yazarı. Yani biz doğuştan rakip olmalıyız. Ama ben değilim. Yalnızca kendi eserlerimle ilgileniyor, kendi kelimelerim için mücadele ediyorum. O ödülü dün Edna kazanmış olsaydı muhtemelen salondaki en çok alkışlayan kişi ben olurdum.

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın benim rakibim yine benim. Kendimle mücadele etmeyi, bir önceki eserimden daha iyi eserler yazabilmeyi seviyorum. Ve bence Edna’nın rakibi de kendisi. Bunun farkında olmadığı için benimle yarışıyor. İnsanların benim eserlerimi daha çok sevmesi benim suçum değil. Edna’nın da değil. Fakat bir yanlışı görmüyorsanız o yanlışı düzeltmeniz için de bir girişimde bulunamazsınız. Edna kendi yanlışlarına karşı gözlerini siyah bir bandajla kapatmış. Bu yüzden yükselemiyor. Bu yüzden hak ettiğini düşündüğü yere kendisi gelemiyor.

Ben de aptal gibi bu insanları kafama takıyorum. Aptal gibi Edna’nın bana söylediği “İnsanların kitaplarını sevmesinin sebebi o sevimli, aptal yüzün. Bir gün kelimelerin tükendiğinde herkes senin ne olduğunu anlayacak ve gerçek bir yazarın ödül almasına izin verecek,” demesini kafama takıyorum.

Önceden yazmak konusunda iyi olduğumu düşünürdüm. Ama rakiplerimden gelen iğneleyici sözler, kitaplarımın üzerini çiziyor, bir daha çıkmayacak mürekkeplerle ıslıyor. Ve bu da beni olumsuz etkiliyor.

Acaba, demiştim. Acaba güzel yazamıyor muyum?

Bardağı sertçe eviyenin üzerine bırakıyorum. Saçmalık! Ne kadar üstüme gelinirse gelinsin sanatımla var olmaya devam edeceğim. Tıpkı Ash’in dediği gibi kendim için var olacağım. Eserlerim de öyle.

Bileğimdeki tokayla sarı saçlarımı toplayıp kulaklıklarımı kulağıma takıyorum. Uzun bir koşu bana iyi gelecek. Her hareketimle, bütün olumsuzlukları ormanda bırakıp geri dönecek, yeni kurgum için hazırlanacağım.

Planlar. Planlar. Planlar.

Belki de hayatımızı planlamamalıyız. Sanırım benim en büyük hatam bu. Bazen yazacağım kelime sayılarını bile planlarım ve çoğu zaman planladığım kelime sayısına ulaşamadan telefonum çalar. Ya da Ash eve erken gelir, benimle baş başa zaman geçirmek istediğini söyler. Ya da yan komşularımız Perkins’lerin köpeği çiçeklerimin üzerine atlar ve köpeği üzerime saldırmadan oradan uzaklaştırmanın yollarını ararım.

Antreye gitmeden önce yaptığım planların ne zaman işe yaradığını düşünmek için duruyorum. Hayatın uzattığı mesajları görebilirsek, yaşamımızı şekillendirmek için doğru yapı taşları bulabiliriz. Belki de artık hayat bana spontane yaşamam gerektiğini söylüyor. Planlardan uzak.

İçimdeki bu sesi dinleyip tam olarak o anda planlardan uzak durmam gerektiğini anlamalıydım. Kocamın yanına dönmeli ve onu öperek uyandırmalıydım. Evden çıkmamalı, o ormana gitmemeliydim.

Ama “Bir kez daha,” diye mırıldandığımda aslında plan yapmamak için bile plan yaptığımı fark etmemiştim. “Son bir kez daha o koşuya git. Kimseyi düşünme. Zihnini toparla ve buraya geri döndüğünde artık bambaşka biri ol.”

Haklı olduğumu nasıl bilebilirdim ki?

Gerçekten de döndüğümde bambaşka biri olacağımı.

Loading...
0%