O susuz bir dünya şehrinde yaşardı.
Yumardı gözlerini, biri çağrı sesi duyardı.
Gözyaşlarını yosun kokusu kaplardı.
Bakışları göklerin maviliklerine dalar,
O Denizi arardı, Deniz de onu
Uzunca bir hasretin masalıydı bu sevda.
Bazen aldığını vermez bir dalgaydı bu Dünya.
Bir gün bir martı kondu penceresine,
Kulak verdi dinledi,
Denizin çağrı sesine.
O an, kar tanesi gibi bir çığ düştü tenine.
Bir yanda Deniz ve sahilinde bir umut.
Dalgalar suskundu ve,
Küskündü o kıskanç bulut.
Bir Eylül akşamıydı, kumsalda buluştular.
İki sevdalıydılar, hasretle kucaklaştılar.
Dalgalar üstündeydi ayak izleri
Ve çınlat hadi kumsalı, martıların konseri.
Yıldızların melaike, yakamozlar kandildi.
O gün rüzgarlar mendil
Ve o gün aşk masmaviydi.
Onları kucaklayan şarkılar yükseldi.
Sarılıp da dans ettiler tüm gece
Hiç konuşmadan sabaha kadar.
Ve hatta, sabah hiç olmasını istediler.
Titrek bir mum aleviydi kavuşmaları.
Miski amber kokusuydu ciğerlerine dolan.
Aşkım Ateş ile uçtular, pervanelercesine.
Gece onları, onlar da geceyi kucaklarken.
Ne zaman durmalıydı, ya da onlar bu zamanda.
Ve bütün hazanlara inat
Ey Deniz ellerin elimde dursun
Bütün dalgalarını umuda uzat.
Uzunca bir hasretin masalıydı bu sevda
Bazen aldığını vermez bir dalgaydı dünya.
Yalnızlığın Sara nöbetlerini hatırladılar.
Ve sarıldılar o inatla kucaklaştılar
Deniz umudun kollarındaydı
Umutsa Deniz'in.
Ve hayatın karanlıklarından uzakta
Aşkın şarabını doyasıya içtiler
Zamanlar ötesinin,
Cennet köşelerinde gezdiler.
Geçirmedik hiçbir boyut bırakmadılar.
Gelecek eylül'e diye yazdılar
Sahildeki kumlara.
Bir gibi ayrıldı yakın limandan
Ve iki Yunus dans etti, denizin açıklarında.
İki sevdalıysa, uzaklaştığı umutlarınca.
Bu sevda burada bitmez diyerek.