@nvuusa
|
Aşk acıdır ve aşk en güçlü lanettir.
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Yine bir tatil günü yine boş bir gün. Aslında pekte boş sayılmazdı bugün önce AVM sonra ise konsere gidecektik. Güzel ama boş bir gün geçirecektik.
Tabi önce hastaneye gidip kontrol olmam gerekiyordu. Erkenden kalkıp duşa girdim. Ordan kendime adam akıllı bir kahvaltı hazırladım. Saçlarımı da kurutup evden çıktım. Bugün metro ile gidecektim. Farklılık olurdu.
Hastanenin kapısından taranıp kimliğimi danışma yerine verdim. Biraz bekleyip odaya doktorun yanına gittim. "Merhaba Yeonjun. Nasılsın?" İyiyim desem yalan olurdu ama kötü olacak bir nedenim bile yoktu.
"İyiyim teşekkürler." Peki iyi olsam neden burda olayım ki? Klasik kontrollerim yapıldı. Doktor uzunca konuştu. İştahım için ayrı, mide bulantısı için ayrı ilaç verdi. Daha sonra ise beni uğurladı.
Kalbimdeki nedeni bilinmeyen ağrı ise yine bilinmez olarak kaldı. İlaçları hiçbir zaman düzgün içmedim ama doktor her seferinde defalarca uyarıda bulundu. Eczaneye uğrayıp ilaçlarımı da yeniledim ve Kai'nin evine geçtim.
PlayStation 5 oynadık saatlerce kahkahalar ile hep de ben kazanmıştım. Birkaç kez öne geçmesine izin vermiştim ama üzgünüm Kai beni yenemezsin.
"Yeter ya oynamıyorum hep sen kazanıyorsun." Kumandayı bırakıp trip atmaya başladı. "Tamam tamam kazanmana izin vereceğim." Yüzü gülerek kumandayı tekrar eline aldı. Bir ara tekrar öne geçsem de kazanmasına izin verdim.
"Yeter bu kadar ya bizimkiler ne zaman gelecek?" Onları bekliyorduk ama gelmiyorlardı. Bir kaç tur daha oynadık anca o zaman gelmişlerdi önce Taehyun sonra Jay gelmişti. Gyu da gelecekti ama onun başka bir işi çıkmış.
Hadi yine iyisiniz benim araba ile gideceğiz bugün. "Zengin Hyung." AVM baya büyüktü günün çoğunu burada geçirecektik. Sonra ise konsere gidecektik. "Evet gençler ne yapıyoruz.?"
Kai en küçüğümüz olduğu için ilk önce onun istediği şeyi yapacaktık. Sonra ise kafamıza göre takılacaktık. "Hmm ilk önce şuraya gidelim." Küçük ne derse o bizde arkasından gittik. Birkaç kitap aldık ve çıktık. "Bu kitabın konusu güzel diyorlardı umarım severim." "Senin sevmediğin kitap mı var Kai." "Evet doğru ya."
"Şimdi nereye?" Jay'in isteği ile enstrüman satan yere gittik. Elektro gitarlara baktı. Kırmızı bir gitar gözümüze çarpmıştı girdiğimiz gibi. "Tel almam gerek gitarın teli kopmuştu." Tel için gitmiştik ama kırmızı gitarı da kapmıştı hemen. "Ben gitarı arabaya bırakayım yük olmasın kitapları da verin onları da götüreyim." "Yarım edeyim bende."
Kai ve Jun eşyaları bırakmaya gitti bizde yukarı çıkıp bir kafeye geçtik. Siparişleri de verdik. Göz açıp kapayıncaya kadar gelmişlerdi bile. "İçecekleri de almışsınız güzel." Random konulardan konuşmaya başladık. İçeceklerimiz bitince de kalktık.
Son olarak oyum bölümünde yarım saatten fazla eğlenmiştik. "Çok yorulmayın enerjiyi konsere saklayın." "Diyene bak asıl Taehyun en yorucu oyunu oynuyorsun." Birkaç dakika da takıldıktan sonra AVM'den ayrıldık. Jay hepimizi evlerimize bıraktı.
Hafif bir alkol içip kendime geldim. Şimdiden yorulmuştum. İlaçları da arada yutup hazırlanmaya çıktım. Üstümdekilerden kurtulup yenileri geçirdim. Fazla bir şey yapmadan buluşma yerine gittim. Taehyun çoktan gelmişti bile sonra Jay, Gyu ve Kai.
"Merhaba çok beklemediniz değil mi?" "Birde yeni geldik zaten hadi gidelim." Tüm biletleri Taehyun"a vermiştik. Böylece kimse unutayacaktı. Biletlerimizi verip içeriye geçtik. Ortam baya kalabalıktı ama güzeldi. 2 saate yakın bağıra bağıra şarkı söylemiştik ve eğlenmiştik.
Konser bitiminde ezilmeden çıkmıştık. "Hepimiz sağlamız değil mi?" "Evet Hyung sağlamız." Orada vedalaşıp evlere dağılmıştık. Açık bir büfeye girip birşeyler alıp çıktım. Sahile geçtim bir banka oturup elimdekileri yedim. Kulaklığımı da takıp yürümeye başladım.
İleride tanıdık bir beden gördüm. Yanında ise tanımadığım bir beden. Soobin. Yanındaki bedene çok tanıdık bakıyordu. Bana baktığın gibi. Aşk ile bakıyordu. İstemsizce bir gözyaşı aktı gözümden. Yüzü gülüyordu. O mutluydu. Benim ise kalbim ağrıyordu. Yabancı bedenin elinde bir papatya buketi vardı. O da ilk kez bana papatya buketi almıştı. Biraz kafasını eğip o yabancı bedeni öptü.
Kalbimi yine paramparça etmişti. Sende nefret ediyorum Choi Soobin. Senden ölesiye nefret ediyorum. O gün o yağmurlu gecede keşke evde kalsaydım. Keşke hiç karşıma çıkmasaydın. Keşke seni hiç sevmeseydim Soobin.
"Soobin." Bilmiyorum sesim ne kadar çıktı. Duymuş muydu? Yoksa duymamış mıydı? Kafamda binbir türlü ses dönüyordu. Gözleri benimle buluştu. O yalancı gözleri. İşte o an anladım gözlerde yalan söylermiş.
"Yeonjun sen nasıl?" Açıklama mı yapacaktı? Hâlâ açıklama mı yapacaktı? Beni bırakmak zorunda olmasıda mı yalandı? Buraya benim için değilde onun için mi dönmüştü? Arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım. Bir yandan ise ağlıyordum. Neden ağlıyordum ki? Sonuçta beni sevmeyen biri için ağlamak aptallık değil miydi? "Hey beni dinlemek zorundasın."
"Hadi ama Soobin sikiceğim. Bir kere de kabul etsene adi pisliğin tekisin sen. Tüm suçlu sensin. Bu durumu yaşatan sensin. Ben mi umut verip başkadını öptüm? Ben mi yalan söyledim? Ben mi buraktım? Seni lanet olsun pislik senden nefret ediyorum. Her gün ölmeni istiyorum. Şimdi defol git sevgilini öp. Ne de olsa acıyı çıkacağın bir aptal var."
Gerçekten de ölmesini istemiyordum. Onu bunları söylemek bile onu değilde beni daha çok yakıyordu. Bunu bile yaptıysam gerçekte ölmeyi hak ediyordum. Ondan nefret bile etmiyorum. Şu durumda bile.
"Yapma ama Yeonjun." "Ne yapma Soobin ben ne yaptım ki? Söyleyeyim hiçbir şey. Yalanlarını dinlemek istemiyorum bu kadar kandırmaca yeter." Sevgilisi olan yabancıyı işaret ederek "Bak seni bekleyen bir sevgilin var. Benimde bir zamanlar vardı ama bil bakalım ne yaptı. Bırakıp gitti şimdi ben bırakıyorum. Ölsen de umrumda değilsin."
Bitmişti. Geldiğinde az da olsa içinde olan o umut bitmişti. Biz gerçekten bitmiştik. O bizi bitirmişti. Sonsuza kadar. Asla beraber olamayacağız. Aynı evi, aynı teni paylaşamayacağız. Aynı masada oturmayacağız. Belki bir gün son kez görüşeceğiz, ikimiz de bunun son olduğundan habersiz. Ve elbette yollarımız yine ayrılacak bir gün. Sonra aramıza şehirler girecek, Hiç karşılaşmayacağız. Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek. Sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek. |
0% |