Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@nvuusa

Yine uçsuz bucaksız bir çukurdayım

Kim çıkaracak beni?

Kanatsız meleğim nerdesin?

Kurtaracak mısın beni?

 

••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

 

Çoktan evime gelmiştim. Saatlerce onun bana verdiği besteye baktım. Öylece sadece bakıyordum. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Telefonumu açıp *Homage* son ses açtım.

 

Çık lanet olası kafamdan Choi Soobin bu kadar eziyet yeter bana.

 

Tam mutfağa gidecektim ki Soobin salonun ortasında oturuyordu. Evime nasıl girmişti. Şifreyi nasıl biliyordu? Dur bi şifreyi hiç değiştirmemiştim ki. Ve o şifreyi biliyordu.

 

"Evimde ne arıyorsun ve nasıl girdin buraya?"

Cevabını bildiği soruları soran sadece annelerimiz değilmiş işte aptal Yeonjun nasıl girdiğini gayet iyi biliyorduk.

 

"Şifreni değiştirmemişsin." Evet daha önceden niye değiştirmediysem. Tamamen aptaldım işte.

 

"Artık değiştiririm işte iyi hatırlattın. İşe yaradın sonunda." Tanrı aşkına ne diyorum ben asıl sormam gereken soruyu niye sormuyordum?

 

"Niye geldin buraya?" Evet sonunda mantıklı bir soru.

 

"Konuşmaya geldim bir kez olsun beni dinle Yeon lütfen." Tamam yalanlarına katlanabileceğimi sanıyordu ama evime izinsiz girmişti ve polisi arasam papucu çok kötü tutuşurdu.

 

"Polisi-" En sevmediğim şeyi yapmıştı. Sözümü kesmişti bunu biliyordu. Aptal şifremi biliyor ise bunu da biliyordur. Onu pataklamak için sebep.

 

"Biliyorum biliyorum ve biliyorum ama lütfen 5 dakika." Tamam ona 5 dakika verecektim. Yada 3 keyfim nasıl isterse.

 

"Konuşma başla Choi Soobin."

 

"Seni bırakmayı ben istemedim. Ailem. Yani ailem beni buna zorladı." Ailesi mi? İlişkimiz konusunda bize destek veren kişiler mi?

 

"Amerika'ya gitmemiz gerekiyordu. Bu da senden ayrılmak demekti. Ben. Ben bunu yapamadım Yeonjun."

 

"Ve hiçbir şey söylemeden gittin. Hiçbir şey Soobin. Kafanı yastığa koyduğunda uyudun mu? Nasıl uyudun? Kaç saat uyudun? Rüyaların birer kabus oldu mu? Eğer gelip söyleseydin bu durumda olmazdık!" Haklıydım ve bunu o da biliyordu. Çok iyi biliyordu.

 

"Tekrar kriz geçirmeden git burdan Soobin." Adım atmadı. Gitmedi. Olduğu yerde öylece kaldı. Gidip küçük masanın üstündeki ilaç kutusundan ikişer tane ilacı ağzıma attım.

 

"Bu kadar içme." Bu adam şakamıydı? Ciddi miydi? "Git o zaman Soobin." Yine milim oynatmadı. Öylece bana baktı. Bana doğru bir adım attı.

 

"Anla beni Yeonjun. Sana o kadar yakın olup dokunamamak, öpememek. Herşeyi geçtim bana nefret ile bakan gözlerin. Kalbim ağrıyor Yeon." Dibime kadar girmişti. Eli yanağımda geziyordu. Uzun zaman sonra ki dokunuşu beni germişti, irkilmiştim.

 

"Dokunma bana Soobin. İstemiyorum." Gözleri hem gözlerimde hemde dudaklarımda geziyordu. Öpmek mi istiyordu? Yada oynamak mı istiyordu? Bir oyuncak bebek gibi.

 

Buna izin vermeyecektim. Yada verecek miydim? Yapma Yeonjun yapma.

 

Elleri yanağımı sahiplenmişti sanki. Eskisi gibi okşuyordu. Burnunu boyun girintime götürdü. Derince kokladı. Minik bir öpücük kondurdu.

 

"Yapma Soobin git burdan." Baş parmağını dudaklarımda gezdirdi. Öpmedi. "Kokunu özlemişim." Ondan uzaklaştım. Daha fazla izin vermeyecektim. Olmaz.

 

"Peki Yeon gitmemi istiyorsan-" "Ben hiçbir zaman istemedim Soobin. Sen hiçbir şey söylemeden gittin. Hepsinin sorumlusu sensin bunu-" "Uyuyalım mı?"

 

Ne? Bunu cidden sordu mu? Ben mi yanlış duydum yoksa. Hayır çok net bir şekilde duydum.

 

"Lütfen Yeon izin ver." Ne diyecektim şimdi. Niye beni hep ikilemde bırakmak zorundasın Soobin? "Peki."

 

İkimizde odaya gittik. Eskiden hep gittiğimiz, eskiden bizim olan odaya. Kafasını göğsüme koydu. Bende ellerimi saçına götürdüm. Saçlarını okşadım. Kokumu içine çekti. İkimizde gözlerimizi kapattık.

 

Ben çok aptaldım işte. Yalancı bir pislik. Aşkı bile beceremeyen lanet olası acınası bir insanım işte.

 

 

Uyanmıştım. Hâlâ uyuyordu uyanmasını bekledim. O an fark ettim. Kâbus görmemiştim. Rahat bir şekilde uyumuştum. Uyandığı zaman ne olacaktı?

 

Bunları düşünürken o çok tan uyanmıştı bile. Bir saat ya olmuştu yada bir saati geçmişti. Kafasını kaldırdı. Bende oturur pozisyona geçtim. "Teşekkür ederim bu iyi geldi."

 

Gözleri mi doluyordu? Hayır olmaz. Sakın ağlama Soob. "Git burdan ve kapıyı kapattığından emin ol." Bir kaç dakika öylece baktı bana. Sonra yavaşça kalktı. Önce odadan sonra ise evden çıktı. Kapıyı yavaşça arkasından kapattı.

 

Gittiği gibi bir damla gözümden ayrıldı. Sonra bir tane daha. Kalbimdeki ağrı daha da artıyordu. Daha da acı veriyordu.

 

Kaç saat ağlıyordum? Hani o da diğerleri gibi bir yabancıydı? Aptal kalbim benim. Aptal aptal aptal. Kendime gelmek zorundaydım. Uçuruma sürüklüyordum kendimi. Yapma bunu Yeon yapma.

 

Yarın sahne alacaktık ve bilin bakalım kimin evide prova yapacaktık? Tabi ki benim ve ben bu haldeydim.

 

Kapı sesi...

 

Bittim ben bittim. Hızlıca yüzümü kıyadım. Evde bir şey yoktu. Tamam kapıyı açma zamanı.

 

"Üzgünüm uyuyordum." "Sen? Uyuyordun hemde bu saatte."

 

Tamam bu ilk kötü yalanımdı.

"Junju ağlamış." Ney hay ben sikeyim Kai ama. "Hayır ne-" "Anlat Hyung."

 

Tamam hemen yakalanmıştım. Kai solistliği bırak ve dedektif ol. Hemde hemen. Tüm olan biteni %100 doğru bir şekilde anlatmıştım. Hem rencide etmiş hem de sövmişlerdi.

 

"Sonunda onu dinlemene sevindim."

Tanrı aşkına bu onun haklı olduğunu göstermiyordu. Bunu mu anlamıştı. Neyse ki yerine Jay lafı çakmıştı. "Bu onun haklı olmadığı gerçeğini değiştirmez." BUM kapat çeneni Gyu.

 

"Her neyse hadi yarın ne çalacağımıza bakalım." Neşeli bir şeyler lazımdı bize ve bu da ona yazdığım besteyi de kullanacağımız anlamına geliyordu. İngiliz sanatçılardan bir kaç şey aldık ne olur ne olmaz diye.

 

Saat yeterince geç olmuştu. Biraz daha devam edersek şikayet gelecekti. Durup atıştırmalık yemeğe başladık. "Hey buraya bakın ve cheese diyin." Kai beklenmedik anda ifşalık olacak fotoğrafımızı çekmişti.

 

"Yine çok yakışıklıyım." "Abatma Jay en iyisi benim." " Ben fotoğrafı çeksem bende harika çıkarım çocuk."

 

İzlediğimiz Amazing Spider-Man bittikten sonra hepsi gitmişti. Bende ilk önce mutfağı sonra salonu topladım.

 

Bugün olanlar aklıma gelmişti. Teker teker gözden geçirdim. O an hatırladım.

O labirentten çıkmıştım. Kabusum bitmişti. Kapının altından sızan güneş ve aydınlık o karanlık labirentten çıkmıştım.

Hepsi aklıma geldi. Saat 03.20...

 

 

Loading...
0%