@nvuusa
|
Üst yöneticiler, elimizdeki adamlar, belgeler hepsi gitmişti. İşimiz artık daha da zordu. Ortalık toparlanmıştı. Elimizde kalan şeyleri toplamak için içeri girmiştik. Orta kat kullanılamaz durumdaydı. Elimizdeki adamların hepsi exti. Odama gidip sağlam dosyaları topladım.
"Lanet olası Chan."
Tüm Kore hatta tüm dünya bu haber ile çalkalanıyordu. Gerekirse artık başka ülkeden birimler araya sokacaktık yaptığı şey akıl almaz bir şeydi.
"Haberler kötü Lee emniyet müdürü ve amiri ex olmuş davaya bakan çokça üst yöneticiler de aynı şekilde özellikle hedef alınmışlar gibi görünüyor."
Ne kadar çok bilgi bilirsen seni ortadan kaybediyordu Chan işte. Kendi adamladına bile sıra gelecekti.
"Ne yapacağız?"
Çıkmaza girmiştik. Nasıl çıkacaktık hiçbir fikrim yoktu. Kapıda bir sürü gazeteci, magazinci, paparazzi ne varsa hepsi dışarda bekliyordu.
"Bize bir açık vereceklerdir. Yani bunu umut edeceğiz."
Yükseliş dönemine girmişti. Artık onu kimse durduramazdı.
"Dışardakilere ne diyeceksin?"
Bunu hiç düşünmemiştim. Chan davasından ben sorumluydum. Herşeyi ben organize ediyordum. Ama başkomiser olarak bunu yapmam gerekiyordu. Odadan çıkıp kapıdaki gazetecilerin yanına gittim.
"Evet arkadaşlar lütfen sakin olun hepinize tek tek cevap vermeye çalışacağım. Öncelikle tüm halk çok dikkatli olsun. Chan durmuyor durdurulmak istemiyor. Bunları diyerek seni cesaretlendiriyorum Chan ama seni durduracağız. Elinde sonunda yakalanacaksın. Sen ve yandaşların herkese hesap vereceksin. Teşekkürler arkadaşlar bugünlük bu kadar yeterli."
Kısa açıklamamdan sonra hastaneye gittik. Son durumları alıp evime geçecektik. Güzel bir streteji yapmamız gerekiyordu.
•
(Chan'dan)
Hepimiz salonda toplanmış Kim Yoon hakkında konuşuyorduk. Bir yandan haberlerde Minho'nun açıklamasını dinliyorduk.
"Yıllardır çabalıyorlar ama birşey elde etmiyorlar halk nasıl hâlâ onlara güveniyor?"
"Çünkü Jisung halka herşeyi yansıtmıyorlar. Güven verici şeyler söylüyorlar yada gündemi değiştiriyorlar yadayi haberleri ekrana taşıyorlar. Bu şekilde ise halkı kandırıyorlar."
Bunu tüm devletler yapıyordu. Bir olayın üstüne başka bir haber ve lat gündem değişiyordu.
"O zaman birde bizim ağzımızdan dinlesinler."
Bu fikir hoşuma gitmişti. Halkı ayaklandırıp olaydan faydalanabilirdik.
"Peki Hyunjin bu nasıl olacak?"
"O kadarını da sen düşün Zoe!"
"Başlamayın kavgaya yine." Changbin'in uyarısı ile ikisi de sessizleşmişti.
"Sosyal medyadan bir twit atacaktık. Böylece global bir etki ederiz. Eğer televizyona yansıtırsak bunu yatınlamazlar."
Herkesin aklına yatınca bu fikri yapmaya karar verdik. Zoe güzel bir paragraf için işe koyuldu. Bizde Kim Yoon için hazırlık yaptık. 3 gün boyunca yurt dışında olacaktık. Minho ise bıraktığımız kargaşa ile uğraşacaktı.
"Paragraf hazır işte burada." Tam isteğimiz gibi harikaydı. Bu ortalığı karıştırmaya yeterdi.
"Ne zaman çıkıyoruz Jeongin birşey söyledi mi?"
"Evet iki saate çıkıyoruz."
Rusya'ya gidecektik. Büyük bir toplantı sonrasında parti vardı. Partide adamımızın işini bitirecek ve geri dönecektik. 10 saat sonra Rusya'da olacaktık. Öğle toplantı akşam parti ve gece dönüş uzun bir görev olacaktı.
•
Çoktan Moskova'ya geçmiştik. Gece yola çıkıp sabah saatlerinde kiraladığımız eve geçtik. Lucas'ın yardımı ile sahte kimlikler ile ülkeye giriş yapıp evi kiraladık.
"8 saat havada kalmak iğrenç birşey."
"Çocukluk yapma Hyun."
"Çocukluk yapmıyorum Zo."
"Bana öyle deme aptal."
"Yine başlamayın yorgunsanız yatın biraz iyi gelir." Peki kaptan diyerekten Han dışında hepsi odalarına gitti.
"Sen neden gitmedin Jis en yorgun sen olurdun genelde."
Durgundu. Adamlarımı tanırdım ve ne olduğunu hemen anlardım. Ne kadar 'kötü' adamlar olsakta onlar da insandı. Duyguları vardı. Hisleri vardı. O yüzden onları yakanı yakardım.
"İçimde kötü bir his var sadece. Seninle konuşmayı istedim ama ortalık müsait değildi. Endişelerim var her an sanki birinize birşey olacakmış gibi hissediyorum."
Aramızdaki en şefkatli olanın kim olduğunu merak edenler artık anlamıştır galiba. Jisung her ne kadar kötüyü oynasada onun içinde hep iyilik vardı. Ama bu iyiliği bizi yakmak için kullanmazdı. Onu sahadan uzak tutmaya çalışsam da bazen en merkezi konuma koymak zorunda kalıyordum.
"Ortama bakma bir daha ne olursa olsun gelip anlat bana Jis tamam mı? Endişelerini anlıyorum ama biz çaylak değiliz. Asla çaylak olmadık. Bize kolay kolay birşey olmaz."
Onu biraz cesaretlendirip odasına gönderdim. Hepinizin bir hikayesi vardı. Bu hikayeler bizi bir araya getirmişti. Kader bunun böyle olmasını istiyordu. Yeni bir kaos başlıyordu.
Koltukta uyuya kalmıştım. Öğlene doğru gelince uyanmıştım. Anlaşılan yol gerçekten sıkıcı ve yorucu geçmişti.
Changbin salonda oturuyordu.
"Günaydın."
Kafamı kaldırıp etrafa bakınca Han mutfakta yemek yiyordu. Diğerleri ise ortalıkta yoktu.
"Diğerleri nerde?"
"En son yine kavga ediyorlardı sonra uyuyakalmışlardı."
Tam mutfağa gidecekken sırayla aşşağı indiler.
"Biraz fazla uyumuşuz sanırım."
"Hayır bizde yeni uyandık."
Beraber yemek yiyip ortalığı topladık. Birkaç saat sonra toplantımız vardı.
•
"Herkes hazır mı?"
Hepimiz olması gerektiği gibi hazırdık. Arabaya binip yola koyulduk. Amacımız Kim Yoon işlerini batırmaktı. Toplantıda yüksek ihtimalle alışverişte olacaktı. Geçen bizim işimize çok karışmıştı. Oynama sırası bizdeydi.
"Büyük Rus mafyaları olacak sanırım. Ama Rusları bilirsiniz anlaşmak çok zor. Bizi pek sevmezler."
Peki bunu bile bile neden Kim Yoon Ruslar ile anlaşma yapmak istedi? Sonuçta kafasına sıkabilirlerdi.
"Bunu yakında öğreniriz Changbin."
Büyük ve lüks bir binaya gelmiştik. Bir çok araba sıra sıra dizilmişti.
"Baya kalabalık anlaşılan."
"Herkes çok dikkatli olsun." Etrafı önce biraz inceledim. Kapıda çok sayıda koruma vardı.
"Birimiz arabada kalsa iyi olur."
"Evet birimiz burada kalsın acil bir durum olursa hızlı oluruz."
"Zoe kalsın."
"Neden ben kalıyorum sen kal Hyun hem ne ara başımız oldun."
Changbin kavgalarından bıkmış olacak ki gözlerini devirdi.
"Zoe sen arabada kal birşey oldumu hızlı karar alırsın."
Memnuniyetsiz bir şekilde kabul etti bizde içeri giriş yapmak için kapıya doğru ilerledik. İlk gelişimiz değildi. Buradaki az çok iki üç kişi ile iş yapmıştık. Tabi çoğu kişi ile bir sürü anlaşmazlığımız da var. Tanıdıklar ile biraz konuşup bir masaya geçtik. Baya yaşlı bir adam -yada sadece görünüşü öyle- çıkıp genel bir konuşma yaptı. Kim Yoon az çok fikrimiz olduğu güçlü bir Rus ailesi ile konuşma yapıyordu. Büyük ihtimalle bir alışverişti.
“Ne yapıcaz?”
“Şuan sadece gözlem yapıcaz birazdan piyasa hakkında ortak konuşurlar o zaman yapabildiğimiz birşey varsa yapıcaz.”
Gelen içkilerden birkaç kadeh içtik tabiki sarhoş olmamak şartı ile. O yaşlı adam tekrar konuşup herkesi büyük masaya topladı. Piyasa biraz sıkıntılıymış kimse almıyor ve satmıyormuş. Yada alınan mallar elden çıkmıyormuş. Tam o anda Kim Yoon araya girerek
"Kore üzerinden ABD'ye satış yapabiliriz. Hem siz hemde biz kazanırız."
Güzel bir fikirdi ama tek bir sıkıntı vardı. Kimse Kore'ye güvenmiyordu. Yada sevmedikleri için de olabilirdi.
“Aslında Bay Kim Yoon çelişki olması haklı sonuçta kim sizin gibi güvensiz bir adam ile iş yapsın ki. En sonki seferinizde polis size yüklü bir miktar zarar vermişti.”
Hyunjin'in bu sözleri ile Kim Yoon'a olan çelişki biraz daha artmıştı. İki üç kişi arasında fısıldaşıyordu onun dışında bir kişi insanlara bakıp not alıyordu. Ne yazdığını görebiliyordum ama Rusça yazıyordu. Belki başka bir dil bilmiyordum.
"Evet Bay Peter ama elde ettiğim sayı dudak uçurtucu."
"Güven yoksa alışverişte yoktur. Piyasayı bilirsiniz."
Daha fazla konuşmayıp aradan çekilmişti. Bir kez hata yaparsan o hata yakanı hiç bırakmazdı işte. Hyunjin'in yüzünde zafer sırıtışı kaplarken geri yaslandı. Daha sonra masadan biri bizimle küçük bir iş için özel konuşmak istediğini söyledi. Bizde ortak bir karar ile kabul ettik. Toplantı birkaç saat sonra sona erdi. Bizde iş yapacağımız adam ile görüşmeye geçtik.
"Nede kaldı şu adam?"
"Biraz daha bekleyin gelir şimdi."
"Ben Zoe'ye bakmaya gidiyorum."
"Kimse bir yere gitmiyor." Bu Kim Yoon'du. Yanında ise birçok adam vardı.
"Ne oluyor burada?" Kim yavaşça yanımıza geldi.
"Sizce anlımda salak mı yazıyor? Buraya kadar neden geldiğinizi yada neden bir anda karşıma çıktığınızı."
Şimdi anlamıştık herşeyi. Alışveriş bir oyundu. Daha da önemlisi etrafımız sarılıydı ve Zoe iyi mi bilmiyorduk. |
0% |