Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Kanlı Öpücük

@nyazar

10. Bölüm “Kanlı Öpücük”

“Derya”

Birbirlerinin ölümüne sebep olacak kadar kötülüğü sinsice yaptıktan sonra birbirlerine gülümseyen insanların yaptıkları bağışlardan daha pahalı kıyafetleri ile ışıltılı flaşlar altında toplandıkları bir gece daha. Bu geceki tek gerçek gülümseme benim yüzümdeki bunun sebebi ise koluna girip, yanında yürüdüğüm adam, Doruk. Ona en fazla yaklaşabildiğim ve o mesafeli duvarına çarpmadığım zamanlar ancak böyle gecelerde mümkün olabiliyor.

Hep birlikte sonunda basının beklediği koridordan yürüyorduk; en önde Sultan Hanım, arkasından Doruk ve ben, bizim hemen arkamızdan Can ve Nazlı. Patlayan kamera flaşlarının önünde durup birkaç kare fotoğraf çekmelerine izin verdikten sonra davetin yapıldığı salona girdik. Ayaklı kokteyl masalarından birine geçtiğimizde; Sultan Hanım çoktan sayısız tanıdığıyla rastlaşıp aramızdan ayrılmıştı. Bu geceyi düzenleyen iş adamı Halit Arslan her seneki gibi konuşmasını yaparak geceyi başlattı, yapılan bağışlarla ilgili tebrikler sunuldu derken gece devam ediyordu. Güzel bir Latin müziğinin de çalmaya başlaması ile insanlar dans edip gecenin keyfini çıkarmaya başlamıştı. Can ile Nazlı da kendilerini çoktan piste atmışlardı. Gözlerim bir taraftan masanın üzerindeki telefonda diğer taraftan da Doruk’taydı. Bütün gece tanıdık müşterilerle karşılaşıp iş ile ilgili sohbetler yapmıştı. Nerdeyse hiç konuşmamıştık. Zihnimde bu düşünceler gezinirken telefonuma gelen mesaj sesi ile irkildim.

Gönderen: Özel Numara

Mekâna geldik, işi hallediyoruz.

Gönderen: Derya

İş bitince haber ver.

Bu mesajdan sonra keyfim tamamen yerine gelmişti. Müzik sesi oldukça yüksekti, Doruk’un yanına yaklaşıp kulağına doğru eğildim.

-Benimle dans etmeden buradan çıkabileceğini düşünmüyordun herhalde.

-Derya, sonra

-Hadi ama Doruk,80 yaşındaki adamlarla iş konuşmaktan sıkılmadın mı?

-Tamam, ama sadece 10 dakika

Elimi uzattığımda elimden tutup ayağa kalktı. Piste doğru yürürken eline belime koyup beni kibarca yönlendiriyordu. Tam ortaya geldiğimizde, beni kendine doğru hızlı bir hamleyle döndürdüğünde bende ellerimi boynuna doladığımda dans pozisyonumuzu almıştık. Kendimi tamamen Doruk’a bırakmıştım. Onun yaptığı hareketlere karşılık veriyordum sadece. Çalan şark, dans hareketleri ya da etrafımızdaki gürültülü kalabalık hiç biri umurumda değildi. Aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi kapattım, kafamı boynuna doğru yasladığımda ezbere bildiğim kokusunu içime doldurmak ister gibi derin bir nefes aldım. Öyle çok özlemiştim ki ona dokunabilmeyi ve bu kadar yaklaşabilmeyi.

-Neden bunu yaşamak için etrafımızdaki yüzlerce yabancıya ihtiyaç duyuyorum. İstemesem de sitem dolu çıkmıştı bu cümle ağzımdan.

Birkaç adım geri gidip aramızdaki mesafeyi açtı. Kafamı kaldırdığımda gözlerinin içine bakıyordum.

-Yapma Derya, bunu en az yüz kez konuştuk.

-Evet, konuştuk ve sen bir karar verdin. Peki ben , benim ne istediğimi çok iyi biliyorsun. Hiç mi özlemedin sen beni? Hem her an dokunabilecek kadar yakın, hem de ulaşılmayacak kadar uzaksın. Bu beni deli ediyor ama sen hiçbir şey hissetmiyorsun öyle mi?

-En fazla on dakika demiştik bence bu dans fazla uzadı, bitirsek iyi olur.

Arkasını dönüp gidiyordu ki onu kolundan tutup durdum.

-Aylin, onun yüzünden değil mi?

Duyduğu bu cümle onu deli etmişti. Söylediğimi komik bulduğun göstermek ister gibi sırıtarak

-Aylin öylemi! Komik olma Derya. Bunun hiç kimse ve hiçbir şeyle ilgisi yok. Bitti o kadar. Evet, yaşadık ama eskidendi, Geçmişteydi artık bitti. Aylin hayatımıza girmeden yıllar önce bitmişti onla ne ilgisi var. Kaldı ki o kızın benim hayatımda herhangi bir şeye sebep olabilecek biri olduğunu nasıl düşünürsün kız birkaç aya ismini bile hatırlamayacağımız bir çaylak o kadar.

- sizi gördüm Doruk, ringde çalışırken, toplantıda tartıştığınızda, gördüm İşte! Ona nasıl baktığını gördüm!

-Bence sen git bir elini yüzünü yıka Derya. Bu konuşmaya devam ettiğimiz sürece sen daha büyük saçmalayacaksın, en azından bu gece kalbini kırmak istemiyorum.

Duyduğum bu cümlelere Doruk’u bu kadar iyi tanımasaydım inanabilirdim ama o karanlık gözlerinde yanan alevleri görebiliyordum, üstelik kendi bile fark etmezken.

Arkamı dönüp lavaboya doğru yürürken bu gece yapacağım şeyden biraz olsun pişmanlık duyuyorsam, o da yok olup gitti.

Masaya geri döndüğümde Nazlı tanımadığım bir kadın ile psikoloji hakkında bir şeyler konuşuyordu. Can ile Sultan Hanım da karşıdaki masada Halit beyle bir sohbet içindeydiler, belli ki müşteri avına çıkmışlardı. Doruk’u ortalarda görmeyince Nazlı’nın yanına gidip; konuştuğu kadına kibarca selam verdikten sonra

-Doruk nerede, Nazlı? Diye sordum.

- Biraz önce Bülent beyle konuşuyordu ama şu an nerden bilmiyorum. Gerçi sen Bülent Bey için işle ilgili problemleri var demiştin ama halletmiş sanırım geceye katıla bildiğine göre. Aylin sorun çözüldüğü halde gelmeyince belki onu aramaya gitmiştir.

Duyduğum her cümlede biraz daha afalladım, hasta kızını bırakıp bu geceye katılan Bülent bütün planlarımı bozmuş olamazdı değil mi? Doruk’la ne konuştular acaba, kesin yalan söylediğimi anladı.

-Derya iyi misin sen yüzün biraz beyazlamış?

-İyiyim, ben bir arayayım.

-Aylin’i mi? boşuna arama ben aradım ama telefonu kapalı.

O sırada telefonumdan gelen mesaj sesini duydum. Dans etmeden önce masada bıraktığım yeni aklıma gelmişti. Masaya doğru koşup mesaja baktım.

Gönderen: Özel Numara

Kız tek değil yanına bir adam geldi. Bu durumda yapıyor muyuz yine de?

Panikten ellerim titriyordu. Mesajın gönderildiği saate baktım 11.50 şuan saat 00.00. Umarım bu 10 dakika geç kaldığım anlamına gelmiyordu.

Derin derin nefes alıp numarayı aradım.

-Adama bir şey yaptınız mı?

-Hayır, henüz değil

-O adamın saçının teline bile zarar gelmeyecek duydun mu beni? Yoksa anlaştığımız paranın 1 kuruşunun bile alamazsın.

-Ne yapıyoruz o zaman?

-Motorlara binip geri çekilin, hemen ortadan kaybolun.

-Kız hayatta hala, peki para?

-Siz ben ne diyorsam onu yapın, geri çekilin. Para eksiksiz yarın hesabınızda olacak.

-Anlaşıldı tamam.

“AYLİN”

Karanlık ve soğuk bir bodrum, pırpır yanıp sönen, kesmek üzere bir lamba ve bir sandalye karşısında asılı duran güzel bir kadın resmi. Neden her şey bu kadar tanıdık geliyor bana? Yoksa burası, evet burası çocukluğumun hapsedildiği o bodrum. Sandalyede oturan küçük kız çocuğu ben miyim? Titreyerek yürüyorum tam karşısındayım, gözlerinin içine bakıyorum. Gerçekten de orda savunmasız, gözlerinden yaşlar akıyor ama hala ağlamamak için direnen bir hali var. O küçük kız benim çocukluğum. Bağırıyorum kalk Aylin, Kaç buradan! Ama duymuyor. Elimi uzatıyorum, avuçlarımdan kayıp gidiyor, dokunamıyorum. Buradayım ama sadece olanları seyreden bir gölgeyim. İçeri o giriyor, keskin, nefret saçan bakışları ve kocaman cüssesi ile gerçek bir canavar. Yavaş yavaş sandalyeye yaklaşıyor. Belinden çıkardığı silahı masanın üzerine bırakıyor. Boş odada tok bir metal sesi yankılanıyor. Küçük Aylin önüne düşen iri gölgeden ürkmüş. Kulaklarından yankılanan sesini duyuyor.

-Hadi yap şunu Aylin.

- Hayır, istemiyorum, Baba.

-Hemen eline al şu silahı ve hedefe ateş et.

-Hedef mi? O benim annemin resmi, artık yamak istemiyorum annemin resimlerine ateş etmek istemiyorum. Neden baba, neden yapıyorsun bütün bunları. Ben sana ne yaptım ki bu kadar kızgınsın bana.

Sandalyeden kalkmayı deniyor, minik bedenini titreyen bacakları zor taşıyor. Omuzlarından tutan koca eller baskıyla oturtuyor geri yerine.

-Aynı ona benziyorsun, söz dinlemez, başına buyruk hallerin, gözlerin, bakışların aynı o. Onun gibi mi olmak istiyorsun he! Söyle bana sende onun gibi…

-Öyle bir şansın yok duydun mu? Sen benin kızımsın Aylin! Ve o kadına benzeyen her şeyden kurtulacaksın anladın mı beni. Demek şimdi nişan almıyorsun? Uzat elini hemen!

Sımsıkı yumruk yapmış avucunu, öylece zemine dikmiş gözlerini karşında dikilen adamdan kaçırıyor bakışlarını. Bileğini kavrayan sert el zorla acıyor avcunu, cebinden bir çakı çıkarıyor. Panikle yaklaşıyorum, durdurmak istiyorum. Bağırıyorum, küfrediyorum. Ama duymuyor, görmüyor kimse. İzliyorum çaresizce. Küçük kızın avcuna yaklaşan bıçak derin bir kesik açıyor.

-Hayır, hayır! Diyorum.

Ağlamıyor küçük Aylin, gözlerini sımsıkı yumuyor. Tek damla gözyaşının göstermiyor. Elinin arasına yerleştirilen silahı acı içinde kavrıyor.

-Böyle daha iyi değil mi Aylin? Diğer türlüsü senin için fazla kolaydı.

Yere damlayan kan damları arasında bir ses yankılanıyor.

-Şimdi ateş et!

Ve bir silah sesi. Tam on ikiden vurukmuş bir hedef. Tetiği çekerken küçük Aylin’in hissettiği acıyı hissediyorum. Tüylerin diken diken, iliklerime kadar hissediyorum. O dimdik, kan içinde ama güçlü duruyor. Ben ağlıyorum küçük kıza, çocukluğuma. Dünyanın geri kalanı için örnek iş adamı, gerçekte ise bir çocuğun karanlık canavarı, benim babam Halit Arslan. O öldü, onu ben öldürdüm. Onun cenazesinde benim çocukluğumda gömüldü.

Sessizliğin arasında önce birin adım sesleri duyuluyor. Sonra eski kapının gıcırtılı açılışı. Ve en sonunda tanıdık bir ses duyuluyor “Aylin!”

Arkamı dönüyorum, karşımda simsiyah bakışları duruyor. Doruk bu.

Neler olduğunu anlamıyorum, o da görmüyor beni. Silahını çıkarıp ateş ediyor önce babama, sonra küçük kıza çeviriyor tetiği önüne geçiyorum engel olmak için işe yaramıyor. Beni geçip saplanıyor küçük kıza mermi. Arkasına dönüyor sonra, o da ne! Batu. O da mı burada. nasıl olabilir bu. Koşuyorum. Önüne geçiyorum.

-Doruk yapma, indir şu silahı yalvarırım yapma. Diz çöküyorum,yalvarıyorum.

Batu’ya dönüyorum sonra

–Batu git buradan ne olur kaç, hemen git buradan.

Beni duymuyor belki de görmüyor. Kıpırdamadan duruyor. Doruk bir anda çekip öpüyor beni aynı o geceki gibi beklenmedik, sert, duygusuz bir öpüşme bu.

- Çünkü bu gece olanların sebebi benim Aylin! Diyor ve tetiği basıyor. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum hayır yapma, dur Batu olamaz.

Kanlı bedeni Batu’nun yere yığılıyor. Doruk kapıdan çıkıp gidiyor. Dizlerimin üzerine çöküyorum, Batu’nun yüzünü avuçlarımın arasına alıyorum, Saclarını seviyorum, sesleniyorum ama gözlerini açmıyor, uyanmıyor. Gözlerimden boşalan yaşlar arsında çığlık atıyorum

-Batuuu! Batuuu! Yardım edin!

 

Çığlık çığlığa gözlerimi araladığımda karşımda beyaz tavan duruyordu. Nefes nefese kalkıp, gördüğüm kâbusu unutmak ister gibi başımı salladım. Hızlıca lavaboya gidip buz gibi suyun altına başımı sokup düşünmemek için beynim uyuşana kadar bekledim. Yüzümü kurulayıp odadaki tüm pencereleri açtım. Telefonumu elime aldım sacede ekipteki kişileri kaydederek bana vermişlerdi. Ezbere Batu’nun numarası tuşladım. Telefonun uzun uzun çalması beni tedirgin etse de dakikalar sonra alışık olduğumu o sesi duydum.

 

  • Aylin, sen misin?

-Evet, benim. İşte kullandığım numaram bu.

 

-Daha önce aramıştın ya kaydetmiştim. Çok merak ettim seni geleceğim, konuşacağız dedin nerelerdesin, nasılsın?

 

-İyiyim, her şey yolunda merak etme. Buralar çok yoğundu işler o yüzden gelemdim ama söz ilk fırsatta yanındayım çünkü seni çok özledim.

 

-Özlemek onu birde bana sor, başında emirler yağdıran herif canını sıkacak bir şey yapmadı değil mi? Sesin yorgun geliyor.

 

Daha dün gece ölümden döndüm ondan biraz yorulmuş olabilirim, desem herhalde kafayı yer buraya ışınlanabilirdi, ama ben onu korkutmak istemedim.

 

-Gece fazla uyuyamadım ondan öyle geliyordur, kimsenin bir şey yaptığı yok sen beni dert etme. Gerçekten iyiyim.

 

-Aklım sende dikkatli ol. Ve birkaç gün içinde mutlaka gel.

 

-Benim aklımda sende ve söz birkaç güne yanındayım. Seni seviyorum.

 

-Bende seni seviyorum Aylin. Hoşçakal

 

-Hoşçakal

 

Telefonu kapattıktan sonra artık çok daha iyi hissediyorum derken, camdaki görüntü yüzümün asılmasına sebep oldu. Doruk otoparka doğru yürüyordu. Dün geceden sonra bırak görmeyi ismini hatırlamak bile canımı sıkmaya yetiyordu. Bir an akşam olanlar gözlerimin önüne gelmişti.

 

( Dün gece )

-Bütün bunlar benim yüzümden de ne demek doruk?

-Arabaya bin Aylin eve dönüyoruz.

-Ne demek eve dönüyoruz. Öyle bir cümle kurup sonunu getirmeden soru işaretleri içinde kaçamazsın.

-Patron benim ve sana bin gidiyoruz diyorum duydun mu?

-Evet, duydum ama senin o boktan emirlerine uymuyorum anladın mı? Biraz önce ölüyordum ben, ne yaşadık biz daha doğrusu ben ne yaşadım bir fikrin var mı senin? Sen nereye istersen siktir git! ama ben net bir cevap almadan hiçbir yere gitmiyorum.

Bunu söylerken ayağa kalmıştım o da çoktan ayağa kalkmıştı. Bomboş sokakta, cam kırıklarının, mermi kovanlarının arasındayız. Zifiri karanlık gece, geceden karanlık gözlerini üstüme dikmiş Öfke saçıyor. ,aramızdan yalnızca birkaç adım var.

-İstediğinizde ne kadarda sert olabiliyormuşsunuz Aylin Hanım.

Bir adım attı. Ama gözlerini diktiği gözlerimden bir saniye ayırmadan.

-Bunun o gece evin önünde sana yani bize saldıranlarla bir ilgisi var değil mi? neyi ya da kimi saklıyorsan onunla ilgili öyle değil mi?

Ve bende geri çekilmek yerine ona doğru hırsla bir adım attım. Ve gözlerimi de ona inat aynı onun yaptığı gibi gözlerine sabitledim.

-Hayır yok. Bunun o gece ile bir alakası yok. Anladın mı, aldı mı koca kafan. Artık şu lanet arabaya bin. Hemen! Ve bir adım daha attı.

-Neler olduğunu, ne haltlar karıştırdığını anlatmadan o lanet arabana binmiyorum. Asıl senin koca kafan bunu alsın. Ve son bir adımda ben attım.

Artık dizlerimiz birbirine değiyordu, aramızda neredeyse hiç mesafe kalmamıştı. Hem birazdan birbirine ateş açacak iki kişi gibiydik hem de bir anda o geceki gibi sert bir hamlesi ile dudaklarımın üzerinde dudaklarını hissedecek gibiydim. Ne saçma düşüncelerdi bunlar, neler geçiyordu benim aklımdan, hem buz gibi havada niye bu kadar sıcaklamıştım ben. Kendime gelmek ister gibi derin bir nefes aldım. O da kendini azarlar gibi kafasını sallayıp uzaklaştı.

-Tamam, o zaman madem gelmiyorsun gecenin köründe, çocuk inadınla baş başa kal burada çünkü ben gidiyorum.

Hızlı adımlarla arabaya binip kapısını kafama geçirmek ister gibi sertçe kapattı. Boş sokakta yankılanan gürültüyü duydum, Sonra son hız gaza basıp gitti. Öfke doluydum hatta öfkeden delirmiş bir haldeydim. Bu onun yüzünden ikinci kez ölümden dönüşümdü ama tek kelime bile etmedi. Kafamın içi karmakarışıktı, sakinlelmek için derin derin nefes alıp toparlandım. Üşümemek için kollarımı üzerimdeki deri ceketime dolayıp yürümeye başladım. Gecenin köründe, kuş bile uçmayan bir yerde ne yapacaktım acaba? Buradan takside geçmiyordu. Telefonumu elime aldığımda hiç şarjı olmadığını görmemle bildiğim tüm küfürleri kendime savurup yürümeyi sürdürdüm. Ne vardı sanki blöf yapacak bari evde kavga etseydim. Yaklaşık on dakika kadar yürüdüm, üşümüştüm ama soğuk hava beni sakinleştirip kendime getirmiştim. Yol boyu bütün gece yaşadıklarımı tekrar tekrar kafamdan geçirdim. Tam daha ne kadar yürümem gerektiğini hesaplarken ileride bir araba ışığı olduğunu fark ettim. Önce beni biraz ürküttü ama yaklaşınca bunun Doruk’un arabasından geldiğini anladım. O da blöf yapmıştı, ya da gitmekten vazgeçmişti. Arabaya doğru yürürken gülümsediğimi fark ettim, nedense beni bırakıp gitmemesi beni gülümsetmişti. Bir iki adım kala yüzümdeki gülümsemeyi silip yüzüme buz gibi ifademi yerleştirdim. Sertçe kapıyı açıp arabaya birdim. Oturdum ve kemerimi bağladım. Hiç bir şey sormadım o da söylemedi hatta bir daha hiç konuşmadık, eve, sabaha kadar.

Gözlerimi açıp, başımı salladım dün geceyi tüm olanları unutmak istiyordum. Hazırlanmak için ayağa kalktığımda masasın üzerinde duran ismimin yazılı olduğu sarı zarfı fark ettim. Muhtemelen dün gecede buradaydı ama ben o sinirler fark etmemiştim. Uzanıp sarı zarfı açtım bir fotoğraf ve bir not vardı içinde.

Bir kanıt görmek istemiştin Aylin. Resimde gördüğün kadın Batu’nun öz mü öz annesi. Ve 3 Ay sonra bu kadın hakkında her şeyi öğrenmiş olacaksın. Ben anlaşmamıza sağdığım.

Sultan Aksu.

Heyecanla incelemeye başladığım resimde ellilerini biraz geçmiş, sarışın bir kadın vardı. Yaşlanmış ama güzelliğinde hiçbir şey kaybetmemişti. İnsanı içine çeken masmavi bakışları, gülümserken beliren gamzeleri Batu’ya öyle çok benziyordu ki, yüz hatlarıyla sanki onun kadın haline bakıyor gibiydim. Bana hep annesine benzediğinde söz ederdi ama bu kadarını tahmin etmemiştim. Ellerimin arsında tutuğum bu resim dün gece yaşadıklarıma rağmen hala burada olmaya değerdi. Ne pahasına olursa olsun o kadını bulacaktım. Batu hep annesinin hapiste olabileceğini düşünmüştü ama araştırmalarımıza göre hiç hapse girmemiş hatta hakkında hiç suçlama olmamıştı. Şimdi ona çok yaklaşmıştım ve bu kadar yaklaşmışken onu bulmadan bu işin peşini bırakamazdım. Bu gazla kalkıp hazırladım ve toplantı odasına indim. İçeri girdiğimde yalnızca Nazlı vardı. Onu görünce günaydın deyip karşısındaki koltuğa oturdum.

-Sana da günaydın Aylin, nasıldı akşam sen bağış gecesine gelemeyince işler çok uzadı diye düşündüm.

-Evet, biraz uzadı maalesef, çok geç bitince bende gelemedim. Bende bir şey yok oturup çalıştım bilgisayar başında, sıradan ve sıkıcı bir geceydi. Asıl dedikodular sende, baya heyecanlıydın nasıl geçti bakalım gece?

-Gece güzeldi, yani her zamanki gibi. Can’la dans ettik son zamanlarda aramız kötüydü biliyorsun sanırım buzları biraz yumuşattık. Gerçi senin gelmemenle kalmadı sadece önce Doruk arkasından da Derya bizi beklemeden erkenden gittiler. Nereye gittiklerini bizde anlamadık. Her şeye rağmen güzel bir geceydi keşke sende gelebilseydin. Tüm gece tek başına sıkılmışsındır.

Merak etme Nazlı çığım ben sıkılmamak için arada çeşitli aksiyon filmlerine dahil oluyorum demeyi içimden geçirsem de daha cümlemi seslendirmeden yuttum.

-Başka zaman gelirim artık yapacak bir şey yok. Bu seferlik böyle olsun.

Konuşmamız kapının sesi ile yarıda kesildi. Gelen Derya’ydı. Yine her gün davete katılırcasına yaptığı kombinlerinden birini yapmış, sesleri gelişini önceden haber veren topuklular giymişti. Karşımdaki boş sandalyelerden birine oturdu. Buraya geldiğimden beri onu hiç görmediğim kadar durgun bir hali vardı. Yüzü asıktı, çok kötü bir haber alalı dakikalar olmuş gibi bir hali vardı. Bana dün geceki yapacağım iş hakkında sorular sormasını hatta yapamadığım için azarlamasını beklerken konusunu bile açmadı. Onun bu garip hali Nazlı’nın da dikkatini çekmiş olacak ki

-İyi misin Derya? Yüzünün rengi atmış, dün gecede erkenden çıkmışsın merak ettik.

-İyiyim Nazlı başım ağrıdı eve geldim, önemli bir şey yok.

-İyi olduğuna emin misin sen? Halsiz görünüyorsun. Hem akşam giderken haberde vermemişsin en son Doruk’u aramıyor muydun sen?

-İyiyim dedim ya Nazlı niye uzatıyorsun. İyim işte. Kapatalım mı artık konuyu.

Bu kaçamak cevaplar Nazlı’yı ikna etmiş olabilirdi ama benim için bu durum asla geçerli değildi. Dün eve geldiğimizde Derya dâhil hiç kimse evde yoktu. Bas baya yalan söylüyordu. Zaten bu evdeki herkesin bir sırı vardı. Herkes birbirinden bir şeyler saklıyordu artık bundan emindim. Tam bunları düşünürken içeri Can arkasından da Sultan Hanım girdi. Selamlaşma, dün geceden konuşma kısmı bitince Sultan Hanım asıl konuya girdi.

-Bu sabaha şahane bir haberle başlıyoruz çocuklar. Dün gece şimdiye kadarki bağış gecelerinden en karlı olanın yaşadık çünkü yeni bir müşterimiz var.

Can “her sene yeni müşteriler kazanıyoruz zaten değil mi? İsmi bağış gecesi ama katılanların yarısı av yarısı avcı. Canın esprisine herkes gülerken, Sultan Hanım ciddiyetini bozmadan devam etti.

-Bu seferki biraz faklı Can. Bu müşteri daha önce çalıştıklarımızdan çok daha önemli biri. Bize kendi sektörü dâhil pek çok yeni işin kapısını açabilecek güçte. Sadece bulunduğu sektörde değil bütün sektörlerde ön sıralardan tanınan biri. Şimdiye kadar yapmadığımız büyük işer yapacağımız kesin.

Nazlı ”kimmiş bu yeni müşteri çok merak ettim. Derya” al benden de o kadar ne gizem bu böyle”

-Az sabredin Doruk adamı almak için sabah erkenden çıktı, tüm ekiple tanışmak istemiş. Bizden ne tür bir yadım istediğini de ilk kez burada söyleyecek. Gelmek üzerdirler.

Bu cümleden sonra doruğun sabahın köründe nereye gittiğini anlamış oldum. Kısa süreli bir bekleyişten sonra ayak sesleri duyuldu.

-İşte geldiler diyen Nazlı’ydı.

Önce kapı aralandı içeri ilk giren Doruk’tu.

-İşte bu da bizim ekibimiz. Doruk’un bu cümlesinden sonra beklenen yeni müşteri içeri girdi. Herkes adamı karşılamak için ayağa kalmış gülümsüyordu. Ben kıpırdayamamıştım, sanki bacaklarımın düğümleri çözülmüş tutmuyor gibiydi. Bir an için nefes almayı dahi unutmuş haldeydim. Şok içinde, yıllar öncesinden alışık olduğum adama baktım. Bu adam, karşımda çapa canlı duran adam, benim babamdı. Ama olamazdı bu! O ölmüştü! Ben, ben onu öldürmüştüm. Kas katı kesilmiş, sandalyemde otururken Şöyle bir cümle duydum.

-Yeni müşterimiz Halit Arslan ile tanışışın. Artık onun içinde çalışacağız. Bu cümle kulağımda yankılanırken gözleri beni buldu, sanki kurbanını yakalamış bir canavar gibi gülümsüyordu. Ben ise kendimi onca yıla rağmen bir zamanlar karşısında ağlamak için direnen o küçük kız çocuğu kadar hazırlıksız ve savunmasız hissetim.

10. bölüm sonu.

 

-Sen ne yaptığını sanıyorsun derya! Delirdin mi bütün bunların senin başının altından çıktığını anlamıyor muyum ben?

-Ben hiçbir şey yapmadım, sen neyden bahsediyordun hiçbir şey anlamıyorum,gördün işte kalkıp gitti biranda kızın hiçbir hareketi normal değil.

-Sen hiçbir şey yapmadın öyle mi? Sen Aylini öldürmeye kalktın,den bu ekipten birini öldürmeyi dendin dasha ne yapman gereken anlamıyorum tamamen kontrolden çıktın sen,bu kadar tehlikeli olabileceğini ben bile düşünmezdim.

-O kız bu ekipten biri değil kabul et artık bunu ayrıca birini öldürmek demişken senin çok yabancı olduğunu bir şeymiş gibi abartılı dramatik tepkiler verme bana.

-O kız sana hiçbir şey yapmadı derya o kız masumdu bu bir iş değil aynı şey değil sen hiçbir sucu olmayan birinin hayatına kastettin yanlış şifre verdin o adamları sen gönderdin değil mi hepsi senin planındı.

-Evet benin planımdı duydun mu,o kızı hayatımızdan tamemen cıkarıcaktım kurtulucaktım ondan oldumu rahatladın mı ben yaptım.Sen de çok korktun değil mi kıymetli aylinine bir şey olucak diye çok korktun.

-Dünya üstünde masum kime zarar verirsen aynı tepkiyi alırdın. Şimdi kulakların ac beni iyi dinle üstüne doğru yürüdüğümde geri geri adım atıyordu en sonunda sırtını soğuk duvara yasladığında kavcıcak yeri kalmamıştı. Birincisi bir daha bu ekipten hiç kimseye zarar vermeyeceksin hatta masum hiç kimseye zarar vermeyeceksin. İkincisi aylindern sonsuza kadar uzak kalacaksın bir daha ona asla dokunmayacaksın.Ve son olarak bunları asla unutmasyacaksın derya yoksa

-Yoksa ne? Sende benimi öldüreceksin bu şekilde yaparak canımı yakmadığınımı sanıyorsun

-Yoksa öyle bir şey yaparım ki senden nefret etmem için bile bana yalvarırsın duydun mu beni.

Tam gidecektim ki arkamı dönüp gözlerini baktım,yüzümde buz gibi bir gülümseme vardı neredeyse duvara yapışmış gibi duruyordu iyice yaklaşıp kulağını fısıdadım.

-Korktum derya .Aylini kaybetmekten onun sacıın telininbike incinmesinden öyle korktum ki korkudan geberdim çünkü aşk böyle bir şey.

-iki gündür tanıdığın o kıza aşık oldun öylemi ,sen o kıza aşıksın bunu mu söylüyorsun.

-bir katile mi aşık olmam bekliyordun. Arkamı dönüp uzaklaştığımda çarpılmıuş gibiydi öfkeden delirmiş halde onu orda bırakıp içeri girdim.Mesai sati bitmiş herkes odasına çekilmişti ortalık çok sesizdi.Sultan hanımın odasıın olduğu kata çıktım kapıyı çaldığımda masanın başına oturmuş bir şeyler okuyordu. Beni görünce eliyle içeri girmem için işaret etti içeri geçtim kapıyı arkamdan katıp kitledim.

-Ne işi vardı o herifin burda. Sesim sandığımdan da keskin çıkmıştı bu halim onu şaşırtı böyle bir tepki vermemi beklemediği belliydi.

- buna ne öfke böyle önce bir sakın ol gec otur karşıma konuşalım.

-Halit arsalan denen o adam neden burdaydı,nasıl içimize kadar sokarsın o pislii.

Hala ayaktaydım ,kısa süre sesizliğini bozmayına okudularını elinden çekip aldın.İşte bu onun dikkatini çwkmişti.

--Bir sakin olsna sen en başından beri bunu istemiyormuyduk istediğimiz oluyor işte senin derdidn ne anlamadım .

-Aylin,ekiptekiler herkes o odadaydı sen hiç düünmedin mi o herif elni koluna sallayarak buraya gelirken neler yapabileceiğini herkesin hayatını nasıl tehlikeye atarsın.Hem bu kayıp kızı bulma meselesi sen. Dalga geçer gibi aylinin gözüne baka baka konuştu adam.

-Yapma doruk sen de biliyorsun ben burdayken kimse benim çocuklarımın kılına bile dokunamaz .Ayline gelince o bu kapıdfan girdiğinde zaten bumların olacağını biliyorduk değil mi,en başında Halit arslan istediği için getrimedik mi onu bulmak için o kadar uğraştık sırf bu adam istedi deiye.

-Biz kzızı bulup ekibe almayı kabul ettik,adam bize kızım gözümün önünde olsun,ne yaptığını biliyim yeter dedi,sen adamı buranın müşterisi yapıyorsun,böyle bir anlaşma yapmadık biz.

-Doruk adam müşterimiz olmasa buraya rahat rahat grip çıkamazdın kzınıda göremezdi.Kimseinin şüpelenmemesi için buna mecburdum hem sen caylakmısın bu herifin kzızı bulup sonrada hiçbir şey yapmadıan durayacağını inanmadın herhalde en baştan belliydi bu kadarla yetinmeyeceği sende bunu tahmin etmiştişsindir bu anlaşmayaı kabul ederken. Ne değişti şiösi birden bire.,

-Bu kız bu silah çekmiş bu adama kendi öz babasını öldürmek istemiş kim bilir geçnmişte ne pislikler ypamaya kaltı kıza .buny bile bile eline bırakıcaz kızı.

-Doruk sen hep demezmisin biz paramızı alırız ,bizden istenen işi teslimederiz gerisine katıuşmayız diye.ne bu haller ş,md,i anlayamıyorum.Bu kadar duygusal davranmazdın sen.

-Kız işinde çok iyi bırakalım bizle çalışsın,bu pisiktende urtulaım gitsin.

-ağzından çıkanı kulağın duyoyormu senin bu iş o kadar basitmi sırdan bir mayfada babsından bahsetmşyor Halşt arlsandan bahsediyor kendi karısına kızna acımayan bir adam asıl o zman tüm ekipi tehkikeye atıarız. Böyle bir şey olmyacak biz sözümü tutucaz anlaşmayız bozmayacaz sende cenini kaplı tutacaksın ayline tek kelime atmek yok.

-Ama o zaman..

-Doruk!bana kimin patron olduğunu hatırlatmak zorunda bırakma git ne dşyosam onu yap.Bana bak bu tuah hellerin falan yoksa sen bu kızdan etkilendin mi? Deryayı neden terk ettiğini unttun galiba.Böyle aptal hatalar yapma diye koyduk o yasağı. Koca bir ekip idare ediyorsun sen,kaç kişinin haytı geleceiği senin avxunda senin kararlarınla şekilleniyor o yğüzden kendine gel çocukluk yapmayıda bırak. Sana bu yetkiyi ben verdim ve yine ben alabilirim unutma.

-Benim kimseden etkilendiğin falan yok.ben sadece kıza acımıştımm o kadar. Ben anlşamaya uyup gerek yapıcam sende o herifi mümkün olduğunca burdan uzak tutacaksın o kadar. Kapyısertce kaptıp çıktım. Kendimi dışaro atıp otaparka yürüdüm .Arba binip direkdiyonun başına oturdum arabaı çalıştırmadan önce deryaya son söyledim cümle kafamın içinde yankılandı.Sahi neden bu kadar korkuyordum ben. Keşke aylin, keşke sen söyledikleri gibi iki gündür tanıdığım bir çaylak olsaydın oz aman her şey daha kolay olurdu.aylinin odasıbnı bulduunda ışığı kapalı odaya baktıkça milyarlaac düşünce beynimin içindew dolanıyordu.Hepisini imkar etmek ister gibi kafamı sallayıp son sürat ebden uzaklaştım.

Aylin

Yeryüzünde mavinin sayısız tonu var. Gökyüzünün mavisi var mesela, bir temmuz sabahı denizinin mavisi var birde. Ama hiç biri şuan gözlerimin içine bakan adamın gözlerinin mavisi kadar huzurlu hissettirmiyor. Tam karşımda duruyordu Batu. Siyah arabasının tüm ışıklarını söndürmüş, karanlık sokakta bir ileri bir geri gidiyordu. Ne kadar endişeli olduğu yüzüne yansımış, uzun zamandır burada beni beklediği her halinde beli oluyordu. Ona yaklaştığımda koşturan ayak seslerimi fark etti. Beni görünce gamzelerini ele veren kocaman bir gülümse yerleşti yüzüne. Kollarını açıp bana doğru gelmeye başladı koşup boynuna atmaldım hemen. Sımsıkı ve sıcacık bir sarılmayla karşılık verirkenbir taraftanda bir sürü soru soruyordu.

-Aylin iyimisin? Bak seni buraya kadar kimse takip etmedi değilmi,sahi niye koşuyordun sen evden çımana izin vermediler mi yoksa biri sorun mu çıkardı,şu gecen seferki ukela herif mi yoksa?

Bu sevimli telaş yapan hallerini özlediğimi far ettim,hata benim için korkan hallerini gülümsemesini sarılmasını ben evimi ,batuyu ne kdar çok özlediğimi şimdi daha iyi anlıyordum.

-İstediğimiz sorudan başlıyabiliyor muyuz acaba hocam?

-Aylin bu durumda bile hala espiri yapabiliyordun ya pes artık sana.

-Ne yapıyım şu haline bak yüzün bembeyaz olmuş sen ikimizin yerinede panşk yapmışsın zaten bende seni biraz güldüreyim dedim.Hem bu gamzeleeirn öok özledim.

0korktum tabiki nasıl korkmıyayım sen biraz önce bana babam geldi dedin farkındamısın asıl sen nasıl bu kadar sakinsin.O hirif ya sana bir şey yapsaydı.

-Batu tamam,en kötüsünü düşünmeyelim hemen .Bak ben gayet iyiym ve bana kşmse bir şey yapmadı.Şimdilik sana bu kadarı yetmez mi?

Beni kendine doğru çekip bir kez daha sarıldı.Bir adım uzaklaştığında alnın alnıma dayyıp fısıldadı.

-Burdasın,yanımdasın ve iyisin bu bana sonsuza kadar yeter. Kötü bir şey olmadı,ve ben kötü bir şey olmasına asla izin vermiyeceğim söz veriyorum.Şimdi hemen buradan gidiyorum tamamı.

Bu cümleye zorda olsa gülümsemeye çalışarak kafa sallamakla yetindim. Yan koltuğa geip oturdum,o da arabayı çalıştırdı.Sanki bizi kovalayan bütün kötülük ve tehlikelri arkamızdan bırakmak istercesini mümkün olan en hızlı şekilde sürüyordu.Bir kaç gündür yaşan onca şeyden sonra çok yorgundum.Üst üste gördüğüm kabuslar yüzünde uzun zamandır uykusuzdum dakikal sonra gözlerim kapandı. Sert bir frenle durduğumuzda gözlerimi yeniden araldım.Nerdeyse hava aydınlanmak üzereydi saatin sabahın dötdü beşi arası olduğunu tahmin ediyordum .

-Batu neresi burası niye eve gitmedik, hem bu saate kadar yolda olduğumuza göre çok uzaklaşmış olmalıyız şehirden.niye uyandırmadın beni?

-Yorgun görünüyordun biraz dinlen istedim .Evi de mahalleyidi avcunun içi gibi biliyordur senin ekip sonuçta seni orda bulup iş teklif etmemişlermiydi. Bir süre ortalıkta olmasak daha iyi olur gibi.

-Peki nersi burası böyle.

-Burası annanemin kulübesi eskiden ben çok küçük yazın annemle gelip kalırlarmış burada ben küçükkende annem getirirdi beni buaray.Şehirden uzak sakin bir yer daha güvenli olur şimdilik.

Ağaçların arsında yemyeşil ve küçük görünen kulbe gözüme sevimli gelmişti.Ama çokta şaşırmıştım batunun bend e saklı böyle bir yeri olduğğunu bilmiyordum.

-bana bak sen sık sık geliyor musun yoksa buraya hem de benden gizli?

-Arada,daha çok annemi hatırlamak istediğim zamanlarda diyelim.Hadi akşama kadar arabanın içinde oturmayacağız herhalde değil mi inelim.

Kapının önüne yürüdüğümde saksılardan birinin altında büyükçe bir anahtar aldı.Tahta kapı bir asma klitle bağlıydı.Kilidi açıp eliyle içeri gemem için işaret etti. İçeri adım attığımda ilk gözüme çarpan fuvardaki kocaman taş şömineydi etrafında bolca odun vardı.Elektrik olmadığında etraf mumlar ve gaz lambaları ike doluydu.Ahşap bir masa ve sandalye ,şiöinenin karşısında el yapımı döşekler ve köşedeki küçük yatak ile en az dışı kadar içerisinde sevimli bir orman evini andırıyordu.Ben gözlerimle flim izler girir etrafı seyrederken baru üstündeki hırkasını çıkarıp üzerime giydirmişti bile.Önüme geçmiş fermuarımı kapatırken bir taraftanda konuşuyorduç

-Biraz soğuk ama şimdi şömineyi yakınca ısınır merak etme. Otursana ayakta dikilme öyle.

-Gizemli kulübeniz oldukça şirinmiş beyefendi. Niye daha önce beni hiç buraya getirmedin,hiç bahsetmedin de

-Annemle ilgili konuşmayı fazla sevmediğimi biliyorsunondan özel bir sebi yok yani ayrıca seni hiçbir sebep yokken nşye ormana getireyim aylin?

-şimdilik bu mesesleyi daha f azla kurcalamıyorum ama burda kapanmadı haberin olsun.Ben mumları yakayım sende şömineyi hadi sallandık yeterince dondum.

Yerde duran kibriti alıp etrafta duran mumları ve gaz lambalarını yakmaya başladım Batu da odunları şömüneye yerleştiriiyordu. Kısa süre sonra yanan şömine küçük klübeyi hem ısıtmış hemde ateşi ile aydınlatmuıştı. Yerdeki minderde oturmuş karşımda yanan odunları izliyordum.Ne düşünmem ne hisetmem gerektiğini bilmemeyecek kadar karışık bir haldeydim Batu da gelip yanıma oturdu.Başımı göğsüne yasladığım sırda sorduç

-Artık anlatacaksın değil mi aylin,bu işi neden orda olduğunu,kabul ettiğini teklifi ya da sakladığın her neyde onu.

Yavaşça yanından kalkıp köşeye bıraktığım sırt çantamdan sarı zarfı alıp geldim.Ne yaptığımdan hiçbir şey anlammıştı şaşkın şakın bakıuordu. Tam karşılıklı oturduğumuzda anlatmaya başladım.

-Sultan denen bu kadın gerçekten de bir anda karşıma öylece cıktı.ve bana bu işi teklif etti .Buraya kadar sanden sakladığım bir şey yok aslında.

-sende hiç tanımdaığı bir kadının birden karşına çıkan teklifini kabul ettin öylemi.

-İşte tamda burdan başlıyor bilmediğin şey.Batu bak ben bu işi para için yada bilgisayar konusunda kendimi geliştirmek için falan kabul etmedi. Yani ben öyle olsa böyle bir işi asla kabuk etmem bir kere senı bıraklıp gitmem gereken bir işi asla kabul etmem ama

-Ama ne aylin,karşılığınmda ne verdi bu kadın sana da kabul ettin ozman.

-Anneni batu senin anneni.

-Annemi mi ?

-karşıma çıktığı ilk gün teklifini reddettiğimde bana senin annenin yerini bildiğin söyledi.Eğer 3 ay onunla çalışıesam onu bulmamızı sağlayacaktı anlaşmamız böyleydi.

-Aylin sen ne dediğinin farkındamısın biz seninle yıllarca ramadık mı annemi ,sen böyle bir yalana nasıl inanırsın o kadın seni kandırmış olamzmı belkide en başından beri baban için çalışyordu .

Elimdeki zarfı ona uzattım.

-Ac bak batu.Hadi ac.Bu kanıtı görmeseydim söyledilerine belki inanbilirdim ama yalan değildi.o gerçekten annein yerinşi biliyorurdu.

Yavaşça uzanıp zarfı açtı önce içindeki notu okudu.Sonrada fotoğtafa baktı.kendisinin kopyası olan kadının fotoğrafına ,annesine uzun zun baktı.

-şimdi gözlerinin nasıl bu kadar güzel olabildiğini biliyorum çünkü annene çekmişler. İkimizde yanaklarımızı ıslatan göz yaşlarını aldırmadan gülümsedik.

-Aylin bu ,bu fotğraftaki gerçekten annem.Ama bu nasıl olur .O kadın onun yerini biliyormuydu gerçekten.

-Sana söz veriyorum hiçbir şey bitmedi artık annein hayatta olduğunu biliyoruz önemli olanda bu ne yapıp edip onu bulacağız.Daha ona ödemem gereken kocaman bir teşkkür borcum var.

-ne teşekürymüş o ?

-minik aylini minik kahramını olan bu maviş gözleri dünyaya getirmeseydi şuan gülümsüyo olmayacaktım ben onun teşekkürü.

-demek her şeyi en başından beri benim için yaptın öylemi gel buraya.birbirimize sımsıkı sarıldığımızda beni azarlamıyda ihmal etmedi.

Bir daha benim için bile olsa böyle bir şey yapmak yok ,hata gözümün önünde ayrılmak bile yok anlaştık mı ?

-Anlaştık.

Loading...
0%