Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Kâbustaki Çocuk

@nyazar

3.BÖLÜM

Kâbustaki Çocuk

“Batu”

Eski bir banyo, buz gibi fayanslar; bozuk musluktan akan su sesi dım,dım,dım…

Küçük bir havalandırma penceresi, pencereden vuran sarı ışık, metal musluklardaki küf kokusu, rutubetli ahşap bir kapı

Orada kapıya yaslanmış yerde oturan bir erkek çocuğu, Dizlerine kendine çekmiş, mavi gözlerinden akan yaşlar ağlayan bir deniz gibi.

Kapının ardından sesler duyuyor; önce bir kadın çığlığı, kırılan eşyalar pat,tak,tuk…

Birkaç küfür, bir tokat, bir tane daha pat pat… Düşen eşyalar küt, pat… Bir kadın çığlığı, acıdan inlemeler, Dinliyor çocuk, her çığlığı, her haykırışı gözlerindeki denize inat bakışları ateş ateş, öfke dolu akan her gözyaşında harlanan bir ateş. Önce ıslak yanaklarını siliyor çocuk. Sonra bir hışımla ayakta gözlerini dikmiş lavabonun üstündeki kenarı çatlak aynaya bakıyor. Sıkı bir yumruk yapıp elini var gücüyle indiriyor. Param parça olan ayna, elinden akan kandamlaları. Avcunda sıkıştırdığı kırık cam parçası, var gücüyle tekmelediği çürümüş banyo kapısı pat… Açılıyor kapı ilk defa açabiliyor çocuk kapıyı aylardır ilk defa.

Karşısındaki manzara; yerde yatan bir kadın, iki büklüm elleri ile kendini korumaya çalışıyor. Yüzü kan içinde seçilmez olmuş. Başında kırklarında bir adam, elinde bir içki şişesi, fark etmiyor çocuğu. Yerdeki kadının gözleri buluyor çocuğu koca bir denizin alev alması gibi gözleri. O anda adam çocuğu fark ediyor. Bir bağırış belki birkaç küfür duyduklarını anlamıyor artık çocuk. Karşısına dikilip elini kaldırıyor adam, tam o anda avucundaki cam parçasını karnına saplıyor çocuk. Bir inleme sesi ahhh.. Dev bir canavarın yere düşüşü güm..

Dış kapıyı açıp sokağa çıkıyor çocuk. Koşuyor her adımında avcundan damlayan bir kan lekesi. Gecenin karanlığı boş sokaktaki yağmurun sesi. Gözlerindeki denizin alevi sönmüş şimdi, akan yağmur damlaları ne gözyaşı ne kan lekesi bırakıyor ardında. Köşeyi dönene kadar sadece koşuyor çocuk. Nefes nefese duruyor köşe başında. Serbest bıraktığı elinde bir çam parçası düşüyor, tiz bir ses yankılanıyor boş sokakta. Kahramanlar kocaman olur ama on üç, en fazla on dört yaşlarında bir çocuk daha. Minik kahraman o aslında. Köşe başında avazı çıktığı kadar bağırıyor çocuk:

Kurtardım anne. Ben bu gün seni kurtardım anne, anne!!

Sıçrayarak uyandım. Gözlerimi açtığımda barın arka tarafında geceden temizliğe kalanların dinlenmesi için olan odada uyuya kaldığımı anladım. İlk değildi o günden beri ara ara böyle kâbuslar görürdüm ama ne zaman çığlıklarla uyansam o alışık olduğum kokuyu, Aylin’in saclarının kokusu duyardım. Gözlerimi araladığımda onunkiler gülümseyerek bakardı bana. Sarılır geçti kâbustu bitti derdi. Onun sesinden geçmiş bir kâbus olduğunu duymak hemen ikna eder, kendime getirdi beni. Bu düşüncelerle ayağa kalktım. Yan taraftaki sehpadan telefonuma aldım. Aylin’i aramak istedim saat on ikiyi birkaç dakika geçmişti. Çoktan gelmiş olması gerekirdi gece yarısından kısa bir süre sonra canlı müziğe başladığımızı biliyordu. Sahneye çıkacağımdan haberi vardı asla kaçırmazdı bunu. Aradım hemen telefonu kapalıydı. Şarjı bitmiş olabileceğini düşünsem de endişelenmiştim. Barın ön tarafına geçtim, garsonlardan Özlem “abi sahneye az kaldı bende seni çağıracaktım gruptakiler geldi seni beliyor” dedi. Aylin ortalarda yoktu. Özlem’e sen burayı idare et dedikten sonra arabanın anahtarlarını alıp koşarak dışarı çıktım. Arkamdan Özlem bir şeyler diyordu ama duyduklarımı anlayamayacak bir telaş kaplamıştı beni. Fazla evham yaptığımın farkındaydım hatta paranoyakça davranıyordum ama Aylin'i görmeden içimin rahat etmeyeceğimi biliyordum en son dükkânda olduğunu düşündüğüm için önce oraya gittim. Dükkânın kapısı kilitli, ışıkları kapalıydı. Toprak’ı aradım hemen

ARANIYOR: TOPRAK

-Alo toprak naber abi

-İyiyim Batu sen den naber, hayırdır bu saatte bir şey mi oldu?

-Aylin’e ulaşmadım telefonu kapalı sen nerede olduğunu biliyor musun?

-Bir müşteriye gidip oradan da bara geçecekti en son ondan sonra konuşmadım.

-Ne müşterisi! Bana bahsetmedi hiç.

-Bu gün son dakika çıktı, Aylin ile görüşmek istediler yeni bir iş alacaktık.

-Nerede buluşacaklardı biliyor musun?

-Evet, tabi konumu ben yolladım. Kötü bir şey mi oldu Batu?

-Konuma hemen bananda at bekliyorum

-Tamam, da Aylin iyi mi? alo, alo Batu

Telefonu kapatıp arabaya atladım. Toprak’tan gelen konuma gitmeye başladım. Yol boyu Aylin’i tekrar tekrar aradım ama telefonu kapalıydı. Bir yandan sadece telefonun çekmediği bir yerde olabileceğini düşünüp kendimi sakinleştirmeye çalışsamda bir yandan içimde deli bir korku vardı.

Konumun gösterdiği yerde durdum Normalde yarım saatlik uzaklıkta falandı burası ben 15 dakikada gelmiştim. Karanlık, ormanlık boş bir arsaydı burası etrafta kimse de yoktu Telefonuma baktığımda çekmiyordu. Aylin'in de buralarda bir yerlerde olduğu için telefonun çekmediğini düşündüm etrafta iş yeri ya da bir ev gözükmüyordu karanlıkta olduğu için insanın önü bile zor gördüğü bir yerdi. Telefon ışığı ile etrafa bakındım. Görünürde hiç kimse yoku. İçimi kaplayan panik ve korku git gide büyürken seslenmeye başladım Aylin, Aylin! Sessizlikten yankılanan kendi sesimden başka hiçbir şey duyulmuyordu. Artık telaştan düşünemez olmuştum, zihnimde farklı ama hepsi korku filmi cinsinden senaryolar dönüyordu ve ben kontrol edemiyordum.

3.Bölümün sonu

Loading...
0%