Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Saç Telleri̇

@nyazar

 

6.Bölüm

 

SAÇ TELLERİ

1 gün önce

“AYLİN”

Bardan çıktığımda saat epey geçti, Batu temizlik ve hesap kitap işleri ile uğraşmak için beni bir taksiye bindirip geri dönmüştü. Evin önünde indim, Batu’nun gitarını bırakmak için önce alt katta gittim. Kapıyı açıp içeri girdim, Yatağın başucuna gitarı asıp odadan çıkacaktım ki küpem perdeye takılıp yere düştü yatağın altına doğru eğilip onu arıyordum bir yandan da “gece gece bu kadar sakar olmazsan olmaz değil mi Aylin “ diye söyleniyordum. Tam o sırada yatağın altındaki bir defter dikkatimi çekti. Yanlışlıkla düştü sanmıştım ama elimdeki defterin bir günlük olduğunu fark ettim. Şaşkınlıkla birlikte yanlış bir şey yapıyormuşum gibi suçlulukta hissettim. Batu günlük mü tutuyordu? Daha önce bana hiç böyle bir şeyden bahsetmemişti. O an içimdeki merak duygusu ile doğru olanı yapma isteği küçük bir savaş veresede kazanan merak duygum oldu. Günlüğü açtım, karşımdaki ilk sayfayı okumaya başladım.

Merhaba Anne,

Minik kahramanım dediğin oğlun Batu ben. Biliyorum unutmadın beni ve inanıyorum yaşıyorsun annem. O geceden sonra önce rüyalarıma gelip konuştun benimle sonra boş odalarda kimsenin olmadığı duvarların arasında konuştum seninle mesela bir resmin olsaydı onunla da konuşurdum ben. Ama yoktu, yazmayı seçtim bende bu satırlarda anlatmayı seçtim her şeyi sana. Çünkü buna ihtiyacım var anne. Ne kadar özlesem de seni oğlunun hayatını kaçırmayacaksın, bir gün seni bulduğumda bu defteri vereceğim sana ihtiyacım olup da burada, yanımda olamadığın her zamanı satırlarımdan okuyacaksın. Hani bazı geceler sızıp kalırdı bizim canavarımız. Yanıma yatardın yaraların olurdu, yaralarından öperdim seni sonra sen dünyanın en güçlü kadınısın derdimdim sana. O küçük aklım dayandıklarını gördükçe almazdı bütün bunları. Sen de bana bir gün benim gibi güçlü bir kadınla daha tanışacaksın derdin hep. Haklıymışsın anne! Şimdi öyle bir kadın tanıyorum. Ben senin kahramanın olmayı becerebildim mi bilmiyorum ama o kendi hayatının kahramanı olmuş bir kadın adı; Aylin. Seni bulduğumda onunla tanışacaksın ve bana hak vereceksin bence. Bana hep hiç çocuk olamadığımı söylerdin ama Aylin bana hiç çocuk olmadan hep çocuk kalmayı öğretti anne bu bile onu çok sevmene yetecek. Seni bulana dek, o gün gelene dek kendine çok iyi bak.

Diğer sayfalara da göz gezdirdiğimde o sayfalarda da annesi ile konuşuyordu. Benden, bir kafede garsonluk yaptığımız zamanlardan, ufacık çadır da geçirdiğimiz o şahane yaz ayından, barını açtığı ilk günden hatta yemek tariflerinden, bestelerinden bile bahsetmişti. Defteri kapatıp aldığım şekilde yerine bıraktım. Nemlenen gözlerimi silip, elimi yüzümü yıkadım. Bütün gece kafamda dolaşan o sorunun cevabını biliyordum telefonumu elime alıp bir mesaj yazdım.

Gönderen: AYLİN

EVET!

Kendime evime çıkıp, derin bir uyku çektim. Gözlerimi kapatmadan önce aklımdan gecen tek şey yarın ilk iş bu tekliften Batu’ya bahsedecek olmamdı.

Uyandığımda saat ona geliyordu. Hızlı bir duş aldım, rahat bir eşofman takımı giyip ıslak saclarımı topladım. Kurutacak kadar bile vaktim yoktu bir an önce Batu’yu bulup onunla konuşmam lazımdı. Gelen mesaj sessi ile titreyen telefonumu elime aldım.

GÖNDEREN: BİLİNMEYEN NUMARA

Gece yarısından sonra konumdaki adrese gel. Yalnız ol ve yanına eşya alma.

Her adımları gizem doluydu ve bu durum beni fazlasıyla huzursuz ediyordu. Yanlış bir şey yaptığımı söyleyip duran iç sesimi bastırdım kararımı hiçbir şeyin değiştirmesini istemiyordum. Evden çıkıp sahile kadar yürüdüm iki simit alıp bir banka oturdum. Ben evden çıkarken Batu henüz dönmemişti. İşler erken bitmeyince barda sabahlamış olmalı. Telefonumu çıkardım ve bir mesaj attım.

Gönderen: AY IŞIĞI (AYLİN)

Sahildeyim bekliyorum konuşmamız lazım.

Bu mesajı aldığında panik yapıp koşarak geleceğini tahmin ediyordum bu kadar net mesajlar yazmama alışık değildi ama artık bu konuşmanın yaşanması gerekiyordu. Tahminimde yanılmamıştım yaklaşık on dakika sonra yanımdaydı. Nefes nefese,

-Beni buraya bu saate simit yemek için mi çağırdın Aylin?

-Otursana

Yanıma oturdu, simitlerden birini uzattım ama almadı.

-Hadi ama ne konuşacağız bu saate.

-Aslında ben…. Araya girdi

-Dur bir dakika bu konu şu ortadan kaybolduğun gecen gece ile ilgili olabilir mi yoksa yanılıyor muyum?

- Sahi neden sormadın, anlattıklarıma ikna olmamıştım ama tekrar sormadın, neden?

-Çünkü anlatacağını biliyordum diyelim.

-Tamam, yine sen kazandın anlatacağım.

-Hadi başla dinliyorum.

-O gece bir müşteri ile buluştum ama sana söylemedim çünkü daha önceki işlerden biraz farklıydı.

-Farklıydı derken?

-Kadının adı Sultan. Bir reklam şirketi var ama bu sadece işinin yasal kılıfı aslında kendi bir ekip kurmuş ve Toprak ve benim gibi bazı işlerle uğraşıyor diyebiliriz.

-Senden ne istiyormuş peki?

-Ekibine katılmamı teklif etti, bilgisayarlardan iyi anlayan birine ihtiyacı varmış aylık 200 bin lira karşılığında onunla çalışmamı istedi ama

-Ama?

-Bu yatılı bir iş ekipteki herkes aynı yerde kalıyor ve dışarı ile fazla temas halinde değiller. Ben de o yüzden..

-Sende o yüzden kabul etmedin ve boşuna bana söylemek istemedin değil mi?

-Batu aslında ben işi kabul ettim.

Gözlerimin içine öyle bakıyordu ki beş yıldır daha önce bu bakışları hiç görmemiştim. Şaşkınlık, öfke hayır hiç biri değil hayal kırkılığıydı bu.

-Tanımadığın bir kadınla nereye olduğunu bile bilmedin bir yere gitmeye karar verdin ve bunu bana kararını verdikten sonra mı söylüyorsun Aylin!!!

-Batu bak ben sana söyleyecektim sadece senin

-Sadece beni bırakıp gideceğini haber verirken acele etmeyeyim mi dedin

Artık bağırıyordu.

-Bu sadece kısa süreli bir iş sonsuza kadar çekip gitmiyorum ki ayrıca sen de asla seni bırakamayacağımı biliyorsun lütfen böyle yapma.

-Evet, bende beni bırakamayacağını bilindiğimi sanıyordum anladım ki baya yanılmışım. Bunu para için mi yapıyorsun, ne yani daha fazla mı paraya ihtiyacın var buna inanmamı bekleme Aylin. Gerçek nedenin söyle bana neden gidiyorsun?

Bunu yapamazdım. Anneni bulmaya gidiyorum diyemezdim izin vermezdi, asla.

-Söyledin iyi para veriyor ayrıca kendimi geliştirebileceğim kişilerle çalışıyor bu benim işim.

-Hepsi bu yani, bana hala yalan söylemiyorsun öyle mi?

-hayır, yalan söylemiyorum. Bu cümle ağzımdan çıkarken yüzüm kızarmıştı gözlerinin içine bakamıyordum çoktan kendimi ele vermiştim.

Ayağa kalktı, bende ayağa kalktım. Arkasını dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladı. Peşinden koştum.

-Batuuu! Dur bekle ben

Bir an duraksadı, tam ona yetişmiştim ki bileğimden tutup beni hızla kendine çekti. Gözlerini gözlerime dikti. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum etrafımızdan insanlar geçiyor, trafik akıyordu ama sanki bizim için hepsi bulanık bir görüntüydü, sesler kısık uğultulara dönüşmüştü. İlk konuşan o oldu

-Peki. Dedi.

Sonra beni bırakıp hızla yürüdü karşı kaldırıma park ettiği arabasına bindi ve gitti. Dakikalarca bıraktığı boşluğa baktım peşinden koşmadım, onu durdurmaya çalışmadım beni bıraktığı an sanki metrelerce yüksekten boşluğa çakılmış gibi hissediyordum. Hava kararana kadar yürüdüm Batu’yu birkaç kez aradım ama telefonu hep kapalıydı. Eve döndüğümde orada da yoktu. Üstüme siyah bir kot ve ayağıma siyah postallarımı giydim. Siyah sırt çantamı yanıma aldım içine sadece telefonumu ve cüzdanımı atıp alt kata indim. Batu hala gelmemişti. Gitmeden önce onu tekrar göremeyeceğimi böylece kabullenmiş oldum. Yatağın üzerine küçük bir kese ve not bıraktım, onun tişörtlerinden birini de üstüme giyip sessizce evden çıktım. Saat gece yarısına yaklaşmıştı evin önünde çağırdığım taksiyi bekliyordum. Bu sırda beni gözetleyen Gülfidan ablayı fark ettim sanırım buralarda değilken onu bile özleyecektim. Taksi geldiğinde Batu’nun telefonu hala kapalıydı. Evin önünden uzaklaşırken kafamda binlerce soru işareti kalbimde küçük bir çocuğu annesine kavuşturma sevinci her köşesini ezbere bildiğim sokakları izledim.

“Batu”

İşte buradaydım. Onu ilk gördüğüm yerde. Etraftaki çöpleri tekmeleyip kendi kendime söyleniyordum belki de saatlerdir. Öfkeliydim peki kime? Aylin’e mi, kendime mi? Öfke sadece bir örtüydü, korkumu kapattığım. Aslında korkuyordum hem de aptal bir çocuk gibi. Aylin gitmezdi biz birbirimizden ne olursa olsun gitmezdik. Başka türlüsünü bilmiyordum, aksine inanmak istemiyordum. Saate bakmayalım uzun zaman olmuştu, telefonun kapılıydı. Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Gürültülü bir kalabalık ellerinde bira şişeleri sallana sallana karşı tarafımdan yürüyorlardı. Belki yedi, belki on kişiydiler. Tam yanımdan geçtikleri sırda ıslık çaldım.

-Hişt! Ne bakıyorsun lan buraya.

- Bas git işine gece gece alma başına belayı

-YA gitmezsem bu cümleden beş dakika sonra ilk yumruğun havada uçuşacağını biliyordum sağlam bir dayak o an kafamın içindeki çığlıkları anca susturabilir gibiydi.

Yaklaşık yarım saat sonra eve dönebilmiştim kabul beklediğimden daha pahalıya patlayan bir dayakta yemiştim. Üst kata hiç bakmadan direk içeri girmiştim o evdeki karanlığı görmeye hazır değildim üstümdeki kanlı kıyafetleri çıkardım. Duşa girip bir süre sıcak suyun beni uyuşturmasını bekledim uzun bir süre sonra kurulanıp giyindim yatağın üzerindeki notu ancak o zaman fark etmiştim.

Söz bir gün gerçekten sebebini anlatacağım ve inan anlayacaksın. Unutma biz birbirimizden asla gitmeyiz benden o kadar kolay kurtulamasın, seni seviyorum!

Başının belası.

Dip not eğer ben yokken kâbus görürsen yastığın altına bak olur mu?

Notu okuduktan sonra elimi yastığın altına koydum. Küçük bir kese vardı, ipini çekip büzgüsünü açtım ve içindeki bir kaç tutam saç telini gördüm. O alışkın olduğum kokuyu duymamla beraber bu Aylin’in sacıydı anlamıştım. Bu gün ilk defa ağlıyordum ve 5 yıldır ilk defa yanaklarım ıslandığında yalnızdım. Ama bu nottan sonra karar vermiştim neler olduğunu öğrenecektim anahtarları alıp evden çıktım arabaya binip doğruca Toprak’a gitmeye karar verdim saatin kaç olduğu gibi detaylar çoktan önemini yitirmişti.

 

6.Bölüm Sonu

Loading...
0%