Herşey bir anda hızlanmıştı. Medyada bizim elele fotoraflarımız. Karanın röpörtajı o haftanın en pik konusu olmuştı. Bir çok tebrik telefonu almıştı. Magazinde beni gören baba tarafı sözde akrabalarım yamanmak için bir çok kez aramıştı. Hepsini tek tek engellemiştim zerre umursamadan. Ben o evde ölesiye eziyet görürken sesi çıkmayanlar şimdi onlara göre yağlı kapıya kapak attığım için bize de bir kepçe düşer mi diyerekten telefonlara sarılmıştı. Hatta benim varlığımdan bile nefret eden amcam ayyaş oğlu için damadından iş istemeye getirmişti muhabbeti. Engelledikçe başka numaralardan ulaşmaya devam edince en son numaramı değiştirmekte bulmuştum çaresini. Anne tarafından zaten kimsem yoktu.
Şüphesiz bizim bu sahte evliliğe en çok sevinen Adaydı. Ben sade bir nikah için gerek yok desem de gerek Nurhayat hanım gerekse Karan gelinlik konusunda fazla ısrarcıydı. Özel bir dikim evinde bana özel hazırlanan gelinliğin her aşamasında olan Ada beni gördükçe yerinde zıplıyor ellerini birbine vurup tatlı kahkahalarını bize bahşediyordu. "Prensesler gibisin Ukde abla" diyerek hayranca bakışları içimi eritiyordu. Bana göre fazla olan göğüs oluğumdan neredeyse göbeğime kadar uzanan dekolte Nurhayat hanımı fazlasıyla memnun ediyordu. Bende hevesini ve mutluluğunu kırmamak için ses etmiyordum.
Gelinliğin son provasınıda verdikten sonra artık tamamen hazırdı. Uğursuzluk getireceğine inandığından annesi düğün öncesi gelinliği görmesine müsade etmemişti fakat Adanın heycanla anlatmasından kafasında bişeyleri canlandırdığını tahmin ediyordum.
Dedikoduların olmaması için bazen başbaşs bazen Ada ile dışarı çıkıyor yemeğe gidiyorduk. Her elimi tuttuğunda o nekadar rahat dursa da benim bacaklarım titriyordu. Karan da artık bu duruma alıştığı için sakin olmamı söylemiyordu. Hoş söylese de bir işe yaramıyodu. Davetiyelet basılmış gerekli yerlere kişilere ulaştırılmıştı. Bu hafta sonu ayarlanan küçük bir kır bahçesinde rn fazla yüz kişilik bir nikah ve ardından kokteyl organizasyonu yapılmıştı. Daha geçen aya kadar arkadaş gibi oturduğumuz hatta oyunlar oynadığımız adamlar bir anda Yenge resmiyetine bürünmüş araya mesafesini koymuşlardı. Bu rahatsıslığımı Karan'a bildirdiğimde. Dışarıda ve insanların yanında olmadığımız durumlarda eskisi gibi devam edebileceğimizi söyleyince onlarda bir nebze tavırlarını düzeltselerde sonuçta patronlarının eşi konumunda olduğum illa ki arada ince bir duvar vardı. Ben bunu ne kadar yıkmak istesemde onlara da hak verdiğim için istedikleri konumda devam ediyorduk.
Hafta sonu iyice yaklaşırken büyüyen telaşe benim için yorucu geçiyordu. Nurhayat hanım bütün evdeki mobilyaları değiştirmek istesede aramızdaki durumu hatırlatıp vazgeçirmiştik. Bu arada Adanın anneannesi ve dedesi nikah haberini alınca kapımıza dayanmış Karanı eski eşine sadakatsizliğinden vurmuştu. Şükür ki Ada o gün babannesi ile kendi nikah elbisesini almak için benim gelinliğimin dikildiği atolyeye gittiğinden evde değildi. O insanların gamsız, acımasız konuşmaları beni bile incitmişti. Hatta benim buraya gelme durumumu öğrendiklerinde babamla iş birliği yaptığımı, para koparmak için karanın koynuns girdiğimi söylediklerinde Karan delirmişti. Kendisine söylenen onca söze sakin kalsa da ithamlar bana dönünce sinirine hakim olamamıi korumara evden attırmıştı.
Eski karısının acısından darbe yiyen Karan içine kapanmıştı. Onlar gelmeden önce her detayda yardımcı olmaya çalişan adam kendini odaya kapatmış "ne istiyosanız öyle yapın" diyerek işten sıyrılmıştı. Sahte de olsa sonuçta ikimizin nikahıydı. Biranda değişen bu tavrına haddim olmasa da kırılmıştım. Sanki bu durumu ona zorla ben ikna etmişim gibi en çokta benden kaçıyordu. Bu duruma gerçekten kırıldığım için akşam yemeğe inmemiştim. Odaya gelen sultan teyzeye başımın ağrıdığını uyumak istediğimi söylemiştim. Yorganı kafama kadar çekmiş ne kadar kendimi sıksamda akan gözyaşlarıma engel olamamıştım. Akşam Adanın uyku saatinden sonra tıklanan kapıya cevap vermemiş gözlerimi kapatmıştım. Onun kokusundan anlamıştım odaya girdiğini. Işığı açmadan yatağın yanına gelip "özür dilerim" diyerek şakağımdan öpüp çıkmıştı. İyi ki ışığı açmamıştı çünkü ıslak kirpiklerimi görüp soru sormasını istemiyordum. O çıktıktan sonra kafamı yastığa gömüp daha çok ağlamıştım. Boş bir hayale kapılmanın acısı yüreğime Balyoz gibi inmişti. Bir an bu heycanı gerçek sanıp kapılmıştım. Ama asıl gerçekler yüzüme tokat gibi inmişti. O beni değil hala eski karısını seviyordu. Belkide ona ihanet ettiğini düşüyordu. Bu düşüncelerle daha çok ağlamış söyledim yalan gerçek olmuştu. İşte şimdi gerçekten başım çok ağrıyordu. Daha fazla başımın ağrısına dayanamadığımdan ilaç almak için Mutfağa indim. Işığı açmadan dolaptan aldığım ağrı kesiciyi. Bir bardak suyla içtim. Boşalan bardağı masanın üstüne koyduğum sıra mutfağın ışığı açılınca ağlamaktan şişen gözlerimi almıştı.
Işığa alışan gözlerimi kırpıştırarak açtım. Başımı yerden kaldırmadan bekledim. Kimin geldiğini biliyordum. Bu halimi görmesini istemedim. Mutfaktan çıkmak için adım attığım sıra bedenini önüme geçirerek engel oldu. "Geçebilir miyim" diye soran sesim çatallı çıkmıştı.
"Yüzüme bakar mısın" diye sorduğunda hala başımı kaldırmamıştım.
"Uyumak istiyorum" dedim.
"Ukde başını kaldır" diyen sabırsız sesiyle biraz başımı kaldırsamda gözlerimi hala ona kaldırmamıştım. Çenemden tutarak tamamen yüzümü kendisine doğru kaldırdı. "Gözlerime bak" diyen otoriter sesiyle. Gözlerini buldum. O an ne gördü bilmiyorum ama acı çeker gibi bir ifadesi vardı. Uzun uzun kızarmış ve şişmiş gözlerimi izledi. "Neden ağladın?" Bu sorusuyla hazırda beklermiş gibi bir damla daha kirpiklerimin arasından koptuğunda yanağıma düşmeden yakaladı. "Ukde. Benim yüzümden mi gözlerine bu eziyeti yaptın" diye sorunca çenemi elinin arasından kurtarıp bakışlarımı çektim. Yanından kıvrılarak geçip gitmek istediğimde belimden tutarak kendine çekti ve başımı göğsüne yasladı. "Özür dilerim. Aptalca davrandım. Seni incitip kırabileceğimi düşünemedim. Özür dilerim Ukde"derken saçlarımı okşuyordu. Ben ise ellerimi beline dolamamak için kendimle savaş veriyordum. " istersen nikahı iptal edebilirsiniz" Dediğimde beni göğsünden çekip yüzüme baktı. Hem sizli konuşmaya geçmem hemde nikahın iptalini söylemem onu şaşırtmıştı. "Buda nerden çıktı?" Hala kolları arasındaydım. "Karınıza ihanet etmiş gibi hissetmemeniz için" Dediğimde başımı iyice yukarı kaldırdı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında nefesimi tuttum. "Öyle bişey düşünmüyorum. Düşünmedim de. Benim tek düşündüğüm sensin. O kalpleri pislenmiş insanların sana yaptiği ithamlar yüzünden uzak durdum ben. Seni böyle bir düşünceye itmemek incitmemek için" dediğinde nefesini dudaklarımın üstünde hissediyordum. "Ben sandım ki" diyince burnunu saçlarımın arasına sürdü. "Böyle düşünmene sebeb olduğum için özür dilerim. Eski karıma karşı içimde bir duygusal bir his yok. Sadece kızımın rahmetli annesi olduğu için minnetim var. Ötesi yok" Neden şimdi böyle bir açıklama yaptı ki? "Aklında yüreğinde ferah olsun. Bir ölüyü yüreğimde taşımıyorum. Eğer birdaha istemeden seni böyle bir durumun içinde bırakırsam gözyaşlarını akıtmak yerine gelip bana sor. Benim sana açıklayamayağım hiç bişeyim yok Ukde" dedikten sonra boynuma bir öpücük bıraktı. "Hadi seni yatıralım. Sabah Ada bu halde görmesin" diyerek elimi tutup mutfaktan çıkarmaya başladı. Adımlarım ona itaat etsede aklım ve kalbim çok farklı konudaydı. Ben hala boynumu öptüğü yerde kalmıştım. Odaya geçip beni yatağa yatırdıktan sonra üzerimi örttü. Saçlarımı sevdikten sonra yüzümü dikkatlice izledi. Bu durumdan ötürü kendisini fazlasıyls suçladığı çok belliydi. "İyi geceler" dedikten sonra kapıyı kapatıp odadan çıktı. Ben ne yaşamıştım...
Sonunda o büyük gün gelmişti. Sabah Adanın üstüme atlamasıyla gözlerimi açmıştım. Sultan teyzenin hazırladığı kahvaltıyı ederken Nurhayat hanım öğlenden sonra kuaförün geleceğini bildiren bir arama yapmıştı. Kahvaltıdan sonra uzun bir duş alıp son zamanların yorgunluğunu üstümden atmıştım. Karan bugün kimsenin gelmesini istemediğini burdan nikah alanına kendimizin geçeceğini söylediği için annesi ve babasıyla da orda buluşacaktık. Benim bir burukluk yaşamaman için kendi ailesinide yanında istememişti.
Öğlenden sonra gelen kuaför saçlarımı kalın maşalar yapıp açık bırakmıştı. Papatlalardan oluşan tacı saçlarıma taktığınfa Adanın da dediği gibi prensesler gibiydim. Toprak tonlarındaki makyajımla abartı görünmeyen bir doğallık elde etmiştik. Ada giydiği beyaz gelinlik tarzı elbiseyle evin içinde süzülüyordu. Babası izin vermediği için makyaj yapılmasada saçlarına çol şirin bir topuz yapılmıştı. Kuaför gittikten sonra odada tek başıma bekliyordum.
Tıklanan kapıyla oturduğum yerden ayağa kalktım. Aralık kapıdan giren Karanla nefesimi tutmuştum. Damatlığın içerisinde nefes kesici duruyordu. Kirli sakallarını biraz daha kısaltmıştı.
Yavaş adımlarla bana doğru yaklaşırken baştan ayağa beni süzmeyi ihmal etmemişti. Tabi bende onu. Dekoltemde gözleri takılı kalınca "yine annemin eli değmiş" sanırım diye homurdandı. Bana iyice yaklaştığında "bişey eksik ama" diyerek iç cebinden siyah bir kutu çıkartı. Kutunun kapağını açınca taşlari parlayan pırlanta kolyeyi eline aldı. "Müsade eder misin" diyince arkamı döndüm. Saçlarımı tek omzumda toplayıp boynuma kolyeyi taktı. Tekrar ona döndüğümde yüzünde memnun bir gülümseme vardı. Diğer cebinden çıkardığı kutudan ise alyans çıkmıştı. Sol elime uzanıp alyansı parmağıma taktı. Elimin üstünü öptükten sonra diğer alyansı bana uzattı. Bende onun gibi sol eline titeyen ellerimle alyansı takınca kolunu girmem için uzattı. Evden kapının iki yanına dikilmiş korumaların alkışları eşliğinde ayrıldık.
Salona geldiğimizde nikah memuru zaten hazırda bekliyordu. Sorulan o soruya ikimizde EVET cevabı verdikten sonra imzalarımızı attık. Elime aldığım nikah cüzdanını havaya kaldırıp kameralara poz verdikten sonra ilk dans için pistte yerimizi almıştık. Onun kolları arasında dans ederken eğer belimden tutmasa düşeceğimden emindim. Oda bunu hissetmiş olsa gerek bedenimi daha çok bedenine yasladı.
Danstan sonra bize ayrılan masaya geçmiş gelen tebrikleri tek tek kabul etmiştik. Ailesinin ne ara hazırladığı bilmediğim bilezikler setler altınlar boynumu kollarımı doldururken ben imdat çığlıkları ile karana bakıyordum. O ise benim bu halimden hoşnutmuş gibi gülerek omuz silkmişti.
Kokteyl bittikten sonra eve geldiğimizde kapıda adımlarım durdu. Bu eve onun karısı olarak ilk girişimdi. Korumanın açtığı kapıdan girmeden bana yol vermişti. Zira kendisinin kollarında uyuyakalan Adacık vardı. Nurhayat hanım bu gece adayı almak istesede ben izin vermemiştim. Çünkü bu evliliğin neden olduğu ortadaydı. Hem sabah kahvaltıda onu da yanımızda görmek istiyordum. Adayı yatırdıktan sonra odasından çıktık. Koridorda karşılıklı bir birimize bakıyorduk. Eee şimdi ne olacaktı.
"bir isteğin var mı" diyen adama başımı olumsuz anlamda salladım. "Yok. Senin"
"Benimde yok." Sanırın düğün sonrası yapılan en saçma diyalog bizimkiydi.
"İyi geceler ozaman" Odama doğru adım atarken.
"İyi geceler" diyerek oda kendi odasına geçti.
Odaya geçince elimi kalbime koyup derin derin nefes aldım. Bir an önce üzerindeki gelinliği çıkarıp duşa girmek istiyordum. Bugün fazlası ile yorucu geçmişti. Ama sıkıntı vardı. Büyük sıkıntı vardı. Gelinliğin arkasındaki düğmeleri kuaför iliklemişti. Ben nasıl çözecektim.
Bir kaç başarısız deneme sonrası aşağı sultan teyzeye inmeye karar verdim. Eteğimi toplayıp merdivenleri indim ve sultan teyzenin kapısını tıklattım. Ses gelmeyince kapıyı açtım oda boştu. Nerdeydi? Peki şimdi ne olacaktı? Neyse gelinlikle yatardım. Sabah gelince açtırırdım. Tekrar eteğimi toplayıp merdivenlerden çıktığım vakit Karan da odasından çıkmıştı. O çoktan üstünü değiştirmiş saçlarınım neminden anladığım kadarıyla duşunu almıştı. Yine koridorda karşıklı kaldığımızda hala gelinlikle olmama bakıyordu. "Bir sorun mu var? "
"Sultan teyzeye baktım ama yoktu" dedim.
"O bir hafta izinli. Bişey mi lazım. Hem neden gelinliğini hala çıkarmadın? "
"Zaten onun için aramıştım. Arkasını açamıyorum" dediğimde hareket eden ademelması yutkunduğunu gösteriyordu.
"Geç odaya" dedi. Eliyle kapıyı göstererek "ben açayım" Hı? Başka çarem olmadığı için pıtı pıtı odaya yürüdüm. "Dön arkanı" diyince yavaşça arkamı döndüm. Saçlarımı önüme atıp elini düğmelere götürdü. İlk üç düğmeden sonra elleri tenime değdikçe vücudum alev almaya başladı. Düğmeler açıldıkça ortaya çıkan sırtım saç diplerimin terlemesine neden oluyordu. Onunda seslice yutkunduğunu duydum. "Bitti" diye fısıldadığında düşmemesi için önden tuttuğum gelinlikle ona döndüm. "Teşekkür ederim" diyince gözleri tekrar göğüs dekolteme takıldı. Başını sallayıp hızlıcs odadan çıktı. Bende aynı hızla kendimi banyoya attım. Derin derin aldığım nefeslerle biraz toparlayınca duşa girdim. Sıcak değil soğuk su belki şuan yanan vücudumu soğuturdu.
bir bölümün daha sonundayız.
en sonunda evlendiler.
fakat bunlar ateşle barut gibi. Yakında alev alacak gibiler.
eeee siz ne düşünüyorsunuz bakalım?
bundan sonra onları neler bekleyecek. okuyup görelim
oyları ve yorumları unutmayın lütfeen 😍😍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |