

Dış kapının sesini duyunca kendimi toparlayıp karanlık boş salona indim. Gerçekten evden çıkıp gitmişmiydi? Her tartışmamızda kavga etmemizde böyle evi mi terk edecekti?
Tamam benimde hatam vardı. Kabul ediyorum. Ama Karan benim ilkimdi. İlk sevgilim ilk sevdiğim. Daha önce yaşamadığım bu hislere fazlası ile acemiydim. Belki kıskançlıktı içimdeki belki alınganlık. Ona sormak yerine sessiz kalmam yanlıştı evet ama evden çıkıp gitmesine gerek varmıydı?
Karanlık salonda köşedeki koltuğa oturup belki gelir diye beklediğim bir buçukuncu saatimi de ağlayarak tamamladığım sıra dış kapı açıldı. Sessizce ne yapacağını bekledim. Karan ile birlikte eve giren alkol kokusu içtiğini gösteriyordu. Benim yüzümden içki mi içmişti. Ceketini portmantoya asıp direk yukarı merdivenlere adımladı. Ağır ağır çıkışını izledim. Burdayım bile diyemeyecek kadar kırgındım. Çekip gideceğine konuşup orta yolu bulabilirdik. Ağır ağır çıktığı merdivenleri hızla geri indi. Elinde hem kendinin hemde benim telefonum vardı. Tam dış kapıya yönelecekken farketti beni. Önce durdu birkaç saniye. Sonra aynı hızlı adımlarla yanıma geldi. Işığı açacağı sıra. "Açma" dedim. Eli havada kaldı. Tam karşıma dikildiğinde yüzüme baktı.
"Neden burdasın"
"Neden gittin" Sesim ağladığımdan dolayı çatallı çıkmıştı.
Bir adım daha yakınıma geldiğinde karanlıkta yüzümü seçmeye çalıştı. "Ağladın mı sen".
" Neden gittin"dedim tekrar sorusunu es geçerek.
"Kafamı toplamam lazımdı"
"Topladın mı bari. Konuşabilir miyiz artık"
"Şimdi değil Ukde. Şimdi konuşursak kalbini kırarım" Kırmamış halimiydi bu?
"Ne zaman peki" Ağlamamak için kendimi sıkarken sesim fısıltıyla çıkmıştı.
"Yarın. Yarın konuşalım Ukde. Kafam pek yerinde değil. Yürü hadi uyuyalım" Daha fazla diretmeden peşine takılıp üst kata çıktık. Benim eski odamın önünden geçerken durdu.
"Sen geç odaya ben bu gece burda kalayım" Ne? Aynı odada kalmamız için bu kadar ısrar ederken şimdi kendi mi ayrı kalacaktı.
"Gerek yok. Sen geç odana! Ben zaten alışkınım" Madem öyle istiyordu. O oda bizim değil onun odasıydi.
"Ukde yorma lütfen. Geç odaya. Yarın herşeyi konuşuruz" Hayal kırıklığı ile yüzüne baktım. Başka bir kelime etmeden kendimi odaya attım. Yan odadan da kapı kapanma sesi geldiğinde biraz önce duran ağlamam yeniden başlamıştı. Gözlerim önce yatağa baktı. O yanımda yoksa ben o yatakta yatmayacaktım. Diğer tarafa dolanıp yere oturdum. Dizlerimi kendime çekip başımı dizlerime yasladım. Sesimin çıkmaması için onun yastığına yüzümü gömdüğümde hıçkıra hıçkıra ağladım.
Kaç saat geçti bilmiyorum ama gözlerimin yavaş yavaş kapandığınj hissettiğim an odanın kapısı açıldı. Başımı dayadığım dizlerimden kaldırmadan gözlerimi açtım. Yatakta beni göremediğinden olsa gerek odanın ışığını açtı. Yatağın yanına sinmiş beni görünce kocaman attığı altı adımda yanıma gelip diz çöktü. "Ukde ne yapıyosun yerde?" Başımı daha çok dizlerime gömdüm. Zaten ışık gözlerimi alıyordı. "Bana bak lütfen" dedi. Ama sesindeki soğukluk bakmamam için yeterliydi. Başımı tutarak kaldırdı. Yüzümü gördüğü o an gözleri kısıldı.
"Ukde ne bu gözlerinin hali"
Başımı ellerinin arasından kurtarıp tekrar dizlerime eğdim. "Neden yatakta değilde yerdesin". Hafiften bakışlarımı yüzüne çevirdim.
" Senin olmadığın yatağa neden yatayım"
Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Bir elini belime bir elini dizlerimin altına geçirip havaya kaldırdı ve yatağa bıraktı. "Lavaboya girip geliyorum. Yat lütfen" O banyoya girdiğinde ben sırtımı yatak başlığına yaslayıp gelmesini bekledim.
Karan yatağa girip yüzüme baktı. "Sabah Ada gelirse ayrı yattığımızı görmesin" diyerek iyice yatağa uzandı. senin için değil kızı için geldi. dedi iç sesim. Zaten seninle de kızı için evlenmedi mi? Ne oluyordu benim iç sesime. Nerde o anlaşmacı uzlaşmacı ses. Neden sürekli fitne tohumları ekiyordu içime. Daha fazla onu dinlememeye karar verdim. Zaten şu durumda olmamızın en büyük sebebi onu dinlememdi. "İyi geceler Ukde" dediğinde bana sırtını dönüp yattı. Hanı benim yerim onun göğsüydü? Bende onun gibi sırtımı döndüğümde bu gece bana uykunun haram olduğunu anladım. Kafama kadar yorganı çekip altına saklandım. Kendimi ne kadar sıksamda iç çekişlerim ve göz yaşlarım durmuyordu. Bir kaç dakika sonra Karan arkamdan sarıldı. "Ağlama" dedi yumuşacık sesiyle.
"Durduramıyorum" dedim hıçkırarak. Omuzlarımdan tutup beni kendisine çevirdi. Yüzüme dağılmış saçlarımı çekti. Akan gözyaşlarımı sildi.
"Şu gözlerinin haline bak." dedi iki gözümüde öperken. Tekrar sırtı yatağı bulurken beni göğsüne çekti. Bu defa ben gitmek istemediğimde kollarını sıkıca sararak bedenine sabitledi. "Uyu Ukde. Zaten sadece bir kaç saat sonra Ada bizi uyandırmaya gelir" Ağlamam durmuş olsa da iç çekişlerim hala geçmemişti. Başımın üstüne bir öpücük kondurdu "iyi geceler"
Onun gibi "iyi geceler" dediğimde daha fazla dayanamadan gözlerim kapandı.
Sabah yüzümde dolanan küçük parmaklarla gözlerimi zorlukla araladım. Ada yanıma oturmuş yüzümü seviyordu. Karan ise arkamdan sıkıca bana sarılmış uyuyordu. Adanın şuan bizi böyle görmesi utandırsa da pek umursayacak kadar iyi değildim. Gerçekten gözlerim feci şekilde sızlıyordu. Minik kızımın minik parmakları gözlerime ulaştı. "Ukde abla gözlerine noldu" dedi fısıldayarak. Babasını uyandırmak istemiyordu sanırım. Ama belimdeki kolun sıkılanması ile aslında uyanık olduğunu anladım. "Bişey yok güzelim göz nezlesi olmuşum galiba"
"o ne demek."
"Alerji gibi düşün. Gözlerim kızarıyor ve sulanıyor"
"Acıyor mu peki" Aslında acıyordu.
"Hayır" dedim bedenimi sıkıca tutan kolun altından kalkarken "acımıyor. Birazdan çay pansumanı yaparım geçer"
"Öpeyim mi belki çabuk geçer" İçtenlikle gülümsedim "öp". Minicik dudaklarını iki gözüme de değdirdiğinde içim titredi. Arkamda bir hareketlenme olunca Adanın gözleri o tarafa kaydı ve yüzüne tatlı gülümsemesini kondurdu. " Günaydin babacım"
"Günaydin kızım"
"Baba Ukde ablamın gözleri grip olmuş" Ben bu dediğine kıkırdarken Karan bakışlarını yüzüme çevirdi. Onun da yüzünde aynı ifadeyi görünce ne halde olduğumu iyice merak etmiştim.
"Ben öptüm çabuk iyileşecek sende öpsene" Bütün vücudum titredi. Ama Karan gayet sakinlikle bana yaklaştı "öpeyim" diyerek çenemi tuttu. İki gözüme de birer öpücük kondurdu. "Hadi kahvaltıya bakalım" Ada neşeyle zıplayarak odadan çıktı. Ben yataktan kalkacanken kolumdan tutulduğum için kaldım. Karan dikkatlice yüzümü inceledi. "İlaç falan alayım mı gözlerin için."
"Gerek yok. Çay pansumanı yaparım geçer" İçim gidiyordu sarılmak için ama nasıl bir tepki alacağımı bilmediğim için sarılamıyordum. Odadan çıkmak için arkamı döneceğim sıra elini sırtıma atarak benim yapmak istediğimi yapmış bedenimi kollarının arasına almıştı. Anında ellerim belini bulurken gözyaşlarımın inmesi çok geç olmadı. Sımsıkı sardım belini. Dudaklarımın arasından engelleyemediğim bir hıçkırık kaçınca doladığı kollarını açtı. Yüzümü ellerinin arasına aldı. Baş parmakları yanağıma süzülen yaşları silerken dudakları alnını bulmuştu.
"Yapma. Ağlama artık. İçim gidiyor yapma"
"Özür dil-"
"Şşiit. Şimdi değil. Akşam herşeyi konuşucaz. Başbaşa oturup sorunlarımızı çözücez. Şimdi önce kahvaltı edelim. Sonra ben annemlerle konuşayım akşam Adayı oraya bırakayım"
"Şuan ki durumu söyleyecek misin?"
"Aramızda olan herşey aramızda kalır Ukde. Karımla başbaşa kalmak istediğimi söylerim"
"Ama ayıp olur"
"Olmaz. Sen içini ferah tut. Hadi yıka elini yüzünü aşağıya" Başımı sallayıp banyoya ilerledim. Sonunda aynaya bakabilme fırsatı bulduğumda ikisininde yüz ifadelerinin sebebini anladım. Gözlerim kıpkırmızı ve şişmişti. Gözaltlarım mosmordu. Şu halimde çocuğun benden korkmamış olması bile mucizeydi. İşlerimi halledim mutfağa indim. Sultan teyzeye de gözlerim için aynı bahaneyi uydurdum. İnanmasada inanmış gibi yapmayı tercih etti.
Karan annesigillerle konuşmuş Adayı bıracağını söylemişti. Ada zaten dedei ve babaannesi ile vakit geçirmeyi çok sevdiği için itiraz etmeden kabul etmişti. Sultan teyzeye yemekten sonrası ve yarın için izin vermiş korumalardan biriyle kızına göndermişti. "Sen bekle. Ben Adayı bırakıp hemen geliyorum". Onlar evden çıktığında ilk işim duşa koşmak olmuştu. Gerçekten pespaye bir haldeydim. Hızlıcs kısa bir duş alıp saçlarımı kuruttum. Siyah taytım ve gri triko kazağımı üstüme geçirdim. Gri ev botlarımı da ayağıma geçirip salona indim. Koltuğa yeni oturmuştum ki kapı zili çaldı. Yerimden kalkıp kapıyı açtım. Karan elinde küçük bir poşet vardı. "Ekler aldım sana" diyerek elime uzattı. Severdim. Şuan gerçekten de çok iyi geleceğinden emindim. Ben eklerleri tabağa koyarken Karan bir şişe şarap ve bir kadeh aldı eline. Bir anlık cesarete gelerek raftan bir kadehte ben aldım. Şaşkın şaşkın yüzüme bakarken "bende içeçeğim" dedim. Yüzünde serseri bir gülüş vardı. "Emin misin? Son içtiğinde olanları unutmuş olamazsın"
"Bu defa abartmam" Peki der gibi başını sallağında elimdeki kadehide alıp salona ilerledi. Şarap şişesini ve kadehleri sehpaya bırakırken bende ekler tabağını bıraktım. O kadehleri doldururken ben çoktan bir ekleri mideye indirmiştim. Bana kadehi uzattığında bakışları dudaklarıma düştü. Ağzından bir kıkırtı kaçtığında hafif kaşlarımı çattım.
"Geldi Ada iki" dedi işaret parmağı ile dudağımın üstünü silip parmağını yaladı. Neler yapıyordu öyle?
Elimizdeki şaraplardan birer yudum aldığımızda "konuşalım mı" dedi.
Akşamdan beri aklımı kurcalayan soruyu tekrar sordum. "Neden gittin gece. Her tartışmamızda böyle çekip gidecek misin"
"hayır tabi ki Ukde. Çok kırılmıştım. Bana yakıştırdığın ithamlara çok kırılmıştım. Oysa daha önce bu konuyu konuşmuştuk. Bana gelip sormak yerine. Aklında kurduğun senaryolar ağrıma gitti. Çekip gitmemem lazımdı ama kalırsam kalbini kırardım. Özür dilerim. Birdaha ne olursa olsun bu kapıdan öyle çıkmayacağım"
"Bende özür dilerim. Sana gelmem lazımdı. Ama neden öyle bir duruma girdim bilmiyorum. Kıskançlık desem tam olarak öyle değil. Vallahi değil. Ben Adanın annesine saygı duyuyorum. Ada gibi bir kızı dünyaya getirdiği için. Ama içimde susmayan bir ses vardı. Sürekli konuştu. Aklımı kurcaladı"
"Sor Ukde. Şuan bunu konuşmak için burdayız. Aklını kurcalayan ne varsa sor"
"Neden hala o resimleri baş ucunda saklıyordun"
"Önce şuna bir açıklama getireyim. Saklamıyordum. Unuttum. Gel en başına dönelim. Bak yalan değil. Adanın annesini çok sevmiştim. Onun zamansız vefatı beni mahvetmişti. Küçüçük bir bebekle yapayanlız kalmış gibiydim. Annemler babamlar yanımda olabilirdi ama Ada küçükken huysuz bir bebekti. Ya da annesizliği hissediyordu bilemem. Kimseye gitmiyor kimseede durmuyor. Ben yetişemiyorum. Büyüdükçe de böyleydi. Kaç bakıcı geldi hiç birini istemedi. Sana kadar. İlk baş evet Ada için geldin bu eve kabul ediyorum. Ama şunu da itiraf edeyim annemlerin kapısında gördüğüm ilk an beğendim seni."
Bir yanım ağlamak isterken bir yanım son dediği cümle ile kıpır kıpırdı
"Aradan kaç sene geçerse geçsin Adanın annesine saygım ve minnetim geçmez Ukde. Bunu bil sonra yanliş düşüncelere girme. Daha önce de söylemiştim. Ona karşı duygusal bir hissim yok diye. Evet resimleri baş ucumda duruyordu hep. Çünkü Ada çok sık benimle uyuyordu. Annesini unutmaması için hep odamda tuttum. Ona ayrı albüm yaptım. Ama sana bişeyler hissetmeye başladığımı anladığım an resimleri çekmeceye kaldırdım. Sanki bu ikinize de ihanet gibi geldi. İçimdeki hisleri oturtana kadar da orda tutmayı düşündüm. Sonrası olanları zaten biliyorsun. Herşey o kadar karma karışık bşr hal aldı o kadar hızlı ilerledi ki tamamen aklımdan çıkmış o resimler. Yoksa saklıyor olsam göreceğini bile bile git çekmecemden ajanda al der miyim. Herşeyi geçtim. Sevdiğim kadınla uyuduğum,öptüğüm sarıldığım odada o resimleri saklayacak kadar adi bir herif miyim?"
"Öyle değil de"
"Ne düşündün gerçekten. Sen uyuduktan sonra çıkarıp o resimlere baktığımı mı? "
"Hayır! Hayır. Bilmiyorum tam olarak ne düşündüm ben de bilmiyorum. Aklım karma karışık oldu. Galiba hala onu sevdiğini s"
"Tamamlama cümleni lütfen. Zaten yeterince kırdı düşüncelerin" İkinci kadehini de diktiğinde ben ilk kadehimi hala bitirmemiştim
"Sende kırdın ama. Benim yerime koy kendini. Senden öncesi yok ama olmuş olsaydı baş ucumda resmini görseydin ne düşünürdün" Kaşları çatıldı kadeh olmayan eli yumruk oldu "bak sadece düşüncesi bile kızdırdı seni. Beni de anla. Kıskançlıksa kıskançlık. Bencilce belki ama ne yapayım. Sen benim için ilksin Karan. İlk sevdiğim ilk sevgilim. Bana ilk dokunan ilk öpen insansın. Bilmiyorum bazen bu duygularla ne yapacağımı. Nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Acemiyim. Öğret bana ne yapmam nasıl davranmam gerektiğini sen öğret. Bazen dışarı çıktığımızsida sana değen gözleri bile kıskanıyorum. İçimde çıkmayı bekleyen bir canavar var gibi hissediyorum. Ben hatamı kabul ediyorum zaten. Sana sormam lazımdı. Ama senin evden çıkıp gitmen şart mıydı. Hadi ona da tamam diyorum. Kırdın adamı üzdün. Kafasını dinlemek için gitti. Ama sen gece o halimi gördükten sonra bile ayrı odaya gittin. Nasıl gittin?" Yine ağlayamaya başlamıştım " Sevgili olduktan sonra seninle ayrı yatmam diyen sen değil miydin. Neden o odaya gittin. Gece yarısı çıktın geldin. Orda bile benim için değildi. Ada ayrı görmesin diye geldin. Sırtını dönüp yattın hani benim yerim senin göğsündü" Kadehimde kalan bir kaç yudumu tek seferde için sehpanın üstüne bıraktım. Elimin tersi ile gözyaşlarımı sildim. Onun elindeki yarım kadehi alıp onu da kafama diktim.
"Şşşt yavaaş" diyerek elimdeki kadehi aldı
"Her küstüğümüzde böyle mi olacak. Ayrı mı kalacaksın benden. Sırtını mı döneceksin" Birden dudağıma kapansn dudaklarla içime çektiğim nefes yarım kaldı. Şok olmuş gözlerim kocaman açıldı.
"Özür dilerim sevgilim. Düşünemedim o an sadece kendi kırgınlığımı gördüm. Söz veriyorum. Birdaha asla böyle bişey olmayacak. Ne olursa olsun sana sarılarak uyuyacağım"
"Bende özür dilerim. Bir daha aklımı kurcalayan bişey olduğunda içimdeki o kötü sesi dinlemek yerine sana soracağım. Her ne olursa olsun"
"Zaten ayrı odada yatmak fikri çok saçmaydı. Uyuyamadım bile" Kıkırdadığımda bakışları dudaklarıma düştü. "Ukde seni çok seviyorum"
"Seni çok seviyorum Karan" Tekrar dudaklarımızı birleştirdiğinde bu defa karşılık alması geç olmadı. Onun öpücüklerine acemice karşılık vermeye çalıştım. Araladığım dudaklarımın arasına dili sızdığında istemsiz kaçan inlemem onun ağzında kayboldu. Bu onun öpücüklerinin daha da hırslı daha da sert olmasına sebeb oldu. Bir anda bacaklarımdan kavrayıp kucağına aldığında iki bacağım onun iki bacağının yanındaydı. Ata binmiş gibş kucağında oturuyordum. Bu sürede dudaklarımız hiç ayrılmadı. Alt dudağımı dişlerinin arasında sıkıştırarak çekiştirdiğinde kucağında kıpırdandım. Bu hareket onun gırtlaktan gelen bir şekilde inlemesine neden oldu. Dudaklarının rotası bu defa boynum olurken ona yer tanımak için başımı geri attım. Elleri bacaklarımda gezerken dudakları boynumu talan ediyordu. Bazen küçük ısırıklar bırakıyor ısırdığı yeri öperek acısını almaya çalışıyordu.
Kasıklarımda ki sızlama iyice arttığınds tekrar kucağında hareket ettim. Ellerini sımsıkı belime koyarak hareket etmemi engelledi.
"Kıpırdama Ukde. Zaten şuan sakin kalmak zorken işimi daha da zorlaştırma."
"Sakin kalma o zaman" dedim zorla bulduğum sesimle. Gözleri mümkünmüş gibi daha da karardı. Belimdeki ellerinden biri kazağımın içine sızdı. Çıplak belimi okşarken daha büyük bir şehvetle dudaklarıma kapandı. Diğer eli de çıplak belimi bulurken beni kendisine bastırdı. Kasıklarımda hissettiğim sertlikle ikimizde aynı anda inledik.
"Seni istiyorum Ukde. Tamamen benim ol istiyorum. Karım ol, kadınım ol istiyorum. Tenin tenime karışsın istiyorum" Tekrar altımdaki bedene sürtündüğümde hırlayarak başını geri attı.
"Dur de bana Ukde. Çünkü ben artık kendi irademe sahip çıkamıyorum. Sen dur dersen dururum"
Bana bu cesaret nerden gelmişti Bılmıyorum ama "durma" diyen sesim oldukça davetkârdı. Başını hızla geri kaldırdı yasladığı yerden "emin misin. Daha fazla konuşacak gücü kendimde bulamadığım için cevap olarak dudaklarına kapanmıştım. Buda onun için yeterli olmuştu. Kucağında benimle ayağa kalktığında bacaklarımı beline doladım. Ellerini kalçamın üstüne koyup öpüşmeyi kesmeden üst kata yürümeye başladı. Bir anda sırtım kapıya sertçe çarpınca acıdan inledim. Bu onu daha da delirtmiş gibiydi tek eliyle kalçamdan desteklerken diğer eliyle kapıyı açtı.
Sırtım soğuk çarşafa değdiğinde titredim. Üstümde yerini alırken bakışlarını gözlerime sabitledi. "Son kez soruyorum emin misin"
"Eğer tekrar sorarsan vazgeçeceğim Karan" Kendimden emin çıkan sesimi duyunca dudakları yukarı kıvrıldı. Kazağımın uçlarından tutup çıkardığında "artık çok geç" demişti. Şartlar eşit değildi. O hala fazla giyinikti. Ben ise fazla cesur. Üzerindeki tişörtü çıkartıp attığımda tapılası vücudu karşımdaydı. Ben onun karın kasları ile bakışırken o gözlerini göğüslerime dikmişti.
Bundan sonra olan herşeyde aşk şehvet ve tutku vardı. Tenlerimiz nefeslerimiz birbirine karıştı. İşte şimdi gerçek bir karı kocaydık. Onun karısı benim kocam. .
.
.
.
.
heelllooo
Heycanlı bir bölümle karşınızdayım.
sonunda vuslata erebildiler.
bu kavga olmasa daha çoook beklerdik ☺
kimin açısından bakarsan o haklı çıkıyor.
evet nasıldı yeni bölüm. Alayım yorumları.
yeni bölümde tekrar görüşmek üzereeee 🥰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |