
Başlamadan önce kısaca bir kaç bi'şey söylemek istedim. Aslında bu hikayeye başlarken çok güzel başlamıştım. Ama sonlara doğru neden bilmiyorum ama pek yazamadım. İlerletemedim. Daha önce de bundan bahsetmiştim. Kurgulayamıyorum diye. Kimseyi boşa bekletmek istemiyorum. Çünkü gerçekten bir bölüm yazabilmek için defalarca yazıp siliyorum.
O yüzden erken final kararı aldım. Bu güne kadar bizimle olan herkese çok teşekkür ederim. Sizleri seviyorum 💓
Ada'dan ayrılmak zor olsada onu babannesine bırakıp Venediğe gelmiştik. Burası gerçekten çok güzeldi. Özellikle kaldığımız otelin odası ve manzarası harikaydı. Odanın heryeri gül yaprakları ile doluydu. Özellikle yatak ayrı bir özenle hazırlanmış gibiydi. Tepeden yatağın etrafına uzanmış tüller vardı. Banyoda kocaman bir küvet ve yanında türlü türlü sabunlar köpükler vardı. Tam bir balayı odasıydı. Tıpkı benim gibi odanın yeryerini izleyen Karan'da peşimde dolaşıyordu. Banyodan çıkmış odaya tekrar girmişken kapı tıklatıldı. Karan kapıyı açtıktan iki dakika sonra tekerlekli bir masayı iterek odanın orta yerine bırakmıştı. Masanın üstünde buz dolu bir kovanın içinde bir şişe şarap vardı. Masanın üstü envai çeşit yiyecekler tatlılar ve meyvelerle donatılmıştı. Balayı çifti için ikram olduğunu Karan söylemişti. Hafiften açıkan karnım için bu masa tam zamanında gelmişti.
Karan kadehlere şarap doldururken yüzünde muzur bir gülümseme vardı ve ben bu gülümsemenin nedeni çok iyi biliyordum. Vücuduma giren alkol beni benden geçiriyor ve içimdeki o cesur kadını ortaya çıkarıyordu. Çekinen ve utangaç halim yok oluyordu. Elime tutuşturduğu kadehi hafiften dudak kıvırarak yudumlamıştım. Aldığım tatla resmen gözlerim yerinden çikacak gibi açılmıştı. Eğer bu içtiğim şarapsa bugüne kadar içtiklerim neydi. Tatlımsı tadı yudumladıkça dilimde yayılıyor yerine harika bir tat bırakıyordu. "Karaaan bu çok güzeeel"
"Meyveli ve alkolü az. Senin için istemiştim. Ama sen yine de yavaş ol güzelim."
"Ama çok güzel. İçtikçe içesim geliyor"
"Hem aç karnına midene dokunur güzelim. Akşam daha dışarı çıkıcaz"
Usulca elimdeki kadehi alıp ağzıma masadaki lojmalık sandaviçlerden birini tıkıştırdı. Aperatifleri atıştırdıktan sonra yol yorgunluğunu atmak için biraz uyumuştuk. Yani ben uyumuştum Karan bu fırsatı maillerine bakarak değerlendirmişti. Yanımda çok fazla işle ilgilenmese de bulduğu her boşlukta işe dönüyordu. Tatil falan dinlemiyordu.
Gözlerimi açtığımda hava kararmaya başlamıştı ama odada kocam yoktu. Dışarıdan gelen sese kulak verdiğimde balkonda telefonla konuştuğunu anladım. Sanırım görüntülü konuşuyordu. Az da olsa Adanın sesini duyuyordum. Gerinerek yataktan kalkıp balkona adınladım. Tamda tahmin ettiğim gibi benim minik kızım ekranda bıcır bıcır bişeyler anlatıyordu. Bizde kısaca sohbet ettikten sonra yemeğe indik.
1 hafta sadece Venediği gezmekle kalmamış. İtalya'nın bir çok yerini gezmiştik. Hatta oteldeki rezervasyonun kalan dört gününü iptal edip diğer yerlerde konaklamıştık. Pisa kulesikulesi, Rialta köprüsü, Trevi çeşmesi gibi bir çok yeri gezmiştik. Bazen uçakla seyehat etmiştik zamandan tasarruf etmek için. Çoğu yeri kiraladığımız arabayla gezmiştik. İl dışına bile çıkmayan bana bu yurtdışı tatili çok çok iyi gelmişti. Gezmekten uyumaya bile fırsat bulamamıştık. Ben yolculuklar esnasında uyusam da Karan uykusuz bi şekilde bu tatili bana en iyi şekilde yaşatmakta ısrarcıydı. Son akşam otelde bulunan jakuzide geçirdiğimiz fazla ateşli dakikalarla gözlerimizi kapatmıştık. Yarın sabah uçağıyla geri dönüyorduk.
2 ay sonra..
Banyoda klozetin üstüne oturmuş heycanla elimdeki çubuğa bakıyordum. Beş dakika bekleyin diyordu ama sanki zaman geçmiyor gibiydi. Tırnaklarımın kenarını kemirirken yavaş yavaş çubukta görünen ikinci çizgi nefesim kesildi. Evet hamileydim. Zaten hiç bekleme erteleme gibi bir niyetim yoktu. İtalya'dan döndüğümüzden beri regl olmamamdan şüpelenip test yapmıştım. Ve gördüğüm iki çizgi şuan karnımın içinde büyüyen minik bebeğimin müjdeleyicisiydi.
"Sevgilim. İyi misin. Kaç dakika oldu hala içeridesin" Kapı önünden gelen Karanın sesiyle kendimi toparladım. Ne zaman aktığını bilmediğim yaşları avcumun içiyle sildim. Elimdeki çubuğu taytımın beline sokarak banyodan çıktım. Kapıyı açtığım an ıslak gözlerimi gören Karan kaşlarını çatarak hemen yanıma geldi.
"Ağladın mı sen? Ne oldu? Neden ağladın güzelim."
"Karan" dedim titreyen sesimle.
"Karanın canı. Söyle bitanem ne oldu. Ne ağlattı seni"
Elimi belime atarak çubuğu çıkarttım. Görebileceği hizaya kaldırıp. "Bu minik şey ağlattı beni"
bakışları elimdeki çubuk ve yüzüm arasında birkaç kez gidip geldi. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki çözemiyordum. Şaşkın mı? Mutlu mu? Hüzünlü mü? Sinirli mi.?
Bir kaç dakika sonunda konuştu. "Hamile misin sen?. Bebeğimiz mi olacak bizim? Yeniden mi baba oluyorum ben?" Mutluydu sesine de yüzüne de yansıyan şey mutluluktu. Gözümden akan bir damla yaşla beraber başımı salladım.
"Sanırım evet. Bir bebeğimiz olacak." Elleri önce karnımı buldu. Yavaşça yüzünü karnımın hizasına getirdi.
"Bebeğim" dedi titreyen sesiyle. "hoş geldin hayatımıza" Sonrasında ben ne olduğunu anlamadan beni kucağına alıp döndürmeye başladı.
"ALLAH BEEE. YENİDEN BABA OLUYORUM. BABAAAA OLUYORUUUUM"
Ben kahkaha atarken bir yandan da düşmemek için sıkı sıkıya boynuna sarılmıştım.
"Karan dur. Başım dönüyor" Zorla kahkahalarımın arasında konuştuğumda beni yere indirdi ama ellerini üstümden çekmedi. Dudaklarıma sert bir öpücük kondurup sıkıca sarıldığı saniye odanın kapısı hızla açıldı.
"Ne bağırıyon baba yaaaa. Uykumdan uyandırdın" diye sitem eden küçük hanımın hali daha komikti. Gözler kısık saçlar dağınık. Yavrumun daha gözünden uyku akarken babası onu da kucaklayıp etrafında döndürdü.
"ne uyuması kızım. Abla oluyosun abla." dediğinde bende Ada da şaşkındık. Birazcık dursa mıydı acaba. Ada olayı idrak edemeden odanın balkonuna çıktı. Korumalar şaşkınca yukarı bakarken.
"Hüseyiiiin. Beş tepsi baklava al herkese dağıt. Büyük bir yemek organize et. Nerde fakir fukara var hepsini doyur. Baba oluyorum lan. Oyuncak al yurtlara gönder sevinsin çocuklar" Ağzım iki karış açık Karanı izlerken aşağıdan gelen "hayırlı olsun." "Tebrik ederiz" nidaları bahçede yükseliyordu. Karan tekrar yanımıza döndüğünde Adayı tekrar kucağına aldı. "Babacım. Abla oluyosun. Tutturduğun kardeşin geliyor" diyip yanaklarına öpücük kondurdu. Ardından benimde şakaklarımı öptüğünde Ada bana baktı.
"Kardeşim mi olacak Ukde abla"
"Evet güzelim. İnşallah bir kardeşin olacak"
"O sana anne mi diyecek" sesinin kısık çıkması bir an içimi burmuştu.
"Evet bitanem. Doğduktan sonra konuşmaya başlayınca anne diyecek"
"Şeeyy" dedi çekinir gibi. Oysa benden hiç çekinmezdi.
"Onu benden daha mı çok seveceksin? "
"Hayır tabi ki. Sen benim ilk bebeğimsin. İlk göz ağrımsın. İkinizinde yeri bende aynı olacak. Hatta aramızda kalsın seni daha çok seveceğim" Gözümden akan yaşı elimin tersi ile hemen sildim.
"peki bende sana anne desem olur mu? "
Onu kendime çekip sıkıca sarıldım. Dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım.
"Sen bana ne istersen diyebilirsin. Ama anne dersen beni çok mutlu edersin. Ben senin annen olmaktan gurur duyarım"
"Anneciim" diyip küçük kollarını boynuma sardığında üçümüzde ağlıyorduk.
"Güzel kızııım"
Sabah kahvaltımızı yaparken çalan kapıyı açan Sultan teyzeydi. Kim gelmişti erkenden. Tam ayaklanmıştım ki Nurhayat anneler mutfaktan içeri girdi. Arkasında elleri kolları dolu tam beş adam vardı. Her birinin elinde zorla taşıdığı birsürü torbalar. "Şuraya kenara bırakın" dedikten sonra elindeki çantayı ve çeketini Sultan teyzenin ellerine tutuşturdu. Hızlı hızlı attıpı dört adımda yanımda bitip beni sıkıca kollarının arasına aldı. Karan da ben de olayı anlamış değildik.
"Güzel kızım benim. Anne mi oluyosun sen" dedikten sonra anlımdan öptü.
"Sen ne ara anne" diye merak edilen soruyu sordu Karan.
"Dün gecenin bir yarını Ada arayıp Abla oluyorum diyince sabahı zor ettim vallahi" diyip bu defa oğluna sarıldı.
"Kızım sabahı bekleyemedin mi" diye sordu babası.
"Ama baba çok heycanlıyım napiyim" diyerek omuzlarını silkti.
En son Haluk baba da mutfağa geldiğinde onunda eli kolu doluydu. Onunda tebriklerini aldıktan sonra. Hep beraber kahvaltımızı etmiştik.
3 sene sonra.
"Arda sesiz ol annemler uyanmasın"
Sabah uyandığımızda iki bıdıkta odasında yoktu. Sultan teyze üç gündür izinli olduğu için kendi kendimize takılıyorduk. Ada ilk okula gidiyordu. Bir oğlum olmuş adını Arda koymuştuk. Hafta sonu olduğu için hepimiz evdeydik. Alt kattan gelen tıkırtı ve fısıldamalarla sessizce aşağı indiğimizde gördüğümüz manzara rüyalarımdan bile güzeldi. Ada dolaptan kahvaltılıkları çıkarıp kardeşine veriyor oda boyunun yettiği kadar masanın üstüne bırakıyordu. Tezgahta yarısı kaseye yarını yere kırılmış yumurtalat vardı. Bardaklar yarısına kadar meyve suyu konmuştu.
"Yavaş koy masaya ses çıkıyo" diye kızdı Ada.
"Boyun eymiyo abaaa" dedi Arda parmaklarının üstünde yükselmiş elindeki reçeli koymaya çalışıyordu.
"Dur dur dökeceksin" diyerek arkasını döndüğü an kapıda dikilen bizi gördü. "Al işte yakalandık" dediğinde Arda başını bize çevirdi. Ama o an reçel tabağıda kafasından aşağı döküldü.
"Hiiih dötüydü" dediğinde biz kahkaha atarken o çatık kaşlarla bize bakıyordu. Elindeki tabağı battı balık yan gider hesabı yere atıp önüme geldi.
"Anne bis odum. Çipçip yap" diye başını işaret etti. Babası reçelin akmadığı yanağını öperken "hadi siz çipçip yapın bizde kızımla kahvaltı hazırlayalım." Biz banyo için mutfaktan çıkarken Karan yere atılmış reçel tabağını alıyordu.
Sonunda herşeyi yoluna koymuş kahvaltıya oturmuştuk. Son lokmalarımızı alıken iki kardeş elele mutfaktan çıkmış. "Anne gözlerini kapat bizi bekle" diyede tembih etmişlerdi. Ellerimi yüzüme kapatıp beklerken "aç anne" diyen oğlumun sesiyle gözlerimi açtım. Elinde boyu kadar kocaman bir buket vardı. Kızımın elinde ise başka bir çiçek buketi. Aynı anda "anneler günün kutlu olsun" dediklerinde dolan gözlerimi kırpıştırdım. İkisininde elinden buketleri alıp koklayarak kenara koydum. Kollarımı açtığımda sımsıkı sardım ikisinide. Böyle güzel iki evlada sahip olduğum için ne kadar şükretsem azdı.
Arkadan üçimüze sarılan kocam elinde tuttuğu kolye kutusunu gözlerimin önüne uzattı.
"Evlatlar benden önce davrandı ama. Anneler günün kutlu olsun güzelim" Boynuma kondurduğu öpücükle kendimden geçtim. Kolyeye zaten ayrı düştüm. Zincirin ortasında oval şekilde dördümüzün resminin bulunduğu taşın arkasında hepimizin ismi yazıyordu.. Çocuklar kolumun altındayken onları kendime daha çok bastırıp başımı kaldırırım. Hergün daha da çok aşık olduğum adamın dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
Herzamanki gibi "sarılalım sıkı sıkıııı" diyerek sevgi çemberi oluşturduğumuzda dünyada ki en mutlu kadın ben olabilirdim.
Son kez herkese merhabaaa.
Son bölüm hakkındaki yorumlarınızı buraya alabilir miyim?
Artık Ukdenin kocaman bir ailesi var.
Buraya kadar bana eşlik eden herkese çok teşekkür ederim😘💕
diğer hikayelerde görüşmek üzere🥰🥰
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |