@nzlkrcn
|
Teklifin üstünden bir ay geçmişti. O akşam Uğur'un hazırladığı masada enfes bir yemek yemişlerdi. Ertesi sabah kızlar detaylı bilgi için toplanmıştı. Akşam ise tim ile beraber bir kutlama olacaktı. Uğur'un ailesi zaten haberdardı. Ertesi gün yonca da annesine durumu anlatmıştı. Bütün timin izin alması pem mümkün olmadığı için isteme nişan düğün hepsi burda olacaktı. Zaten dayısı ve teyzesi her halükarda gelirdi. Baba tarafından birtek halası vardı görüştüğü. Ee arkadaşları dünden razıydı zaten. Uğurunda durumu farklı değildi. Bu hafta sonu isteme ve nişan olacaktı. Albay ilk duyduğunda köpürsede kızı için mutluydu. O akşam albaydan isteyeceklerdi kızı. Babası olmadiği için bu görevi abi olarak Kahraman üstlenmişti. Gül ve Efe hastaneden sonra net şekilde bir ilişkiye başlamışlardı. Fakat Yoncanın gözünden kaçmayam birileri daha vardı. Eve eğer sezdikler doğru çıkarsa işte asış film ozaman başlayacaktı. Uzun süredir kaçak kaçak bakışan Deren ve Onur arasında bişey olduğu aşikardı. Ve albay bunu öğrendiğinde Uğur'dan daha betet olacağı kesindi Onur'un. Hafta sonu göz açıp kapayana kadar gelmişti. Annesi zaten önceden hazırlık için gelmişti. Teyzesi dayısı ve halası da dün akşam inmişlerdi. Sabahtan beri evde bir telaşe vardı. Yonca kırık beyaz dizlerinde biten elbisesi ile hazırdı. Artık sadece erkek tarafını beklemek kalmıştı. Zil çalınca yonca heycanla kapıya ilerledi. Arkasında Albay annesi ve diğerleri bekliyordu. En önden kahraman ve yasemin girdi. Arkadan timin üyeleri gayet şık bir şekilde eve girmişti. En son siyah takım elbisesi ile Uğur kapıda göründü. Elinde kocaman bir demet güller vardı. Elindeki çiçekleri Yoncaya verip Albay ve diğerlerinin ellerini öperek içeri girdi. O korkusuz yüzbaşı şuan heycandan resmen titriyordu. Yonca Gül ve Deren mutfakta kahveleri hazırladı. Yonca Uğur'un kahvesini yaparken kızlar diğerlerinin kahvesini yapmıştı. Kahveler dağıtılmıştı yonca en son uğurun kahvesini getirip yanına oturdu. Tüm gözler Uğurun üstündeydi. Kahveden bir yudum aldıktan sonra hiç istifini bozmadan tüm kahveyi içti. Oysa içinde bolca tuz ve karabiber vardı. Kahveyi içtikten sonra cebinden bir tane beyaz gül çıkarıp tepsinin içine koydu. Kahveden sonra Kahraman söze girdi. Salonda gözyaşlarıyla bir alkış koptu. Uğur ve Yonca Albayın sağınsa ve solunda durdu. Deren Elinde hepsi ile bekliyordu. Albay ikisininde yüzüklerini taktı. Makas için tepsiye döndüğünde makasın olmadığını gördü. Gözleri kızına baktığında. "Aaaaa makas yooook" deri deren. Derdi belliydi. Bütün tim ellerini cebine attı aynı anda. Hepsi çıkardıkları paraları tepsiye bıraktı. Deren tam makası tepsinin altından çıkaracakken Albay engel oldu. "Kız babası olarak kızı verdim. Madem makas yok. Oğlan babası olarak üstüme düşeni yapmam lazım" diyerek cebinden çıkardığı demeti tepsiye bıraktı. O an Uğur'un gözleri dolmuştu. Başıyla selam vererek teşekkür etti. Daha sonra kurdele kesilmişti. İlk olarak Albayın elini öptüler. Daha sonra diğerleri ile sarılıp tebrikleri aldılar.
Nişanın ardından 2 ay geçmişti. Düğünü uzatma gibi bir amaçları yoktu. Aslında düğünde istemediler fakat aileler ısrar edince kıramadılar. Salon tutulmuştu. Eşyaları değiştirmeye gerek duymadılar. Gül zaten yonca ile kalmaya başlamıştı. Yonca ne ladar olmaz dese de Gül eşyaların yarı parasını Yoncaya ödemişti. Yonca kendisine ait kişiselleştirilmiş eşyaları Uğur'un evine yerleştirmişti. Sadece yatak odası yeni alınmıştı. Çiftlere uugun olarak. Gelinlik kınalık seçilmişti. Yelizin kınası gibi yoncanında kınası karargahtaki salonda yapılacaktı. İşte gün gelip çatmıştı. Yonca kırmızı bindallısı ile kınaya hazırdı. Kızlar ellerinde tefler aralarında yonca ile salona girmiş ortamı iyice ısıtmıştı. Bol bol oyundan sonra. Kına merasimine geçilmişti. Bianda gelen davul sesi ile kapıya çevrildi tüm bakışla Uğur omzunda yeşil örtü elinde çiçek ile salona girmişti. Arkasında tim ve arkadaşları vardı. Efe ve Onu elinde davulla içeri girmiş üstüne mani söylemeye başlamışlardı. "Kına yakmaya geldiiiik" "Hülya teyze ağlamaaaaaa' " Kızını almaya geldiiiiik " "Hoayyydaaaa" Diyerek salonu inletmişlerdi resmen. Uğur ağır adımlarla yoncanın yanına gelerek elindeki çiçeği verdi. Ve yanındaki sandalyeye oturdu önce yoncanın ellerine ardından uğurun parmağına kına yakıldı. Kına sırasında annesi ve yonca sarılarak ağlaştılar. Kına merasimi bittikten sonra uğur başındaki kırmızı örtüyü kaldırıp alnına bir öpücük kondurdu. Daha sonra çalan müzikle dans ettiler. Arkasından çalan oyun havası ile herkes iyice eğlenmişti İşte bugün o büyük gün. Yonca odada heycanla bekliyordu. Bir yanı buruk bir yanı mutlu. Başını camdan dışar gökyüzüne kaldırdı. "Babammm" dedi titreyen sesiyle. "Bak kızın gelin oldu. Keşke sende görseydin demeyeceğim. Gördüğünden eminim. Ama keşke bu gün senin kolunda çıkabilseydim" derken gözünden akan bir damla yaşı hemen sildi. Ardından çalan kapıyla arkasını dönsü. Albay elinde kırmızı kurdele ile içeri girdi. "müsade var mı kızım" Uğur genç kızı gelinlik içinde görünce nutku tutuldu. Albay kolundaki kızın elini uğurun eline bıraktı. "Emanetim. Sana emanet" diyerek yanlarından ayrıldı.
Yonca heycandan bayılmak üzereydi. Artık salonun kapısında bekliyorlardı içeri girmek için. Müzik çalıp kapı açılınca Uğurun kolunda içeri girdiler. Alkış kıyamet eşliğinde masaya oturduklarında Nikah memuru gelmişti. Sorulan sorulara kocaman 'EVET' dedikten sonra uğur yoncanın duvağını kaldırıp alnından öptü. Yonca elindeki defteri havaya kaldırarak salladı. El ele pistin ortasına geldiler. Çalan müzikle dans etmeye başladılar. "Hayatıma ömrüme evime hoşgeldin Yonca Keskin" diye kulağına fısıldadı Uğur. "Hoşgeldin karıcım". Düğün hızla ilerlerken artık tim için adet olan zamana gelmişti. Hepsi üstünden ceketi çıkarmış orta yerde buluşmuştu. Bu defa tek fark aralarında Albayın da olmasıydı. Buna hepsi şaşırmıştı. Çünkü albay efsane oynardı. Ama asla ortaya çıkmazdı. Belkide ilk defa kızının düğününde oynamaya çıkmıştı. Ortaki adamlar ellerini dizlerine vuruyor. Dizlerini yere vuruyor. Arada nidalar atarak Zeybek oynuyorlardı. Artık müzik sona geldiğinde uğur Yoncanın önünde diz çökerek yeleğinin iç cebinden AY YILDIZ TÜRK BAYRAĞİNİ çıkardı. Üçkere öpüp alnına koyduktan sonra yoncaya uzattı. Yoncada aynı şekilde öpüp alnına koyduktan sonra bayraği göğsüne bastırdı. Ardından Uğur dudaklarını karısının alnına bastırdı. Düğün bitmişti. Yonca çiçeği atmak için arkasını dönmüş kızlar arkasında sıraya girmişti. Bir iki üç deyip çiçeği atınca Deren uçarak kapmıştı ve en yapmaması gerekeni yapıp dönüp sevinçle Onura bakmıştı. Bu sadece yoncanın değil albayında gözünden kaçmamıştı. İşte şimdi selalar onur için okunuyordu.
Yeni evli çift artık evlerine geçmişti. İlk olarak başındaki toka ları çıkarmışlardı uğurla. "Yavrum batmadımı bunlar sana" dedi Uğur son tokayı çıkartırken. Üşenmemii saymıştı tam 47 tane toka vardı saçında. "Ayyy hemde ne battı aşkım" dedi yonca. Arkasındaki ipleri kocasına açtırdığı gibi banyoya kaçtı. Kaçmasa sonu belliydi de önce duş alması lazımdı. Yonca ve Uğur duşunu aldıktan sonra uğur önce yonca bir adım arkada namazlarını kıldılar. Seccadeleri geri yerine koyup yonca üstündeki eteği ceketi ve örtüyü çıkarıp onlarıda seccadenin üstüne bıraktı. Uğır murtakta bişeyler hazırlarken yonca hazırlanmaya başlamıştı. Dolaptan kırmızı mini ve göğsü sırf dantelden oluşan geceliğini giydi. Üstüne takım sabahlığı geçirdi. Saçlarını açtı. İki fıs parfüm sıktı. Gelin terliği diye aldırdıkları tüylü terlikleri ayağına geçirip yatak odasından çıktı. Kocası mutfakta altında gri eşofman üstü çıplak şekilde kahve yapıyordu. Karısının terlik sesini duyunca başını kapıya doğru çevirdi. Çevirmesi ile ağzından çıkan küfüre engel olamado. "Siktir". " Kahve kendimize getirir demiştim ama sen beni benden aldın be güzelim"diyerek yaklaştı karısına. Tam öpmek için eğilmişken yonca kendini geri çekerek gözlerinr baktı. "Aslında kahve iyi gelir" diyerek yanından sıyrıldı. Tezgahtaki kupaları aldı. Birini kocasının eline verip salona geçti. Uğur ağzının içinde homurdanarak arkasından takip etti. Yan yana koltuğa oturunca yonca bacak bacak üstüne attı. Zaten kısa olan eteği iyice kısalınca uğur derince yutkundu. Bir elinde kahve olsa da diğer eli uslu durmuyor Yoncanın saçını omzunu okşuyordu. Uğur dokundukta yoncaya iyice ateş basıyordu. Uğurla uğraşayım derken kendi kuyusunu kazdığını anlamıştı. "Üüüff sıcak oldu" diyerek üstündeki sabahlığı çıkartı. İşte bu an uğur için son andı. "Sokarım kahvesine" diyerek kızın elindeki kupayı alıp sehpaya bıraktığı gibi karısını kucaklayıp salondan çıktı. Yonca bu tavrına kahkaha atarken uğur çoktan yatak odasına girmişti. Kızı ne hızlı ne de yavaş olmayacak şekilde yatağa attı. Yonca düşmenim etkisi ile iki defa yerinde zıpladı. Saçlaro tüm yatağa dağılmıştı. Eteği iyice açılmış neredeyse çamaşırı görünecek vaziyetteydi. Bu manzara karşısında uğur daha fazla dayanamış bir çırpıda kızın üstünde yerini almıştı.
******7 SENE SONRA****
"Biz geldik" dedi yonca buruk sesiyle. "Özledin mi bizi" Bir elinde Yıldırım bir elinde Mustafa vardı. "Biz seni çok özledik. Biliyorum bu defa biraz geç kaldık. Biliyo musun bu yakışıklılar kreşe başladı. Beni hiç üzmediler. Herkes ağlarken benim oğullarım babaları gibi dimdik durdu hep. Ve sana bir sır vereyimmi" dedi yonca Al bayrak altında ki mezar taşına doğru. "Yıldırım sana çok benziyor"
"Anne" dedi küçük Mustafa. "Kardeşim yıldırım dedeme benziyor da ben kime benziyorum" diye sordu. "Sende Mustafa dedene benziyorsun bitanem" dedi yonca oğlunun başını öperken. "Güzelim" dedi arkasından beline sarılan kocası. "Konuştunuz mu. Çıkalım mı daha ankraya gideceğiz" diye başından öptü Uğur karısının. Bayram dolaysıyla Yoncanın annesinin yanına gelmişlerdi. Buraya gelmişken de babasının şehitliğinin yanına uğramıştı Yonca. Adını verdiği oğlu gerçekten babasının kopyası gibiydi. Aslında oğulları ikizdi. Fakat ikiside adını aldıkları dedelerine çok benziyorlardı. Oğlanlar kreşe başladığında Uğur görevde olduğu için katılamamıştı. Arkadaşları sizin babanız nerde diye sorunca ikiside göğsünğ şişirip "babamız asker dağda görevde" diye anlatmıştı. Yonca son kez babasının mezar taşını öpüp oğulları ve kocasıyla ayrıldı şehitlikten. Şimdi ise Mustafa babasının yanına gideceklerdi. Yola çıktıklarında arkadan Yıldırım öne doğru uzandı. "Anneee. Kardeşimiz Songül ne zaman doğacak" diye sormuştu. Evet yonca hamileydi. Kızları olacaktı. Kız olduğunu duyunca şehit olan kadın askerlerden birinin ismini vermişlerdi ona da daha doğmadan. "Daha 2 ayı vsr annecim" demişti yonca karnını okşayarak. Uğurda elini karısının şiş karnının üstüne koyunca minik kız her zaman yaptığını yapıp tekmeyi basmıştı. "Diyorum sana aşık olacak bu kız babasına daha elini koyar koymaz bastı tekmeyi" dedi yonca. Uğur. Büyük bir kahkaha atarak elini karnının üstünde gezdirdi. "Ee sana aşık 2 oğlan var zaten bırakta kızımda bana aşık olsun. Demi kızım" diyince cevap gecikmemişti. "Kızım sen babana cevap vereceksin diye ben neden tekme yiyorum acaba" diyince bu defa arkada abileri de kahkaha atmıştı.
Gül ile Efe ve Onur ile Derende evlenmişti. Timde bekar kimse kalmamıştı. Ah Onur'um çikolatalı kekim. O düğün günü aptal aptal Derene bakarken albayın çatık kaşları ile karşılaşınca nerdeyse bayılıyordu. Uğurun cezası Onur'un cezasının yanında hiç kalmıştı. Albay 3 günlük tam teçhizat dağ nöbeti vermişti. Tek başına eğitim dağına gidip nöbet tutmuştu. Ağırlık olmasın diye doğru düzgün yiyecek de almayınca döndüğünde açlıktan bayılmıştı aptal. Revirde serumla kendine getirmiştim. Tabi bununla sınırlı da kalmamıştı Uğur gibi koşu ve sürünme cezası almıştı. Tek fark onur sürünürken Uğur tepesinden hortumla su tutuyordu. Efe için durum biraz daha farklıydı. Kızın babası inattı. Askere saygım sevgim sonsuz fakat yarını belli olmayana kızımı vermem demişti. Neyse ki Albayım, ikna etmişti. Yoksa gül kaçacaktı. Kafaya koymuştu.
Yonca ve Uğur geçmişi anarak gülerek yola devam ettiler. Ankaraya vardıklarında saat iyice geç olmuştu. Oğullarını uyandırmdan Babannelerinin yanına yatırdılar. Yonca ve Uğur'da odaya geçinde üstünü çıkarıp yatağa uzandılar. "Yorgun musun karıcım" dedi uğur omzunu öperken. "Hiişt annen var uslu dur" dedi yonca. "Valla kendi annenin yanına yanaştırmadın ama burası benim çöplüğüm karıcım. Benim borum öter" diyerek boynuna doğru iyice sokuldu. Elini yoncanın karnının üstüne koydu. "Sen kulaklarını ve gözlerini kapat kızım. Benim biraz anneyi sevmem lazım" diyerek dudaklarını birleştirdi.
VEEEE SOOOONN. ASLINDA BİR İKİ BÖLÜM DAHA DEVAM ETMEYİ DÜŞÜNÜYORDUM. FAKAT ARTIK TIKANDIM. ÜRETEMEDİM. BURAYA KADAR BANA EŞLİK EDEB HERKESE TEŞEKKÜR EDERİM😘💕 İYİKİ VARSINIZ.. HİKAYEMİZ HAKKINDA Kİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BURAYA BELİRTİR MİSİNİZ? BUNDAN SONRA "UKDE" VE "YUÀNFÈN" İLE DEVAM EDECEĞİZ ONLARA DA DESTEKLERİNİZİ ESİRGEMEYİN. SİZLERİ SEVİYORUM. YENİ HİKAYELERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE.
|
0% |