"Aslı'm konuşabilir miyiz?"
Tam arkamdan gelen sesle açmak üzere olduğum kapıda kaldım. Daha apartmana bile girmemiştim. İçime bir nefes çekip arkama döndüm. Mahçup gözlerle gözlerime bakan adam tam karşımdaydı. Başını hafifçe omzuna eğdi. "Lütfen" Başımı sallayarak onu onayladığımda apartmanın sağına doğrı yürümeye başladım. Bir adım ardımdan takip ediyordu. Aldığı nefesi bile hissediyordum. Yaklaşık 23 adım ilerledikten sonra sitenin ine yerleştirilen banklardan birinin önüne geldik. İlk ben oturdum bir ucuna. Daha sonra o oturdu diğer ucuna. Aramıza iki ikişi daha sığardı. Ben uzak kalmayı tercih ettim. O yaklaşmaya cesaret edemedi. her zamanki gibi.
Bir süre ikimizde sessiz kaldıktan sonra ilk o bozdu aradaki sukuneti. "Gerçekten görüşecek misin onunla?" Bu muydu yani. Gerçekten kurduğun ilk cümle bu muydu?. Önce yüzüne baktım. Daha sonra gözlerimi devirerek oturduğum yerden kalktım daha bir adım atmıştım ki elimi tutarak durdurdu. Hem adımlarımı hem kalbimi. Seneler sonra değmişti elleri ellerime. "Gitme lütfen." Oda ayaklandı ben gibi "Dinle Aslı. İzin ver anlatayım kendimi" Usulca elimi çektim elinden aynı yere geri oturdum.. "Aslı ben pişmanım. Bunu çok kez söyledim biliyorum. Bir anlamı da yok biliyorum. Aslı ben sana çok geç kaldım" Haklıydı onüç sene kadar geç kalmıştı. "Korkak herifin tekiyim. İlk gördüğümde çıksaydım karşına şuan burda iki kelime için kıvranmadım belki bu kadar. Aslı beni affet diyemem hakkım yok. Affedemezsin birden biliyorum. Ama bende ergen bi adamdım Aslı. Düşünemedim başını sonunu. Hayatımın en büyük hatasıydı o zamanlar sana arkamı dönmek. Diyosun ya bakmadın bir kez yüzüme o parkta diye. Uzaktan gördüm halini Aslı. Bakamadım yüzüne.ne yüzle bakacaktım ki. İnan o gün Emrenin böyle densizlik edeceğini bilemedim. O gözlerinde sönen yıldızları tek tek gördüm Aslı. Ben nasıl yaraysam sana sen öyle vicdan azabıydın bana." Derin bir nefes aldı. O anlattı ben sessizce ağladım. "Kursla ilişiğini kesmeye geldiğin gün kollarında yüzünde gördüğüm o yaralar hala acıtıyor canımı. Ben o yaştaki halimle anlayamadım belki içimde olanları ama benim bile anlayamadığım kadar değerliydin içimde. Bigün erken çıktım okuldan. Sizin okulun orda uzaktan bekledim çıkmanı. Bir arkadaşının kolunda çıktın. O kadar zayıflamıştın ki bir kez daha lanet ettim kendime." Neden şimdi anlatıyordu bunları. Ne gerek vardı kanatmaya. Ben zaten en alasıyla yaşadım o günleri. "Şimdi sana gel beni affet demem yüzsüzlükten ötesi olmaz. Ne desem inanmazsın artık bana biliyorum. Ama sana kendimi anlatmama ifade etmeme bir şans ver Aslı. Yanında yörende olmama bir şans ver ki sana kendimi, içimdeki seni anlatabileyim. Seni ikna edebilmem için bana bir şans ver. Hala görebiliyorum gözlerinde derinlerde bana inanmak isteyen halini. Unut onüç seneki Yiğit'i. İzin ver sana baştan anlatayım kendimi. Yıllar sonra karşılaştığın eski bir arkadaş gibi mesela. Seni kendime yeniden inandırayım" Ne yapıcaktım. Herşey o kadar çok karıştı ki içimde. Şuan beynimde fil ordusu el ele vermiş horon tepiyordu. Onlar yetmez gibi başka köşede ayılar çiftetelliye durmuştu. Kalbim ona koşa koşa giderken aklım önüne bariyer seriyor. Eski acıları tek tek önüne sunuyordu. Hiç bişey demeden ayaklandım. Birkaç saniye yüzüne bakıp eve doğru yürümeye başladım. Bunu gece yastığıma sarılıp uzun uzun düşünmem lazımdı. Tam beş adım atmıştım ki tek cümlesi yeniden durdurdu beni. "Yeniden tanışalım" dedi. "Hiç bilmiyor gibi bugün burda yeniden tanışalım" Hızlı hızlı attığı üç adımda karşıma geçti. Elini uzattı. "Merhaba ben Yiğit. Sizin şirkete yeni atanan Ceo. Siz? " Şimdi ne yapacaktım. Şimdi ne olacaktı. Ne cevap verecektim. Ozinin dedikleri. Melih'in dedikleri. Sertaçın dedikleri. Hepsi birbirine girdi. Kafamda konser vardı her yerden sesler geliyordu. Sonra tek bir ses duyuldu onca kalabalığın içinden. Tüm sesleri susturan tek bi ses "gümgüm gümgüm gümgüm" Bir anda elim uzandı eline. Ben bile şaşırdım bu bedenimin bu hareketine. Ne oluyordu yahu bunları ben yönetmiyor muydum. 'Sus' dedi kalbim 'ben aldım yönetimi elime' daha sonra benden hükümsüz döküldü dilimden kelimeler. "Merhaba.Aslı ben. Şirketin Yöbetici Asistanıyım". Onüç senelik ilk aşkımla bugün yeniden tanıştım. Daha önce hiç tanımamış gibi. O karalanmış eski defteri kaldırdım en yüksek rafa. Çekmecemden bembeyaz kapaklı yeni defteri açtım. Hiç kullanılmamış kalemle yazdım ilk kelimelerimi "merhaba"..
.
.
Artık arkadaş mı olmuştuk biz. Susturmuştum içimdeki ketum kadını. İyi mi yapmıştım yoksa kötü mü bilmiyorum. Eğer tekrar bir yıkım verirse hayallerime bu defa vu enkazdan sağ çıkamazdım biliyorum. Belki de bile bile lades diyordum. Artık şirkette onu gördüğümde başımı çevirmiyordum. Verdiği selamı alıyor sohbet etme girişimlerine kısa da olsa karşılık veriyordum. Ne kadar olsa yıksam da tabularımı ince bir duvar kalmıştı yine arada. Yaklaşık 1 aydır normal arkadaş gibiydik. Bazen son projenin detayları için topluca mesaiye kalıyor toplantı yapıyorduk. Hep kaçtığım öğle yemekleri çoğunlukla beraber yiyorduk. Yemektr sohbet ediyoruz desem de konu hep iş oluyordu. He tabi başbaşa da değildik elbet.
Bugün şirkette son hazırlanan projenin bitiş günüydü. Bunuda yüzümünüzün akıyla halletmiştik. Evet zordu. Belkide son zamanların en büyük sevkiyat projesiydi. Sorunsuz şekilde sonuçlandırmıştık. Şimdi terasta hem kahvemi hemde sigaramı içiyordum. Kendi kendimle kalmıştım. Uzaktaki denize bakarak son anlarımı düşünüyordum. Bir anda parmaklarımın arasındaki sigara alınınca daldığın yerlerden irkilerek çıktım. "Çok içmiyo musun sence de" diyen tanıdık sese çevirdim başımı. "Yoo her zamanki gibi" dedim omuz silkerek. "Zâten her zaman çok içiyorsun" dedi tekrar. Sözde arkadaş gibi olduğumuz zamanlarda ara ara sigarama laf söylüyordu. Belkide sebeb olduğu için vicdan yapıyodu. Omuz silkmekle yetindim. Kahvemdeki son yudumu çekerek kupamı yanımdaki masanın üstüne bıraktım. "İş çıkışı bir işin var mı?" dedi tekrar benden ses çıkmayınca. "Ne için?" dedim başımı hafiften çevirerek.
"Bişeyler içelim mi çıkışta. Ya da beraber bir yemek yiyelim mi" dedi masumca. Annesinden pamuk şeker isteyen küçük çocuk gibi bakıyorsu yüzüme. İtiraz etmek için ağzımı açacağım sıra "lütfen hemen itiraz etme" diyerek cümlemi ağzıma tıkıştırdı.
"Bakarız." dedim saatime bakarak "daha çıkışa çok var". Kupamı alıp masadan kalktım. .
.
.
Mesai sonu gelmiş otoparka inmiştim. Arabasının başında beni bekleyen adamı gördüm. Ben çikinca bana doğru adım atmaya başladı. " Gidiyor muyuz?"diye sordu. "Açım ben" dedim direk. "Hamburger yiyelim mi" Gözlerinin içinin güldüğünü gördüm.
"Olur. Nereye gidelim"
"Takip et" dedim
"İki araba mı gıdıcez"
"Yarın işe gelirken seni alamam valla. Takip et işte" dedim arabama binerken. Hafiften gülümseyip arabasına geçti.
Şehir merkezinde bir park yerine arabaları park edip indik. Yemek yiyeceğimiz yere kadar yürümemiz lazımdı. Ben ellerim cebimde önüme bakarak yürürken ara ara bakışlarını üstümde hissetsemde dönüp bakmadım. Meşhur hamburgercilerden birine geldiğimizde önce siparişlerimizi verdik. İkisini de o ödemek istediğinde tek bakışımla susmuş herkes kendi yediğini ödemişti. Büyük boy menüleri masaya koyduğumuzda iştahla yemeğe gömüldüm. Hiçte kibarlık tasasına düşemeyecektim. Ki hamburger kibarca yenmezdi. Ben hunharca ekmeğimden bir yudum daha alıken onun ufak tebessümle beni izlediğini farkettim. Ağzımı peçeteyle sildiğimde 'hayırdır' der gibi göz kırptım. Evet bu ikilinin odunuydum. Oda 'yok bişey' imasında başını salladığında yemeğine dönmüştü. Karnımızı doyurmuş mekandan ayrılmıştık. Ben arabanın olduğu yöne adım atacakken kibarca kolumdan tutarak "yürüyelim mi biraz" dedi.
"Peki" diyerek tam tersi istikamete yürümeye başladık. Yarım saatlik yürüyüşün sonunda yolun ortasında duran tezhaga doğru çekti beni. Adımlarım durdu. Mis kokusu burnuma doldu. Bardak mısır. Sahi kaç sene olmuştu yemeyeli.
"Ben yemem" dedim düz ifade ile.
"Kokusunu bile nasıl içine çektiğini gördüm. Artık yeni arkadaşlığımız gibi buna da yeni sayfa açabilirsin" diyerek beni çekiştirdi. Tezgahın başına gelince öylece durdum.
"Kolay gelsin abi. İki orta boy mısır alabilir miyiz. Nar ekşili olsun. Ama birininki bol olsun" dedi. Unutmamışmıydı nasıl sevdiğimi. Adam mısırı hazırlarken anılar doldu gözüme. Hep beraber yediğimiz mısırlar. Ve onunla yediği Ketçaplı Mısır. Hızla başımı iki yana sallayarak defettim aklımdan düşünceleri. Beni daldığım noktadan koparan gözümün önüne uzatılan mısırdı. Tebessümle elinden aldım. Bir kaşık ağzıma götürdüğümde gözlerim doldu. Çok özlemiştim tadını. Keza pizzadan bile mısırlarını ayıklayan insandım. O sıcacık ekşili tadı agzıma dolarken içim sıcacık oldu. "Özür dilerim" dedi kulağımın dibinde bir ses. "Teşekkür ederim" dedim tekrar bu tada beni kavuşturduğu için. Elimizde mısırlarla geldiğimiz yolu geri teperek arabalara doğru yürüdük..
Otoparka geldiğimizde yanyana koyduğumuz arabaların başına geçtik.
"Teşekkür ederim bu akşam için" dedi gözleri kısılacak kadar gülümserken.
"Teşekkür ederim mısır için" dedim sahici bir gülümseme bahşederken. İkimizde arabalara binip sırayla otoparktan çıktık. Son kez korna çalarak herkes kendi yoluna doğru döndü. Elimi uzatıp radyoyu açtım. Denk gelen şarkı tesadüf müydü. Yoksa işaret mi.
🎶Başka bir zaman
Başka bir diyarda belki yeniden
Buluşur ellerimiz
Bu sefer her şey yolunda gider
Ayrılıklara
Ayrı yollara bizi iten kader
Yeni bi’ hikaye ve mutlu bi’ son yazar
Belki bu sefer…🎶
.
.
.
.
BİR BÖLÜMÜN SONUNDA MERHABA.
BEĞENDİNİZ Mİ ?
SİZCE TEKRAR OLUR MU?
YİĞİT İKNA EDEBİLİR Mİ YENİDEN AŞKA
ASLI TEKRAR AÇABİLİR Mİ KALBİNİ YADA AÇMALIMI?
YİĞİT BUNDAN SONRA PEK VAZGEÇEÇEK GİBİ DURMUYOR.
NE DERSİNİZ MUTLU BİR SON YAZAR MI KADER BU DEFA ONLARA?
Sizin her bir oy ve yorumunuz benim için çok değerli. İçimde kelebeklerin uçuşmasına sebebiyet veriyor. Haydi uçuralım kelebekleri ne dersiniz?
🦋🦋🦋
Okur Yorumları | Yorum Ekle |