15. Bölüm

14.BÖLÜM

Nazlı Kerçin
nzlkrcn

Şirketin kazandığı son projeden sonra. Proje içinde çalışanlara yönelik bir yemek düzenlenmişti. Küçük bir kutlama gibi olacaktı. Çarşamba akşamı anlaşmalı restoranda yemel yenilecekti. İş çıkışı hazırlanmak için eve geçtim. Önce hızlı bir duş alıp saçlarımı havluya sardım. Uzun zamandır aksattığın kremlerimi alıp bütün vücudumu kremledim. Kremin emilmesini beklerlen makineyle önce saçlarımı kurutup daha sonra hafif dalga vererek şekillendirdim. Gözlerime hafif gölgeli bir makyaj yapıp maskarayla kirpiklerimi kıvırdım. Normal bir iş yemeği olduğu için kıyafeti abartmadan siyah bol paça bir pantolon üstüne bordo bir büstiyer daha üstüne pantolonun ceketini giyip en son bordo rujumla hazırdım. Eve geldiğim ilk dakika Yiğit bersber gidelim ben seni alırım demişti. İtiraz etsemde ısrarlarına en sonunda kabul etmiştim. Gelmek üzereyim mesajını aldıktan sonra portmantodan siyah stilettolarımı giyip kapıdan çıktım. Asansöre binip zemin kata inince apartmanın kapısını açıp dışarı çıktım. Ben sitenin çıkışına doğru ilerlerken oda arabasından inmiş bana doğru adım atmaya bsşlamıştı. Hala birbirimize yaklaşırker beni baştan ayağa süzmüştü. Bir noktada çatılan kaşları durumu tahmin etmiştim. Büstiyer giydiğim için açıkta kalan göğüslerime kaşlarını çattığını biliyordum. İsteyerek yapmamıştım ama bu işime geldiğini söyleyebilirim. O kıskanç biriydi. Zamanında bana hiç bir hissi yokken bile giydiğim kısa elbiseden rahatsız olmuştu. 'e biz bunu kullanırız' diyen iç sesime hak vererek sonunda orta yerde buluştuk.

"İyi akşamlar"dedi gözlerimr bakarak.
" İyi akşamlar"dedim onun gibi. Eliyle reverans yaparak yolu gösterdi. Yanyana arabaya doğru ilerledik. Sağ kapıyı benim için açıp binmeme yardımcı oldu. Ben kemerimi takarken oda kendi koltuğuna geçmiş restorsns doğru yola çıkmıştık.

 

Hep beraber masanın etrafında toplandığımızda gelen garsona siparişleri verdikten sonra ellerimi yıkamak için lavaboya gittim. Ellerimi yi yıkadıktan sonra aldığım peçeteyle ellerimi kuruladım. Kapıyı açıp dışarı adım attığım an gördüğüm kişi huzurumu kaçırmıştı.
"Murat bey?" dedim sorgulayarak.
"Çok güzel olmuşsun Aslı"
"Murat yeter ama lütfen" Dedim en sonunda resmiyeti bırakarak. Uzun zaman önce reddettiğim halde hala pes etmiş değildi. İmkan bulduğu her fırsatı değerlendirmeye çalışıyordu.
"Neden Aslı. Bir kez şans vermeyi denesen pişman etmem seni"
"Murat bunu çok konuştuk. Neden anlamak istemiyosun? Artık bu tavırların iyice rahatsız eder oldu."
"Allah aşkı için gelmeyecek sevmeyecek bir adam için mi beni reddediyosun. Sen vazgeçmemişsin benim vazgeçmemi istiyosun" dediğinde bende şimşekler çakmıştı.
"Gelmediğini nerden biliyosun?"
"N-e ne demek bu?"
"Bu seni hiç ilgilendirmez. Artık bırak Murat. Üst mercilere bunu iletmek istemiyorum" Tam bişey demek için ağzını açacağı sıra ikimizin haricinde başka bir ses duyuldu.
"Asl hanım" sese baktığımda Yiğit sinirli bir şekilde Murata bakıyordu.
"Yiğit bey?" dedim onun gibi.
"Bir sorun mu var" dedi bakışlatı hala Muratın üstündeydi.
"Bir sorun yok. Saolun" Murat sert adımlarla yanımdan ayrıldı. Bende içeri geçmek için arkasından yürümeye başladım. Tam yanından geçcekken bileğime dokunan parmaklarls durmak zorunda kaldım.
"Rahatsız mı ediyor seni?" diye sordu hala bileğim parmaklarının arasındaydı. Yavaşça bileğimi kurtarıp ona baktım.
"Bir problem yok ben hallettim. Geçelim mi içeri" diyerek yürümeye başladım. Oda ardımdan geldiğinde masaya oturduk. O sıra yemeklerimiz de gelince heo beraber sohbet ederek yemeklerimizi yemeğe başladik. Yiğit yemek boyunca ters ters Murata bakmaya devam etti. Muratın bakışları ise ikimizin arasında gidip geliyordu.

 

Yemekler yendikten sonra restorandan ayrıldık yine Yiğit'in arabasına binip bizim siteye doğru ilerledik. Sitenin önünde durduğunda arabadan indim. Oda benimle indiğinde nereye der gibi kaşımı kaldırdım.
"Kapıya kadar bırakayım"
"Gerek yok kendim giderim"
"Gidebileceğini biliyorum. Ama saat geç oldu. En azından kapıdan girdiğini göreyim içim rahat etsin"diyince bişey demedim. Kapıya geldiğimizde yavaşçs arkamı döndüm.
" Teşekkür ederim. İyi geceler"
"İyi geceler" diyince kapıdan girdim. .

Nasıl yaptı bilmiyorum. Melih ona bu kadar öfkeliyken onın duvarlarını nasıl aştı bilmiyorum ama bu hafta sonu itirazsız bir şekilde Yiğitle beraber onlara davetliydik. Minik adam gelmezsen ağlarım diyince itiraz edecek yerim kalmamıştı. Şuan evde iki gün yetecek kadar bir çanta hazırlıyordum. Cumartesi yola çıkacaktık. Pazar günü akşam dönecektik. Evet evet beyefendi planı yapmıştı bile illa ki kalacaktık.

 

Aslında onlarda önceden İzmirde kalıyordu. Fakat melih'in annesi Melahat hanımın yüzünden evliliklerinin bozulmaması için taşımak zorundaydılar. Her ikisininde ailesi liseden beri ilişkilerini biliyordu. Bunlar ayrılmamak için aynı şehirde üniversiteyi yazınca ilk senenin sonunda iki aileninde isteği ile evlenmişlerdi. Çünkü aynı evde kaçak göçek kalıyolardı. Mezun olduktan sonra İzmirde bir ofis açtılar. Ülkü hamilelik ve doğumdan sonra bile ofiste çalışmaya devam etti. Ofisin bir odası tamamen ev gibi döşenmişti. Koltuk bebek için yatak hatta mutfak bile vardı. Fakat Melehst hanım bebekli kadının evde olmasını çocuğu ofis köşelerinde zebil ettiğini söyleyip durduğu her işe burnunu soktuğu için kendi aralarında tartışma çıkmaya başlayıncs İzmir'de ki ofisi devredip Manisa'da yeni hayata başladılar. Orda da aynı şekilde bir düzen kurdular. Üstelik Yiğitefe ofiste evden daha mutluydu. Oyun alanı uyku alanı herşeyi vardı. Bu uzaklık onları ailelerinden ayırsa da kendi küçük aileleri için çok iyi olmuştu.

.

Cumartesi günü önce hangi arabayla gideceğimiz konusunda inatlaşmıştık. Ben galip gelince o sabah kendi arabasıyla gelecek. Bizim otoparka bırakacak sonra benim arabamla yola çıkacaktık.

Yiğit geldiğini bildirdiğinde çantamı alıp evden çıktım. Otoparka inip arabamı çıkarttım benim çıktığım yere o kendi aracını park edip yan koltuğa oturdu. Siteden ayrılıp yol üzerindeki bir oyuncak dükkanının önünde durdum. Siparişim vardı. Küçük adam uzun süredir bende hotwheelsin garaj parkurunu istiyordu. Onu almak için dükkana girdiğimde Yiğitte arkamdaydı. Aradığım şeyi bulup raftan aldığımda Yiğit boş boş yüzüme baktı.
"Ben ne alıcam" dediğinde gülmemek için dudağımın içini ısırdım
"birsürü oyuncak var bak işte"
"Ne sever ki?"
"Yiğit daha çok araba sever. Ama benden sana ip ucu. Bence takımı tamamlamalısın" diyerek önce elimdekini sonra raftaki tekli arabaları gösterdim. Gülümseyerek rafa uzandı. Her renkten birer ikişer alırken durdurdum.
"Ülkü seni doğrar" dediğimde anlamsızca bana baktı.
"Bu kadar alırsan eğer seni parçalar" dediğimde elindekilere baktı. 20 tane falan araba vardı elinde.
"Kaç tane alayım"
"5 tane alsan yeter. Abartma" Kucağındakileri bırakıp 5 tane farklı renk ve modelde arabaları aldı. Kasada herkes kendi aldığını öderken ayrı ayrı hediye paketi yaptırıp poşete koyduk. Artık yola çıkabilirdik.

 

Manisa il sınırına girdiğimizde melihi aradım. 15 dakika sonra ordaydım.
"Teyzeeeem" diyerek küçük adam açtı telefonu.
"Bebeğiiiim"
"Nerdesin teyze gözüm yola düştü" dediği şeyle kahkaha attım.
"Ben bulurum onu gelirken" Oda kıkırdadı
"Böyle değildi dime"
"Gözüm yollarda kaldı denir bitanem. Yaklaştım. Söyle o babana masayı hazırlasın kurt gibi açım"
"Timam teyze ben şimdi dicem ona. Görüşürüz" diyip telefonu kapattım.

"Çok seviyosun onu" diyen adama yandan bir bakış attım.
"Çok" diye kısa bir cevapla geçiştirdim. Melihlerin evinin önüne geldiğimde boş alana arabayı park edip indim. Kol çantamı ve sırt çantamı aldım. Kapıyı kapatıp adım atacağım sıra bir el sırtımdaki çantaya uzandı "bırak bana" Hiç itiraz edemeyecektim. Yol zaten yordu birde çantayla yoramazdım kendimi. Kapıya gelip zile bastım. İçeriden gelen koşma sesleri gülümsememi genişletti. Kapıyı açan minik adam direk kucağıma atlayınca bir an dengemi koruyamayıp geri doğru adımladım. Oan sırtımda hisettiğim el dengemi korudu. "Teşekkür ederim" diye fısıldadığımda başıno hafiften sallayarak ricasını etmişti. Kucağımsa yanaklarıma öpücük konduran Yiğitefe bakışlarını adaşına çevirdi. Kaşları çatıldı. İlk defa yanımda birini görüyordu. Ben o kucağımdayken ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. "Bu kim" dedi çatık kaşlarla.
"Oğlum çok ayıp" dedi annesi.
"Haklı çocuk." dedi melih. "Göremediği biri sonuçta" Laf çakmasa içi rahat etmezdi. Ben ufaklık ile içeri girerken Melih ve Ülküye sarıldım. E burasıda evim gibi olduğu için rahattım. Fakat kapıdaki adamı unutmuştum. "Girsene oğlum" diyen Melihle başımı çevirdim. Oda ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Sırtındaki çantaları ve elindeki oyuncal poşetletini kapının yanına bıraktı. Melihle sarılıp Ülkü ile tokalaştılar.

 

Hep beraber masaya oturduğumuzda Yiğitefe sorusunu yeniledi. "Kim bu"
"Bu abi baban annen ve benim eski bir arkadaşımız"
"Ben neden hiç görmedim"
"Çünkü o uzakta çalışıyordu. Yeni geldi" Uzun uzun yiğiti süzdükten sonra elini uzattı. "Ben Yiğitefe" Yanımdaki adam gülümseyerek elini uzattı. "Bende yiğit."
"Aaa senin adında mı yiğit"
"Evet adaşmışız seninle"
"Senin adını kim koydu?"
"Annemler koymuş"
"Benim adımı teysem koy-" dediği sıra tabağındaki salatalığı ağzına tıktım.
"Karnını doyur bitanem"
"Teyze tıktın ağzıma bişi diyodum"
"Deme oğlum sen yemeğini ye sen" diyerek zeytin atttım. Belki ağzı dolu olursa susardı. Ağzındakini yuttuğunda tam tekrar bi'şeyler sokacakken elini ağzına kapattı. "Teyze bi durar mısın. Kusarım bak" diyinde elim havada kaldı
"Heh ne diyodum benim adımı teyzem koymuş." Susturamayacaktım belliydi. Kafasına koydumu konuşurdu.
"Çok sevdiği birinin adıymış o sen misin" İşte bunu beklemiyordum. Bu defa Ülkü oğlunu sustururken Melih gür bir kahkaha atmıştı. Ben ise içtiğim çayı püskürterek geri çıkarmış peçeteyle ağzımı siliyordum. Genzime kaçan çayla öksürük tutunca Yiğit hem sırtıma vuruyor hemde bana su uzatıyordu. Küçük Yiğitefe ise hala sorusuna cevap bekliyordu.
"Bilmem onu teyzene sormak lazım" diyinde kaşlarımı çatarak ona döndüm. O ise yüzünde muzip bir gülümseme ile bana bakıyordu.
"Değil teyzecim. O değil" diyerek konuyu geçiştirdim. Yiğit'in yüzündeki gülümseme buruk bir hal alırken biz kahvaltımıza devam ettik.

 

Akşam yemeğini dişarda yiyip küçük afacanı eğlendirmek için parka götürdük. Eve dönünce çay eşliğinde eski günleri yaad ettik. Kah kurstan kah hocalardan bahsederken diğer anlara hiç değinmedik. Akşam yatma vakti geldiğinde işler karışmıştı. Çünkü melihler 2+1 evde kalıyordu. 1 oda yatak odası bir oda çocuk odasıydı ve birde salon vardı. Melih siz Ülkü yle yatak odasında yatın diyinde evli çiftleri ayırmamak için salonda yatmayı tercih ettim. İşin boktan yani oda salonda kalacaktı. İkimizde karşılıklı koltuklara yataklarımızı sermiş yatmıştık. İkimizde sessizdik. Uzun süre yatakta dönüp durdum. Bir türlü uyuyamıyordum. Kokusu bütün odaya dolmuştu. Buda beni uyutmuyordu. Gözlerimi açarak ona baktım bir eli başının sırt üstü uzanmıştı. Yavaşça yattığım yerden kalktım. Parmak ucunda onun yanına doğru yürüdüm. Koltğun yanına yere çöküp onu izledim. Buğday teni uzun kirpikleri dolgun dudakları. Neden hala bu kadar yakışıklıydı. Daha fazla izlemeden yanından kalktım. Çantamdan sigara paketini alıp sessizce mutfaktaki balkona çıktım. Ülkünün yere attığı minderlerin üstüne oturdum. Paketimden çıksrdığım sigarayı yaktım. Gökyüzüne bakarak elimdekinden bir duman daha çektim. Bir anda kapının açılma sesiyle başımı çevirdim. Yiğit elinde battaniye ile balkons geldi. "Hava serin üşüteceksin" diyerek omzuma bıraktı. Oda yanına çöküp oturdu. "Neden uyumadın" dedi benim gibi gökyüzüne bakarak.
"Uyku tutmadı. Sen neden kalktın"
"Senin balkona çıktığını duydum" Sessiz kaldım. Gece olduğu için hava serindi. O isr kısa kollu ile balkondaydı. Üstümr attığı battaniyenin bir ucunu omzumda bırskıp diğer ucunu ona uzattım. "Hava serin üşüme" Uzattığım battaniyeyi omzuna atti. İkimizde sessizce oturduk. Yanımda sıcaklığı ve kokusu mayışmama sebeb oluyordu yavaşça gözlerimin kapandığını hissettiğimde eliyle başımı omzuna yasladı ve ben orda uykuya teslim oldum.

 

Sabah Ülkünün söylenmesi ile gözlerimi araladım. Nerdeydim. Hafiften başımı kaldırdığımda onunla gözgöze geldim. Uyku mahmuru gözleri onunda yeni uyandığını gösteriyordu.
"Siz delimisiniz?" dedi. Ülkü. "Bütün gece burda mı uyudunuz. Zatürre mi olmaya niyetlisiniz? " Gözlerimi oyalayarak kendime gelmeye çalıştım.
"Uyuyamayıncs sigara içmeye çıkmıştım" dedim.
"Bende eşlik etmek istedim" dedi Yiğit.
"Peki uyumayı nasıl başardınz" diye sordu Melih. İşte onu pek hatırlamıyorum.
"Aslı uyuyakalınca uykusu açılmasın diye omzuma yasladım. Sonra benim de içim geçmiş
" Kalkın Allah aşkına tutulmamışssanız iyi"Diyerek içeri geçti. Bizde toparlanıp içeri geçtik

Yataklarımızı toplayıp koltuğun kenarına koyduk. Bu sırada Ülkü ve Melih kahvaltıyı hazırlamıştı. Hafif bir kahvaltı atıştırdık. Çünkü kahvaltıdan sonra pikniğe gidecektik.

Kahvaltıdan sonra erkekler alışveriş için evden çıkarken biz evdeki hazırlıkları yaptık. Onlarda gelince evden çıkıp melihlerin arabayls piknik alanına gittik. Biz kızlar satayı mezeleri yaparken erkekler mangalı yaktı. Yiğitefe ortada koşturuyor top oynuyordu. Ordaki diğer ailelerin çocukları ile arkadaş olmuş onlarla eğleniyordu. Yemekleri yiyip karnımızı doyurduktan sonra Melih Ülkünün dizlerine yatarak uyku moduna geçti Yiğitefe hamakta çoktan uyumuştu. Ben biraz yürüyüş yapmak için ayaklanınca Yiğitte benimle kalkmıştı. Ben önde o iki adım arkamda ormanın içine doğru yürüdük. İnsanlardan biraz daha uzaklaştığımızda onun sesini duydum
"Karadutum, çatalkaram, çingenem"
Adımlarım durdu. Nefesim kesildi.
"Nartanem, nurtanem, bırtanem."
"Sus"dedim fısıltıyla. Bir an geçmişe gitti aklım..

. ' kursta bugün edebiyat dersi vardı. Konumuz ise şiirlerdi. Hoca şiirlerden şairlerden bahsettikten sonra ezberinde şiir olan varmı diye sormuştu. Bir kaç kişi saçma salak şiirlerini okuduktan sonra yiğit elini kaldırdı. Hocanın söz vermesi ile şiirini okumaya başladı.
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
(bu dizeyi söylerken gözleri bana dönmüştür)
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.

şiiri okurken ara ara bakışları hep bana dönmüştü. Şiirin bir çok yerini gözlerime bakarak okumuştu."

 

bana ilk ve tek şiir okuyan kişi oydu. Şimdi yine aysınısı yapıyodu. Ben adımlarımı durdurunca tam karşıma geçti. Gözlerimin içine bakarak cümlelerini devam ettirdi. Susmalıydı. Burda bu şiiri okuyamazdı. "Ağaç isem dalımsın salkım saçak" elimle ağzını kapattım. "Sus nolur" Ağzındaki elimin avuç içini öpüp eliyle indirdi. Diğer elimide tutarak gözlerimin içine bakarak tüm şiiri okudu. Bu defa ara ara kaçak göçek değil. Doğrudan gözlerime bakarak okudu şiirini. Benim gözlerimden tek tek düşen yaşlara içi acır gibi bakarak okudu. "Kadınım, kısrağım, karımsın" Son cümlesini tamamladığında onunda kirpiklerinin ucundan bir damla yaş yanağını ıslattı. Tek elimi bırakıp usulca yanaklarımdaki yaşları sildi.
"Aslım. Ben seninle geçirdiğim o kısacık zamandaki anıların hiç birini unutmadım. Bu şiiri ilk ve bitek sana okudum. Hatta şiir okuğum tek kadın sensin. Sandığın gibi benim için önemsiz zamanlar değildi o anlar. Belki senin gibi dolu dolu yaşayamadım. Oda benim hatamdı. Ama ben sana ait çoğu şeyi hatırlıyorum. Mesela kısa saçın sana ne kadar çok yakıştığını. Sinirlendiğinde birine zarar vermemek için kağıt yırttığını. Utandığında burnunun ucunun kızardığını." Bunu dedikten sonra burnumun ucuna ufacık bir öpücük kondurdu. Bu gözlerimin kocaman açılmasına sebeb oldu. "Şaşırdığında gözlerinin üç kat daha fazla açıldığını" Kendimi iki adım geri çektim. "Gidelim mi artık" deyip Melihlerin olduğu yere doğru yürümeye başladım. "Aslım lütfen bana bir sanş ver" Dediğinde tekrar durdum. "Sana tekrar güvenmeye hazır değilim Yiğit" diyerek arkamı dönmeden ilerledim. .

selaaaaam

nasılsınız canlarım

yeni bölümü beğendiniz mi?

sizce yiğit artık kendinden emin mi?

aslı güvenebilir mi?

bundan sonra aslı nasıl bir yol izleyecek.?

Yiğit tekrar aslıyı ikna edebilecek mi?

yorum ve oylarınızı eksik etmeyin canlarım

Bölüm : 27.12.2024 01:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...