@nzlkrcn
|
'Günaydın güzel gözlü çocuk' 'Eeee' 'Ama babamın tayini buraya çıkınca okullar açılmadan önce gelmiştik buraya. Bir süre burda da devam ettik. Fakat araya mesafe girince olmadı.' 'Terk mi etti seni' 'Evet! Uzak mesafe ilişkisi yaşayamazmış. Bütün arkadaşları sevgilileriyle yanyanaymış. Ama o uzaktan yürütemezmiş. ' "Özür dilerim üzmek istememiştim' 'Yok sorun değil. Üzülmek değil de ne bileyim. Yediremiyorum sanırım. Sonuçta bende onun gibi uzaktaydım. Üstelik onun arkadaşları da yanındaydı.' 'Seninde arkadaşların var burda? Yok mu? ' 'Var tabi. Ama sonuçta hepsiyle yeni tanıştım. Eski arkadaşlarım yakın arkadaşlarım hepsi ordaydı.' 'Demekki seninde mutlu olman gerekmez mi' 'Bunu kalbime de anlatmayı dener misin? ' 'Kalbin bu kadar kapalıyken ona nasıl ulaşabilirim ki!' 'Bunu bende bilmiyorum işte'
Yiğit ile iki haftadır gizliden konuşuyordum. Kurstayken çok fazla yazamıyordum. O ise sanki inadına yapar gibi daha çok yazıyordu kurstayken. Sanki beni denermiş gibiydi. Ben ise başımı sıraya yaslamış masanın altından ona cevap yazmaya uğraşıyordum. "Aslı iyi misin? ' kafamı kaldırdığımda Yiğit başımda dikiliyordu. Elimdeki telefonu gizlice masanın altın koydum. 'İyiyim. Şey eee yanii biraz şey başım ağrıyordu da' Artık kurs çıkışında bişeyler yapmak bizim için gelenek gibi olmuştu. Ya kafeye gidiyorduk, ya mısır yemeye, ya çiğköfteciye yada lahmacun falan alıyorduk seyyar satıcılardan. Bugün yine Limondaydık. Kafe sahibi Ahmet abi ile de iyice aramız kaynamıştı. Sık sık gelince arada sohbet eder olmuştuk. Yine aynı şekilde masaları birleştirmiş hem sohbet ediyoruz hem bişeyler içiyorduk. Bu defa baştaki sandalyede Emre oturuyordu karşımda Yiğit vardı onun yanında Melih. Biz kızlar yine yanyanaydık. Yiğit elinde telefonla uğraşıyordu. Bi anda cebimdeki telefon titreyince gözlerim kocaman açılarak ülküye baktım. Kaşlarımla karşısını işaret ettim. Ama telefon tekrar titredi. Bakışlarımı masanın üstündeki içeceğe diktim. Masada bişeyler konuşuluyor fakat ben dikkat edemiyordum. Çünkü ardı ardına sürekli titriyordu telefonum. Yiğit'in gözleri direk benim üstümdeydi. Telefon tekrar titremeye başladığında daha fazla dayanamadım. "Ben bi lavaboya kadar gidiyorum" diyerek ayaklandım. Ülkü de benimle kalkacakken "bende gidecektim zaten ben eşlik ederim" diyerek yerine oturmasını sağladı yiğit. İşte şimdi bütün heryerim titriyordu. Ben hızlı adımlarla lavaboya doğru ilerledim. Arkamdan geldiğini bilsemde ardıma bakmadan hızla içeri girdim. Telefonumu cebimden çıkardığımda yaklaşık 15 mesaj vardı. 'Nasılsın' O hafta sonu bu konuyu hiç konuşmamıştık. Yani ben yazamamıştım. Kim olduğumu artık biliyordu. Hafta içi okulda oziye dert yanarak geçti. En başta uyarmıştı ama ben dinledim mi? Hayır. Şimdi kursa gitmeye utanıyordum. Oziden akıl almam lazım fakat onun aklı kendine yetmiyor ki bana faydası dokunsun. Ben okulda kara kara ne yapacağımı düşünürken telefona gelen mesajla elim ayağıma dolandı iyice. 'Öyle karşılık almadan sevmeye devam mı edeceksin? ' 'Neden olmasın. Sevmek için illa karşılık olması mı gerekir.? '
'Ben buna ne diyeceğimi bilemiyorum Aslı. Bekle diyemem. Severim diyemem. Sevmem diyemem. Öyle bir yerdeyim ki sana ne desem ucu bucağı bulunmuyor.' 'Tek bişey sorabilir miyim? ' 'Dinliyorum' 'Onunla.. Tekrar olabilme imkanınız var mı? ' 'İmkansız. Çok ağır konuştuk karşılıklı. Bu satten sonra yerle gök birleşir fakat biz birleşemeyiz' 'Emin misin bundan peki' 'Eminim' 'Peki. Ben beklerim Yiğit. Belki birgün o kalbinde bana da bir yer çıkar diye beklerim.' 'Bu seni incitmez mi? ' 'Daha önce deneyimlemedim. Bilmiyorum' 'Tamam ozaman. Ama kaçma utanma benden olur mu. Kendimi kötü hissederim' 'Tamam ama bu konuyu burda kapatalım mı? Yüzüne bakabilmem için bunları konuşmayalım. Önceki gibi ben söylememiş olayım sen duymamış.' 'Tamam. Nasıl istersen'
Sonunda o cuma günü gelmişti. Hep beraberkurstaydık tekrar. Ben heycanla beklediğim çocuğu. Bu defa içimde utanarak bekliyordum. Her kapıdan girdiğinde attığı adımları izlediğim çocuğu görünce bu defa başımı eğmiştim. Bizim tayfa zaten durumu biliyordu. Emre ve Yiğit çantalarını bırakıp yanımıza gelmişti. Emre ufak ufak Emineye yürüyordu. Fakat pek karşılık alabildiği yoktu. 'Selam' diyerek yanımıza geldiklerinde ben pek onlara bakamıyordum. Bir kaç havadan sudan sohbetten sonra derse dönmüştük. Bugün çıkışta çiğköfte yemeğe karar vermişlerdi. Yine her zamanki mekana gidip bizim köşeye kurulmuştuk. Yemek şöyle dursun ben kafamı bile kaldıramıyordum. Telefonum titreyince elime aldım 'Benden kaçmayacaktın. Utanmayacaktın. Kaldırır mısın başını' 'Elimde değil. ' 'Sen yanliş bişey yapmadın aslı. Lütfen kaldır başını' "Aslı" diye seslenince ayaklarımdaki bakışlarımı ona çevirdim. 'Gülme şöyle işte. Sen böyle gülerken ben nasıl sakin kalabilirim? ' 'Sen hiç gülerken aynaya baktın mı? O dudağının kenarındaki gamzeyi saklamamalısın kimseden..'
Bölüm sonuuuu Nasıldı peki? Aslı çok güzel seviyor be. keşke karşılık alabilse. Ozi ve Aslının dostluğunu çok seviyorum. İleride bunu daha iyi anlayacaksınız. Emre yanliş sularda yürüyor gibi. Yiğit için neler demek istersiniz? Oy ve Yorumlarınızı eksik etmeyin olur mu? Bu hikayenin yeri bende çok ayrı çünkü. İleride bunun da sebebini açıklarım belki. yeni bölümde görüşmek üzere. 👋🌺🥰🌸❤
|
0% |