Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@ofkelicivciv

Yine her zaman ki gibi lanet bir güne uyandım. Yorgundum. Bu yorgunluk fiziksel değildi ruhsaldı. Ruhumda çok fazla yara vardı. Ve artık benim yaralarımı saracak gücüm dahi yoktu. Bir yaramı sarayım derken diğer yaram kanıyordu. Diğer yaramı sarayım derken başka bir yaram kanıyordu. Ama artık ben yaralarımı sarmayı bırakmıştım. Her şeyi oluruna bıraktığım gibi. Her neyse.

Yataktan kalkıp lavaboya ilerledim ve elimi yüzümü yıkayıp odama geri döndüm. Okul formamı ve siyah kot pantolonumu giyip saçlarımı taradım. Sıkı bir atkuyruğu yaptığımda artık hazırdım. Çantamı ve siyah kapüşonlumu aldıktan sonra aşağı indim. Tam çıkarken annemin seslenmesiyle durdum.

"Aypare," arkamı dönüp yalandan bir gülümsemeyle "Efendim anne," dedim. "Kahvaltı yapmayacak mısın?" Aslında beni umursamıyordu. Bunu ikimizde biliyorduk. Fakat annem iyi ebeveyn rolünü oynamayı seviyordu. Bende ona ayak uyduruyordum. "Aç değilim anne, zaten okula da geç kalacağım," deyip arkamı döndüm. "Baban bırakır." Göz devirip sessizce sabır çektikten sonra tekrar yalandan bir gülümsemeyle anneme bakıp "Babam eğer beni okula bırakırsa kendi işine geç kalabilir. Sonuçta benim okulum iş yerine ters yolda kalıyor." "Tamam," deyip mutfağa gittiğinde derin bir nefes alıp evden çıktım. Asansöre binip zemin kat tuşuna bastım.

Yan taraftaki aynaya baktığımda gözümden yaşlar aktığını gördüm. Bütün vücudum titriyordu. Titreyen ellerimle gözyaşlarımı sildim. "Hayır! Şimdi zamanı değil," dedim kendi kendime. Sakinleşmem gerekiyordu. Çantamdan su şişemi alıp büyük bir yudum içtim. Daha iyiydim.

Asansörün açılan kapısından çıkıp hızla binayı terk ettim. Her adımımda daha rahatlarken en sevdiğim şarkıyı mırıldanmaya başladım.

“Fikrimin ince gülü

Kalbimin şen bülbülü”

Yine aklıma o geliyordu. Ne yaptın bana be adam! Ne yaptın bana da kalbim sadece senin için atıyor, sadece senin için nefes alıyorum? Her elime aldığımda bıçağı aklıma girip beni durdurmayı nasıl başarıyorsun? Sadece bir kere gördüm seni be! Onda da sadece sırtını ve saçlarını gördüm. Kömür karası saçlarını…

“O gün ki gördüm seni

Yaktın ah yaktın beni”

Keşke tekrar görebilsem seni. Hatta görmeme bile gerek yok. Sadece bir kere seni çok yakınımda hissetsem bile yeter bana. En azından hayata tutunacak daha fazla anım olur.

Dinle beni. Çok korkuyorum o günü unutmaktan. Tarihi bile aklımda hala ama korkuyorum işte.

04/09/2023

Sadece iki gün. Sadece iki gün sonra bir yıl olacak. Ve ben seni görmek amacıyla bütün gün seni bekleyeceğim kayalıklarda, kömür saçlı adam.

Eve geldiğimde yorgunluktan ölüyordum ama mutluydum da. Çünkü sevgili ailem bir hafta boyunca evde olmayacaktı.

Önce uzun bir duş alıp kendime geldim. Saçlarımı kurutmayı sevmiyordum. Bu yüzden de kurutmadım her zaman ki gibi. Başım çatlayacak gibi ağrıyacaktı ama olsun.

Yarın hafta sonuydu. Bu yüzden uyumayacak film izleyecektim. Önce mutfağa gidip biraz mısır patlattım. Bir kapa iki paket cips döktüm. Birkaç paket çubuk kraker ve küçük kekleri bir tabağa koyup dolaptan da kolayı aldığımda artık her şey hazırdı. Bir tek filmi seçmemiştim.

Abur cuburlarımı salona götürüp internetten izlemek için film aramaya başladım. En sonunda izleyecek hiçbir şey bulamayınca televizyondan TRT çocuğu açıp koltuğa yerleştim. Üzerimi örtüp en sevdiğim çizgi diziyi izlemeye koyuldum.

Rafadan tayfa. Favorimdi. Küçüklüğümden beri çok seviyordum. En sevdiğim karakterde Mert’ti. Ah, küçükken Mert ve Sevim’i yan yana görünce ne kıskanırdım be. Gerçi hala kıskanıyordum da neyse.

Sonuç olarak bütün gece ve sonraki gün kendi kendime eğlendim her zaman ki gibi. Yalnız kayalıklarda oturdum, yalnız yemek yedim, yalnız çizgi film izledim, yalnız kitap okudum, yalnız pencereden dışarıyı izledim, yalnız müzik dinledim, yalnız ağladım, panik ataklar geçirip kendi kendimi sakinleştirdim, kendi kendimi teselli ettim, intihar planları kurup onun yüzünden pes ettim.

İki günün sonunda ise şu an banklardan birinde oturup biraz uzağımda olan kayalıkları izliyordum. Biraz sonra onu gördüğüm sokağa gidip bekleyecektim akşama kadar.

Üzerimde yine o gün giydiğim kazak ve pantolon vardı. Saçlarım o gün ki gibi salık bırakmıştım. Belki beni görürse hatırlar diye.

Sonunda banktan kalkıp yürümeye başladığımda içimde garip bir his vardı. Kalbim her adımımda çok daha hızlı atıyor, midem de kelebekler uçuşuyordu.

 

Onu gördüğüm yere geldiğimde durmak zorunda kaldım.

İşte oradaydı…

Kalbim atmayı bıraktı. Kulaklarım uğuldamaya başladı. Onun dışındaki her şey yok olurken sadece o var oldu.

Kömür saçlı adam…

Sen gerçek misin? Şu an rüya mı görüyorum? Neden böyle hissediyorum? Nesin sen? Neden karşıma çıktın?

Aklımda deli sorular… Hiçbirine cevap veremiyordum. Ama cevap verememek beni asla rahatsız etmiyordu. Aksine daha çok işime geliyordu.

 

Bu sefer o zaman olduğu gibi bakmadım. Ayaklarım yavaş yavaş beni ona götürmeye başladı. Her adımımda daha fazla yaşıyordum sanki. Bu dünya bana ölüm vadediyordu, o ise yaşam.

Aramızda birkaç adımlık mesafe kaldığında durdum. Derin bir nefes aldıktan sonra “Sonunda buldum seni,” diye fısıldadım. Ama duymuş olmalı ki bana doğru döndü.

Ateş mavisi gözlerini bok rengi gözlerime dikip “Beni mi arıyordun?” dediğinde kalpten gitmek üzereydim.

Kendimden beklemediğim bir cesaret ile “Evet,” dedim.

“Beni hatırlıyor musun?” Yönelttiğim soru ile kaşlarını hafifçe çattı. “Daha önce karşılaşmış mıydık?” Cevabı ile kalbim bin parçaya bölündü. Ama o da haklıydı. O gün beni görmemişti bile. Sadece başını yere eğip yanımdan geçmişti.

Ona sırtımı dönüp hızla kayalıklardan inerek koşmaya başladım. Eve gidene kadar da durmadım.

Eve geldiğimde ilk işim olarak banyoya girmek oldu. Suyu açıp altına kıyafetlerimi dahi çıkarmadan oturdum. Bağırarak ağlıyordum. Hem çok kızgındım hem de kırgın. Ama bu iki duygum da ona karşı değildi. Kendimeydi. Ona bağlanan bendim. Onu her şeyim yapan bendim. Bu yüzden ona kırgın olamazdım, ona kızamazdım.

Banyodan çıktığımda yorgundum. Sadece uykum vardı. Evet, sadece biraz uyuyacaktım. Yatağıma uzandığımda hiçbir şey düşünecek halim yoktu. Zaten başımı yastığa koyar koymaz uyuyakalmıştım.

Uyandığımda acılar içerisindeydim. Hem ruhsal olarak hem de fiziksel olarak. Islak kıyafetlerle uyuduğum için hasta olmuştum. Boğazım ve başım fazlasıyla ağrırken sadece uykum vardı. Ama uyuyamazdım.

Öncelikle ıslak kıyafetlerimden kurtulup beş dakika soğuk suyla duş aldım. Ardından kurulanıp önce iki kat ince bluz giyip üzerine kalın kazaklarımdan birini giydim. Altıma da ince bir tayt giyip üzerine kalın eşofmanlarımdan giydim.

Kendimi Ecza dolabından bir tane ateş düşürücü ve ağrı kesici alıp mutfağa geçtim. zorlayarak biraz atıştırdıktan sonra bir bardak suyla ilaçları içtim.

Hasta olduğumda annem ve babam benimle asla ilgilenmezdi. Bu yüzden ben kendi kendime bakardım, bakıyorum da. Her neyse.

Odama döndüğümde yatağımın da ıslak olduğunu gördüğümde derin bir of çekip dolabımdan bir tane battaniye aldım. Salona geçip koltuğa uzandım. Biraz daha uyumamak için direndim ama gözlerimi açık tutamıyordum. En sonunda yenik düşüp kendimi uykunun karanlık kollarına bıraktım.

Geçmişten Bir Kesit

“Kurtulacaksın o karnındaki şeyden.”

“Şey dediğin senin kendi çocuğun ve ben de zaten istemiyorum. Ama doktor aldırmak için artık geç olduğunu söyledi.”

Adam karşısındaki kadın sözleriyle duvara yumruk atıp bağırdı. Sadece eğlence olsun diye arkadaşlarıyla gittiği bir barda, bir kadınla birlikte olmuştu. Sabah kalkınca komodinin üzerine yüksek miktarda para bırakıp çıkmıştı. O günden sonrada asla kadını hiç görmemişti. Ta ki bugüne kadar. Ondan hamile olduğunu söylüyordu. Tabii ki başlarda kadına inanmamıştı ama elindeki test sonuçları tam aksini gösteriyordu.

“Ne yapıp edip bu şeyden kurtulmamız lazım,” dedi sert bir sesle adam. Evlenmek istemiyordu. Özellikle bu çocuk meselesinin ailesinin kulağına gitmesini istemiyordu.

Kadın ve adam bebekten kurtulmak için her şeyi denediler ama küçük bebek hayata tutunmayı başarıp dünyaya geldi. Adamın ailesinin bebekten haberi olunca ikisi de istenmeyen bir evlilik yapmak zorunda kaldılar.

Böylece küçük bebek annesinin ve babasının istenmeyen evliliklerine kurban giderken herkes onların mutlu bir aile olduğunu sandı.

Loading...
0%