Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@ogretmenbiranne

 

Selam arkadaşlar ben geldim aklınıza takılan yağız konusuna açıklık getirmek için mini bir bölümle sorularınıza cevap olacak bölümle sizleri başbaşa bırakıyorum.🍀

 

 

Keyifli okumalar diliyorum🍀

 

 

 

 

 

 

 

Yağız'ın ağzından...

 

 

 

 

Dün civcivimle konuştuktan sonra eve gelip odama çıkmıştım. Telefonu elime alınca Instagram'da 2 mesaj gördüm. Biri yaseminden diğeri tanımadığım bir kızdı. Önce yaseminin attığı mesaja baktım.

 

' yağız sen bana o kız için kızdın ama bak o sevgilisiyle gayet mutlu'

 

Fotoğraf*

 

O herif yine aylizin evine gitmiş sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum.

 

Diğer gelen Selin Eröz diye birindendi. Mesajda yazanlarla dumura uğramıştım.

 

'merhaba yağız ben Ayliz'in ablası.. daha doğrusu eski ailesindeki ablası.'

 

' Ayliz düşündüğün kadar masum değil kandırdığı ilk kişi sen değilsin, ondan uzak durmanı tavsiye ederim.'

 

Bu neydi şimdi. Onun gözlerinde gördüğüm saflık gerçek değil miydi? Tamam belki kör kütük aşık değildim ama onu kaybetmekte istemiyordum.

 

Hızlıca kendimi toparlayıp onu arayıp neler olduğunu sormak istedim. Ta ki telefonu Aras denen çocuk açana kadar. Ne olduysa ondan sonra oldu.

 

Mesajlarıma dönüş yaptıktan sonra bizden olmayacağını söylediği an gerçek dünyaya dönmüş oldum. Evet belki yaptığım ima yanlıştı ama olanları düşününce tolgayla samimi oluşu Emre'ye sarılması içimdeki hisleri öldürdü bir anda. Allah'a emanet ol diyip mesajı atıp dışarıya çıktım.

 

Parkta emreyle yiğitin oturduğunu görünce yanlarına gittim. Biraz konuştuktan sonra ne derdim olduğunu sorduklarında üstü kapalı bir şekilde anlattım.

 

Emre birseyleri anlamış gibi birden ayağa kalkıp bana yumruğu atınca öfkeme yenik düşüp herşeyi söyledim.

 

"Niye zoruna gitti senide mi kandırdığını düşündün?"

 

"Yazık lan çok yazık o kızın gözünden akan yaşlar senin yüzünden miydi? İyi ki erken farketmiş senin nasıl biri olduğunu da bitirmiş"diyince

 

"Niye bu kadar sinirlendin lan yarın yine gider sarılır senide boynuzlamasina müsade edersin" diye konuştuğum an bir yumruk daha yedim.

 

Yiğit bağırıp ikimizi ayırarak 'emre bırak şunu ne söylesek boş yürü gidelim' diyip yanımdan ayrıldılar. Onlar gittikten sonra ne kadar geçti bilmiyorum ama Ayaz geldi nöbeti vardı biliyorum ama perişan görünüyordu.

 

"Noldu lan ne bu halin" diyince, "beni boşver de senin bu halin ne" diye sordum. Açıkçası Ayaz kimseyle derdini tasasını paylaşmazdı. Birden,

 

"Kardeşim, güzelim çok acı çekmiş olum ona o acıyı cektirenleri ellerimle öldürmek istedim herkese can veren bu eller can almak istedi ama yapamadım. Kötü bir abiyim ben ulan o o kadar acıyı tek başına sırtlamışken ben geldiğinde onu kırıp üzdüm ama yine de o yüce gönüllü davranıp affetti beni, o affetti ama ben kendimi affedemiyorum"

 

Duyduklarımla şoka girdim ne yani üvey ablasının söyledikleri yalan mıydı? Birde ben mi üzmüştüm lanet ettim kendime en hassas yerinden bende vurmuştum.

 

Artık yapacak birşeyim yoktu kaybetmiştim onu. En azından artık uzak durup kalbini kirmmayi kendime borç bilip sustum.

 

 

Aylizden...

 

Aşağıdan gelen seslerle gözümü açtığımda bizimkilerin kahvaltıya hazırlandığını anlamam uzun sürmedi.

 

 

Bugün fakülteye uğrayıp oradan abimin yanına geçeceğim için çok abartı birşeyler giyinmek istemedim.

 

 

Hep beraber kahvaltı yaptıktan sonra Aras'la beraber çıktık. Beni bıraktıktan sonra babasının yanına uğrayacağını söyleyince geri gelmemesini taksiyle gideceğimi söyleyip hocanın yanına geçtim.

 

 

Taksiyle şirketin önüne vardığımda saatin öğle arasına yaklaştığını farkedip hemen binaya girdim.

 

 

Danışmaya abimin kaçıncı katta olduğunu sorup merdivenlere yöneldim. Asansör korkum tabiki yoktu ama tanımadığım birileriyle yalnız bir şekilde asansörde kalmaktan hoşlanmazdım.

 

 

5.kata abimin odasının olduğu yere gelince sekreterin yanına geçip,

 

 

"İyi günler kolay gelsin Savaş Demir'le görüşecektim" diyince, sekreter beni tepeden tırnağa inceleyip burun kıvırarak;

 

 

"Ne konu hakkında görüşeceksiniz, randevumuz var mı?"

 

 

"Hayır randevum yok ama Ayliz gelmiş derseniz sorun olmayacaktır" dedim.

 

 

"Kusura bakmayın her önüne geleni almıyoruz randevumuz yoksa göremezsiniz" diyince kadının üslubuna sinir olup sesimi yükselterek

 

 

"Hanımefendi ismimi söyledim isterseniz arayıp sorun buna Savaş bey karar ver-" diyemeden tok bir ses girdi araya.

 

 

"Ceyda hanım ne oluyor burada?"

 

 

"Devran bey şu kız ısrarla Savaş beyle görüşmek istediğini söyledi, alamayacağımı söyleyince ses yükseldi" diyince karşı tarafın birşey demesini beklemeden,

 

 

"Şu kız ne demek bu ne hadsizlik ben size Savaş beye ismimi söylerseniz sorun olmayacak demiştim"

 

 

"Üslubunuza dikkat edin Ceyda hanım savaş beye sordunuz mu boye bir karar verirken?" diyip sekretere baktı başını önüne eğen sekretere;

 

"Sadece görevinizi yapın duyduğum kadarıyla her önüne gelenin buraya gelemeyeceğini söylediniz böyle birşey yok, ki olsa bile aşağıdaki güvenlik kimlik sormuş olmalı daha fazla uzatmayın ve patronunuzu çağırın Ceyda hanım ve hanım efendiden özür dileyin"

 

 

Sesleri duyan abimin sesi yankılandı koridorda

 

 

" Papatyam ne zaman geldin?" diyip sakağımdan öpüp elini belime attı

 

 

"Yeni geldim sayılır abicim, bende şimdi senin yanına geliyordum" diyince sekreter şok olmuş bir şekilde bize bakıyordu.

 

 

Şok olan diğer kişi ise sekreterin Devran bey dediği kişiydi öyle ki şaşkınlığı dışa vurup,

 

 

"Abicim mi? Hanımefendi kardeşin mi savaş?" şu anda o kadar şaşkın bakıyordu ki o devasa haliyle çok komik görünüyordu. Bu söylediğine tebessüm edebildim.

 

 

"Evet kardeşim, bu benim küçüğüm papatyam Ayliz"

 

abimden aldığı onayla ne düşündü bilmiyorum ama birden az önce bana cırlayan sekretere dönüp,

 

 

"Ceyda hanım az önce dediğim gibi sadece görevinizi yapmanız gerekiyordu şimdi muhasebeye inip çıkışınızı alabilirsiniz." dedi.

 

 

Böyle birşey beklemiyordum abim olduğunu bilmeden de sert çıkmıştı kadına ama kimsenin benim yüzümden de işsiz kalmasını istemezdim.

 

 

Müdahale etmem gerektiğini düşünüp " teşekkür ederim Devran bey ama böyle birşeye gerek yok Ceyda hanım öğrendi artık böyle bir durumun tekrar olacağını sanmıyorum " dedim.

 

 

"Bunun doğrudan sizinle alakası yok siz isim verdikten sonra patronuna sorması gerekiyordu kendi başına böyle bir karar alma hakkı yokken birde aşağılayarak konuşup karşısındaki insanı küçümseyemez."

 

 

Abim ne olduğunu anlayıp " Ceyda sen benim kardeşime hatta ve hatta gelen misafirime bana sormadan nasıl bir üslup izledin de Devran bey çıkışını verdi?" diye sorunca

 

 

"Savaş bey ben kardeşiniz olduğunu bilmiyordum yoksa ne haddime"

 

 

"Mesele sadece kardeşim olması değil biri benimle görüşmek istediğini söylemişse randevusu yoksa bile isim verdiğinde görüşüp görüşmeyeceğimin kararını ben veririm"

 

Daha fazla kızın rencide olmasına gönlüm razı gelmedi " abi tamam uzatmayalım konuyu, işin bittiyse yemeğe gidelim"

 

 

"Tamam papatyam hadi çıkalım, Ceyda bir daha uyarmam haberin olsun."

 

 

Abimin kolunun altında yürürken yanımızda yürüyen devran beyin varlığını "Savaş siz abi-kardeş çıkın ben başka yere geçeyim, sizi rahatsız etmeyeyim" diyince farkettim.

 

 

"Ne rahatsızlığı sende gel bizimle yemek yiyip şirkete geçeceğiz zaten"

 

 

"Tamam o zaman gidelim"

 

 

Hep beraber şık bir restauranta girip yemeklerimizi söyledik.

 

 

Abimin konuşmasıyla elimdeki çatalı bırakıp başımı kaldırdım.

 

"Tanışmadınız siz değil mi?"

 

"Yok abi tanışmadık, ben Ayliz Demir"

 

"Memnun oldum Ayliz bende Devran abinle beraber çalışıyoruz"

 

Abim gülüp " çalışıyoruz dediğine bakma papatyam liseden beri arkadaşım ve aynı zamanda şirketin diğer ortağı oluyor Devran"

 

"Bende memnun oldum Devran bey az evvelki durum içinde teşekkür ederim" diyerek sahici bir gülümseme sundum.

 

Napim canım adam patron olmasına rağmen insanları küçük görmeyip beni tanımadığı halde savunmuştu.

 

Bakışları bir an sağ yanağımda olan gamzeye kayar gibi olunca kendini toparlayıp,

 

" Rica ederim ne demek, kim olsa aynı şeyi yapardım"

 

Benim için ne kadar kıymetli bir hareket olduğundan bihaberdi.

 

Yemek boyu abimler kendi arasında konuşurken ben kendi halimde oturup onları dinledim.

 

Şirkete geçtiğimizde abim ufak bir toplantısı olduğunu odasında onu bekleyebileceğimi söylemişti.

 

Abim toplantıdayken sıkıldığım için kendime kahve söylemeyi düşündüm ama sekreteri aramak yerine yanına gidip istemeye karar verdim.

 

Sekreter yerinde yoktu. Derin bir iç çekip gelirken gördüğüm mutfak kısmına yürüdüm.

 

İçeride çalışan abladan orta şekerli kahve isteyip oradaki sandalyede oturup beklemeye başladım.

 

İçeriye giren enerjik sesle gülümseyip gelen kişiye baktım,

 

"Hacer sultan bana bir orta şekerli kahve yapar mısın?" diyen kişi taş çatlasa benden 2 yaş büyük biriydi.

 

 

"Ayy aklımı aldın deli oğlan, sen geç ben getiririm" diye cevap verdi adını şimdi öğrendiğim Hacer abla.

 

 

"Yok yok sen hiç yorulma ben alıp terasa çıkacam zaten" diyip benim varlığımı yeni fark etmiş olacak ki gözlerini kısarak bakıp birden Hacer ablaya dönerek,

 

"Ayy anam cennete mi düştüm kız sultanım yoksa benim gördüğümü sende görüyor musun? Görmüyorsan bile görüyorum de lütfen bu güzelliğin hayal olması beni öldürür"

 

"İlahi mert, hayal değil bende görüyorum ve evet haklısın melek gibi bir kız var karşında"

diyen Hacer ablaya utançla gülümsedim.

 

 

"Melek misin peri mi bilmiyorum ama ben mert" diyerek elini uzattı.

 

 

Yerimden doğrularak uzattığı elini tutup " Bende sizin gibi etten kemikten insanım ,Ayliz memnun oldum" diye karşılık verdim.

 

 

"Ayy buraya yanlışlıkla geldim dersen bayılırım, gökten düştüm dersen ölürmüşüm ben ölmek için daha çok gencim"

 

 

Bu sevimli hallerine gülümseyerek "ikiside değil abimin yanına gelmiştim aslında toplantıda olunca kahve almaya geldim"

 

 

"Ohh üstümden kocaman bir yük kalktı valla, ama abim toplantı felan derken?"

 

"Savaş Demir, yani savaş abimin yanına gelmiştim"

 

İkisi aynı anda bağırarak "Ne!" diyince, tepkilerine şaşırmadan edemedim.

 

Hacer abla ilk şaşkınlığı atan kişi olarak "Ayy kusura bakmayın lütfen Ayliz hanım ben bilemedim hiçte sormadım size kim olduğunuzu isterseniz siz odaya geçin ben kahvenizi getireyim"

 

Böyle söylemesi beni kötü hissettirdi zaten bu yüzden kim olduğumu söylemek istemiyordum.

 

"Hayır lütfen hiç gerek yok bilerek kim olduğumu söylemedim Hacer abla lütfen sende bana hanım deme"

 

"Nasıl istersen güzel kızım"

 

Mert şoktan çıkmış olacak ki " eee o zaman biz kahvelerimizi alıp beraber çıkalım mı terasa hem savaş abinin toplantısı hemen bitmez"

 

"Olur çıkalım, ben abime haber vereyim bir dakika" diyip abime mesajla bilgi verip kahvemizi alıp terasa çıktık.

 

Terasta mertle konuştuğumuz süre boyunca hiç rahatsız olacağım durum yaşanmamıştı aksine bana Aras'ı anımsattığı için kanım ısınmıştı.

 

Kuzeninin şirketinde mühendis olarak çalışıyormuş ve tanıdığım kadarıyla bitmek bilmeyen bir enerjisi vardı

 

Kapının sesi gelince oturduğum koltuktan dönerek gelen daha doğrusu gelenlere baktım karşımda bir adet gülümseyen Savaş ve kaşları çatık Devran beklemiyordum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hikayemize yeni karakterler hadi bakalım neler olacak?

 

 

Bölümle ilgili düşüncelerinizi yazıp fikirlerinizi belirtirseniz memnun olurum.

 

 

Yeni bölümde görüşmek üzere 🍀🍀

 

Loading...
0%