@ogretmenbiranne
|
Merhaba arkadaşlar kızlarımın hastalığı dolayısıyla bu bölümü atmakta biraz geciktim.
O yüzden size her zamankinden daha uzun bir bölümle geldim.
Satır aralarında yorum yapmayı ve yıldızıma tıktık yapmayı unutmazsanız sevinirim 💙
Keyifli okumalar diliyorum 🍀🍀
Olayların üstünden nerdeyse 2 hafta geçmişti, bu süreçte Ayaz abim eve hiç gelmemiş sürekli hastanede kalmıştı.
Ona kızmıyorum beni korumak isterken benden vazgeçmişti zaten canımı yakanda buydu benden vazgeçmis olması.
Kızgınlık olsaydı hissetiğim geçerdi ama ben ona kırılmıştım.
Elimdeki kahve bardağıyla oynamamı bölen sesle bakışlarımı sevdiğim adamın yüzüne çevirip " anlamadim hayatım" diyerek aslında onu dinlemediğimi belli ettim.
"Yavrum aklın nerede senin, Ayaz'ı mı düşünüyorsun?" Merakla sorduğu soruya "nasıl düşünmeyeyim kaç haftadır eve geldiği yok annemde sürekli merak ediyor, hem söylesene gelip kendini affetirmesi gereken yerde neden kaçıyor?"
"Ayaz'ı tanıdım tanıyalı böyle haklı da olsa haksız da olsa yaptığı hatanın cezasını hep kendine keser, hem gerçekleri bildiğini bilmiyor ki gerçi bilse daha fazla utanır" evet doğruydu söyledikleri ama ne olursa olsun o benim abimdi.
Bunu düşününce o gün söylediğim lafın ağırlığı bir kez daha çöktü üstüme ona abi değilde "Ayaz Demir" demiş yüreğinin parçalanmasına sebep olmuştum.
Gözlerimin dolduğunu hissedince bulunduğum göğüsten uzaklaşıp elimdeki bardağı masaya bırakarak "Devran ben sana söylemedim ama ben o gün o sinirle abimin kalbini kırdım, acaba o yüzden mi gelmiyor" diyerek kendimi açıklamam için gözlerime bakan adama diktim gözlerimi.
"Ne yaptın güzelim? gerçi ne yapmışsan olayları bilmeden yapmışsın"
"Ona abi değilde ismiyle hitap ederek ağır konuştum" kucağımdaki ellerimin parmak kenarlarını yolarak içime çöken sıkıntıyı gidermeye çalıştım.
Devran elimi tutup tek tek parmak uçlarımdan öperek " yapma böyle güzelim, zarar verme kendine" diyerek bu sefer tuttuğu elimi avucumun içinden öperek beni kendine çekip alnımdan öptü.
Devranla konuşmak, onun beni daha ağzımı açmadan gözlerime bakarak anlaması bu hayatın bana en güzel hediyesi olduğunu düşündürüyordu.
Devranın odasının kapısı çalınca geri çekilip bıraktığım bardağı elime almamla devranın ' gel' komutu eş zamanlı oldu.
İçeriye önce Su ardından abim girince " hadi çıkalım artık, yengemler savaşlara geçmiş" diyen Su sayesinde saatin geç olduğunu farkedip ayaklandım.
Hep beraber bizim eve geçtiğimizde kapıyı çalmak için kalkan elim havada kalmış kapıda Ayaz abimle karşılaşmıştık.
Savaş abim o gün odama yanımıza gelince kapıdan duyduğu konuşmalarla herşeyi öğrenmişti.
Ayaz abimin yanına gidip hesap soracağını anladığım an "dur abi yapma, arkanızı dönmeyin ona" diyerek engellemeye çalışmıştım.
Abim " yapma papatyam o seni bu denli kırmışken koruma onu, hatalı o en azından salaklık yapmadan gelip bize söyleseydi bir yol bulurduk ne sen kırılırdın ne o" diyerek odadan da evden çıkarak gitmişti.
Gece eve geldiğinde bildiğimizi söylemediğini ama Ayaz abimle hiçte iyi olmayan bir konuşma geçirdiklerini söylemişti.
Kapının önünde dikilmemi bölen Su " hadi kuzum girelim içeriye" diyerek bakışlarımı abimden çekmemi sağlamış ve kolumdan tutarak tabiri caizse beni eve sürüklemişti.
Çünkü o da biliyordu salak gibi ilk adımı benim atacağımı abim gelmezse bile benim onunla konuşmak istediğimi çok iyi biliyordu.
Yaptığı yaralı kalbimde bir yara daha açmış olsa bile beni düşünüp salakça hareket etmişti ben ona sırtımı gerçek anlamda dönemezdim.
"İyi akşamlar, ben eşyalarımı almak için gelmiştim" diye açıklama yapıp başını eğdiği yerden kaldırmadan çıkıp giden abimin ardından bakakalmistim.
Hep beraber yenilen yemek içilen çaylardan sonra odama geçip üstümü değiştirmiş ve Arasla hattı sayılır telefon görüşmesini yaparak yatağa girmiştim.
Telefonumun ekranı üst üste yanıp sönünce komidine doğru uzanıp gelen bildirimlere bakarak geriye yaşlandım.
Mahalle gençlerinin olduğu gruptan üst üste mesaj geliyordu. Bu kadar çok mesajın gelmesi normal değildi.
Hızlıca yukarıdaki mesajları çıkmış ve okuduğum mesajlarla heyecanla gruba yazmaya başladım.
Siz: Hayırlı olsun yiğit abi ☺️ kızlara katılıyorum görümcelik kazanacak🤭
Yiğit abi aramızdaki tek nişanlı kişi olarak önümüzdeki hafta düğünü varmış. kızın ailesi başka şehirde olduğu için kına orada olacakmış.
Kapımın tıklaması ile yerimden doğruldum. İçeriye giren kuzey abim "mesajını görünce henüz uyumadığını anladım, abi kardeş uyuyalım mı bu gece?"
Yatağımın sağ tarafına kayıp yorganı açınca cevap vermeme müsade etmeden kendini yatağıma atan abime gülüp " bu aralar neden çekiniyorsun benden abi gelmek istediğin zaman sormana gerek yok" diyerek üstümüzü örterek abime doğru döndüm.
Tavanda olan gözlerini bana çevirip "seni sık boğaz etmek istemediğim için aslında" diyip susunca " ee abi aslında?" diyerek devam etmesini bekledim.
O beni hiç takmayıp " biliyor musun annem sana hamileyken ben seni hep kıskandım hele bir de kız olduğunu öğrendiklerinde yaşadıkları sevinç ve mutluluk beni daha çok hırslandırdı" onun bu düşüncesine gülünce " gülme öyle ciddiyim daha 2 yaşında bile değildim ama abilerimde o kadar büyük olmamasına rağmen daha çabuk kabullenip heyecanlandılar"
Derin bir soluk alıp o günleri gözünün önüne getiren abim buruk bir tebessüm ederek " bir gün savaş abimin yanına gidip oyun oynamak istediğimde yok diyip göndermiş sonra ayaz abimin yanına gittiğimde o da olmaz kardeşime bu gece ben ninni söyleyeceğim diyerek beni göndermişti.
Ben bunları pek hatırlamıyordum ama bizimkiler her fırsatta benim kıskançlığımdan bahsettikleri zamanlardan kalmış aklımda" hüzünle onu dinlerken arkasından gelecek şeyin beni çok saracağını anladım.
"O gün Ayaz abim benimle oynamadığı için annemin yanına gidip gönder onu sakın gelmesin kimse beni istemiyor bende onu istemiyorum diyerek annemin karnına küçücük yumruklarımla vurmaya çalışmışım Ayaz abim odaya girip beni öyle görünce sakin bir daha kardeşime vurma onun canı acır diyerek beni itmis" birden telaşla bana dönüp " bu beni kötü abi yapmaz değil mi? Çok küçüktüm sen gelince kimse beni sevmeyecek sanmıştım"
Kollarımı beline dolayıp " tabi ki yapmaz kendinde söyledin daha 2 yaşında bile değilmişsin"
"Değildim vallahi bilseydim bizden onca sene gideceğini öyle şeyler söylemezdim ki, bizim canımız çok yandı senin yokluğunda senin canın ise yanacak yer kalmayacak şekilde yanmışta yanmış" ses tonundan ağladığını anladığım an başımı kaldırmama müsade etmeyip " dur cadı gözlerimden işiyorum şu anda ayıp görme" diyerek başımı tekrar göğsüne bastırmıştı.
" Yaa abi igrençsin" diyerek karnına vurmuştum.
"Sus kız abiye öyle denmez, her neyse ben niye çekindiğimi söyleyecektim.. korkuyorum abicim seni kırmaktan söylediğim şeylerin yanlış anlaşılıp seni incitmesinden korkuyorum, Ayaz abim gibi seni hiç görememektense uzakta durup ama yüzünü görmeyi tercih etmiştim."
Ayaz abimin adı her geçtiğinde içim sızlıyordu " ee peki neden tercihin değişti?"
"Çünkü seni de yüreğini de artık çok iyi biliyorum bugün Ayaz abimi gördükten sonra içinde kopan fırtınayı da gördüm koşup Ayaz abime sarılmak için can atan yüreğini de"
Burnumu çekip " Abi.. ben Ayaz abimi çok özledim biliyor musun?" derken ağzımdan kaçan hıçkırıkla daha şiddetli ağlamaya başladım.
Saçımı okşayan elleri duran abim " yapma abicim biliyorum tabi ki onu da sevdiğini de özlediğini de ama Ayaz abim içine kapanık biri hatta aramızda kalsın ama o kadar saf ki küçükken hep onu kandırırdım bak düşün ondan küçük olmama rağmen bana kanacak kadar saf"
'Biliyorum abi biliyorum beni benim için kaybetmeyi göze alıp ona sunulan şartı tek seferde kabul edilecek kadar saf' bunları diyemedim işte kuzey abime.
"Hadi abim artık ağlama sil gözlerini" diyince başımı biraz daha göğsüne gömemle " sil dedikte bütün sümüğünü tişörtüme sil demedim" diyerek beni kendinden uzaklaştırıp komidinin cekmecesinden bir peçete alarak bana uzatmıştı.
Kollarını açan abime burnumu tenizleyip gözlerimi sildikten hemen sarılmış ve kendini uykuya teslim etmiştim.
1 hafta sonra..
.
Bugün yiğit abinin düğünü olduğu için erkenden kalkmış cemre ve melisle sözleşerek kuaföre gitmeye karar vermiştik.
Üzerime bir gömlek ve kot pantolon giyinip hızlıca hazırlanıp aşağıya indim.
Annemin hazırladığı kahvaltı sofrasını görünce midemin açlık isyanlarını dinleyerek sofraya oturup alelacele birşeyler yemeye başlamıştım.
Masadaki gülme seslerini babam " gülmeyin benim bebeğime istediği gibi yesin" diyerek susturmaya çalışmıştı.
Çalışmıştı diyorum çünkü annemin " yesin hayatım yemesin diyen mi var ama baksana sanki kendi evlenecek gibi heyecanlı yerinde bile duramıyor" diyerek benimle dalga geçmişti.
Başımı kaldırıp anneme bakacağım an kaşlarını çatmış anneme bakan Demir erkeklerini görünce bu sefer ben gülüp şakayla karışık " aşk olsun annecim kendi düğünüm olsa daha çok heyecanlanırım" diyip topu anneme atmıştım.
"Ne evlenmesi"
"Oha evlenme teklifimi etti devran abi"
"Vermem ben bebeğimi" diye ortaya bağırır gibi konuşan babam ve abilerimle sahte bir gülücük kondurup " ben geç kalmadan kalkayim en iyisi" diyerek yerimden kalktığım an babam kolumdan tutup " daha çok küçüksün babacım biliyorsun değil mi? Ben sana daha doymadım ki" diyip ayağa kalkarak saçlarımın üstünden öpmüştü.
"Babacım ben sadece size şaka olsun diye öyle dedim.. daha önce hiç böyle bir düğüne katılmadığım için bu kadar heyecanlıyım" diyerek kendimi açıkladım.
Açıklamaz olaydım sözlerimle beraber hepsinin suratındaki ifade değişip moralleri bozulunca yardım etmesi için anneme döndüm bana buruk bir tebessümle bakan annem beni anlamış olacak ki önce abimlere dönüp " aaa sabah sabah terliği elime aldıracaksınız rahat bırakın kızımı" diyip sonra babama dönerek, "hayatım küçük dediğin kızım 20 yaşında hatırlatmama gerek var mı? haa eğer unuttum diyorsan bu gece salonda uyurken hatırlamana yardımcı olur" diyerek elindeki çayı büyük bir keyifle içip bana göz kırpmıştı.
Babam hemen " canına yandığım tabi ki unutmadım, karışmayın lan meleğime o 20 yaşında özgür bir birey istediğini yapar" diyerek hayatı boyunca yapabileceği en iyi U dönüşünü yapmıştı.
Kuzey abim iflah olmaz bir şekilde gülüp sandalyesinden kalkıp kapıya doğru yönelerek " heyy koltuk sen nelere kadirsin" diyip mutfaktan koşarak çıkmıştı.
Kapının zil sesi evde yankılanınca " ayy işte kızlar geldi geç kaldım off ya" diyip kapıyı acmaya gidince bizimkilerin gülme sesi buraya kadar geliyordu.
Kapıyı açıp yerdeki ayakkabıları giyerken bir yandan da kızlara açıklama yapıp "valla bizimkiler lafa tuttu geç kalacağız hadi çıka-"
Diyemeden karşımda devranı görünce o da bana doğru gelip önce arkasına bakıp sonra da tam önünde durarak bana bakıyordu.
Onun baktığı yere bakınca gömleğin göğüs dekoltesinden görünen göğüslerimle vücudumdaki bütün kan yüzüme toplandı.
Kapıyı hızla kapatıp aradaki mesafeyi kapatınca başımı öne eğerek alt dudağımı dişlerimin arasına alarak ezmeye başladım.
Çenemi baş parmağı ve işaret parmağının arasına alıp kaldırınca " hoşgeldin demek yok mu" diye sorup başını omzuna doğru yatırmıştı.
Bu kadar yakın olmasa duymayacağı kadar kısık bir şekilde "hoşgeldin" dedim.
" Ben sana hep hoşbuldum güzelim.." derin bir nefes çekip elini gömleğimin açık kalan düğmesine götürünce "ama sadece ben hoşbulayım" diyerek iki düğmeyi de kapatıp beni kendine çekti.
Yaşadığım utançtan dolayı başımı omzuna iyice gömüp " şey ben kızlar sandım o yüzden öyle birden açtım" diyerek kendimi açıkladım.
"Biliyorum güzelim hem ben halimden şikayetçi degildim ama ben değilde başkası olsaydı iki gözden oluşan bir tesbih yapmak zorunda kalırdım" diyip omzundaki başımın üstünü öperek geri çekilmişti.
Söyledikleriyle utansam mi şaşırsam mi bilemedim. Utandıkça renginin kırmızıya döndüğünü hissederek konuyu değiştirmeye çalıştım " geleceğini bilmiyordum kızlara sözüm var çıkmak zorundayım."
Benden ayrılıp çıkardığı ayakkabıyı dolaba koyarak " savaş çağırdı yeni ihaleyle ilgili görüşeceğiz" diyerek tekrar bana yaklaşmıştı.
"Anladım, o zaman size iyi çalışmalar ben gideyim artık" diyip parmak uçlarımda yükselip yanağından öperek kapıyı açıp oradan hemen uzaklaştım.
Kızlarla beraber buluşup kuaföre geleceğimizi duyan emre abi geç kaldığımızı görünce bizi kuaföre bırakıp gitmişti.
İşlerimiz bitince düğün saatine az kaldığını farkedince elbiselerimizi giymiş bizi almaları için abimleri aramıştık.
Abimin 5 dakikaya kuzey abimin gelip bizi alacağını söylemesiyle gözlerimi kısıp cemre'ye baktım.
"Ayliz sana diyorum kuzum kim gelecek bizi almaya?" Soruyu soran Melis olmasına rağmen cemre'ye bakarak " kuzey abim gelecek" diyerek ne tepki vereceğini izlemeye başladım.
Çok iyi ya cemre önce saçlarını düzeltmeye çalışmış sonra ellerini boynuna götürüp kendine hava yapmaya başlamıştı.
Melis neye baktığımı anlamış gibi " bu salak yıllardır senin abini gördükçe böyle oluyor işte ben alıştım sende alış" diyince duygularının tam olarak ne olduğunu öğrenmek için sorgulamaya devam ettim.
"niye salak olsun ya sevmek güzel bir şey"
Cemre gelip gözleri dolu dolu bir şekilde kolumu tutarak, "Ayliz aramızda kalsın olur mu Kuzey duymasın bir daha yüzüne bakamam" dedi.
Ben şimdi abimde sana aşık dersem cemre pat diye buraya bayılırdı sanırım, en mantıklısı benim abime gaz vermem olacaktı.
"Tamam kuzum söylemem tabi ki ama sende sevginden de aşkında da utanma ve sakın vazgeçme" diyip kolumu tutan elini sıkıp sarıldım.
Telefonuma abimden mesaj gelince eşyalarımızı toplayıp kendimizi dışarıya attığımız an arabaya yaslanmış kuzey abimi görünce aklıma gelen hinlikle melise göz kırpıp onu da kolundan sürükleyerek, abime doğru yürüyüp " hadi abi geç kalmadan gidelim " açtığım arka kapıdan önce melisi ittirip sonra kendim yanına oturmuştum.
Arabanın camından bakınca bize şaşkın şaşkın bakan abim ve cemreyi görünce kendimi gülmemek için zor tuttum.
Cemre melisin tarafındaki kapıyı açıp "kaysana Melis bende yanınıza geleyim" dili bunu söylerken gözleri abimi yakından görmek istediğini haykırırken " yaa cemre öne otur işte arkada sıkış tepis gitmeyelim" diyip öne oturmasını işaret etmiştim.
Abim dikiz aynasından bana bakıp gülümseyince kulağına doğru eğilip "hadi yine iyisin bu iyiliğimi sakın unutma" koluna pat pat yapıp geriye çekildim.
Nişanın yapılacağı salona gelince bizimle beraber otoparka giren araba dikkatimi çekmişti.
Devran ve Su bir arabadan inerken annesi babası ve Mertte diğer arabadan inmişti.
Beni ilk farkeden Su bize müsade edip Mert'in koluna girerek önden ilerlemeye başlamışken devran ne olduğunu anlamak için Su'yun baktığı yere bakınca düz duran sürat ifadesi yumuşamış ve hayranı olduğum o gülüşü bahşetmişti.
Büyük adımlarla aramızdaki mesafeyi kapatınca tepeden tırnağa beni suzmeyi ihmal etmeyen sevgilim eteğimdeki yırtmacı görünce kaşlarını çatmış "bunun burasını dikmeyi unutmuşlar bebeğim hadi gel gidip değiştirip gelelim" diyerek beni elimden tutarak yürütmeye çalışmıştı.
Elinden kurtulup kollarımı göğsümde birleştirip" sakın devran ben 1 hafta boyunca bu kıyafeti aradım asla değişmem"
"Ama güzelim eksik malzeme satmışlar hem ben sana daha güzellerini alırım" çocuk kandırır gibi konuşmasına başımı iki yana sallayarak "sen çocuk mu kandırıyorsun değişmiyorum işte haa çok istemiyorsan sen gelme ben gidiyorum" önden ilerlememle arkamdan ettiği küfrü duymam bir oldu
"sktir bu ne güzelim bunun sırt kısmını hiç yapmamışlar" diyerek parmaklarını ensemden kalçamın üstüne kadar getirmişti.
Üzerindeki ceketi hızla çıkarıp bana giydirmeye çalışan sevgilimin söylediklerini anlayamıyordum bile aklım az önceki dokunuşunda kalmıştı.
Ceketi omuzlarıma atmasıyla kaşlarımı çatıp "içeriye girdiğim an çıkarırım haberin olsun" diyip koluna girerek yürümeye başladım.
Başını hehe çıkarırsın diye sallayıp yürüyen adama sadece gülmekle kaldım.
Mekanın içerisi o kadar sade ve şık olmuştu ki devran kolumda içeriye birlikte girmemizle sanki bizim düğünümüzmüş gibi hissetmeye başladım.
Annemlerin olduğu masaya gelince itiraz kabul etmeden ceketi çıkartıp sandalyeye bırakıp abimle pek kıymetli sevgilisinin yanına oturdum.
Aliye teyze ve Arslan amcaya selam verdikten sonra ortada dönen muhabete ortak olmuştuk.
Nikah kıyılmış ve çiftimiz dansa kalkınca abim Su'yu dansa kaldırmıştı yanımdaki sevgilime dönüp baktığımda en son ettiğimiz danstan sonra beni dansa kaldırmakta tereddüt ettiğini gördüm.
Annemin onaylar şekilde başını sallayıp gülümsemesi ile devran'a dönüp "beni dansa kaldırmayacak mısın?" diye sordum.
Sorumu bekliyormus gibi birden yerinden kalkip ceketinin düğmelerini ilikleyerek elini uzatınca elimi elinin içine bırakıp kendimi huzur bulduğum kollara bıraktım.
Ortamın kalabalığı ve sıcaktan bunalınca devran'a terasa çıkmak istediğimi söyleyince dansı yarıda kesip merdivenlere yönelerek terasa çıktık.
Kapımı açan sevgilim girmem için geriye çekildiği an karşımda öpüşen çifti görmemle bir adım geri giderek devranın göğsüne çarptım.
"Ne oldu güzelim niye girmiyoruz" diyen sevgilime dönüp "boşver aşağıya inelim vazgeçtim" elinden tutup merdivenleri geri indirdim.
Devran bendeki değişikliği farketmiş olacak ki sağ taraftaki kapıyı açıp beni kendisiyle beraber içeriye çekmişti.
Kapıya yaslanan vücudumu kollarıyla ablukası altına almış " yukarıda ne gördün de geri indik" dudaklarımız arasındaki mesafeyi minimuma indirmiş gözlerindeki tutkuyla bana bakan sevgilime sadece kocaman bir yutkunmayla cevap verdim.
Gözlerini benden bir onay bekler şekilde gözlerime dikip arada dudaklarıma bakan sevgilim benimde onun dudaklarına baktığımı görünce, "Ama olmaz ki böyle susarak hem abinde aynen böyle yapmamış mıydı?" diyerek dudaklarını dudaklarıma bastırıp kıyafetin açıkta bıraktığı sırtıma bir elini yerleştirip tekrar ensemden aşağıya doğru gezdirdi parmaklarını.
Dizlerimde derman kalmamış gibi titrediğimi hissedince kollarımı boynuna sarıp ondan güç alarak öpücüğüne acemice karşılık vermeye çalıştım.
Alt dudağımı dişlerinin arasında cekistirince ağzımdan kaçan ufak bir inleme ortamı iyice alevlendirmiş devran çevik bir hareketle bacaklarımı iki yandan tutup beni havaya kaldırarak beline dolanmami sağlamıştı.
Kucağında ben dudaklarımda dudağıyla ilerleyip beni bir masaya oturttup gözümün önüne gelen saçlarımı eliyle geriye atmıştı.
Saçlarımın geriye gitmesiyle açıkta kalan boynum devranın yeni adresi olmuştu. Onun boynuma değen dudaklarıyla kendimi devran'a biraz daha itip başımı geriye atmıştım.
Düşmemek için ellerimi masaya yerleştirdiğim an yere düşen tabak sesi bizi kendimize getirmeye yetmemişti ama duyduğumuz 'kim var orada' sesiyle birbirimizden ayrılmış ve devran beni arkasına almıştı.
Bizden ses çıkmayınca adım sesleri bulunduğumuz odanın önünden uzaklaşmıştı.
Devranın gözlerinde gördüğüm ifadeyle utancımdan başımı önüme eğip alt dudağımı kemirmeye başlamıştım.
Çenemi kaldıran baş parmağı dudağımı dişlerimin arasından kurtarıp "Özür dilerim güzelim kendimi tutmam gerekiyordu" kendini suçlamasıyla elimi yanağına koyup " neden özür diliyorsun çok mu kötüydü pişman mı oldun" diye ardı ardına sorunca, "pişmanlık mı? her saniyesi için herşeyimi feda ederim ben seni incitmek üzmek istemediğim için dedim güzelim" diyerek dudaklarıma tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.
"Ayriyetten bu tadı almak kötü değildi asla da olamaz" elini tekrar dudaklarımda gezdirip " peki sen pişman mısın?" diye sormasıyla parmak uçlarımda yükselip "asla" diyerek bu sefer ben onu öpmeye başladım. Odada yankılanan nefes nefeslerimizi bölen devranın telefon sesiyle geri çekildiğimde "zamanlamaniza sıçayım" diyen sevgilimin ağzına elimi vurmamla telefonu açmıştı.
"Efendim Savaş, yanımda savaş" ağzının üstündeki elimi dudaklarında gezdirince iç çekmiş "tamam siz geçin bizde arkanızdan geliriz, tamam dedim ya lan ben bırakırım" diyip telefonu kapatarak "ağız tadıyla bu balın tadına baktırmadılar" diyerek az önceki masaya yaslanıp beni de bacaklarının arasına çekti.
Kollarını belime dolayan sevgilime yüzümü dönüp "neden gitmiyoruz bizimkiler merak etmiştir" parmağını dudaklarıma değdirip " bu kızarık ve şiş dudaklara seni dışarıya çıkaracağımı düşünmüyorsun değil mi?" diyerek neden odadan çıkmadığımızı açıklayan sevgilime tekrar aşık oldum.
"Bakma öyle güzelim"
"Nasıl bakıyorum ki" diye miyavlar şekilde konuşunca " aşık gibi bakma işte" elini yanağıma koyup okşamasıyla Yanağımı eline iyice yaslayıp " zaten aşığım" diyip gözlerindeki değişen o ifadeyi görmek için iyice yaklaştım.
"Seni içime katıp içimde saklayacağım şeyler söyleme, şimdi ararım savaşı getirmiyorum kardeşini derim" diyip elindeki telefonun ekranını açınca elinden telefonu çekip "saçmalama bitanem" telefonu tekrar kapatıp ceketinin iç cebine koyarak ellerimi beline sardım.
Aradan geçen 10 dakikanın sonunda esneyip başımı göğsüne sürtmemle "irade filan bırakmadın bende güzelim, seninde uykun geldi hadi gidelim" diyip ceketini tekrar çıkartıp omuzlarıma koyarak beni kendine çekerek yürümeye başladı.
Odadan çıktığımızda düğünün dağılmış olduğunu kesilen müzik sesinden anladım fakat salona dönecek gücü kendimde bulamadığım için devranın yönlendirmesine ayak uydurup arabaya doğru yürüdük.
Devran bir eliyle belimden tutup diğer eliyle yolcu koltuğunun kapısını açarak beni arabaya bindirmişti. Üstümden eğilerek kemeri bağlarken burnuma dolan o erkeksi kokuyla derin bir nefes alarak koltuğa iyice yerleşmiştim.
Devranda kendi yerine geçipm arabayı çalıştırdıktan sonra elini bacağımın üstüne atıp açılan yırtmacı kapatarak "bugün eve sağ salim gideyim başka bir şey istemem, herşeye yükselir oldum anasını satayım" diye ağzının içinden konuşmasına gülüp kapanmak için direnen gözlerimi sevgilime çevirip "sanırım daha fazla dayanamayacağım, iyi geceler sevgilim ."
Gözlerim kapanırken onun ağzından çıkan cümlelerle kendimi uykuya bıraktım " iyi geceler güzelim, senli geceler"
Huhhh bitti..
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz yazarsanız memnun olurum.
Yeni bölümde görüşmek üzere 🍀
|
0% |