Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@ogretmenbiranne

 

 

Merhabalar yavaş yavaş sona yaklaştığımız bölümler geldi.

 

 

Sizi Su ve Savaşın düğün törenine davet ediyorum.

 

 

Satır aralarında yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmazsanız sevinirim 🍀

 

 

Keyifli okumalar diliyorum 🍀💙

 

 

 

 

 

"Yeter ama ya hadi beğen birini ayaklarımda derman kalmadı"

 

 

Su ise halâ acaba hangisi olsa diye düşünüyordu.

 

 

"Bebeğim yemin ederim kendimi atacağım yere, biri gri biri füme neyine karar veremiyorsun"

 

 

Abime bana kaş göz yaparken dudağını ısırmasına fırsat kalmadan 1 aydır duyduğumuz cümleler kendini gösterdi.

 

 

"Bunlar hep hormonlardan, yoksa ben kararsız biri değilim" birden gözlerini doldurup "sen artık bana tahammül edemiyorsun biliyorum" diyerek baktığımız mobilyaya kendini bıraktı Su.

 

 

Abimin yanına gidip "beğendin mi yaptığını hadi bakalım şimdi ayıkla pirincin taşını" diyip devranın yanına geçtim.

 

 

"Bebeğim" bana kollarını açıp sıkıca sarılan sevgilime bakıp " hamilelikte böyle mi olunuyor ya" Su hamilelik sürecinde burnumuzdan getirdiği için evlenmek fikri uzakken birde ve çocuk yapma fikrini tamamen rafa kaldırmıştım.

 

 

Alnımdan öperek sorduğu sorunun cevabını bekleyen sevgilime dönüp "Su hassas bir süreçte ama ne yalan söyleyeyim benim de gözüm korktu" diyip düşüncelerimi söyledim.

 

 

 

"Savaşa acımaya başladım daha 7 ay var" ters ters baktığımı görünce "bakma öyle yavrum sen öyle olmazsın biliyorum" kaşlarımı daha da çattığımda " olma ne olur basketbol takımı kurma hayallerimi öldürme" sitemine gülüp " bilemeyeceğim.. hem daha evlenme teklifi bile almadım bunları düşünmek için erken"dedim.

 

 

"Okulum var diyorsun bana kalsa hemen şu anda basarım nikahı" elleri kıyafetimin bel kısmında kalan çıplaklıkta gezerken çapkınca gülümsemesiyle yüreğimi yerinden oynattı.

 

 

Kollarından kurtulmaya çalışıp "hayatım dışarıdayız" dudakları iki yana kıvrılmış "hayhay evimize geçelim" kurduğu cümleyle renk değiştirmiş koluna vurarak "ayıp ama ya bırak abimlerin yanına gideceğim" demiştim.

 

 

Kolunu belime sarıp abilmlere doğru yürüdüğünde " ölsem bırakmam seni" dedi.

 

 

Su sonunda kararını verirken abim ödemeyi yapıp adresi de söyledikten sonra yemek için bize geçmiştik.

 

 

"Gel güzelim yanıma" Ayaz abim çektiği sandalyeye çağırdığında devranın yanında kalkıp abimin yanına oturdum.

 

 

Sohbet eşliğinde geçen akşam yemeğinden sonra Su dinlenmek için Arslan amcalara geçerken ben devran ve Ayaz abim mahallelinin çağırmasıyla Şermin ablanın cafesine geçtik.

 

 

Kızlar beni görünce ayaklanıp başka masaya yöneldiklerinde devranın kolundan çıkıp onların yanına geçtim.

 

 

Ara sıra göz göze geldiğim sevgilime bakıp gülümsediğimde kızlar bu halimle bolca dalga geçmişlerdi.

 

 

Gecenin ilerleyen saatlerinde hep beraber çıkıp mahalleye yürürken devran kendi evine geçeceğini söyleyip yanımızdan ayrıldı.

 

 

Eve geldiğimizde annemle babamı salonda uyurken görünce abimle birbirimize bakıp gülümseyerek yukarıya çıktık.

 

 

Odamda uyku rutinlerimi halledip uyuyacakken çalan kapıyla doğrulup 'gel' diye seslendim.

 

 

Ayaz abim elinde yastığıyla içeriye girip "bu gece kardeşimle uyusam olur mu" diye sordu.

 

 

Cevap vermek yerine yastığımı kenara çekip gelmesi için pikeyi açtım.

 

 

Abimin gözlerindeki çocuksu sevinç ve mutluluk beni de mutlu etmişti.

 

 

Kollarını başının altına alıp tavana bakarken yan dönüp onu izlemeye başladım.

 

 

"Devranla sana karışıyorum diye benden nefret etmiyorsun değil mi?"

 

 

Aniden sorduğu soruyla irkilmis ve hayretler içinde ona bakıyordum.

 

 

"Ne alaka abi?"

 

 

Dudak büzüp " ne bileyim ben seninle doyasıya zaman geçiremezken devranın sürekli yanında olması çok saçma nihayetinde ben senin abinim"

 

 

Bu hareketine gülüp " yok artık daha neler sen benim abimsin yerin ayrı tabi ki ama o, o da sevdiğim adam"

 

 

Gerçekten birilerinin beni seviyor paylaşamıyor olması çok değişik hislerdi.

 

 

"Abi biliyor musun?"

 

Yüzünü bana dönüp "neyi" diye sordu.

 

"Ben hiç sevilen paylaşılmayan taraf olmamıştım. Eskiden sevilecek birisi olmadığımı bile düşünüyordum. Buraya geldikten sonra, sizin kardeşiniz olduktan sonra sevilmenin ne demek olduğunu öğrendim. Bir tek Aras vardı o zamanlar onu da o aileden gizli saklı görebiliyordum" gözlerim dolunca abim görmesin diye başımı yastığa gömdüm.

 

 

"Biz seni geç bulduk hele ben tekrar kaybetmenin kıyısından döndüm, ağlama abim bu saatten sonra gözünden düşecek yaşa tahammülüm yok mutluluktan bile olsa."

 

 

Beni göğsüne çekip saçlarımdan öpen abimle güzel bir uykuya bıraktım kendimi.

 

 

🍀🍀🍀

 

Şirkete geldiğimde Devranın burada olduğunu bildiğim için haber vermeden yanına çıktım.

 

 

Sekreteri yerinde göremeyince devranın odasına doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda karşılaştığım görüntü midemi bulandırdı.

 

 

 

Kadının biri Devranın karşısından oturmuş giydiği ultra mini elbiseyi mümkünmüş gibi daha çok yukarı çeksin diye bacak bacak üstüne atmıştı.

 

 

"Devran?" diyip içeriye girerken kadının gözleride beni takip ediyordu.

 

 

Devran affalamış bir şekilde bana bakarken hiç çekinmeden yanına gidip arkadan boynuna sarılıp yanağını öptüm.

 

 

Kadının sinir dolu bakışları düşündüğüm şeyi doğrularken o dayanamayıp " aa devran bir kardeşin olduğunu bilmiyordum" dedi.

 

 

Ellerimin altındaki beden kasılırken parmaklarımı göğsüne bastırıp durmasını sağladım.

 

 

"Herşeyi bilmenize gerek yok hanımefendi haddinizi bilmeniz yeterli"

 

 

Dediğim şeyle kadının yüzü düşerken devran olaya dahil oldu "Alev hanım, Ayliz benim kardeşim değil sevgilim.. çizimler tamamlandıktan sonra sizinle tekrar iletişime geçeriz iyi günler" kadına kapıyı gösterip onun çıkmasını bile beklemeden beni tutup kucağına çekti.

 

 

Dudağıma sesli bir öpücük bıraktığı an çarpan kapıyla irkildim.

 

 

"Hoşgeldin yavrum bu ne hoş sürpriz böyle" Devran başını boynuma gömmüş konuşurken yerimden kalkıp kalçamı masaya dayadım.

 

 

"Aynı şeyi ben söyleyecektim ne hoş karşılandım ben öyle" bu halime güldüğünde ayağıma bacağına vurup " çok mu hoşuna gitti kadının hareketleri"

 

 

Daha da sırıtıp "hem de çok.." tam gideceğim an kolumdan tutup beni tekrar kucağına çektiğinde "ama kadın değil senin bu hallerin" diyip omzuma öpücük kondurdu.

 

 

Sinirim halâ tazeliğini korurken "yavrum gitti işte gerilme artık" aklıma gelen şeyle "bu kadın" dememe kalmadan "Alev hanım" diye düzeltti.

 

 

Kaşlarımı kaldırıp "öyle mi Devran bey kusura bakmayın ismiyle hitap etmek istememiştim" diyip kucağından indim.

 

 

"Bebeğim sen acaba gününde filan mısın?" sorduğu soruya gülsem mi kızsam mı bilemedim.

 

 

"Abimin yanına gidiyorum görüşürüz"

 

 

Kapıdan çıkmadan beni kolumdan tutup kapıyı kapatarak ellerini kapıya koydu.

 

 

"Gitme.. o kadının projesini başka birine devredeceğim yeter ki bana arkanı dönme"

 

 

Sadece birazcık trip atmak istemiştim bu kadar ciddiye alıp onu ardımda bırakacağımı düşünmesi canımı yakmıştı.

 

 

Elimi kaldırıp avucumu yanağına koyduğumda kedi gibi yanağını iyice elime yasladı.

 

 

"Sadece abimin yanına gidecektim. Dahası olmaz ki ben senden gidemem" diyip parmak uçlarımda yükselerek dudağına öpücük bıraktım.

 

 

Kapıda olan ellerinden birini belime dolayıp diğeriyle beni kaldırıp kucağına aldı. Başını boynuma gömüp derin nefesler almaya başladı.

 

 

"Hiç kimse hiç bir şey umrumda değil. Bir sen ol bana yeter" diyip dudaklarıma yapıştı.

 

 

Alt dudağını ısırmamla ufak bir hırıltı çıktı ağzından. Beni kendine daha çok çekip arada milim bile bırakmadı. Sırtım kapıya yaslıyken kendini bana biraz daha bastırdı.

 

 

Dışarıdan kapı açılmaya zorlanınca "Allah Allah bu kapı niye açılmıyor" duyduğum sesle hızla devranın kucağından indim.

 

 

Utancımdan ne yapacağımı bilemezken devran beni yavaşça yere indirmiş sonra dudağımın kenarındaki ruju silip beni yanına çekmişti.

 

 

"Kilidinde sıkıntı var galiba anne sen zorlama ben buradan açmaya çalışayım"

 

 

Aliye teyzeye rezil olmamak için üstümü düzeltip tekli deri koltuğa geçtim hemen.

 

 

Devran kapıdaki ellerini çekip kapının açılmasına müsade edince aliye teyze içeriye girip "ayy oğlum korktum bir şey oldu diye"

 

 

Beni otururken görünce bir bana bir devran'a bakıp gülümseyerek yanıma geldi. Kalkıp hoşgeldiniz dedikten sonra o da karşımdaki koltuğa oturdu.

 

 

"Ee oglum öyle kapıda durmaya devam edecek misin? Kahve söylede içelim "

 

 

Devran yanımıza doğru gelince aliye teyze muzipce gülüp "işin varsa çık sen biz gelinimle beraber içeriz"

 

 

" Ne işi anne hayatımdaki iki önemli kadın buradayken hangi işmiş o" diyip önce annesinin başından öpmüş sonra da gelip oturduğum koltuğuna kol kısmına oturarak benim alnımdan öpmüştü.

 

 

Tamam herkes biliyordu ama yine de Aliye teyzenin yanında böyle davranması utandırmıştı.

 

 

Haftaya yapılacak kına hazırlığı için alışverişten gelen Aliye teyze bana birkaç şey göstermiş ve fikrimi almıştı.

 

 

Su büyük bir şey istemediği için onların evinin bahçesinde kına yapılacaktı.

 

 

Aileler hamilelik haberini alınca süreci uzatmak istemeyip en erken tarihte olmasının uygun olacağını söylemişlerdi.

 

 

Devranın yanındayken abimi aradığımda evin eksikleri için çıktıklarını söyleyince bende devranlarla beraber çıkıp eve geçmiştim.

 

 

Sabah odaya baskın yapar gibi giren annemle gözlerimi açmıştım.

 

 

"Kızım hadi uyan daha çok işimiz var geç kalmadan çıkalım"

 

"Anne ben gelmesem olmaz mı çok yorgunum çok uykum var"

 

Üstümdeki pike çekilince "kızım sen beni delirtecek misin? Görümcesin sen halâ uykum var diyorsun"

 

İdrak ettiğim şeyle yerimden doğrulup saate baktım saat daha sabahın 8'i. Annem elinde terlikle bana baksa da,

 

"Anne görümceyim tamam da saat 8 ya bu saate ben niye kalkıyorum" diye sitem ettim.

 

 

Annem gelip başımı okşayarak "yavrum sen iyi misin? Hani yengen hamile ya müstakbel kayınvaliden tek başına mı yetişsin herşeye"

 

 

Hızlıca yerimden kalkıp "doğru diyorsun anne hadi hemen çıkalım" diyip banyoya doğru koştum.

 

 

"Anne terliğinin yapmadığını kayınvalide aşkı yaptırdı ya pes diyorum"

 

Annemin arkamdan ettiği siteme gülüp işlerimi halledip odama geçtim.

 

 

Kına da giyecek kıyafetimi hurca koyup ayakkabılarım ve aksesuarlarımı da alarak aşağıya indim.

 

 

Evin erkekleri kahvaltı sofrasındayken hızlıca kuzey abimin yanına geçip alelacele bir şeyler yedim.

 

 

Aliye teyzelere geçtiğimizde Su gergin bir şekilde kuaförü bekliyordu. Geciken kuaförü arayıp gelmeyin istemiyorum diyip trip atarak telefonu kapattı.

 

 

Biraz sakinleşdikten sonra "ben ne yapacağım şimdi kınayı iptal mi etsek" dediğinde annem yanına gidip "olur mu öyle şey güzel kızım bir çare buluruz sen sakin ol" diyip saçlarını okşadı.

 

 

"Kaderde görümcenin kuaför olacağı da varmış" dediğimde Aliye teyze ayağa kalkıp "hay aklınla bin yaşa kızım, hadi siz hemen yukarıya çıkın eksik bir şey varsa ben arar istetirim" diyerek bizi yukarıya gönderdi.

 

 

 

Nasıl bezmişse zavallı kadın bizi yaka paça yukarıya gönderdi.

 

Yaptığım saç ve makyaja mağrur bir ifadeyle bakıp "tamamdır gelin hanım aynaya bakabilirsiniz" diyerek geri çekildim.

 

 

Su aynaya bakıp çeşmeleri açınca "hey hey o kadar uğraştım sakın ağlayayım deme" diyip sahte bir kızgınlıkla kaşlarımı çattım.

 

 

Kapı açılıp içeriye annemler girdiğinde ikisininde gözünde gördüğüm beğeniyle rahat bir nefes aldım.

 

 

Saatler ilerleyip bahçe dolmaya başladığında Su ile beraber aşağıya indik.

 

Bir süre sonra savaş abim önde arkasında abimler devran mert ve ekibin diğer erkekleri bahçeye girdiklerinde abim onun için ayarlanan sandalyeye oturup Su'ya bakarak tebessüm etti.

 

 

Kına faslı geldiğinde aliye teyze Su'ya yaklaşıp yüzünü örttü.

 

Bekar kızlar ellerindeki mumlarla gelince bende elimdeki tepsiyle önden yürümeye başladım.

 

 

"Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

Annesinin bir tanesini hor görmesinler

 

Uçan da kuşlara malum olsun

Ben annemi özledim

Hem annemi hem babamı

Ben köyümü özledim"

....

 

Su hıçkırarak ağlamaya başladığında bende gözlerimdeki yaşı silip elimdeki tepsiyi kınayı yakması için amcamın eşine bırakıp geri çekildim.

 

 

"Kaynana gelin elini açmıyor" melisin sesiyle gülüp bende onların yanına yere çöktüm.

 

 

Su tam itiraz edecekken Melis onu dürtüp "sus kız istemezsen bana verirsin" diyerek bir nebzede olsa güldürmüştü.

 

Annem gelip iki avucuna da altın koyduktan sonra Melis yine yapacağını yapıp "Cemre zengin aileye gelin gidiyorsun" diyerek ortaya bombayı atmıştı.

 

 

Erkeklerinde aramıza katılmasıyla bazı misafirler kalkıp gittikten sonra kendi aramızda eğlenmeye başladık.

 

 

Kına bitip bahçe boşaldıktan sonra devranın mahalleden çağırdığı gençler bir elden masaları ve sandalyeleri toplayıp kamyona yükleyip gittiler.

 

 

Yorgunluktan ayaklarımın kopacağını hissederken topuklu ayakkabılarımı çıkartıp kenara koydum.

 

 

Devran eğilip ayaklarımı kendi ayaklarının üstüne koyarken "yer soğuktur şimdi hasta olursun" demişti.

 

 

Yorgunluğun vermiş olduğu hisle başımı omzuna yaslayıp biraz gözlerimi dinlendirmeye niyetlendim.

 

 

Babamların sesini duymamla bulunduğum yerden diklenip kendime çeki düzen verdim.

 

 

Eve geldiğimizde ılık bir duş alıp kendimi yatağa attım.

 

 

 

Sabahın köründe çalan telefonla uyanmış dün Su kavga ettiği için kuaförlerin bugünde gelmeyeceğini öğrenmiştim.

 

 

El mecbur giyeceklerimi alıp bir kaç aksesuar ekleyip aşağıda beni bekleyen sevgilimin yanına indim.

 

 

Savaş abimle kapı önünde sigara içip sohbet ederlerken uyku sersemi zar zor attığım adımlarımla yanlarına vardım.

 

 

Devran elimdeki eşyaları alıp bagaja koyarken " bu saatte seni de uyandırdık ama Su çok ağlayınca" mahçup bir şekilde konuşmasına dayanamayıp "olur mu öyle şey hem arkadaşım hem yengem hemde yeğenimin annesi onun en mutlu günü üzülmesini asla istemem" diyip abimi öperek arabaya bindim.

 

 

Aliye teyzelere geldiğimde Su'yu ağlamaktan gözleri şişmiş bir halde görünce önce biraz sakinleştirici konuşma yapıp sonra saçını ve makyajını tamamlayarak gelinliği giymesine yardım ettim.

 

 

 

Kapı çaldığında Aliye teyze içeriye girip Su'yu gördüğünde gözyaşlarına hakim olamadı.

 

 

 

Onları yalnız bırakıp üstümü değişmek için devranın odasına geçtim.

 

 

Karşımda takım elbisesinin gömleğini giyen sevgilimi görünce gözlerimi kırpmadan ona baktım.

 

 

Arkası bana dönük olduğu için " anne kravatımı bağlar mısın?" dedi.

 

 

İyice yaklaşıp ellerimi belinden karnına doğru sardığımda kas katı kesilip bana döndü.

 

 

Ellerim göğsünü bulunca adem elmasının hareketiyle bende yutkundum.

Kalan üç düğmesini de kapatıp kravatını

boynundan geçirip bağladıktan sonra parmak uçlarıma yükselerek önce boynuna sonra yanağına öpücük kondurdum.

 

 

Her hareketimi izleyip geri çekileceğim an ellerini belime sarıp " yok öyle öpüp hemen kaçmak" dediğinde "ama annenler evde ayıp olur hem ben daha hazırlanmadım acaba eve gidip mi hazırlansam duşta almam gerekiyor" dediğimde dudağı yana doğru kıvrılmış baş parmağıyla orayj kasır gibi yaparak bana baktı.

 

 

"Ne gerek var eve gitmeye banyom müsait" göz kırparak "hatta istersen ben yıkarım bebeğimi" artık Devran'dan utanmasam bile şu an bulunduğumuz yerde yalnız değildik.

 

 

Dudağından öpüp onu şaşırtıp kollarının arasından çıktım.

 

 

"Kendim yıkanabilirim bir daha ki sefere artık" diyip banyoya girip kapıyı kapattım.

 

 

Kısa bir duş alıp odadan çıktığımda devran camın önündeki koltukta bütün yakışıklılığıyla oturmuş elindeki tablette bir şeyler yapıyordu.

 

 

Dudağımı ısırıp başını tabletten kaldırmadan hızlıca kıyafetlerimi alıp banyoya geçmeyi düşündüm.

 

 

Kıyafetlerimi bıraktığım yerde göremeyince "bunları mı arıyorsun yoksa?" Yanındaki boşluğa koyduğu kıyafet hurcum ve eşyalarıma bakınca ona doğru yürüdüm.

 

 

Tam hurcu alacağım an belimden tutup beni bacaklarının arasına çekti.

 

 

Eli bornozun kuşağını bulduğunda açmak yerine beni kendine çekip kucağına oturttu.

 

 

"Demek sevgilinle oyun oynadın? Bir daha ki sefere öyle mi?" dediğinde başımı usulca sallayıp "hıhı bir daha ki sefere dedim"

 

 

"Ya bir sonraki duşu biraz sonra alman gerekirse"

 

 

Boynumu öperek söylediği şeyle kıpırdanıp kendimi iyice kucağına bastırdım.

 

 

Hissetiğim sertlikle yanlış yolda ilerlediğimi farkedip kalkacağımda elinin biri çıplak bacağımdan kalçamı bulup beni sabitledi.

 

 

"Hem yapıyorsun hem utanıyorsun, benden utanma yavrum"

 

Bu sefer dudakları göğüslerimi bulduğunda "hadi abicim nerede kaldın" Mert'in sesiyle yerinde beni kucağına alarak kalkıp kapıya doğru yürüyüp "in lan aşağıya geliyorum" diye bağırdı.

 

 

"Aile değil anasını satayım hepsi güzel anlarımın katili" diyip beni yere indirerek alnımdan öptü.

 

 

"Hadi yavrum sende üşütme üstünü değiş hazırlan" odadan çıkarken kurduğu cümleleri idrak etmekte zorluk çektim.

 

 

Mert gelmiş olmasaydı gerçekten duş almam gerekecekti.

 

 

Kendime gelip hızlıca saçımı kurutup şekil verdikten sonra üstümü de giyinip aşağıya indim.

 

 

 

 

Çok geçmeden mahallede yankılanan korna sesleriyle bizimkilerin geldiğini anladık.

 

 

Arslan amca yukarıdan kolunda Su ile aşağıya inince ortamın vermiş olduğu duygusallığa bende kapıldım.

 

 

Erkek tarafı olarak burada bulunmam saçma gelse de Su bugün yalnız hissetmesin diye insanların doğru bildikleri yerine kendi doğrularımızı uyguladık.

 

 

Su aşağıya inip devranın karşısında durduğunda mert kapıda abimden bahşiş koparıyordu.

 

 

Bizimkilerin içeriye girmesiyle babam gelip beni kolunun altına alarak başımın üstünden öptü.

 

 

Devran cebinden çıkardığı beyaz kurdeleyi üç sefer belinden dolayıp çektiğinde Su ağlamaya başlamıştı bile.

 

 

Devran Su'yu kollarının arasına alıp " ne zaman başın sıkışsa, ne zaman canın sabaha kadar dedikodu yapmak isterse veya hiç birşey yokken bile gelmek istersen kapım kapımız sana her zaman açık burada bir evin olduğunu asla unutma kardeşim" diyip alnından öperek uzaklaştı.

 

 

Su herkese tek tek sarılıp Arslan amcaya sıra geldiğinde "ben babamı annemi kaybetmedim Allah onları benden aldı ama sizi verdi. Beni Devran'dan hiç ayrı tutmadınız hakkınızı ödeyemem" ağlaması siddetlenirken Arslan amcanin elinden öpüp başına koyduktan sonra " hakkını helal et baba" diyip sarıldı.

 

 

Babam başını göğsüne yaslayıp "ben seni vermiyorum kimseye" diyip devran'a kötü kötü baktı.

 

 

Babamın sesli söylediğine herkes gülerken devran çocuk gibi dudak büzüp omuz silkti.

 

 

Hep beraber arabalara binip düğün salonuna geçerken Ayaz abim beni kendi yanına alıp " zaten sabahtan beri oradasın kız evi mi erkek evi mi belli değil" diye sitem etti.

 

 

Nikah kıyılıp dans müziği çaldığında Ayaz abimle piste geçtik. Devran teyzesinin kızı şeminle dansa kalktığında gülümseyip abimle dansa devam ettim.

 

 

Yanımıza yaklaştıklarında Devran eş değişikliği diyip beni kollarına çekerken abim sabahtan beri bakmaya doyamadığı kızla dans etmeye başladı.

 

 

Gecenin sonuna geldiğimizde Su çiçek atmak için herkesi arkasına toplandığında bütün gençler heyecanla bekliyordu.

 

 

Su arkasını dönüp göz kırptıktan sonra bana bakıp önüne döndü.

 

Ben daha ne olduğunu anlamadan çiçek kucağıma düştü. Arkadan omzuma dokunulduğunda yavaşça arkamı döndüm.

 

Devran yerde diz çökmüş elindeki siyah kadife kutuyla bana bakıyordu.

 

 

Salonda yankılanan "teklif ediyorum benimle evlenir misin? Şarkısyla beraber evet evet de sesleri yükselmeye başladı.

 

 

Bizim kızlar gülümseyerek bakınca ailemin olduğu tarafa döndüm.

 

 

Annem keyifle gülümseyip bana bakıyordu ama babam, Ayaz abim ve Kuzey abim surat asıp başlarını diğer tarafa çevirdiler.

 

 

Karşımda bana cevap vermem için yalvaran gözlerle bakan sevgilim diğer tarafta somurtan babam ve abimler dururken ne yapacağımı bilemeyip öylece kalakaldım.

 

Annemin "demir erkekleri" sesini duymamla tekrar onlara baktığımda annem kaşlarını çatmış bizimkilere baktı.

 

 

Annemin bakışıyla hepsi gülümseyip bana döndüğünde sevdiğim adamın gözlerinin için bakarak "Evet.. evet evlenirim" dedim.

 

 

 

 

 

 

.

.

.

.

 

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz yazarsanız sevinirim 🍀

 

 

Haftaya yeni bölümde görüşmek üzere 🍀

 

Loading...
0%