Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. Bölüm

@ogretmenbiranne

 

 

Merhabalar💙

 

 

Final bölümüyle geldim.

 

 

Her ne kadar ertelemeye çalışsamda kaçınılmaz sona geldim.

 

 

İlk kurgum olan Ayliz'in bendeki yeri hep ayrı olacak.

 

 

Bu kurguyu yazmaya başladığımda bu kadar sevileceğini düşünmemiştim.

 

 

Yaptığınız yorumlar beni mutlu ederken sizlere teşekkürü borç bildim.

   

 

Beni hiç yalnız bırakmayan siz kıymetli okurlarım iyi ki varsınız🍀

 

 

Daha fazla uzatmadan sizi son bölümle başbaşa bırakıyorum.

 

 

Keyifli okumalar diliyorum 🍀💙

 

 

 

1 ay sonra..

.

.

.

  

  

Omzuma attığım çantamın altından saçlarımı kurtarıp aynadan son kez bakıp asansörden çıktım.

   

   

Hastane sürecinden sonra aktif olarak şirkette işe başlamıştım.

     

   

Yanımda çalışmaya başlayan asistanım Şemin beni görünce yanıma doğru gelip "buyrun Ayliz hanım kahveniz" dediğinde kaşlarımı çatarak "Artık cidden kızacağım, hanım demesene Ayliz demen yeterli.." dedim.

     

Mahçup bir şekilde bana bakıp "yani şirket içinde yakışık almaz diye bir de ağız alışkanlığı"

   

Şemin daha önce şirkette çalışan bir iç mimarın asistanı olarak görev yapıyordu.

O iç mimar burnundan kıl aldırmayan burnu biraz havada biri olduğu için altında çalışanlar bir tık kendisinden çekiniyordu.

      

"Ben bilmem Şemin, hanım deme bana" diyip elindeki kahveyi alarak odama doğru yürüdüm.

   

"Geldi mi bizimkiler?" abimle devranın bu saate kalmadan gelmiş olduğunu tahmin ediyordum.

      

"Savaş bey henüz gelmedi, Devran bey ise geldiğiniz zaman haber vermemi istedi" beni takip ederken söylediği şeyde takılmıştım.

 

Abim bu saate kadar gelmiş olmalıydı yönümü devranın odasına çevirip "tamam Şemin çok yoğun değil bugün sen masana geç ben devran'a uğrayayım, haa bu arada Ayaz abim gelecek bugün toplantıda olursak ilgilenirsin"

      

   

Ben daha elimi kapıya uzatmadan kapı açılmış ve devran beni hızla içeriye çekmişti.

    

Başını boynuma gömüp "Çok özledim" dediğinde gülümseyip sanki ben özlememişim gibi "abartma hayatım sadece 2 gün görmedin" dedim.

       

"Abartma mı? Hem 2 gün 7,5 saat kıskanç abin sağolsun memur mesaisi gibi 17:30'da seni alıp götürdü"

     

Haklıydı tabi Ayaz abim düğüne 1 ay kalmış diye nöbetinin olmadığı her gün beni almaya geliyordu hatta bugün evde olduğu için öğleden sonra gelecekti.

  

Tabi bunu şimdi devran'a söylersem abim gelene beni yanından ayırmayıp trip atacaktı.

     

"Ama ne yapsın zaten düğüne az kaldı" dudak büzerek söylediğim şey biraz cilveli çıkmış olacak ki "yapma yavrum az kaldı sınırlarımı korumaya çalışıyorum" diyip koltuğa oturarak benide göğsüne çekmişti.

        

   

Devranla biraz oturduktan sonra odama geçip toplantı için hazırladığım sunumu düzenledim.

      

   

Çalan telefonla toplantı için beklediğimiz müşterilerin geldiğini öğrendiğimde gerekli olan herşeyi alıp toplantı odasına geçtim.

     

   

Sunumu yaparken devranla arada bir göz göze gelmiş iyi gittiğimi belirtir şekilde kafasını sallayınca yeni otel yapacak firmaya son projeyi gösterip yerime oturdum.

   

     

"Gerçekten çok güzel bir proje olmuş Ayliz hanım, 7'den 70'e her yaşa hitap eden bir çalışma teşekkür ederiz"

     

   

İmzalar atıldıktan sonra misafirlerimiz gitmiş devranla odada yalnız kalmıştık.

   

    

Tam kapıdan çıkacağım an kapı arkamdan uzanan el tarafından kapatılmış ve beni kıskacına almıştı.

      

   

"Ne-ne yapıyorsun devran?" Kollarından kurtulmaya çalışırken sorduğum saçma soruya kendi kendime göz devirdim.

  

   

"Ne mi yapıyorum dünyanın sekizinci ama benim tek harikam olan seni seviyorum" gözlerimden kalpler çıkarken "sev tabi sev ama şirketteyiz ya hani"

   

   

Lafımı bölen kapının çalınmasıyla Devran kısık sesli bir küfür savurup benden uzaklaşmıştı.

   

   

Şemin kapıyı açıp "kusura bakmayın Ayaz bey toplantının bittiğini görünce" arkasından abim odaya girdiğinde "güzelim hadi toplantın bittiyse çıkalım" dedi.

     

   

Devran göz devirdi.!

    

Devran abime göz devirdi.!

     

  

Bu haline gülmek istesemde kendimi tutup abimin yanına geçerek "önce yemek yiyelim" dedim.

     

   

Devran bana yavru köpek bakışları atınca abim devreye girdi "hayır hiç bakma öyle sen gelmeyeceksin biz abi kardeş gideceğiz" dedi.

     

   

Şemin arkadan kıkırdayınca abim dönüp ona bakarak "sen gelebilirsin' demişti.

      

   

Şemin şaşkın şaşkın bakınca bende şaşırmıştım. Abim kimseyi istemezken Şeminin gelmesini istemesi ilginçti.

     

   

"Yok Ayaz bey ben sizi rahatsız etmeyeyim, teklifiniz için teşekkür ederim"

     

   

Abimin suratı düşünce bir seylerden şüphelenmiştim.

      

    

"Ne rahatsızlığı ya hem abim kendine takım elbise bakacak bende bu sırada yalnız kalmam" dediğimde Şemin "tamam o zaman çantamı alıp geleyim" diyerek gitti.

      

   

   

Devran "bende geliyorum o zaman" derken abim bu sefer ağzı kulaklarında itiraz etmeden onaylamıştı.

      

   

Hep beraber mağazaları gezip abim için takım almaya bir mağazaya girdiğimizde abim görevliye bedenini ve istediği rengi söyleyip kabinlere geçti.

       

      

Şemin yanımda durduğunda "sen kendine bir şeyler baktın mı?" diye sordum.

 

   

      

"Yok haftasonu çıkar bakarım" demesiyle hiç düşünmeden kolundan tutup kapıdan girdiğimizde baktığı elbisenin aynısından asılı olan kısma götürdüm.

      

    

"Sen şimdi buradan istediğine bak ben abimle konuşup geliyorum"

   

    

Ardımdan itiraz eden Şemin'i dinlemeden abimlerin yanına geçtiğimde sanki kaç aydır birbirini kedi köpek yiyen onlar değilmiş gibi sohbet edip gülüyorlardı.

      

    

"Hahh gel güzelim ben aldım takımı, siz yukarı çıkıp yemek siparişi verin geliyorum"

   

   

Abimin değişen ruh haline şaşırsam bile işime geldiği için susmayı tercih ettim.

      

   

"Tamam olur, ama Şemin kendine kıyafet bakıyordu biz çıkalım sen onu da alıp gelirsin"

     

   

Şemin dediğim an abimin gözlerinin içi güldü resmen.

      

  

"Tamam tamam siz gidin biz geliriz"

   

   

Abimler yukarıya çıkmadan biz siparişleri verip terasa çıktık.

   

  

Yemeklerimizi beklerken abimler gelince abimle devran beraber yemekleri almaya gitti.

     

   

Şemin mahçup bir şekilde bana bakarken beğendiği elbiseyi abimin aldığını söyledi.

      

  

"Alsın canım ne olacak Allah Allah" diyip utanmasını engellemek istedim.

   

   

Hep beraber yemek yedikten sonra birer kahve içip AVM'den ayrıldık.

      

   

Devran en sona bıraktığımız yatak odası takımı için mağazaya beraber gideceğimizi söylediğinde abimde "o zaman bende Şemin'i bırakıp nöbete geçiyorum" demişti.

      

   

Mağazadan içeriye girdiğimizde aslında özel tasarım yaptıklarını da öğrendim.

      

   

Hayal ettiğimiz gibi bir mobilya bulmak oldukça zordu.

   

    

Çalışan kız yanımıza gelip yardım etmek adı altında devran'a kur yapınca bütün sinirlerim gerilmişti.

   

   

"Hanımefendi teşekkür ederiz, evleneceği kişi ben olunca kararı verip sizi çağırırız" diyerek kızı gönderdim.

      

   

Hayır yani giydiği mini etekle yatağa oturup çok rahat diyerek cilveli cilveli konuşmaya ne gerek vardı.

     

    

Devran saçlarımdan öpüp beni bir yere yönlendirince ona ayak uydurdum.

      

   

Önünde durduğumuz yatağa bakıp devran'a döndüm " ciddi olmazsın, bu yatak sürekli sallanır ben uyumam ki " dedim.

      

   

Devran çapkınca gülüp "hmmm.. demek sallanır uyuyamazsın?" Başımı ee yani der gibi salladım.

   

   

"Peki bu yatağı uyumak için istediğimi sana düşündüren şey ne?"

   

   

Devranın ima ettiği şeyle vücudumdaki bütün kan yanaklarıma hücum etti.

      

   

"Sen iyice arsızlaştın, ben bu yatağı almam hele gidip o kıza bu yatağı almak istiyoruz hiç demem"

     

   

Devran burnumu iki parmağının arasında sıkıştırıp "bu yatak alınacak yavrum, istersen gidip ben söyleyeyim"

    

   

Sinirlenmemek elde değildi o kıza gidip devran söylerse kızın bütün hayallerini süslemesi kaçınılmaz olurdu.

      

    

Arkamızdan gelen adım sesleriyle o kızın geldiğini düşünüp sinirle döndüğümde uzun boylu yakışıklı bir genç bize doğru geliyordu.

     

   

Devran henüz yatağa bakarken "çok mu istiyorsun bu yatağı?" diye sordum.

    

   

"Hemde çok"

 

Gözlerindeki parıltı ve sesindeki tını beni de heyecanlandırırdı.

     

   

"Bakar mısınız, biz bu yatağa istiyoruz"

   

   

Sesimle arkasına dönen devranın an be an yüzünden eksilen sırıtma değişmiş yerini öfkeyle bakan gözlere bırakmıştı.

   

   

Elini belime atıp beni kendine çekerek "evet istiyoruz" demişti.

      

   

Adam bize gülümseyip "tabi efendim" diyip not aldıktan sonra devran beni yine de bırakmayıp daha spor mobilyaların olduğu kısma yönlendirmişti.

      

   

Belimdeki eli o kadar sıkıydı ki giydiğim önce elbiseden elinin sıcaklığını ve sertliğini hissediyordum.

      

   

Mobilyaları beğendikten sonra ödeme kısmına geçtiğimizde devran spor mobilyayi oturacağımız eve göndermeleri için adres verirken, salıncak gibi olan yatağı düğünden sonra gideceğimiz çiftlik evine götürmelerini istemişti.

 

   

      

Devran eve dönüş yolunda benimle hiç konuşmamış sürekli parmaklarıyla direksiyonda ritim tutuyordu.

       

   

Bu sessizlik canımı sıkarken onun gönlününü almam gerektiğini biliyordum.

     

   

"Arabayı sağa çeker misin?

   

   

Sesimle yoldaki bakışlarını bana çevirip neden böyle bir şey istediğimi düşünüyordu.

      

   

"Arabayı sağa çeker misin?" dedim tekrar ederek.

       

   

Karanlık sokakta ıssız yolda arabayi sağa çekip durduğunda ne yapacağımı merak eder şekilde beni izliyordu.

   

   

Kemerimi çözüp yerimden doğruluğumda arabadan ineceğimi düşünüp bileğimden tuttu.

     

   

Hızlı bir şekilde bileğimi elinden kurtarıp önce sağ bacağımı dizlerinin üstünden geçirmiş sonrada sol bacağımı dizlerinin diğer yanına koyarak kucağına oturdum.

     

   

İlk hamleyi hep o yaptığı için benim bu hareketime şaşırmış gibi duruyordu.

      

   

Şaşkın ama sevimli duran yüz ifadesine bakıp gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

   

   

Ellerimi omzuna yerleştirip kucağına iyice yerleştim.

 

"Sen kızdın mı bana?" sesimi cilveli çıkarmaya çalışırken kedi gibi miyavlamıştım resmen.

   

"Kızmadım sadece bozuldum.. ben şaka amaçlı gidip kıza söylerim dedim ama sen o gence hemen söyledin"

   

Gerçekten buna bu kadar takılacağını düşünmemiştim.

 

Ama öyle hemen pes etmekte istemiyordum.

  

"Ama hayatım, o kızla o genç bir miydi? Bana karşı yanlış bir bakışı bile olmadı.."

   

Cilveli çıkan sesimle kollarını belime sarıp beni iyice kendine çekerek "yok bir de baksaydı" dedi.

   

İçimdeki çirkef Ayliz'i uyandırdı.

   

"O kız senin içine düşerken böyle demiyordun ama.."diye söylenirken yerimden kalkmak için yaptığım hamleyi engellemiş " sen kızı bozuncaya kadar farketmedim ki. Ben sadece yatak odamızı hayal ediyordum o anda" dedi.

 

   

  

Yatak odası derken eteğin açıkta bıraktığı bacağımda elinin tersini gezdirmeye başladı.

   

İçimde fokurdamaya başlayan duyguların beni esir almasını istemiyordum.

   

Gerçi bunu adamın kucağına oturmadan düşünecektim. Huysuzca yerimden kımıldanıp aşağı doğru kaydığımda devran açık açık beni uyardı "siktir.. rahat dur yavrum"

   

Onu bu denli ufak harektimle etkilemiş olmam hoşuma gitmişti.

   

"Ya rahat durmak istemiyorsam?"

 

Sorduğum soruyla gözlerini kısıp "çiftlik evi buraya çokta uzak değil güzelim.. gerçi benim için hava hoş arayalım Elif anneyi geç geleceğimizi söyleyelim"

   

Gönlünü alacağım derken adamı yoldan çıkardım iyi mi?

   

   

"Başka geceye artık.. hadi gidelim artık" diyip kollarından kurtulmaya çalıştım.

   

Boynumu öpüp emerek " o gece ve sonraki bir kaç gece odadan da evden de çıkamayacaksın" diyip beni kucakladığı gibi yan koltuğa oturttu.

   

   

Eve geldiğimizde bizimkilerle beraber çay içip 2 hafta sonraki düğünle ilgili konuşmuştuk.

  

 

Annemle babam odalarına çıktığında bizde bunu fırsat bilip kahvelerimizi alıp bahçeye çıktık.

   

   

Elimdeki kahve bardağına dalgın bir şekilde bakarken kuzey abimin sorusuyla başımı kaldırdım.

     

   

"Eee yenge ne zaman geliyor bizim bıcırlar"

   

Su derin bir nefes alıp "bilmiyorum ki ha geldi ha gelecekler.. ama artık gelsinler bir an önce yoksa ben patlayacağım" dedi.

   

O kadar haklıydı ki ikiz gebelik ve düşük riskli süreç çok yıpratmıştı onu da hepimizi de.

   

"Bakarsınız düğün günü gelirler" Savaş abimin devranı kızdırmak için söylediği şey ise yaramış olacak ki " başka gün mü kalmadı anasını satayım.. onlar dayısını üzmez" diyip benide kolunun altına çekip geriye yaslandı.

   

   

Az önceki konuşmanın gerçekleşme ihtimalini düşünen nişanlım " yavrum eminsin değil mi balayı istemediğine düğün bittiği gibi gidelim şehir dışına yok yok hatta yurt dışına.. olmaz mı?"

 

   

"Eminim hayatım.. hem onların demesiyle olacak şey değil" diyip sakinleştirmeye çalıştım.

 

"2 aydır aynı şeyi söylüyorlar korkuyorum gerçekleşecek diye" bu isyankar halı çok tatlı gelmişti gözüme devranın yanağına uzanıp öpücük kondurktan sonra "gelmezler hayatım rahat ol" dedim.

   

Umarım gelmezlerdi.

   

..

..

..

..

..

   

2 hafta sonra...

 

   

"Olmuyor işte bu da ayağıma olmuyor.. yavrularım ne olurdu düğünden önce gelseydiniz"

   

Su kendini yanımdaki sanldayeye bırakıp söylenmeye başladığında söylediklerine gülme isteğimi bastırdım çünkü düğün tarihini aldığımızdan beri olduğu gibi konu yine bana sıçrayabilirdi.

  

Hayır efendim neymiş 'ne olurdu sanki biraz daha bekleseymişiz.. ne elbiselere sığıyormuş ne topuklu ayakkabı giyebiliyormuş herşeyi geçtim ben nasıl halay başı olacam' diye isyan ediyordu.

   

   

En iyisi sessiz kalmaktı.

   

 

Kuaför saçıma yaptığı dalgaları sabitlerken yardımcısı hurçtan çıkardığı elbiseyle beraber giyinme odasına geçti.

    

 

   

Kına yakılmadan önce elbise giymeyi tercih etmiştim.

   

   

Elbiseyi rahat giyinmek için üstümdeki gömleğin düğmelerini açıp yerimden kalkarak odaya girdim.

   

   

Elbiseyi giydikten sonra saçlarımı sağ omzuma atıp ağrı adımlarla odadan çıktım.

   

Kızların başı bana dönünce etrafımda bir tur dönüp "nasıl olmuş" diye sordum.

   

   

Melisle Cemre hızlıca bekleme koltuklarından fırlayıp yanıma gelirken Su göbeğini tutarak sandalyeden kalkmaya çalıştı.

 

   

Harika göründüğüme rengin beni çok açtığına dair methiyeler dizdiklerinde mutlu olmuştum.

   

 

 

Savaş abimin bizi almaya geldiğine dair eşini aramasıyla eşyalarımızı toparlayıp çıktık.

   

Melis ve Cemre Kuzey abimle giderken ben devran ve abimlerde beraber çıkmıştık yola.

   

Devranın kapıdan çıkarken beni görmesiyle dolan gözleri bana iyi ki dedirtti.

   

Kına yapılacak salona geldiğimizde abimlerde içeriye girip erkekler için ayrılan bölüme geçtiler.

   

Kına yakılmadan bolca kurtlarımızı dökerken Şemin yanıma gelip yukarıda üstümü değiştirmem gerektiğini birazdan kına faslının başlayacağını söyledi.

   

Kızların desteğiyle elbiseyi çıkarıp meşhur kaftanı giyindim.

 

Gelinliğimi çabucak beğenmiş olsamda kaftanı sadece 3 gün önce bir mağazanın önünden geçerken görüp beğenmiştim.

   

Düğün hazırlığı sürecinde gereğinden fazla kilo verdiğim için kaftan terzi eli görmüş bana ancak bu sabah yetiştirilmişti.

 

 

   

Gelin odasının kapısı çalınca abimler ve devran içeriye girmeye başladı.

   

Abimler sırayla gelip alnımı öperken geriden bizi tebessümle izleyen adama döndü gözlerim.

   

Devranda yanıma gelip alnımdan öperek kolunu uzattığında "bu duygu bu heyecan hayallerimden bile güzelmiş" diyerek koluna girmek uzattığım elimi avuç içimden öpmüştü.

   

  

Salona yaklaştığımızda birden müzik değişince dönüp abimlere baktım.

   

Hepsinin yüzünde buruk bir tebessüm görünce gözlerim dolmaya yeminli gibi birden doldu.

   

"Sakın, sakın ağlamayın vallahi şimdi doğururum"

 

Su tarafından tehdit abimlerin işine gelmiş olsada sevdiğim adam yarından itibaren eşim olacak adam "yürü güzelim bunların bizim mutluluğumuzda gözü var" diyerek benide kendiyle beraber salona yürüttü.

   

Kapıdan alkışlar eşliğinde girdiğimizde Aliye teyzeyle annem yanımıza gelip benim başıma kırmızı duvak örterken devranı es geçmeyip onunda omuzlarına yeşil olanı örttüler.

   

Bize ayrılan ortadaki tahtli kısıma oturduğumuzda kapıdan içeriye giren Melih abi ve Naz ablayı gördüğümde bütün duygu karmaşasını yaşamaya başladım.

   

Naz abla benim herşeyimi bilen ilk insandı. Ölümden döndüğüm günden ailemle tanışıncaya kadar sırlarımı bilen tek insan.

  

Duvağı biraz kaldırıp el sallayıp öpücük attım onlara.

   

 

Arkadan giren kına müziğiyle hali hazırda bekleyen yaşlar bir bir süzüldü yanaklarıma.

   

Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar,

Aşrı Aşrı Memlekete Kız Vermesinler

Annesinin Bir Tanesini Hor Görmesinler.

 

Su elindemi tepsiyi yere bırakıp "ayy içim şişti kapatın şu müziği, kaynana gelin elini açmıyor" diye çığırında gülmeden edemedim.

   

Bundan kaç ay öncesine göre yerlerimiz değişmişti.

  

Aliye teyze gelip avucuma altın koyduktan sonra "ee diğer eline yok mu?" diye sordu Su.

 

Aliye teyze çantasından bir tane daha altın çıkarıp " olmaz olur mu? Ama bunu kendisine verip avucuna şunu bırakayım bereketli bir yuvanız olduğu gibi ağzınızın tadı da hep şeker gibi olsun" diyerek elindeki altını bana verip diğer avucuma da şeker koymuştu.

   

   

Kına yakıldıktan erkeklerin hepsi içeriye girdiğinde kuzey abim sunucuya gidip bir şeyler söyleyerek geri geldi.

   

Kapıdan içeriye babamla Arslan amcanın girdiğini gördüğümde devranın elinden elimi kurtarıp ayağa kalktım.

   

Babam hiç bir yere bakmayıp bana doğru geldiğinde arkadaki fon müzik değişmiş sunucunun "babasından kızına" diyip sahneden inmişti.

     

   

Babam karşıma geçip alnımdan öptükten sonra ellerini belime koyup başımı omzuna yasladı.

   

   

Ne çabuk büyüdün seneler geçti

Daha doya doya koklamadım ki

Gideceksin diye kalbim kahretti

Büyüdün de şimdi gidiyor musun?

 

Mutluluğa doğru uç güzel kızım

Dallarıma defne ol güzel kızım

Allah'a emanet git güle güle

Güldalıma kon da gül güzel kızım.

   

  

Şarkının sözleriyle artık babama daha sıkı sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

   

Başımı kaldırıp baktığımda bütün salonun bizi yaşlı gözlerle izlediğini gördüm.

   

Annemin ve serhat amcamın gelip beni babamdan ayırmasıyla dansımız yarıda kalmıştı.

   

Gece boyu eğlence devam ettiğinde bir yanım daha ailemle doyasıya zaman geçirmediğim için burukken diğer yanım mutlulugun yanı başımda olduğunu fısıldıyordu.

   

Eve döndüğümüzde Su erkek tarafı olduğunu söyleyip abimi zar zor ikna ederek devranlarla gitti.

   

   

Üstümü değişip aşağıya indiğimde abimler salonun ortasına yer yatağı sermiş pijamalarını giyinmiş bir sekilde bekliyorlardı.

   

Ne yapmak istediklerini anlamış hiç konuşmadan yatağın ortasına uzanarak ellerimi başımın altında topladım.

   

Konuşursam ağlardım.

 

Bir yanıma Savaş abim diğer yanıma Ayaz abim yattığında kuzey abim homurdanıp Savaş abimin diğer yanına geçti.

   

Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında en son duyduğum sözler "iyi geceler papatyam" "iyi geceler güzelim" "iyi geceler cadı" oldu.

 

 

.

.

 

  

"Şunlara bak ya bizi yoruldunuz diyip odaya gönderiyorlar sonra kızımı rehin alıyorlar"

   

"Karışma Mehmet kardeşlerinden ayrılmak hepsini üzüyor zaten"

 

Annem ve babamın sesini duyup gözlerimi açmak istesemde sağıma dönüp Ayaz abimin göğsüne başımı yasladım.

   

Saçlarımda hissetiğim sıcak nefesle abiminde uyanmış olduğunu anladım.

   

"Kalk lan kızımın yanından, bak bir de koala gibi sarıyor kollarını" babamın isyanlarına daha fazla kayıtsız kalamadım.

   

Gözlerimi açıp "Günaydın" dedim.

   

Hepsi uyanmış bana bakıyordu.

   

"Ne oldu niye öyle bakıyorsunuz" dediğimde kuzey abim gülüp "ohh be düğünden yırttık" dediğinde bugün düğünüm olduğunu hatırlayıp yerimden fırladım.

  

Ama ayağa kalkmam pikeye takılıp düşmemle sonuçlandı.

   

"Ayy bir şey oldu mu annem? İyi misin?"

 

Annemin evhamlı sesiyle popomu tutup yerden kalktım.

 

   

"İyiyim iyiyim.. saat kaç geç kaldım kuaföre ya niye beni uyandırmıyorsunuz?"

 

Bir yandan söylenip bir yandan da merdivenleri tırmanıp odama çıktım.

   

  

Sarjdaki telefonuma baktığımda saatin daha 07:30 olduğunu görünce rahat bir nefes alıp yatağıma oturdum.

   

Kahvaltı yapmış iki araba birden evden çıkmıştık.

   

Ayaz abim beni kuaföre bırakırken Savaş abim karnı burnunda Su'yu almak için Devranlara geçti.

  

Kuaförde işlemler hızlı bir şekilde yapılırken bu sefer yanımda sadece Su ve Şemin vardı.

Kuaförde işlemler hızlı bir şekilde yapılırken bu sefer yanımda sadece Su ve Şemin vardı.

   

   

Hazır olduğumuzu söylemek için devranı aradığımda aşağıda bizi beklediklerini söyleyince yengem ve yenge adayımla beraber aşağıya indik.

   

 

 

 

Devran beni görüp elindeki çiçekle yanıma geldiğinde gözlerinin içinde kaybolacağımı hissettim.

 

O kadar derin ve anlamlı bakıyordu ki kaybolmaktan hiç korkmadım.

   

 

Alnımı öpüp çiçeği uzattı.

   

Biz önde düğün arabasıyla ilerlerken abimlerde sıra halinde arkamızdan geliyordu.

   

Eve geldiğimizde kapının önündeki ayakkabı kalabalığını umursamadan içeriye girdim.

   

Benim bu eve Demir olarak son girişimdi.

   

Eve girmemle maşallahlar tütütüler havada uçuşurken adımlarım yerini biliyormuş gibi babamın yanına götürdü beni.

   

Amcamlarla salonda oturan babam beni gördüğünde yerinden kalkmış kollarını iki yana açarak sarılmamı istemişti.

  

Babamın kolları arasında ne kadar kaldım bilmiyordum ama dışarıdan gelen korna sesleriyle erkek tarafınında geldiğini anlamıştım.

  

Ayaz abim elinde kurdeleyle yanıma geldiğinde kollarımı babamın belinden çekip bağlaması için hafif kaldırdım.

 

Ayaz abim bana sarılıp alnımdan öptükten sonra "çok mutlu ol güzelim" diyerek çekilmişti.

 

Herkesle tek tek sarıldıktan sonra sıra babama geldiğinde dünün etkisini halâ üstünden atamadığı titreyen dudaklarından belliydi.

  

Babam sakağımdan öperek "bizi unutma olur mu sık sık gel hep gel, ne zaman ihtiyacın olursa bir baba demene bakar"

 

"Baba.." diyip boynuna sarıldığımda babamda saçlarımı okşayıp "babam.. meleğim hep mutlu ol" dedi.

   

Anneme sıra geldiğinde hiç bir şey diyemeyip " kuzum.. bebeğim" diyerek bir postada ona sarılarak ağladım.

   

  

Evden çıkarken sanki düğünüm değilde cenazem varmış gibi ailemi gözü yaşlı arkada bırakmak kalbimin sıkışmasına sebep olmuştu.

   

Arabaya bindiğimizde Devran dolu dolu gözleriyle bana bakıp " her bir gözyaşına ölürüm ağlama artık" diyerek gözümden akan yaşları yere düşmeden tek tek sildi.

   

   

Düğünün yapılacağı yere geldiğimizde korna sesleri bir an olsun durmamıştı.

   

Devran arabadan inip benim tarafıma gelerek inmeme yardım ettiğinde karşımda gördüğüm düğün mekanı tam da hayal ettiğim gibiydi.

   

Ben tarif etmiştim devran ayarlamıştı gerçekten harika görünüyordu.

 

 

 

Devranın koluna girip masaların yanından geçerken aradığım huzuru da mutluluğu da sevdiğim adamda yani devranda bulduğum için mutluydum.

   

Nikah memurunun masaya gelmesiyle nikahı kıymasıyla kendimizi pistte bulmuştuk.

   

Çalan müzik eşliğinde dans ederken devranın eli belimi okşamaya başlamıştı.

   

Sıcak nefesini kulağıma üfleyerek "bu seninle Ayliz Çağlar olarak ettiğim ilk dans" demişti.

   

Yakın akrabalar dışında kimse kalmayınca üstümü değişip doyasıya eğlenmek için gelin odası olarak ayarladıkları yere geçtim.

 

 

 

Üstümü değişip kapıda beni bekleyen eşimin yanına gittiğimde onu hep duymak istediği sıfatı kollarımı boynuna dolayıp nefesimi ve dudaklarımı boynuna sürerek kullandım "hazırım kocacım hadi gidelim"

   

Belimi bulan elleri sıkılaşıp "bana dışarıda bekleyen insanları kovmamam için bir neden söyle yavrum" dedi.

   

Yavaşça ondan uzaklaşıp elini tutarak çekiştirdim "bunu gece baş başa odamızda konuşalım" diyip yürüdüm.

   

Vur patlasın çal oynasın devam ederken bir çığlık müziğin sesini bastırdı.

   

Ne olduğunu anlamak için arkamı döndüğümde bir şeyi kırk defa söylersen olurmuş tezine inandım.

   

   

Üstümde mini beyaz elbise yanımda daha 2 saat önce kocam olan adamla hastane koridorunda oturmuş doğumhaneden gelecek haberi bekliyorduk.

   

"Şansıma sıçayım doğuracak bugünü buldular" diyen devranı kokunla dürtüp "hayatım benim bir yere kaçtığım yok sakın olur musun?" dedim.

 

1 saat kadar süren bekleyişin sonunda doktor iceriden kucağında iki bebekle çıkınca hızlıca yerimden kalkıp karşısına geçtim.

   

İsimleri belli olan bebeklerden Mira'yı bana uzatan doktor Miraç'ı da abime verip "gözünüz aydın anne de bebeklerde gayet sağlıklı.. Su hanımı birazdan odaya alacağız geçmiş olsun" diyerek gitti.

   

Kucağımdaki bebeğin kokusu burnuma dolunca devran'a dönüp "baksana şu güzelliğe melek gibi.. cennet kokuyor resmen" dedim.

   

Abim bebeklerini öpüp kokladıktan sonra hemşireler gelip bebekleri bizden aldı.

 

Su odasına çıkarılıp bebekleri emzirdikten sonra hepimiz odaya doluştuk.

   

   

Bebekler çok geçmeden tekrar ağlamaya başladığında "kızım hadi sizde gidin artık bu halde perişan oldunuz buralarda" aliye teyzenin komutuyla herkesle vedalaşıp hastaneden ayrıldık.

   

   

Çiftlik evine vardığımızda Devran arabayı garaja bırakmak yerine evin önüne çekmiş kendi yerinden kalkıp kapıya açarak çıkmış benim tarafıma gelmişti.

   

Kapının önüne geldiğimizde havalanmamla "ne yapıyorsun hayatım?" şaşkınlığımı gizlemeden sorduğum soruya cevap vermeden ayağıyla kapıyı kapatıp "ruhunu ruhuma, seni kendime katmaya gidiyorum güzelim" dedi.

   

    

 

    

Sözün bittiği yerdeyiz.

 

      

 

İlk günden beri beni yalnız bırakmayan Aylizle beraber yanımda olan siz değerli okurlarıma sonsuz kere eşekkür ederim.

 

 

Hepinizi seviyorum.

   

 

Sancakzade Mahallesinde kaldığımız yerden devam.

   

   

 

   

 

   

Loading...
0%