@ogretmenbiranne
|
Merhaba kıymetli okurlarım 🍀
Satır aralarında yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmazsanız sevinirim 🍀
Keyifli okumalar diliyorum 🍀💙
Gece annemle uzun uzun sohbet ettikten sonra odama geçip uyumaya çalıştım.
Annemin anlattıkları bana bile ağır gelirken, onların yaşamış olduğu gerçeği canımı yaktı.
Uyku tutmayınca üstüme bir hırka alıp balkona geçtim. Gerçekten bu mahalle dedikleri gibi aşıklarıyla adını duyuran bir mahalleymiş.
Cebimdeki telefon titreyince Cihangirin mesaj attığını gördüm. Bildirim panelinden "uyumamışsın" yazısını gördüğümde başımı çevirip onun odasına baktım.
Balkonunda oturmuş elinde sigarasıyla bana bakıyordu. Bana gülümseyip göz kırptıktan sonra telefonuna bakıp bir şeyler yazdı.
Bana mesaj gelmediğini görünce kime yazdığını merak ettim.
O balkon demirlerine yaslanıp sokağın başına baktığında kim olduğunu merak edip bende bakmak istedim.
Bana hiç bakmadan balkondan çıktığında sokak başında bir kadın silüeti gördüm.
Karşı evin kapısı açılıp bir hışımla evden çıkan Cihangiri gördüğümde ise neler olduğunu anlamak için iyice demirlere yaslandım.
Kız Cihangir'e sarılmasına Cihangir de eliyle kızın saçlarını okşamaya başladı.
Gördüğüm görüntünün mantıklı bir yanı olabileceğini düşünsem bile böyle yakın olup sarılmaları zoruma gitti.
Onlar eve doğru yaklaştığında hiç istifimi bozmadım. Gizli saklı bir şey olsaydı eve getirmezdi diye düşündüm.
Kız kapıda beklerken Cihangir içeriye girmiş bir kaç saniye sonra ceketini giyinip geri çıktığında ise arabasının kilidini açıp kızı oturttu.
Kapıyı kapattığı an kafasını kaldırıp balkonda beni gördüğünde varlığımı yeni hatırlamış gibi bir surat ifadesi oluştu.
Başımı iki yana sallayıp balkondan çıkıp odama geçtim. Perdenin arkasından baktığımda belki arar ya da mesaj atar diye telefonum elimde bekliyordum.
Arabasına binip kızla mahalleden uzaklaştığında son umut kırıntısı ile telefonu alıp yatağa uzandım.
Sabaha doğru telefonumun çalmasıyla uyandım kolumdaki saate bakınca 05:27'yi gördüğümde bıkkınca oflayıp arayana baktım.
Cihangir yazısını gördüğümde meşgule atıp yataktan kalktım. Pencerenin önüne geldiğimde arabasına yaslanmış odamın camına baktığını gördüm. Beni görünce telefonu tekrar eline aldı.
Telefonum tekrar çalınca meşgule atıp perdeyi kapatarak içeriye girdim.
Cihangir: Mihre telefonu açar mısın?
Siz: Bu saatte aramanın sebebi ne bilmiyorum ama merakta etmiyorum. İyi günler.
Telefonu sessize alıp perdenin arkasından baktığımda tekerleğe tekme atıp içeriye girdi.
Bölünen uykum geri gelmeyince offlayarak ayağa kalktım. Üstüme eşofman takımı giyinip sessizce evden çıktım. Biraz kafamı dinleyip ekmek alarak dönerdim.
Her zamanki parka geldiğimde gözlerimi kapatıp dalgaların sessizce kıyıya vuruşunu dinledim.
"Kaçak ne işin var bu saatte"
Hangi ara yanıma oturduğunu bilmediğim adam yani poyraz abiye nasıl baktıysam "bakma öyle şaşkın şaşkın yürüyüşe çıkmıştım burada oturduğunu görünce selam vereyim dedim."
Poyraz abiye uzun uzun inceleyerek baktığımda gerçekten dayısına yani Adnan amcaya benzediğini farkettim.
"Öğrenmişsin" ne yani biliyor muydu?
"Sen ne zamandan beri biliyorsun" diye sorduğumda gülümseyip o da az önce benim yaptığım gibi kollarını göğsünün altında toplayıp denize baktı.
"Kendimi bildim bileli.. çocukken dayımın anlattığı masallarla büyüdüm, büyüdüğüm zaman masal değilde onun çektiği yâr hasreti olduğunu öğrendim."
"Peki benim kim olduğumu biliyor muydun?" İlk karşılaşmamızdan beri sanki beni yıllardır tanıyormuş gibi davranıyordu.
"Aslında kim olduğunu dayımdan önce farkettim yıllardır başucunda duran fotoğraftaki genç kıza çok benziyordun ama ona söylediğimde bana inanmayıp 'o bir daha dönmez buralara benzetmişsin dedi'"
"Zeynep hanımı yolda görmüş eczaneden çıkarken ama senin o kadar benzediğini cihangirlerin karakola düştüğü gece kendi gözleriyle görmüş"
Demek ki annem bana hasta olduğum gün ilaç almaya çıktığında onu gördüğü için ilaçları cihangirle göndermiş.
Benden bir şey söylememi beklemeden devam etti.
"Eve geldiğinde bütün gün senden bahsetti sanki yıllar önce ki Zeynep karşımdaydı diye"
Ne söyleyeceğimi bilemedim. Bu kadar büyük bir sevdanın önüne engel olan rahmetli dedeme mi kızsam yoksa annem ve adnan amca için üzülsem mi bilmiyorum.
"Bende yeni öğrendim ismimin hikayesini bile" diyip bakışlarımı kaçırdım.
Babama haksızlık etmek istemiyordum ama bir gün bile başımı okşamamış babam sırf ailesi istedi diye annemle evlenmiş. Ne ona nede bana bir gün iyi davranmamışken keşke demekten öteye gidemiyordum.
"Üzülmen için anlatmadım sadece bu kadar büyük bir sevdaya tanıklık etmişken seninle de paylaşmak istedim."
"Üzülmemek elde değil ki elimde bir sihirli değnek olsa annemin mutlu olması için o günlere geri götürürdüm"
Evet annemde babamı severek evlenmemişti. Bu hayatta kaç kişi böyle bir sevdaya düşer ki.
"Nasıl yani Zeynep hanım mutlu değil miydi?"
Bunda şaşıracak bir şey yoktu ki herkes biliyordu annemin görücü usulü evlendiğini.
"Neden şaşırdın ki bu kadar annem görücü usulü evlendi babamla ve arada sadece saygı ve ben olduğum için devam eden bir evlilik vardı"
Poyraz abi yerinden kalkıp "şaşırdım çünkü annen mektup yollamış düğünden sonra dayıma ben mutluyum hayatıma devam ediyorum sende hayatına kaldığın yerden devam et diye"
Şaşırma sırası bana gelmişti çünkü annem öyle bir mektup yazmamış yazmış olsaydı söylerdi.
"Mektubu kim getirdi? Annem yazmamıştır. Neden yazsın ki?"
Durup düşündü "tabi ya o zamanlar annenin bir arkadaşı vardı mahalleden o getirmişti zaten aradan çok geçmeden mahallede dayımla arasında bir şey var diye dedikodu çıkarmıştı"
"Nasıl yani sırf annemden vazgeçsin onunla evlensin diye annemin adına bir mektup mu yazmış"
Zaten annem evliydi ama Adnan amcanın o mektupla nasıl yıkıldığını düşünmek bile istemiyordum.
"Sanırım öyle olmuş.. dayım o günden sonra annenin adını ağzına almadı dediği son şey o mutlu olsun da başka bir şey istemem"
Böyle büyük bir aşka sahip olmak kime nasip olurdu. Canı yana yana annemin mutluluğunu istemiş o da yetmemiş hayatına kimseyi almamış.
"Mihre müsaden varsa bunu dayımla paylaşayım en azından o acı çekerken sevdiği kadının ondan başka biriyle mutlu olmadığını bilsin.. bu saatten sonra bir şey değişir mi bilmiyorum ama dayım en azından bu kadarını bilsin"
Dediği gibi bu saatten sonra bir şey değişir mi bende bilmiyordum. Belki annemin mutsuz olmasına da üzülecekti ama en azından anneminde sadece onu sevdiğini bilmek en büyük hakkıydı.
"Tabi ki annemin de başka birini sevmediğini bilmek en büyük hakkı"
Beni kolunun altına çekip sıkıca sarılarak "bu hayatta dayımdan başka sırtımı dayayacağım biri yok onun mutluluğu için herşeyi yaparım" diyerek yürümeye başladı.
Bu samimiyetini hiç yadırgamadım abi gibi davranması eksik hissetiğim kardeşlik duygusunu tattırıyordu.
Fırına gelip ekmek alarak eve doğru yürüdük. Annem balkonda oturmuştu.
Büyük ihtimalle beni evde görmeyince çıkmıştı.
Baktığım yere bakan poyraz abi annemi görünce elindeki poşeti bana verip anneme dönerek "günaydın Zeynep hanım size afiyet olsun ben gideyim artık" diyip uzaklaştı.
Annem Poyraz abinin arkasından bakmaya devam ederken onunda benim gibi Adnan amcayla bu kadar çok benzemesine şaşırdığını anladım.
"O yani giden genç poyraz mıydı?"
Başımı sallamamla " gerçekten dayısının kopyası bir göz renkleri farklıymış" dedi.
Sonra ne dediğinin farkına varmış gibi utanıp başını çevirdi.
İçeriye girip annemle kahvaltı yaparken ona da mektup olayından bahsettim.
O kimin neden verdiğini düşünmek yerine Adnan amca için 'çok üzülmüş müdür' diye sordu.
Kahvaltıyı toplayıp odama çıktığımda geceden beri bakmadığım telefonu hatırladım.
Tek mesaj vardı o da tabi ki cihangir'den.
Cihangir: açıklamamı yapmadan bana iyi gün filan yok.
Neyi açıklayacaktı ki ondan bir açıklama beklemiyordum.
Aşağıdan duyduğum kavga sesleriyle hızlıca merdivenleri inip kendimi dışarıya attım.
Furkan abi Göktuğ abinin yakasına yapışmış " kardeşim dedim lan sana.. yeri geldi sana emanet edip gittim bu muydu lan senin kardeşliğin"
Olayın ne olduğunu anlayıp bir yandan ağlayıp bir yandan abisini çekiştirmeye çalışan Betül'ün yanına gittim.
Cihangir uykudan yeni uyanmış olmalı ki üstünü değişmeye fırsat bulamadan yataktan çıktığı gibi kendini sokağa atmıştı.
Göktuğ abi Furkan abiyi ittirip " nesi suç lan nesi günah sevdim seviyorum senin selmayı sevdiğin gibi seviyorum"
Duyduklarımla etrafıma baktım bizden başka kimse var mı diye?
Annem, sevgi teyze ve Ceylan abladan başka kimse yok diye sevinecekken
"Ne!" diyen selmayı gördüm.
Hepimiz ona döndüğümüzde Cihangir "siz ikiniz yürüyün bize" diyip annesiyle ceylan ablayı Hacer teyzelere gönderip eve girdi.
Selma koşarak mahalleden çıktığında "sen selma'ya koş ben Betül'ün yanındayım" ceylan ablanın komutuyla üstümdeki kıyafetleri ayağımdaki terliği umursamadan peşinden koştum.
Sokağın birinde durup kaldırıma oturan Selmaya baktığımda hıçkırarak ağlamaya başladı.
Yanına gidip oturduğumda sorduğum sorulara cevap vermeyip sadece ağladı.
Başını omzuma koyup ağlaması devam ederken cebimde titreyen telefonu çıkartıp aramaya cevap verdim.
"Efendim Cihangir?" . "Evet yanındayım." . "Bilmiyorum konuşmuyor" . "Tamam haber veririm, görüşürüz"
Ceylan ablaya ufak bir bilgilendirme mesajı atıp telefonu cebime koyarak selmayı sakinleştirmeye çalıştım.
Bir saate yakın oturduğumuz yerden kalkan Selma sanki az önce koşan o değilmiş gibi yavaş yavaş eve doğru yürümeye başladı.
Onların evinin önüne geldiğimizde "herkes bizde, bize geçelim mi?" diye sorduğumda başını sağa sola sallayıp "eve geçmek istiyorum yalnız kalayım biraz" diyip kapıyı açıp içeriye geçti.
Ardından baktığımda duyduklarını hazmetmesi için ona müsade edip kendi evime geçmeye karar verdim.
Arkamda hissettiğim nefes benim nefesimi tutmama yetti. Sakin kalıp bugünü bir olay daha yaşamadan kapatmak için yavaşça arkamı döndüm.
Yanından geçip gitmek için adım attığımda sağ eli sol bileğimi tuttu.
Tuttuğu yer cayır cayır yanarken parmaklarının altındaki nabzımın hızlı attığını farkettim.
"Eve geçeceğim Müsade eder misin?"
Gözlerime yalvarır bir şekilde bakıp "ben kendimi sana açıklayayım ondan sonra"
Bileğimden tutup beni iki evin arasındaki boşluğa çekti.
"Dün gece gördüklerin düşündüğün gibi bir şey değil" Sadece ikimizin duyacağı şekilde konuştuğunda bende ona ayak uydurup " bir şey düşünmedim, hem bu beni ilgilendirmiyor" bileğimi ellerinden çekmek istedim ama buna müsade etmedi.
Bulunduğumuz yakınlık nabzımı daha fazla hızlandırırken yüzümü başka yöne çevirdim.
"Yapma böyle en çok seni ilgilendirmesini istiyorum, o yani Elif" parmaklarımı dudağının üstüne koyup "açıklama yapmana gerek yok" dedim.
Parmaklarımın ucuna tüy kadar hafif bir öpücük bırakıp diğer eliyle de onu indirdi.
"Sözümü tamamlamama müsade et.. Elif geçen ay şehit düşen arkadaşımın eşi aynı zamanda okuldan arkadaşım gece rüyasında eşini görmüş tek başına mezarlığa gidemiyor halâ onu götürmemi istedi."
Duymayı beklediğim kötü bir durum yoktu ama onun için üzülüp başka bir şey olmasını istedim o an.
Ben cevap vermeyince "yüzüme bakar mısın? Yemin ederim yalan söylemiyorum" dedi.
"Ben kim olduğunu merak etmedim ama onun adına üzüldüm Allah sabır versin" diyip bir adım geriledim.
"Peki o zaman neden halâ benden uzak duruyorsun?"
Sorduğu soruya gülüp " unutulmaktan.. son anda balkonda olduğumu hatırladığın için gerçi kimsenin görmediğini herkesin unuttuğunu senin hatırlaman saçma olurdu"
Gözlerimi gözlerine dikip "ayriyetten biz hiç yakın olmadık ki Cihangir " diyip boşluğunu firsat bilerek yanından ayrıldım.
Az öncenin aksine yüksek sesle arkamdan bütün mahalleye duyuracak şekilde seslenerek "Ben seni hiç unutmadım ki Mihre " dedi . . . .
Nasıl bölümdü ama?
Azıcık ortalık karıştı ama bakalım yeni bölümde bizi neler bekliyor.
Kitapla ilgili kurduğum Instagram grubuna katılmak isterseniz @kendihalinde.biranne sayfama mesaj atabilirsiniz.
|
0% |