Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12. Bölüm

@ogretmenbiranne

.

 

 

Merhabalar🍀

 

 

 

Bugünün kaçıncı bölümü saymadım ama sizler okuyup yeni bölüm istedikçe paylasmamak için kendimi zor tutuyorum 🙃🥰

 

 

Keyifli okumalar diliyorum 🍀

 

.

.

.

 

Bu mahallede gözümüzü kavgayla açtığımız bir gün daha.

 

Bütün kadınlar sabahın köründe uyanmış bizim evde toplanmıştık. Bu toplanma akşam ki kına için değildi.

 

Aşağı mahallede ninesi ile büyümüş Zuhal abla bu mahallenin esnaflarından biri olan emre abiyle evlenmiş.

 

İlk başlarda güzel giden evlilikte sürekli pürüzler çıkmaya başlamış.

 

En son Zuhal abla eşinin onu aldattığına dayalı mesajları görünceye kadar.

 

Eşi olacak şerefsizde yanındaki el kadar 6 aylık bebeğe bakmadan vurmaya kalktığında Hacer teyze bağırışları duyup evden çıkmış.

 

Gördüğü manzara karşısında tek bir an bile düşünmeden Zuhal ablayı o adamın elinden almış ama sesi duyan diğer kişi Selim abi annesin arada tokat yediğini görünce adamı hastanelik edene kadar dövmüş.

 

"Sizi de rahatsız ettik ben polislere ifade verdikten sonra sığınma evine geçeyim, müsadenizle"

 

Hacer teyze "saçmalama kızım ne sığınma evi senin burada Hacer teyzen varken ne sığınma evinden bahsediyorsun" diyip Zuhal ablayı kolundan tutarak tekrar yanına oturttu.

 

Zuhal ablanın kucağındaki Umay ağlamaya başlayınca annem usulca yanına gidip kucağından aldı.

"Acıkmış yavrum kıyamam. Kızım sütün geliyor mu?"

 

Zuhal abla başını öne eğip " 2 aya kadar sütüm vardı sonra kesildi" dediğinde annem tekrar lafa girip "üzülme yavrum mamayla büyür hem o kadar strese süt mü gelir, sıkma canını sen"

 

Yerinden kalkıp vestiyerdeki cüzdanını almaya gitmişti anlaşılan. "Mihre buraya bakar mısın annem?"

 

"Al şu kartı annem bebeğe mama, bez, ıslak mendil al gel kızım hadi"

 

Annemi ikiletmeden elinden kartı alıp odama geçerek üstüme normal bir şeyler giyinerek aşağıya indim.

 

Ayakkabılarımı giyinirken "anne ben çıkıyorum bir şey lazım olursa ara" annemden onaylayan cümleleri duyunca en yakın markete koşarak gitmeyi düşündüm.

 

Kapıyı açtığım an bütün erkeklerin kapımızın önünde oturduğunu gördüğümde Selim abi hemen yanıma gelip "Mihre ne oldu iyi mi Zuhal?" diye sordu.

 

"İyi işte ne kadar iyi olacaksa, her neyse benim acelem var gitmem gerek" dediğimde Cihangir önümde durup "kötü bir durum mu var?" dedi.

 

"bebek için bir kaç şey lazım onları alıp gelmem lazım" dediğimde "bekle hemen geliyorum" diyip kendi evlerine girmiş 1-2 dakika sonra nefes nefese aşağıya inmişti.

 

Arabaya doğru yürüyüp benide yönlendirirken "buradaki markette herşeyi bulamazsın bebek mağazasına gidelim" dedi.

 

Arabaya binip yakındaki bebek mağazasına vardığımızda annemi arayıp bebeğin kaç numara bez ve hangi mamayı kullandığını öğrenip o reyonlara doğru yürüdük.

 

Bez, mama, ıslak mendil aldıktan sonra görevli yanımıza gelip bebeğin kaç aylık olduğunu öğrendikten sonra biberon, ek gıda malzemeleri, mama sandalyesi, önlük vs. önerdiğinde kartta o kadar limit olup olmadığını bilmediğim için annemi aramayı düşündüm.

 

Cihangir ne yaptığımı anlayıp telefonumu elimden alarak beni görevlinin yanında küçük düşürmeden "tabi siz gerekli olan ne varsa gösterirseniz memnun oluruz" diyip yürürken ardından baka kaldım.

 

Gerekli olan herşeyi alıp kasaya geldiğimizde gördüğüm ses çıkaran köpekçige ve yanındaki peluş civcive bakarken Cihangirin ödeme yapacağını anlayıp "bari bir kısmını ben alsaydım" dedim.

 

Bana öyle bir baktı ki ağzımı açıp tek kelime edemedim.

 

Cihangir kasanın arkasındaki baktığım iki oyuncağıda alıp ödemeyi tamamladıktan sonra eşyaları bir çalışan yardımıyla alıp otogara indik.

 

Arabaya bindiğimizde Cihangir elinde tuttuğu poşeti bana uzatarak "bu da senin için " demişti.

 

Saf saf suratına baktığımda "hiç bakma öyle, mağazada hoşuna gitmiş gibi bakıyordun" dediğinde teşekkür edip aldım.

 

Mahalleye girip eve yaklaştığımızda Cihangir bizim evin önünde durup bagajı açtı. Ben acil olan poşetleri alıp önden yürüyerek eve geçtim.

 

Ceylan abla yanıma gelip elimdeki poşetten biberonu ve mamayı aldıktan sonra bezin olduğu poşeti bana uzatıp "bunu annemlere götürür müsün? Bende bu arada biberonu kaynatıp mamayı hazırlayayım" dedi.

 

Söylediğini yapıp içeriye girdiğimde Zuhal abla sabahki haline nazaran daha iyi görünüyordu yani en azından artık ağlamıyordu.

 

Annemlerin yanına poşeti bırakıp kızların oturduğu kısma geçtim.

 

"Hahh Mihre'de geldiğine göre biz artık hazırlanmaya geçelim" selmanın epey bir süre sonra kurduğu uzun cümleye sevinirken Zuhal abla "ben hiç gelmeyeyim ama size hazırlanmanız konusunda yardım ederim" dedi.

 

Kızlar akşam ki kına için eşyalarını toplayıp bize geldiklerinde hazırlanmaya başladılar. Zuhal abla evlenmeden önce kuaförlük yaptığı için onların saçını ve makyajını yapmıştı.

 

Zor bela ikna ettiğimiz Zuhal ablada gelmeyi kabul edince dolabımdan sade bir elbise beğenip giyinmişti.

 

Gelini tanımadığım için yazlık çiçekli bir elbise giyinip saçlarımı salık bıraktım.

 

Aşağıdan annemin "kızlar biz çocukları alıp çıkıyoruz sizde hazırlanın gelin" dediğini duyunca ceylan ablaya döndüm.

 

"Merak etme yakın zaten yürüyerek gideriz"

Söylediğini başımla onaylayıp dudağıma rujumu sürüp hazır olduğuma emin olunca sadece telefonumu da alıp kızlarla beraber aşağıya indim.

 

Kapıyı açtığımda Cihangir başta olmak üzere erkeklerin hepsi onların aşağı kattaki balkonunda oturmuş çay içiyordu.

 

Beni gördüklerinde hepsinde bariz bir rahatlama olurken aynı şey Cihangir için geçerli değildi.

 

Tek tek kızlarda çıkmaya başladıklarında hepsinin yüz ifadesi görülmeye değerdi.

 

"Lan" diyip balkondan atlayan Furkan abiyle Betül bir adım gerileyip şirince gülümsedi.

 

Balkondaki erkekler birbir içeriye girdikten kısa bir süre sonra hepsi evden çıkıp yanımıza gelmişlerdi.

 

Selim abi elindeki ayakkabıları Furkan abinin önüne atıp "Hacer teyze görmesin" diye uyardı.

 

Furkan abi işaret parmağıyla Betül'ü gösterip " bununla mi gideceksin kınaya?" dediğinde "düzgün işte, kardeşin istediğini giymiş niye karışıyorsun" Göktuğ abi dünün intikamını alan sözlerini söylediğinde Selim abi kahkaha atarak "adam haklı beyler" dedi.

 

"Ayy tutmayın bizi lafa hem gideceğimiz yer kına ortamı bilmem farkında mısınız hepsi kadın" ceylan abla olaya el atıp bir koluna beni diğer koluna Zuhal ablayı çekti.

 

Yürürken arkamızdan gelen ayak sesleri iki adımlık mesafede bile koruma iç güdüsüyle gelen bizimkilerden başkasına ait değildi.

 

Bahçe kapısından gireceğimiz an "Mihre" bana seslenen Cihangir'e dönüp baktığımda diğerlerinin karşı evin önündeki gençlerin yanına oturduğunu gördüm.

 

"Biz geçiyoruz güzelim çok oyalanma" ceylan ablaya tamam diyip Cihangir'e doğru yürüdüm.

 

Aradaki mesafeyi iyice kapatıp arkasındaki gençleri görmemi engellemişti.

 

Kollarımı göğsümde toplayıp "dinliyorum" dediğimde içinden mırıl mırıl sabır çekip elimdeki telefona bakıp "telefonunu yanına aldın mı diye soracaktım" dedi.

 

Telefonu sağ elimde tutup onun gözüne sokar gibi yaklaştırırken gülümseyerek "gördüğün gibi yanımda, başka bir şey yoksa gideyim" dedim.

 

"Var.. yani şimdi oldu ekrandaki fotoğrafını atarsan sevinirim" diyip göz kırparak gitti.

 

Ekrandaki fotoğrafımı mi istemişti?

Söylene söylene bahçeden içeriye girdiğimde Zuhal abla ve Ceylan abla dışında bizim kızların ortada oynadığını görünce tebessüm edip anneme görünmek için kadınların yanına geçtim.

 

Annemlerin oturduğu kısım biraz daha yaşı büyük kadınların olduğu masaydı.

Masaya geçtiğimde nehir beni gördüğünde"mihye" diyip kucağıma atladı onu poposundan ve sırtında destekleyip anneme doğru eğildim "anne ben ceylan ablaların yanındayım" diyip nehirle beraber uzaklaştım o masadan.

 

Çünkü diğer kadınların bakışı bakış değildi.

 

Nehir'i Ceylan ablayla ortamızdaki sandalyeye oturtuğumda " yine ne bahane sundu çok merak ediyorum" diyen ceylan ablanın Cihangirin ne söylediğini merak ettiğini anladım.

 

"Telefonum yanımda mı diye sordu" dedim. Ceylan abla kahkaha atıp "ve telefon elindeyken sordu bunu değil mi?"

şimdi düşününce gerçekten saçma bir bahaneyle konuşmak istemişti.

 

Kına şarkısı başladığında kızlar gelinin etrafında çember çizip dönmeye başladıklarında çalan şarkıyı mırıldanıp dönenlere eşlik ettim.

 

Şarkı sözleri mi yüreğime dokundu desem değildi.

 

Benim ki babam varken yaşadığım babasızlığın eseriydi.

 

Gelinle beraber bende ağlamaya başlayınca annem yanıma gelip beni göğsüne çekti.

 

"Annesinin birtanesini hiçbir zaman hor görmeyecekler buna müsade etmeyeceğim"

 

Neler hissetiğimi çok iyi anlamıştı.

 

Gelinin eline konulan altınla kınası yakılmış ve kopan alkış sesleriyle damatla arkadaşlarıda bahçeye gelmişti.

 

Mahallenin erkekleride damadın ardından bahçeye girince o kehribar gözler nerede olduğumu biliyormuş gibi hemen beni bulmuştu.

 

Beni görünce gülümseyen yüzü gözyaşlarımı gördüğünde an be an düşmüş eş zamanlı olarak kaşlarını çatmıştı.

 

Buruk bir gülümseme gönderip 'sorun yok' demek ister gibi gözlerimi açıp kapatmıştım.

 

Önce bana bakmış sonra ablasına bakarak kaş göz yaparak boş bir masaya geçmişti.

 

Ceylan abla birden yanıma gelip "Zeynep teyzecim ben kızını alıyorum müsadenle" diyip koluma girerek Cihangirin olduğu masaya yönlendirmişti.

 

Beni kendisiyle Cihangirin ortasına oturtup "gelin kim anlamadım güzelim niye öyle içli içli ağladın sen" diye soran Ceylan ablaya " hiç öylesine" diyip konuyu kapattım.

 

Daha doğrusu kapattığımı sandım.

 

Çünkü Cihangir bana iyice yaklaşıp "akşam konuşuruz bu konuyu olur mu?" dediğinde ondan kaçmayacağımı anladım.

 

Damat ve gelin ortada oynamaya başladığında "ayy sizin içiniz geçmiş kalkıp oynasanıza" ceylan abla bir yandan masadaki kuruyemişlerden yiyip bir yandan bizi tazeliyordu.

 

"Hadi gel" Cihangir yerinden kalkıp bana elini uzattığında ayıp olmasın diye elinden tutup kalktım.

 

Ellerinin içindeki sıcaklık vücudumda şok etkisi yaratırken elimi hızla çekip bizim kızların olduğu halkaya geçtim.

 

İrem ortaya geçtiğinde karşısına poyraz abi geçmişti. Onlar karışıklıklı oynadıktan sonra Betül ortaya geçtiğinde

Furkan abinin elini öne doğru uzatıp Göktuğ abiye müsade etmesiyle bu sefer mahallemizin yeni aşıkları oynamaya başladı.

 

Kafa dağıtsın diye getirdiğimiz Zuhal ablayı ortaya ittirdiğimizde Selma, selim abiyi ortaya atmıştı. Ne yaptığını anlayan Selma dudaklarını ısırıp bir Furkan abiye bir de benle Cihangir'e bakmıştı.

 

Elimden tutup beni ortaya götüren Cihangirle yaşadığımız sürekli temaslar yüzünden önce bir kal gelmiş gibi durmuş sonra Cihangirin gülümseyip göz kırptığını görünce ona inat utanmak yerine oynamaya başlamıştım.

 

Bizden sonra Selma ve Furkan abi ortaya geçtiğinde Furkan abinin ağzı kulaklarındaydı ama Selma başını kaldırıp bakmıyordu bile.

 

"Neyse bu kadar yeter" Furkan abi ortadan çıkıp masaya geçtiğinde Selmayı rahatsız etmemek için yaptığını hepimiz anlamış ve masaya geçmiştik.

 

Gece yarısına kadar süren eğlence bittiğinde hepimiz evlerimize geçerken annem Zuhal ablanın kucağında uyuyan Umay'ı almak istediğinde Selim abi annemden önce davranıp "ben alırım Zeynep teyze" diyerek kucağına aldığı Umay'ın başından öpüp iyice sardı.

 

Umay'a bakınca aslında ne kadar çok benzediğimizi anladım. Bende küçükken babalı babasızlardandım.

 

Selim abi umayi yukarıdaki odaya yatırıp gittikten sonra Zuhal ablaya kendi pijamalarımdan verip odama geçmiştim.

 

Üstümü değişip makyajımı temizledikten telefonumu şarja takıp mutfağa indim.

 

Bir fincan kahve alıp odama çıktığımda telefonumun ışığı yanıp sönüyordu.

 

Kim olduğunu anladığım için balkon kapısını açıp elimdeki fincanı masaya bıraktıktan sonra bana bakan Cihangir'e bakıp içeriye girdim.

 

Telefonumu ve şalımı alıp balkona çıktığımda adımlarımı takip eden adama düşmeden edemedim.

 

Üstündeki gri tişörtle bile nefes kesecek kadar yakışıklı duruyordu.

 

Ben onu izlemeye dalmışken telefonumun açıkta unuttuğum zil sesi boş sokakta yankılandı.

 

Panik yapıp "alo" diye hemen cevap verdiğimde derin bir çeken Cihangirin sesini buradan bile duydum.

 

"Nasılsın?"

 

Sorduğu soruya anlam veremedim karşımda durmuş ve bana nasılsın diye soruyordu.

 

"Gördüğün gibi iyiyim" ayıp olmasın diye sonuna "sen nasılsın?" diye ekledim.

 

"Beni boşver şimdi, genel olarak sordum nasılsın diye akşam kınada neden ağladın?"

 

Evet kaçmayacağımı biliyordum ama unutmayıp hemen sorması mutlu etmişti.

 

Yalan söyleme gereği duymadan "babam geldi aklıma" dedim.

 

Gözlerini bir an olsun benden ayırmadan bakmaya devam ettiğinde konuşmamı beklediği aşikardı.

 

"Biliyor musun Cihangir? Babamın degil bir atı, uçağı da olsa binip gelmezdi en çokta buna ağladım"

 

İtirafımla kasılan çenesine burdan görmüştüm.

 

Aklıma gelen anılarla gözümden bir damla yaş düştüğünde "ağlama" demişti sadece.

 

İşi şakaya vurup kasvetli ortamı değiştirmek isterken "babam senin baban olabilir uçağı yok ama arabası var" dediğinde büyük bir kahkaha atmıştım.

 

"Hah şöyle işte gözünü sevdiğim, hem bakıyorumda ablamla yeğenimi elimden aldığın yetmemiş gibi babama da yok demiyorsun" Cihangir bir yandan cebinden sigarasını çıkarıp bir yandan konuştuğunda söylediği şeyin gerçeklik payı var mı diye

 

"Aşk olsun ben senden birşey almadım alan kişi sensin" dediğimde sigarasını yakmak için kalkan eli öylece havada kalmıştı.

 

"Al güzelim herşeyimi al, hem ben senden ne almışım ki?" İlk söylediğine düşmemeye çalışarak " ımm hatırlatayım o zaman, mesela saç bandım?" dedim.

 

Sigarasından aldığı nefesi havaya üfleyerek gülüp "teknik olarak baktığımızda onu senden değil nehirden almış oluyorum" dedi.

 

Başımı iki yana sallayıp "öyle olsun madem" diyip kahveden bir yudum içtiğimde "hem senden daha özel birşeyi almak isterim" söylediği sözle ağır ağır yutkunup "neymiş o" diye sordum.

 

"Aslında görevi vücuda kan pompalamak olan ama ömür boyu saklayacağım kurbanı olduğum bir kalp" dediğinde karanlıkta bile gözlerinin içindeki saf isteği gördüm.

 

Henüz çok erkendi buna cevap vermem için o yüzden "oldu canım hadi bana müsade, iyi geceler" diyip ayağa kalkıp el sallayarak içeriye girdim.

 

"İyi geceler, ha bu arada unuttum sanma fotoğrafı bekliyorum"

 

Cihangir gerçekten kalbime zarardı.

 

Uygulmaya girip ekrandaki fotoğrafımı ona attım.

 

Siz: hiçbir şeyi de unutma 🙃

 

 

 

Mesaj görüldü olduğu halde cevap gelmeyince uygulamadan çıkıp Instagram'da biraz gezindim.

 

"Seninle ilgili şeyleri unutmam mümkün değil"

 

Yukarıdan gelen bildirimle elimi kalbimin üstüne koydum.

 

Evin içinde yükselen bebek ağlama sesiyle yerimden kalkıp aşağıya indim.

 

Annem kahvaltı hazırlarken Zuhal abla şişmiş gözleriyle ayakta sorduğu belli haliyle Umay'ı susturmaya çalışıyordu.

 

Anlaşılan gece uyumamış ve uyutmamıştı.

 

Yanlarına yaklaşıp "Bana ver abla sen kahvaltıya kadar biraz dinlen" diyip Umay'ı kucağından aldım.

 

"Çok teşekkür ederim gerçekten yok diyemeyeceğim" dediğinde annem elindeki biberonla salona gelmiş "annem sen bunu içir Zuhal sende çık biraz dinlen" diyerek koltuğa oturdu.

 

Kucağımda oturan bebek doymuş olduğu için gözleri kapanmaya başladığında başını göğsüme yaslayıp rahat bir pozisyonda uyumasını sağladım.

 

Kapının tıklamasıyla yavaş hareketlerle kucağımdaki bebekle beraber gidip kapıyı açtım.

 

Selim abiyi elinde ekmek poşetiyle görünce şaşırmıştım. Evleri karıştırmış olmalıydı.

 

"Bizim eve alınca size de alayım dedim. Uyuyor mu?"

 

"Teşekkür ederiz abi, uyuyor. Gelsene içeriye kapıda kaldın."

 

Ayakkabılarını çıkarıp içeriye geçerken bir yandan da salona bakınıyordu.

 

Bana döndüğünde gülümseyip o sormadan "Zuhal abla uyuyor, ben Umay'ı bırakayım onu da kahvaltıya çağırıp gelirim" dedim.

 

Hep beraber kahvaltı sofrasındayken selim abinin okul anılarını anlattığı kısımlarda Zuhal abla derin bir iç çekip selim abiyi pür dikkat dinliyordu.

 

Eğlenceli geçen kahvaltıdan sonra mutfağı toparlayıp ev işlerini de halledip yukarıya çıktık.

 

Akşam ki düğün için hazırlandığımda Zuhal abla yanıma gelip makyajimda ufak tefek rötuşlar yapmıştı.

 

Aşağıya inip "anne düğün kaçta taksi çağırdın mı?" diye sordum.

 

Annem başörtüsünü bağlarken "Yok kızım sevgi tyezenler eşiyle gidecekmiş bizi de Cihangir alacak" dedi.

 

İsmini duymamla heyecanlandım. Bu durumu fark eden Zuhal abla anlamış olmalı ki göz kırpıp Umay'ın başına ponponlu saç bandını takıp "sen Umay'ı alır mısın Zeynep teyze ben yukarıdan çantamı alıp geleyim"diyerek Umay'ı anneme verip yukarıya çıktı.

 

Kapı çaldığında hızlı adımlarla ilerleyip açtım. Karşımda siyah takım elbise içine giydiği beyaz gömleği ile duran adam saatlerce izleyeceğim kadar karizmatik ve yakışıklı duruyordu.

 

Onu süzdüğüm gibi o da beni süzüp " bu gece sorunsuz geçer inşallah" diye ağzının içinden mırıldandı.

 

"Hahh geldin mi oğlum hadi çıkalım" annem kucağında umayla gelip çıktığında Zuhal ablanin da gelmesiyle hep beraber arabaya geçtik.

 

Arabada çalan şarkı ile dönüp Cihangir'e baktığımda bana yandan bakıp göz kırparak şarkı sözünü fısıldadı.

 

"Yavrum baban nereli nereden bu kaşın gözün temeli"

 

Utanıp önüme döndüğümde annemle Zuhal ablanın konuşuyor olmasına sevindim. En azından duymamıştılar.

 

Düğün salonuna geldiğimizde otoparkta poyraz abiyle Adnan amcayı görünce selam verip bizimkilerin masasına geçtik.

 

Gelin ve damadın alkışlar eşliğinde salona girmesiyle dans edip nikah merasimini gerçekleştirmek için masalarına geçmişlerdi.

 

Cihangir yanımdan kalkarken parmaklarıyla çıplak koluma dokunup "ben şu aşıkların şahitliğini yapıp geliyorum" diyerek gitmişti.

 

Arkasından aval aval bakarken bu adamın temas bağımlısı olduğunu düşünmeye başlamıştım.

 

Nikah memurunun sorduğu soruya önce gelin sonra damat evet dedikten sonra sıra şahitlere geldiğinde Cihangir bana bakarak 'evet' demişti.

 

Ceylan abla kahkaha atıp masada bana doğru eğilerek "bizim ki iyice şaşırdı" diyip renkten renge girmeme sebep olmuştu.

 

Gelinle damat tekrar dansa kalktığında sunucunun ' bütün çiftleri dansa davet ediyoruz' demesiyle yanımdaki hareketliliğe dönüp baktım.

 

Mahalleden olmadığını düşündüğüm genç adam ceketinin önünü ilikleyip anneme bakarak "müsadenizle kızınızı dansa kaldırabilir miyim?" dediğinde, annem "karar kızımın bana değil ona sormanız gerekir evladım" demişti.

 

Adam bana elini uzattıp " benimle dans eder misiniz?" diye sorduğunda ben kibarca reddetme yolu düşünüyodum ki Cihangir gelip "hayır efendim dans edemez" bana göz kırparak "çünkü bana sözü var" demişti.

 

Adam özür dileyip gittiğinde kaşlarımı çatarak Cihangir'e baktım şu an bu ortamda benim adıma cevap verdiği için kızmam doğru olmayacağı için elini uzatmasına fırsat vermeden kalkıp önden yürüyerek piste geçtim.

 

Yanıma gelip bir eliyle elimi avuçlarının içine alıp diğer eliyle belimi sardığında " çatma kaşlarını hayır demekte zorlandığını düşünüp araya girdim" dedi.

 

Ben tepki vermeyince gözleri yüzümü tarayıp "yoksa dansa kalkacak mıydın?" diye sordu.

 

Omuzları yenilgiyle düştüğünde elimin altındaki omuzuna onun bana yaptığı gibi dokunup "tabi ki" diyip yüz ifadesini inceleyerek kısılan gözlerine baktım.

 

Gülmemek için kendimi tutarak "tabi ki hayır diyecektim ama benim adıma cevap vermen hoşuma gitmedi" dedim.

 

Derin bir nefes alıp beni iyice kendine çekerek "bir daha olmaz ama sen benim adıma olan herşeye karışabilirsin" dedi.

 

Söyledikleri ve bu kadar yakın olmamız kalbimi dört nala koştururken mantıklı yanım devre dışı kalmıştı.

 

Sessiz geçen dansın sonunda elindeki elimi çektiğimde yüzü düşmüş sonra ise " o eli bir kere tuttum ya ahdım olsun bir daha bırakmayacağım" demişti.

 

Ettiği yemin çok büyüktü.

 

Evet ona karşı diğerlerine baktığım gibi abi gözüyle bakıyordum hatta daha farklı hissediyordum.

 

Ama kısa bir süre içinde bu kadar büyük hisler içinde olması beni korkutuyordu.

 

Poyraz abiyi bizim masada gördüğümde yanına doğru geçip "hoşgeldin" dedim.

 

Yanağımdan makas alıp "Hoşbuldum fıstık dansa kaldıracaktım ama birileri benden önce davranmış" diyerek Cihangir'e ters ters bakmıştı. Dönüp baktığımda Cihangirinde ondan farkı yoktu.

 

Annemin yokluğunu farketmemle masalara göz gezdirdim. Göremeyince lavabolara bakmak icin yerimden kalktım.

Lavaboda annemi göremeyince çok sıkıştığım için içeriye girdim.

Dış kapının açılma kapanma sesinden sonra aşinası olduğum sesleri duydum.

 

"Niye böyle yapıyorsun hem sana hem ona yazık değil mi? Söyle işte sevdiğini mutlu olun sizde?"

 

"Öyle olmuyor işte, o beni yıllarca görmedi ki.. şimdi çıkıp başkasının ağzından duyduğum itirafla, yıllarca içimde büyüttüğüm sevdayı dile getiremem "

 

"Kendi gelip söyleseydi böyle yapmayacak mıydın yani?"

 

"Sakın! Sakın İrem, sen hiçbir şey söylemiyorsun."

 

Kapı tekrar açılıp kapanınca çıktıklarını anlayıp bende lavabodan çıktım.

Cihangirin kapının önünde beni beklediğini gördüğümde yanına gittim.

 

Beraber yürüyüp masaya geçtiğimizde gayri ihtiyari Furkan abiye bakınca onunda Selma'ya baktığını gördüm.

Müsait bir zamanda ona selmanın hislerinden bahsetmesem bile kendi aşkını kendinin itiraf etmesini söyleyecektim.

 

Çiçek atma eğlencesi başladığında bütün genç kızlar gelinin arkasına geçmişti. Şimdilik evlilik gibi bir düşüncem olmadığı için o kervana katılmak istemedim.

 

Gelin çiçeği attığı an çiçek pat diye masada oturan bir adamın kucağına düştü hepimiz o tarafa bakmıştık.

 

Adam şaşkın bir ifadeyle arkasını döndüğünde herkes kahkaha atarkenp ben sadece 'haklarında hayırlısı diyebildim.'

 

 

 

Yeni bölümü nasıl buldunuz?

 

 

 

Çiçek kimin kucağına düştü?

 

 

 

Satır aralarında yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmazsanız sevinirim 🍀

 

 

 

Yeni bölümde görüşmek üzere 🍀💙

Loading...
0%