Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@ogretmenbiranne

 

Gece bölüm atmaya alışkın bir yazarınız varsa hayat her zaman daha eğlencelidir.

 

Bölüm sıklığı belli olmasa da ilk bir kaç bölümü yazdıkça paylaşacağım gidişata göre gün belirleyip ona göre yeni bölümü paylaşırım.

 

Sizleri Sancakzade Mahallesine alıp Keyifli okumalar diliyorum 🍀

 

 

 

Medya: Mihre

 

.

.

.

 

"Mihre annem hadi uyan" gözümü açıp dün gece utançla çektiğim perdeye bakıp sarsak adımlarla yatağımdan çıkıp görünmez bir bölgeden perdeyi usulca açıp camı da açarak odadan çıktım.

 

 

Banyoya girip rutinlerimi tamamladıktan sonra odama dönüp yatağımı kapatarak üstüme normal birşeyler giyerek aşağıya indim.

 

 

Mutfağa girince annemin çayı hazırladığını görünce "günaydın annem" yanağını öpüp buzdolabını açarak eksiklere göz gezdirdim.

 

 

"Anne ben bir markete gidip geleyim kahvaltılık alışverişi yapayım" kapıdan çıkarken " olur kızım ekmekte al" cüzdanına yönelen annemi durdurup spor ayakkabılarımı ayağıma giyerek evden çıktım.

 

 

Dalgın bir şekilde yürürken "Mihre" adımın seslenilmesiyle selma'ya döndüm "günaydın, erkencisin nereye bu saatte" diyen selmaya "sana da günaydın, ben hep erken uyanırım.. markette gidiyorum alışveriş için.. sen nereye?"

 

 

Selma koluma girip "bende öyle fırına ekmek almaya" yüzünü buruşturup " hayır anlamıyorum benden küçük var evde ama markete giden yine ben oluyorum" isyan eden haline gülünce "olsun işte beraber gidiyoruz en azından" diyerek marketten içeriye girdik.

 

 

Ben alışverişimi tamamlarken Selma markette ki amcayla ayaküstü dedikodusunu yapmış tekrar koluma girerek fırına doğru adımlamıştık.

 

 

 

Fırına girince Selma "Günaydın Cihangir abi" diyip benden ayrılıp önümüzde bekleyen adamın koluna girmişti.

 

 

"Günaydın cimcime yine mi sana kaldı ekmek alma işi" duyduğum bariton sesle hâlâ arkası bana dönük olan adamın sırtına bakıyordum.

 

 

Kendini bir anda Küçük Emrah şekline sokan selma'ya bakınca bana göz kırpıp " maalesef yani evde abimde var ama ned-" selmanın acitasyonunu "kime göz kırptın sen az önce" diye bölen sert sesle irkildim.

 

 

Adam selmanın kime göz kırptığını görmek için omzunun üstünde bakacakken ben hızla arkamı döndüm.

 

 

 

"Kız arkadaşım Cihangir abi" Selma rahatsız olduğumu farkedince " usta sen bana oradan 5 ekmek verir misin? 2 tanesini ayrı poşette olsun" diyerek adamın uzattığı ekmeği alıp beni çekiştirerek fırından çıkardı.

 

 

"Mihre.. kusura bakma ya seni de zor durumda bıraktım" melul melul bakan selmanın kolunu sıvazlayarak " sorun değil birden irkildim" az önce yaşananları geçiştirmek ister şekilde konuşup yürümeye devam ettim.

 

 

 

"Mihre sormadım ama 2 ekmek yeter miydi?" bana uzattığı ekmek poşetine bakınca " doğru ya ben ekmek almayı unuttum, sağol canım yeter" cüzdandan çıkardığım parayı gören Selma "saçmalama istersen alt tarafı 2 ekmek, hadi çok oyalandık" diyerek tekrar yürümeye başladık.

 

 

 

Bizim evin önüne geldiğimizde poşeti sallayarak " tekrardan teşekkür ederim" zile bastım.

 

 

 

"Önemli değil hadi afiyet olsun" diyerek o da yan taraftaki evine yöneldi.

 

 

Annemle kahvaltımızı yaparken evin eksiklerinden, kayıt işlerime, mahallelinin sıcak yaklaşımına kadar herşeyi konuştuktan sonra sofrayı ve bulaşıkları halledip odama çıktım.

 

 

 

Çocukluktan gelen bir duyguyla pazar günlerini sevmezdim. Annemle bütün gün evde oturur gelen babaannemlere hizmetle geçerdi.

 

 

 

Hizmet etmeyi sevmediğimden değil sınıf arkadaşlarım pazar günlerini eğlenerek geçirirken benim evde pineklemem bana pazar günlerinin diğer günlerden daha sıkıcı gelmesini sağlıyordu.

 

 

Okumuş olduğum 'Miras Hukuku' kitabını bırakıp genleserek oturmaktan uyuşan bacaklarımı hareket ettirip aşağıya indim.

 

 

 

Televizyon karşısında oturan annemi görünce yamacına girip " çok sıkıldım anne ya, birer kahve yapayım da anne-kız balkonda keyif yapalım mı?"

 

 

 

"Hadi yap bakalım" annemin onaylamasıyla yerimden kalkıp mutfağa girdim "az önce fırından çıkardığım kurabiyelerden de koy" odadan seslenen anneme görmese bile başımı sallamıştım.

 

 

 

Annemle beraber içtiğimiz kahvenin ardından fincanları yıkamak için mutfağa girmiştim.

 

 

"Mihre.. Meltem teyzenler köşedeki parkta hep beraber çay içmeye gideceklermiş sizde gelir misiniz diye soruyor, gidelim mi kızım?"

 

 

 

Annemin sesinden aslında istediğini anlamak zor değil ama ben istemezsem diye hevesli durmuyordu. Halbuki ben bile heyecanlanmıştım.

 

 

 

"Olur tabi annem" heyecanla yanına gidip " ben hemen üstümü değiştirip geliyorum" yanağını öperek odama koştum.

 

 

 

"Merdivenlere dikkat et Mihre! Koşma düşeceksin"

Ardımdan kızan annemi şu an için umursamayabilirdim.

 

 

 

Üstüme mor crop tişört altıma da açık mavi bir jeans çekerek geldiğim gibi koşa koşa aşağıya indim.

 

 

Annem elinde tuttuğu poşete baktığımı görünce "eli boş gitmeyelim dedim kurabiyelerden koydum " diyerek dış kapıyı açarak çıktı.

 

 

Ben annemin hevesli olduğunu anlamıştım ama annemde daha fazlası vardı.

 

 

Anlaşılan gençlik zamanlarında hep yaptıkları şeydi bu buluşma annemi eskiye götürmüştü.

 

 

 

Anneme yetişip taşıdığı poşeti elinden alıp koluna girerek mahallenin parkına doğru yürümeye başladık.

 

 

Parka yaklaştıkça artan kahkaha sesleri içimdeki çocuğu uyandırdı.

 

 

Herkese selam verip gençlerin olduğu kilime geçip önceden tanıştığım Betül, Selma ve İremin yanına yaklaştım.

 

 

Beni ilk farkeden Furkan abi olunca gülümseyerek baş selamı vermiş yanında ona bir şeyler anlatan arkadaşına geri dönmüştü.

 

 

 

Arkası dönük kızların dibinde durup "selam" diyerek selmayla Betül'ün arasındaki boşluğa oturdum.

 

Kızlarda selam verip hal hatır sorduktan sonra üstümde hissettiğim bakışlarla başımı çevirip kim olduğumu merak edenleri gördüm.

 

 

 

Furkan abi duruma el atıp " Mihre mahallemize yeni taşındılar annelerimiz çocukluk arkadaşı, mihre abicim bunlarda bizim tayfa" yanındakileri göstermişti.

 

 

 

Tayfayla da tanıştıktan sonra onlarında bana sanki hep içlerinden biriymişim gibi davranması üstümdeki gerginliği atmama yardımcı olmuştu.

 

 

 

"Ooo Cihangir hoşgeldin paşam uyanabildin mi?" Selma'nın abisinin yani selim abinin sesiyle ortamda sessizlik olmuştu.

 

 

 

Sessizliğe bölen ise " ulan selim" duyduğum sesle nefesimi tutmuştum bu ses sabah duyduğum sesti.

 

 

Kendinden emin adımların yere bıraktığı sesi bir ben mi duyuyordum acaba.

 

 

 

Arkamızdan dolanıp Furkan abinin sağ tarafındaki boş yere oturunca o da kafasını kaldırmıştı.

 

 

 

Sesinden sabah fırında duyduğum ses olduğunu anlamıştım da karşımda oturan adam dün gece utançla perdeyi suratına çektiğim adamdı.

 

 

 

Gözleri gözlerimden çekilmezken Betül beni dürtüp munzur bir ifadeyle " gitme o yana boğulursun" diye gülüp geriye çekilmişti.

 

 

 

"Saçmalama ya ne alakası var" sesim haddinden fazla yüksek çıkınca Selma ve İremin de kahkaha atması rezil olmama yetmişti.

 

 

 

Yetmişti demiştim değil mi yok yetmemiş el birliğiyle rezil olmamı sağlayacakların arasındaydım " Ne oldu Mihre" Furkan abi yani sormasan olmaz mıydı?

 

 

 

"Şey yok bir şey birden sesimi kontrol edemedim" konuyu kapatmaya çalışmamı anlayışla karşılayıp bu sefer Cihangir abiye döndü.

 

 

 

"Ee Cihangir bitti mi dükkanın tadilatı" gözlerini kısarak bana bakan Cihangir abi yavaşça Furkan abiye dönüp " bitmedi kardeşim haftaya ancak tamam olur"

 

ne dükkanı bir bilgim olmasa da ortamda dönen sohbete dikkat kesilmiştim.

 

 

 

Selma yerinden aniden kalkıp " ayy içim şişti, kızlar hadi kalkın gezelim" hepimizde gözlerini gezdirip "kalksanıza be" çemkirmesiyle elimdeki çekirdeği tabağa koyup üstümü silkerek kalktım.

 

 

 

"Anne biz kızlarla biraz yürüyüş yapacağız" bu kız neden hep bağırıyordu yahu sadece 5 metre ötemizde oturuyordu annelerimiz.

 

 

 

Ben betülle, Selma iremle kola kola parktan çıkıp yürürken Selma arkadan " gördünüz demi yılların ağır abisi cihangirin nasıl da düştüğünü" hemen arkamı dönüp bakınca düşen kimse yoktu.

 

 

Kızların kahkahası mahalleyi sallarken "kızım vallahi hiç güleceğim yoktu ciddi ciddi düşmüş mü diye etrafa baktı" selmanın eğlenir sesiyle kaşlarımı çatıp "ne bileyim gerçek anlamda söylemediğini alla alla ben insanlık görevimi yaparak düşeni kaldırmak için dönmüştüm.

 

 

 

Daha yüksek sesle güldüklerinde ne söylediğimi yeni idrak ediyordum. " Tabi ki Mihre kaldıracak değil mi kızlar, nihayetinde kime düştüğü belli."

 

 

Kızlara ters bakış atıp Betül'ün kolundan çıkarak geri geri yürüyüp işaret parmağımı saklayaray "ben eve gidiyorum ya bir daha bu konuyu açmayın" diye cırlayıp bir hışımla arkamı dönmüştüm.

 

 

 

Burnumu sertçe çarptığım şeyle gözlerim dolmuştu. Başımı kaldırıp bakınca 50li yaşlarında birine çarptığımı farkedip "özür dilerim farketmedim" adam sadece gözlerimin içine bakarken söylediklerimi duymamış gibi şaşkın bir şekilde dediği tek şey;

 

" Zeynep?" oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Günün ikinci bölümüyle geldim. Hazır ben yeni bölümü atmışken sizde beni kırmayıp yorum ve votelerinizi yollaayiverin

 

Biraz şey gibi oldu "yanlış anlamayın dilenci değilim ama 1 lira verir misiniz?"

 

Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın, sevginize yüreğinize sahip çıkın 💙

 

Loading...
0%