@ogretmenbiranne
|
Merhabalar.
Öncelikle bölümlerin geciktiğinin ve sizleri beklettiğimin farkındayım ama malum okullar açıldı.
Bu hayatta öğrenci olmak kadar zor bir şey varsa o da kesinlikle öğrenci velisi olmakmış.
Neyse ben yine içimi dökmeden bölüme geçeyim.
Keyifli okumalar diliyorum 🍀💙
Günler günleri kovalarken okulların açılmasıyla benim yoğun günlerimde başlamış bulunmaktaydı.
Okul ev kafe derken neredeyse boş saatim bile yoktu.
Son dönem olduğu için bir yandan da staja gidip geliyordum.
Bu süreçte Cihangirden bol bol sitem duymuştum beni istediği gibi göremediği için ama elimden gelen bir şey yoktu.
Omzumdaki çantayı düzeltip fakülteden içeriye girdiğimde bizim sınıftan birkaç kişiye selam vermiş ve yerime oturmuştum.
Telefonum çalınca ekranda gördüğüm isimle şaşırmıştım. Adnan amcanın bu saate beni araması pek hayra alamet değildi.
Tereddütle yanıtladığım aramada Adnan amcanın " Güzel kızım" demesiyle içim bir nebzede olsa rahatlamıştı.
Hoca gelinceye kadar Adnan amcayla konuşmuş içimdeki tatlı heyecan ve hüzün karışımı duyguyla derse dönmüştüm.
Fakülteden çıkarken yanımda duran Denizle konuşarak yürüyorduk. Köşede duran bedenle heyecanımı bastırma zahmeti görmeden oraya doğru hızlı hızlı yürümeye başladım.
Bugün dersimin az olması Cihangirin işine yaramış ve çıkışta beni almaya gelmişti.
Arkamda denizin "kız ağırdan al kendini kız evi naz evidir" diye söylemelerini umursamadan sevdiğim adamın boynuna atladım..
Kollarımı boynuna dolamamla elleri hemen belimi bulmuş boynuma gömdüğü başıyla derin bir nefes çekmişti.
"Özledim be yavrum.."
Ben huylandıkça başını daha çok hareket ettirip sakallarının içimi gıdıklamasını sağlamıştı.
"Merhaba.."
Denizin arkamdan gelen sesi Cihangirin sinirlendirmişti. Bunu bedeninin kasılmasından anladım ki sarılıyor olmasaydım bile rahatsız olduğunu anlamak zor değildi.
"Sana da merhaba ve güle güle.."
Cihangir elimden tutup arabaya yönlendirirken ağzım açık bir şekilde olan bitene anlam vermeye çalışıyordum.
Üstümde hakimiyet kurmasına izin vermeyip elimi elinden kurtarıp açtığı kapıyı geri kapatarak "ne oluyor?" diye sordum.
Deniz Cihangiri delirtmekten zevk almış gibi gülümseyip iki elini havaya kaldırarak 'ben masumum' imajı sergilerken Cihangir "bir şey olduğu yok güzelim vaktimiz az ya seninle doyasıya zaman geçirmek istiyorum" diyip kapattığım kapıyı tekrar açarak belimden tutarak beni koltuğa oturttu.
"Yuh lan kızı resmen kaçırıyor" denizin Cihangirin beni kucaklayıp arabaya koymasına şaşırdığını görebiliyordum. Ama ben bu süreçte böyle hareketlerine alışmıştım.
Cihangir yerine oturduktan sonra vitesteki eliyle elimi tutmuş kafeye gidinceye kadar da bırakmamış hatta ve hatta her kırmızı ışıkta avuç içimi öpüp durmuştu.
Kafeye geldiğimizde çantamı alıp cüppemin olduğu poşeti arabaya bırakarak inmiştim.
İçeriye girer girmez sudeyle ismaili görünce Cihangiri arkamda bırakıp yanlarına geçtim.
Sudenin ağzı kulaklarında aptal bir sırıtma halindeyken ismaile göz kırpıp "neyi var delirmiş gibi gülüyor" dediğimde İsmail bana gülmüştü.
Belimde hissetiğim elle kafamı çevirip sevdiğim adama baktım.
"Delirmedim ama evleniyorum"
Sudenin haddinden fazla yüksek çıkan sesiyle irkilip ona döndüm. "Ne bağırıyorsun kızım" dediğimde Sude koluma vurup "yani takıla takıla sesimin yüksek olmasına mi takıldın?" dedi.
Takılmam gereken bir yer mu vardı yani? Ne yapayım Cihangir bana dokunduğu an aklım başımdan gitmişti anlamamış olmam normal değil mi?
"Cihangir abi sen biraz uzaklaş istersen bizim kız sen yakınındayken çevrimdışı oluyor"
Sudenin Cihangir'e söylediğine kaşlarımı çatıp "hiçte bile ne alakası var" diye cırladım resmen.
"Evleniyorum dedim" sağ elini havaya kaldırıp gözümün ufak bir tüzük soktuğunda transa girmiş gibiydim. Sudeyle İsmail arasında bakışlarım gidip gelirken "eee yuh ama sizin okulunuz yok mu" diye tepki gösterdim.
Sudenin yüzü düşerken Cihangir belimdeki elini sıkılaştırmış kulağıma doğru eğilerek "yavrum bu onların kararı tepki yerine tebrik mi etseydin" dediğinde yediğim bokun farkına varmıştım.
Hızla sudeye sarılıp "çok tebrik ederim bebeğim çok sevindim, ben bir anlık şok yaşayınca yükseldim sen bakma bana" diye gönlünü almaya çalıştım.
Sude buruk bir şekilde gülümseyip " sorun değil haklısın tabi ama zaten 2 yıldır aynı evde yaşıyoruz benim için değişen tek şey soyadım olacak" dediğinde yutkunmakta güçlük çektim.
Çünkü Sude üniversite okumak istediğinde ailesi karşı gelmiş ve kavgalara rağmen İstanbula geldiğinde ailesi evlatlıktan reddetmiş.
Aklımdan geçenler boğazıma yumru oturmasına sebep olmuştu. Kimsesiz bir şekilde evlenmek sudeyi çok üzecekti. Şimdi böyle söylüyordu ama isteme töreni olmayacaksa kınası filan içinde ukte kalabilirdi.
İfademi toparlayıp sesime yapmacıkta olsa bir heyecan tınısı katıp "Haklısın canım eee o zaman iş çıkışında bize gidip bunu kutluyoruz" sorar gözlerle baktığımda ikisi birbirine bakıp sonra bana dönerken "olmaz sizde kutlamayalim hem annenlere ayıp olur" demişlerdi.
"Bizim mekanda kutlayalım güzelim hem bizimkilerde gelir hep beraber oluruz"
Cihangirin fikri mantıklı gelmişti ama annem bu gece evde olmayacaktı ki.
"Annem bu gece evde olmayacaktı ama tamam mekanda kutlarız, tabi size de uyarsa?"
İsmail ve Sude onaylayınca biraz daha sohbet etmiştik. Sonra Cihangir dükkana geçerken bizim saatimizin gelmesiyle mutfak kısmına geçip önlüklerimizi giymiş ve start vermiştik.
Okul çıkışı olunca ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği bir kafede çalışmak tabiri caizse anamı ağlatmıştı.
Gerçi bu geceden sonra annemin ağlayacağını sanmıyorum.
Çıkış saati yaklaştığında Cihangir bizi almaya gelmiş ve Hakan abiden biz üçümüz için yarım saat kadar erken çıkmamız için müsade almıştı.
Sanki velimiz...
Sudeyle İsmail arka koltuğa geçtiklerinde orada duran poşetimi bana uzatmış "seni ne zaman cüppeyle göreceğiz avukat hanım" diye de takılmışlardı.
Adliye dışında henüz kimsenin yanında cüppemi giymemiş onlara ise belgemi aldığım gün hepsinin göreceğini söylemiştim.
Tanıdık yollardan geçip mekan diye adlandırdığımız yere gelince kemerimi çözüp arabadan indim.
Cihangir yanıma gelip beni kollarının arasına aldığında günün yorgunluğunu atmak için parmak uçlarımda yükselip dudağının kenarından öptüm.
Kapının önünde duran arabalara bakılırsa tüm ekip buradaydı.
İçeriye adım attığımız an buranın bu şekilde süslenmiş olması kesinlikle bizim kızların işiydi.
Anlaşılan o ki Cihangir bizimkilere durumu anlatmıştı. Onlarda kendi çaplarında ufak bir kutlama hazırlamıştı.
Cihangir yanımdan uzanıp İsmail'in cebine bir şey sıkıştırdığında bende o tarafa dönmüştüm.
Cihangir ismaile kaş göz yapıp bir şeyler anlatmaya çalıştığında İsmail buruk bir tebessüm edip elini göğsüne koymuştu eyvallah der gibi.
İsmail Sudenin önüne geçip bir dizini kırarak cebinden çıkardığı kadife kutuyu açmıştı.
Sude saklama gereksinimi duymadığı göz yaşları eşliğinde hepimize tek tek bakmış ve ağzından bir hıçkırık kopmasına izin vermişti.
"Ben bilmem öyle süslü lafları hoş söylesemde senin yanında, sana olan sevgimin yanında basit kalır.. Sude'm benimle aile olmaya birbirimize aile olmaya, bana yuvaya olmaya sana yuva olmama var mısın? Benimle evlenir misin?"
Sude ağlamaktan konuşamazken başını aşağıya yukarıya sallayıp "olurum" demiş ve İsmail'in kutudan çıkardığı yüzüğü parmağına takmasina müsade etmişti.
Yanımdaki adama kocaman sarılmış gözümden akan yaş Cihangirin gomlegine düştükten sonra Cihangirin hissetmiş gibi saçlarımdan öpüp "ağlama güzelim içim gidiyor" diyerek göz yaşlarımı parmak uçlarıyla silmişti.
Herkes bir şeylerden konuşup gecenin tadını çıkarırken Cihangirin göğsündeki bedenimi doğrultup " ne zamandır sormayı düşünüyorum ama araya bir seyoer giriyor? Bu mekan ne zamandır var yani burayı yapma fikri nereden çıktı?"
Burası ben döndükten sonra hepimizin sık sık gelip toplandığı yer olmuştu.
Cihangir omzumdan dökülen saçlarımı sağ omzuma toplayıp boynuma sokulurken derin bir nefes çekip karşı duvara bakmıştı. Baktığı yerde bir kapı vardı ama daha önce oraya hiç girmemiştim.
"Sen gittikten sonra adımlarım sürekli beni balkona veya pencereye götürüyordu orada olmayacağını bildigim halde hemde.." derin bir iç çekip " o evde o odada olmak ızdırap gibiydi ondan sonrada eve pek uğramaz oldum, daha doğrusu sadece yemek ve kahvaltılara katıldım sonra buranın satıldığını görünce de alıp seni burada beklemek istedim en azından bir oda sadece sana aitti" dediğinde birden susmuş başını tekrar kapalı kapıya çevirmişti.
Yerimden doğrulup ona döndüğümde gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Sanki tekrar o günlere dönmüş gibiydi bakışları.
"O odada ne var?"
Aniden sorduğum soruya açık açık "sen varsın, hayalini kurduğum günler, beraber geçirdiğimiz anılar" dedi.
"Orayı görmem mümkün mü? Hem yeni anılar ekleriz" dediğimde Cihangirin ayaklanmasıyla lafım yarıda kaldı.
Elimden tutup beni de kendiyle beraber yürütürken bu odada nelerle karşılacağımı bilmesemde Cihangirin o odada acı çektiğini bilmek yüreğimin sıkışmasına yetiyordu.
Yarım açtığı kapıdan girip benide içeriye çektiğinde kapanan kapıyla arasında kalmıştım.
"Göreceklerin seni kötü etkilemesin ben seni özlediğim günleride sen yokken çektiğim aşk acısını da sevdim.. ben sada dair her şeyi seviyorum"
Aklımdan geçenleri söylediğinde ağır ağır yutkunmuş başımı onaylar şekilde sallamıştım.
Kapıya dayadığı kollardan birini çekip geçmem için müsade verdiğinde odanın karanlığından bir şey görmem pek mümkün değildi.
Cihangirin yanımdaki duvara uzanan kolu irkilmeme neden olurken prize dokunduğunu odanın karşı duvarının aydınlanmasıyla anladım.
Led ışıklardan dolayı görüş açıma fotoğrafların olduğu duvar çarparken daha net görmek için usul usul oraya yürüdüm.
Arkamdan geldiğini adım seslerinden ve enseme vuran sıcak nefesten anlayabiliyordum.
Gördüklerimle sanki biri kalbime bıçağı saplamış ve hiç acımadan orada çeviriyormuş gibi hissettim.
Çünkü... çünkü bu duvarda benim bebekliğim, çocukluğum, ergenliğim, gençliğim buraya geldiğim zamanki hallerim ve yurt dışındaki hallerim vardı.
Ve hemen hemen bütün fotoğraflarımda ortak nokta bariz bir şekilde gülümserken görünen gamzemdi.

Zor bela kendime gelirken şaşkınlığımı gizleyemeden, "Bunları nereden buldun? Hadi hepsini geçtim kendine bunu neden yaptın?"
Ellerini arkadan belime dolayıp "benden öyle bir gitmiştin ki.. sana beni bekle diyemeyen bekleme diyen korkak kendime lanet ettim, bir daha dönmezsin , kokunu soluyamam, yüzünü göremem gülerken çıkan gamzelerine hasret kalırım sandım"
Titreyen çıkan sesi benim gibi onunda zor günler geçirdiğini bas bas bağırıyordu. Ama kendine bu kadar acı çektirmesi benim yüzümden bu kadar acı çekmesi canımı yakmıştı.
"Bunları nereden bulduğuma gelirsek, eski bir arkadaştan rica ettim sana dair her şey için.. ben bebek mihreyi, çocuk mihreyi, liseli mihreyi ve gördüğüm günden beri bir türlü aklımdan çıkaramadığım mihremi her gün görüp yaşama tutunmak istedim."
Bana daha önce bir insan bir insanı ne kadar çok sevebilir diye sorsalar öyle bir sevgi yok derdim.. ama şimdi sorsalar içim dışım olmuş adamı gösterir sevdanın vücut bulmuş hali diye gösterirdim.
Yüzümde hissettiğim parmaklar bir bir gözyaşlarımı silince ağladığımın bile farkında değildim.
Bugüne kadar hep adım atan Cihangir olmuşken bir kere de ben adım atmak istedim.
Kollarından kurtulup yüzümü ona dönerken gözlerimi gözlerine diktim.
Ufak led ışıklarının aydınlattığı odada gözlerinin içindeki kendi yansımamı görmem doğru yolda, doğru kalpte olduğumun ispatıydı.
"Geçenlerde bir şiire denk geldim.. Özdemir Asafın şiiri"
Devam etmemi şiiri gözlerine bakarak okumamı ister gibi baktığında sol avuç içim yanağını okşamak için kalkarken sağ elimi tam kalbinin üstüne koydum.
"Öylesine güzel seviyorum ki seni, Öylesine saf, Öylesine temiz, Öylesine derin, Ve "öylesine" degil..!"
Birden belime sardığı kollarıyla ayaklarımı yerden keserken " beni sevdiğini senin ağzından duymakta nasip oldu ya" diyip alnıma ardarda öpücük koymaya başlamıştı.
Başımı biraz daha kaldırıp ona bu odada güzel hatırlayacağı bir anı bırakmak istiyordum.
Alnıma sıraladığı öpücükler devam ederken dudaklarımı dudak hizasına getirdiğimde duraksamış ve dudaklarıma minik bir öpücük kondurup kendini geri çekmişti.
"Aklımla oynama yavrum hele içeride bütün güzel anlarımızın katili varken hiç sırası değil"
Kucağında benle beraber odadaki koltuğa oturduğunda bu sefer ben dudaklarımı dudaklarının üstüne bastırıp pekte masum sayılmayacak şekilde öpmüştüm.
Kapının tıklanma sesiyle hızlı bir şekilde Cihangirin kucağından inmiş üstüme başıma çeki düzen vermiştim.
Cihangir sabır dileyerek ayağa kalktığında "bu odaya bizden başka kimse girmez rahat ol" diyerek kapıyı yarım bir şekilde açıp "ne var lan" diye bağırmıştı.
Böyle bağırmasından gelen kişinin Selim abi olduğu belliyken o ise kahkaha atıp "kardeşim evlenecek olan siz değilsiniz neden odaya kapandınız?" dedi
"Sabrımın ne kadar olduğunu mu görmek istiyorsun Selim, bak gayet sakin ve kibar bir şekilde konuşuyorum siktir git lan"
Cihangir, Selim abinin suratına kapıyı kapatıp bana döndüğünde "ee nerde kalmıştık" diyerek beni kollarının arasına aldı.
"Biz en iyisi çıkalım" diyip boşluğundan yararlanarak Cihangiri ardımda bırakıp çıktım.
Herkes kendi arasında sohbete dalmışken Betül bana göz kırpıp sevdiceğine dönmüştü tekrar.
Annemin eve geçtiğine ve beni konuşmak için beklediğine dair aldığım mesajla huzursuzca yerimden kalkıp sesimin nasıl çıktığını umursamadan "ben eve geçeyim annem çağırıyor" dedim.
Değişik ve huzursuz çıkan sesim kimsenin gözünden kaçmazken sevdiğim adam imdadıma yetişmiş beni eve bırakacağını söyleyerek elimden tutup mekandan çıkarmıştı.
Mahalleye çok uzak olmamız eve varmam için iyiyken Cihangirin sorgulayan bakışları üzerimden eksik olmuyordu.
"Neyin var güzelim, Zeynep teyze neden çağırdı?"
Hızlı adımlarım Cihangirin sözleriyle sekteye uğrarken "ona sormadan bir şey yaptım da sanırım çok kızdı" diyip yürümeye devam ettim.
"Ne yaptın tam olarak? Hem Zeynep teyze sana kızmaz belki mesajdan yanlış anlamışsındır?"
İçimi rahatlatmaya çalışması güzel olsa da annemin ciddi mana da ne tepki vereceğini bilmediğim için hzuursuzluk içimde git gide büyüyordu.
"Ben gidip annemle konuşayım söz sana sonra ne olduğunu söylerim"
Evin önüne geldiğimizde kurduğum cümleler onu tatmin etmemiş gibiydi ama benim şu anda önce kendimi rahatlatmam gerekiyordu.
Yine de beni sıkıştırmak yerine alnımdan öpüp "tamam güzelim o zaman bende eve geçiyorum, iyi geceler" diyip gitti.
Korka korka açtığım kapı mutfağın ışığını açmamla son bulmuştu. Kaderime boyun eğip çantamı filan vestiyere bırakıp mutfağa annemin yanına geçtim.
Annemi beklediğimin aksine kızgın değil düşünceli bir şekilde elindeki kahve bardağıyla oynarken gördüğümde derin bir nefes alıp karşısındaki sandalyeye çöktüm.
İkimizden de ses çıkmazken gözlerim annemin boş olan yüzük parmağına gitmiş ve ardından o mükemmel sessizlik "kabul etmedin mi?" diye sormamla son bulmuştu.
Yazarın anlatımıyla...
Genç adam aklındaki sorularla eve girdiğinde annesi ve babasını salonda konuşurken bulduğunda istemsizce konuşulanlara kulak misafiri oldu.
Herşey gayet normalken babasının ağzından çıkan cümleler dumura uğratmıştı.
"Bugün adnanla poyraz uğradı dükkana, demek yüzük bu yüzdenmiş"
Babasının ciddi ses tonu ve yüzük kelimesi kalbinin sıkışmasına sebep olurken içinde engel olamadığı duygularla merdivenin başına çöküp daha fazlasını duymak istedi.
"Yaa öyle zeynepte çok kararsız kaldı ama mihreyle konuştuktan sonra müsade verirse yanlarında olmamız gerek"
Genç adamın aklındaki sorular git gide artıyordu.. Mihre neye müsade verecekti?
"Tabi ki yalnız bırakmayız gider kız tarafı olduğumuzu hissettirir ne gerekiyorsa da yanlarında oluruz.."
Genç adam daha fazlasını duymadı daha doğrusu duymak istemedi odasına gidip üstündeki gömleği parçalar şekilde çıkartıp attı.
Yanlış anlaşılmaya müsait bir konuyu devamını dinlemeden çekip gitmek ona pahalıya mal olacaktı.
Genç adamın duvara indirdiği yumruk içini rahatlatmaya yetmezken bir yani mihrenin böyle bir şeye rızası olmayacağını, ona bugün onu sevdiğini söylerken bu teklife onay vermeyeceğini düşünüp sakinleşmeye çalışıyordu.
Duvarlar üstüne üstüne gelince daha fazla yerinde duramayıp üstüne bir sweat çekerek evden çıktı.
Üzülmüş yıkılmış hatta sinirden beliren alnındaki damarlarla karşı evin kapısına vardığında ne yaptığını bilmiyordu.
Bilse böyle fevri bir çıkış yapmayıp önce sevdiğinin ağzından dinlerdi. Ne yaptığını idrak ettiğinde ise her şey için çok geçti.
Kapının gece yarısı alacaklıymış gibi çalınmasına şaşıran anne kız panikle kapıya geldiklerinde karşılarında Cihangiri görmeyi beklemiyorlardı.
Genç kız kapıda sevdiği adamı gördüğünde annesine ben hallederim der gibi bakıp kapıyı ardından çekerek dışarıya çıkmıştı.
"Herşeyi öğrendim, seni musaden var mı buna?"
Genç kız annesinin sevdiği adamın annesine anlatmış olduğunu düşünerek "tabi ki var, hatta bugün Adnan amca beni aradığında kendisine de söyledim" dediğinde genç adam kalbinden vurulmuşa döndü.
"Ne demek var mihre'm.. biz ne olacağız bana beni sevdiğini söylerken onun gelip seni istemesine nasıl müsade edersin"
Genç kız duyduklarıyla şoka uğrarken karşısında duran sevdiği adamın ona böyle bir yakıştırma yapmasına dayanamayıp şiddetle kaldırdığı sağ elini acımadan adamın yüzüne indirmişti.
"Bana böyle bir şeyi nasıl yakıştırırsın sen... delirdin mi be adam istemeye gelecekleri kişi ben değildim annemdi"
Genç kız sakinleşmek adına derin derin nefesler alırken "Git Cihangir Zerger, git yoksa senin hiç acımadan kırdığın kalbimin acısını sende çıkaracağım" diyip karşısında yıkılan adamı umursamadan eve girip kapıyı da suratına çarpmıştı.
Mihre'den...
Günler bir bir geçerken annemle konuşmuş ve Adnan amcaya olumlu cevabını iletmesini söylemiştim.
Benden yana aklının kalacağı bir durum olmadığını defalarca söyleyince kabul etmişti.
Bu gece isteme ve söz kesileceği için ummali bir şekilde evde hazırlık yapıyorduk.
Bu süreçte ise Cihangire biraz fazla çıkıştığımı farketmiş olsam da geri adım atmamış sürüm sürünmesini keyifle izlemiştim.
Sevgi teyze ve ceylan abla mutfaktaki hazırlıkları tamamlarken elimdeki kovayla kirli bezi alıp "burası bitti ben duş alıp geliyorum" diyerek elimdekilerle beraber banyoya geçtim.
Tüm hazırlıklar tamamlandığında biz ve Ahmet amca ailesiyle beraber erkek tarafının gelmesini bekliyorduk.
Beklenen zil sesiyle annem yerinden heyecanla kalktığında ceylan ablayla bribirimize bakıp gülmüştük.
"Erkek tarafı olup kız istemeye geleceğime gelinimin annesini veriyorum bendeki de şans yani"
Ahmet amcanın sokurdanmasını duyduğumda dudağımı ısırıp annemin peşinden gittim.
Adnan amca, poyraz ve meltem teyzelerde erkek tarafı olarak eve girdiğinde hep beraber salona geçmiştik.
"Furkan abi nerede?"
Betül sorduğum soruya pis pis sırıtıp arkasına yaslanırken "en yakın arkadaşı Cihangir paşamız bu akşam kafa dağıtmaya çıkınca onun yanına gittiler" diyip bir de bacak bacak üstüne atmıştı.
Kahveler yapılıp isteme anı geldiğinde mahallede yankılanan sesle Ahmet amca apar topar "hayırlı olsun" diyip yerinden kalkarken "bir haftadır bizim dinlediğimiz yetmezmiş gibi bir de mahalleye dinletiyor hayta" diyerek bana bakmıştı.
Ses git gide yaklaşırken salonun camından sesin nereden geldiğine bakmak istedim.
Kapının önünde overlokcu arabasının camından sarkan Cihangiri gördüğümde ise gözlerim faltaşı gibi açıldı.
"Uykusuz gecelerin sabahını bana sor
Yarım kalan aşkımın acısını bana sor
Uykusuz gecelerin sabahını bana sor
Yarım kalan aşkımın acısını bana sor"
Çalan şarkıya bağıra çağıra eşlik edip nakarat kısmında müziği kapatmış bana bakarak söylemişti.
"Bana sor yalnızlığı, ayrılığı bana sor
Mutluluğu bilirsin, mutsuzluğu bana sor
Bana sor yalnızlığı, ayrılığı bana sor
Mutluluğu tanırsın, mutsuzluğu bana sor"
Hayretler içinde Cihangir'e bakarken camdan sarkıp "Affet beni Mihre'm Seni çok seviyorum " diye bütün mahalleyi inletti.
Cihangir uçuyor🥳 Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazar ve oy verirseniz sevinirim 🍀 💙 |
0% |