@ogretmenbiranne
|
Merhaba arkadaşlar uzun zaman sonra tekrar sizinleyim.
Daha önce bahsettiğim gibi almış olduğum karar doğrultusunda final bölümüyle geldim.
Düşündüğüm şekilde final bölümünü tek parça halinde değil 2 part olarak paylaşacağım.
Bu süreçte gösterdiğiniz anlayış için teşekkür ederim.
Sizi sancakzade mahallesinin düğünlerine alıp part 2'yi yazmak için gidiyorum.
Keyifli okumalar diliyorum 🍀💙 .
.
.
.
Hayat bize hiç bir zaman altın tepside sunulmamıştı. Ne babadan görülen sevgi, ne de mükemmel bir aile.
Bir yerde okumuştum "kızlarına sonsuz sevgi sunan babaların o güçlü yıkılmaz hayat dolu kızları karşılarına çıkan ilk erkeğe kapılmak yerine her şeyi babalarından gördükleriyle kıyaslarmış" diye.
Ben babamdan hadi hadi sevgi görmedim, ha dövülmedim de ama yaşadığım hayatı seçecek olsaydım gerçekten Adnan amca gibi bir babamın olmasını isterdim.
Adnan amcanın ısrarlarına rağmen annem düğün yapmak yerine ufak bir nikah olsun yeter demiş ve yapılacak olan tüm itirazları bertaraf etmişti.
Bu süreçte Cihangirle aramız düzelmiş ve ciddi adımlar atmaya başlamıştık.
"Güzel kızım, daldın gittin bir sorun mu var?"
Adnan amcanın bağlamaya çalıştığı kravatı elinden alıp yakasına geçirerek düzeltip geri çekildim.
"Öyle ya daldım sadece bir şey yok."
Yüzüme içten olmasını umut ederek takındığım gülümsemeyi soldurmadan "ben artık anneme bir bakayım hazırsa çıkarız" diyerek salondan çıkıp annemin odasına daha doğrusu eski odasına geçtim.
Annem üzerindeki kırık beyaz elbise ve başındaki şalıyla melekten farksız duruyordu gözümde.
Parmaklarıyla oynarken geldiğimi fark edip yüzünü bana çevirince gözlerinin dolu dolu olduğunu hatta yanaklarındaki ıslaklıktan ağlamış olduğunu da anladım.
"Zeynep hanım bu ne hal böyle görende zorla evlendiriyoruz sanacak" Yanına yaklaşırken biraz takılıp yüzünü güldürmek istemem havada asılı kaldı.
"Ben zorla evlendirilmeyi yıllar önce yaşamıştım, şu an sevdiğim adamla evleniyorum ama ardımda seni bırakıyor olmak sen gelin olmadan sana bunu yaşatmış olmak ne bileyim işte kızım ya bana değişik hissettiriyor."
"Bana yaşattığın kötü bir şey yok ki annem, dediğin gibi ben yıllarca gözümün önünde, seninde sevgisiz kaldığını gördüm.. hem sen hep demez misin 'alnına yazılan er geç seni bulur' diye ben seninde artık mutlu olmanı istiyorum annem Adnan amcaya bakarken ışıldayan gözlerinin devamlı öyle kalmasını istiyorum, üstelik ardında beni bıraktığın filan da yok hem anne kız yakın zamanlarda evlenmiş oluyoruz kendine bunları dert etme" diyerek duygusal ortamı dağıtmak istedim.
Evet Cihangir teklif etmiş bende kabul etmiştim aramızda ufak bir söz yapmış ve onların adetleri gereği dini nikahımızı da yapmıştık.
Eğilip annemin elinden öperek ayağa kalktığımda kendimle beraber onu da kaldırıp "Adnan amca vazgeçtiğini düşünmeden gidelim hadi" diyerek odadan çıkardım.
Salonda bizi bekleyen Adnan amca ayak seslerini duyunca omzunun üstünden arkaya dönerek bize bakıp tekrar önüne döndü. Aynı şekilde hatta daha hızlı bir şekilde tekrar arkaya bakıp yerinden kalkarken gözlerinin dolduğuna şahit oldum.
"Zeynep'im.."
Yerinde donmuş bir şekilde fısıltıyı andıran sesiyle anneme bakarken dudakları bile titriyordu.
Annemin sırtından destek verip biraz daha yaklaştığımızda onları karşı karşıya bırakıp Selim abi ve Zuhal ablanın yanına geçerek bu manzarayı dış bir göz olarak izlemek istedim.
Geçtiğimiz günlerde Zuhal ablanın eşi Umay'ın velayetini almak için mahkemeye başvuruda bulununca Selim abi ani bir kararla Zuhal ablaya teklif etmiş ve yıldırım nikahıyla da evlenmişlerdi.
Gerçi Selim abi başından beri bunu istiyordu ama Zuhal abla "dul kadınla evlenip ne yapacaksın" demiş olsa da yıllar önceki aşkından bir şey kaybetmediği gözlerinden okunuyordu, işin içine evladını belirli günler görme ihtimali de karışınca o da kabul etmek zorunda kalmıştı.
Adnan amcanın elindeki çiçeği anneme uzatıp elinden tutmasıyla daldığım düşüncelerden sıyrılmış kapıda bizi bekleyenleri daha fazla bekletmemek adına "nikahına geç kalan bir çift olarak manşet olmak istemezseniz çıkalım bir an evvel" diyerek annemlere seslenmiştim.
Sevgi teyze ve Ahmet amca kapının girişinde beklerken Cihangir düğün arabasının önünde bizi bekliyordu.
Poyraz abiyle düğün arabası konusunda yaptıkları uzun kavgaların sonucunda çocuk gibi taş-kağıt-makas oynayarak kimin gelin arabasını kullanacağına böyle karar vermişlerdi.
Hem de bu kavga sadece dün gece çözüme ulaşmıştı.
Evin anahtarını alıp annemlerle çıktıktan sonra Adnan amca annemin arabaya binmesini yardım ederken Cihangirde kapıyı açıp "buyrun hanımefendi" diyerek oturmama yardım etmişti.
Kaç kişiye nasip olurdu annesinin düğününü görmek bilmiyorum ama ben bugüne olabildiğince özen göstermiştim.
Cihangir mahalleden çıkmadan bastığı kornayla arkamızda bizi takip eden konvoya gerekli işareti vermiş ve keyifle direksiyonu nikah dairesine çevirmişti.
Cihangirin bana ara sıra bakıp göz kırpmasına kayıtsız kalamayan Adnan amca "alırım ehliyetini yola bak" diyerek uyarıda bulunurken Cihangir "yahu adama bak evlenecek birazdan ama halâ benimle uğraşıyor hem dini de olsa nikahlı eşim sanki yedik kızını" diye sitemle söyleniyordu.
Nikah dairesine yaklaştıkça arabanın önünü kesmeye çalışan çocuklara daha önceden hazırlanmış zarfları dağıtmak görevi de bana düşmüştü.
Korna sesleri birbir kesilirken otoparka giriş yapmıştık. Nerden çıktığını anlamadığım bir anda davul ve zurna çalan adamları görünce annemlere bakmıştım ama anlaşılan onlarında haberi yoktu.
"Teyyyy" diye bir ses davulun sesini bastırınca orta alanda bizim ekibin halaya durduğunu gördüm.
Ciddi ciddi poyraz abi halay başında hemen yanında İrem, Göktuğ abi, Betül Furkan abi, Selma, Doruk, Deniz, Sude, İsmail, Selim abi ve Zuhal abla duruyordu.
Çevredeki insanların da eşlik etmesiyle halay bir anda büyümüş ve annemle Adnan amcayı da aralarına almıştı.
Cihangir elimden tutup beni orta yere götürdü. Cebinden çıkardığı kırmızı mendili bir tur havada sallayıp dizlerini kırarak karşımda oynamaya başladığında bugün daha ne kadar fazla şaşırabileceğimi düşünüyordum.
Annem düğün istememişti değil mi? Düğün istemeyen anneme Beşiktaş belediyesi evlendirme dairesi önünde halay çektirme şoku..!
Karşımda oynayan adamdan gözlerimi zor bela çekip eteğimi yanlardan tutup hafif kaldırarak ona ayak uydurdum.
Nikah saatini 10 dakika geçtiğimizi davul ve zurnayı susturan Ahmet amca hatırlatmıştı sağolsun.
İçeriye geçtiğimizde nikah memurununda bizim peşimizden girdiğini gördüğümde nikah memurununda az önceki halayda olduğunu elinde tuttuğu mendilden farkettim.
Nikah akdi yapılacağı zaman annemin şahidi meltem teyze Adnan amcanın nikah şahidi ise oktay amcaydı.
Atılan imzalar sonrası hemen yanımda oturan Cihangirin "ayağına bas Zeynep anne" diye bağırmasıyla annem gülümseyip eteğinin ucunu hafif kaldırarak Adnan amcanın ayağına basmış ve diğer elindeki cüzdanı havaya kaldırıp Cihangir'e göz kırpmıştı.
"Ohh be en azından arabadaki hallerimin intikamını aldım"
Cihangir elini omzuma atıp beni kendine çekerken bulunduğum yere iyice sindim.
Salonda sadece biz ve mahalledekiler kalınca kızların ısrarıyla annem çiçek atmaya karar vermişti.
Cihangir yine Adnan amcanın damarına basmak ister gibi "iyi bari bu sefer Adnan amca yok gençlerden birine nasip olur" diye Adnan amcanın kucağına düşen çiçeğe dem vurmuştu.
Annem çiçeği bir iki sefer atıyormuş gibi yapıp geri dönerek gözlerini bizde gezdirdi en son adım adım yanımıza yaklaştığında kaşlarım çatıldı. Umarım korktuğum başıma gelmiyordur.
Annem hemen önümüzde durduğunda elindeki çiçeği uzattı ben bir adım yana kaymayı düşünürken annem çiçeği betül'e verip "hakkınızda hayırlısı olsun" diyerek Adnan amcanın yanına geri döndü.
Betül şaşkın şaşkın annemin ardından bakarken arkamızda yaşanan hareketlilikle oraya döndüm "Betül'üm.." diyen Göktuğ abiyle Betül nefesini tutup arkasına döndü.
Göktuğ abi yerde diz çökmüş elinde tuttuğu kutuyla Betül'ün gözlerinin içine bakıyordu.
"ömrümü ömrüne katmaya aldığım nefes olmaya benimle bir hayat kurmaya var mısın? Benimle evlenir misin?"
"Hay aklıma sokayım ben niye bunu düşünmedim" diyen Furkan abiyle Betül transtan çıkıp bütün ilgisini Göktuğ abiye vermişti.
Anne babalar salonu bir bir terk ederken sadece biz gençler kalmıştık. Göktuğ abinin beklediği cevap "yaaa Göktuğ " diyip boynuna atlayan betülle son bulmuştu.
Bizim ekip toplu halde dışarıya çıkarken annemlerin arabaların orada bizi beklediğini gördüm. Adımlarımı hızlandırıp yanlarına geçtim.
Annemle Adnan amca ufak balayı tarzı bir tatile çıkacaklardı ve onları havaalanına bırakma görevini de Oktay amca üstlenmişti.
Önce anneme sarılıp "aklın burada kalmasın bu mutluluğu en çok siz hakettiniz" demiş ardından Adnan amcaya sarılarak "annem sana emanet" diyerek vedalaşmıştım.
Adnan amca kollarını belimden çözmeden "annen benim canım sende canımın içi hiç merak etme özlemini eksikliğini çektiğiniz ne varsa hepsi bir bir yerine gelecek" diyip saçlarımdan öpüp geri çekilmiş ardından ise Cihangire gözüm üstünde şeklinde el kol hareketi yapmıştı.
Onlar arabaya binip uzaklaşırken ağlamamak için savaş verdiğim gözyaşlarım istemsizce dökülmeye başlamıştı.
Herkes dağıldıktan sonra geriye kalanlar olarak Göktuğ abinin ayarlamış olduğu restoranta yemeğe geçmek için araçlarımıza bindik.
Annemlerin dönüşünden sonraki hafta mezuniyetim olacağı için Cihangir yol boyunca mezuniyetten sonra evlenmemizi ve en azından resmi nikah yapmak istediğini dile getirmişti.
Ona cevabı akşam vereceğimi söyleyip sessizce yolun bitmesini bekledim.
Akşam eve girdiğimde sessizlik canımı sıkmıştı. Önce Zuhal ablanın gidişi şimdide annemlerin olmayışı ağır gelmişti.
Bu gece uyku uyuyamayacağımı bilerek çantamı vestiyere bırakıp üstümü değişmeden mutfağa geçtim. Kahve yapıp kafa dinlemekti niyetim.
İçeriden gelen sesle cezveyi makineye yerleştirip cantamdaki telefonumu almak için koridora döndüm.
Cihangirin aradığını görünce içimde tarifi olmayan bir mutluluk oluştu. Hızla yanıtlayıp "alo " dedim.
"Odana çıkmadın merak ettim, iyi misin?"
Sesi hoparlöre alıp mutfağa geçerken makineden yükselen sesle telefonu tezgaha bırakıp "iyiyim sadece uyuyamayacağımı bildiğim için kahve yaptım kendime" derken bir yandan da kahveyi fincana aktardım.
"Bende alırım bir kahve eğer rahatsızlık vermezsem"
Telefonu ve fincanı alıp masaya geçerken "olur gel" dememle zilin çalması eş zamanlı oldu.
Telefonu kapatmadan kapıyı açmaya giderken "kapıda mı bekliyordun" diyip telefonu kapatarak kapıyı açtım.
Cihangir karşımda sabahtan beri üstünde olan takım elbisenin aksine siyah bir tişört ve gri bir eşofman altıyla duruyordu.
"Yalnız kalmanı istemediğim için geldim" diyip başını omzuna doğru yatırınca "gel hadi" diyip elinden tutarak içeriye çektim.
Kapının kapanma sesini duyduğum halde yerimizden bir adım bile ileriye hareket etmeyince arkamdaki adama dönüp baktım.
"Hadi geçelim sana da kah-" elini belime sarıp beni kapıyla kendisi arasına aldığında dudakları çoktan dudaklarıma kapanmıştı.
İlk başta tepki vermesemde dudaklarımı aralamaya çalışan dili işimi zorlaştırmış ve hoyratça öpmesine karşılık verip dudaklarımı aralamıştım.
Dili ve dudakları ağzımı talan ederken bedenimin cayır cayır yandığını ve kasıklarımdaki sızıyı dindirmek için kendimi Cihangir'in bedenine doğru ittim.
Bu hareketimle kendinden geçen Cihangir bir eli belimdeyken diğer eliyle kalçalarımdan tutarak beni kucağına aldı.
Elleri bulundukları yeri okşadıkça odadaki tek ses ikimizden çıkan nefes ve öpüşme sesiydi.
Cihangir benden biraz uzaklaşıp "konu sen olunca irademi kaybediyorum.. sende teninde yok olmak istiyorum ama dur dersen de dururum düğüne kadar beklerim" dediğinde yarım kalmışlık hissiyle elimi ensesine atıp bu sefer ben kapandım dudaklarına.
Cevabımı alan Cihangir daha sert ve hoyratça öpüp okşayarak beni tüketmeye başladı.
Düşmemek adına bacaklarımı beline doladığımda tam kadınlığımda hissetiğim sertlik bizi durdurulamaz bir yola sürükledi.
Başımı yasladığım çıplak göğüste soluklanırken kulağımın altında atan kalbin benim için attığını biliyor olmak tarifsiz bir duyguydu.
"Cevabı akşam verecem demiştin ya şu anımızı bir evet olarak algılıyorum"
Cihangirin muzipce söylediği ve bulunduğumuz pozisyonu öne sürerek evet cevabını almak istemesine gülüp "yani bu pozisyondayken de hayır demeyeyim bir zahmet" diyerek kalbinin üstünden öptüm.
Kasıklarımdaki hafif sızıyla yüzümü buruşturup minik bir şekilde inleyince Cihangir elini karnıma koymuş " daha fazla bu şekilde kalma, ben gidip banyoda sıcak suyu ayarlayayım sonra gelip seni alacağım hiç bir yere kalkma" diyerek alnımdan öperek odadan çıkmıştı.
Kalkma demese bile kalkabileceğimi sanmıyordum aslında.
Cihangir odaya girip yanıma gelirken göğsündeki baklavaların ıslanmış olmasına bakıp dudaklarımı yalamış ve iç çekmiştim.
"Hiç bakma öyle bu gün daha fazlası olmayacak canının daha çok yanmasına göz yumamam üstelik devamını deli gibi istiyor olsam bile" diyip beni kucaklayarak banyoya geçmişti.
Küskün bir ifadeyle dudaklarımı büzüp "ben kendim yıkanırım" demiş ve kucağından inerek duşakabinin içine girmiştim.
Dudaklarımı öpüp geri çekilirken "bu dudakları böyle yapıp aklımı çelme güzelim, bu seferlik sen tek yıkan bende sana giyecek bir şeyler hazırlayayım" diyerek banyodan çıkmıştı.
Güzel bir duşun ardından temizlenip çıktığımda kapının arkasındaki bornoza sarılırak odama doğru yürüdüm.
Aşağıdan gelen seslerle Cihangirin odada olmadığını farkedip hızlıca benim için hazırladığı iç çamaşırları ve pijamaları giyerek aşağıya indim.
Cihangir altında sadece gri eşofmanıyla tezgahta bir seyleri karıştırken arkadan yaklaşıp kollarımı beline sardım.
Aniden bana dönüp beni kucaklayarak salona götürürken saçlarımın ıslak olmasına kaşlarını çatıp "hasta olacaksın bebeğim, sen uzan şöyle bende çaylarımızı alıp geliyorum" diyerek beni odada yalnız bırakarak gitti.
Köşedeki ince battaniye ve sıcak su torbasını görünce hayatımda vermiş olduğum en doğru kararın Cihangir olduğuna emin oldum.
Elinde tepsiyle odaya giriş yapan sevdiğim onları sehpaya bırakırken battaniyeyi eline alıp arkama geçmiş ve beni göğsüne yaslamıştı.
"Yavrum ben bunu köşede kalsın diye getirmedim açıp durma şunu" diyerek battaniyeyi üstümden atmami durdurmuştu.
Çaylarımızı içerken oluşan sessizlik uykumu getirirken elimdeki bardağı sehpaya koyup tekrar güvenli limanıma döndüm.
Yanağım göğsüne gelecek şekilde uzanırken ellerim Cihangirin kirli sakallarında geziniyordu.
Saçlarımdan yani başımın üstünden öpen sevdiğim adamın eli bir yandan da kasıklarıma masaj yapıyordu.
Kedi yavrusu gibi iyice sokulurken "seni seviyorum" diyip kalbinin üstünden öpüp gözlerimi kapadım.
1 hafta sonra...
Elimdeki son bardağı da yıkayıp makineye koyarken "Annecim cidden gerek yok ben eve geçeyim hem halletmem gereken işler var" diyerek geldiklerinden beri burada kalmam için ısrar eden annemi ikna etmeye çalışıyordum.
Evlerinde kalacakları ilk günden tepelerinde bekleyecek halim yoktu ki. Evet evde işlerim vardı aynı zamanda geçtiğimiz 1 hafta boyunca olduğu gibi yine Cihangir gelecekti.
Annemleri havaalanindan alıp getirdikten sonra kapının önünde kulağıma eğilip "ben dükkana geciyorum yavrum akşam görüşürüz" diyip gözden kaybolmuştu.
Onun geç geleceğini bildiğim için elimden geldiğince annemlerde oyalanmıştım zaten.
Kolumdaki saate bakınca Cihangirin gelmeyeceğini düşünüp annemle beraber salona geçerken vestiyerden de çantamı almayı ihmal etmemiştim.
Poyraz abi beni hazırlanmış görünce ayağa kalkarak "o zaman bize müsade ben mihreyi eve bırakıp oradan nöbete geçerim" diyip annemle Adnan amcanın olası itirazlarının önünü kesmişti.
Annemler her ne kadar tek kalma aklımız sende kalır deselerde bu duruma hepimizin alışması gerekiyordu. Ve en önemlisi o günden sonra Cihangirin koynunda bana daha cazip geliyordu.
Poyraz abi beni kolunun altına almış yürümeye devam ederken ilk geldiğim günden beri bana abi sevgisini göstermekten hiç çekinmediğini farketmiştim.
Bizim evin olduğu sokağa geldiğimizde Cihangirin arabasını onların evinin önünde görürken bütün moralim bozulmuştu. Bana akşam görüşürüz derken yanıma bile uğramadan evine geçmiş olması üzmüştü.
Bozguna uğramış olmam suratımdan okunmuş olacak ki poyraz abi " halası gelmişti sanırım o yüzden gelemedi" diyerek baktığım yere o da baktı.
Poyraz abi Halası dedigi halde benim aklıma inci geldi. Ve incinin gelmesiyle bozulmuş olmak şöyle dursun saç diplerimden tırnak uçlarıma kadar öfkelendim.
Elimi boşver dercesine sallayıp " kendisi bilir.. neyse abi bende eve geçeyim malum haftaya mezuniyet var" diyerek çantamdan anahtarı çıkararak eve yöneldim.
"Dikkat et bir ihtiyacın olursa da aramaktan hiç çekinme" diyen poyraz abi eve girdiğimi görünceye kadar beklemiş ve sonra gitmişti.
Çantamı vestiyere asıp yorgun ve huzursuz bir şekilde merdivenleri çıkarken içten içe yalnız kaldığımı d üşünmeden edemedim.
Odamın kapısını açtığım an gördüğüm manzarayla nutkum tutulmuş bir şekilde kalakaldım.
. . . . .
Yeni bölümde görüşünceye kadar kendinize iyi bakın 🍀
Gelecek bölüm spoisi (bölümü okurken yanınıza peçete almayı unutmayınız)
|
0% |