@ogretmenbiranne
|
Merhaba canlarım değişiklik yapıp bugün erkenden yeni bölümle geldim.
Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayalım.
.
Mutfakta kahvaltı hazırlayan annemin yanına giderken "Anne ben ekmek alıp geliyorum" diye bağırmıştım.
Annem etimi kopartır gibi sıkıp, " ne bağırıyorsun kızım yukarıda çocuk uyuyor" diyerek tabiri caizse beni eşek kıçıyla tazelemişti.
"Etimi kopardın anne, unutmuşum" yüzümü buruşturup kapıya doğru yürürken annem beni durdurup " ekmeği fazla sevgi teyzenleri de çağırdım" sonra cüzdanına yönelip "al şunu da çocukların kahvaltıda yediği şeylerden de alırsın"
Annemin uzattığı parayı cüzdanıma atıp önce markete gitmek için yokuşu tırmanmaya başladım.
Marketteki işlerimi hallettikten sonra fırına doğru yürürken karşıdan gelen Cihangir abiyi görmemle başımı öne eğip yoluma devam ettim.
Neden mi abi diyorum? Düşündüm de belki kızların yaptığı saçma imaları duymuş ve bana o yüzden ters davranıyordur yani abi dersem belki diğer kızlarla kurduğu ufak bir iki sohbeti benimle de kurar diye.
Yani varlığımdan o da rahatsız olmasın diye.
Yaklaşan adım seslerinden aradaki mesafenin azaldığını anlayınca selam verip vermemek arasında kararsız kaldım.
Ne diyip konuşacaktım ki?
O yanımdan geçerken bana baktığını anlamış olsamda başımı kaldırıp bakamadım.
O da selam verip konuşmadığına göre benimle muhatap olmak istemediğini düşündüm.
Bu düşünce derinlerde yatan küçük kız çocuğunun yarasını deşmişti.
İçten içe en azından bir selam verir günaydın der diye beklemiştim. Bütün keyfim kaçmıştı.
Halbuki sabah burnuma dolan huzurlu kokuyla uyanmış nehir sever diye ayıcıklı pankek yapıp süslemiştim.
Oyalanmadan fırından ekmekleri alıp eve varınca kapıdaki terliklerden sevgi teyzenleri geldigini anladım.
Nehir belki uyanmamıştır diye düşünüp zile basmak yerine tokmağa yöneldim.
Kapıyı açan kişi annem değil ceylan ablaydı. Onu görünce aklıma yine Cihangir abinin yanımdan geçip gidişi gelmişti.
"Hoşgeldiniz" diyip çıkardığım ayakkabıları dolaba koyarken ceylan abla beni inceliyordu.
"Solgun görünüyorsun,Bizim kız gece uyutmadı mı?"
"Yok ceylan abla hiç rahatsız etmedi ki çok güzel uyuduk" dedim.
Gece öğrendiğim şeyden sonra rahatsızlık verseydi bile söylemezdim.
"İyi iyi nehir seni çok sevmiş geldiğimizden beri seni soruyor" gülerek içeri geçen ceylan ablayı takip edip bende mutfağa girdim.
Sevgi teyze elindeki patates tabağını masaya koyarken " günaydın güzel kızım" demişti.
" Cihangir ekmek almıştı aslında karşılaşmadınız herhalde yolda?"
Elindeki ekmek sepetini bırakan Ceylan ablanın yüzündeki ifadenin ne olduğunu anlamadım ama "Cihangir abiyi görmedim" diyerek ufak bir yalan söylemek zorunda kaldım.
Ceylan ablanın çatılan kaşlarıyla acaba yalan söylediğimi mı anladı diye korkmuştum ama arkasından kahkaha atıp " ayy ilahi mihre.. sen birden abi diyince bizim Cihangir yaslanmış gibi hissetim" yalanı mi anlamadığına mi sevinsem yoksa abi demis olmama mi kaşlarını çattığını düşünsem bilemedim.
Sevgi teyzeyle annem aramızdaki sohbeti dinleyip çaylarını yudumlarken bu sefer ayıp ettiğimi düşünüp " yok estağfurullah ceylan abla kızlar abi diyince bende o yüzden, şey yani bende ayıp olmasın diye abi dedim"
Bana gülümseyerek bakıp " bakma sen kızlara onlar Cihangiri arkalarına alıp abilerine istediklerini yaptırmak için çocukluktan beri öyle diyorlar" sevgi teyze başını onaylar şekilde sallayıp "merhametlidir benim yavrum hepsini kardeşi gibi sever" diyince keyfim gibi iştahımda kaçmıştı.
Yaptığım pankeke çikolata süren nehir saçları gözünün önüne geldikçe yiyemiyordu. Başımdaki bandanayi çıkarıp ona taktım. O ise çikolata olmuş haliyle bana öpücük atıp kahvaltısına geri dönmüştü.
Kahvaltı yaptıktan sonra nehir benim odamda resim yaparken bizde kadınlar olarak balkona çıkmıştık.
"Kızım bir tabak daha hazırlada Cihangir oğluma götür" annemin bu Cihangir sevdası nereden çıktı Allah aşkına.
Ablası götürsün desem saygısızlık olurdu. Götüremem isim var desem hem annesiyle ablasına karşı ayıp olurdu hemde yalancı konumuna düşerdim.
Çünkü işim yoktu onlarla beraber oturuyordum.
"Tamam anne" uzatmadan yerimden kalkıp mutfağa geçtim. Bir tabağa yaptığımız ikramlıklardan koyup üstünü de peçeteyle örttüm.
Karşımızdaki evin yolunu mu uzatsam diye düşünmedim değil. 10-15 adımda kendimi kapının önünde buldum çünkü.
İnşallah evden çıkmıştır da karşılaşmayız diye dua edip zile bastım. Duymazsa ikinci kez çalmayacaktım.
Herhangi bir hareketlilik bir ses gelmeyince tam arkamı dönmüştüm ki kapının açılma sesiyle arkamı dondum tekrar.
Üstünde siyah bir tişört altında ise beline emanet gibi duran gri eşofmanla kapıyı açmış elindeki havluyla saçlarını kurutan bir cihangir-cihangir abi görmeyi beklemiyordum.
Anlaşılan duştan yeni çıktığı için kapıyı geç açmıştı.
Tepeden tırnağa onu süzdüğümü anlamasın diye başımı öne eğip elimdeki tabağı ona uzattım.
Elimdeki tabağa uzanıp alacağı an "annem gönderdi" diye gereksiz bir açıklama yaptım.
Ben ona bakmıyor olsam bile onun beni izlediğinin farkındaydım.
Tebessüm ederek, "Teşekkür ederim ellerinize sağlık" dedi.
"Rica ederiz, afiyet olsun Cihangir abi" diyerek arkamı dönüp oradan uzaklaştım.
Ben eve girmiş olmama rağmen diğer evin kapısı halâ kapanmamıştı.
Kapıyı kapatıp sırtımı yaslayınca kendime gelmek için bir müddet öyle bekledim.
" Mihre iyi misin?" Ceylan ablanın ne ara geldiğini anlamamıştım gerçi kaç dakikadır burada durduğumu da bilmiyordum ki.
"İyiyim abla hadi sen geç ben çayları tazeleyip geliyorum" elinden aldığım çay tepsisiyle mutfağa girdim.
Annemlerle beraber otururken sevgi teyze annemi de mahalle hanımlarının olduğu bir gruba eklemişti.
"Daha önce hangi üniversitedeydin kızım?" Bana yöneltilen soruyla konunun muhatabı olunca cevap verdim " Ankara'da okuyordum" çayımdan bir yudum daha alıp Sevgi teyzenin yaptığı kurabiyelerden attım ağzıma.
"Aaa öyle mi Cihangir'de askerliğini orada yapmıştı" Sevgi teyzenin son cümlesiyle ağzımdaki kurabiye boğazıma kaçarken deli gibi öksürmeye başladım.
Ceylan abla yanındaki bardağı uzatıp bir yandan da sırtıma vurarak " helal helal" diyip sırıtıyordu.
" Çok mu hoşuna gitti, ayy yani şey çok mu beğendin kurabiyeyi" ceylan ablanın yaptığı imayi bir tek ben anlamış olmak için dua ettim. Annemle sevgi teyze kendi halinde konuşmaya dönmüşlerdi.
" Ya ya çok güzeldi kurabiye" onun gibi cevap vermekle kahkaha atıp yanaklarımı sıkarak " vallahi seninle çok iyi anlaşacağız" demişti.
Nehir bu gece de burada kalmak istemişti ama annesi yani Ceylan abla müsade etmeyip daha sonra gelebileceğini anlatarak nehiride alıp gitmişlerdi.
Odama çıkıp bir duş aldıktan sonra telefonumun yanıp sönen ışığını farkettim.
Kızlar hep beraber parkta buluşalım Anıl ise cuma günü görüşelim diye yazmıştı.
Kızlara gelemeyeceğimi söylesem de beni ikna etmeyi başarmışlardı.
Üzerime rahat bir şeyler giyinip anneme haber vererek evden çıkmamla karşı evin kapısında Ceylan ablanın ayakkabısını giymeyi bekleyen adamı görünce tekrar eve geri dönme isteğim arttı.
Büyük ihtimalle onlarda parka geliyordu. Ben cebimdeki anahtarı daha çıkarmadan Ceylan abla beni farkedip seslendi.
"Mihre, parka mi güzelim?"
Yalan mı söylesem diye düşünürken zaten bu aralar yalanın ağzıma iyice yuva yapmaya başlamasıyla utandım.
Yanıma doğru yaklaşıp koluma girerek beni de kendisiyle beraber sürükledi.
"Evet abla kızlar ısrar etti kıramadım"
Parka giden yolda köşeyi dönünce halime gülüp "belli oluyor kızların sık boğaz ettiği saçların nemli çıkmışsın"
Omuz silkip "aman abla hava sıcak değil ne olacak ki?"
"Öyle deme eser şimdi" Ceylan ablanın söyledikleri parka yaklaştıkça haklılık payını ortaya çıkardı.
Biz daha parka girmeden arkamızdan yürüyen Cihangirin sesiyle durduk " bunu giyin istersen" uzattığı kapüşonlu ile neye uğradığımı şaşırdım.
Evden çıkarken yanında yoktu.
Benim itiraz etmeme izin vermeden Ceylan abla "ayy sağol paşam" diyerek hızlıca alıp bana uzattı.
"Teşekkür ederim Cihangir A-" kolumun çimdirilmesiyle Ceylan abla tarafından susturuldum.
Betüllerin oturduğu kamelyaya yaklaşınca Ceylan abla benden erken davranıp hemen selmanın yanına oturmuştu.
Onun yanına geçip oturunca tek boş yer kalan yere ise yani yanıma da Cihangir oturmak zorunda kalmıştı.
Onu rahatsız olma ihtimaliyle birileriyle yer değiştirmeyi düşündüm ama ayıp olacağı için bir şey yapamadım.
Ortamdaki sohbete katılıp kendimi kaptırınca yanımda oturan Cihangirin varlığını unutmuştum ta ki " hırkayı giy istersen esmeye başladı" diyene kadar.
Hiç konuşmadan elimdeki hırkayı üstüme giyerken yan tarafımdan bana baktığını hissediyordum.
Ben hırkayı üzerime giydikten sonra kızların bakışları bana dönmüştü bile.
Utanıp yüzümün renkten renge girmesine bunu onlarında görmesine fırsat vermeden telefonla uğraşıyormuş gibi başımı önüme eğdim.
Saçlarım gözümün önüne gelince arkaya yana atmamla derin bir nefes sesi işittim.
Saçlarım Cihangirin yüzüne değmiş hatta birkaç saç telim yanağındaki sakallara tutunmuştu.
"Özür dilerim yanlışlıkla oldu" gözlerini gözlerimden çekmeyen adam daha derine inip orada aradığı bir şeyler varmış gibi bakıyordu.
"Eee Cihangir dükkanın yeni halini kutlamayacak mıyız?" Selim abinin sorusuyla bana bakarak yavaşça dönüp " cuma akşamı herkes tamamsa bizim mekana gideriz" demişti.
"Yaa Cihangir abi bizde varız değil mi?" İremin yerinden kalkıp heyecanla sorduğu soruya erkekler başını iki yana sallayıp onaylama der gibi Cihangire bakınca diğer kızlar umutla bakıyordu.
"Bilmem ki.. hepiniz gelecek misiniz?" Sorduğu söylediğini bana bakarak söyleyince bende onun gibi yan tarafıma dönüp Ceylan ablaya döndüm.
Ceylan abla "annem nehir'i idare eder bizde geliyoruz" diyince yardım isteyen bakışlarım hüsrana uğramıştı.
Ben gitmeyeceğimi söylesem acaba ayıp olur muydu?
Ceylan ablanın kolunu dürterek bana bakmasını sağlayıp " abla ben o gün gelmesem Anıl-" Selma birden yerinden fırlayıp "hayır efendim herkes katılacak itiraz yok" diyince onu geri çekip yerine otururken "Selma bir sakin mi olsan" dedim.
"Ne oluyor kızlar neden yükseldiniz birden?" Furkan abi hepimizde gözlerini gezdirip sorunca "ya abi ben o gün gelemeyeceğim Anıl'a sözüm vardı" anlayışla bana bakıp "tamam abim başka bir güne ayarlarız programı biz, değil mi Cihangir?"
Her ne kadar bakmak istemesem de Cihangirin vereceği cevabı merak ettiğim için bende ona döndüm.
"Başka müsait günüm yok, kimseyi zorlamayalım.. gelmek isteyene kapımız açık" son sözlerini imalı bir şekilde söyleyip bana bakınca bozulduğum için yüzümü çevirdim.
Niye bozuluyorsam daha dün bir bugün iki hemen benimsemesini bekleyecek değildim.
Akşam sohbetler eşliğinde ilerlerken ben içimdeki savaşa son veremediğim için sadece bedenen orada olup geçmişin 'seni kimse istemez ki baban seni sevmemişken elalem niye sevsin' vesveselerini içimde yok etmeye çalışıyordum.
"Mihre hadi kalkalım" Betül'ün sesiyle başımı kaldırınca herkesin ayaklandığını görünce bende yerimden kalkıp en arkada betülle kol kola yürümeye başladım.
Herkes bir bir evlerine dağılırken ben, Ceylan abla ve Cihangir en sona kalmıştık.
Tam eve gireceğim an üstümdeki kapüşonlu hırkanın varlığını hatırlayıp,
"Ceylan abla bir dakika bekler misiniz" ikiside bana dönünce hırkayı üstümden çıkartıp,"teşekkür ederim hırka için aciliyeti yoksa yıkayıp getirebilirim."
Elimdeki hırkayı hemen alıp "teşekküre gerek yok annem yıkar" ceylan abla şok olmuş bir şekilde kardeşine bakarken benim bozulduğumu anlamış olacak ki,
"sana zahmet olmasın annem halleder güzelim" kolumu sıvazlayıp mahcup bir ifadeyle gülümseyince "peki o zaman iyi akşamlar abla, iyi akşamlar cihangir abi" diyip hızlıca eve girdim.
Geçtiğimiz 4 gün boyunca evden çıkmamış okul açılmadan bitirmem gereken kitaplara yönelmiştim arada kızlar gelip kafamı dağıtmama yardımcı olsalarda bu hafta hiç bitmeyecek gibiydi.
Çalan telefonumla elimdeki kitabı bırakıp arayanın Anıl olduğunu görünce hemen cevapladım beni kaçta alacağını haber verecekti.
Ben telefonla konuşurken evinde zili çalmıştı.
Anılla konuşmamız uzun sürmedi bugün bir arkadaşı hasta olduğu için onun yerine hastaneye gideceğini ama istersem akşam mesai çıkışında beni alabileceğini söylemişt.
Bende ona mahalledekilerin programından bahsedince başka bir gün yapalım o zaman sende ağır abinin programına katıl demişti.
Derin bir nefes alıp yanaklarımı şişirerek geri verdim. Anılla olan program iptal oldu ama ben şimdi ne diye oraya gidecektim.
Gitmesem de olurdu onlara Anıl'ın işi çıkmış o yüzden gitmedim sizinle geldim dersem hoş olmayacaktı.
Ayaklarımı sürüye sürüye aşağıya indim. Selma , Ceylan abla ve anneleri gelmişti.
İçeriye geçip misafirlere hoşgeldin dedikten sonra çay hazırlamak için mutfağa girdim. Ardımdan selma'nın ve Ceylan ablanın da ayaklandığını farkettim.
Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak kıvranan ikiliyi görünce bu tatlı hallerine gülmeden edemedim ve ne olduğunu anlatmaları için " ne söyleyeceksiniz söyleyin"
Selma hemen atlayıp "nereden anladın, valla söyleyelim abla ben daha fazla tutamayacağım içimde"
Ceylan abla lafa bodoslama girip "bu saate kadar gitmediğine göre akşam ki programı iptal etsen de bizimle gelsen olmaz mı mihre?"
O kadar masum bir şekilde sormuştu ki program iptal olmasaydı bile ceylan ablanın bu bakışlarından sonra Anıl'a uygun bir şekilde açıklayıp iptal ederdim.
"Program zaten iptal oldu" Söylediğim şeyle ikisininde gözleri kocaman açılmış "Ne!" diyerek bağırmışlardı.
"Basbayağı iptal oldu işte akşam evdeyim yani"
İkisi senkronize olmuş şekilde ayni anda kaşlarını çatıp ellerini bellerine koyup " Ne demek evdeyim itiraz yok bizimle geliyorsun."
Ceylan ablanın masum bakışları selmanın sulu sulu öpmelerine daha fazla kayıtsız kalamadım.
Şimdi ise akşam nasıl bir mekana gideceğimizi bilmediğim için betülle beraber bana uygun bir şeyler bakıyorduk.
Ceylan abladan gelen mesajla son kez saçlarımı düzeltip anneme haber vererek evden çıktım.
Ceylan abla yanıma gelip az aşağıda bekleyen arabaya doğru yürüyünce başı önünde telefonla uğraşan Cihangir geldiğimizi anlayınca bize bakmadan kapıyı açıp sürücü koltuğuna oturdu.
Adam benden rahatsız oluyor ben halâ sümük gibi yapışmışım.
"Ceylan abla benim yetiştirmem gereken işler vardı siz gidin ben başka zaman size katılırım"
"Saçmalama şimdi mi geldi aklına? Yürü mihre akşam akşam sinirimi bozma!"
İtiraz etmeye çalıştım "abla kimsenin tadını kaçırmayayım, hadi siz güzel güzel eğlenin ben eve geçeyim" bir umut halime acır diye düşündüm ama yanılmışım.
Kolumdan tutup beni çekiştirerek "avazım çıktığı kadar bağıracağım" sonra sakin bir sesle "geç hadi bakalım" arka koltuğun kapısını açıp beni adeta içeriye ittirdi.
Dikiz aynasında karşılaştığım bakışlarla acaba yanlış bir şey mi yaptım diye düşünmedim değil " kusura bakmayın keyfinizi kaçırmak istemezdim ama ceylan ablayı ikna edemedim" diyerek kendimi açıklamaya çalıştım.
Sözlerimden sonra kaşlarını çatıp bakışlarını kaçırdı. Anlaşılan bu geceyi diken üstünde geçirecektim.
Ceylan ablanında ön yolcu koltuğuna oturmasıyla araba hareket etmişti ama arabada kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.
Yol boyunca ara ara denk geldiğim bakışlardan kaçmak için sürekli tırnaklarımla oynadım.
Mekana yaklaştığımızı hızı kesilen araçtan anlayınca çantamı omzuma takıp diğerlerinin inmesini bekledim.
Ceylan abla arabadan inen kardeşinin ardından " ceketini almadın" diye seslendi.
Cihangir koltuğunun arkasında asılı olan ceketi almak için bana doğru eğilip döndüğünde ciğerlerime kadar dolan kokuyla yerimden bir milim kıpırdayamadım.
Her şey ağır çekimde ilerliyordu.. ta ki ceketin cebinden düşen şeyi görünceye kadar.
Sizce cebinden düşen şey neydi?
Cihangirin neden böyle davrandığı hakkında bilgisi olan var mı?
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
|
0% |