Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@ogretmenbiranne

Merhaba kıymetli okurlarım yeni bölümü isteyenler olunca sizleri kıramadım.

 

Bu bölüm cihangir'in ağzından ufak bir kesit okuyacaksınız. Tepkilerinizi merak ediyorum.

 

Satır aralarında yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmazsanız sevinirim 🍀💙

 

Keyifli okumalar diliyorum.

 

 

 

.

.

.

 

Masaya dönüp olanları düşündükçe başıma ağrı saplanıyordu.

 

Bu adam ne yapmaya çalışıyordu Allah aşkına sevdiği biri varken benim sevgilimin olmayışı onu neden mutlu etmişti ki.

 

Umarım bana da abilik taslamazdı.

 

Anıl kolumu dürtüp "ne oldu? Keyfin kaçmış gibi bizim altın babası sana bir şey mi dedi?"

 

Altın babası dediğine gülüp "demesene şöyle ayıp" koluna vurup "hem bir şey demedi bana ne diyecek ki" diyip soğuyan yemeğime geri döndüm.

 

 

Herkes tek tek evine dağıldıktan sonra anneme yardım edip bahçeyi toparlayarak odama geçtim.

Işığı açıp odaya girerken üstümü değişmeden önce açık kalan pencereye yöneldim.

Elinde sigarası odamın camına bakan Cihangiri görünce durup bende ona baktım.

 

Bu adam kesinlikle benim ayarlarımla oynuyordu mal gibi durmuş adama bakıyorum.

Göz devirmemi görünce gülümsemesi silinmiş kaşları çatık bir şekilde bana baktı. Omuz silkip önce pencereyi sonra suratına bakarak bir hışımla perdeyi kapattım.

 

 

Bütün günün yorgunluğunu üstümden atmak ve olanları düşünmemek için bilgisayardan film açıp yatağa uzanarak izlemeye başladım.

 

 

Cihangir'den..

 

 

 

Sabah annemin yeni komşuya yardıma gideceğim hadi bir an önce kahvaltıyı yapıp çıkın diye bizi evden kovalar gibi konuşmasına tebessüm etmiştim.

 

Annem hep böyleydi mahalleye yeni taşınan özellikle kendi yakın olduklarından iyi insan diye duyduklarına koşar yardım ederdi.

Tabi kiracımız olmalarının da etkisi büyüktü.

 

Bütün gün dükkanının tadilat işleriyle koşturup eve geldiğimde annem yeni komşularımızı anlata anlata bitirememiş genç bir kızın olduğunu da defalarca vurgulamıştı.

 

2 yıl önce gördüğüm kızdan sonra kimseye dönüp bakmamıştım ki başka bir kızın varlığı beni ilgindirmiyordu.

 

Her ne kadar babamın yanında dedelerden gelme işi yani mücevheratla ilgilensem bile Boğaziçi üniversitesi hukuk fakültesini de okumuş hayalimdeki mesleği de öğrenmiştim.

 

Üniversite biter bitmez işleri yoluna koyup askerlik görevimi yapmak için Ankara'ya gittim.

 

Zaten ne olduysa Ankara'da oldu.

 

 

2 sene önce...

 

Çarşı iznine çıktığımız bir gün Ankaralı olan bir arkadaşın tavsiyesiyle bir cafeye gitmiştik.

 

 

Temiz ve nezih bir mekandı. Gerek çalışanları gerekse sahibi güleryüzlü davranmıştı.

 

 

 

Siparişlerimizi getiren sarı saçlı yeşil gözlü kızı görünce durup kızı ayrıntılı bir şekilde inceledim.

 

 

Bana göre şeyler değildi ama kendimi kızı incelerken bulunca rahatsız olmasın diye hemen yüzümü çevirdim.

 

 

Ankara'da geçirdiğim 5 ay boyunca her haftasonu onu orada görmüştüm ta ki gelmemize iki hafta kala konuşup tanışmaya karar verdiğim güne kadar.

 

 

O gün kafede çalışan arkadaşından öğrendiğim kadarıyla üniveriste öğrencisi olduğu için sınavları bitince memleketine dönmüş.

 

İsminin Mihre olduğunu öğrenmiştim ama soyadını bilmediğim için hiç bir şey yapamamıştım.

 

Günümüz...

 

O gece balkonda telefonla konuşurken izlenmiş olduğum hissiyle başımı çevirip bakınca gecenin karanlığına rağmen gördüğüm gözlerle şaşırmıştım.

 

Onun burada bu mahallede olacağını hiç ihtimal vermiyordum hatta öyle ki her gece arkadaşlarla toplu çektirdiğimiz fotoğrafta, arkada garson önlüğüyle görünen kıza bakıp durmaktan beynimin bana bir oyunu olduğunu düşündüm.

 

 

Sabah fırında ekmek almak için beklerken selmanın yanıma gelmesiyle o özlediğim koku da dolmuştu ciğerlerime. Selma arkadaşım diyince dönüp bakmam ayıp olur diye bakmamıştım.

 

Akşam parkta toplanan arkadaşlarımın yanına giderken yolda polis bir arkadaşımı arayıp isim vermiş hangi üniversitede okuduğunu söyleyip bana onun hakkında bilgi vermesini istemiştim.

 

 

Parka geldiğimde bizimkilerin büyüklerden ayrı oturduğunu görünce yanlarına geçtim.

Karşımda görmeyi beklemediğim kişiyle dumura uğradım az önce bilgi toplamak istediğim kız şu an karşımdaydı.

 

 

Ben ona bakarken onunda bana bakıp sonra birden bağırarak kalkmasıyla Furkan'ın da ağzından ismini duydum.

 

 

Artık emin olmuştum onun olduğuna gökte ararken mahallemde bulmuştum.

 

 

Kızlar kalkıp gittikten sonra ardından bakıp iç çektim.O gece hep beraber yemek yediğimizde yanında oturanı sevgilisi sandım ama bunun için tavır yapma lüksüm yoktu.

 

Nehir'i odaya çıkardığımızda kendi yastığını ve örtüsünü vermesiyle ciğerlerime dolan kokusu iyice ayarlarımı bozmuştu.

 

Akşamları dükkanı babamdan sonra kapatıp eve gelen ben artık memur gibi 5 olduğu an koşa koşa mahalleye gidiyordum.

 

 

Nehirin akşam elinde getirdigi bandanayı bana gösterip mihrenin olduğunu soylemesiyle elinden alıp ben veririm diyerek küçücük çocuğu kandırmıştım.

 

 

Sırf saçları değmiş kokusu sinmiş diye cebime saklamıştım.

Aynı şekilde evden ıslak saçla çıkıp parka gelirken üşümesin diye verdiğim hırkaya kokusunun sinmiş olma ihtimaliyle yıkanmasına müsade etmeyip elinden almıştım.

 

Bunu o anın heyecanıyla yanlış ifade etmiştim ama zamanı gelince herşeyi öğrendiğinde beni anlayacağını ummaktan başka çarem yoktu.

Saç bandını gördüğünde söylediğim yalanda üstüne cabasıydı.

 

Beste olayını ne kadar hatırlamak istemesem de mihrenin konuşmanın ne kadarını duyduğunu veya ne gördüğünü bilmediğim için tedirgin olmuştum.

 

 

Mihreyle Betül'ü dışarda gördüğümde kan beynime sıçramıştı. Kıskanç biri degildim en azından mihreye kadar kendimi öyle sanıyordum ama onu öyle sokakta görünce kıskançlık bütün damarlarıma nüfuz etmişti.

 

Dondurmayı nasıl sevdiğini furkana söylemesem de fıstıklı ve karamelli alması gerektiğine dair mesaj atmıştım.

 

Onunla beste olayı hakkında konuşmak için arkasından gittiğimde kendimi yanlışta olsa ifade etmiştim. Ama koluna değen elimle üşüdüğünü farkedip bunu dile getirmiştim.O ise utanıp uzaklaşmıştı.

 

Zeynep teyzeyi yolda telaşla yürürken gördüğümde o da beni görmüş elime ilaç poşetini uzatıp mihreye götürmemi söylemişti.

 

Kapıda gördüğüm görüntüyle dün geceki dondurmadan olduğunu anlayip kendime bir güzel küfür ettim.

 

Zor bela onu hastaneye gitmeye ikna ettikten sonra arabaya binmiş beraber yola çıkmıştık. Yanımdaki varlığı bana kim olduğumu zamanı mekanı herşeyi unuttuyordu.

 

Hastaneye giderken bir anlık gaflete düşüp elimle ateşini ölçmek istediğimde benden uzaklaşması ile ne yaptığımı anlayıp özür dilemiştim.

 

Ama elim tenine değdiği için direksiyonu tutmamamı yanlış anlayıp ıslak mendil uzattığında onu nasıl kırdığımı farkettim.

 

 

Hastanede hemşirin söyledikleri tepemin tasını artırmıştı yol boyu konuşmadan gelmiş eczaneden ilaçlarını da aldıktan sonra evine bırakmak için mahalleye girdiğimde daha fazla beni rahatsız etmemek için geri kalan yolu kendi gideceğini söylemişti.

 

 

Onu duymamazlıktan gelip sokağa dönünce aklıma sonradan dank eden şeyleri susturmaya çalıştım "belkide bir gören olurda yanlış anlar" diye düşünmüştü bir gören olsa da "kim olsa aynı şeyi yapardım" diye kendi kendime yalanlar sıralamaya başladım.

 

 

Mihrenin "haklısın yine de teşekkür ederim" demesiyle içimden konuşmadığımı anlayıp içime dışıma küfretmeye başladım.

 

 

Ben ona nasıl ifade edeceğimi düşünürken o ilaçlara verdiğim parayı bana uzatmıştı.

 

 

Almayacağımı anladığında tam mutlu olacaktım ki kapıyı açıp indikten sonra kalktığı koltuğa parayı bırakacakken kolunu tutup "yapma" diyebildim sadece.

 

 

"Kimseye borçlu kalmak istemem" bu cümlesiyle canına yandığımın canını nasıl yaktığını anlamış oldum.

 

 

Akşam yine hep beraber amcamlarla mihrelerin ortak bahçesinde yemek yiyeceğimizi öğrenince saate bakıp durmuş babama hadi yemeğe geç kalmayalım diye baskı yapmıştım.

 

Babam bu hallerime bir anlam veremese de beni onaylayıp dükkanı çok geç saate kalmadan kapatmıştı.

Eve yaklaştıkça içimde kol gezen heyecanla yerimde duramıyordum. Mihreyi günün her dakikası her saati görmek istiyordum.

 

Masada yine mihrenin yanında o çocuğu görünce damarlarımda ki kıskançlık kendini göstermişti.

 

Annem ve ablamda sağolsun yangına körükle gidiyorlardı. Bizim evden başka ev mi yoktu bu herifin taşınacağı Allah aşkına. Adama hak veriyordum mihre benim yârim olsa bende dibinden ayrılmazdım.

 

Öğrendiğim taşınma durumundan sonra keyfim kaçınca eve gitmek için ayaklandım.

 

Zeynep teyzenin tatlıyı eve götürmem için mihreyi içeri yönlendirmesiyle peşinden gidip sevgilisinin neden buraya taşınmak istediğini sordum.

 

Saçma sapan davrandığımı anladığımda geri adım atmak için çok geçti.Ta ki "sevgilim değil" dediği yere kadar. Bütün huysuzluğum gerginliğim gitmiş yerin saf bir mutluluğa bırakmıştı.

 

 

Kapıdan çıkarken söylediğim sözle mihrenin ağzı açık kalmıştı. Benden böyle bir şey beklemiyordu anlaşılan.

 

 

Madem sevgilisi değildi o zaman ona yakın olmamda ve hislerimi belli etmemde hiç bir sakınca yoktu.

 

 

Eve girip mihrenin benim için verdiği tatlıyı yavaş yavaş yemeye başladım. Aslında sütlacı hiç sevmezdim, bu geceye kadar.

Pazar sabahına uyanmanın en güzel yanı mihreyi istediğim kadar görebilecek olmamdı.

Uyanıp balkondan baktığımda perdesinin henüz kapalı olduğunu görünce uyanmadığını düşündüm.

 

 

Üstümü degisip tekrar geldiğimde perdesini ve camını açık görünce hızlı adımlarla aşağıya inip mutfakta kahvaltı hazırlayan annemle ablamı görünce "günaydın, ben ekmek almaya gidiyorum"

 

 

Annemin "tövbe bismillah oğlum pazar pazar niye bu kadar erken kalktın? Sen git yat ben fırından isterim" demesiyle arkamı dönüp "ne fırından istemesi anne ben gidip alırım" diyerek kapıya yöneldim.

 

 

"Ne olmuş buna ceylanım bir değişik davranıyor" annemin ablama sorduğu soruyu ve ablamın kahkahasını duyduktan sonra bende halime gülümseyip evden çıktım.

 

 

 

Karşı evin kapısıda eş zamanlı açılıp mihrenin çıktığını görünce onunda ayakkabılarını giymesini beklerken üstümü düzeltir gibi yapıp zaman kazanmaya çalıştım.

Yanımdan geçip yürümeye başladığında "günaydın" dedim.

 

 

Bana yandan bir bakış atıp "sana da günaydın Cihangir abi" diyince olduğum yerde kaldım.Nereden çıkmıştı bu abi muhabeti.

 

Önden ilerleyen mihreyi takip edip fırına doğru gittiğini gördüğümde adımlarımı hızlandırıp ona yetiştim.

 

Fırından içeriye girdiğimizde Doğukan bizi farkedip yanımıza doğru gelince selam vermek için elimi uzattım. Beni eş geçip "kız çimen göz sabah sabah ne işin var?" asıl muhatabı Mihre'de olsa ona hitap ettiği şekle daha çok bozulmuştum.

 

Mihre hayranı olduğum gülümsemesi ile Doğukan'a dönüp "sana da günaydın Doğukan, ekmek almaya geldim" dedi.

 

Bana karşı yüzünü çevirirken benden başka herkese gülümsemesi canımı acıtmaktan öteye geçemedi.

 

Ekmek alıp Doğukanla vedalaşıp beni görmezden gelip fırından çıkınca çok sinirlendim. Doğukana sert ifadeyle bakıp bende ekmeklerimi alıp çıktım.

 

Yolda Furkan ve Selma ile durmuş konuşurken yanlarına gidip selam verdim. Oradan uzaklaşırkende bana göz uzuyla bakıp diğerleriyle sarılıp oradan ayrıldı.

 

 

Mihreden..

 

 

 

Sabah perdenin arkasından bakıp onu balkonda görünce beklemiş içeriye girdiği anı fırsat bilip perdeyi ve pencereyi açarak aşağıya indim.

 

 

Ekmek almak için fırına gideceğimi anneme haber verip evden çıktığımda onu da kapının önünde görmemle bozguna uğradım.

 

 

Ben onu görmemek için kırk takla atarken sabah sabah ilk gördüğüm yine o olmuştu.

 

 

Yolda yürürken yanıma gelip "günaydın" demesine karşılık verip sonuna abi sıfatını eklemiştim.

 

 

Dün gece boyu film izleyeceğim diye girdiğim yatakta beynimi kemiren sorulardan ancak ona abi diye hitap edersem kurtulacağımı düşünüp uyumuştum.

 

 

Ona abi demem neden bu kadar onu şaşırtmıştı bilmiyorum ama elimden başka bir şey gelmiyordu.

 

 

Yürürken, fırındayken ve dönerken Onu görmezden gelmeye devam ettim.

 

 

 

Eve girip annemle kahvaltı yaptıktan sonra selmanın annesi yani Hacer teyze yarın günü olduğu için bizi de çağırmıştı. Annemde sehriye salatası ve mini kekleri yapacağını söylemiş ve kapatmıştı.

 

 

Annemin heyecanlı halleri beni de heyecanlandırmıştı. Bir yandan eskiden anneannemle katıldığı günleri anlatırken bir ayndan da salatayı yapıyordu bende yardım etmek için mini kekler yapıyordum.

 

 

İkindiye doğru işimiz bitince duş alıp birer kahveyle beraber balkona çıktık.

 

 

"Mihye" nehirin sesiyle aşağıya bakıp gülümseyerek "ne yapıyorsun orada bebeğim gelsene yanımıza" dedim.

 

 

"Dayımı bekliyoyum bana kakaolu süt almaya gitti, duy hemen geliyoyum" balkona tırmanmaya çalışan nehir offlaya pufflaya zıplamaya çalışıyordu.

 

 

"Bebeğim kapıdan gelsen olmaz mı?"

 

 

Dudaklarını büzüp "ama ben böyle gelmek istiyoydum" diyince ev terliklerini çıkartıp balkon terliğini giyerek ben aşağıya atladım.

 

 

 

Onu kucaklayıp anneme uzattığımda annem alıp içeriye bardak getirmek için gittim. Tam kapıya yönelecekken "hayiy hayiy sende böyle gel" diyip balkona tırmanmamı istemişti.

 

 

Kendimi yukarı itip çıkmaya çalışınca elim kaymış tam popo üstü düşecekken belimde hissetiğim ellerle doğrulmuştum.

 

 

Arkamı döndüğümde karşımda gördüğüm Cihangir " dikkat et! nehir mi istedi balkondan çıkmanı" başımı belli belirsiz sallayıp "teşekkür ederim, evet" dedim.

 

 

Birden koltuk altımdan tutup beni balkona doğru kaldırmasıyla affalladım. Tuttuğum balkon korkuluklarından içeriye atlayıp "teşekkür ederim" dedim tekrar.

 

 

Elindeki poşeti nehire uzatıp "birbdaha balkondan çıkmak yok prensesim tamam mı?" nehir gülümseyip tamam derken o cebinden çıkardığı çikolatayı bana uzattı.

 

 

"Kahvenin yanında yersiniz, afiyet olsun" diyip gitti.

 

 

Elimdeki çikolataya bakınca fıstıklı olduğunu görmemle yüzümde nehirinki gibi bir gülümseme oluştu.

 

 

Betül'ün aramasıyla üstümü değiştirip hazırlanarak aşağıya indim. Önce nehir'i evine bırakacak sonra parka kızların yanına geçecektim.

 

 

 

Karşı evin önüne gelince içimde kol gezen heyecanı bastırmaya çalışıp zile bastım.

 

 

Ceylan abla önce kızına bakmış sonra da bana bakarak göz kırpıp " annecim dayın bu makyajı görürsen ne der biliyorsun değil mi?" dediğinden nehir hiç çekinmeden "bende suçu mihyeye atayım" diyip saçlarını savurup içeriye girdi.

 

 

"Parka mi gidiyorsun canım?"

 

"Evet abla kızlar çağırdı"

 

"Dur bekle Cihangir'de gelecekti beraber gidersiniz" diyen ceylan ablaya " yok abla ben gideyim hem daha markete uğrayacağm atıştırmalık bir şeyler alacağım" dedim.

 

 

"Abla, mihre?" Onun sesini duyar duymaz başımı önüme eğdim.

" hahh gel ablam, Mihre'de parka gidecekmiş siz beraber gidin" diyip Cihangiri yaka paça dışarıya atıp kapıyı suratımıza kapatmıştı.

 

 

O ayakkabılarını giyinirken "sen geç istersen ben markete uğrayıp gelirim" diyip yürümeye başladım.

 

 

Bir yandan ayakkabısını giyinip bir yandan peşimden gelirken "beraber gidelim markete de oradan geçeriz" diyip bana yetişti.

 

 

Yürürken arada bir değen kollarımız uzak kalmam gerektiğini yüzüme haykırıyordu.

 

 

Markete girip bir şeyler aldıktan sonra kasada duran kızın Cihangir'e olan bakışları beni çok huzursuz etmişti.

 

 

"Hoşgeldiniz, Cihangir sen buralara gelir miydin ?"

 

 

O sadece "teşekkür ederiz" diyip kasadan geçenleri poşetlere doldurmaya gitti.

 

 

Kız dönüp bana burun kıvırarak bakıp "kardeşin mi? Gerçi senin sadece ablan vardı demi? Kuzenim filan mı?" Kızın peş peşe kurduğu cümlelerle kaşlarımı çattım.

 

 

Kardeşi olsam bile bu kadar laubaliliğe gerek yoktu. Adam sana tenezzül edip cevap vermemişken neden kendini küçük düşürürsün ki?

 

 

"Haa cevap vermediğine göre sevgilin, şaşırdım gerçekten Cihan kaliteyi bu kadar düşürdüğünü bilmiyordum"

 

 

Kızın bardağı taşıran son cümlesiyle kendimi tutamadım ama benden önce Cihangir lafa girip "düzgün konuş" elimi kaldırıp onu susturdum.

 

 

"Ne kalitesinden bahsediyorsunuz hanımefendi bakın hanımefendi diyorum ona göre sınırınızı iyi koruyun, size cevap bile vermek istemeyen biri için kendinizi bu kadar düşürüp hem cinsinize karşı kullandığınız ifadelere dikkat edin" cüzdanımdaki alışverişi tutarı için olan parayı uzatıp marketten çıktım.

 

 

Arkamdan bana yetişmeye çalışan Cihangir durmam için seslense bile durmayıp yola devam ettim.

 

 

Parka yaklaşınca karşıdan karşıya geçmek için yürürken duyduğum korna sesi ve yanımdan son surat geçen arabanın savunmasıyla geriye doğru çekildim.

 

 

Elindeki poşetleri yere atıp "iyisin değil mi? İyisin iyisin.. mihre cevap verir misin?" Yüzümü avuçlarının içine almış korkmuş halde gözlerimin içine bakan Cihangirle kendime geldim.

 

 

"İyiyim.. bir an dalmışım arabayı farketmedim" geriye çekilmemle yanaklarımda olan elleri havada kalmıştı.

 

Kendini toparlayıp poşetten bir kutu su çıkarıp kapağını açarak bana uzattı. Yere düşürdüğü poşeti alıp "iyi hissetmiyorsan dönebiliriz"

 

 

"Yok iyiyim geçti zaten, hadi gidelim" diyip ilerlemeye başladım.

 

 

Parka geldiğimizde kızları ayrı bir kamelyada görünce yanlarına ilerledim.

 

 

İrem'in yanındaki boşluğa kendimi atınca kızlar hepsi birden dönüp bana baktı.

 

"Neyin var senin rengin kaçmış?" Selmanın sorusuyla cebimden telefonu çıkartıp kameradan kendime baktım. Harbiden rengim solmuştu.

 

 

Dalgaya alarak "ölümden döndüm" dedim.

 

 

Betül hızla yanıma gelip beni sağa sola çevirip "iyisin değil mi? Mihre ne oldu tam olarak söylesene"

 

 

Onlara olup biteni anlattıktan sonra arabayı kullanan adamın arkasından bir ton küfredip Cihangir'e övgüler yağdımaya başladılar.

 

 

2-3 dakika sonra bir çocuk yanımıza gelip elindeki poşeti ortadaki masaya bırakarak " bunları Cihangir abim gönderdi" diyip gitti.

 

 

Kızlar bana imalı imalı bakınca "saçma sapan düşüncelere girmeyin diye söylüyorum marketten bunları ben aldım o taşıdı sadece" açıklamamla selmanın yüzü düştü.

 

 

Betül gözlerime bakıp bir şeyleri eksik anlattığımı farkedip sonra konuşuruz der gibi başını salladı.

 

 

Mahalleden olmayan ellerinde bira şişeleriyle gelen gençleri görünce kızlar olarak ayaklanmıştık. Bize bakmalarından rahatsız olmuştuk çünkü.

 

 

İçlerinden kumral yüzünde iz olan gencin laf atması olayın tuzu biberi olmuştu.

 

 

Biz cevap vermeyip yürümeye devam edince arkamdan duyduğum "yeşil gözlü olanda benim o zaman şimd

iden söyleyeyim" bahsettiği kişinin benim olduğumu anlayınca kaşlarımı çatıp onlara döndüm.

 

 

Ama karşılaştığım manzara Cihangir önden Furkan abi Selim abi Göktuğ abi ve mahalleden bir kaç gencin daha ardından onların üzerine doğru yürüdükleriydi.

 

 

 

Tatatattam bölümü nasıl buldunuz?

 

Yenik bölüm hakkındaki tahminlerinizi alabilirim.

 

Yeni bölüme kadar kendinize iyi bakın. 💙🍀💙

 

Loading...
0%