Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@ogretmenbiranne

Merhabalar Sancakzade Mahallesinin değerli okurları.

 

Sizi tatlış bir bölümle başbaşa bırakıyorum.

 

Keyifli okumalar dilerim 🍀💙

 

.

 

.

 

.

 

 

 

Stresten titrettiğim bacağımı Betül'ün eli durdurunca " Sakin mi olsan artık? Hem birazdan çıkarlar, Cihangir abinin orada uzun süre kalacağına ihtimal vermiyorum"

 

 

Sinirle soluyup " ne yapayım Betül bizim yüzümüzden nezarete atıldılar bizde elimiz kolumuz bağlı amirin gelmesini bekliyoruz"

 

 

"Adnan amca birazdan gelir bizimkileri tanır, olayın aslını öğrenince serbest bırakacaktır"

 

 

Koridordan gelen polis memurları ve onların arasında kalan 45-50 yaşlarındaki adamın amir olduğunu tahmin edip yanlarına doğru yürümeye başladım.

 

 

Tam karşısına geçeceğim an bir memur tarafından kolum sertçe tutulup çekildi.

 

 

"Bırakır mısınız kolumu? Amirinizle görüşmem gerek" kolumu tutan memur arkamda baktığı yerden emir almış olacak ki kolumu sıkan ellerini gevşetmiş ama tamamen bırakmamıştı.

 

 

Adam bana, ben adama bakıyordum. Kolumdaki eli silkip " memur bey bırakın artık kolumu zarar verecek değilim konuşmam gerekiyor "

 

 

"Bırak Eymen" amirin bağırmasıyla tamamen ona dönmüştüm.

 

 

"Amirim gerçekten kötü bir şey yapmayacağım arkadaşlarımız şu anda nezarette" adam bana bakıp hafif tebessüm ederek "tamam kızım odama geçelim orada bana anlatırsınız ne olduğunu"

 

 

Ne ara yanıma geldiğini anlamadığım kızlarla beraber amirin odasına geçince Selma " Adnan amca kusurumuza bakma Mihre birden fırlayınca engel olamadık" ben tam selma'ya ters ters bakıyordum ki yine o sert ama benimle konuştuğunda ılıman gelen ses tonuyla " adın mihre mi?" diye sordu.

 

 

"Evet mihre tekrardan kusura bakmayın amirim ben Cihangir yani cihangir abileri öyle apar topar aldıklarında panik yaptım"

 

 

Dudakları iki yana kıvrılmıştı fakat "Cihangir mi? Onun ne işi var nezarette? Anlatın bakalım neden buradalar?"

 

 

Baştan sona herşeyi anlattığımda Amirleri polis memurundan parkın kamera kayıtlarını istemiş bu arada da bizim gençleri yukarı çıkarmasını söylemişti.

 

 

Çalan kapıyla onların geldiğini düşünüp döndüğümde gelen memurla yüzüm düşmüştü.

 

 

Selma koluma vurup "hayaller hayatlar mi oldu?" diyerek sırıtmıştı.

 

 

Hemen ardından içeriye onlar girdiğinde betülle Selma abilerine sarılmak için kalktıklarında benle İrem sadece bakmakla yetişmiştik.

 

 

Amir yani Adnan amcanin koltuklari göstermesiyle onlarda oturmuştu.

 

 

"Cihangir oğlum sen kavgaya girmezdin ne oldu da buradasınız anlat bakalım" dediğinde suçlu çocuk gibi başımı önüme eğmiştim.

 

 

Kızlar kıkırdarken Cihangir konuşmaya başladı.

 

 

"Adnan amca biz hep beraber parka gitmiştik, saat ilerleyince kızların kalktığını görünce bizde gece vakti tek dönmesinler diye peşlerinden kalktık."

 

 

Aklına o anlar gelmiş olmalı ki "o şeref yoksunları laf attı kızlara kızlar cevap vermeyip yürüyünce bu sefer kendi aralarında o kız senin bu kız benim dediklerinde bende devreler yandı"

 

 

Başımı kaldırıp baktığımda Adnan amca bir bana bir Cihangir'e bakmış sonra kaşlarını çatarak "kime laf attılar?" dediğinde hiçte işi gereği soruyormuş gibi değildi.

 

 

" Valla Adnan amca mihreyi ağızlarına aldıklarını duyduğumuzda bizde Cihangir'e uyup daldık ama diğerleri ile ilgili bir şey söyledi mi onu duymadım şahsen" Göktuğ abinin sırıtırak söyledikleriyle, Cihangir "sus Göktuğ" derken Adnan amca "Eymen hemen o şerefsizlere buraya getiriyorsun" diyip parmaklarıyla masada ritim tutmaya başlamıştı.

 

 

İrem kulağıma doğru yaklaşıp " koskoca amiri delirttik ya helal bize" demiş ardından "Adnan amca ailelerimize haber verilmedi değil mi? Şahsen annemin gazabından beni kimse kurtaramaz da o yüzden soruyorum" demişti.

 

 

Adnan amca dönüp bana bakıp "ailelerinize haber verilmeyecek çocuk değilsiniz ben hepinize kefilim o yüzden o şerefsizler gelsin sizlerden özür dilesin kapatalım konuyu" tam derin bir nefes alacaktım ki "Mihre kızım yanlış anlamazsan olayda adın geçtiği için kimlik bilgilerini paylaşır mısın? Yani prosedür gereği almamız gerekiyor"

 

 

Adnan amca neden bana gelince bu kadar nazik davranıyor anlamasam da başımla onaylayıp cüzdandan çıkardığım kimliği uzattım.

 

 

Cihangirin sorgulayan bakışları Adnan amca üzerinde gezerken bende aynı şeyi hissetmiştim. Tabi burası karakol belki farklı işleyişten dolayı istemiştir diye düşünmeye zorladım kendimi.

 

 

İçeriye girenlerle herkes öldürücü bakış atarken onlar gevşek gevşek gülmeye devam ediyorlardı.

 

 

Adnan amca sandalyesinde kalkıp beni ve kızları göstererek " kızlara laf atan aralarında paylaşmaya cüret eden hanginizsiniz lan" diye bağırmasıyla irkildim.

 

 

Hepsi başını önüne eğip susunca Selma parmağıyla benim onun olduğumu söyleyen genci göstererek "Adnan amca amircim işte şu siyah gömlekli mihreye laf atan" diyip ortalığı kızıştırmıştı.

 

 

Adnan amca önüne geçip "bak bakayım bir daha gözlerin ona değdiği an neler oluyor? Baksanıza lan? Şimdi özrünüzü diliyorsunuz ve sizi bir daha bu kızların 5 metre yakınında bırak kızların yakınında mahallede bile görürsem olacaklardan sorumlu değilim" diyerek yanındaki memurlara dönüp yerine oturup " işleri bitince tutanak tutup bırakın" demişti.

 

 

Özür dileyip odadan çıkanların ardından ısrarla çalan telefonuma bakıp "annem arıyor bakmazsam merak edecek" diyip Adnan amcadan olumlu bir yanıt bekledim.

 

 

"Tabi konuş kızım" diyip müsade verince annemle konuşmuş birazdan geleceğimi söyleyerek kapatmıştım.

 

 

"Adnan amca bizde artık kalkalım daha kızları bırakacağız" Furkan abiyi " tamam Furkan daha fazla geç kalmayın mümkünse bir daha ki sefere çayımı içmeye gelin hep beraber" diyip yerinden kalkıp bizimle kapıya kadar gelmişti.

 

 

"Cihangir sen bekle iki dakika konuşacağım var seninle" Adnan amcayla Cihangir içeride kalırken biz kapıda bekliyorduk.

 

 

Cihangir'de gelince dışarıya çıkmamızla saatin epey geç olduğunu anlamıştım.

 

 

Furkan abi Betül'ü kolunun altına alıp " gel bakalım" beni de diğer kolunun altına alarak yürümeye başlamıştı.

 

 

Selim abi de bir koluna Selmayi diğer koluna iremi alınca Cihangirle Göktuğ abi arkamızdan yürümeye başladı.

 

 

Sokağa geldiğimizde tek tek vedalaşıp ayrılmıştık geriye biz dört kişi kalınca Betül "hadi bende kaçtım" diyip eve yönelince Furkan abi "sen geç ben mihrenin eve girdiğini görüp geleceğim" diyerek Betül'ü eve yolladı.

 

 

"Sende geç Furkan ben beklerim" Cihangirin sesiyle Furkan abi kaşlarını çatıp "sen yeterince yoruldun ben beklerim" dediğinde Cihangir"hadi kardeşim geç oldu artık sende eve geç dinlen" diyerek bana yürümem için elini uzatmış Furkan abiye de baş selamı vererek peşimden gelmişti.

 

 

Alt tarafı 3-5 ev vardı arada neden bu kadar uzattıklarını anlayamadım.

 

 

Yanımda yürüyen Cihangirin bakışlarını üzerimde hissedince ona dönüp patlayan dudağına bakıp "kavga etmene ne gerek vardı? Hem de bizim yüzümüzden!"

 

 

Bana bir adım daha yaklaşıp "yine olsa yine yaparım, kimse sana, size öyle eşyaymışsınız gibi davranıp sizi ağzına dolayamaz" yüzüme vuran sıcak nefesini hissedince başımı öne eğmek zorunda kaldım.

 

 

"Olsun değdi mi şu dudağını patlatmaya"

 

 

İşaret parmağıyla çenemi alttan tutup yüzümü kendine doğru kaldırınca gözlerimin içine içine bakarak " olmasın, değmez olur mu varsın dağılsın suratım"

 

 

Karnıma yumruk yemiş gibi hissetmem normal mi bilmiyorum ama böyle konuştuğunda kaçacak delik arıyordum.

 

 

Benden bir cevap gelmeyeceğini anladığında "hadi geç Zeynep teyze daha fazla merak etmesin" demişti.

 

 

Kolumdaki saate bakınca annemin uyumuş olduğunu düşünerek " 2 dakika bekler misin? Hemen geliyorum" diyip koşa koşa ever girip banyoya çıktım.

 

 

Bulduğum ilk yardım çantasını alarak aşağıya indiğimde bizim evin duvarına yaslanmış beni bekleyen Cihangiri gördüğümde " şu merdivenlere oturur musun? En azından sevgi teyze görüp telaşlanmasın" gösterdiğim merdiven basamağına oturmuş hareketlerimi adım adım izliyordu.

 

 

Yanına oturduğunda yüzünü bana dönmüş "kalkar mısın" demişti. İstemediğini düşünüp bozulmama fırsat vermeden elindeki hırkasını zemine sermiş "şimdi oturabilirsin" demişti.

 

 

Yaptığı şey içimi sıcacık ederken gülümseyip çantadan pamuk, oksijen suyu ve batikon çıkarttım.

 

 

"Acırsa söyle olur mu?" Başını iki yana sallayıp " bir şey olmaz"

 

 

Elimdeki pamuğu dikkatli bir şekilde dudağının kenarına sürüp oradaki kuruyan kanları almıştım. Sonra diğer pamuğu bastırınca ufak inlemesiyle acıttığımı düşünüp üflemeye başladım.

 

 

Birden kaskatı kesilen Cihangir gözlerini yumup derin bir nefes aldığında elimdeki pamuğu avuçlarımda sıkarak "özür dilerim cidden istemeden oldu" dedim.

 

 

Gözlerini açıp " acımadı mihre en azından dudağım acımıyor" elimde sıktığım pamuğu alıp "teşekkür ederim çok iyi geldi" diyerek yerinden kalktı.

 

 

"Asıl ben teşekkür ederim her şey için" yerdeki eşyaları alıp kalktım.

 

 

"Mihre.." kısık çıkan sesine

 

 

"Efendim" diye mırıldanarak karşılık verdim.

 

 

O kadar yakın duruyordu ki bana elimdeki çantayı tutmakta güçlük çekiyordum.

 

 

"İyi geceler" diyip merdivenden inip eve girmemi bekledi.

 

 

"Sana da İyi geceler, tatlı rüyalar" yaşadığım anın saçmalığyla kapıyı kapatıp hızla odama geçip üstümü değişerek yatağa uzandım.

 

 

Ben adamdan uzak duracağım diye kendime söz vermişken bu yaptığım tamamen aptallıktı.

 

 

 

🍀🍀🍀🍀

 

 

"Son tepside bitti, ben duş alıp geleyim çıkalım"

 

Bugün selmalarda gün vardı. Annem şehriye salatasını yaparken bende en güzel yaptığım şeyi yani mini keklerimden 4 tepsi yapmış üstünü de süsleyerek bir kaba koymuştum.

 

 

Duşumu alıp aşağıya indiğimde annem ikramlıklarını bir poşete koyuyordu.

 

 

"Dur anne benimkileri marketten getirdiğim kartonlara koyalım bozulmasınlar" diyip 2 büyük koliye yaptıklarımı yerleştirip evden çıktık.

 

 

Selmalara geçtiğimizde bizden başka sevgi teyzelerin de gelmediğini görünce elimdeki kutuyu İrem'e verip annemin elindeki kutuyu da alarak hızlıca mutfağa bıraktım.

 

 

"Size de zahmet oldu ne kadar çok uğraşmışsınız"

 

 

"Ne zahmeti Hacer duymayayım"

 

 

Kızlarla beraber servisleri hazırlayıp ikramlıkları tabaklara koyarken zil çalmıştı. Sevgi teyze ceylan abla ve nehirde gelmişti.

 

 

"Hacerim kusura bakma bacım ya dükkana usta gelince bizimkiler eve döndüler o yüzden geciktik" sevgi teyze neden geciktilerini söylerken ceylan abla " ayıp oldu böyle ya her şeyi bitirmişsiniz" diyip yanımıza geldi.

 

 

"Ne ayıbı olacak abla kaç tane kızız şurada, hadi sende geç istersen annemlerin yanına" Selma Ceylan ablayı içeriye göndermek istesede ceylan abla gitmeyip çay servisine yardım edeceğini söylemişti.

 

 

Çalan zil sesiyle Betül derin bir nefes alıp "gazamız mübarek olsun, bugün buradan hep beraber bekar çıkarsak akşam benden hepinize kahve" diyerek ayaklandı.

 

 

Anlamaz gözlerle kızlara baktığımda "gel ablam bekar oğlu yeğeni torunu olan kadınlar bakalım bu sefer kimleri sinir edecek" ceylan abla koluma girip beni de o ateşe doğru sürükledi.

 

 

Bu oda bu kadar kadını nasıl taşıdı anlamış değilim, biz kızlarla beraber masadaki sandalyelere otururken koskoca salonda başka oturacak yer kalmamıştı.

 

 

4 demlik ve bir semaver çayı deviren kadınlara dehşete düşmüş gibi bakıyordum.

 

 

" Maşallah Zeynep hanım kızınızda çok güzelmiş" annemin muhatabı olan kadın bana bakıp "okuyor mu?" diye sorduğunda "sağolun evet hukuk okuyor" annemin cevabı kadını memnun etmişti anlaşılan.

 

 

Selma "ohh be bugünün şanssız ismi belli oldu çok şükür" diyip sandalyesinde geri yaşlandı.

 

 

"Zeynep hanım sizinde rızanız olursa benim oğlanla tanışsalar"

 

 

"Aysel abla af buyur ama senin oğlan derken? Hamza abi mi?"

 

 

"Evet ceylan bir problem mi var?"

 

 

Ceylan abla histerik bir kahkaha atıp "yok abla estağfurullah ne problemi.." sinirini bastırmak için eliyle kendine hava yapıp derin bir nefes alarak " bak abla büyüğümsün diye saygıyı elden bırakmak istemiyorum ama senin oğlun 32 yaşında"

 

 

Kadın ceylan ablayı takmayıp "ee ne olmuş senle ölen eşin arasında da 6 yaş vardı"

 

 

"Aysel sınırını aşma" sevgi teyzenin sert sesiyle kendi arasında konuşanlar bile oraya dönmüştü.

 

 

Ceylan ablanın karşımda dolan gözlerini görünce öfkeyle yerimden kalkıp, " Şehit.. ölen değil şehit denir Aysel hanım, oğlunuzun yaşını bilmiyorken bile kibarca reddederdim, ha ayriyetten dilinden zehir akıtan birinin oğlu huyu huyuma, suyu suyuma, yaşı yaşıma uygunda olsa ben evde kalmayı tercih ederim.. şimdi müsadenizle" diyip ceylan ablanın kolundan tutup mutfağa geçtim.

 

 

İçeride sakin kalmaya çalıştım ama şu anda ellerimin titremesine engel olamıyordum.

 

 

"Terbiyesizlik bu resmen ya, hadi yaşı büyük bile olsa oğluna beğendin anladık ama bu şekilde seviyesizleşmek nedir?"

 

 

Kızlar arkamdan mutfağa birer birer girip övgülerini sıralarken sinirimi atmak için dışarıya çıkmam gerektiğini hissettim.

 

 

"Mihre.. güzelim" bana sarılan Ceylan ablanın gözünden düşen yaşı görünce odaya dönüp o kadına daha fazla saydırmamak için kendimi zor tutuyordum.

 

 

"Ağlama ablacım.. ben biraz hava alıp geleyim"

 

 

Bir hışımla açtığım evin kapısında eli havada kalan Cihangir beni görünce "Mihre.. ne oluyor?" dese bile cevap vermeyip ayakkabılarımı giyinip oradan uzaklaştım.

 

 

Geldiğim parkta bir banka oturup sakinleşmeye çalışırken " oturabilir miyim?" duyduğum sese cevap vermeyip kenara kaydım.

 

 

Poyraz abi yanıma oturup "kim sinirlendirdi seni bu kadar?"

 

 

Dönüp poyraz abiye baktığımda merakla bana bakıyordu.

 

 

"Kalbi kara olan insanlar neden temiz bembeyaz kalpleri kirletmek için çaba harcıyor"

 

 

Hiç bir şey diyemedi sustu o da benim gibi karşısındaki denize baktı.

 

 

"O gün sende gördün değil mi? Bestenin Cihangirle konuştuğu günü diyorum."

 

 

Sanki suçlu benmişim gibi bakışlarımı ondan kaçırdım.

 

 

"Seni suçlamıyorum Mihre.. yani herkes bana gerçekleri bas bas bağırırken benim kimseyi dinlemeden devam ediyor olmam benim suçum."

 

 

Cihangiri savunma isteğim içimde çığlık atıyordu , "O yani Cihangir sana ihanet etmedi poyraz abi hatta bunu besteye de söyledi"

 

 

Bana gülümseyip " bize abi ona Cihangir anladım.. ama biliyorum bunları bende duydum gerçi duymasaydım bile yine inanacağım kişi Cihangir olurdu"

 

 

"Peki neden halâ birliktesin?" haddim degildi ama sormuştum.

 

 

"Değilim, o gece giderken ayrılmak istediğimi söyledim zaten ama fazlasıyla sorunlu daha doğrusu benden ayrılırsa bizim ekibin içine giremeyeceğini bildiği için kabul etmedi fakat beni artık ilgilendirmiyor"

 

 

"Hakkınızda hayırlısı olsun" diyebildim sadece.

 

 

"Hadi kalk bakalım Cihangir mahalleyi ayağa kaldırmadan eve geç"

 

 

"Teşekkür ederim, iyi günler poyraz abi"

 

 

Selmaların evine geldiğimde kapıyı açan Betül " neredeydin çok merak ettik? Telefonunu da yanına almamışsın" diyip elindeki telefonu uzatınca "kusura bakmayın gerçekten sinirlerim bozuldu tatsızlık çıkmasın diye gittim. O kadın halâ burada mı?"

 

 

"Sevgi teyze kibarca kovdu evden, tabi olayda Cihangir abinin payı büyük" dediğinde istemsizce "ne alaka" diye sordum.

 

 

"Evden çıkarken gözlerinin dolduğunu seni kimin üzdüğünü sorduğunda esip gürledi ceylan ablaya yaptığı terbiyesizliği öğrendiğinde sevgi teyzeyi çağırıp kovdurdu"

 

 

"İyi olmuş" mutfağa girdiğimde erkeklerinde burada toplandığını gördüm.

 

 

"İyi misin abicim?" Furkan abiye "daha iyiyim" dedikten sonra "Bizde yanına gelebilirdik parka"

Cihangirin söylediğine kaşlarımı çatıp "yalnız kalmak için gittim" dedim.

 

 

"Gel güzelim çay doldurdum sende ye bir şeyler" ceylan ablanın yanına geçip oturdum.

 

 

Ortaya konulan ikramlıklardan herkes tabağına alırken Cihangir mini keklerden almamıştı.

 

 

"Cihangir abi keklerden de alsana" selmanın sesiyle elindeki bardağı bırakarak başını çevirip "tatlı şeylerden haz etmiyorum" demişti.

 

 

Selma pis bir gülüş atıp "sen bilirsin" demiş sonra bana dönerek "ellerine sağlık çok güzel olmuş tarifini alırım" demişti.

 

 

Furkan abi "gerçekten harika olmuş ellerine sağlık" ağzı dolu bir şekilde konuşmasına tebessüm edip "afiyet olsun" dedim.

 

 

Cihangir birden tabakta kalan son 3 kekide almak için uzandığında Furkan abi Selim abi ve Göktuğ abi birer tane almış Cihangirin elini attığı tabak tamamen boşalmıştı.

 

 

"Hayvan herif kaç tane yedin!"

 

" Ee kardeşim sen tatlı şeyler sevmiyordun hani" Selim abi tek lokmada ağzına attığı keki tutup konuştu.

 

 

Bana yavru kedi gibi bakan Cihangire bakıp başımı iki yana sallayıp ayağa kalkıp çekmeceye yöneldim.

 

 

Kekin ısırdığım kısmını bıçakla kesip ona uzattım. Çocuksu bir mutlulukla elimden alıp bana bakarak yavaş yavaş yedi.

 

 

"Afiyet şifa olsun paşama, anneme söyleyeyim de artık nehire yaptığı keklerden sana da versin"

 

 

Ceylan abla konuştukça ben renkten renge girerken Cihangir son parçayı da ağzına atıp "bu kadar güze

l olacaksa yok demem" diyip üzerine çayını içti.

 

 

Misafirleri yolcu edip eve geçtiğimizde ne kadar çok yorulduğumu farkettim.

 

 

Telefonumun bildirim sesiyle gelen mesaja baktım kayıtlı olmayan bir numaraydı.

 

 

053********: Ellerine sağlık yediğim en güzel kekti.

 

 

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

 

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayınız.

 

Yeni bölümde görüşmek üzere.

 

Loading...
0%