Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@ogretmenbiranne

Merhaba cagnim okurlarım. Ben geç saatlerin yazarıyım.

 

Dedim ki bu tatlış ponçik okurlarım sabah uyanınca yeni bölüm attığımı görüp mutlu olsunlar.

 

Sonra o mutlulukla yıldızıma tıktık yapıp yorumları doldursunlar.

 

İyi demişim değil mi?

 

Hadi bakalım sizi Sancakzade Mahallesine alıp ben uyumaya gidiyorum.

 

Keyifli okumalar dilerim 🍀

 

 

 

Gelen mesajın kimden olduğunu düşünmeye başladım. Kızlar veya Furkan abi değil çünkü onların numarası kayıtlı.

 

Siz: afiyet olsunda kimsiniz?

 

Mesajı atmış cevap beklerken bir umut belki Cihangirdir diye uyumayıp cevabı beklemeye başladım.

 

Uyuyup uyumadığını bilmiyordum ama penceresine bakarsam öğrenirim diye yataktan kalkıp dışarıya baktım.

 

Elinde çay bardağı dalmış dışarıyı izleyen Cihangir beni fatketmemişti.

 

O yola dalmışken bende onu izlemeye başladım.

 

Elimde titreyen telefonla kendime gelip uygulamaya girdim.

 

053********: Kusura bakma numaranı sana sormadan aldım ama Ben Cihangir.

 

Gördüğüm mesajla telefon elimden kayıp düşecekken tuttum.

 

Siz: sorun yok, tekrardan afiyet olsun.

 

053********: Camı kapat istersen hava soğuk.

 

Kahretsin ya ben halâ camın önünde durmuş mesajlara bakıyordum.

 

Ona baktığımda bana gülümseyerek bakıp camı kapatmam için işaret vermişti.

 

Bende ona gülümseyip pencereyi ve perdeyi kapatıp yatağıma uzandım.

 

053********: Sadece camı kapatman yeterliydi aslında

 

Siz: :) uyuyacaktım zaten, iyi geceler.

 

053********: İyi geceler Mihre..

 

.

 

🍀

.

 

"Mihre annem hadi uyan kızım"

Gözlerimi açmakta zorlanırken "anne biraz daha uyuyayım" dedim.

 

" Kalk hadi annem sevgi teyzenler kahvaltıya çağırdı"

 

Duyduğum isimle yorganı üstüme iyice çektim.

 

"Ben gelmesem annecim tek gitsen olmaz mı?"

 

"Sabır Allahım sabır.. Mihre 10 dakika içinde aşağıya geliyorsun.. hadi" üstümden yorganı çekip odadan çıktı.

 

Üstüme günlük normal bir takım giyinip saçlarımı tarayıp aşağıya indim.

 

Annem bana kaşlarını çatıp "daha dün kadını savunup kendinden büyük birinin ağzının payını verdin şimdi neden gelmek istemiyorsun?"

 

Annemin bir şeylerden şüphelenmemesi için "2 hafta sonra okullar açılacak ya hani annem o yüzden uykuya doymak istedim, yoksa neden olacak" bir yandan konuşup bir yandan kapıyı doğru yürüyüp ayakkabımı giyindim.

 

"Öyle olsun bakalım, öğleden sonra pazara gideceğiz haberin olsun sakın kaytarma" annem konuşa dursun ben çoktan varıp zile basmıştım.

 

Ceylan abla kapıyı açmış güleryüzüyle "Hoşgeldiniz" diyerek bizim için yere terlik koymuştu.

 

"Hoşbulduk kızım" ben cevap veremeden

"Mihyee"

Ceylan ablanın ardından koşarak bana gelen nehir'i görünce eğilip kollarımı açtım.

 

"Senin için pankek yaptım biliyoy musun? Hadi gel hemen yiyeyim"

 

Nehirin elimden tutup çekiştirmesine müsade edip onunla beraber yürümeye başladım.

 

Sevgi teyze ocağın başında bir şeyler karıştırırken nehirle beraber masaya ilerleyip "kolay gelsin sevgi teyze yapılacak bir şey var mı?" dedim.

 

"Yok güzel kızım sağol şu kuymak olsun sofraya geçeriz" diye yanıtladı.

 

Sofraya oturduğumuzda merdivenlerden gelen ayak sesleriyle yerimden doğruldum. Sevgi teyzenin eşinin evde olmadığını düşünmüştüm.

 

Mutfağa dolan tanıdık kokuyla yanımdaki sandalye çekilmiş ve " günaydın, hoşgeldiniz zeynep teyze nasılsın" demişti.

 

Kafamı kaldırıp ona bakamıyordum bile.

 

"Hoşbuldum oğlum, iyiyim çok şükür sen nasılsın?"

 

Annemin bu oğlum demesi beni kalpten götürecekti.

 

"İyiyim çok şükür"

 

Bana baktığını biliyordum ama başımı kaldirip ona bakarsam renkten renge girme korkusuyla dönüp bakamadım.

 

"Hadi başlayalım artık kuymak soğutmaya gelmez" sevgi teyzenin konuşmasıyla elime aldığım bardağa iki şeker atıp karıştırmaya başladım.

 

"Mihre neden kuymak yemiyorsun?"

Ceylan ablaya bakıp dudağımı büzerek "bilmem daha önce yemedim" dedim.

 

"Tadına bakmalısın muhakkak, Cihangirin evde olduğu her kahvaltının vazgeçilmezidir"

 

Onunla ilgili bir şeyleri öğrenmek hoşuma gitmişti. Kırmamak ve ayıp olmaması adına çatalın ucuyla alıp ekmeğe süreceğim an onun sesini duydum.

 

"Öyle yemeyeceksin" eline aldığı ekmeği tavaya daldırıp kuymağa banarak ağzıma doğru uzattı.

 

Annemle sevgi teyze kendi arasında konuşsa bile Ceylan abla ve nehir bize bakıyordu.

 

"Mihyee bak uçak geldi hadi aç ağzını" nehirin söylediklerine kahkaha atıp gözümün önünde duran ele bakıp "teşekkür ederim" diyip elindeki kuymağı onun elinden yedim.

 

Kuymağı ilk sefer yediğim için mi yoksa onun elinden yediğim için mi bilmiyorum ama tadı çok güzeldi.

 

" Çok güzelmiş gerçekten, ellerinize sağlık"

 

"Afiyet olsun"

 

Kahvaltılıkları kaldırıp bulaşıkları makineye dizdik.

 

Sevgi teyze bize bakıp "birazdan pazara geçeceğiz bizimkilerle Ceylan senle Mihre'de gelin annem" diyince iki olur bir olmaz sesi yükseldi.

 

Mecburiyetten olur demistim annem daha az önce uyarmıştı.

 

"Oğlum sana gel demedim ki zaten sen dükkana gidiyorsun" Cihangir kaşlarını çatıp annesine bakarak "biliyorum bana demediğini sultanım ama nehire kim bakacak" dedi.

 

"Doğru ya Ceylan annem alacağın bir şey varsa söyle biz alalım" elime geçen pazardan kaçma fırsatını değerlendirmek için lafa daldım "ben bakarım nehire ceylan abla" diyiverdim.

 

Bana göz kırpıp "çok iyi olur valla hem nehirde seninle zaman geçirmekten gayette memnun" diyince annem bana başını evde görüşeceğiz der gibi sallayıp "tamam o zaman biz kalkalım hadi" sevgi teyzeyle annem kalkmış ceylan ablayı da alarak salona geçmişlerdi.

 

"Anne bende nehir'i alıp bize geçeyim" salona doğru seslenip elimdeki bardağı da makineye atıp içeriye geçtim.

 

"Anne mihyenin saç bandını bulamıyoyum?" dudaklarını büzüp konuşan nehire baka kaldım Cihangir bana nehirin işi demişti ama çocuğun haberi bile yok.

 

Ne olduğunu anlamasam da nehirin üzülmesine dayanamadım " üzülme ben sana yine veririm hem bu sefer çok güzel yeşil saç bandı aldım" diyip yanağını öptüm.

 

Kollarını boynuma sarıp "gözlerin gibi mi?" sorduğu soruya gülüp " gözlerimden daha güzel yeşili var"

 

"Hayır ama senin gözlerin daha güzel, değil mi dayı?"

 

Hemen arkamdan "bence de dayıcım, hadi koş üstünü değiş gel" diyip kapıya yöneldi.

 

Nehirle beraber eve geçtikten sonra beraber mutfakta kurabiye yapmış ortalığı biraz dağıtmıştık.

 

Çantasındaki yedek kıyafetleri alıp üstünü değiştikten sonra ona çizgi film açıp mutfağı temizlemeye geçtim.

 

Kurabiyeleri tabağa alıp içeriden hiç sesi gelmeyen nehire baktığımda uyuduğunu görmemle bir örtü alarak gidip yanına kıvrıldım.

 

Telefonumun zil sesiyle uyanmış önce nerede olduğumu algılamaya çalıştım.

 

Nehir yanımda uyuyorken yavaşça kalkmış telefonu cevaplayarak mutfağa geçtim.

 

Annem alo bile demeden " neredesin mihre kaç defa aradık mesaj attık niye duymuyorsun telefonu annem" diye azarlamaya başladı.

 

"Aradınız mı? Uyumuşum anne" annemin sert soluk sesini buradan bile duymuştum "tamam annem birazdan geliyoruz hep beraber çay suyu koyar mısın?"

 

Arkasından sevgi teyzenin 'Zeynep bak iyiler rahatla artık' dediğini duymuştum.

 

İçeriye geçtiğimde nehir uyanmış ayaklarını altına çekerek etrafa bakıyordu.

 

"Günaydın uykucu.. Anneler geliyor hadi elini yüzüne yıka gel beraber çay hazırlayalım"

 

Poposuna vurup onu lavaboya gönderince mutfağa gidip çay hazırladım.

 

İrem, Selma, Betül ve Ceylan ablayla beraber mutfakta otururken anneler salonda dedikodunun dibine vuruyorlardı.

 

"Poyraz abiyle beste ayrılmış haberiniz var mı?" İrem'in yeni öğrendiği bilgiyi daha önce poyraz abiden duyduğum için başımı olumlu anlamda sallayıp "biliyorum geçen gün kendi söyledi"

 

Hepsinin kaşları havaya kalkmış şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

 

"Nasıl söyledi? Niye ayrılmışlar peki?" Selmanın meraklı modu açılmış benden bir cevap bekliyordu.

 

"Herkesin söylediği gibi bestenin aslında onu kullandığını Cihangir abiye yakın olmak için yanında olduğunu anlamış" dedim.

 

Olayı tüm çıplaklığıyla anlatamazdım.

 

"Ayy mihre bir kez daha Cihangir abi dersen döverim seni, sen hiç abla dayağı yememişsin herhalde" ceylan ablanın çığırmasına omuz silkip "ama diğerleri söylüyor ben niye söylemeyeyim" dedim.

 

Selma'ya dönüp "bu kız saf mı yoksa rol mü yapıyor anlamıyorum ki" diyip geriye yaslanmıştı.

 

Buna artık dur demeliydim, ruhsuz çıkan sesimle"Ceylan abla bari sen yapma, kardeşinin sevdiği biri varken böyle imalarda bulunmayın"

 

"Kardeşimin neyi var neyi var? Saçmalama Mihre Cihangirin hayatında kimse yok" ceylan ablanın şaşkınlığını anlıyordum ama onunda beni anlaması gerekiyordu.

 

"Hem sen Cihangirin birini sevdiğini nereden çıkardın?"

 

Surat asıp "Duydum" dedim.

 

Bu durumda Betül söyledi diyemezdim mecbur ufak bir yalan atmak zorunda kaldım.

 

O ise keyifli bir şekilde geriye yaslanmış " her duyduğuna inanma veya şöyle söyleyeyim ben sana Cihangir birini seviyorken başka kızlara yaklaşmaz bunu bilerek adım at" demişti.

 

Ne söylediğini gayet iyi anlamıştım ama yıllar önce bir kızı sevdiğini duymuşken bir anda beni sevme ihtimali kulağa saçma geliyordu.

 

Herkes evlerine dağıldıktan sonra odama geçip uyumaya çalışmıştım.

 

Kafam allak bullak olmuştu. İlk görüşte aşka inanırdım ama birini severken başka birine aşık olmak saçmaydı. O gün abla kardeş konuştuklarını duymasam eski defter der geçerdim ama olmuyordu işte.

 

.

 

🍀

 

Okulların açılmasına 1 hafta kalmıştı ve ben son 10 gündür yaptığım gibi evden çıkmayıp mümkün oldukça odamda zaman geçiriyordum.

 

Elimdeki toz bezini kovaya atıp banyoya bırakarak aşağıya indim. Annem mutfakta yemek yaparken yanına yaklaşıp "kolay gelsin annecim" diyip yanağından öpüp sandalyeye oturdum.

 

"Annem Betül çağırdı çaya ben oraya geçeyim mi?" Annem elindeki kaşığı bırakıp "git annem kaç gündür eve kapandın zaten sana da değişiklik olur" demişti.

 

Üstümü değiştirip kızlardan gelen mesajla hepsinin toplanıp beni beklediğini görünce hızlıca evden çıktım.

 

Betüllere gelince bu kadar ısrarla çağırmalarının altında bir bokluk olduğunu anlamalıydım.

 

Ben sadece kız kıza otururuz sanmıştım ama bütün ekip hatta poyraz abide buradaydı.

 

Kızlara sarılıp terastaki büyük masaya geçince erkeklere selam verip boş bir yer aradım.

 

Bu kızlardan çekeceğim vardı bilerek Cihangirin yanındaki sandalyeyi boş bıraktıklarını anlamamak için salak olmam gerekiyordu.

 

Sırf onlara inat İrem'in kalktığı boş sandalyeye yani poyraz abinin yanına oturdum. Karşımda affalayan Cihangir bir bana bir poyraz abiye bakıp elindeki bardağı masaya bıraktı.

 

Poyraz abi sessizce gülüp " niyetin beni dövdürmek mi abicim?" diyince bende kaşlarımı çatıp ona baktım.

 

"Herkes mi delirmiş ya" diyip önüme dönecekken poyraz abi "sen böyle yapmaya devam edersen en çok o delirir" demişti.

 

Sinirden gülüp önüme döndüğümde Cihangir gözleriyle Poyraz abiyi öldürecekmiş gibi bakıyordu.

 

Betül önüme çay bardağını koyduğunda yanında şeker olmadığı için tam yerimden kalkacakken Cihangir bardağıma uzanıp iki şeker attı.

 

Ben şaşkın şaşkın bakarken poyraz abi kahkaha atmış kulağıma doğru yaklaşıp "ee yuh ama kaç şekerli içtiğini bile unutmamış" diye dalga geçmişti.

 

O dalga geçse bile benim içim sıcacık olmuştu bu hareketiyle. Ona nasıl baktım bilmiyorum ama dudakları iki yana kıvrılmış keyifli bir şekilde çayını içmeye devam etmişti.

 

Kızlar kendi aramızda bir köşeye çekilip erkeklerden ayrı güzel guzek sohbet etmiştik.

 

Evlere dağılmadan önce lavaboya uğramak için aşağıya indiğimde lavabonun kapısını açacağım an kapı içeriden açılmış ve ben dengemi kaybetmiştim.

 

Cropun açıkta bıraktığı belimde hissettiğim soğuk elle düşmekten kurtulmuştum. Ama bu aldığım koku onun kokusu olduğu için kalbim ona düşmenin heyecanıyla gümbür gümbür atıyordu.

 

Aramızdaki garip sessizliği bölmek için "Teşekkür ederim tutmasaydın düşüyordum" dedim.

 

Sağ elini belimden çekip yüzüme düşen saçlarımı geriye atarak " düşmene müsade etmem hep tutarım" diyerek içeriye geçmeme müsade etti.

 

Eve doğru yürürken herkes bir bir ayrılmış en sona ikimiz kalmıştık. Salonun ışığını açık görünce annemin bu saatte uyanık olmasına şaşırdım.

 

Yanımda hatta dibimde yürüye Cihangir'e iyi geceler demek için döndüğümde derin bir nefes alıp " Manolya çiçeği mi?" diye sormuştu.

 

"Ne?"

 

"Kullandığın şampuan Manolya çiçeği mi?" sorduğu soruyla dumura uğradım.

 

Kokuyu bilmesine mi yoksa benim saçlarımı koklamış olmasına mı şaşırsam bilemedim.

 

"Evet." İçimden onlarca şey sorup konuşma isteği geçerken sadece evet diyebildim.

 

Utandığımı anlamış olacak ki " bugünlük bu kadarı benim kalbime de zarar, hadi geç eve"

 

Kalbim dört nala koşarken bu sefer içimden geldiği gibi davranmak istedim.

 

Gülümseyerek " iyi geceler Cihangir" diyip hemen eve girdim.

 

"Annecim ben geldim"

 

Pencerenin önünde elinde bir fotoğraf albümüyle oturan annem geldiğimi bile duymamıştı.

 

"Annem sen iyi misin? Neyin var Allah aşkına kaç gündür bir değişiksin."

 

Annem bana bakmadan başladı anlatmaya.

 

" Öncelikle şunu söyleyeyim bu dünyaya bir daha gelecek olsam yine senin annen olmak isterdim. Anlatacaklarımı sakın yanlış anlama"

 

"Anlamam annem seni bu kadar çok üzen şey ne bileyim başka bir şey istemiyorum, hadi anlat dinliyorum" diyip tam karşısına oturdum.

 

"Yukarı sokakta doğdum büyüdüm bu mahalle bu sokaklar benim her anıma şahitlik ettiler.

 

Babam hep erkek evlat istemişti ben olduğum zamanda hep yük olarak gördü.

 

Tanıştın Oktay amcanla onu deyimiyle Oktay dayınla.

 

Liseye başladığım sene benden iki üst sınıftaydı okula gidip gelirken hep korur kollardı.

 

Yanındaki arkadaşlarıda onun gibiydi hepsi benim için abi sıfatındaydı"

 

Konuşmanın nereye gideceğini iyice merak etmeye başlamıştım.

 

Gözünden düşen yaşları umursamadan devam etti.

 

" O hariç ilk karşılaştığımız gün beni önce oktay dayının sevgilisi sanıp soğuk davranmıştı sonra sonra abi-kardeş ilişkimizi öğrenince bana karşı duvarlarını yıkıp o da koruyup kollamaya başlamıştı. Ama hep diğerlerinden farklıydı benimle ilgili herşeyi öğrenip karşıma minik sürprizlerle çıkıyordu.

 

Ben lise 2 olduğumda o son sınıftaydı. Bana karşı ilgisini anlamamak aptallıktı. Hoş benimde ondan geri kalır yanım yoktu.

 

O liseyi bitirdiği gün bana gelip herşeyi anlatıp sevdasını yüreğime koymuştu. En büyük hayali polis olmaktı. Bana bir gün dedi ki "Zeynep ben askere gidip gelinceye kadar bekler misin? "

 

Annemin gözünden dökülen yaşlar o günleri yaşıyormuş gibi bazen acıdan bazen aşktan akıyordu. Annemin babamla zorla evlendirildiğini biliyordum ama annemin birine aşıkken başka biriyle evlendirildiğini bilmiyordum.

 

"Beklerim dedim ama beklememe müsade etmedi deden. Ara sıra Oktay dayınla bazen kız kardeşiyle bana haber gönderiyordu tezkeresini almasına 1 hafta kala bana gönderdiği mektubu gören deden gelen ilk talibe yani babana vermişti beni."

 

Annem artık gözyaşı dökmüyor içi çıkarcasına hıçkırarak ağlıyordu.

 

"Oktay Dayınla haber gönderdim ama haber ona ulaşıp o gelinceye kadar ben evlenmiştim. Hemde ona beklerim dediğim halde. Ben beklemedim ama o geldi kurduğumuz hayalleri başka biriyle yaşadığımı gördü ve ben onu bir daha hiç görmemiştim."

 

Annem duyup duyacağım en büyük itirafı yaptı,

 

"Onunla en büyük hayalimiz olan kızımız olursa adını 'Mihre' koyma hayalini ben onsuz gerçekleştirdim"

 

"Beni kötü bilme annem o zamanın şartlarında karşı gelemedim ama içimdeki aşktan bir parça kalsın istemiştim."

 

"Hayır annem asla.. hem sen kötü bir şey yapmamışsın ki aşık olmak suç değil asıl dedemin yaptığı size büyük kötülük olmuş. Hem ismimin bu denli büyük bir aşk için konulduğunu bilmek bana kötü hissetirmedi"

 

"Hissettirmesin annem benim bu dünyadaki tek servetim sensin"

 

"Onu mu gördün?" konuşmanın başından beri en çok merak ettiğim şeyi sordum sonunda.

 

Annemin gözlerinin içi gülerken cevap verdi " Gördüm, biliyor musun dedenin sattığı evi o almış benim çocukluğumun, gençliğimin geçtiği evde kendine bir hayat kurmuş"

 

Bunu duymayı da beklemiyordum ağzımdan çıkanlara dikk

at etmedim o yüzden " nasıl yani ailesiyle karısıyla birlikte o evde mi yaşıyor?"

 

Annem buruk bir şekilde gülümseyip " Adnan hiç evlenmemiş ki" dedi.

   

   

   

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

 

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmazsanız sevinirim 💙

 

Yeni bölümde görüşene kadar kendinize iyi bakın 🍀

 

 

 

Loading...
0%